22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
umhuriyef Dok Gemiİş Başkam başvurnsunda Desan ve Yıldırım Tersaneleri'nde grevdeki işçilerin yerine kaçak ve grev kırıcı işçilerin çalıştınldığını öne sürdü. Yeni yasaya göre işveren, grevdeki işçinin yerine yeni işçi alamıyor. Ancak grev gözcüleri kendi yerlerine işçi almıp alınmadığını denetleyem iyorlar. İşSendika Servisi Tuzla'da kurulu Desan ve YıMınm tersane grevlerinde, grevdeki işçiler yerine kaçak işçi çalışımının önlenmesi için işyerine girişin yasaklanması istendi. Dok Gemitş Başkam Nazım Tur, aksi halde kapıdaki grev gözcüleri ile içerde grevciler yerine kaçak işçi çahştınlmasının denetlenemediğini söyledi. Daha ilk grev uygulamalannda başlayan yasa boşluklarından yararlanılarak grev kırıcı, yasa dışı kaçak işçi çalıştırılmasının önlenmesinde yargıya önemli görevler düştüğünü vurguladı. Yasadaki yasaklamalar nedeni ile grev gözcülerine çadır ya da baraka kurulamaması nedeniyle, grev gözcülerinin güneşe ve yağmura dayanabilmeleri için, dün güneş şemsiyeleri, portatif masa ve sandalye götürüldü. Dok Gemiİş Sendikasfnın grevlerin başlamasından bu yana iki işyerinde de greve katılmayan işçilerden başka grev kararı sonrası kaçak işçiler çalıştınldlğı iddiaları mahkeme tarafından inceleniyor. Sendikanın başvurusunda, taşaron fırma elemanları, kaçak yeni alınan işçiler, ya da işyerine gemici gibi sokulup grevcilerin yerlerine çalıştırılanlarla, grev kırıcı işçiler çalıştınldığı bildiriliyor. Tek çözümün grev sırasında çalışacakları belirlenmiş işçiler dışında işyerine kimsenin sokulmaması olduğu vurgulanarak, Kartal İş Mahkemesi'nden yasa dışı durumun saptanması isteniyor. Desan ve Yıldırım tersanelerinde ilk grev uygulamaları, çok sınırh kullanılabilecek grev hakkının uygulanması halinde ortaya çıkan bir dizi sorun ve yasa boşluğunu da sergiledi. Sendikacılar, bu ilk uygulama örneklerinden sonra, hep bir ağızdan, bu yasalarla grev yapılamayacağmı dile getirmeye başladılar. Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Nadir ISadi, # üenel Ya\m Muduru: Hasan Cemal. Muesse^e Muduru: Emine Işaklıgil, Yazı Hleri Muduru: OWa> Gönensin. # Haber Merkezi Müdürü: Yalçın Ba.ter, Savfa Duzeni Yönetmeni: Ali Acar. TAKVtM 9 EKIM 1984 tmsak: 5.37 Güneş: 7.01 Temsikiter: ANKARA: Yalçın Dogan, IZ.MIR: Hikmel Çelinkaya, ADANA: Mehrael Mercan. # Servıs Şe/lerı: btanbul Habcrleri: Reha Öz, Dış Haberler: Ergun Balcı, Ekonomt: Osman Ulaga>, Kuliur: Aydın Kmeç. Magaziır \alı,ın Pekşen. Spor Danışmam: Abdülkadir Yucelman, Duzelıme: Retik Durbaş, Araşlırma: ijahin Alpa>. IşSendika: Şukran Kelenci. Burolar: # Ankara: Zı>a Gokalp BuKarı Inkılap Sokak No: 19/4 Tel: 33114147, % Umir: Haİıl Zıya Bulvarı No: 65/3, Tel: 254709131230 • Adana: Çakmak Cad. No: 134 Kaı 3, Tel: 1455019731 • Basan \e Yavan: Cumhuri>el Malbaacılık \e Gazetecilık T.A.Ş. Turk Ocaeı Cad. 39/41, Cağaloğlu, İst. PK: 246lst.Tel: 526 10 00 (9 tıat)Telex:22246 Öğle: 12.56 İkindi: 16.07 Akşam: 18.41 Yatsı: 20.00 "Grevdeki ışyerıne gîriş yasaklansın" saklıyor. Ancak uygulamaya ilişkin diğer hükümleri, işverenin bu yasa hükümlerini çiğnemesini önlemeye elverişli değil. Çünkü yasanın 38. maddesine göre, grevin uygulanmaya başlaması ile greve giden işçiler işyerini terk ediyorlar. Greve katılmayanlann ya da sonradan katılmaktan vazgeçenlerin hiçbir şekildeengellenmesi yasak. İşe giriş çıkışm engellenmesi yasak, işyerinin önünde topluluk oluşturulması da yasak. Çalışan işçilerin ürettiği ürünler, her türlü stoklar dışan çıkarılabiliyor. Lüzumlu hammadde, araç ve gereçler işyerine sokulabiliyor. Dok Gemirİş mahkemeye başvurdu İngiliz Konsolosun hediyv ettiği kitaptan Ermeni haritası çıktı ÇANAKKALF, (Cumhuriyet) İngiltere'nin İstanbul Başkonsolosu Timothy Hugh Gee, Çanakkale Valisi Erdinç Büvukakalın'a Çanakkale'de kurulmakta olan Çanakkale Savaşları Müzesi'ne armağan olarak sunduğu altı kitaptan birinin içinden Ermenistan haritası çıktı. Bu durum Başkonsolosun üzüntüsüne yol açtı. Saros Körfezi'nde Kabatepe'de kurulacak Askeri Müze'ye Çanakkale savaşlanyla ilgili kitap sunmak, İngiliz Milletler Topluluğu'na ait merarlan ziyaret etmek üzere Çanakkale'ye gelen Başkonsolos Gee dün saat 15.00'te Vali Büyükakalın'ı ziyaret etti. Başkonsolos'un sunduğu kitaplardan ilkini açan Vali, bunun içinde Erzurum ve Kuzey Doğu Anadolu'yu içine alan bir Ermenistan haritası görünce tepki gösterdi ve "Türkiye topraklannın sınırlan Atatürk'ün çizdiği sınırlardır. Biz bunun dışında bir sınır tanımnoruz, onun için bu haritayı kabul edemem" dedi. Gee'nin verdiği öteki kitapları da inceleyeceğini söyleyen vali "Kitaplar arasında böyleleri varsa geri çevireceği" uyarısını yaptı. Olay karşısında şaşıran Başkonsolos, böyle bir haritanın kitabın içinden çıkmasının büyük bir şanssızhk olduğunu, durumdan üzüntü duyduğunu söyledi. Ermeni haritası çıkan kitap Başkonsolos'a iade edilirken, diğer kitaplar müzeye verilmek üzere Kültür ve Turizm Bürosu'na teslim edildi. Halefoglu: Yunanistan ABD Yardtmt: ABD yönetiminin çabaları, şu anda yardım miktarının her ne kadar ihtiyaçlarımızı tam karşılamasa bile, mevcut koşullar altında mümkün olan azami düzeyde gerçekleşmesini sağlamıştır. Kıbrts: Kıbrıslı Rumlar da KKTC'nin uzlaşıcı tutumunu takındıkları takdirde 2. tur görüşmelerde ilerleme sağlamak imkânı ortaya çıkabilecektir. Ortadoğu: Türkiye'nin bölgedeki gerginliklerin ve çatışmalann sona ermesi için sarf ettiği gerçekçi ve taraf tutmayan çabaları takdirle karşılanmaktadır. ANKARA Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, on gün süren ABD gezisi ile ilgili izlenimlerini ABD Kongresi, dış yardım, Kıbrıs ve Yunanistan konusu da dahil, son uluslararası gelişmeler hakkındaki görüşmelerini dün düzenlediği basın toplantısında açıkladı. Vahit Halefoğlu, BM Genel Kurulu çalışmalannın Türkiye'nin görüşlerini ortaya koyması yanında kendisinin 34 ülkenin dışişleri bakanlarıyla, ayrıca ABD Dışişleri Bakanı ile de iki kez başbaşa görüşme yaptığını bildirdi. "TiirkABD ilişkilerinin sağlıklı bir biçimde yürütülnıesi bakımından iki ülkenin Dışişleri Bakanlan duzeyinde periyodik goriışmeler yapması" konusunda anlaşmaya vardıklarmı belirten Vahit Halefoğlu, ABD yardımı konusunda şunları söyledi: "Yardımın Kongre'deki son durumu hakkında birkaç söz söylemek isliyorum. Hükumetimizin serinkanlı ve azimli tutumu, yönetimin bu durumu gereği gibi değerlendirerek gösterdiği çabalar, şu anda yardım miktannın her ne kadar ihtiyaçlanmızı tam karşılamasa bile mevcut koşullar altında mumkün olan azami düzeyde gerçekleşmesini sağlamıştır. Kabul edilemeyecek koşul bulunmamaktadır. Hibe miktan gecen yıla nispetle daha fazladır. FMS kredilerinin yansı, gecen yıldan farklı olarak piyasa faizinin altında düşük faizlidir. Ekonomik yardım gecen yıldan daha fazladır. Bunlan olumlu gelişmeler olarak niteliyoruz. Bununle beraber, Kongre üyelerinin bir kısmında yardımı bir politik baskı aracı olarak telakki eden zihniyetin devam ettiğini görmekten üzüntü duyuyoruz. Mamafih, yönetimin gösterdiği büyük çabalar, bu sakıncalı tulumun, sonucu kesin şekilde etkilemesini önlemiştir. Bunu da memnuniyetle karşıladığımızı belirtmek isterim." Halefoğlu, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Kıbrıs konusunda 10 eylülde başlattığı ilk tur görüşmelerinden memnun kaldığım işaret ederek KKTC'nin bu görüşmelerde uzlaşıcı bir tutum "takındığım" ve Genel Sekreter'in çalışma noktalannın "hem usule hem esasa ilişkin" kısımlanna olumlu bir yaklaşım gösterdiğini belirtti. "Kıbnslı Rumlar da aynı tutumu takındıkjarı takdirde, 2. tur görüşmelerde ilerleme sağlamak imkânı ortaya çıkabilecektir" dedi. Türkiye'nin iç bölgede istikrar ve barışın sesi ve güvencesi olduğunu, kendisine Batı ile Ortadoğu arasında köprü olma ve anlayış sağlamaya katkıda bulunma olanağı verdiğini anlatan Dışişleri Bakanı, "Türkiye'nin bölgedeki gerginliklerin ve çatışmalann sona ermesi için sarf ettiği gerçekçi ve taraf tutmayan çabaları takdirle karşılanmaktadır. Gerek dostlarımız, gerek birçok bağlantısız ülke temsilcisi ile yaptığım temaslarda, Türkiye'nin bu yoldaki gayretlerini devam etürmesi ısrarla istenmiştir" dedi. Dışişleri Bakanı Shultz'la ilk görüşmesinde, tam bir açık kalplilikle "Kongre'deki malum olaylann Türkiye'de yarattığı infiali" anlattığını, iki müttefik arasındaki ilişkilerin Kongre'deki bazı davranışlardan ötürü sarsıntılara uğramasının, bunlann neticede önü ahnabilse dahi, sakıncalarını anlattığını söyledi. Halefoğlu, Yunanistan'ın Ege'de düzenlenen bütün tatbikatlara olduğu gibi kendine özgü ve (Arkası 8. Sayfada) DIŞİŞLERİ BAKANI ABD İZLENİMLERİNİ ANLATTI NATO'ya şantaj yapıyor BASIIS TOPLANTISINDAN NOTLAR 'Türkiye'yi küçümsemeyin" AHMET TAN ANKARA Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu 'nun on yedi günliik Amerika gezisinin döküntunü yaptığı basın toplantısı kısa sürdü. Öyle ki toplantıda "kısa, öz ve özet" konuştuğu için gazetecilerin yakındığı Dışişleri Sözcüsü Yalım Eralp'in haftalık olağan basın toplantılarından bile kısa idi. Halefoğlu, lafı hem uzatmaya hem de uzattırmamaya ö'zen gösterdi. Soru sormaya hazırlanan gazetecilerin elleri havada iken teşekkür ederek ayağa kalktu Bakanlık gazetelere üç gün öncesinden ayrı ayrı telefon ederek bakanın basın toplantısı yapacağını bildirmişti. Gazetecilerin ayrıntılı ve önemli açıklamalar beklemesinin bir nedeni de, belki bu idi. Bakanın sağında Müsteşar Büyükelçi Ercüment Baturalp, solunda Dışişleri Sözcüsü Yalım Eralp ve arkasında "Amerika kurmayı" Çok Taraflı tiışkiler Genel Müdür Yardımcısı Oktay Aksoy Siyaset Planlama Dairesi Başkam ömer Ersun, KıbrısYunan Dairesi Genel Müdür Yardımcısı Jiıgay Uluçevik, Özel (Arkası 8. Sayfada) Sorun yaratan yasa hükümleri 2822 sayılı Toplu SözJeşme, Grev ve Lokavt Yasası'nm 27. Maddesi, arabulucu aşamasında da taraflar anlaşmaya varamamışlarsa, tutulacak uyuşmazlık tutanağından ancak 6 gün sonra grev kararının alınabileceğini ve 6 iş günü içinde de işverene bildirilmesini öngörüyor. 37. maddede ise, grev karannın tebliğinden itibaren 60 gün içinde greve gidilmesi ve de grevin başlayacağı tarihin de 6 gün önce işverene bildirilmesi zorunluluğunu getiriyor. Bu zorunluluklara uyulmadığında sendikanın yetkisi düşüyor. Söz konusu yasa hükümleri ile grevin yapılması, işverence de önceden bilinen bir takvime göre yapılması zorunluluğunu getiriyor ki, grev hakkınm en önemli niteliği (işveren tarafa zarar verme niteliği) büyük ölçüde zedelenmiş oluyor. İşverenin en isteyemeyeceği zaman ve koşullarda değil, haberli olup her türlü önlemini alabildiği koşullarda ancak greve gidilebiliyor. Grev gözcüleri 48. maddeye göre, işyeri giriş ve çıkışlanna, giren ve çıkanları kontrol yetkisi dahi olmayan, sadece gözlem yapabilecek en fazla iki grev gözcüsü konulmasına izin veriyor. Giren çıkanı hiçbir şekilde denetleme, kimlik saptama, giren çıkan malzemenin yasanın izin verdikleri mi olduğunu denetleme hakkına sahip olmayan kapıdaki iki grev gözcüsü ile yasaya aykırı uygulamalar nasıl denetlenecek? Orneğin işyerinde grevde olan işçinin, grevde olmayana yaptırıhp yaptırılmadığı, içeriye başkalarımn sokulup çalıştırılıp çalıştınlmadıkları nasıl saptanacak? Kaldı ki, yine 48. madde hükümleri gereği, sendikanın giriş kapılarına koyabileceği en fazla iki grev gözcüsü, yazın güneşi, kışın soğuğu, gecelere hiçbir güvencesiz dayanacak. Issız fabrika önlerinde sendika, ne çadır, ne baraka, (Arkası 8. Sayfada) Hiçbir kontrol yok Yasanın 43. maddesi, grevde olan ve hizmet akdi askıya alınnuş işçinin yerine yeni işçi alınmasını, grevdeki işçinin işinin grevde olmayan işçiye yapurümasını ya Cama hayat veriyorlar Kurşun vitray çok pahahya mal olacağı için yavaş yavaş yerini boyama vitraya bırakıyor. Meslekten yetişme vitray ustası Levent Sargut, "Gençlere öğüdüm, bu işe giren kazanır, yeter ki temiz çalışıp dürüst hareket etsinler" diyor. YALÇIN ÇAKIR Yüzyıllar önce Pompeili, Herculanumlu, Alesialı ustaların süsleme amacıyla başlattıkları; onlann çıraklan Ruskin, Morris, Denis gibi ustaların sanata dönüştürdükleri cam ressamhğı "Vitray"cıhk günümüz gençliği tarafından geçim için yapılır oldu. Metrekaresi binlerce liraya çıkan ve bu nedenle de ancak büyük işyerleriyle lüks dairelerde kullanılabilen kurşun vitrayı da giderek yapısal değişikliğe uğrayarak yerini boyama vitraya bırakıyor. Nedeni ise hem zamandan kazanç, hem de daha rahat çalışma olanağı sağlaması olarak gösteriliyor. Vitraycıhğın gençler için bir umut ve ekmek kapısı haline gelmesinde en büyük faktör ise kısa sürede çok para kazanılabilmesi. Işin sanatsal yönü ise, birkaç idealist sanatçının yaptıklarının dışında pek bir önem taşımıyor. Sonuçta ortaya çıkan durum, akademililerle meslekten yetişmeler ayrımında kilitlenip kalıyor. "Biz cama bayat veriyonız" diyen meslekten yetişme vitray ustası Levent Sargut'a göre de önemli olan müşterinin istemine bağlı olarak iyi ve dürüst çabşmak. Fenerbahçe'deki atölda şunları söylüyor Sargut: "Metrekaresi 25 ile 30 bin lira arasında müşteri buluyor. Tabii bu, yapılan işin cinsine, ttiriine ve emeğine göre değişiyor. Örneğin bir pano 20 bine de çıkabilir 40 bine de. Fakat en büyük sıkıntı cam boya bulmakta oluyor. Bu boyalar Türkiye'de yapılmıyor. Yurt dışından geliyor, çok da pahahya mal oluyor. Başkaca bir sermayesi yok. Ben bu işe beş önce başladım. Gördüğünüz herşeye sahip olduğum bunlan vitraycılık sayesinde kazandım." Denizyollarının Akdeniz ve Karadeniz gemilerindeki vitray işlemelerini de kendisinin yaptığını belirten Levent Sargut, "Kurşun vitray artık gitmiyor. Avrupalılar için de boyama vitray daha ilginç. Hem Türk motifierini de bu şekilde daha iyi işleyebilirsiniz" diyor. Güzel Sanatlar Akademisi'nin yetiştirdiği vitray sanatçıları ise daha değişik yaklaşıyorlar soruMETREKARESİ2530 fi/N LtRA Boyama vitray bir panonun metrekaresiıtin 2530 bin liraya müşteri bulduğunu söyleyen vitray na. Akademililere göre önemli ustası Levent Sargut, "Tabii bu yapılan işin cinsine ve emeğe göre olan sanat. Salt başka motiflerden kopyalama yaparak eserin değişir. Bazı panolar 20 bine, bazılan da 40 bine çıkabilir" diyor. üzerindeki her şeyi müşterinin is(Fotoğraf: CUMHURtYET) teğine bırakarak sanatçının sadeyesinde, kullandığı cam boyalayor. Baştan sona el emegidir. İsce el emeği ile çıkmış işleri sanat nn alışık olmayanın genzini yakteyen gençler öğrendikleri takolarak kabul etmiyorlar. Tabii tığı bir ortamda çalışmasım yo dirde rahat bir geçim ka\ nağı tebu görüşler, piyasaya çıkıp da sığun bir şekilde sürdürurken şunmin etmiş olurlar kendilerine. kışıp kalmadan önce idealist bir ları söylüyor: Örneğin yalnızca Kadıköybiçimde varlığını koruyor. Le"Bu alan gençlik için ideal bir Bostancı yakasında 10 kadar vitvent Sargut ise şunları söylüyor işkoludur. Önemli olan, işi güray dükkânı var. İyi de para bıakademi mezunları için: zel ve disiplinli >aparak müşterakıyor. Benim asıl gençlere öğü"Önemli olan, işi iyi yaparak riyi tatmin etmektir. Biz verilen düm, bu işe giren kazanır, yetermüşteriyi tatmin etmektir. Akaölçülere göre elimizdeki model ki temiz çalışıp dürüst hareket . demililere göre boyama vitray leri adapte ediyoruz. Gene müş etsinler, kendileri öğrensinler, yapmak piyasa işi oluyor. O neterinin istemine bağımlı olarak araştırmacı olsunlar." denle de onlar kısıtlı bir alanda renkleri kullanıyoruz. Malzeme Bir boyama vitray panosunun iş alabiliyorlar. Oysa bizim atölolarak ise cam bo>a kullanno oldukça yüksek fiyatlarla işlem yelerimiz y ılın sekiz ayı sürekli iş nız. Başkaca bir sermaye istemi gördüğü pivasayla ilgili olarak alabiliyor.." NEW YORK'tan TANJU AKERSON Kıyıda İki Kişi ••• Hermann Melville "MobyDick" romanında okuyuculan New York'un kıyılannda tatil günleri öğleden sonra dolaşmaya çağınr. Kentin suyla birleştiği yerlere sık sık giden ünlü yazara göre buralarda dolaşan bınlerce insanı toprağın upuzun sınırlan kadar doyuran başka bir şey yoktur. Günümüzde New York'un kıytlan sonbahar günlerinde görüntü olarak biraz daha değişik.. Kanepelerde derilerini olabildiğince açıkta bırakan çeşitli giysilere bürünmüş, gazete ve kitap okuyarak güneşlenen insanlar oturuyor. Guneşlenme yerine oturarak ya da yürüyerek ikiti görüşme yapanların yanından kısa aralıklaüa durmadan ter ve soluk tüketen kadınlı erkekli koşucular geçiyor.. Bazı koşuculan arkalanndan tempoiarına ayak uydurmaya çalışan köpekleri izliyor. East River kıyılannda yükselen Birleşmiş Milletler binasına yürürken bir yazann daha New York'un suyla ilışkisi üzerine söylediklerini anımsıyorum: "Suyun insan ayaklarının dibinde bitmesi New York'ta huzursuz kafaları büyülercesine şöyle bir yoklar. Bazen yatıştıncı etki yapar, bazen yeni serüvenlere atılma duygusunu körükler".. Birteşmiş Milletler bınası bu yıl Reagan ve Gromiko yüzünden heyecanlı.. Dünyanın gözü New York kıyılannda konuşan çiftler arasında en çok bu iki kişinin üzerinde.. Onların dışında East River kıyılannda konuşan ilginç bir çifte rastlıyorum.. Biri orta yaşlı gibi, öteki daha da yaşlı duran iki erkek.. Birinin sol ayağı ve sağ koiu kesik... Ötekinin tam tersi, yani sağ ayağı ve sol kolu yok.. Bir an niye birbirlerinin eksikliklerini tamamlamıyorlar diye düşünüyorum. Biri ötekine sağlam sol kolu ve sağ ayağını verse, öteki de kendisinin sağlam kol ve ayağını aktarsa.. Bu müthiş buluşun sevinci kısa sürüyor, hiçbir şeyin değişmeyeceği gerçeği kendini çabuk belli ediyor: İkisi de karşılıklı ne kadar ayak ve kol değiştirseler, sol ya da sağ birer organları eksık kalma zorunda.. Reagan BM'de konuşurken, kendisini Gromiko dinliyor. Gromiko, Reagan'm Hollyvvood'da yıldızının parlamaya başladığı günlerde Sovyetler'in VVashington büyükelçisi.. Acaba o zamanlar hiç Reagan'm bir filmini görmüş mü? Gromiko belki Reagan'm çevirdiği hiçbir filmi seyretmemiş ama 14 Amerikan Dışişleri Bakanı ve 9 Başkan görmüş.. Reagan ise son zamanlarda Rusları merak etmiş ve okumak için edebiyat, araştırma kitaplan istetmiş.. Kendisinin Gromiko gelene kadar kaç Dostoyevski, kaç Turgeniev okuduğu bilinmiyor. Gromiko'nun Reagan ile görüşmeye yanaşması Kremlin'in Amerika'daki seçimle ilgili nabız yoklamalarını yakından izlemesine bağlanıyor ve deniyor ki, Ruslar böyle dönemlerde gerçeklere uyar ve seçimi kazanacağı belli olan liderle konuşmak isterler. Reagan'm Gromiko ile diyaloğu zorlamasını eski bir CIA görevlisi şöyle açıklıyor: "1980 yılından bu yana Amerikan kamuoyunun nükleer silahlarla ilgili düşuncesi çok değişö. Bugün Amerikalıların yüzde 757 nükleer silahlanma yanşına son verilmesini istiyor. Cumhuriyetçi Parti Kongresi'nde bile delegelerin yüzde 62'si nükleer silahlann dondurulmasından yana çıktı. Reagan, bu gelişmeyi kulakardı edemez." 1985, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesi ve BM Yasasının imzalanmasının 40. yıidönümü olacak.. Reagan ve Gromiko, bu tarihsel yıkjönümünde yeni bir yumuşamanın ilk adımlarını atamayacaklar mı?.. Tarafların kesin tutumuna karşın, küçük bir umut var deniyor. O da şu: Reagan BM konuşmasının metnine Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarının görüşlerinden ayrı olarak kendisi bir paragraf eklemiş: "Eğer Sovyetler Avrupa 'ya Pershing ve Cruise füzelerinin yerieştirilmesinden dolayı çekildikleri nükleer silahlann denetimi iie ilgili görüşmelere yeniden otururlarsa, Amerika, uzayda silahlanma programını erteteyebilir.." Moskova böyle bir pazarlığı kasımdaki ABD seçimlerinden sonra kabul eder mi? Diplomatik çevreler hep bu soruyu soruyor. Reagan ve Gromiko uzun bir süre daha konuşmamak üzere East River kıyılarından ayrılıyorlar. Akşam serinliğiyle birlikte New York'un suya bakan yerleri boşalıyor. BM binasının karşısındaki parka iyice karanlık çökmüş.. Parktaki bir kanepede bir zenci gazete kâğıtlarına sarılmış uyuyor. Tam sırtını örten gazetenin tepesinde koca bir fotoğraf var: Reagan ve Gromiko el sıkışıyor.. Eksik kol ve ayakiarı birbirini tamamlayamayan çift, çoktan gitmiş olmalı... "TRT'nin altını üstüne getirmek gibi bir politikam yok." T. TOSKAY ULUSAL KARDİYOLOJİ KONGRESİ Kalp hastahklarının teşhis ve tedavisinde yeniükler tartışdıyor rosu) Türk Kardiyoloji Derneği'nce düzenlenen IV. Ulusal Kardiyoloji Kongresi bugun başlıyor. 12 ekime dek sürecek olan kongreye, 228 kalp uzmanı konuşmacı olarak katılacak. 16 yabancı kalp uzmanının da bulunacağı kongrede, 92 bildiri sunulacak, iki konferans ve üç panel gerçekleştirilecek. Konuyla ilgili olarak bilgi veren Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Yiğitbaşı 200 üyesi bulunan Türk Kardiyoloji Derneği'nin iki yılda bir kongre düzenlediğini anımsatarak şöyle konuştu: "Dernek, kongrenin dışında her yıl seminerler, sempozyumlar düzenler, aynca mezuniyet İZMİR, (Cumhuriyet Ege Bü sonrası genç doktorlara bilgi verme amacı ile toplantılar yapar. Üç ayda bir de arşiv yayınlar. Bu yıl İzmir'de dördüncüsunün düzenleneceği Kardiyoloji Kongresi süresince kalp hastahklarının teşhis ve tedavisinde kullanılan en modern araçlann sergüeneceği bir sergi de yer alacaktır. tlk kez uygulamaya konulacak olan poster ile kalp hastahklarının teşhis ve tedavi yollarının tanıtımı da bir başka yeniliktir." Ülkemizde en yoğun olarak görülen kalp hastahklarının başında romatizmal kalp hastahklarının geldiğini vurgulayan Rektör Yiğitbaşı, ikinci sırada koroner kalp hastalıklan ve daha sonra tansiyon yüksekliğinin geldiğini belirtti. Italyu "kilit adam"ın açıklamasını beküyor İtalyan Mafyası'nın kilit adamlarından Michele Sindona'nın Amerika'dan Italya'ya iade edilmesi, İtalyan siyasi ve sermaye çevrelerinde pek çok kişiyi tedirgin etti. Sindona'nın açıklamalarımn ülkede şimdiye kadar aydınlanmamış pek çok siyasi ve mali skandala ışık tutacağı öne sürülüvor. NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA İtalya'nın en sıkı hapishanesi Rebibbia'nın, Mehmet Ali Ağca kadar tanınmış bir di6er konuğu daha var şimdi. Roma'da bulunan Rebibbia Hapishanesi'nde 12 metrekarelik bir hücreyi işgal eden bu konuğun adı Michele Sindona. Ancak Sindona, Ağca gibi azılı bir terörist değil. Bir zamanlar ttalyasımn en zengin ve güçlü bankacısı olan Michele Sindona, ABD'ye dek uzanan İtalyan Mafyasının en büyük "baba"lanndan biri. Sindona sermaye çevreleri ve siyaset dünyası arasında özellikle Hıristiyan Demokratlarla >ıllar boyu köprü kuran "kilit adam". Bunlann da ötesinde Sindona, Gelli'nin kurduğu ve İtaiya'da sağ eğilimli bir "beyaz darbe" amaçlayan P2 Mason Locası ile, ülkenin askeri gizli senisleri ile, 80'lerin başında büyük bir skandala konu olan Vatikan Bankası "lor" ve bu bankayı yöneten ABD'li Başpiskopos Paul Marcinkus ile ve iki yıl önce Londra'da bir köprü altında "intihar ettirilen" gene bir siyasi skandal kahramanı, bankact Roberto C»lvi ile olan "içli dışlı" ilişkilerinden ötürü de çok ünlü. Işte tüm bu nedenlerle, "Rebibbia" Hapishanesi'nde Ağca gibi sıkı güvenlik onlemleri altında korunan Sindona'ya, kendisi için hazırlauan özel Jku .»ivlı.rden başka bi;$e> yemciine ve kimseyle görüşmesine izin verilmiyor. Rebibbia'ya konuk olmadan önce Sindona, ABD'de satın almış olduğu büyük bir bankayı (Franklin NationaJ) hileli iflasa götürmekten, New York'da son derecede konforlu bir hapishanenin özel televizyonlu, telefonlu bir "hücre"sinde, bu ülkede giydiği 25 yıllık hükmün cezasını çekiyordu. Sindona burada, gazetecilere mülakat vermek dahil, dilediği ile görüşebiliyor, zamanım ekonomi kitaplan okuyarak geçıriyordu. Ancak ABD ile Italya hükümeti arasında yeni onaylanan bir anlaşma çerçevesinde, Sindona'nm geçen hafta bir sabah ansızın İtalya'ya iade edilivermesi, sadece Sindona'nın "mahpus yaşamını" değiştirmekie kalmadı aynı zamanda İtalyan siyasi ve sermaye çevrelerinden pek çok kişiyi tedirgin etti. kiralık katilin şimdiye dek yaptığı açıklamalarda hep Sindona hesabına çalıştığını söylemiş olması, Sindona dosyasını kalınlaştıran konulardan biri sadece. Michele Sindona, ya İtaiya'da yargılandıktan sonra cezasının geri kalan kısmını tamamlamak için ABD'ye geri gönderilecek ya da her iki ülkede giydiği hükümlerin toplam cezasım İtaiya'da çekecek. Ancak Sindona olayının en kaygı verici yönü, 65 yaşındaki bu sahtekâr bankacı hakkında bilinenlerden çok, bilinmeyenler... Bu bakımdan Sindona olayını inceleyen Parlamento Komisyonu karşısında ifade veren avukat Rudolfo Guzzi'nin söyledikleri ilginç. Guzzi'ye göre, Sindona'nın İtalya'dan kaçtığı 1976'dan, ABD'de yargılandığı 1980'e dek geçen süre içersinde, Hıristiyan Demokratların üst İcademelerinde, bu Sicilya kökenli banker Mafya babasını kurtarmak için yoğun bir faaliyete girişilmişti. Bu operasyonu gerçekleştirmek için, söz konusu dönemde başbakan olan Hıristiyan Demokrat Ciulio Andreotti ve gene aynı partiden Senato Başkam Amintore Fanfani tarafından Guzzi'nin kendisi görevlendirilmişti. Gene konuyu inceleyen Parlamento Komisyonu'nun araştırmalanna göre, 1976'da Andreotti'ye ve Hıristiyan Demokratların diğer yöneticilerine mektuplar yazan Sindona, bu çevreleri, kendisine kurtanlması için gereken yardım verilmediği takdirde "ulusal güvenliği tehlikeye duşürebilecek sırlan açıklamakla" tehdit etmişti. Söz konusu Parlamento Komisyonunun bulgularında, ayrıca 1976 yılında yapılan Andreotti, P2 Mason Locası Başkam Licio Gelli ve Sindona'nın katıldığı bir toplantının varhğından da söz ediliyordu. Hıristiyan Demokratlann zirvedeki şahıslan ile, kaçak olduğu dönemde Sindona arasında ilişkiyi yöneten en önemli kişi, şimdi nerede olduğu bilinmeyen P2 Mason Locası Başkam Gelli idi şüphesiz. Örneğin, İtalya'yı hâlâ sarsmaya devam eden P2 Mason Locası skandalımn baş kahramam Gelli'den Sindona'ya yazılmış mektuplarda, Gelli kaçak bankere yardım etmek üzere "diğer mason kardeşleri" harekete geçirdiğine dair güvence veriyordu. P2 Mason Locası skandalını inceleyen Parlamento Komisyonun bulguları ise, İtalyan siyasi smıfından ileri gelen pek çok politikacının üye olduğu mason locasına Sindona'nın 1612 numarayla ka>ıth olduğunu, tüm belgeleriyle ortaya koyuyordu. Calvi^nin ölümündeki e§rar Öte yandan Sindona'nın bundan iki yıl önce Londra'da ölümüne intihar süsü verilen Roberto Calvi olan ilişkilerinin de çok yakın olduğu anlaşılıyor. Sindona, öteden beri Calvi'nin ölümünün ardındaki esrar perdesini kaldırabileceğini ve Vatikan bağlantılı Ambrosiano Bankası Genel Müdürünün ölümünden sorumlu olanların isimlerini birer birer açıklayabileceğini iddia ediyor. Görünüşe bakılırsa, Sindona'nm İtalya'ya iadesi, ülkenin şimdiye dek aydınlanmamış pek çok siyasi ve mali skandalına ışık tutacak. Tabii gene "birileri" Sindona'ya da, Gelli'ye yapıldığı gibi, çok sıkı güvenlik önlemleriyle korunan bir hapishane hücresinden kaçmasına yardımcı olmaz ya da Sicilya kökenli Mafya babası Calvi gibi "intihar ettirilmez" ise... Cinayet ve sahtekârlık İtalyan adaleti de Michele Sindona'yı, ABD'deki Franklin Bankası gibi, sahtekârlıkla ele geçirdiği ve gene hileli iflasa sürüklediği bir İtalyan bankası için yargılayacak. Sindona ayrıca, söz konusu bankanın içyüzünü incelerken öldürülen avukat Giorgio Ambrosoli'nin cinayeti üzerinde de hesap verecek. Cinayeti işleyen ve tutuklu olarak kaldığı New York Hapishanesinden kaçarken ölen
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle