19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AĞUSTOS 1983 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 Devlet Fotoğraf Sergisi düzenlendi Kültür Servisi Kültür ve Turizm Bakanhğı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 60. yıldönümü dolayısıyla, bu yıldan başlamak üzere "Devlet Fotoğraf Sergisi" düzenlemeyi kararlaştırdı. Sergide yer alacak yapıtlar bir yarışmayla belirlenecek. Ara Guler, Gültekin Çizgen, Mehmet Bayhan, Mehmet Özel, Ozan Sağdıç, Sami Güner ve Şakir Eczacıbaşı'ndan oluşan Seçici Kurul, 24 Ekim 1983 tarihine kadar Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü'ne teslim edilecek yapıtlar arasından, ödül verilecek ve sergilenecek yapıtları saptayacak. Yarışmada birindye 100 bin lira, ikinciye 75 bin lira, üçüncüye 50 bin lira, mansiyon almaya hak kazanacak üç yapıta da 25 biner lira ödül verilecek. Sergi 5 aralıkta yapılacak ödül töreniyle açılacak ve 31 aralık tarihine kadar açık kalacak. Yapıtlar daha sonra yurt dışmda da sergilenecek. Duyduk Gördük Olta iğnesini çıkarma 5000 lira Haşan bir delikanlı, sabahın çok erken bir saatinde balığa çıkmaya hazırlamrken, oltanm iğnesini küçük parmağına geçiriverdi. Küçük parmağımn ucunda sinek iğnesiyle eve gelince ailesi iğneyi çekip çıkarmayı göze alamadı. Üstelik iğne çıkarken acı ' verdiği için parfnağı uyuşturmak gerekiyordu. Sabah saat 5.30'da taksiye binilip Taksim Hastanesi'ne gidildi. Hasta giriş bölümünde iki üç hademe bir de hastabakıcı bulunuyordu. Hastabakıcı parmağa saplı iğneye baktı ve şöyle buyurdu: "Ben bu işi yapamam. Bu doktorun işi. Doktorlar da ameliyatta." "Peki ama çok daha acil bir hasta, trafık kazası geçirmiş yaralı biri gelse ne yapacaksımz?" "Doktorlar ameliyatta dedik. Biz buraya gelen hastaları öbür hastanelere gönderiyoruz. Ben sadece kanamah hasta varsa kan durdururum. Sonra başka hastaneye gönderirim." Adının tsmail Aşık olduğunu belirten bu görevli ekledi: "Alın hastanızı, Cerrahpaşa Şişli bir başka hastaneye götürün." "Peki kardeşim, o hastanelerde de doktorlar ameliyatta ise ya da yoksa ne yapacağız?" "O zaman Sağlık Bakanhğı 'na bir mektup yazıp şikayet edersiniz." Anne, haşan oğlunu çeşîtli hastanelerde gezdireceğine sabah saatlerinde belki daha fazla iş disiplini ve doktor bulunur diye Taksim Hastanesi'nin karşısmdaki Alman Hastanesi'ne götürdü. Giriş katmda hiç kimse yoktu. Sabah saat 6.15. Cerrahi bölümüne çıktılar, iki hemşire görev yapıyordu. Hemşireler parmağa saplanmış iğne olayını telefonla nöbetçi doktora aktardılar. Nöbetçi doktor, "Alt kata inip beklesinler, geliyorum" dedi. Yantn saat beklendi. Doktor gelmeyince bir telefon daha edildi. Nöbetçi doktor yine uyanamadı. Üçüncü telefondan sonra, 7.30'a doğru genç bir doktor geldi. Sinek iğnesi saplanmış küçük parmağa baktı ve konuştu: "Röntgen çektireceğiz...' Anne atıldı. Röntgenlik bir durum olmadığmı, sinek iğnesinln bir pensle çekilerek çıkanlabileceğini, ancak, önceden parmağa iğne yapılarak uyuşturmanın yeterll olduğunu anlattı. Doktor düşündü. Sonra, "Beni takip edin", dedi. Bahçeye çıkıldı. Karşıda bir binaya gidildi. Kapısı kllitli olduğu için yarvn saat kadar anahtar araWnldı. Sonra vazgeçildi. Yeniden ana binaya dönüldü. 1,5 saat süren bu beklemelerin sonunda delikanlı ameliyat odasına alındı. Annenin doktora tavsiye ettiği gibi, bir iğneyle parmak uyuşturulup pensle iğne çekildi. Bu işlem tam üç dakikada tamamlandı. Olta çıkarmanın bedeliyse Alman Hastanesi'nde 1.5 saat bekleme ve 5 bin liraydı... EVtŞMEDE ZORLANIYOR Eva Mattes, Fassbinder olabilmek için saatlerce makyaj yapıyor. Aynca da, zaman zaman kadınlarla •vişmek zorunda. Bu da onu epey sıkıyor. jüzel bir kadın Fassbinder oldıı jsa süre önce ölen yönetmen Fassbinder, güzel bir adın oyuncu tarafından beyazperdede canlandıılıyor. Çekimde hazır bulunanlann ortak kanısı, cisi arasındaki benzerliğin şaşırtıcı olduğu. Kültür Servisi Kısa süre önt genç yaşta ölen Alman sineıa yönetmeni Rainer Werner >binder'in yaşamı filme alı.. Filmde Fassbinder'i canındıran 28 yaşındaki Eva Mates, tek çocuk annesi bir kadın. Eva Mattes, Fassbinder olalilmek için saatlerce makyaj yaııyor. Fassbinder'in darmadağın akallarını aynen gerçekleştire)ilmek için yüzüne sakallar teker eker özenle yerleştiriliyor. Tırıaklar kısa kesilip özenle tırnak çlerine kir yerleştiriliyor. tyile,en sivilcelerin yerine boyayla sahtesi yapılıyor, dişler sigara sa•ısı boyanıyor. Fassbinder gibi jolgun vücutlu görünebilmek için pamukla doldurulmuş bezlere sanhyor. Kendini erkek olarak hissedebilmek için de kurşun tabanlı ağır çizmeler giyiyor. Film Fassbinder'in yaşaraını tam anlamıyla yansıtıyor. Başlangıçta yönetmenin odası görülüyor: Bir televizyon, yüzlerce dergi, kitaplar, boş şişeler, dolu küllükler ve yerde izmaritler. Karaderili sevgilisi Ali geliyor. Yönetmen onu kovuyor, Max'ı çağırıyor. Ali, Fassbinder'in karaderili dostu El Hedi Bin Salira'i andırıyor. Bin Salim bir Fransız cezaevinde kendini asmıştı. Ali de kovulunca kendini asmaya gidiyor. Bir başka sahnede yönetmen karısının kendi arzuladığı bir erkekle seviştiğini görüyor. Fassbinder'in gerçek yaşamında aynı sahne biraz farklı: Erkek sevgilisi Fassbinder'i aslında onun arzuladığı bir kadınla aldatıyor. ÖNCE MUAYENE Çekime başlamadan önce Eva oynayacağım rol için özel olarak yetiştiriyorum", yanıtını verdi ve doktor dehşet içinde bakakaldı. Eva Mattes, Fassbinder'in yönettiği üç filmde oynamıştı: "Die bitteren Traenen der Petra Kant" (Petra Kant'ın Acı Gözyaşlan), " I n einem Jahr mit 13 Monden" (13 Ayı Olan Bir Yılda) ve 'Wildwechsel" (Geyiklerin Yolu). Fassbinder'le aralarındaki benzerlik çok kişinin erkek kılığında gitti. Kameraman Horst Schier bu olayı fılmin yapımcısı Laurens Straub'a şöyle anlattı: "Erkeğe benzemiyordu, ama tıpkı Fassbinder gibiydi." Bunun üzerine Straub tüm dostları bir araya getirdi ve birlikte Fassbinder'in yaşamını senaryolaştırdılar. ERKEK OLAN İLK KADIN DEĞİL Kadınların erkek rolüne çıkması yeni bir şey değil. Almanya'nın ilk kadın tiyatro yönetmeni Karoline Neuber, daha 18. yüzyılda Büyük tskender ve Brutus rollerine çıkmıştı. Bizde de, önce tiyatroda Nur Sabuncu, sonra da sinemada Fatma Girik Hamlet'i oynamıştı. Ancak Eva Mattes'inki bu türden sayısız örneği çok geride bırakıyor. Bu sonbaharda Alman sinemalarında gösterimine başlanacak olan fılmin adı "EVA". Eva " H a w a " demek ve filmin konusu erotizm ve "çıplak ruhlar" yani Fassbinder'in ve film ekibinin iç dünyası. Eva Mattes en büyük zorluğu erotik sahnelerde çekiyor. Erkeklerle ilişki kurması o ana kadar çok normalken, kamera karşısında bunu bir homoseksüelin davranışı olarak yaşaması gerekiyor. Kadınlarla sahnelerinde de, tam tersine, bu ilişki eşcinsel bir ilişkiye benzememek zorunda. Bu nedenle Eva Mattes homoseksüellerden devamlı bilgi alıyor. Rolüne uyabilmek için de sürekli yemek yiyor. Bazan midesi bulanıyor ama yemeye devam ediyor. "Alkolle daha kolay şişmanlardım" diyor. Ama küçüklüğünde alkolik olduğu için buna pek yanaşmıyor. Film ekibindeki arkadaşlanyla birlikte gittiği lokantada garson, "Hesabı mı bayım, şimdi" dediğinde, Eva Mattes sonunda erkeğe benzemiş olmanın sevincini duyuyor. Üç yaşındaki kızı Hanna onu ilk kez bu kılıkta gördüğünde, "Anne, çıkar şu adamı Ustünden" deyivermiş. Tek sorun açıkhava cekimlerinden sonra bir lokantada tuvalete gitmek. "Erkek olarak bayanlar tuvaletine gitmem gerekirse kendimi aşagılanmış hissederim" diyor Eva Mattes. Bu nedenle de yapımcı Straub ona erkekler tuvaletinde eşlik ediyor. Truffaut, 12 polis romanından uyarlanan 12 film seçti Kültür Servisi Çağdaş Fransız sinemasının en ünlü yönetmenlerinden François Truffaut, 3 ağustos16 ağustos tarihleri arasında gösterilecek ve ortak yanları bir polis romanından uyarlanmak olan Fransız ve ABD fılmlerinin seçimini üstlendi. Paris'in Chaillot Sarayı'ndaki Fransız Sinematek'inde her gece saat 21.00'de sunulan filmlerin bir başka ortak yanı da siyahbeyaz olmaları. 19461962 yıllarında çevrilmiş olan bu filmlerin ilki, W.Stuart'ın bir romanından Otto Preminger'in uyarladığı "Where the Sidevvalk Ends". Arkadan Pierre Lesou'nun romanından alman "Le Doulos" geliyor. JeanPierre Melville'in bu filminde Belmondo ve Serge Reggiani var. E.S.Holding'den Max Ophüls'un uyarladığı "Les Desemparts", Jules Dassin'in Auguste Le Breton'dan uyarladığı "Du Rififi Chez Les Hommes", Henry Hathaway'in Leonard D.Ross'dan uyarladıgı "Dark Corner", Claude Sautet'nin Jose Giovanni'den uyarladığı "Classe tous Risques", "Robert Siodmak'ın E.H.Helseth'den uyarladığı "Av", Pierre Chenal'in Day Keane'den uyarladığı "La Bdte & l'Affut", Paul VVendkos'un David Goodis'ten uyarladığı "Hırsız", Godard'ın Dolores B.Hitchensdan uyarladığı "Bande a Part", Jacques Tourneur'ün yine David Goodis'ten uyarladığı "Nightfall", ve son olarak, John ve Ward Howkins'deı Wi|j/ a n | ı Asher'in uyarladığı "Shaao>* ın the Window" bu sinema şöleninin öteki filmleri. lran'.n Altbclı Karako lu cl'anndakı arazide çı kan ot yangını, rüzgarın etkisı ile ulkemıze sıçrasl uzcrıne faıllcrm sapt* dı. arazıdtki 10 bin dönaii • . ğı, anc.::; ışlemlcnümlük kuru c Tnızun •n Aralık ı' ^nı] yanmasına neden oldu. lığmca sürdürüldüğü Can yıtiminln yc da ya an ıı ı ralpnrTia o'ayınır o'madı ğı yangında 12 teltfon dırtğirun yand'.d belirtı len 11 Basın bı'rc'u'nun D"fxrdarhk Muhascb^ dünka basın bultenındt Muıt'UIuğü yetkılılerı, yaklaş'k or r sOrn pola 250 milyon lirah: yangının Îran sınırlarında dan.' a pulu olduğunu, bri ctkı&l [lere vorılec/ cn bin dönümlük ottnıuzu y a • 11 ! Tralf'da çık^Tyangü? Damga pulu var Uluslararası yangın Geçenlerde "Kars Haber"gaZetesinde çıkan bir baslık yakınımızdaki savaşın dolaylı da olsa bize kadar ulaştığmı mı ima etmek istiyor acaba? "Iran'da çıkan yangm onbin dönümlük otumuzu yaktı" başhğıyla verilen haber şöyle sürüyor: "îran'ın Alibeli Karakolu civarmdaki arazide çıkan ot yangını, rüzgânn etkisiyle ülkemize sıçradı, arazideki 10.000 dönümlük kuru otumuzun yanmasına neden oldu. Can yitiminin ya da yaralanma olayının olmadığı yangında 12 telefon direğinin yandığını belirten îl Basın Bürosu 'nun dünkü basın bülteni, yaklaşık on saat süren yangının îran sınırlarında başlayıp rüzgarın etkisi ile topraklarımıza geçtiğini, failerin saptanamadığmı, ancak işlemlerin Aralık ilçe kaymakamlığınca sürdürüldüğünü bildiriyor." "Uyanık hırsıza duyurur Bandırmalı işadamı Nihat Sönmez, geçen hafta Avşa Adası 'na gitmişti. Evine döndüğünde cüzdanmın yerinde yeller estiğini anlayıp şaşkına döndü. Cüzdamn cebinden düşmesi olanaksızdı. Herhalde Avşa Adası dönüşü kalabahk olan motorda ya da motora binerken çaldırmıştu Nihat Sönmez'egöre, başka bir olasılık yoktu. Cüzdamn içinde, miktarını küçümsediği önemlice bir para da vardı ama cüzdanda bulunan evrak, kimlikler önemliydi. Yerel "Gürses Gazetesi"nde cüzdanını çalan yankesiciye seslenen duyuru yayımlandı: "Uyanık Hırsıza Duyuru: 25 Temmuz pazartesi günü, Avşa dönuşıi saflığımdan faydalanarak vurmuş olduğun paralar sana helal olsun. Içindeki evrakı posta ile gonderirsen teşekkür ederim." Neden acele ederlermiş Berlin Filarmoni Orkestrası Şefi Herbert von Karajan, dünyanın en ünlü şeflerinden biridir. Karajan'm Avrupa ve Amerika1 daki konserleri, müzik çevrelerince birer olay olarak nitelenir. Zaten ünlü şefin Paris, Londra, Roma, Viyana, New York gibi kentlerdeki konserleri yılda ya bir kezdir, ya değildir. Ama en ilginci, herhalde New York Metropolitan Operası'ndaki konserlerdir. Efendim, Karajan'm Metropolitan'daki konserlerine gelenler takmış takıştırmış, pahalı tuvaletli şık hanımlar ve kibar fraklt beyler... Bunlar salona girerken son derece sakin, sessiz, yavaş ve nazik olmalanna karşın, konser sonunda dağılırlarken bir gürültü, bir kıyamet koparmış... Itiş kakış, bağmp çağırma, bir telaş, bir acele... Çeşitli gözlemciler bunun nedenini araştırıp bulmuşlar: Meğer New York 'lular konser sonunda ya içki içmek, ya yemek yemek, ya eğlenceye gitmek ya da bir an önce yatmak için böyle aceleci olurlarmış. de: Von Karajan bunu öğrendiğin Yönetmen R.W. Fassbinder Mattes sigorta şirketinin doktoru tarafından muayene edildi. Doktor, "ama sizin sivilcelerinizi sigorta edemeyiz" dedi "niye tedavi ettirmiyorsunuz?" Eva Mattes gururla, "bu sivilceleri Fassbinder'i canlandıran Eva Mattes dikkatini çekmişti. "Kardeş mislniz?" sorusuyla çok karşılaşmıstı. Fassbinder'i oynamasının öyküsü de şöyle: Arkadaşlarını şaşırtmak için bir gün meyhaneye JJzun süredir alıcı bulamayan sanat yapıtları yine para ediyor .tiiltür Servisi Sanat yapıtlarmın satışı uluslararası piyasada yine para getirmeye başlıyor. Londra ve New York'tan gelen haberler, paranın yeniden sanat yapıtlarına yöneldiği yolunda. Doruklara da özellikle resimde ulaşılıyor. Mayıs ayında Sotheby's tarafından New York'ta satılan Havemeyer koleksiyonunun izlenimcileri büyük ilgi gördü. Dünyanın en pahalı pastelinin (bir Degas) yaklaşık 800 milyon Türk Lirasına satıldığı görüldü. Bunu da, başka izlenimci tablolar izledi aynı hızla. Renoir'in ırmak kıyısında oturan tombulca bir genç kızı 600 milyona kadar çıktı. Bir ay sonra, bu kez Christie's bayrağı daha yükseğe dikecekti. Olay Londra'da geçiyordu. Bay ve Bayan Armand P. Bartos'un özel koleksiyonunun bir bölümü satışa çıkarılmıştı ve Piet Mondrian'ın bir resmi 500 milyon Türk Lirasınm üzerinde alıcı bularak rekor kırdı. Kaynağını düşlerden alan soyut biçitnlerin ustası Miro da " L i m a n " adh tablosuyla 300 milyonu geçti. Aynı gün bir Bonnard 100 milyona, bir Rothko 90 milyona, bir Juan Gris 50 milyona satıldı. Temmuz ayında gözler Sotheby's'de ve Londra'daydı bu kez. Sıra ev eşyasındaydı. WeisY "'«r'in yaptığı 16. Louis'ye ait c. . bir çalışma odası ilk kez bir pahalı resim fiyatma, 330 milyon Türk Lirasına alıcı buldu. Hele eski bir zırhın 5,00 milyondan fazlaya satılacağını düşünemeyenler, bu yeni gelişmeler karşısında daha da çok şaşırdılar. Olay 5 mayıs günü geçiyordu, yine Londra'da ve yine Sothebys'de. Milanolu silah yapımcısı Giovanni Paolo Negroli tarafından yapıldığı sanılan ve Fransa Kralı I I . Henri"nin giydiği bu tarihi zırhla ancak, Fransız A^skeri Müzesi'ndeki Kral II. Françöis'in zırhı yanşabilirdi. "Şimdi anladım" demiş, "dünyanın her yerinde alkışlar, dakikalarca sürdıiğü halde, neden New York'ta iki şakşakla sepet havasına getirildiğimi!" HAYVANLAR tsmail Gülgeç ( \ <oıc KAHATUYO V 1 / Moskova, Krişna tarikatım TARtHTE BUGÜN Mümtaz Arıkan CİA uzantısı olmakla suçladı 1896'DA BU&ÜN, İLKHAI/ACILARDAN OTpO Kültür Servisi Sovyetler Birliği'nde yayınlanan lzvestia gazetesinin hafta sonu eki Nedelya'da yayınlanan bir yazıda, Moskova'da Hare Krişna hareketine bağlı bir grubun önderlerinin yargılanmakta olduğu açıklandı. Yazıda, suçlamamn niteliği belirtilmemekle birlikte, Krişna örgütünün "yıkıcı" amaçlar taşıdığı ve Amerikah önderinin bir CİA ajanından başka bir şey olmadığı ileri süruldü. Aralarında mühendislerin, teknisyenlerin, bir kadın atletin ve daha başka yüksek öğrenim görmüş kişilerin bulunduğu Hare Krişna örgütüyle ilgili olarak hafta sonu eki Nedelya'da şu açıklama yapıldı: "Bu Krişna Bilinci Uluslararası Derne&i açıktan açığa antikomünist bir nitelik taşıyan, sahte bir Hindu mistik tarikatidir. Krişna hareketi, tüm varoluşun bir yanüsama olduğunu söyleyerek gerçeklikten kaçmayı öngörür. Buna göre, insan kendi çalışmasının UrünUyle ilgilenmemeli, toplum için yararlı etkinlikleri bir yana bırakmalıdır." Bilindiği gibi, Krişna tarikati 1966 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde Hintli din adamı Bhaktivedanta Swami Prabhupada tarafından kuruldu. ULIENnML, BSRÜN'PE BİRtOJNİKTE ÖLPÜ. SON SÖZLERİ: "KUR&ANLAR V£RİLMBL/y~ Df OLDU. BİR GÜN ÖNCE YAPTlğl UÇM4 DENEMESİNOE AĞlR yARALANM/ÇTI. MÜHENDİS OLAA/UL/£A/TH4/.,KU$/WA'7DM/SİNİ İNCELİyoR, H£R NOK7AYI A/Or AUYOROu. 1883'DA"BtR£>FUGHTAS THESAS/S\ OFAV/ArtONXHAVACIU&N 7ZMELİ OIAM AOfS] UÇUÇU)ADLI BİR KİTAP yAZpl. PBRKBN, I 189f'ÖE İLK PLANÖRÜNÜ yAPT/.DAHASO RAKI5YILOA DA TEK VE ÇÎFTKANATLI PLANÖRLER yAPTI VB BUNLARLA TEPE\ LERO£NKOŞüP ATL/V4RAK UÇMAYA ÇALtŞn (30 2SQrn. IİADAÇ UÇABfl. //OROl/.) 9 Ağustos 300 MtLYONU AŞTI Juan Miro'nun yukarıda göriilen "Liman" adlı soyut tablosu, son satışlardan birindı ~\ 300 milyon Tiirk lirasından fazlaya alıcı buldu. Anlaşıldığı kadarıyla, büyük servetlerm nakit parası yeniden ortaya çıkıyordu. Ve bu özellikle ABD için geçerliydi. Zırha 500 milyondan fazla para sayan da New Yorklu Banry H. Tnıpin'di. 16. Louis'nin çalışma odasını alan da, üç yıldır en güzel Fransız mobilyalarını Elisabeth Keck ve Jane Wrightsman'la birlikte toplayan Elisabeth Johnson'du. 2. Dünya Savaşı'ndan beri piyasaya sürülen sanat yapıtlarının en değerlilerinin yarısını toplayan ABD'li zenginler, doların büyük değer kazanması sonucu, kısa süren bir aradan sonra tekrar sanat piyasasına üşüşüyorlardı. Onların piyasaya kalabahk olarak girmeleri de sanat yapıtlarmın fiyatlanndaki bu şaşırtıcı sıçramalan getirmekteydi. Ancak, işin bir başka yönünü de gözden uzak tutmamak gerekli. ABD'de ve Avrupa'da müzelerle vakıfların sayılarının artması hem sanat yapıtlarmın fiyatlarını körüklüyor, hem de sayılarını azaltıyor. Piyasada eskiden kalma bir zırh bulmak artık olanaksız. Ortaçağ'ın başyapıtlarına da hemen hemen hiç rastlanmaz oldu. Kalan son izlenimci tablolar da müzelerdeki yerlerini almaktalar. Artık 20. yüzyılın yapıtları hızla el değiştirmeye başladı. Yine de, tarihi yapıt konusunda yanılmamak gerek ve çok dikkatÜ davranmak zorunlu. Uzun yıllann deneyimine sahip olduğu halde, Sotheby's gibi bir firma bile hataya düşebüiyor. Pek başyapıt sayılamayacak ilginç bir Bruegel'e fazlaca değer vermesi ama 6 temmuz günü ancak 300 milyon Türk Lirasına satabilmesi bunun en ilginç kanıtı. 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Hususi otomobiller için durak yerleri Turing Kulüp tarafından Avrupa şehirlerinde olduğu gibi Istanbul'da da otomobillerini kendileri idare eden azalar için bazı parting durak yerleri tesis edilmiştir. Bu otomobil durakları şimdilik Osmanbey'de noktanın karşısında dört arabalık, Taksim'de Ayyıldızpalas önünde 2 arabalık, îstiklâl Caddesi'nde Hava Sokağı'nda 2 arabalık, îstiklâl Caddesi'nde Malatya Pastanesi karşısında SSakaselim çıkmazında I arabalık, Galipdede Cdrfnâe Tpkkekarakolu karşısında 2 arabalık, Voyvada Caddesi'nde noktanın yanındaki sokakta 2 arabalık, Sultanhamam'da noktanın önünde 2 arabalık, Ayasofya noktası yanında 4 arabalık, Kadıköy'de Altıyolağzı'nda noktanın yanında 2 arabalık olmak üzere dokuz yerde tesis edilmiştir. Yakında buralarda büyük, yazılı levhalar asılacaktır. 9 Ağustos 1933 19331983 •^^^ Bu mevsimin ^^^™ en faydalı ilânı: b»"no!srınd»n sonra Kazinolar hakkında bir karar Bir kısım kazino ve barlann bir tarafında alafranga ve bir tarafında alaturka saz çalmakta, buralarda müşteriler ayrı ayrı istihlâk yapmak mecburiyetinde bulundukları halde bu kabil müesseseler yalmz bir taraflı Belediye vergisi vermek istemektedirler. Şurayi Devletçe yapılan tetkikat neticesinde bu yerlerden Belediye vergisinin iki taraflı olarak almmasına karar verilmiştir. Denız >t 1 trı k.l'nr,'? Barvonun f«\d«>ını. r,, 1 r ta'a\cni trtnnr FARUKi'nin Cici Kremi'ni tenı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle