27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 28 EYLÜL 1983 Nadir Nadi 9 anlatıyor BİR YAZARIN ÎLK GAZETECİLİK YILLARI ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Körlerin ışık partisi... Dil Bayramı'nda önceki gün, ılginç konuşmalar yapıldı. En anlamlısı yine de, Şerafettin Turan'm konuşması içinde yer alan inönü'nün sözleriydi. Dil Devriminın dokuzuncu yılı dolayısıyla, 26 eylül 1941 'de yayınladığı demecinde İnönü, şunları söylemişti: "Bu memleketin aydınlan, belki yüzyıldan beri eksipi görmüşlerdir. Milli dili antmanın bu kadar uzun ve yavaş sürmesi, aydınların kendi zevklerinde çok kıskanç olmalarından ve herkesin kendi ölçüsünü en üstün tutmasındandır. Eğer Türkler, bilimin her dalında yabancı diller için çahştıklan kadar kendi öz dilleri için emek çekselerdi, Türk dili çok zamandan beri eksiklerinden tamamıyle kurtulmuş ve medeniyet dünyasının örnek dili olmuş bulunurdu. Aynı alışkanlık, bugün de bizi kolayca elde edeceğimiz çok ilerleyişten alıkoymaktadır. Ulusa söz işittiren ve okutabilen her aydınımız, dil ışinde bir tek yabancı kelimenin eksik olmasını, özenmeye değer bir zevk saysa, birçok sıkıntıyı hiç fark etmeden geçirebiliriz." Bir yerde dil konusu açıldı mı, neden her kafadan bir ses çıkar, Paşa'nın yukandaki sözlerıni dinlerken daha iyi anladım. Dil Devrimıne karşı çıkanların ise yaptıkları, çoğu zaman, laf kıtlığında asmalar budamaktı... TDK'nda, Dil Bayramı'nın elli birinci yılını kutlama töreni öyle parlak geçmedı. Anrtkabir'de görkemli olmuş; halk da TDK yöneticileriyle birlikte, Anıtkabir'e girip, birlikte saygı duruşunda bulunmuş. Çoğu öğretmenler.. Kimi kıyıma uğramış, kimi işsiz... TDK salonu öyle tıklım tıklım değildi; arkalarda boş sıralar vardı. Yönetim Kurulu üyelerinin bile çoğu İstanbul'dan gelmemişti. Ankara'da bir yarışmanın Seçici Kurul üyeliğine gelen afiş ustası Mengü Ertel önümdeki sırada oturuyordu. Sina Akşin, Muraî Katoğlu arkalarda bir sıraya ilişmiştik. Necdet Uğur, Ahmet Yıldız, ÖmerAsım /Msoy önlerdeydiler. Danışma Meclisi Başkanı Sadi Irmak ön sırada oturuyordu. Konuşmaları dınliyorduk; Prof. Şerafettin Turan, gerçekten güzel bir konuşma yaptı. Uzun uzun alkışlandı. Anlamlı alkışlar dinmiyordu... TDK'nun 51 yıllık üyesi Prof. Afet İnan, Atatürk'ün dil çalışmalarıyla ilgili anılar anlattı. Bir yerde şöyle dedi: Türk Tarih Cemiyeti'nin ilk kongresi 2 temmuz 1932'de Ankara Halkevi'nde yapılacaktı. Bu kongre için tebliğ hazırlayanlarm yazıları, Atatürk'ün başkanlığında Çankaya Köşkü'nde okunuyor, eleştiriler yapılıyordu. Ben bu yazılarda anlayamadığım kelime ve terkipler için yanımda bulunan Samih Rıfat Bey'e soruyordum. >Afafür/c'ün bu dikkatini çekmiş; arada çay ıçmek için salona geçilince bana sordu: Nıçin bazı kelimeleri anlamıyorsun? Diye. Ben de "Bu kelimelerin manasını anlamadığımı" bildirdim. Demek ki, nesil farkı olarak dil anlaşmazlığı var! Dedi. Bunun üzerine, bu konu hakkında konuşmalar yapıldı. Atatürk: O halde, terimlerde Öz Türkçemize yer vermek gerekecek... Dedi. Dil Kurumu kurulması için Atatürk, Ruşen Eşref Ünaydın'a direktif verirken, Türk Tarih Kurumu üyelerinden birkaçıyla birlikte ben de yanlarında bulundum. Atatürk şu konular üzerindeduruyordu: "Türk dilinin sadeleştirılmesı, halkın konuşma diliyle yazı dili arasında bir birlik kurulması. Konuşma, edebiyat ve bılim dilimizin kesin kurallarla saptanması; tarihi metınlerden ve yaşayan halk lehçelerinden taramalar, derlemeler yaparak bir kelime ve terim hazinesi vücuda getirilmesinin sağlanması..." Afet İnan, Atatürk'ün, kendisı İsviçre'de bulunduğu sırada, Ankara'dan yolladığı mektuplardan parçalar okudu Atatürk, sürekli dil konusuyla uğraşmaktaydı. Afet inan, dınleyicilerden bırinin sorduğu bir soruya karşılık şöyle dedi: Ataturk, yeni terimler bulunmasından yanaydı. Dil Kurumu, bu yönde çok hizmet etmiştir!. Ilk başyazı ve Kubîlay anıtı!.. SİRMEN Efendim, Viyana'daki muhabirlik yıllannızda. Viyana muhabirliğinden başyazarlığa geçtiğiniz de görülüyor. 1932 ve 1933 yıllarında sizin zaman zaman Cumhuriyet'te başyazılar yazdığınızı görüyoruz. Bu arada siz Uk başyazınızı ve onun öyküsünii anımsıyor musunuz? NADİR NADİ İlk başyazım Kubilay olayı dolayısıyla yayınlandı. Ben bu olayı Viyana'da duydum ve yıldırımla vurulmuşa döndüm. Genç Cumhuriyet daha 10. yılını doldurmamış. Böyle genç bir Cumhuriyet'in en heyecanlı döneminde, genç bir subayın yobazlar tarafından şehit edilip de kafasının sokaklarda gezdirilmesi bana fena halde dokundu. Müthiş bir tepki uyandı içimde. Ne yapabilirim de Viyana'dan bir yaa yazabilirim. O yazıyı yazsam koyarlar mı, koymazlar tnı? Üstelik o günlerde çok gencim, daha 22 yaşmdayım, böyle bir işe teşebbüs etsem başarabilir miyim? Yazı iyi olur mu? Bütün bunlan düşünüyorum ne yapayım diye. Efendim sonunda oturdum babama hitaben bir mektup yazdım. "Sevgili babacıgım," diye başladım ama içinde babamla ilgili hiçbir şey de yok yazının. Yalnızca Kubilay olayı var. Kubilay olayının genç Cumhuriyet için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu, yobazların ayaklanmasmın ne boyutlara varabileceğini falan konu alan son derecede sert bir yazı yazdım. Ve ellerinizden öperim diyerekten mektubu bitirdim. 8 "Genç bir subayın yobazlar tarafından katledilmesi bana fena dokundu. İçimde müthiş bir tepki uyundt. Sonunda oturdum bu konuda babama bir mektup yasdım. Babam bu mektubun bazı bölümlerini Cum h u riyet Hn birinci sayfasmda ynymladt. "Kubilay anıtının yapılması için harekete geçMdi. Kurulan komısyonun Başkanlıgına Meclıs Başkanı Kâzım Paşa gelirildi." maşa ediyorlar. Herifler yakalanıyor, muhakeme olunuyorlar. Uzaktan görünüşe nazaran bir ktsım halk muhakemeyi koyun kaval dinler gibi dınliyor. Bunlan okudukça hırsımdan patlıyordum. Hergün gazetede: Halk Cumhuriyet 'e ve Türklüğe karşı yapılan suikastm dehşetini anladı. Dün murtecilerden Laz Hoca ile bilmem ne Mehmet Menemen gençliği tarafından linç edildiler tarzında bir havadis bekliyordum. Fakat işin yoksa bekle dur... Bu Menemen şehrinde 200 tane genç yok mudur? Fakat asıl maksat milleti uyandırmak, herhangi bir fikir hadisesi karşı"Bilmem maksadtmı anlatabiliyor muyum? Herhalde siz benden iyi bilirsiniz ki, Avrupa'nın büyük küçük, bütün şehirlerinin sokaklarını dolduran heykeller oyuncak olsun, süs olsun diye yapılmamıştır. Bunların halk uzerinde yaptıkları tesir, mektep medrese telkininden çok daha kuvvetlidir. Menemen Hükümet meydamnda tunçtan Kubilay abidesi yükselirse bir daha oralarda kimse yeşil sancak dikmeyi aklma getiremez "1793 senesinde, Fransız tnkılabı sırasında Kral taraftarları Hyaşmda bir çocuğu yakalamışlar ve "Yaşasın Kral!" diye tur. Fakat emin olun uzun bir müddet sonra efsane şeklinde tarihe karıştınlacak olan Kubilay, inkılap tarihinde çok derin, çok samimi ve çok canh izler bırakacakttr. Mıllet Cumhuriyet kalesinde yaşayacaksa, Cumhuriyet de ancak böyle derin ve canh izler sayesinde yaşayabilecekür..'' /şte mektubun meseleye temas eden muhim kısımları bunlar. Cumhuriyet onda Türk gençliğinin samimi ve candan bir ifadesi telakki ettiğifîkrin teşebbüsünü deruhte etmeye karar vermiştir. MiUetin Menemen 'de yükseltilecek Kubilay abidesinin vücuda gelmesi isine memnuniyetle türk heykeli gibi bir heykel yapsak, bir anıt diksek Menemen'e. Viyana'da dünyaca tanınmış Ambrosi adında bir ltalyan heykeltraş vardı. Bu adamın çok methini duymuştum. Daha önce de soylediğim gibi kaldığım Pension Nossek'de, ressamlar, gazeteciler bu işten anlayan kişiler vardı. bana Ambrosi'yi tavsiye ettiler. Kalktım gittim ben de. Ambrosi sağır dilsiz bir adam. Yazıyla konuşuyor. Anlattım derdimi. O da çok heyecanlandı. Hatta ben kendisiyle konuşur daha doğrusu yazışırken Sizin işinize karışmak gibi olmasm, ama şöyle bir kaidenin ustünde, goğe doğru bir çocuk olsa, falan gibi bir şeyler söyledim. Ambrosi benden meydanı gorup göremeyeceğini sordu. Ben de meydanın resimlerini bulacağımı söyledim kendisine, Ambrosi hususta bizden evvel aünmış herhangi bir karar olup olmadığını anlamak lazımdı. Ondan başka, faaliyet halinde bulunan örfi tdare ile Divanı Harbin vazifelerini bitirmelerine intizar etmek de muvafık olabilirdi. Artık sırası geldiğinden şimdi meseleyi mevzuu bahs etmeye musaraat ediyorum. Mektuba oğlumdan geldiği için değil, belki onu Nadir'in de Doğrusunu istersen, ben bu me <sup olduğu bugünkü Türk mektubu babam kullanır yani gençliğinin sadık ve canh bir ifayayınlar ümidiyle yazdım. desi telakki ettiğim için kıymet veriyomm. Ve bufikir ile, bu his Merakla bekliyordum. Ve yazı ile işte mektubun bazı parçalaçıksaydı çok sevinecektim. Niterını naklediyorum: kim babam da anlamış durumu Mencnıen'de "Kubiîây,, namına Cumhuriyet abidesi yapılacnk Menemen Hükumet meydanında tunçtan Kubilay abide« yüksclirse bir daha oralarda kimse yeşU san^kdikemczî | Resimleri gönderin ben yapanm dedi. Ben de durumu Ankara'ya ilettim. Hem bu işi pahalı bulmuşlar, hem de daha onemlisi, bunu bir Türk sanatçısının yapmasını daha doğru bulmuşlar. Sonunda şu anda Menemen'de bulunan abide dikildi. O zamanlar Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Sekreteri Sayın Recep Peker de beni kutlayan bir demeç vermişti Cumhuriyet'e. SİRMEN Efendim, Yeni Gün'iin girişiminden söz ediyorsunuz mektubunuzda. Ne\di o girişim? NADİR NADİ Ulus Meydanı'ndaki Atatürk heykeli ki ilk Ataturk heykelidir o. O da Yeni Gün gazetesinin öncülüğünde yapılmıştı. SİRMEN Efendim, olayı biraz iistii kapalı anlatıyorsunuz. Vunus Nadi Bey'in başyazısı ve o gıinkü Cumhuriyet gazetesi okunduğunda açıkça görulüyor ki, Menemen'e bir Kubilay anıtı dikilmesi, o zamanlar 22 yaşında çok genç bir gazeteci olan sizin teşebbiisüniiz ve yazdığınız mektup üzerine olmuş. NADİR NADİ Bunun böyle olması tamamen bir rastlantıdır. Çünkü ben o zamanlar, ulkemden çok uzakta Viyana'da bulunuyordum. Hiç şüphe yok ki, benim o zaman hissettiklerimi ve düşündüklerimi hisseden ve düşünmüş olan kimseler burada da vardı. Benim mektubum üzerine bu anıtın yapılması bir rastlantıdır.. SİRMEN Boylelikle 11 mart 1931'deki yazı sizin ilk başyazınız oluyor. Peki. Vunus Nadi sizin hem babanız hem de gazetedeki büyıiğünüz, sizin çalıştığınız gazetenin sahibi ve yöneticisiydi? Babanız yazılannıza hiç karışır mıydı? NADİR NADİ Babam yazılanma karışmazdı. Babamın yalnız bana değil tüm yanında çalışan arkadaşlara söylediği bir şey vardı. Bana da birkaç kez tekrar etmiştir. "İnsanlan kızdırmak için değil, fikiıieri yiinıtmek için yazmak lâzım" derdi. Evet, yalnız babam bir kere yazıma karıştı. Ben envai çeşit diye yazmıştım. Babam da Nadir boyle şey olmaz envaı çeşit denmez, ikisi de aynı şey dedi. tşte babamın hatırladığım tek uyarısı budur. Maamafıh, ondan sonra Türk politika hayatında önemli roller oynamış bir kişinin çok kez "tiirlii çeşitli" dediğine tanık da olduk. YARIN: VENİZELOS İLE GÖRÜŞME Kubilay İnkilâpsehidi) namına abide.•{ Kâzım Pş. Hz. nin riyatetlerindie bir komite te*kü cdildı Kubtlâf drruhtr «*mı|in turizm sunar ortur AL^NYA ALÂADOİM OTEL 17500 MARMARtS BODRUM OTEL VD215OO A 1001 10 GUN 9 GECE HER CUMA KESİN HAREKET >!»«r<Mıl*n Ksıfeı!» 8 fe«J«T. stmmı ttf"' «•» •»< t* c €!».«•«:.< s •****«•»'*** «.«.* "Bu anıtın, benim mektubum üzerine yapılması bir rastlantıdır. Hiç şiiphe yok ki, Turkiye'de olup da olay üzerine benim gibi düşiinen ve hisseden birçok kişi vardu" Yukanda 11 mart 1931 tarihli Cumhuriyet'in olayla ilgili yayını gönilüyor. ve oğlumdan aldığım mektubu yayınlıyocum diyerek benim mektubumdan alıntılar yaparak bir başyazı yayınlamış, altına da kendi imzasını atmış. SİRMEN Efendim miisaade ederseniz, o yazıyı tümüyle okuyalım: "ANKARA 10 mart (Başmuharririmizden) Viyana'da tahsilde bulunan oğlum İS'adir'den hemen bir ay kadar evvel aldığım mektupta, bu mesele yani Menemen'de Cumhuriyet kurbanı Kubilay namına abide yukseltibnesi lüzumu Türk gençliğine yakışacak ateşli bir lisanla yazılıyordu. Öyle bir teşebbüsü milîete arzetmenin bu "... Şu Cumhuriyet kurbanı, sında ona heyecan duyabilecek Kubilay Bey namına Cumhuri bir kaabiliyet vermektir. Önityet gazetesi bir abide yapmaya müzdeki vaziyette Cumhuriyet teşebbüs etse nasıl olur dersiniz? millete pekâla pişva olabilir. YaBeş altı sene evvel Yeni Gün çok pılacak iş şudur: Menemen'de muvaffak olmuştu. Bana kalır Kubilay Bey'in öldürüldüğü yersa, bu seferki teşebbüsün muvaf de muhteşem bir abide dikmek fakiyeti de ondan geri kalmaz ve ve bu eserin vücuda gelebilmesi mana itibarıyle belki de daha için bütün vatandaşlan ve bilidealdir. Bir milletin medenîsehassa Menemenlileri ve İzmirliviyesi, ancak o milletin duyduleri iştirake davet etmek. ğu heyecanlann güzelliği ile öl"... Menemen'deki Kubilay çulür. Heyecan olmayan biryerabidesi bittiği dakikadan itibade hayatın ne manası var? Bir ren, hatta çok daha evvel, abizabit vazifesini yaparken, yani denin yapılması için verilecek Cumhuriyet'/' müdafaa ederken olan ilk beş kuruştan itibaren ka/ası kesiliyor. O esnada oramilletin irfan ve heyecanını tenda bulunanlar bunu tıpkı tok bir niye etmeye (uyarmaya) baslahayvamn arpayı seyredisi gibi teyan bir eser olacaktır. " Ben anıtın o sırada Viyana'da vaşayan iinliı İlalyan heykeltraş Ambrosi'ye yaptınlabileceğini düşiinmuştıim. Ankara'da bunu bir Türk sanatçısının yapmasının daha doğru olacağına karar vermişler. bağırtmak ıstemişler. Çocukcağız bunlara karşı avazı çıktığı kadar "Yaşasın Cumhuriyet" diye bağırmış ve tabii Kral taraftarları tarafından hemen öldurülmüş. Bugün bu çocuğun bir heykeli, meşhur Pantheon Müzesi'nde de bir büstü vardır. İsmi Bara olan bu küçuk kahramanı benyedi kat yabancı olduğum halde 150 sene sonra tatlı bir heyecanla hatırlıyorum. Bunu tarih kitabmda okumadım. Kimbilir nereden duymuş öğrenmisim. Yüzlerce meşhur adamtn kafasını uçuran bir inkılabın tarihi, teferruatla uğraşamaz. Bizim tarihin de, Kubilay 'dan bahsetmesine hiçbir mecburiyet yokiştirak edeceği şüphesizdir. Teberruat İş Bankası 'nda cemolunarak, Cumhuriyet'te iştirak edenlerin isimleri ve iştirak miktarlan neşredilecektir. Bu işin idare ve intacı için Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Kazım Paşa Hazretlerinin riyasetleri altında bir merkez komitesi vücuda gelmiştir. Diğer teşkilat peyderpey kısmt mahsusumuzda yayınlanacaktır." SİRMEN Tepkiler ne oldu efendim? NADİR NADİ Bu yazının yayınlanması üzerine Ankara'dan mektuplar aldım. Beni kutluyorlar, takdir ediyorlar. Onun üzerine düşundiim, oraya Ata Özel otobüs, tüm yemekler, ORTUR ikramları servis ve vergi fiyatlarımıza dahtldir. Barbaros Bulvarı, 35/5 Beşiktaş Tel: 161 10 74 337 61 07 161 82 26 161 22 81 DILK® L GALERILER ALACAĞINIZ RESİMLER İÇİN 528 66 29 • 522 89 97 UMTT SflNHT • KKINI URART SANAT GALERİSİ i İNGİLİZCE ÖĞRETİYOR... KAYITLAR SÜRMEKTEDİR. 572 63 53572 21 44 İSTANBULCADDESİ47 YERLİYABANa ÖĞRETMENLER, MODERN DİL LABORATUVARI, VİDEOFİLMSLAYT GÖSTERİLERİ İLE HABİB. AYDOGDU 30 eylül 21 ekım 1983 Istıklal Cad Paşaoahçe Yani. Te.Kos Çıkmazı. Yapıkuf Hanı Kat 1, No 2734 Beyoğlulstanbul/ Teleton 144 96 33 Can Göknil Resim Sergisi 829 Eylül SATACAGINIZ RESİMLER ICIN resim sergisi TÜRK •"« RESSAMLARINA AİT RESİM ALINIR Kurtuluş Cad 191 Kurtuluş/IST Tel 1404 783 SANAT GALERİSİ A. NAFİZ ÇAMLIBEL SULU BOYA RESİM SERGİSİ 28 Eylül 12 Ekim 1983 Isüklâl Cad Postacılar S. No 12 Tel 149 23 64 BAKIRKÖY • ÜNİVERSİTE oğrencileri (Bay Bayan) gelin birlikte çalışahm. 528 09 05 • I.İ.T.I.A. mezuniyet belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. HATİCE KVRT. • Nüfus cüzdanımı kaybettim, hükümsüzdür. GÜL HATUN BAL. • Yıldız Üniversitesi'nden aldığım İETT kartını yitirdim. Hükumsüzdur. LEVENTÖKTEN.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle