19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/8 28 OCAK 1984 1 Mayıs 1967'de Mısır Kültür Heyeti Ankara'ya gitti ve Türkiye ile Mısır arasında bir kültür anlaşması imzalandı. Ankara ile Kahire arasında bulutların kaybolduğu ve güneşin havayı ısıttığı sırada Ortadoğu'da büyük bir fırtınanın kopacağını gösteren esintiler hissedilmeğe başlamıştı. 1966 Mısır için zor bir yıl olmuştu. Yemen'de Kralcılarla Cumhuriyetçiler arasında savaş devam ediyordu. Suudî Arabistan ve ABD Kralcıları destekliyorlar, Nasır'ın ordusu Yemen çöllerinde durmadan yıpranıyordu. Nasır, Yemen'in sözde Cumhuriyetçilerini himayesine almakla tarihi büyük hatalanndan birini yapmıştı. Bu işin içinden nasıl çıkacağını bilemiyor, Amerikalılardan anlayış bekliyordu. Başkan Johnson ile arası açıktı. Johnson Nasır'ı ısrarla Washington'a çağırıyordu. Nasır, Enver Sedat'ı, Washington'a, Cihan Sedat ile birlikte yolladı. Amerikalılar, bu ziyareti Dean Rusk veya Başkan Yardımcısı Humphry'nin Kahire ziyaretleri ile cevaplandıracaklardı. 1967'de, her şey yolunda giderse, Nasır Amerika'ya gidecekti. Johnson, Sedat'a, Nasır'dan banşcı diplomasi beklediğini bildirdi. Bir anlaşmaya vanlamadı. NASIR VE SEDAT'LA 7 YIL Büyükelçi SEMİH GÜNVER BM'nin oyımıma gelen Nasır, SiııaVla lsrail ile karşı karşıya gelmişti 6 kontrolünde, silahlardan arınmış durumda tutulan Sina çölüne intikal etmeleri emri verildi. Kahire'de, bütün yıl boyunca hemen hemen hiç yağmur yağmaz. Aksilik o sabah, bir sağanak, bir kaç dakika içinde Kahire'nin asfalt yollarını, Nil üzerindeki köprüleri, çamura sıvadı ve bir patinaj sahası haline getirdi. Ordunun Kahire'den geçişi tam bir fiyasko oldu. Tanklar. köprünün parmaklıklarına takıldılar, zırhlı araçlar hendeklere girdileT, trafık tıkandı. Motor panları birbirlerini takip ettiler. Zırhlı ordu, kısa fakat şiddetli yağmura karşı gösteri savaşını kaybetmişti. Bu olay Nasır'ın prestijini sarstı ve diplomatlar arasında alay konusu oldu. 16 mayısta, Mısır Genelkurmay Başkanı Muhammcd Fevzi, Sina'daki Birleşmiş Milletler Komutanı Hintli General Rikki'ye bir mesaj yolladı ve İsrail hududunda, Mısır ordusuna, Birleşmiş Milletler kuvvetleri arasında leşmiş Milletler sekretaryasının bu acele karan kanaatimce tarihi bir hatâ olmuş ve !967 Ortadoğu savaşını önlenemez hale getirmiştir. Nasır kapana girmişti. geri dönmesine olanak kalmamıştı. U Thant'ın karan, Nasır için beklenilemeyen bu şeyler olmuştu. Amerika'da, siyonist Rostow kardeşler, Birleşmiş Milletler'deki ARD delegeleri Eugene ve Arthur Goldeberg kardeşler. Başkan Johnson'u kışkırtıyorlardı. İsrail, 26 mayıs gecesi Mısır'ın İsrail'e saldıracağı haberini VVashington'a ulaştırmıştı. Nasır'ın ise, İsrail'e karşı savaşa girmek, birkaç gün önce aklından bile geçmiyordu. Johnson, Nasır'a bir protesto ve tehdit mesajı gönderdi ve ilk ateşi açacak Mısır olursa, sert müdahalede bulunacağını bildirdi. Sovyet Büyükelçisi de, aynı gecenin sabahı saat üçte, Nasır'ı yatağından kaldırdı ve İsrail'e karşı projelerinde daha ileri gitmemesini ni bir savaşa başlayacak ilk saldırıyı yapmayacağını şahsi kanaatim olarak belirttim. Çağlayangil, Kahire ziyaretinden sonra hükümetinin Arap politikasını üç ana prensibe bağlamıştı: Her Arap ülkesi ile ikili ilişkileri, mümkün her alanda, geliştirmeğe çahşmak, Arapların kendi aralarındaki anlaşmazlıklara karışmamak ve taraf tutmamak, Arapları bölecek paktlara veya bölge anlaşmalarına katı'.mamak. Bu üç prensibe ilaveten Ortadoğu'da sulh, güven ve istikrarın muhafazası da Türkiye'nin kendi menfaatleri açısından büyük bir zaruretti. Türkiye, Mısırı itidale davet etmeliydi. Ancak, bunu yaparken, yeni alınganlıkları da önleyecek şekilde hareket etmeliydi. Ankara'daki Büyükelçiler Konferansı'nın ikinci günü sabahı Başkan Zeki Kuneralp, kendisine getirilen bir telgrafı okudu: Nasır, Akabe körfezini abluka kararını almıştı. Böylece, İsrail'in, İran'dan tehakkında talimat istedim. Genel Sekreter, bakan vekiline raporumuzu sunarak kendisinden talimat istemenin en doğru yol olacağını söyledi. Faruk Sükan, bizi Dışişleri Bakanı'nın makam odasında kabul etti. Genel sekreter durumu kendisine ayrıntıları ile anlattı. ANKARA NOTLARI şünüldüğünü sordu. Kendisine açık kalplilikle, Akabe körfezinin kapatılmasının İsrail için bir bahane olacağını, ve İsrail'in ani bir hücuma geçebileceğini söyledim ve Nasır'ın bu kararını değiştirmekle büyük feraset göstermiş olacağını düşündüğümüzü belirttim. Diğer iki konudaki haberlerin de aslı olmadığını, Arap ülkelerine karşı dostluk politikamıza sadık kaldığımızı ve kendilerine yardımcı olmağa çahştığımızı bildirdim. Zeyyat, endişelendi, fakat talimatı, alınan kararların haklı olduğunu ispat etmeğe çalışmaktı. Birbirimizi anladık. fakat buna rağmen anlaşamadık. Ertesi gün, diğer Dışişleri Bakan Yardımcısı El Feki beni makamına davet etti. Önemini ve acele olduğunu özellikle belirterek hükümeti adına şu ricada bulundu: 'Ortadoğu huhranının kilit noktaları halen Akabe körfezi, Tiran Boğazı ve Eliath limanıdır. Egemcnlik hakkımızı kullanarak, kara sulanmız olan Tiran Boğazı'nı teorik olarak İsrail bandıralı gemilere, fakat fiilen Eliath'a stratejik madde taşıyan bütün gemilere kapadık. Hukuken buna yetkili olduğumuz hususunda tereddüt mevcut değildir. Hiç istemediğimiz bir savaş tehlikesi ve tehdidi sadece Akabe körfezinde bahis konusudur. ABD ve İngiltere'nin Boğazı zoriayıp zorlamayacaklannı bilemiyonız. Fakat bölgede sulhun ciddi tehlikede olduğunu müdrikiz. MUSTAFA EKMEKÇI Sulandırılan laiklik... Önceki gün öğleyin, Hacıbayram Camisi önünden yedi cenaze kalktı. Biri, Ayşe teyzemindi. Ayşe Arat'\n. Öyle gerçekten teyzem mi, değil. Köylüm, kendi anlattığına göre yakınımız. Çok küçükken, bir başka ile evlatlık mı verilmiş, orada büyümüş, evlendirmişler. Bir yaşa gelmiş: "Benim anam babam yok mu? Ben nerelerde doğdum?" diye sormuş çevresine; anlatmışlar, "böyie böyle, sen şuraltsm..»filan. Kalkıp köye, ilçeye gelmiş. Anamı bulmuş. Bizde kalmış. Sarılıp ağlaşmışlar. Anamdan, bizlerin adreslerini almış. Ânkara'ya geldi, yıl 1960 öncesi, o sıra "Vafan"daydım. Bürodayız. içeri girdi, yaşlı bir kadın: Eyladım, ben Mustafa Ekmekçi'yi arıyorum dedi, ben onun teyzesiyım! Şu karşıda oturan dediler, yanıma geldi, kucakladı: Ah, Mustafa 'm dedi, ben senin teyzenim! Sen beni bilmezsin. Ben de kimseyi bilmezdim. Hadım ilçesine gittim, ananla konuştum, dertleştik. Biz akrabaymışız... Arkadaşlarım: Hadi gene bedavadan bir teyze kazandın! diyorlardı. Evine giderdim Ankara'da; bana yemekler hazırlar, evlendirmek için kızların resimlerini gösterirdi. Bu denli cana yakın insan az bulunurdu. Oğlu Faruk'lagörüşürdük. Ölümünü otelefonla haber vermiş: Ekmekçi'ye söyleyin, teyzesi öldü. Cenazesi perşembeye Hacıbayram'dan kalkacak demiş. Eşim de meraklanmış, böyle bir teyzemin olduğunu o da bilmiyor, ağabeyim: Bir Ayşe teyzemiz vardı, o çoktan öldü; Mustafa da yazı yazdı ölümü üstüne. Herhalde, onun annesi başka! diye takılmış... Cenazeye gittim, teyzemin oğlunu arıyorum. Hacıbayram'ın önü bir de kalabalık. Maksut Göksu'nun annesi de ölmüş. O da orada, Evren'in kızları da. Mefe Akyol da gelmişti, Maksut'a götürdü beni, ona da başsağhğı diledim. Funda Pastanesi'nin sahibi vardı, o da ölmüş. Onun yakınlanna başsağlığı diledim. Hemşin'liydi o. Bayrağa sarılı bir tabut vardı, bir Kurtuluş Savaşı gazisininmiş. Kara, Hava, Deniz Kuvvetlerinden subaylar vardı. Generaller gözüme çarptı... Namaz saatine yakın, hocanın hoparlörden sesi geliyordu: Çocuklannıza her kitabı okutmayın! diyordu, her gazeteyi okutmayın! Her kitap da. her gazete de bir adam gibiydi, iyisi vardı, kötüsü vardı! Komünistlerle savaşmak için, çocuklara Müslümanlığın öğretilmesi gerekiyordu... Hoca, gözdağları veriyordu topluluğa... Dinlerken içimden: Bal gibi siyasal konuşma yapıyor! diye geçirdim. Yıllardır camiler, siyasal amaçlar için kullanılmadı mı? Hocalar neden konuşmalarında barıştan insanlıktan, kardeşlikten söz etmezler çokça da, gözdağları verirler, bir türlü anlayamam... Diyanet İşleri Başkanlığı'nda Din işleri Yüksek Kurulu Başkanlığı da yapmış, değerli bir bilgin vardı, adı Hamdi Kasaboğlu, şimdi emekli oldu; 196O'II yıllarda, hacca gideceklerin kurbanlarını Türkiye'de kesebileceklerini söylediği için nasıl saldırılara uğramıştı? Bağnazlar, Hamdi Kasaboğlu'na "gavurimam" demeye getiriyorlardı. Kasaboglu'nun dilinde tüy bitti, ama görüşünü benimsetemedi... Yazar Sadi Borak. "Ataturk ve Din" adlı derlemesinde, 1924'lerde Atatürk'ün bir hoca ile tartışmasını anlatır. Atatürk'ün Karadeniz'e yaptığı bir sonbahar gezisinde, hoca Mustafa Behçet Efendi'yle tartışması şöyle: Mustafa Kemal,"l//umud diniye" hocası Mustafa Behçet Efendi'ye sorar: Rakı haram mıdır, helal midir? Hoca, bu konuda bildiği ve duyduğu tüm bilgilerini ortaya koyar. Bunlarla saptar ki, rakı haramdır. Ata, hocayı dikkatle dinler, sorar: Peki, haram ile meluf olan (ilgili olan) imama tabi olmak caiz midir, değil midir? Değildir. Gazi gülümseyerek karşılık verir: Allah'ın bildiğini kuldan ne saklayayım, ben rakı içerim; rakı yani haram ile melufum. Hem de Cumhurreisiyim, yani ümmetin imamıyım. Senin bu hükmüne göre, bana tabi olmak caiz değildir. Hocada ses yok. Ata, soruyu yineler: Öyle mi? Hocada şafak atar, söylediklerini değiştirir, "Öyle demekistemedim" diye kemküm eder. Bir türlü işin içinden çıkamaz. Ata ise, yakasını bırakmaz: Hoca konuyu dağıtma. Şayet rakının haram olduğu hakkındaki fetvan doğru ise, milletin bana tabi olmaması da doğrudur. Şimdi kanaatini açık söyle... Hoca ağlayacak hale gelir, o zaman Atatürk: Efendiler der, işte bunun içindir ki Hazreti Peygamber, "Müslümanlıkta rahiplik yoktur" demiştir. Çünkü hangi din olursa olsun rahibin, hocanın, yobazın eline düşünce felâket olur. İsa'nın zuhuru zamanındaki Yahudi mabedinden Engizisyon Mahkemelerine, oradan da bize 'eşkiya' diyen İstanbul Şeyhülislamlanna kadar bakınız, tarihin her devresinde bu hakikati ispat eden deliller vardır... Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanı VeA»o/ Dinçerfer, ocağın ilk haftası içinde eski bakanlarla bir toplantı yapmıştı; burada ilk konuşmayı soyadı başta olduğu için yapan eski bakanlardan Tahsin Banguoğlu, özetle şöyle dedi: ... Okullara din dersibenimzamanımda kondu... İlkİmamHatip Okulları benim zamanımda açıldı veee, ilk İlahiyat Fakültesi'ni ben açtım! Sırasıyla eski bakanlar konuştular; Fehmi Yavuz en son konuştu. Banguoğlu'nun adını da anarak, şunları söyledi: Üstat Banguoğlu, okullara din dersi benim zamanımda kondu, ilk İmamHatip Okulları benim zamanımda açıldı, dedi. Demek ki üstat, Atatürk'ün yanlışlannı düzeltmişler! (bazı dudaklarda gülümsemeler oldu). Fehmi Yavuz konuşmasını şöyle sürdürdü: O günlerde (19461950 arasında) çok partili döneme geçildi; "çocuklarımız dini eğitim almadan yetişiyor, yann ölülerimizi yıkayacak adam bulamayacağız, bu kuşak çekildikten sonra ortadan. Onun için 'aydın din adamı' yetiştirelim" dediler. Ama son kırk yılın denemesi, aydın din adamı yetiştirilemediğini göstenviştir. Ben de aydın din adamı olamayacağı inancındayım. Prof. Fehmi Yavuz, "laikliğin sulandırıldığım" söyledi. Kısa konuştu, sözü öğretmenlere getirerek, öğretmenlerin zaman zaman kıyıma uğradıklarını belirtti; şöyle dedi: Onbin kadar öğretmen Almanya 'ya gitmek için sıraya girdi. Almanya'da Batı Berlin'de Türklerin oturdukJan Kreuzberg'te dörtbeş yıl önce karşılaştığım bir öğretmen, bana şunları söyledi: Ben Arifiye Köy Enstitüsü mezunuyum. Burada işçiyim Ama, uğraşıma (mesleğime) ihanet ettiğim kanısını içimden bir turlu atamıyorum. Buraya gelmekle uğraşıma ihanet ettim ama ne yapayım? Kıyımdan kaçtım! Büyük devletler konuşmazlar Büyükelçilerin, görev yerlerine dönüşlerinde mahalli makamlara Türkiye'nin tutumu ve görüş tarzı hakkında ne söyleyeceklerini, ve bu arada bana sorulacak sualleri nasıl cevaplandıracağım hakkında kendisinden hükümet talimatını istedik. Siikan'ın yüzü kızarmıştı, daimi bir gülümseme halindeydi. Tespihi ile oynuyordu. "Beyler, siz haricheciler Türkiye'nin büyük bir devlet olduğunun galiba farkında değilsiniz. Büyük devletler Suriye yardım istiyor 1%7 nisanında, Suriye hükümeti Nasır'dan yardım istedi. Suriyelilere göre, Eskhol ile General Rabin, Suriye hudutlanndan lsraile teröristlerin sızmakta oldukları iddiası ile hududa iki zırhlı tugay yığmışlardı. Eskhol, Şam'ı işgal etmek tehdidini savurmuştu. Suriye, Mısır'ın, Sina'ya ordusunun bir kısmını göndermesini, ve Israil hududuna tahşîdat yapmasını istiyordu. Böylece İsrail'in Suriye hududu üzerindeki baskıyı azaltabileceğini iddia ediyordu. Nasır'ın o sıralarda lsrail ile yeni bir gövde gösterisine hiç niyeti yoktu. Nitekim, Çağlayangil'e de, evindeki konuşma sırasında, İsrail somnunu buzdolabına koyduğunuFilistinlileri itidale davet ettigini, bütün gayretlerini, ülkesinin ekonomik ve sosyal kalkınmasına sarfetmek karannda olduğunu söylemişti. Gerçi Suriye ile aralarında karşılıklı bir savunma anlaşması mevcuttu. Fakat Nasır, lsrail'in Suriye'ye karşı bir askeri harekâtı başlatacağını tahmin etmiyordu. ABD'den yardım alamayan, Nasır, Sovyetler'le işbirliğine devam ediyordu. Önce, Süriyelilerin direnmelerine aldırış etmedi. Suriyeliler, bunun üzerine, durumdan Sovyetler'e şikâyette bulundular. Sedat, nisan 1967'de Kuzey Kore'ye gitmişti. Dönüşte Moskova'da durdu. Kosigin, Nasır'a Suriyelilere yardımcı olması için mesaj yolladı ve lsrail tehlikesinin ciddiyetini ısrarla belirtti. Hasaneyn Heykel, "Kahire DosyasT'kitabında, Süriyelilerin tehlikeden habersiz olduklarını, Sina'ya ordu göndermeyi, Nasır'ın kendi inisiyatifi ile kararlaştırdığını iddia ediyor. Heykel'in, bu iddiayı, sırf Nasır'ın itibarını korumak üzere ileri sürdüğü düşüncesindeyim. Rusların tazyiki olmasa idi, Nasır'ın harekete geçmeyeceği hususu, o tarihte, Kahire'deki Batılı ülkeler diplomatlarının paylaştıkları ortak bir görüştü. Büyükelçiler Ankara'daki toplantıdan sonra görev yerlerine dönmeden önce bakandan bir brifıng istediler. Ortadoğu'daki karışıklıklar konusunda Türkiye'nin tutumunun ne olacağını ve sorulacak sorulara ne şekilde cevap verileceğini öğrenmek istiyorlardı. Faruk Sükan elçileri Dışişleri Bakanı'nın makam odasında kabul etti. Yüzü kızarmış, elinde tesbihi ile oynuyordu. Cevabı kısa oldu: "Beyler, siz hariciyeciler Türkiye'nin büyük bir devlet olduğunun galiba farkında değilsiniz, Büyük devletler konuşmazlar..." BM Genel Sekreteri U Thant'ın emriyle Hintli General Rîkki bütün smır bölgelerini tahliye etti. Mısır ordusu Sina'da İsrail ile karşı karşıya kaldı. BM sekretaryasının bu acele karan tarihi bir hata olmuş ve 1967 Ortadoğu savaşını önlenemez hale getirmiştir. Nasır artık kapana girmişti geri dönmesine olanak kalmamıştı. 30 mayıs günü Dışişleri Bakan Yardımcısı Hasan El Zeyyat beni dışişlerinde kabul etti. Ankara'da durum hakkında ne düşünüldüğünü sordu. Kendisine açık kalplilikle, Akabe Körfezi'nin kapatılmasının lsrail için bir bahane olacağını, İsrail'in ani bir hücuma geçebileceğini söyledim. Nasır'ın bu kararını değiştirmekle büyük feraset göstermiş olacağını düşündüğümüzü belirttim. Tek sebep petrol İsrail ile olan mücadelemizdc Akab« körfezini kapamamızın tek ve gerçek sebebi petroldür. Körfezde, bir iki küçük tekneden başka İsrail gemisi yoktur. Aslında, Eliath'a petrolden başka deniz yolu ile sevkedilen stratejik madde de mevcut değildir. Akabe körfezi yolu ile lsraile gönderilen petrol yalnız İran'a aittir. İran hükümeti, Angloİranien şirketi nezdinde gereğini yaparak, bu petrolün İsrail'e sevkini yasakladığı (akdirde. kriz kendiliğinden halledilecek ve savaş tehlikesi ortadan kalkacaktır. Suudi Arabistan ve Kuveyt, Petrol Şirketleri üzerinde aynı istikamette, kolayca tesir icra etmişlerdir. Netice itibarı ile bir Müslüman memleketi olan İran için de aynı hareket tarzı mümkündür. İsrail ithal ettiği petrolün yüzde yetmiş beşini iran'dan bu yolla temin etmektedir. Bu petrolün yıllık değeri 34 milyon sterlini geçmemektedir. Angloİranien şirketi için bu miktarın başka pazarlara gönderilmesi zor değildir. ABD ve İngiltere, İsrail'i petrol bakımından Akdeniz yolu ile besleyebilirler. Krizin atlatılması İran'ın iyi niyetine bağlıdır. birkaç kilometrelik iki pencere bırakmasını istedi. Böylece, bazı stratejik noktalarda İsrail hududu karşısında mevzi alınması arzu ediliyordu. Bu noktalar Gazze ve Eliat bölgeleri idi. Hintli General kendi kendine karar alamazdı. Durumu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri U Thant'a bildirdi. U Thant, diplomatik munisliğe sahip olmayan bir adamdı. İsrail ile Mısır arasındaki ateşkes anlaşmasının denetleyicisi olan Bunche'la istişareden sonra "Ya hep, ya hiç" kararını aldı ve General Rikki'ye Mısırlıların ısrarı halinde bütün Sina bölgesini tahliye etmesini emretti. BM'nin t a r i h i lıatası General Rikki, tereddüt göstermedi. Akabe körfezinin girişini kontrol eden Şarm el Şeyh dahil bütün sınır bölgelerini tahliye etti. Mısır ordusu, Sina'da İsrail ile karşı karşıya kaldı. Bir hükümeti adına istedi. Moskova Nasır'ı bu zor duruma kendisi sokmuş, fakat işlerin bu kadar tehlikeli bir durum yaratabileceğini anlaşılan peşinen hesaplayamamıştı. Dışişleri Bakanımız, Ortadoğu ülkelerinde görevli Büyükelçileri, durumu incelemek üzere acele Ankara'ya toplatıya çağırdı. Nasır'ın abluka karan Ankara'ya geldiğ'mizde Çağlayangil'in yurt dışında olduğunu öğrendik. İçişleri Bakanı Dr. Faruk Sükan, kendisine vekalet ediyordu. Toplantıları, Genel Sekreter Zeki Kuneralp'in başkanlığında yaptık. Vlerkez teşkilatındaki meslektaşlarımızla dışardan gelen Büyükelçiler vahim olan durumu inceledik. Ben Nasır'ın arzusu hilafına ordusunu, mecbur kalarak Sina'ya geçirdiğini, bu sebeple, kendisinin ye Mısır kuvvetleri Sina'da Bir mayıs sabahı, Mısır zırhlı kuvvetlerinin, Kahire'nin içinden, "boy gösterisi" yaparak geçmesi ve Kanal bölgesine kayarak Birleşmiş Milletler'in min ettiği petrolü ithal ettiği Eliat limanı felce uğratılmış olmaktaydı. Kuneralp, bana şu suali sordu: "Bu haber karşısında. Ortadogu'da savaşın başlama şansı hakkındaki görüşünüz nedir?" Tereddütsüz cevap verdim: "Karar vahimdir. Akabe körfezinin kapaııması, İsrail için savaş sebebi olacaklır" Kahire'ye acele dönmemde ve yaptığımız değerlendirmeyi ve endişelerimizi Mısırhlara bildirmemde ve mümkünse Akabe körfezinin ablukasından vazgeçilmesini kendilerine ihsas etmemde fayda gördük. Kahire'ye dönüşümde Mısırlı gazetecilerin, bana Türkiye'deki NATO üslerinin savaş halinde Araplara karşı kullanılmasına müsaade edilip edilmeyeceği ve Suriye hududuna tahşîdat yaptığımız haberinin doğruluk derecesi hakkında sual sormalarınm mukadder olduğunu arkadaşlarıma açıkladım ve bu sualleri ne yolda cevaplandıracağım konuşmazlar" Sayın Bakana, ABD, Ingiltere, Sovyetler Birliği, Fransa gibi diğer büyük devletlerin konuştuklarını hatırlattık. Sükan, görüşünde ısrar etti. NATO üsleri ve Suriye hududundaki tahşîdat söylentileri hakkında da sessiz kaldı. Yanından oldukça bozulmuş olarak çıktık. Özal Kalem Müdürü'nün odasında Zeki Kuneralp'a Kahire'de gazetecilerin bu suallerini cevapsız bırakırsam, menfi anlamda yorumlanacağımı hatırlattım. Genel Sekreter sorumluluğu üzerine aldı. Her iki haberi kesin şekilde yalanlamamı bildirdi. Kahire havaalanında, tahmin ettiğim gibi El Ahram, El Akhbar ve El Cumhuriye'nin muhabirleri beni karşıladılar. Beklediğim sualleri sordular. Kısaca yalanladım. 30 mayıs günü, Dişişleri Bakan Yardımcısı Hasan el Zeyyat beni dışişlerinde kabul etti. Ankara'da, durum hakkında ne dü îran'a çağrıda bulunun Bu yolda İran hükümetine bir çağrıda bulunmamzı hükümetinizden rica ediyoruz. Arap dostluğu ve bölge sulhu için bize yardımcı olunuz. Aynı teşebbiısü. bizim ve İran'ın dostu olan on beşe yakın ülkenin büyükelçileri nezdinde yapacağım. Bu konuda, Sovyetİer Birliği'nden yardım istemedik. Büyük devlelleri meseleye doğrudan doğruya kanştırmak istemiyoruz." Ankara, Mısırlıların bu isteklerini İran Şahına bildirmiş Şah ise, AngloIranien'in işlerine kanşmak yetkisine sahip bulunmadığı ce\abını vermişıi. YARr\: Türkiye iki canıi arasında kalnıış gibiydi İLAN SARIKAYA İCRA MEMÜRLUĞUNDAN Dosya No: 1982/87 Alacaklı: Emrullah Sezer Esnaf/Sankaya Borçlular: 1 Mustafa Duran Değirmenci Taşaron 2 Osman Doğan Taşaron Borç Miktan: 45.400 TL (Masraflar Hariç) Haczüı yapıldığı gün ve saat: 12.7.1982 saat 12'de Haczedilen mal: 70.000 TL. değerinde kompresör İcra Iflas Kanununun 102. maddesine tevfikan yapılan haciz sırasında hazır bulunınadığınızdan iş bu ılanın gazetede yayımı tarihinden itibaren adı geçen kanunun 103'üncü maddesi gereğince 10 gün içerisinde haciz tutanağıru tetkik edip diyeceğiniz varsa bildirrneniz için icra dairesine başvurraaruz tebliğ olunur. Basın: 10792 TURGUTLU BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN tLAN Belediyemizce şehrimiz Koşukın mevkiinde yaptırılan Çöp ayıklama ve imha tesislerine hazırlanan proje, keşif, özel ve fenni sartnamelerine göre ve Kapalı Zarf Eksiltme ihalesiyle Biokimyasal reaktör yaptırılacaktır. İşin muhammen bedeli 30.000.000. lira olup, muvakkat teminatı 900.000 liradır Kapalı Zarf Eksiltme ihalesi lOŞubat 1984 Cuma günü saat 15.30 da Belediye Encümeninde yapılacaktır. Keşif ve Şartnamesi ile İhaleye katılma şartları Belediyemiz Yazı İşleri Müdürlüğünde görülebilir. İhaleye katılmak isteyenlerin 6 Şubat 1984 Pazartesi günü mesai saati sonuna kadar Fen İşleri Müdürlüğüne müracaatla yeterlik belgesi almalan zorunludur. İsıeklilerin zarflannı ihale saatinden bir saat önce Encümene vermeleri şarttır. Postada olabilecek gecikmeler dikkate alınmaz. Ilan olunur. Basm: 10728 HAYRABOLU ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞİNDEN Esas No: Karar No: 1982/660 1983/341 Davacı Mehmet Beğ tarafından davalılar lsmail Baydar, Osman Baydar, Şevket Baydar, Recep Baydar, Osman Beğ, Ahmet Beğ, Mustafa Beğ, Raime Anan, Safiye Çelik ve Hayrabolu Nüfus Baş Memurluğu aleyhine mahkememizde açılan nüfusta Baba adı tashihi davasının yapılan açık duruşması sonunda: Mahkememizce verilen 21.10.1983 tarih ve 1982/660 esas, 1983/341 Karar Sayılı ilam ile Hayrabolu Hasköy köyü Cilt No: 037/01, Sahife No: 69. Kütük Sıra No: O39'da nüfusa kayıtlı Osman Beğ ile Ümmü Baydar'ın Abdullah olan baba adlarının iptalı ile sicil ve nüfusa Hüseyin olarak tashihen tesçiline karar verilmiştir. Davalı Osman Beğ yaptırılan tüm aramalara rağmen adresi tesbiı edilemediğinden kendisine dava dilekçesi ve gıyap karan ilanen tebliğ edilmiş olup bu defa davalı Osman Beğ'e mahkeme karan ilanen tebliğine karar verilmiş olup, işbu kararın ilan tarihinden itibaren 30 gün içerisinde davalı Osman Beğ tarafından temyiz edilmediği takdirde kesinleşeceği, mahkeme karan tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 10694 ÇAY İ^LETMELERİ GENEL MUDÜRLÜĞÜNDEN 1 Genel Müdürlüğümüz İşletmelerinin ihtiyaa aşağıda cins ve miktarları yazılı 5 kalem malzcme leklif alma usulü ile satın alınacaktır. Miktan: Malzemenın cinsi 30.000 Metre Jüt bezi 20.000 Metre Naylon tasıma bezi 230.000 Adet 3Büyük süpürge 10.000 Adet 4Küçük süpürge 15.000 Adet 5Dişli kurek 2 Bu ihaleye ait şartnameler: a) Çay lşletmeleri Genel Müdürlüğü, Satınalma Müdürlüğü RİZE b) Çay Paketleme Fabrikası Müdürlüğü KuruceşmeArnavutköy/İSTANBUL c) Ankara Bölge Stok ve Satış Müdürlüğü, Vakıflar İşhanı, Opera/ANKARA adreslerinden ücretsiz temin edilebilir. 3 İhaleye katılmak isteyen rırmalann şartname esasları dahilinde hazırlıyacaklan teklif mektuplarını en geç 8.2.1984 Çarşamba günü saat 17.30'a kadar Çay lşletmeleri Genel Müdürlüğü, Satınalma Müdürlüğü RtZE adresinde bulunacak şekilde iadelitaahhütlü olarak göndermeleri veya belirtilen tarihe kadar elden vermeleri gerekmektedir. 4 Postada meydana gelen gecikmeler ve telgrafla müracaatlar kabul edilmez. 5 Genel Müdürlüğümüz 2886 sayılı yasaya tabi olmayıp ihaleyı yapıp yapmamakta, bölerek kalem kalem yapmakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. Basın: 10551 S.No: 1 MALATYA KAPALI CEZAEVİ MUDÜRLÜĞÜNDEN İHALESİ YAPILACAK MADDENİN CİNSİ MİKTARI 1 SOMUN EKMEĞ1 2 KURU G1DA 3YAŞ SEBZE VE MEYVE 140.525 kg. 53.170 " (23 kalem) 181.890 kg. (31 kalem) Lira 61. FtATI TAHMİNİ BEDELİ GECİCİ TEMtNATI Krş. Sn.: Lira: Krş.: Lira Krş.: 72. 83 8.674.369. 35 260.231. 294.056. 281.197. tHALENİN USLLÜ: Kapalı Zarf EKSİLTME GÜNÜ: 23 .2. 1984 •• SAATİ: 10.30 14.00 16.00 TÜBİTAK YURT DIŞI BİLİMSEL FAALİYETLER BURSLARI Müsbet bilımlerin temel ve uygulamalı dallarından birinde en az yüksek lisans yapmış ve başvurunun son gününde 40 yaşını aşmamış genç bilim adamlarına, yun dışında düzenlenen, kurs, seminer, yaz okulu gibi belirli bir "ÖĞRETİM PROGRAMI" uygulanan faaliyetlere katılabilmelerini sağlamak amacıyla en çok 3 ay süreli burslar verilecektir. Başvurular bu yıl 3 dönem halinde kabul edilecektir. Başvuru ile ilgili her türlü işlemin I. dönem için 2 Mart, II. dönem için 27 Nisan, 111. dönem için 22 Haziran 1984 tarihlerine kadar tamamlanması şarttır. İlgılenenlerin aynntılı bilgiyi; TÜBİTAK, BAYG Sekreterliği Atatürk Bulvarı 221 KavakUdereANKARA adresinden sağlamaları gereklidir. Ocak 1984 Basın: 10490 9.801.875. 9.373.250. 25 50 " " " • • 1 Malatya Kapalı Cezaevi'nin 1984 yüı ihtiyacı olan yukanda cinsi, miktan, tutan ile gecici teminatları, eksiltme şekli, tarihi ve saati yazılı maddelerin ihalesi Malatya Cumhuriyet Savcılığf nda toplanacak komisyonca yapılacaktır. 2 Eksiltmcye ait şartnameler mesai saatleri içinde Kapalı Cezaevi Müdürlüğü'nden temin edilir, ücretsiz göriilebilir. 3 Isteklilerin 2886 sayılı kanunun 5. maddesi gereğince a) Kanuni ikametgâh sahibi olması, b) İstenilen teminat ve belgeleri ibraz etmesi, c) Talipli şirket olduğu takdirde, eksiltmeye katılacak vekilin noterden tasdikli vekaletname örneği göstermesi, d) Ticaret Siciline kayıtlı olması, e) Gerekli nitelik ve yeterliğe haiz bulunması esastır. 4 Teklif mektuplannı eksiltme saatinden bir saat önce ilgili komisyona vermeleri gerekir. 5 Posıadaki vaki gecikmeler kabul edilmez. Keyfiyet ilan olunur. Basın: 10452
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle