Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Açıkladığımız bu 2 nedene daha başkalan da katılabilir. Butün bunların sonucu olarak, Orman Genel Mudürlüğü mülkünü tam olarak bilememekte ve tapusunu alamadığı yerlerde çalışmak zorunda kalmaktadır. Öte yandan, ülkemizdeki orman azalmasını göriıyor ve her yıl daha fazla ağaçlandırma yapümasını istiyoruz. Bu isteğin yarattığı baskının etkisiyle, Orman Genel Müdürlüğü'nün kadastrosu yapılmamış ve tapusu alınmamış yerlerde ağaçlandırma yaptığına tanık oluyoruz. Bu şekilde yapılan ağaçlandırmaların bir kısmma vatandaşlar karşı çıkmış ve dikilen fidanlann kaldırılmasını istemişlerdir. Ağaçlandınlan sahanın mülkiyetinin kendine ait olduğunu kanıtlayarak, fidanlann sökülmesi için mahkemelerden karar alan vatandaşlarımız bulunmaktadır. Bu durumlar hem yapılan harcamalann boşa gitmesi; hem de devlet otoritesinin sarsılması bakımından üzücü olmaktadır. Özet olarak; Orman Kadastrosu'nun, yasaiann istediği süratle yürütülememesi, bütün ormancılık çalışmalannı aksatmaktadır. Politik baskıiann etkisiyle de onnanlanmıza büyük zarer verilmiştir. Ormanlann azalmaması ve ülkemizin çölleşmemesi için bütün gücü ile çırpınan meslektaşlarımızın basına çok çeşitli dertlerin açıldığı ve dar göruşlü olmakla suçlandığı, konu ile az çok ilgisi bulunan herkes tarafından bilinmektedir. Ülkemizi sellerden ve toprak erozyonunun zararlanndan kurtarmak istiyorsak, teknik ormancılığı ülkemizde kurmak zorundayız. Orman ürünlerine olan gereksinmemizi de ancak bu şekilde karşılayabiliriz. Kâğıt fabrikalarımızın yakın bir gelecekte hammadde yokluğundan kapanması tehlikesi vardır. Bu tehİikeyi onlemenin biricik yolu teknik ormancılıktır. Bu da ormanlardaki mülkiyet sorunlannın çözümîı ile, yani orman kadastrosunun süratle yapılmasıyla baslar. ORMANIN TANIMI Bugüne değin çıkarılan orman yasalannın hepsinde varolan ormanların saptanmasının bir amaç olarak benimsendiği yukarda açıklanmıştı. Bu amacı gerçekleştirebilmek için önce ormanı tanımlamak gerekir. Çeşitli yorumlara meydan vermeyen, bir tanım yapılmadjğı sürece yasaların gösterdiği amaca varmaya olanak yoktur. Örneğin çok seyrek bir ağaçlık düşünelim, aralanndaki uzaklık 50100 m. olan yaşlı ağaçlann kapladığı bir yer orman sayılır mı? Boyu 12 m. kadar olan fidanlann sık bir şekilde kapladığı alan orman sayılır mı? Bilimsel anlamda orman denilince, kendine has bir havası ve iklimi olan, dışa tamamiyle kapalı bir ağaç topluluğu anlaşılmaktadır. Bu tanıma göre yukardaki seyrek ağaçlık da, sık fidanlık da orman sayılmaz. Bilimin benimsediği bu tanım, orman ^salanmıza konulacak olursa, bugünkü orman alanımız 5 milyon hektar olmaktadır Bilimsel tanımı bir tarafa bırakarak yukardaki seyrek ağaçlığı ve sık fîdanlığı da tanımın içersine sokarak orman alanımızı 20 milyon hektara çıkartmaktayız. Bu arada bir de "Orman Toprağı" kavrarru gelişürmiş bulunuyoruz. Bir arazi, üzerinde herhangi bir orman ağaa veya fidanı olmasa dahi, orman toprağı özellikleri taşıyorsa o yer orman toprağı veya kısaca orman sayılacaktır. tlk bakışta iyi bir ölçü gibi görünen bu kavram ne yazık ki uygulamada bir yarar sağlamamaktadır. Çünkü bu kararı verebilecek uzman kişilerin hepsi devlet memurudur. Mahkemelerimiz ise, devletin emrinde bulunmayan, tarafsız bilirkişiler aramakta ve bulamamaktadırlar. Sonuçta da davalar uzayıp gitmektedir. Ne acıdır ki, uzmanlardan oluşması gereken Orman Kadastro Komisyonlan'na, bu konularda hiç bir eğitim görmemiş kimseler, örneğin Köy Idare Heyeti'nden seçilen bir temsilci, IIçe Belediye Kurulu'ndan seçilen bir başka temsilci, üye olarak katılmakta ve konunun uzmanlanyla eşit oy hakkına sahip bulunmaktadır. Kuruluşu sakat olan bu komisyonlardan çıkan kararları, vatandaşlar kabul etmediği takdirde, mahkemelere gidilmekte, mahkemelerimiz de tarafsız bilirkişi aramaktadırlar. özet olarak, bugüne kadar çıkarılan yasalardaki orman tanımlan, pratik çalışmalarda umuian yaran sağlamamıştır. Yapılan tanımlarda boşluklar bulunmaktadır. Çalışmalara uzman olmayan kişiler de katılınca aksamalar büyümektedir. Kanımızca ormanın tam bir tanımı yapılamaz, çalısmaların bu kurala göre düzenlenmesi gerekir. SONUÇ Ormanlanmızın korunabilmesi ve geliştirilmesi için başka bir deyimle, Batı ülkelerinde uygulanan teknik ormancılığın ülkemizde de kurulabilmesi için, önce orman kadastrosunun yapılması ve buna göre de korunması zorunludur. ormanlanmızın çok dağınık durumda olması, tanm ve otlak alanlanyla içiçe girmiş bulunması, yani orman bütünlüğünün olmaması hem sırur ölçmelerini zorlaştırmakta, hem de diğer ormancılık çalışmalarımızı bü>ük çapta aksatmaktadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda, Orman Kadastrosu'nun tamamlanması için bir hayli uğraşılmıştır, fakat orman bütünlüğünün kurulmasına ilgı gösterilmemiştir. 1744 Nolu Yasa'nın 14. maddesi, orman ıçindeki açıklıklann ormana katılmasım buyurduğu halde bu iş yapılmamıştır. Sonuç olarak; Orman Kadastrosu yapılırken, orman bütünlüğünün de kurulmasını öneriyoruz. Bunun için de, bugüne kadar uygulanan, "var olan ormanlan saptama" ilkesinin bırakılmasını, bunun yerine "ülkemizin yaran bakımından nerelerin orman olması gerektiği" ilkesinin benimscnmesini istiyoruz. Bu konularda eğitim gormemiş kimselere, söz hakkı verilmemesini de kesinlikle istiyoruz. Aksi halde, ülkemizde toprak erozyonu ve sel baskınlan artacak, orman ürünleri süratle azalacak ve bir gün kendimizi çöl ortasında bulacağız. 7 EYLÜL 1983 Orman Toprağı ve Butımluğu Ormanlarımızın çoğunda "Orman Bütünlüğü" denilen özellik yoktur. Bu nedenle ormanların kadastrosu bitirilememekte ve özlediğimiz teknik ormancılık da yapılamamaktadır. PENCERE Sürmene'deki gerçek Yıllık iznimin bir bölümünü Muğla'nın Akyaka köyünde geçirdikten sonra gazeteye döndüğümde, birikmiş mektuplar arastnda Milli Eğitim Bakanlığı'ndan gelmiş bir "açıklama" gördüm. İlk iş olarak bu "açıklama"y\ yayınlama görevini yerine getiriyorum: • "Sayın ilhan Selçuk, 14.8.1983 tarihli Cumhuriyet ga'zetesinde yayınlanan "Kastelli Lisesi" başlıklı yazınıza ilişkin açıklama ekte sunulmuştur Bilgilerinizi rica eder, saygılar sunarım. Ahmet Bartu Genel Sekreter AÇIKLAMA Trabzon ili Sürmene ilçesinin Soğuksu mahallesinde Belediyeye ait bir arsa üzerinde Cevher OZDEN'in yardımı ile Sürmene Kız Meslek Lisesi yaptınlmıştır. Beiediye'nin isteği, Kaymakamlığın 25.4.1979 tarih ve 311/64 sayılı olumlu yazılan, Milli Eğitim İl Danışma Kurulu'nun 13.11.1979 tarih ve 6 sayılı kararı, İl idare Kurulu'nun 15.11.1979 tarih ve 2481 sayılı görüşüne daya.li olarak Valilik Makamının 19 Kasım 1979 tarih ve 28306 sayılı teklifi üzerine, 10 Ocak 1980 tarih ve 716 sayılı onayla Sürmene Kız Meslek Lisesi'nin adı Cevher ÖZDEN Kız Meslek Lisesi olarak değiştirilmiştir. işlemler, adı geçenin çevrede iyi tanındığı günlerde ve mevzuata uygun olarak yapılmıştır. Bu ismin uygun olmadığı ve değiştirilmesi hususunda Bakanlığımıza intikal etmiş bir istek bulunmamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı Genel Sekreteriiği" * Milli Eğitim Bakanlığı'nın, ilgisine teşekkür ederim. Mektubun içeriğinden olayın 1979 yılına ve eski iktidarlar dönemine dayandığı da anlaşılıyor; ve şu fikir vurgulanıyor: "İşlemler, adı geçenin çevrede iyi tanındığı günlerde mevzuata uygun olarak yapılmıştır. Bu ismin uygun olmadığı ve değiştirilmesi hususunda Bakanlığımıza intikal etmiş bir istek bulunmamaktadır." Biliyoruz ki ülkemizde sokak, cadde, okul, meydan adları sık sık değiştirilir; "Vbroşilof Caddesi" silinir, "Kennedy Caddesi" yapılır; kırk yıllık Rus salatası Amerikan salatasına dönuşür; "Güzellik Berberi" Kıbrıs çıkarmasından sonra kapısına "Girne Berberi" diye bir tabela asar; şimdi de sağda solda "Dallas Kahvesi" ya da "Flamıngo Kafeteryası" diye leyhalar göze çarpmaya başladı. Bu alışkanlığımızla "Cevher Özden Lises/"ne de bir başka ad vermek kolaydır. Ne var ki, benim 14.8.1983 günlü yazımda amacım böyle bir değişikliğe yol açmak değildi; varsın Sürmene'de Cevher Özden Lisesi bulunsun. Banker Kastelli'yi nice okullara adını vermiş öteki işadamlarından ayırmıyorum. Gazetelerde en büyük holdinglerin devletin kurtarma operasyonlarına konu olduklarını okumuyor muyuz? Eğer devlet Kastelli'yi de kurtarsaydı; Cevher Özden böyle mi olacaktı? Hangi ışadamının ne yolla zenginleşip holdingler kurduğunu araştırmak bir ayrı iştir. Batı kapitalizmi bu süreci iki yüzyılda yaşayıp sanayileşti; Türkiye'de bir kuşakta holdingleşen ekonomik gidişin yarattığı depremler, fırtınalar, acılar yaşanıyor; bu fırtınalı ekonomik ortamda soruyorum: Eğer Milli Eğitim Bakanlığı Kastelli'nin adını okulun kapısından kaldırırsa, Cevher Özden devlete dönüp "madem ismimi siliyorsunuz, öyleyse okul yapımı için ödediğim paralan da geri verin" demez mi? * Görülüyor ki, alınleri felsefesine sırt çeviren öğretim girışimlerı eninde sonunda çıkmaza girer. Bugün çalışmadan para kazanmak, faizle yaşamak, banka cüzdanıyla saygınlaşmak yolunda yoğun bir propaganda, toplumda alabildığine geçerlidir. Milli Eğitim, bu akımdan özenle uzak kalmalıdır. Kemalist ideolojıde eğitim devletin işidir. Bu temel kurala aykırı adım atıldığında (Sürmene'de olduğu gibi) tökezleriz. jt Prof. Dr. TAHSİN TOKMANOĞLU İ.Ü. Orman Fakültesi nağı bulamayan insanlar, dağ başlanna kaçmış ve oralarda yaşantılannı sürdürmeye çalışmışlardır. Yiyecegi besini yetiştinnek zorunda kalan bu insanlar, tarıma elverişli düz alanlar bulamayınca, bulabildikleri en küçük düzlükleri bile değerlendirmek zorunda kalmışlardır. Yaşanan bu koşulların sonucu olarak, ormanlanmızın büyük çoğunluğu delik deşik hale gelmiştir. Orman KADASTRO DURUMU içersindeki köylerimizin birçoğu llk çıkanyasadaki bu kesin hük510 mahalleden oluşmaktadır. me ve daha sonra çıkarılan yaBu mahalleler arasında 23 km. salarda aynı isteğin yinelenrnesi uzaklık bulunmakta ve her mane karşın, bugüne kadar (yani 45 halle de 35 evden oluşmaktadır. yıl geçmesine karşın) ormanlarıBir vadi içersine dağılmış bir ormızın yansının dahi kadastrosu man köyunün en aşağıdaki mayapılamamıştır. Çok üzücü olan haüesiyle en yukardaki mahallesi bu durumla karşılaşmamızın çok arasındaki uzaklığın 10 kmlyi aşçeşitli nedenleri vardır. Bu ne Uğı çok görülen durumlardandır. denlerin en başında, başlangıçMahallelerin tarlaları da hemen ta akla gelmeyen büyük zorlukevlerinin yanında bulunmamaklarla karşılaşılmasıdır. Bu güç tadır, çevreye dağılmıştır. Bir lükleri 2 kümede toplayabiliriz: muhtann böyle bir mahalledeki 1 tlk yasa çıkarılırken Tür olaylardan haberli olmasma, kiye'de blok halinde büyük orhatta insanlannı tanımasına olamanlann bulunduğu sanılıyordu nak yoktur. Her mahallede bir ve çevrelerinin ölçülmesiyle kaRobenson yaşamı sürdürülmekdastrosunun yapılmış olacağı dü tedir. şünülüyordu. Orman kadastro Orman Kadastro Komisyonlaçalışmaları ilerleyince görüldü rı, ormanın dış sınırlannı ölçtükki, bu düşünce gerçeğe uyma ten sonra, yerleşim şeklini açıkmaktadır. Blok halinde orman, ladığımız bu köyun bütün tarlaTürkiye'de yok denecek kadar larını da ölçmek zorunda kalazdır. Blok halindeki ormana yamaktadırlar, Bu durum işin düsa dilinde orman bütünlüğü deşünülenden çok daha uzun sürenilmektedir. Ormanlanmızın bü de tamamlanmasına neden yük çoğunluğunda bütünlük olmaktadır. yoktur. Orman köylüsü nerede Istatistiklerimize göre; Türkiküçük bir düzlük bulmuşsa, hemen orayı açmış ve tarla haline ye'de 35 bin köy bulunmaktadır. getirmiştir. Anadolu büyük göç Fakat yerleşim birimi sayısı 130 yollarının üstünde bulunduğun bini aşmaktadır. dan devamlı savaşlara sahne olÖzet olarak ormanlanmızın muştur. Savaşların etkisiyle, şe büyük çoğunluğunda "orman hir ve kasabalarda bannma olabütünlüğü" denilen özellik yokBugüne kadar yayınlanmış olan 3116565356586831 ve 1744 sayılı Orman Yasalan'mn hepsinde, Türkiye'deki ormanların ölçülmesine ve tapuya yazılmasına büyük önem verilmiştir. 1937 yılında çıkarılan 3116 sayılı yasa, ormanlanmızın kadastrosunun 10 yıl içinde tamamlanmasını kesinlikle istemiştir. Yasanın birinci bölümü bütünüyle bu konuya aynlmıştır. tur. Bu nedenle ormanların kadastrosu bitirilememekte ve özlediğimiz teknik ormancılık da yapılamamaktadır. Orman içindeki tarlalarınsahipleri her istikametten tarlalanna gidip gelmek zorundadırlar. Aynca hayvanlannı da ormanda beslemekten başka çareleri yoktur. Hem bu insanlann yaşamlannı duzeltmek hem de orman bütünlüğünü kurabilmek için, özellikleri yukanda açıklanan köylerin orman dışı taşınması gerekir. O zaman orman kadastrosu da kısa sürede tamamlanır. 2 Orman kadastrosunun yasaların istediği süratle yürütülememesinin önemli bir sebebi de vatandaşların elinde, genellikle bir mülkiyet belgesinin bulunmamasıdır. Olanlann da araziye uymamasıdır. Osmanlı tmparatorluğu dönemlerinde, arazide mülkiyet konusuna önem verilmemiştir. Tapu kavrarru ülkemizde yayılmamıştır. Ülkemizde Tapu Daireleri'nin kuruluşu da oldukça yenidir. Bu tutumun doğal sonucu olarak, özellıkle şehirlerden uzak yerlerde yaşayan insanlann elinde bir mülkiyet belgesi bulunmamaktadır. Bu yokluk, bazı açıkgözlerin araya girmesine ve hiç ilgisi olmayan yerleri kendi üzerlerine yazdırmalanna olanak sağlamaktadır. Dedelerinden kalmış bir arazinin sahibi ile, açıkgozluk yaparak arazi kazanmak isteyen kimseler birbirine kanşmakta ve ayırma olanağı bulunmamaktadır. Orman Kadastro Komisyonlan'nın karşılaştığı bu zor durumlar sonunda mahkemelere gidilmektedir. Mahkemeler de işin içinden çıkamadığından davalar, yıllarca uzayıp gitmektedir. ARADA BÎR MEHMET SALİHOĞLU OGRENCI/OGRETMEN YONETEN/MUAMMER TUNCER Sağlık Sorununa Çözüm Ülkemizin sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde, bu güne değin, iyileştirici az şey yapılmamıştır. Ne var ki, bir yandan hızla artan nüfusumuzun; öte yandan bu hizmetlerden yararlanma hakkmın günden güne genişletilmesinin yarattığı baskılar, hizmetin eldeki resmı olanaklaria yürutülmesıni güçleştırmekte, yer yer de engellemektedir. Çünkü sağlık hizmetlerinin temel öğeleri olan hekim, hemşire, sağlık memuru ile hastane, çeşitlı sağlık araç ve gereçterindeki artışlar çok sınırlı kaldığı halde, yasalarla getirilen haktar son yıllarda durmadan genişletılmiştir Bunun sonucu olarak da, memur, işçi, emekli gibi asıl hak sahipleri, bakılmakta yükümlü olunan, ikincil hak sahiplerinin çokluğu yüzünden, yasal sağaltım (tedavi) haklarından yararlanamaz olmuşlardır. Çünkü sosyal düşüncelerle, yarartananların sayısı kâğıt üzerinde arttınltrken, hekim, hemşire ve sağlık kurumlarının sayısı ya yerinde saymış, ya da çok az arttırılabilmiş olduğu için, ortaya, sağlık hizmetlerinde, tıkanma ve boğulma gibt' bir durum çıkmıştır. Ve hastane önlerinde gece yanlanndan başlayacak sıraya girmeyenler, giremeyenler, diyorum, asıl hastalar, yaşlılar, emekliler, yasal hakları olan sağlık hizmetlerinden, paylarını alamaz duruma düşmüşler, itilmişlerdir! Bunun sonucu olarak da kendi kısık bütçelerinden, yemelerinden, içmelerinden keserek, özel sağlık kuruluşlanna koşmak zorunda kalmışlardır Bugünkü acıklı durum budur. Öyleyse bu sorun nasıl çözüme bağlanabilir? Devlet, sağlık kurumlarıyla, sağlık personelıni bu günden yarına yeter sayıda artıramadığına ve artıramayacağına göre, yapılacak iş, olaya daha geniş, daha gerçekçi bir açıdan bakmaktır bence. Bu da, özel kesimdeki sağlık gizilgücünü, olanaklannı, karnu hizmeti yarar alanı içıne almak; diyesim, onlardan da, memurun, işçinin, emeklinin yararlanmasını sağlamakla gerçeklestirilebiiir. Ne gibi? Bizim usumuza ilk gelen, Emekli Sandığı ile Sosyal Sigortalar Kurumu'nun, ilâç için bazı eczanelerle yaptığı anlaşmaya benzer bir anlaşmanın, özel sağlık kişi ve kurumlarıyle de yapılmasıdır. Batı Avrupa ülkelerinin çoğunda uygulanan bu yöntem, acılı, dertli, hasta insanlarımızın hastane kapılannda ışkenceye yakın bekleyişlerden kurtulmalarını sağlayacağı gibi, kamu kesimindeki sağlık personelinin üstündeki aşırı yükü de, kaldıracağı için, onların da, daha rasyonel, bilimsel ve verimli olmalarını nrteliksel olarak sağlayacak; ayrıca özel kesimdeki sağlık olanak ve araçlarını da hizmet açısından devreye sokacaktır. Böylece ulusaf sağlık gücü, geniş anlamda verimli ve üretken kılınacak, hizmetten yararlanmadaki nicelikle nitelik artmış, yükselmiş olacaktır. Gereken devlet denetim dizgesi kurularak, olası görülen sakıncalan da önlenebilecek olan böyle yaygın bir uygulama ile, dar gelirli milyonlarca insanımız, daha iyi bir sağlık hizmetine kavuşabileceği gibi. yasal bir hakkı kullanamaz duruma itilen bu insanların gecim durumları da birdenbire görece bir ferahlık kazanacaktır. Bugünkü durumun sürmesi ise, mutsuzlukları artıracaktır. Demirci Eğitim Yüksek Okıılu ne durumda * Buca Eğitim Fakültesine bağlı Demirci Eğitim Yüksek Okulu öğrencileriyiz. Okulumuzda öğretim üyesi H.B. yeni bir uygulama getirdi: 40 soruluk bir testte üç yanlış bir doğruyu götürüyor. öbür öğretmenlerin de bu y'öntemi uygulamalan sonucu, 500' den fazla birinci sınıf ve 420 ikinci sınıf öğrencisinden toplam olarak ancak 30 kişi vize alabildi. Bu uygulamaya göre, ya 60 puanda kahyoruz, ya da 62.5 alıp geçmemiz gerekiyor. Son hak sınavına giren öğrenciler, bu beklenmedik uygulama sonucunda ilişkilerinin kesileceği günü beklemektedirler. Okul disiplin kurulunun uygulamalan ile de bu yıl en az 100 kişiye ceza verildi. Tutanaklann ve öğrencilerin savunmalannın incelenmesini dekanlığımızdan istedik. Bir sonuç çıkmadı. Verilen cezalar devamsızlıktan sayılıyor. En az ceza 1 hafta olduğu için öğrenciler devam alamayarak dönem yitiriyorlar. Yanlı bir uygulama ile, camiye gitmeyenler suçlanıyor. 12 Eylül'ün getirdiği banş ve kardeşlik ortamından doğru dürüst yararlanamıyoruz. Bu okulda bizi 12 Eylül öncesi kutuplaşmalara itmek isteyenler var. Çok bü>1ik zorluklarla okuyan öğrencileriz. Geleceğimizi kazanmak istiyoruz. Sizden öğrenmek istediğimiz şu: Okulumuzda olup bitenleri soruşturmaya hangi makam yetkilidir? Yansız bir soruşturma yapılırsa, okulumuzda bu havayı yaratanlar ortaya çıkanlabilir. Demirci Eğitim Yüksek Okulundan Bir Grup öğrenci * Yirmi altı öğrencinin altına isinıkrini yazıp imzaladıklan bu mektup, Demirci Eğitim Yüksek Okulu'nda, üzerinde durulması gereken rahatsızlıklar bulunduğunu gösteriyor. Bu durumdan yakınan öğrencilere önerimiz: Olup bitenleri tüm kanıtlanyla, açık seçik Fakülteniz dekanlıgına ve bağlı bulunduğunuz üniversite rektörlüğüne yansıtınız. Mektubunuzda sıraladığınız kişilerin y asalara ve y önetmeükkre aykın, yanlı tutum ve davranışlannı kanıtlamanız gerekir. Ozetle * T.Ç.'ye, Mersin: Milli Eğitim Bakanlığı, bazı dallarda öğretmene gereksinme bulunmadığını açıkladı. Bu nedenle, ne yazık ki açıktan atamanızın yapılmasına şimdilik olanak yok. * C.B.'ye, Diyarbakır: "tlköğretim Müfetüsliği Y önetmeliği"nin 14/a maddesi uyarınca Uköğretim müfettişi, bölgesindeki okul, öğretmen, ders aracı vb. gibi ilköğretim ihtiyaçlarını tespit ederek gerekli tedbirlerin alınmasını Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bildirmek zorundadır. * M.U.'ya, Adana: "Ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma" 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanunu ile bu yasamn 1327 sayılı yasa ile değiştirümiş bazı maddelerinde (Mad. 26,31) belirtilen yasaklardandır. * D.A.'ya Manisa: İlköğretim yöneticiliklerine atanma, bunların yer değiştirmeleri ve görevden alınmalanna ilişkin yönetmeliğin 33. maddesine göre, yöneticüer, yöneticilik görevlerinin üzerlerinden alınması dileğinde bulunabilirler. Dileğin kabulü, atamaya yetkili makamlara aittir. Aynlma isteğinde bulunanlar, dileklerinin kabulüne kadar görevlerine devam etmekle yiikümlüdürler. Bu duruma göre, görevden çekilmenize ilişkin onayın gelmesini beklemek zorundasınız. Karadeniz ÜniversitesVnde vize sorunu Af kapsamına alınmayan öğrencilerin Evren'den dileği * 12 Eylül 1980 öncesi dönemde efitim ve öğretim etkinUklerinin ne kadar yozlaştığını ulusça hepimiz biliyoruz. O dönemde > ansız kalarak öğrenimlerini sürdürmek isteyen öğrenciler, çeşitli baskıiara, yıldırmalara hedef oldular. İşte biz de bu öğrencilerdeniz. Büyük emekler harcayarak üniversitelere girdik. Ne yazık ki, o ortamda öğrenimlerimizi sürdürme olanağını bulamadık. Herhangi bir örgüte kayıth olmadığınuzdan, can korknsuyla derslere ve sınavlara katılamadık. Bu yüzden 1979' da fakültelerimizden kayıtlanmız silindi. Af yasası konusunda YÖK'e nmut bağladık. Ama naFıle! * Sayın Cumhurbaşkanımız, biz hiç bir suç işlememiş Atatürkçü öğrencileriz. Öğrenci affı kapsamının genişletilmesi konusunda tek umudumuz sizsiniz. Sonınumuzu çözümleyeceginize inanıyoruz. Saygılanmızia. Af kapsamından yararlanamayan öğrencüer * Öğrenci affının çok dar kapsamlı öngörülmüş olmasından yakınan pek çok öğrenciden mektup aJıyoruz. Üniversitelerde yer bulunamayacağı gerekçesi, binlerce gencin geleceğini ilgilendiren somnun çözümsüz bırakılması için, kuşkusuz yeterli bir neden sayüamaz. Daha önce de belirttiğimiz gibi, YÖK yetkilileri soruna akılcı bir yaklaşımla köklü çözüm getinne göreviyle karşı karşıya bulunuyorlar. * Karadeniz Üniversitesi Jeodezd ve Fotogeometri Bölümü öğrencileriyiz. YÖK'ün gündeme getirmesi gereken pek çok sorun varken, yüzlerce öğrenci aülmanın ya da yıl kaybetmenin eşiğinde bulunuyor. örneğin bölümumuzde bir doçentin iki dersinden toplam 96 öğrenciden 47'si vize düştü. Bu derslerden biri olan, 4. sınıf son dönemde okutulan "dengeleme 2 " dersinden 17 öğrenci vizeli, 18 öğrenci vizesiz durumda. Bu öğrencilerin çoğu verilen ödevlerin yanlış olması nedeniyle vizesiz kaldı. Yani bir ödev yüzünden bir yıl beklemek zorundayız. Sonınumuzu Karadeniz Üniversitesi ve YÖK yetkililerine anlatabilmemizi sağlayabilir misiniz? Karadeniz Üniversitesi Jeodezi ve Fotogeometri Bölümü Öğrencileri • Vize sorununun pek çok öğrencinin başını derde soktuğunu, bize gelen sayısız mektuptan öğreniyoruz.Vîze uygulamasına kimi üniversitelerin fakültelerinde öğrenciyi tedirgin etmeyecek biçimde esneklik getirildi. Örneğin istanbul Universitesi'nin bazı fakültelerinden bu konuda bugüne değin yakınma gelmedi. Yetkililerden öğrencilerin vize konusundaki sorunlanna çözümler getirmelerini bekleyelim ADRES VE TELEFON DEĞİŞİKLİĞİ AVUKAT Prof. Dr. AKIN DÜREN ile AVUKAT Prof.Dr. UĞUR ALACAKAPTAN avukatlık bürolannı, İstanbul, Harbiye, Cumhuriyet Cad. Esra Apt. No: 327, daire 6'ya nakletmişlerdir. Yeni telefon numaraları 141 53 02 ve 146 16 72 M 1 Askerlik dönüşü atama işlemi TURK HAVA YOLLARI A.O.'DAN Ortaklığımız ihtiyacı olan 400.000 adet hasta (kusmuk) torbası kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır. Hasta torbalannın toplam tahmini bedeli 5.200.000^ TL. olup, geçici teminatı 208.000^ TLttır. Kapalı zarf ile alınacak teklif mektuplan en geç ihale tarihi olan 13.9.1983 salı günü saat 14.00'e kadar İstanbul, Şişli Abidei Hürriyet Cad. Vakıf tş Hanı B Blok Kat. 3 adresinde bulunan THY A.O. Alım ve Satım Kurulu Başkanlığına verilecektir. Şartnameler aynı adresten sağlanır. Ortaklığımız 2490 sayılı yasaya bağlı degildir. • Endüstri Meslek Lisesi döküm bölümü öğretmeniyim. Arahk 1981'de Elazığ ilinde göreve başladım. Mesleğimi dört ay kadar yaptıktan sonra, nisan 1982'de müdürün onayını alarak yedek subayhğırru yapmak üzere görevden aynldmı. Görev yaptığım bölümde dört öğretmendik. Bu nedenle benim aynlmam hiç bir sorun yaratmadı. Temmuz 1983'te askerliğimi bitirdim ve Milli Eğitim Bakanlığı'na gittim. Yetküi şube müdürleriyle görüşme olanağını bulamadım. Çünkü bu konularda bilgi verme görevi bir bayan memura verilmişti. Dunımumu birkaç kez bu bayan memurla görüştüm. Memuı hanım her görüşmede ayn şeyler söyledi. Askerliğim sürerken yaptığım ilk başvuruda, askerlik bitiminde birtakım belgelerle başvuruda bulunmam gerektiğini anlattı. Askerliğirn bittikten sonraki başvumma ise beni doğru dürüst dinkmeden "müstafi" sayıldığım yamtını verdi. Kısacası, dunımumu açık seçik öğrenemedim. Yeniden göreve başlamam için ne yapmalıyım? A.D.Esenler (İstanbul) * Askerlik görevinizi yapmak üzere, istifa etmeden ya da görevden çekilmiş sayılmanıza yolaçmayacak biçimde, Bakanlık onayı işlemlerinizi tamamladıktan sonra öğretmenlikten aynlmışsamz askerlik dönüşünde atamanızın yapılması gerekir. Ancak yalnızca okul müdürünün onayını alıp, işlemlerin sonucunu beklemeden görevden aynlmışsanız, "müstafi" sayılmış olabilirsiniz. Durumunuzu yedek subaylıktan önce görev yaptığıntz okulun müdüründen öğrenebilirsiniz. Görevden çekilmiş sayıldıysanız, açıktan atanmak üzere, aynldığınız ilin Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvuruda bulunabilirsiniz. 1 3 m m 1 1 Bankamız Resim Koleksiyonu'ndan derlenen 30 yapıt, 6 Eylül23 Eylül günleri arasında, Kars İl Halk Kütüphanesi Toplantı SaJonu'nda sanatseverlerin ilgisine sunuluyor. IşBankası xx Anadolu Seıgileıf Kars^a... TÜRKİYE $ BANKASI ==3=r^*=^==r=^ .^ T ^ '^ i^g , r <rtf^=^=^5= . 1 1 1 ı 1