Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/8 GUTNEYDOGU: UZAK, YALNIZ IŞIL ÖZGENTÜRK Hayatın sınırlarını tutkular çiziyor Berti Istanbul'a göturecek otobüse bindim. Uzun bir gece yolculuğu başlıyor. Güneydoğu'nun insanlanm, sozlermi, oraların buyüsunü düşünmem için uzun bir gece var önümde. Sonra tstanbul başlayacak. Büyük kentin yirminci yuzyıla yaraşan uğulıusu, hızı içinde Güneydoğu'nun ondokuzuncu yüzyıl yaşamı yavaş yavaş silinecek, uzak bir düş olacak... An, yol ne uzun.' /An, yiğit atım! /An, ö'lüm bekliyor beni / varamadan Kurtuba'ya! / Kurtuba. / Uzak, yalmz, / Lorca'nın güzelim şiirini yol boyunca yineleyip durdum. Sanki anlatmak istediğim her şey o mısralarda söylenmiş gibi... Kurtuba. / Uzak, yalmz. •m • Güneydoğu, duyguiarın masal iilkesi. Burada hayatın sınırlarını tutkular çiziyor. Be nedenden Oralardan pek çok insan iş garip, çekici bir şiir oluşuyor bulma, yeni bir hayat kurma kendiliğinden. Ölümü, aşkı, yaumuduyla büyük kentlere göçtü şamın ilkel koşullan içinde seama bir zamanlar esin tanrılarıvinci bulup çıkaran garip bir nın konakladığı şimdi terkedilmiş masal evleriyle Mardin hâlâ şıır... orada. Çok uzak olmayan bir Ve bu şiır, otobüslerin konak geçmişte feodal beylerin geceleyerlerinde, köy evlerinde, pari görkemli demir kapılarını kamuk işçilerinin yüzlerinde, kalapattırdıkları Diyarbakır surlarıbalık çarşılarda, uzun günbatımnın üstünde, kapılar artık hiç kalannda hep birlikte yaşanıyor. panmasa da, güneş gene batıyor. MUSTAFA EKMEKÇİ ANKAR A NOTLARI 14 OCAK 1984 Tarihin Cilvesi... Zarfın arkasında M Dikerdem adını görünce nasıl sevindim. Kart da şöyle: Bir güvercın kanatlan el olmuş, dünyayı almış arasına. Mahmut Dikerdem, Cerrahpaşa'dan göndermiş kartı, hastaneden. Şöyle yazmış: "Sevgilı Mustafa Ekmekçı, Hatııianmıs olmaktan duygulandım, sağ olun. Ben de size, sayın aılenize ve Cumhuriyet'teki dostlarıma yeni yıl için en iyı dıleklehmi sunar, sevgiyle gözlerinizden öperim.'' Günlük olayları ızlerken. gözüm gerılere kayıyor zaman zaman. tarihçiye, öteberı hazırlamak görevimizmiş gibi gelıyor. "TDK listesine girenler"\ yayımladım, Mehmet Kaplan'm Atatürkçülüğe karsı düşüncelerini Hasan Ali Vuce/'in karşılamasını yayımladım da, f arih Kurumu'nda neler olup bittığini, oraya kimlerin gırdiğini daha açıklamadım. Oysa, notlarım arasında durup durur! 6 ocak akşamıydı, Iraklıların kokteylinde, Macil Paşa'yı görüverdım; yanımızda Talip Apaydın'la eşi Halise Apaydın da var. Macit Paşa'yla konuşurken konu ne olur? "Yorgun Savaşçı!" Yaktımdı, yakmadımdı; konuşuluyor. Bülent Ulusu'nun imzası var mıydı örneğın? Elbette! Hımmm... Peki, azıcık daha açsanız Paşam! Açamam, bunlar tarihe kalır! Benım ışim ne? Tarihçiye doğru doğru dosdoğru, bilgilet ıletmek değil mi? Bir Okur,"Gü/e güle Ulusu..." başlıklı "Ankara Nottarı" üzerine bir mektup yazmış, "Siz Yorgun Savaşçı'nın yakılmasında imzası olan Ulusu'ya nasıl güle güle, dersiniz?" diye sormuştu. Okur, gazeteden aramış, bulamamış. Evin telefonunu da öğrenememiş, o nedenle mektup yazmış. Kendi telefonunu da yazmış Aradım, konuştum. Ulusu'yu bulamadığımı, bulduğum zaman yine arayacağımı bildirdim. Okur, eski bir askeri yargıçtı, avukatlık da yapmıyordu. Şöyle dedi: Sizin beni telefonla arayarak, bu bilgileri vermeniz yetti... Yine görüşmek üzere. telefonu kapadık. Ama, yine de görevimi tam yapmış saymıyordum. Sonunda, Ulusu'yu buldum. Sordum: Sayın Ulusu, böyle boyle, "Yorgun Savaşçı"yı sizin yaktırdığınız söyleniyor. ne diyorsunuz? Ben filmi görmedim, yakılması emrinı de ben vermedim! Peki, imzanız olduğu söyleniyor... İmzam varsa bile. o pas atmadır... Tarihçinin işi nasıl da güç, düşünebiliyor musunuz? Yeri gelmişken söyieyeyim, Mete Tuncay, "Tarih ve Toplum" adında aylık bir tarih dergısinı yönetmeye başladı. İlk sayısını aldım. Tarihe meraklı olanlara önermek isterim.. 25 aralık inönü'nün ölümünün onunca yılıydı; Paşa, mezarında anıldı; kızı Özden Toker, "Inönü Vakfı" başkan yardımcısı olarak basın toplantısı yaptı. Basın toplantısı sırasında, karıkoca, Nermin Neftçi'yte Nizamettın Neftçı, ellerinde bulunan bazı belgeleri, İnönü Vakfı'na vermek için getirmişler, orada oturuyorlardı. Getirdikleri, ' İnönü'nün nöbet defteri". filan gibi belgelerle, bir de üzerinde inönü'nün resmi olan bir yüz liralıktı. Özden Toker, verilen belgelerin tümünü okudu da, o yüz liralığı atladı. Okursa, belki de: Hımmm, Atatürk'ün resimlerıni paralardan kazıyıp, kendi resmini koydurmuş! diye düşünenler olur diye mi usundan geçirmişti ne? Günlerdir konunun üzerindeydim; İnönü, Cumhurbaşkanı o^ duktan sonra, neden paraların pulların üzerine, kendi resmini koydurmuştu? Bunu bir iki kez, meclislerde açıkladı. Atatürk'le birlikte böyle düşündüklerı için böyle yaptığını söyledi. Ama, işin bir başka yüzü daha vardı. Elbette, İnönü, onaylamasa, paraların pullann üstüne resmi konmazdı. Ancak bunu, bir öneren ve buna Inönü'yü inandıran olmalıydı. Bu, öğrendıgime göre, Dr. Refik Saydam'dı. Atatürk'ün Erzurumlardan getirdiği, arkadaşı. Atatürk kabinelerinde Sağlık Bakanı, İnönü'nün Başbakanı. Atatürk hasta olduğu sırada, Savarona'da yatarken, Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam görmeye gelir, Atatürk kabul etmez. Saydam, geri döner. Kısa bir süre sonra, Dolmabahçe'de görmek ister; Atatürk yine hastadır. Bir sürü doktor, ona bakmaktadır, Sağlık Bakanı da geimiş ne iyi! Onu, yine kabul etmez Atatürk. Geri döner... Adını şimdi açıklamayı gerekli görmediğim, o günleri ve olayı yaşamış bir kişi, şöyle dedi: Dr. Refik Saydam, bundan sonra, Cumhurbaşkanı olunca, Inönü'yü ikna etmeye çalıştı, paralann pullann uzerine kendi resmini koyması için. Resimler konunca eleştihler geldi ve İnönü hemen bu uygulamadan vazgeçti. Ama. izı kaldı... İnönü, Savarona'ya, "Beyaz Tren'e bindiği için de eleştirılmiştır. Oysa, onların ikisi da Atatürk'ten kalmıştı. Atatürk'e söz söyleyemeyenler, İnönü'ye yükleniyorlardı. Bu yıl eylülde, inönü'nün doğumunun yüzüncü yılını kutlayacağız. Herhalde değil. kuşkusuz pullara İnönü'nün resmi konacak. Talihin değil, tarihin güzel bir cilvesi işte! Çarşının şerifi Kimbilir kaç kervan şu uysal, ağır ağır akan Dicle'nin kıyılarında konakladı. Ipek ve baharat dolu yükleriyle develer, o çöl tanrıları.Dicle toprağında diz kırdı. Kimbilir kaç kervanın ardından gencecik kızlar kendilerini Dicle'nin yeşil sulanna attı. Kimbilir? Asi Fırat durulmuş. Eski asilliğiniçoktan yitirdi, gene de koku satıcısı Bilecikli Hacı, yaşamı boyunca hep koku sattı, orada, sırtını Fırat'a dönmüş koku satıyor. Eski, asi Fırat'ı özlüyor. Alışamamış bu boyun eğmiş, güzel güzel akan su görüntüsüne. "Bu Fırat değil, bu Fıral'ın ölttsü." Hiç durmadan bu sözü yineliyor, hiç durmadan. "Bu Fırat degil, bu Fırat'iin ölüsii." Adana, kebap kokusuyla, korkunç motosikletleriyle, portakal bahçeleriyle, pamuk işçileriyle, ünlü hovardalanyla, bir anda ihracatçı olan ve bir anda iflas eden büyük girişimcileriyle, kumar salgınıyla, Milli mensucat Fabrikası'nın kırk yıllık işçisi Maho'yla, evine haciz gönderilen tstiklâl madalyalı gazisiyle, şen şakrak, imam nikahlı kocalarından hoşnut, çifte kumalı kadınlarıyla gene biraz Orhan Kemal'in, Yaşar Kemal'in en çok da Arabesk Cumhuriyetinin başkenti olarak orada, dimdik ayakta duruyor. "Kader utansın!" Burada öldürmek bir ^mecburiyet" Urfa'nın uçsuz bucaksız düzlüklerinde, kerpiç evlerin üstüne usulcacık inen gece gene bildik seslerle dolu. Uzak bir dünyanın yabanıl sesleri bunlar. Görkemli, unutulmuş bir uygarlığın cılız fısıltıları. Güneydoğu hâlâ gizemli bir dünya. Renkler, kokular, toprak, insanlar burada birer masal kahramanı olup çıkıyor. Burada aşk sonuna dek, olümüne yaşanıyor. Burada öldürmek bir "mecburiyet." Şiddet hayatın bir parçası. Aşk da, dostluk da, hainlik de, şiddet! O ürkütücü, karanlık güç, her yerde, her an sürüp gidiyor. HEP MECBURİYETTEN Abo'nun basındaki mecburiyet iki kanlı olmaktı. Otuz uç >aşında elindeki tek serveti arabasını satmışsa, başı sonu belli olmayan tehlikeli işlerin peşine diişmüşse, hep bu mecburiyettendi. leşmiş damaklannı birbirine vu anımsıyorum. üzülmüştu bu işe ama çaresizdi, böyle yapmış, başma bu işi sarrarak başlıyor anlatmaya: ŞeriPi delileğe götüren öcle mıştı. önce onuruyla oynamışçocuk olmuştu bir kere. Çocuk "Elazıglı Şerif Aka\, taammürin, sonsuz kinlerin bu sıcak top lardı Abo'nun. Köy yerinde, olmasaydı belki de Abo'yu bıraden cinayet işlemek suçundan raklarda hâlâ eksilmeyen bir şid "biz ona kız vermeyiz çulsuzun kıp kaçardı ikinci. Deli gibi seidama mahkum olmuş, bilâhadetle yaşadığını kavnyorum. Ni biri", demişlerdi. Çok koymuşviyordu onu Abo, bu yüzden here ağır tahrik ve yaş kiiçüklüğü zipli Abo'nun Antep çıbanh, es tu bu söz Abo'ya. Gece gündüz men çocuk yapmış, onu kendidikkate alınarak cezası yirmi iki mer yttzü, sozleri geliyor aklıma. vememiş içmemiş bu sözü, yarane kul köle kılmıştı. Artık ikin>ıl on sekiz gtine indirilmiştir!" "Bak bacım bizim buralarda ba lanan onurunu düşünmüş. socinin de Abo'ya mecburiyeti vardı. Almış, onu Manisa'dan AnKimse Şerif'le başedemez, di şımua nc gelirse bilesin ki, mec nunda yaralanan onurunu kurburiyettir" demişti koyu demli tep'e, birinci hanımının yanına tarmak için teyzesinin üvey kızıyorlar. Babasını öldüren beş kigetirmişti. nı almıştı. Öyle resmi nikâh fişiyi gözünü kırpmadan vurmuş. çayını yudumlarken, İşten yeni Işte lanet olsun o zaman herşey bozulmuştu. İki kan da boAdana çarşısının Şerifi 17 yaşındayken babasını öldüren beş kişiyi gözünü kırpmadan zulmuştu. Aç gözlü olmuştu ikisi vurmuş. Önce idama mahkum olmuş, sonra ağır tahrik ve yaş küçüklüğü dikkate de. 'Hep bana hep bana', demealınarak cezası 22 yıl, 18 güne indirilmiş. Hapisliğini hiç affa uğramadan çekmiş. Şimdi ye başlamışlardı. Gözleri açılmıştı şimdi karıların. Eskidendi çok kanlı olmanın keyfi. Şimdi oyuncak tabancasıyla korkutacak insan arayıp dururmuş... ikinci kadını alan erkek ya intihar etsindi ya ilk kadını Mzipli Abo, birinci karısından nefret ediyordu, "Bizde gelenektir. Karı kısmı öldürsündü. bırakılmaz. Ya bir başkasıyla evlendiğini duyarsam, ya onu bir başkası koynuna Abo, ilk kansının admı dualırsa, ben ne yapmalıyım o zaman, gidip hem karıyı, hem adamı öldürmeliyim. yunca fena oluyordu. Nefret ediyordu. Karı çekip babasının yaMecburiyetten katil olmalıyım. Olmaz. Alıp getireceğim. Hep beraber yazılanı nına köye gitmişti. çekeceğiz. Mecburiyetten" diyordu. Abo, anlatırken hep susmuş. tam burada "iyi işte" demiştim. de bir çocuk sevinci bana bakıHapisliğini hiç affa uğramadan gelmişti. İşi zor işti. Oyle açık lan yapmamıştı. Deftere atılan "Madem ikincivi seviyorsun kıy yor ve tabancanın tetiğini çeki çekmiş. Şimdi oyuncak tabancaaçık anlatılmayacak bir işti. imzalara inanmazdı. Her kul için bir resmi nikâh, birinciyi de bıyor: " B a m ! " sıyla korkutacak insan arayıp Hemşerisi olduğumdan beni kır geçerli olan imam nikâhıydı. rak o da gönliine göre birini budururmuş. ŞeriPin bir çukura benzeyen mamış, işi dışında yaşadığı bir Yapmıştı bir imam nikâhı. Üç lur, yaşı daha genç..." ağzından kocaman bir "bnm" başka "mecburiyef'i anlatmış çocuğu olmuştu ardarda. ÇoŞerif elinde silahı geri dönüAbo, şaşkınlıkla yüzüme baksesi çıktı, namlunun ucundan cukları köyde okutuyordu. Köy tı bana. yor. Bu kez beni gözü kesmiyor. mış benim cahilliğimden o utanduman tütmedi ve ben Ben artık silahının sırnnı bilen Abo'nun basındaki mecburi yerinde kafa kâğıdı sormuyormış, başını iki yana sallayarak, yaşıyorum. Rahattı. Yaşayıp biriyim, ona yeni bir yüz, yeni yet iki kanlı olmaktı. Otuzüç ya lardı. "asla olmaz öyle şey" diye bagidiyorlardı. ŞeriPin tabancası oyuncak ta bir insan gerek. Onun ağır ağır şında elindeki tek serveti arabağırmıştı. "Bizde gelenektir. Kabanca. Ama gerçek bir tabancauzaklaşmasını izliyorum. Oyunsını satmıssa, başı sonu belli olSonra ne olmuşsa olmuş Abo rı kısmı bırakılmaz. Ya bir başya öyle benziyor ki, bilmeyen, cak tabancasıyla korkutacak mayan tehlikeli işlerin peşine aşk belasına tutulmuştu. Kızı kasıyla evlendiğini duyarsam, ya ŞeriPi tarumayan aldanabilir. adam arayan, yirmiki yıl hapisdüşmüşse hep bu mecburiyetten Manisa'da görmüş, gordüğu an onu bir başkası koynuna alırsa, Tenha bir köşede, varını yoğu te yatmış, beş kişiyi öldürmüş bir di. Önce amcasmdan, babasın almaya, alamazsa kaçırmaya kaben ne yapmalıyım o zaman, ginu ŞeriPe bırakıp, 'herşeyimi aJ, adam, şimdi şiddetin, terörün dan öyle görmüştu. Amcasının rar vermişti. Bereket kız da ona dip hem karıyı hem adamı öldürcanımı bağışla" diye yalvarabi çocuklaşmış hali... Onun gençibeş, babasının üç karısı vardı. vurulmuş, kaçırmaya gerek kalmeliyim. Mecburiyetten katil ollir. Bereket ŞeriPin tenhada liğini, onyedi yaşındaki hayalleÇocukluğundan beri inanmıştı mamış, evlenmişlerdi. Bir imam malıyım. Olmaz. Alıp getireceadam kıstırmak gibi huyu yok. rini, bir gün beş kişiyi öldürmek 'ya üçe tamamlayacaksın ya da nikâhı da Manisa'da kıymıştı ğim. Hep beraber yazılanı çekeBu işi çarşının tam orta yerinde, zorunda kalışını düşünüyorum birde kalacaksın! Cenabı hak Abo. ceğiz Mecburiyetten!' en kalabalık saatlerde yapıyor. ve birden bir gün önce gene onkın izin verdiği sayı ona yakındı Tam bir buçuk yıl iki karısınNamolsun! yedi yaşında bir başkasının, bu ama o zamanlar başka zaman dan da evliliğini saklamıştı. Ne YARIN: Güneydoğulu lardı! Şerif beni korkutmaktan hoş çarşıda gözünü kırpmadan bazaman ki, ikinci, bir erkek çocuk basını vuran adamı gerçek bir tanut uzaklaşıyor. Birden yolun dunyaya getirmiş o zaman yüreBu iş bir kerf başına gelmişti kunıarı da büyük tam ortasında durup hazırola ge banca ve yolunu şaşırmayan bir ği rahatlamış, iki kansına da çarestz çefcecektı. Bütün kabahat oynuvor: Hayatıyla kurşunla . öldürdüğünü çiyor ve hiç kımıldamadan kütherşeyi anlatmıştı. İkinci çok onundu ama o da mecburiyetten "Eller yukan!" Elinde silahıyla Adana çarşısının Şerifi karşımda duruyor. Görüntüsü korkutucu. Saçlarını eline geçirdiği yağlıboyalarla renk renk boyamış. Punk modasının Adana çarşısındaki temsilcisi sanki... Saçlanndan sonra ağzını görüyorum Şerif'in. derin bir çukur. Bütün dişleri dökülmüş. Daha sonra çarşı halkından biri bana, ŞeriPin bir zaman önce sapasağlam olan dişlerinin zorla çekildiğini, çünkü o zamanlar her önüne cikanı, 'hart' diye ısırdığını anlatacak. Şeririn elinde kapkara, uzun namlulu bir tabanca. Bana doğru uzatmış tabancayı. "Korkraa, sakın korkraa" diye sesler yükseliyor çevremden. Kormamak elde mi? Şerif, yıpranmış yüzün İLAN SİRKÜLERİ ÖRNEĞİ PADEKO İLAÇ VE KİMYA SANAYİt ANONİM ŞİRKETt TASARRUF SAHİPLERİNE DUYURUR Şirketimizin ^o 41 sabit faizli 3'er aybk donemler itibariyle faiz ödemeli nama yazılı 1. tertip tahvilleri 20.1.1984 tarihinden tibaren şirket merkezinde satışa sunulacaktır. 1ŞBU TAHVILLERİN HALKA ARZ1 SERMAYE PlYASASl KURULUNUN 20.12.1983 TARİH VE 104/93 SAYIL1 İZNlNE DAYANMAKTAD1R. ANCAK, BU İZIN TAHVİLLERİMİZ VE ORTAKL1Ğ1MIZ1N KURUL VEYA KAMUCA TEKEFFÜLi: ANLAMINA GELMEZ I. Şirketimizin : Padeko llaç ve Kimya Sanayii A.Ş. a) Ünvanı Büyukdere Cad. Levent, Istanbul b) Merkez Adresi 50.000.000. TL. c) Esas ve Ödenmiş Sermayesi Her çeşit ilaç ve kimyevi madde alır, satar, imal ettirir, ithal ve d) Faaliyet Konusu ihraç eder, poliüretan hammaddelerini ve poliüretan mamul maddeleri imal eder, alır ve satar. Sınırsız e) Süresi 0 Bu tahvillerin satışmdan saglanacak fon, işletme sermayesi ihtiyacının karşılanmasında kullanılacaktır. 2. Işbu tahvillere ait izahname 20.12.1983 tarih ve 913 sayılı T.Ticaret Sicili Gazetesinde yaymlanmış olup, dileyen herkes tarafından şirket merkezinde incelenebilir. 3. Satışa sunulacak tahvillerin: a) Itibari kıymetleri tutarı ve teıtibi: 70.000.000, TL. 1. tertip b) Kupürlerin itibari kıymetleri: KUPÜRLER ADET TLTAR (TL.) 5.000.000.25.000 200 50.000 9.000.000.180 100.000 36.000.000.360 250.000 20.000.000.80 c) Satış suresinin başlangıç ve 20.1.1984 27.1.1984 bitiş tarihleri d) Erken paraya çevirme taah hüdüne ilişkin esaslar Tahviller yıllık Vo 41 sabit faizli olup, üç ayda bir faiz ödemelidir. Tahvillerin faizleri her yılın 28 Nisan, 28 Temmuz, 27 Ekim ve 27 Ocak tarihlerinde odenecektir. f) Tahvillerin tamamı nama yazılıdır. g) Satış fiyatı Tahviller nominal değerinin % 5 noksanı ile satılacaktır. h) Vadesi Tahvillerin anaparası 27.1.1986 tarihinde bir defada odenecektir. ı) Ödemesiz dönem 2 yıl j) İtfa Tarihi 27.1.1986 4. Anapara ve faizlerin vadelerinde ödenmesini taahhüt eden kurum Yoktur. 5. Tahviller şirket merkezinde satışa arz edilecektir. 6. Faiz ve anapara ödeme yeri Şirket merkezi veya şirkeıçe tayin ve ilan edilecek aracı kurum veya banka gişelerinden ödenecekur. Basın: 342 T.C KARADENİZ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ'NDEN TRABZON Enstitümüzün aşağıda gösterilen Anabilim dallannda açılacak yüksek lisans ve doktora programlanna 198384 bahar yanyılında sınavla karşılannda belirtilen sayıda öğrenci alınacaktır. ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS DOKTORA KİMYA 10 5 İNŞAAT MUH. 10 M1MARL1K 3 MAKİNA MUH. 10 ELEKTRİK MÜH. 20 3 JEOLOJI MUH. 30 6 JEODEZ1 ve FOT.MUH. 6 10 JEOFİZİK MÜH. 5 5 ORMAN ENT.MÜH. 5 Adaylar yüksek lisans için lisans, doktora için yüksek lısans öğrenimlerini belgeleyerek ve doktora için yabancı dillerini belirterek 31 ocak 1984 akşamına kadar Enstitü Müdürluğu'ne başvurabilirler. Yüksek Lisans giriş sınavı 6 şubat 1984 Pazartesi 14.00 Doktora yabancı dil sınavı 3 şubat 1984 cuma 9.00 Doktora bilim sınavı 6 şubat 1984 pazartesi 14.00'de yapılacak, doktora bilim sınavına yabancı dil sınavında başarılı adaylar alınacaktır. Programlar ve sınav konuları hakkında ayrıntılı bilgi Anabilim Dalı Başkanlıklarından sağlanabilir (Telefon 16920). Duyurulur. Basın: 10279 ARANKEA OLPCPCM MENKUL MAL SATIŞ İLANI KADIKÖY 3. İCRA MEMURLUĞUNDAN 1983/5356 Mahçuz olup satılarak paraya çevrilmesine karar verilen 750.000 lira muhammen kıymetinde 1 adet mavi beyaz renkli 14 kışilik Inter marka anzalı natamam vaziyette 1200 motor minübus bulunduğu Kadıkoy Koşuyolu Caddesi Hurdacılar Sitesi Ali Dede Cad. No: 4'de açık artırma ile satılacaktır. Birinci satış 19.1.1984 günu saal 17.15 ile 17.30 arasında olup bu satışta muhammen kıymetin % 75'ini bulduğu takdirde alıcısına ıhale edilecektir. Bulmadığı takdirde ikinci satış gunü olan 20.1.1984 gunü aynı yer ve saatte en yüksek bedel teklif eden muşterisine ihale edilecektir. Satış peşin para ile olup delaliye ve damga resmi pulu alıcıya aittir. tlan olunur. 4.1.1984 Basın: 347 • İM.uıbul lıalik şııocMiiıicıı ;ıl mış olduğum 77288 nolu ehli\climi, ruhsatımı. çalışma kariKnıi, \erei karnemi, vergı makbu/laruııı. Bağkuı prim makbu/laıınıı, meslek veıgi makbıı/uıını ka> beııim. "\enİNİni alacağııııJan eskisı hukuınsu/dur. RASIM DEMİR KİM KORKAR MATEMATtKTEN Okullarda bize hep sofuk yüzüylc tanıtümış olan matematiğin aslında giızel olduğunu, eğlendirici olduğunu anlatan Nazif Tepcdclenlioğhı'nun kitabı için, "Hayatınız boyunca matematikten mi korktunuz? öyleyse korkmadan bu kitabıokuyabilirsiniz" deniyor. (Ederi: 250 TL) NÜKLEER TEHLİKE Nükleer Silahlar ve Nükleer Savaş İnsanlığın nükleer savaş tehlikesi karşısında gerçek guvencesinin, bu sorunu anlamış ve savaşa karşı çıkan geniş halk yığmlan olduğunu söyleyen Haluk Gerger, nükleer süah teknolojisiy le ilgili temel bilgileri, basıt bir anlatımla sunuyor. (Ederi: 250 TL) HEP ARANIZDA OLACAĞIM Frederic JoliotCurir'nin Yaşamöyküsü Giiney Gönenç bu kitabmda bilim adammın topluma karşı sorumluluğunun, yurtseverliğın, banşın tüm dunyada simgesı olmuş büyuk fizikçijo liotCurie'nin atom fızığine, barış mucadelesine katkılannı, Nazilere karşı yürüttuğü yiğit savaşı, yaşammm tüm evrelerini fotoğraflanyla birlikte bir roman akıcılığı içinde veriyor. (Ederi: 350 TL) kitaplığınızın değeri ELEMAN ARANIYOR Işyerı Istanbul'da olan bir ilâç satış deposunun Anadolu satış bayilikleri tercihan hekimlerle temasa geçebilecek kişilere verileceklir. flgilenenlerin özgeçmişlerini kapsayan müracaatlarını, MEDENTA Bağdat Cad. 293, B Blok, D 4 Caddebostan Istanbul adresine göndermeleri rica oiunur. KİRALIK BİNA ARANIYOR İlkokul olarak kullanılmaya uygun kiralık müstakil bina aranıyor. Tel.: 166 62 08 Dağıtım İstanbul: özgiır, Say, Cemmay, Bans, Denız • Ankara: Bılım ve Sanat • Izmir Datiç Adres: Vuksel Cad. 9/13, Kızılay Ankara / Tel: 18 38 26 Istanbul Temsilcüiğh Mollafenari Sok. Nadır Han Kat. S, Cağaloğlu Tel: 520 54 20 Yayınlarımız Bilim ve Sanat abonelerine yuzde 25 ındirımlıdır. Bın nradan a$ağı ısteklerde posta pulu yollanmalıdır.