Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 OCAK 1984 * * • * (Baştarafı 1. Sayfada) Türkiye ile SSCB arasında teati edildi. Sovyet Dış Ticaret Bakan yardımcılarından Grishin, dün Türk gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Grishin "Ticareti geliştirmek iyi bir şeydir, ama hirim öle den beri alışveriş yaptığımız Türk firmalar var. Bazılanyla da konlratımız devam ediyor. Bunlarla ticareti sürdüreceğiz. Ticareti geliştirmek için yeni sistemi uygulayabiliriz ama eskisini de muhafaza edebîliriz" dedi. Türk tarafının önerdiği sistemin bünyelerine uygun olup olmadığı sorusuna, "Biz 140 iilke ile ticaret apıyoruz. İçlerinde sizinki gibi bir sistem uygulayan yok. İyi giderse yeni sisleminizi selamlarız. Ama şimdiden bir şey söyleyemeyiz" yanıtını verdi. Grishin, doğal gaz konusunda da şöyle konuştu: "Biz Türkiye'ye dogal gaz vermeye hazırız. Ama bu anlaşmanın yapılabilmesi için önce Türkiye'nin fizibilite elüdünu hazırlaması lazım. Bize söylenen Türkiye önümüzdeki mart ayında fizibiliteyi hazırlayacakmış. Biz en biiyiik doğal gaz üreticisiyiz. Dogal gaz ceviz değildir. Her yerden alamazsınız." SONUÇ NASIL? Türk heyeti, Ankara'dan çıkışta bekiediklerini Sovyetler Birliği'nde bulamadı. Bu sonucun alınmasıyla Türk ışadamlanyla ilgisi yok. Türk işadamları Moskova'da kendilerini izleyen gazetecilere aktif ve profesyonel bir görüntü verdiler. Çoğu genç olan işadamlannın en az bir dil bildiği, Sovyet yetkilileriyle kısa sürede olumlu ilişkiler kurduğu ve bazılarının Nazım Hikmet'in mezannı ziyaret edecek kadar alternatif bir tutum gösterdiği gözlendi. Sovyetler'le Türkiye'nin dış ticaret hacminj arttırmakta samimi olduğuna bu ülkeyi Pakdemirli değil, genç girişimciler inandırdı. Peki neden iş bağlantısı yapamadılar? Görüştüğümüz işadamları bunu iki nedene bağladı: 1 Dış ticareti devleştirmiş ülkelerle bizim kavramlarımız çerçevesindeki ticareti yapmak zor. Bir malın satış fiyatı ve teslim tarihi üzerinde anlaşmaya varmak "işi bitirmek" anlamına gelmiyor. Bağlantı karar aşamasına kadar birçok mekanizmadan geçiyor ve işler uzun sürüyor. 2 İkınci neden ise sosyalist ülkelerin planlı ekonomi uygulaması. Örneğin Sovyetler Birliği 1984 planını 1983'ün son haftasında bağladığından bu gezide araya girmek mümkün olmadı. Peki bu gezinin hiç mi yararı olmadı? Elbette oldu. Sovyet firmalan ve vatandaşları bir dahaki plan dönemine yönelik olarak genç işadamlarını "yakından" tanıma olanağı buldu. HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYFT/1I Grishin: Özal: İhracatçıya destek şart sanayici kıskanmasın (Baştarafı 1. Sayfada) Daha önce Batı sistemi demiştiniz? ÖZAL Bunu kabul etmek lazım. Serbest pazar sistemi Batı'nın modelidir. Batıdan gelmiştir. Ama gerçi oralarda da müdahaleler olmuş, sistemin dışına çıkılmış. Biz bu modelin Türkiye için geçerli olduğu kanaatindeyiz. Yani altyapı olarak. Üstyapıyı değiştirebilirsiniz. Fransa'da sosyalist hükümet var. Ama, serbest pazar ekonomisi hâkim. Biz oradan da ileriyiz, farklıyız yani. 24 Ocak Kararlarında kademe kademe belli noktalara gelmişizdir. Bunun gayesi Türkiye'yi daha iyi bir ülke olarak bırakmak istiyoruz. Eninde sonunda bırakacağız. ÜLKENİN DURUMUNA BAKMAK LAZIM 24 Ocak Kararlannı aldığınız 1980 yılında bu kararlann sonuçlarının 4 ya da 5 yılda alınacağını söylemiştiniz. 4 yıl doldu, ne gibi sonuclar alındı? ÖZAL Kararlann ilk 9 ayı 12 Eylül öncesine rastlar. Ondan sonraki tatbikat üç yıl sürdü. Sonuçları anlamak için kararlann alındığı tarihteki ülkenin durumuna bakmak lazım. Memleket o günlerde büyük sıkıntı içine girmiş, halkm anlayacağı terimlerle söylersem, hayat pahalılığın artış hıa yüzde yüzlere yaklaşmıştı. Piyasada hemen her mal karaborsaydı. Piyasada çift fiyat oluşmuş, kuyruktan aldığınız, başka, serbest aldığınız fiyat başkaydı. Tabii bu arada birçok kimse bu işten kazanç elde etti. O zaman yapılacak iş vardı: Ülkeyi yangın durumundan kurtarmak. İlk hedef buydu. Takriben 24 Ocak'tan 1 yıl iki ay sonra yangın tamamen söndü. Gerçi ilk üç dört ayda da önemli neticeler alınrriıştı. Martın sonunda petrol sıkıntısı bitti. Bir daha yasanmadı. Oysa 808 l'de petrol fiyatlan 79'dakinin iki misline çıkmıştı. Tabii bu meselenin çözümü başlangıçta dıştan destek, doğru kararlardı. Bunun sonucu enflasyon aşağıya indi. Pahalılık hızı yavaşladı. Bu kararları eleştirenler, bu kararlann istihdama olumsuz etki yaptığım söyler. Oysa bunu söyleyenler şunu unutuyorlar: 1979 sonunda varılan noktada bırakınız istihdamı, mevcut istihdamı kaybeder hale gelmiştik. Başlangıçta endişemiz, mevcudu idame ettirmek, carkları döndürmekti. Aslında 197879'da yatınm hızı ve milli gelir aşağıya inmiş, istihdam düşmüştü. O zaman şu hamleleri yapmaya mecburduk: Devamlı yardım alamazdık. Kendi imkânlarımızla daha iyi hale gelmek lazımdı. Ihracat bu değişimin anahtanydı. Ihracat artacak, milli gelir yükselecek, enflasyon da aşağıya çekilecekti. ZIT GİBİ GÖZÜKEN HADİSELERDİR Bunlann iiçii birden nasıl olumlu sonuç verir? Ters degil mi? ÖZAL Tabii aslında üçü birbirine zıt gibi gözüken hadisedir. Bütün dünyadaki tatbikatında da bu böyle değil aslında. Milli gelir artışı yeni iş sahaları açılıyor demektir. Türkiye'nin basarısı özellikle 8182 yıllarında bunları temin etmesiyle olmuştur. İhracat artmış, enflasyon aşağıya çekilmiş, milli gelir dünya şartlarına göre 44.5 gibi yüksek bir tempoyla artmıştır. 82 sonunda daha doğrusu 83 başında bu trendde değişiklik meydana gelmiştir. sonra çok daha iyi oturacak. Tabii bu program için biz emniyetli de gideriz. İmkânlarımız gelişiyor. Dünya Bankası Başkanı geldi. Beyanatını hepiniz biliyorsunuz. Türkiye'ye zaten büyük çapta yıllardır kredi veriliyor. Ama zannediyorum bu yapısal uyum kredisini bu sene daha fazla alacağız. Bu programdan dolayı. Türkiye en büyük alıcısıdır bu kredinin. Bunun yanında bir de Bankalar Konsorsiyumu zannediyorum şubat ayı içerisinde bir 250300 milyon dolar civannda ilave imkân hazırlamak üzeredir. 1MF ile anlaşmamız tamamlandı. IMF'den de bu yıl içerisinde bir 200250 civarında bir yardım aiacağız. Yeni bir anlaşma yapacağız. Bunun haricinde başka bazı imkânlar daha var. Zannediyorum bu Atatürk Barajı ile ilgili, size iyi bir haber getireceğim Davos dönüşünde. Tşlerimiz yolunda, yolunda gitmeye devam edecektir. Tabii 24 Ocak eski bir tarih oldu. Biz beş sene sonra Türkiye şu noktaya gelir derken tabii arada bir de inkıtaı var. Benim olup olmamam önemli değil. O manâda söylemiyorum. Daha ziyade önemli olan programın sıkı bir şekilde götürülmesinde bir aksaklık yapılmıştır. O, bizde bazı gerilemejer meydana getirmiştir. Fakat ümit ediyorum ki, tabii söylediğimiz, her vardığımız hedeften ileriye doğru yeni bir hedefe bakmak lazımdır. Türkiye'nin bugün dışanda kredi itibarı vardır. Hiç mukayese kabul etmez. Yani bırakın beş sene sonra erişeceğimiz noktayı, biz daha evvel eriştik o noktaya. Kredi itibarımız vardır. Rahatlıkla kredi alabildiğimizi hepiniz görüyorsunuz.. Yabancı sermaye yatırımının hızlanacağım zannediyorum. Kuveyt'ten, Suudi Arabistan'dan, Amerika ve Avrupa'dan değişik ilgiler süratle devam etmektedir. Birçok iyi haberler alıyoruz. 24 Ocak Kararlan tam manâsıyla ne zaman amacına ulaşır? OZAL Şuna 24 Ocak demeyin artık. Türk modeli dedik ya. Bu hükümetin bir modeli, bir simgesidir. Yeni bir ekonomik devir açılmıştır. Bu devirde hesap kitap bilme meselesi gelmiştir. Eline kâğıdı kalemi almış kâr mı ediyoruz, zarar mı ediyoruz diye hesap kitap edilmeye başlanmıştır. Bu bir anlayış meselesidir ve yapısal değişikliktir. Bu yüzden sanayici de, ihracatçı da hesabını bilmeye başlamıştır. Proje yapanlar da bilmeye başladı, devlet de öyle, dışa açılan bir Türkiye, dışa entegre olan bir sanayie doğru gider. Dış sanayi ile rekabet eden bir Türkiye daha modern, daha ileri bir ülke olur. Ücretlilere yönelik bir çalışma var mı? ÖZAL Ücretliler için faturalı iade yapıyoruz. Yüzde 10 fark edecek. Meyak kesintilerini iade ediyoruz. Meyak kesintilerini ödüyoruz. Kira giderleri vergi iadesi kapsamına girmiyor mu? ÖZAL Kirada sıkıntımız şurada. 360 bin lirası kira gelirinin vergiden muaf tutuldu. Siz getirseniz kâğıt, bir şey, karşıhğını alamayız biz. 360 bin liralık muafiyet ev sahibinin işine yarıyor. Kiracıya bir gelir saglamıyor. Bunu nasıl karşılıyorsunuz? ÖZAL Size kiraya veren adam vergiden muaf, belli limitler için. Fatura getirdiğiniz zaman olmuyor o. Onun zaten karşılığını vergi olarak almamız gerekir, faturanm, orada alamıyoruz. Onun için olmuyor. Vergi iadesi yapabilmemiz için bunun karşılığının bir yerlerden gelmesi lazım. Sizin verdiğiniz şeyler değil, ama onların faturadan dolayı vergileri artacak bazı yerlerden alacağız verdiğimizi. Asgari geçim indiriminin yükseltilmesi konusu vardı. Asgari geçim indirimi ne olacak? ÖZAL Bunu az gelişmiş bölgeler için düşünüyoruz. Tabii bu bir hesap kitap meselesi, açık söyleyeyim.. Bu arada onu da söyleyeyim, çiftçilerin pancar hariç bütün borçlan, alacakları ödendi. Hiç kimsenin alacağı yok. Ay sonundan evvel bitireceğiz dedik, ödendi. Pancar da ödeniyor. ÖZEL SEKTÖR İHRACATÇILARI Kalkınmadaki önceliğin özel sektör ihracatçılarına daha fazla tanındığı için eleştiriler var. ÖZAL Bu doğru değildir. Biraz kıskançhktan ileri geliyor. İhracatçıya çok önem veriyorsunuz diyenler var. Bu doğru değildir. Bir kere, bazılarının kıskançlığı mı diyeceğiz. İhracatçıyı biz teşvik etmeye mecburuz. Bu nun önemi şuradadır. İhracatçı nerede mücadele ediyor, serbest bir pazara, korumaya mücadele ediyor. Hatta karşı tarafın gümrük duvarını delerek gidiyor. Onu söyleyen sanayicilere şunu sormak lazım: "Sana da aynı teşviki yapayım, şu gümrük duvarlarını tam indirelim var mısın" demek lazım. Ama bunu yapamazlar. Ben bunu biliyorum. Onu biz de yapmayız. Burada söylemek istediğim, kim daha fazla yardıma layık görülen, yardıma ihtiyacı vardır, o ihtiyacımız gidecek, orada başka mallarla rekabet edecek. Bizim saniyicimiz gümrük duvarlarının gerisinde mücadele ediyor. İhracatçı ile sanayici aynı şartlarda değiller. Sterling ve (Baştarafı 1. Sayfada) tısı iddialarına Uğur Mumcu'nun araştırmaları kaynak gösterdiklcrini, ancak Murncu'nun vardığı çok farklı yargılara hiçbir şekilde değinmedikleri belirtiliyor. Yazıda özetle şu görüşlere yer verilmekte: "...Claire Sterling, Ağca'nın Bulgar casus ağı tarafından kiralanmış bir profesyonel vurucu olarak Roma'ya geldiğinde ısrar ederken, Paul Henze de böyle bir komplonun vaıiığını larlışma dışı bırakıyor. Her ikisi de Türk gazeteci L'ğur Mumcu'nun Bulgar bağlantısı ile ilgili arastırmasına dayanır ve kendisini sürekli kaynak gösterirken Mumcu'nun hemen hemen a>nı kanıtlara dayanarak vardığı çok değişik cevaptan hiç söz edilmiyor. Mumcu, "Ağca Dosyası" adlı kitabında Ağca'nın Bulgariar ya da KGB adına değil Bozkurtlar adı verilen neofaşist Türk örgütü adına suikast girişiminde bulunduğu yargısına varmakta.. Sterling ne Mumcu'nun yargısında ne de kitaptan söz ederken, Henze Mumcu'nun solcu olduğu gerekçesiyle kitabı baştan bir kenara itiyor. İlalyan polisince yakalandığından bu yana Ağca'nın çelişkili açıklamalan ve itiraflarının bu noktada çok az delil değeri bulunuyor. Slcrling'in kendisinin de söylediği gibi Ağca "Talimli Bir Yalancı" ..Ağca, 1979da Abdi İpekçi'yi öldürdüğünü televizyonda itiraf ettiğinden bu yana farklı grupları bulastırmak ve kendisini sorguya çekenleri yönlendirmek için sürekli hikâyesini değiştirdi. Roma'da da önce tek başına hareket ettiğini söyledi, sonra Türk yardakçılarının adını verdi. Daha sonra bunlann uydurma olduğunu söjledi ve kendisine ajan olmasından kuşkulanılan Bulgarlann fotoğrafiarı gösterildiğinde aralannda Antonov'un da bulunduğu bazılarını teşhis etti. Ağca'nın kendisi inanılır bir tanık olmadığından iddialan ancak birtakım dış kanıtlarla geçerlilik kazanabilir.Önce Ağca'nın adını verdikleri itirafta bulunabilirler. Örneğin, bir yıla yakındır İtalyan hapishanelerinde yalan Antonov çözülebilir ve Ağca'nın çizdiği senaryoyu doğrulayan aynntılar verebilirdi. Sonra, savcı Martella iki yıldır aldığı gizli ifadelerin mozayiğinden anlatılanlan doğrulayıcı kanıtlan biraraya getirebilirdi. Örneğin Ağca tarafından verilen birtakım ayrıntılann, kod mesajları ve telefon numaraları gibi, sadece Bulgar istihbarat kaynaklanndan sağlanabileceğini ortaya koyabilirdi. Okur bile ortaya konan hipolezin kendi içinde birlakım ciddi çelişkiler bulunduğunu farkedebilmekte.. Örneğin, eğer Bulgaristan gerçekten >azarlann iddia ettiği gibi Ağca'ya yardım eden ve para veren Türk fanatiklerini kontrol etmişse, Bulgar diplomatlan için Agca'yı evlerine çaya çağırmak. kendisi ile Saint Peter Meydam'nda keşfe çıkmak, silah vermek ve arabalanyla kendisini olay yerine göiürmek tamamen gereksiz bir iş olurdu. Ağca'nın tanıdığı, güvendiği ve kendisine para veren Türk aracılar pekalâ bütün bu işleri Bulgariar kanşmadan yürütebilirlerdi. Papa'ya suikasl girişimi Bulgar İstihbarat görevlilerinin teröristlerle ilişkileri nedeniyle İtalyan ve diğer güvenlik örgütlerinin sıkı gözetimi altında olduğu bir döneme rastgeldi. O sıralar yalnız Türkiye degil birçok Avrupa ülkesi terorizmin ciddi biçimde hedeFı olmuştu. Bulgariar, gözleyiciler tarafından izlendiklerinin, fotograflarının çekildiğinin ya da evlerine elektronik cihaz yerleştirildiğinin farkındaydı. Bu durumda Ağca ile bizzat ilişki kurmaları büyük risk olurdu. Sterling ve Henze'nin hipotezi Bulgarların neden bu tür gereksiz riskleri göze aldığını açıklamıyor..." Yazıda ayrıca Paul Henze'nin Türkiye'de 197477 arası CIA istasyon şefi olarak görev yaptığı belirtildikten sonra konuya gazeteciden çok bir istihbarat uzmanı olarak yaklaştığı ve Türkiye'deki terorizm üzerinde parlak ve tümüyle orijinal bir analiz getirdiği bildiriliyor. UGUR MUMCU GOZLEM PAHALISATARLARSA BİZ İTHAL EDERİZ Basbakan Özal, Vfeşflköy Havaalanı'nda "İthal muz, kabnmallara, mana\lara demoklesin kılıcıdır. Fazla gelirse fiyatlan diişer. Şimdi ithal edilmeyecek ama fiyatı artlırdıkları anda, biz bunu ithal ederiz" dedi. "Şuna 24 Ocak demeyin artık. Türk modeli dedik ya. Bu hükümetin bir modeti bir simgesidir. Yeni bir ekonomik devir açümıştır. Bu devirde hesap kitap bilme meselesi gehnhjtir. Bu bir anlayış meselesUür ve yapısal jn değişikliktir? Şimdi bazılan der ki. 24 Ocak Programı'nın tabii neticesidir. Tabii bunu söyleyenler bu programı genellikle hiçbir zaman tutmayanlar, eleştirenlerdir. Ben o bakımdan bu iddialara pek cevap vermek istemem ama yanlış anlaşılmış olmasın diye bir kere böyle bir şey yok (program geldi, hayatiyeti bukarardı.bundan sonrası olmaz) denmesi yanlıştır. Program maalesef belli tarihten sonra istenilen biçimde uygulanamamıştır. Tipik misali. 1983 yılı içerisinde para arzının kontrolü kaçırılmıştır. Hatta kayıt dışı paralar ortaya çıkmıştır. 200 milyara yakın para arzı artışı vardır. Hedeflerin üzerinde hem de. Bu tabiatıyla enflasyonu bayağı körüklemiştir, ciddi olarak... Enflasyon artarken çok ters bir işlem yapılmış, faizler aşağıya çekilmiş. Halbuki enflasyon yukarı giderken faizlerin de beraber yukan gitmesi lazım. Bu çok basit bir kaidedir. Burada enflasyon aşağıya gidecek faraziyesi yapılmış, faizler aşağıya çekilmiş, bunun neticesi tasarruflar başka taraflara gitmeye derhal başlamış. Aşağı yukan yılın son aylarına doğru tasarrufların artışının bankalarda faiz aıtışını karşılamadığı, enflasyonun bile altında olduğu gözüküyor. Yıllık temposu yüzde 20 civarına düşmüştü. Halbuki enflasyon yüzde 30'un üzerindeydi. Şimdiki döncmde ne gibi önlemler aldınız? ÖZAL Şimdi biz gelir gelmez daha hükümet programı okunurken mecliste, mevduatlara verilen geliri düzeltmeye mecburduk. Çünkü millet bankaya parasını koymuyordu. Güveni kalmamıştı. Bir de aldığı gelir kâfi değildi. Henüz bir ay geçti. Elimizde bazı bilgiler var. öyle gözüküyor ki, birçok bankadan bankaya değtşmekle beraber aşağı yukan faizi düştükten sonra yüzde 4050 ilave bir mevduat artışı var. Kısa bir zamanda, daha yeni yeni oturuyor bazı şeyler. Bu bakımdan, programın şimdiden işlemeye başladığını söyleyebiliyorum. Tabii şu anda bizim bütün söylediğimiz, sartlara rağmen bir 1979 manzarası yok. Ama, şunu hemen söyleyeyim, eğer müdahale edilmeseydi, bu tedbirler zamanında alınmasaydı 67 ay sonra o kötülüğe doğru süratle giderdik. Bunu çok iyi anlamak lâzım. Mecbursunuz zamanında tedbir almaya. Çekinmeden, korkmadan tedbirleri aldık.Tabii bütçenin denke doğru gitmesi önemli bir faktördür. Üçüncü önemli faktör, liberasyon politikası. Yani, rekabet politikası. Dış rekabeti içeri doğru getirmek. Belki, bazı istihsal edenlerin, sanayicilerin hoşuna gitmeyecek ama, tüketiciyi korumanın yolu ve enflasyonu çekmek istiyorsanız önemli araçlardan biri de budur. Dördüncü önemii nokta da, kaynaklann iyi taraflara doğru kaydınlması. Bunun, faiz politikası bir aracıdır. Bir de mümkün olduğu kadar müdahaleleri asgariye indirerek ekonominin tabii bir şekilde hareketini sağlamaktır. Biz bu kambiyo kontrolleri gevşetmesini de bu manada düşünüyoruz. Insanlar daha kolay, bundan sonra hareketlerinde müdahale olmadan daha ekonomik çalışma tarzlarına gireceklerdir. Bakın bu kısa zaman içerisinde bütün söylenenlere rağmen ekonomide herhangi bir sıkıntıya rastlanmamıştır. Çok şeyler de yazıldı. Yok işte dövizde şu oldu, bu oldu. Bankaların birtakım uyumsuzlukları oldu. Hemen her şey yerli yerine oturacak dedik, oturmaya başladı. İki üç ay (Baştarafı I. Sayfada) nık"\\r. Evrensel hukuk kuralı gereğince yargıç önündeki kişi, "mahkum oluncaya kadar masum" sayılır Tutuklama yine ceza hukukçularınca "zorunlu bir haksızlık" olarak nitelenir. Tutukluluğun amacı, suç kanrtlarının korunması, sanığın kaçmasının önlenmesi gibi yargılamanın esenliği ile iigili nedenlerle sınırlı olmalıdır. Bu sınır aşılırsa, tutukluluk "önlem"olmaktançıkar, "ceza" haline dönüşür. Ceza yargılaması sistemimiz bu yüzden "zorunlu tutukluluk" gibi bir kurum getirmemiş; yargıca her aşamada incelenecek bir "takdir yetkisi" vermiştir. 1982 Anayasası, 19'uncu maddesinde tutuklama kararlarının "suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan" kişilerin "... ancak kaçmalannın, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla" alınacağmı belirtir, buna "bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer haller" koşulunu da ekler. Yine anayasa, tutuklanan kişilerin, "makul bir süre içinde yargılanmayı veya soruşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları... "ndan söz eder. Anayasa, sanıklara böyle bir güvence sağladıktan sonra özgürlüğü kısıtlanan kişinin, "kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykınlığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı" olduğunu da belirtir. Anayasada yer alan bütün bu güvenceler, tutukluluğun "önlem" olmaktan çıkıp, "ceza" haline dönüşmesini önlemek için getirilmiştir. Tutukluluğun, "kesin hüküm" ile "infazı başlayacak" bir hükümlülük kararı gibi uygulanması ve bu karara karşı "yetkili yargı merciine başvurma hakkh nın" yok sayılması, hiç kuşkusuz, anayasaya aykın düşmektedir. Hukuk kuralları genel ve nesnel niteliktedir. Yurttaşa yasal güvenceler sağlayan hukuk kurallarının bugün bir kısım sanıklar, yarın da bugün için sanık olmaları düşünülmeyen insanlar için geçerli olduğunu, bir an olsun akıllardan çıkarmamak gerekir. Son otuz otuz beş yıl içinde cezaevi duvarları nice siyasal tutukluya tanık oldular. İktidar koltuklarından sanık sandalyelerine uzanan yolun zaman zaman ne kadar kısaldığını, toplum olarak, hep birlikte gormedik mi? Osmanlı vezirierinin "bir bayramlık, birde idamlık gömlekleri"olduğu söylenirmiş... Çünkü, idam gömleğinin bayram gömleği yerine ne zaman giyileceği hiç belli olmazmış... Son otuz beş yılını siyasal çalkantılarta geçiren ülkemizde bayram gömlekleri ile idam gömlekleri sık sık yer değiştirmedi mi? Biz yıllardır, "düşünceyi açıklama suçu" olarak adlandırdığımız suç türlerinin ceza yasamızdan sökülüp atılmaları gerektiğini yazar dururuz. Yalnızca sol düşünce ve örgütlenmeyi yasaklayan modellerin değil, sağcı ideolojilerin bir kısmını suç sayan maddelerin de kaldırılmasını isteriz. "Siyasal suç" kavramının ne kadar değişken yapıda olduğunu, dün suç sayılanın bugün suç olmaktan çıktığını, siyasal suç içeriğinin dönemden döneme nasıl değiştiğini, somut örnekleri ile yıllardır bıkmadan, usanmadan anlatmaya çalışınz. Şimdi düşünelim: Türkiye yıllardır "laik devlet" olarak İslam ülkelerinin toplantılarına katılmadı. Bunun nedeni, laiklik ilkesinin İslamcı düşüncelerle bağdaşmadığı yolundaki yerleşmiş kanıydı. Şimdi bu anlayış büyük ölçüde değişmiş bulunuyor. Bu anlayış değişikliği ile birtikte laiklik ilkesine başka türlü anlam veriliyor. Verilmese bile yasakçı tutumlar yumuşuyor, zamanla karşıt görüşler arasında uzlaşma ortamı doğuyor. Peki, ceza yasasinın ünlü maddelerde yer alan, "meml&ket içinde müesses iktisadi veya sosyal temel nizam" ta • nımı bugün oldukça büyük değişiklikler göstermedi mi? Bu maddelerin alındığı tarihlerdeki "müesses iktisadi nizam" devletçilikti. Şimdi, yeni ekonomik model ile bu "temel nizam" yavaş yavaş ve tümüyle ortadan kaldırılıyor. O zaman "memleket içindeki temel iktisadi nizamı" devirmek için örgüt kurduğu ya da propaganda yaptığı savıyla yargılanan sanık, "hangi temel nizam?" diye sorarsa, ne yanıt verilecektir? Zaman içinde siyasal görüşlerin ve ekonomik modellerin değişmesi, bu tür suçlarda, ceza yasamızın hemen ilk maddesindeki, "yasanın apaçık suç saymadığı bir eylem için ceza verilemez" kuralım, adalet duygulannı incrtecek ölçüde zedeler. Siyasal nitelikteki suçlann ceza yasasından sökülüp atılması bugün için olanaksızdır. Hiç olmazsa, kesin hüküm aşamasına kadar, siyasal suç sanıkları için tutuklama kararı verilmeyeceği yolunda bir yasal güvence getirmek, bugün için ve yarın için yararlı olmaz mı? Hukuk kuralları herkes içindir. Bu kuralları sağcı sanık, solcu sanık demeden, herkes için savunalım. Yarın kimlerin hangi tür siyasal suçlann sanıkları olacaklarını biliyor muyuz? "Kalenin dibinde üç ağaç incir / Ellerim kelepçe I Boynumda zincir..." Tanrı bu türküyü kimseye söyletmesin. Bugün için, yarın için ve öbür gün için!... Yurt dışında (Baştarafı 12 Sayfada) • Tütün stoklarının eritilmesine başlanılmıştır. tlk satış 68 milyon dolar karşılığında 22 bin 250 tondur. • Kesin dönüş beyanı, konsolosluklara yapılabileceği gibi yurda gelişte ilgili gümrüğe de yapılabilecektir. • Iki yıl veya daha fazla yurtdışında kalıp da kesin dönüş yapanlar kişiler zat ve ev eşyaları ile birlikte bir adet kürk getirebilecektir. • Türkiye'de sakatlara, sakatlık durumlarına uygun binek otomobilleri akrabalan dısındaki kişiler tarafından da hibe edilebilecektir. • Transit nakliyatın süratli bir şekilde yapılabilmesi için gelen eşyanın fiktif antrepo sisteminden yararlandınlması sağlanmıstır. Ayrıca, transit nakliyatın daha kolay bir şekilde yapılması Haber Merkezi Basbakan nı sağlamak üzere kolaylıklar Turgut Özal, Davos kentingetirilmiştir. • Yurdumuzun ekonomik za deki "l'luslararası Sevk ve İdare Fonu"nun yıllık toplantısına ruretleri halinde antrepolarda katılmak üzere dün İsviçre'ye mevcut eşyanın, gümrük işlemleri bilahara yapılmak üzere sa gitti. îsviçre'ye hareketinden önhipleri tarafından kullanılması ce Ankara'da "İşler iyi gidiyor na bakanlıkça izin verilebilecek diyebilirim. Bir siire sonra da tıtir. kınnda gidiyor diyebiliriz" dedi. HAFIZALI KASA Basbakan özal, dün sabah UYGULAMASI 09'da Çankaya Köşkü'ne gideMaliye ve Gümrük Bakanı rek Cumhurbaşkanı Kenan EvVural Arıkan hafızalı kasa uyguren'le 50 dakika süren bir görüşlamasının başta İstanbul olmak me yaptı. Çıkışından sonra gaüzere sırasıyla Bursa, İzmit, Anzetecilere bir açıklamada bulunkara ve Adana'da başlatılacağımayan Özal, Esenboğa'dan lsnı söyledi. tanbul'a geçerken gazetecilerin Maliye ve Gümrük Bakanı sorularını yanıtladı. Özal'ın soArıkan bu kasaların Maliye Barulara yanıtları şöyle: kanlığı'nca mükelleflere satılacaDAVOS "Davos'ta Avruğını veya kiralanacağını, bu sispalı devlet adamlanyla, bazı mal! temin yaygınlaştırılmasından sahadaki insanlarla temaslarım sonra faturalı yaşamda bazı düolacak. 510 dakikalık birkonuşzenlemeler yapılacağını kaydetti. ma yapacağım. Bu arada AtaMaliye ve Gümrük Bakanı türk Barajının finansmanında, Arıkan, hiçbir ülkede mükellefmakine teçhizatıyla ilgili bazı telerin isteyerek vergi vermediklemaslar da yapacağım. Ayrıca, rini bildirerek, Maliye Bakanlıbarajın inşaatı için, Türk parağının yaptığı kontrollerde müsına çevrilebilir bir kredi temin kelleflerin defterinin o güne edebilir miyiz, ona da bakacamahsus olmak üzere kabarık olğım. Herhalde hayırlı şeyler geduğunu bildirdi. tiririz." ARIKAN: TOKAT İÇİN BAŞVURU GELDİ EKONOMİ "İşler iyi gidiArıkan Türkiye'de yabancı si yor diyebilirim. Bir müddet songara üretimi için başvuruların ra da tıkırında gidiyor derim!' ESKİ D P L İ L E R "Eski devam ettiğini ve bir firmanın DP'lilerin bizimle birleşmeleri Tokat Tekel Fabrikası'nda yatekrar kargaşa ortamına dönülbancı sigara üretmeyi önerdiğini memesi için bir uyarı mahiyetinaçıkladı. dedir. Çağn üzerine geldiler, bizArıkan, başvuruda bulunan yabancı sigara yapımcılarının ni den bir şey istemediler." kotini ve zifti çok olduğu gerekANAYASA MAHKEMESİçesiyle şark tipi tütünden vazge NE BAŞVURU "Anayasa çilerek, virjinya tipi tütün üretiMahkemesi'ne giderler, görürüz. minin yapılmasını istediklerini Bizim yetkimizde olan bir husus kaydetti. değil bu konu." Özal Davos'a gitti Avrupa Konseyi içîn ilk (Baştarafı 12. Sayfada) Liberal Parti ise, üyelerini Türkiye konusunda serbest bırakarak, bağlayıcı bir karar almadı. lngiliz hükümetinin konuya ilişkin görüşünü, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, milletvekili Raymond NVhitney açıkladı. TÜRKİYE'NİN YANINDAYIZ Kısa bir süre önce, İngiltere Dışişleri Bakanlığını ziyaret eden, Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Rahmi Gümrükçüoglu da, Türkiye'de, 6 kasım da yapılan genel seçimlerde, parlamenter demokratik düzene dönüldüğünü belirterek, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nde tam olarak temsil edilebilmesi için, İngiltere'nin, batılı hükümetler nezdinde gerekli çabayı göstermesini istemişti. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Raymond VVhilney, bakanlık sözcüsü aracılığı ile yaptığı açıklamada, önemli bir müttefik olan Türkiye'nin Avrupa Konseyi'ndeki yerini alması için, gerekli girişimlerin sürdürüldüğünü, bu konuda Türkiye'nin yanında olduklarını söyledi. Tüzük bekleyişi toplu (Baştarafı 1. Sayfada) açısından incelemelerinde tüzükle getirilecek yaklaşım; "denetleme elemanma şekil açısından incelemenin üstünde, yorum yapma yetkisinin verilmesi" siyasal iktidarların sendikaların faaliyetlerine müdahalesine olanak tanıyacak. Örneğin sendikanın düzenlediği bir toplantı, davet ettiği bir yabancı sendikacı için yapılan harcamalar, "sendikanın kuruluş amacına aykın" yorumu yapılarak, sendikaların içişlerine müdahale niteliği taşıyacak, organlan tarafından yöneıilme ve organların ancak genel kurullara hesap verme hakları ile çelişecek. İşte yasa maddesinin çok tehlikeli yorumlara da yol açabilecek bu hükmü nedeni ile, denetim esaslanna ilişkin hazırlanacak tüzükte getirilecek hükümler büyük önem taşıyor. Toplu sözleşme düzeni ile ilgili tüzükler: Çalışma Bakanlığı'nca toplu sözleşmeler için tutulacak sicil yönetmeliği. Kesmi arabuluculuk teşkilatının kuruluş, işleyişine ilişkin esaslar ile resmi arabuluculuk yapabileceklerin listesinin düzenlenme esasları ve resmi arabuluculara ödenecek ücretin alt v üst sınırlarını belirleyecek tüzük. Toplu pazarlık düzeninin bir parçası olan arabuluculuk sistemini işletecek tüzüğün en geç toplu pazarlığın başlayacağı tarihlere kadar yetişmesi gerekir. Aksi durumda toplu pazarlık sistemi ortada kalır. YHK'nın çalışma usül ve tarzı ile çalışmasına ve hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin esaslar, YHK'nın başkan ve üyeleri ile bu kurulda görevlendirilecek uzman ve raportöriore ödenecek tazminatlar, naip, bilirkişi ve tanık lara verilecek ücretler ve menfaat uyuşmazlıklarında özel hakem incelemesinde uygulanacak usul hükümlerini içeren tüzük. (Bu tüzük YHK'nın eski YHK'da devredilen 500 bin civarında işçinin 1984 yılı ücret artışlarını bir an önce belirlemek üzere çalışmaya oturması için büyük önem taşıyor.) İş yasası tüzükleri: Çalıştırılacak sakatların ve eski hükümlülerin nitelikleri, hangi işlerde çalıştırılabilecekleri, bunlann işyerlerinde genel hükümler dışında bağlı olacakları özel ve ücret şartları ile mesleki yönden işverence nasıl işe alınacaklanna ilişkin tüzük. İş sürelerinin uygulama şekillerine ilişkin iş süreleri tüzüğü. Sağlık kuralları açısından günde 7.5 saat veya daha az çahşılması gereken işler ile ilgili çalışma ile Sağhk Bakanhğf nın ortaklaşa çıkaracakları tüzük. Askeri işyerleri ile yurt emniyeti için gerekli maddeler imal olunan işyerlerindeki işin durdurulması veya işyerinin kapatılması konusunda oluşturulacak komisyonun yapısı, çalışma sekli ve esaslanna ilişkin çalışma Milli Savunma Bakanlığı tarafından ortak hazırlanacak yönetmelik. Fazla çalışma tüzüğü. İşyerlerinde işçiler için tehlikeli olan tesis ve tedbirlerin veya makine ve cihazların her ne şekilde işletmekten alıkonacağı ve bunlann ne şekilde yeniden işletilmelerine izin verilebileceği, işyerinin kapatılması ve açılması, işin durdurulmasına veya işyerinin kapatılmasına karar verilinceye kadar acil hallerde alınacak tedbirlere ilişkin hususları belirleyen tüzük." Türk (Baştarafı 12 Sayfada) m a y ı n " önerisine Gürkan, "Asamble'de yerimizi aldıktan sonra, konuşmak hakkımızdır" yanıtını verince Van den Bergh, "Ama hep siz istiyorsunuz" dedi. Aslında Türkiye'nin Avrupa Konseyi ile ilişkilerinin dönüm noktasını belirleyebilecek ocak sonu toplantısının arifesinde herkesin istediği bu çıkmaza bir çözüm bulabilmek. Bu da Türk heyetinin yetki belgelerinin Asamblede reddedilmeden askıda tutulmasını sağlayacak bir "ara formül" ile ümkün. Tatilden dönüp, Türk parlamenterlerinin yetki belgeleri konusu ve ardındaki çok önemli siyasal sorunun bilincine yeni varmakta olan Hollandalı parlamenterler arasında bu eğilirn benimseniyor denilebilir. Ancak Tüzük Komisyonu üyesi Hıristivan Demokrat senatör Eijsink bu konuda karamsar. Söyledikleri şunlar: "Üzerinde itiraz getirilecegi kesin olan yetki belgeleri Tüzük Komisyonu'na geldiğinde yüzde 70 ret oyu ile geri çevrilir. Bu durumda her şey Ahrens'e bağlı. Ahrens Ankara'ya pazarlık etmeye gitmedi. Eğer görevini basanr da Türk heyetinin mayısta gelmesini sağlarsa, mesele şimdilik hallolmuş olur." Görünüşte hemen hiç kimse Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden ayrılmasını istemiyor. Ancak gelişmeler bunun tam tersi yönde. Sanki kaçınılmaz bir şekilde ilerliyor. 40 1. Sayfada) bin (Baştarafı Yasa teklıfinin gerekçesinde 12 Eylül 1980 öncesi üniversitelerdeki anarşi ortamına değinildi. Ayrıca 12 Eylül'den sonra da üniversite öğrencilerinin yüksek öğretim kurulunun getirdiği yeni kurallara uyum zorluğu çektikleri vurgulandı. Tek maddeden oluşan ve 2547 sayılı YÖK kanununa geciçi madde olarak öngürülen yasa teklifinde şöyle denildi: "Gecici madde: 1977 yılından 198485 eğitim, öğretim yılı sonuna kadar hazırlık sınıfı dahil takip etmekte olduğu öğretim programının en çok üç dersten başarılı olamama nedeniyle yüksek öğretim kurumlarından ilişkisi kesilen öğrenciler affedi'ir." Anavatan Partisi'ninöğrenc affı yasa teklifinin 40 bin doiayında öğrenciyi kapsayacağı tahmin ediliyor. Bu teklifin yasalaşması durumunda 1977 yılından bu yana üniversitelerden çeşitli nedenlerle ilişkisi kesilen öğrencilerin büyük bir bölümü üniversitelere dönme olanağı bulacak. Dilekçelere pul yapıştırılması uygulaması kaldırılacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu kurum ve kuruluşlanna verilen dilekçelere beş liralık pul yapıştırılmasına ilişkin uygulamanın kaldınlacağı öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nca mali konularda yeni düzenlemeler hakkında çalışmalar yürütülüyor. Bu çalışmalar arasında dilekçelere beş liralık damga pulu yapıştırılması uygulamasının vatandaşı mağdur ettiği ve zor durumda bıraktığı görüşü öne sürüldü.