19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/4 KÜLTÜRYAŞAM 4 AĞUSTOS 1983 TELEVIZYON 20.00 tnanç Dünyası Kur'anı Kerim Haşr Suresi 1824. ayetleri Cavit Akman okuyor. Ayetlerin Türkçe açıklamasından sonra Marmara Üniversitesi llahiyat Fakültesi Dekant Prof.Dr. Salih Tuğ'un Hz. Muhammed'in topluma karşı tutum ve davramşları konulu sohbeti ile devam eden program Amir Ateş Grubunun okuduğu bir ilahi ile son buluyor. Alkış için mıhımu satanm açmazı: "Mephisto^ Kiiltür Servisi Macar yönetmen Istvan Szabo'ftun "Mephisto" adh fılmi, bilindiği gibi, bütün dünyada olumlu yankılar uyandırmasının yanısfra, bundan iki yıl kadar önce ABD'de gösterildi ve 1981 En lyi Yabancı Film Oscar ödülü'nü aldı. Ne yazık ki, geçtiğimiz yıl Denetleme Kurulu'nca ülkemizde gösterilmesi yasaklanan "Mephisto", ABD'de gösterildiği gtinlerde "Cineaste" dergisi yazı kurulu üyelerinden Lenny Rubenstein, filmin y'önetmeni Istvan Szabo'yla bir söyleşi yaptı. Szabo, aşağıda bazı bölümlerini sunduğumuz söyleşide, başyapıtı "Mephisto"ya ilişkin görüşlerini anlatırken, genel olarak sinema sanatına, insana ve sanatçıya ilişkin. düşünceîerini de dile getirdi. Birçok filminizde toplumsal ve tarihsel olaylara karşı tepkileri işliyorsunuz. Somut tarihsel konumlar ile kişilerin evrensel gerçekliligi arasındaki dengeyi nasıl saglıyorsunuz? Szabo: lnsanoğlu, siyasal ya da tarihsel olarak gerçekleşen her şeyi kişisel bir biçimde yaşar. tlginçolan, kişisel, insanîöyküdür. Ben, bu kişisel öyküleri, siyasal olarak gerçekleşmekte olana bağımlı bir biçimde anlatmaya çalışıyorum. Yaşam böyledir. öykünün nasıl anlatılacağını yavaş yavaş öğrenirsinız ve olayların temeli konusunda seyircinin de sizinle aynı bilgiye sahip olduğunu varsayarsınız. Ama sizinle aynı bilgiye sahip olmadıklarını fark ettiğiniz zaman, daha açık ve daha yalın olmayı denemeniz gerekir. "Mephisto"nun, kariyerizmin tehlikelerine karşı alegorik bir uyarı olduğu söylenebilir mi? Szabo: "Mephisto", her yerde var olan bir insan tipine (bu doktor da olabilir, profesör de, gazeteci de, sinemacı da) ilişkin insanî bir öyküdür. Sözünü ettiğim insan tipi, ilginin merkezi olmak ister, her zaman spot ışıklarının altında olmak ister; yeteneklidir, ama aşağılık duygusu olduğundan güvenlikte olmaya, sevgiye ve herkesin desteğine dayanılmaz bir gereksinme duyar. Eğer onu pohpohlar ve alkışlarsanız, sizin için her şeyi yapabilir. Kadınlar bu durumu çok iyi anlarlar ve bir erkeğe ne söyleyeceklerini bilirler: "Büyüksün, güçlüsün, yakışıklısın" derler ve erkekler o saat gönlünü kaptınverir. Politikacılar da gerek yığmlar karşısında, gerek seçkin çevreler karşısında böyle konuşurlar. Yetenekli kişiler tehlikeli olabilirler, çünkü baştan çıkarılabilirler. Hiç kuşkusuz, yeteneksizler de baştan çıkarılabilir, ama bir yönetmen sıradari bir oyuncuyu ne yapsın, ya da bir yönetici bomba yapamayan bir bilim adamını ne yapsın? Oysa yaratıcı bir bilim adamı ya da büyük bir oyuncu her zaman satın alınmaya değer! "Mephisto"daki Nazi genera)i, niçin Georing'le özdeşlenmiyor? Özetle Akdeniz seçkisinin ikincisi yayınlandı Akdeniz yaztn seçkisinin ikincisi (temmuzağustos) geçtiğimiz günlerde yayınlandu Seçkinin bu sayısında, geçen sayıda yayınla. $ nan Orhan Kemal Soruşturma.. • » , sı'nın hak ettiği ilgiyi görmediğinden yakımlıyor ve öykücülerhnize, eleştirmenlerimize, okurlara yöneltilen sorular yinelen yor. Seçkinin Orhan Kemal'le il u gili soruları şunlar: "Türk öykü m siinün Orhan Kemal'siz on üçyılı için düşünceleriniz nelerdir? Orhan Kemal bugün bile birçok yönden aşılamamıştır, neden?" 512 yaş çocuklar, gençler ve yetiskinler için üç ayn kategoride düzerilenen "3. Yaz Resim Çalışmaları" 3 ağustos çarşamba günü başladı. Resim ve Heykel Müzeleri DemeğVyle tstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nin ortaklaşa düzenlediği çalısmalar 9 eylüle kadar sürecek. Çalısmalar sırasında çeşitli konferanslar da J*; verilecek. Katılmak isteyenlerin Istanbul Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü'ne başvurması gerekiyor. 20.30 Haberler 21.00 Hava Durumu 21.05 Minik Konser Muammer Sun. Tapduk Emre'ye Saygı (andante misterioso) Balarısı Ahmet ağız armonıkası ile seslendiriyor. 21.10 Yalnızlar (Renkli) "Mephisto"dan bir sahne.. Yerli televizyon oyununun üçüncü bölümü ekrana geliyor. 22.00 Türk Sanat MUziği: Erol Küçükyalçın Sanatçı şu eserleri sunuyor: Gözlerinin içinde bütün sevgiler arzular, Seni sesini gözlerinin rengini, Seni gönülden sevdim, Gönlüm sevdi de seni. 22.20 HaberProgram 22.55 Haberler 23.00 Kapanış "Zülfiye Ztilfii" diye adlandırılan bir şey Yazan: Sevgi Sanlı, Müzik: Mehmet Duru, Koregrafi: Sait Sökmen, Yöneten: Cüneyt Gökçer, Oynayanlar: Ayten Gökçer, Şemsi tnkaya, Asuman Arsan, Muammer Esi, Tank Pabuçcuoğlu, Dekor/Kostüm: Refik ve Hale Eren. DİKMEN GÜRÜN UÇARER Hemen herkesin ve tabii özellikle Ayten Gökçer'in her fırsatta göbek atıp kalça titrettiği, arada sırada da birkaç şarkı söylediği sözde "müzikal" Zülfiye ZUlfU Açıkhava Tiyatrosu'nda oynanmakta. Daha doğrusu, Sadık Şendil'in büyük sansasyon yaratan 'Yedi Kocalı Hürmiiz'üyle kıyaslandığında can çekişmekte. Zülfiye'ninZülfüleşip, zaptiye amirinin deli mi, geri zekalı mı belirsiz kızmın gönlünü çeldiği; dayı beyin de çengi kılığına bürünüp, erkek giysileriyle attığı yetmiyormuş gibi, bol bol göbek attığı sahnelerde yılın popüler filmleri "Victor Victoria" ile "Tootsie"yi şöyle bir anımsatan; tabii asla sanat yönünden değil ve birincisiyle şaşırtıcı bir isim benzerliği olan "Zülfiye Zülfii", az biraz da "Yedi Kocalı Hürmüz"ün ters yüz edilmi"Kaçış MUzikali" olarak kü Yaz resim çalışmaları İZLEYİCt GÖZÜYLE TRT'nin bir vefa örneği daha Ramazan bayramının ilk günü (12 Temmuz), Ahmet Üstel'in ölüm haberini radyo ve TV haber bultenlerinden öğrendik. Ahmet Üstel, üretken bir yazardı. Radyoda bir çok oyunu yayımlanmıştı ve son oyunu "Osman'ın misafirleri"ydi. TV'de ise "Esinti" programında izlediğimiz "Açık Oturum" onun son yapıtlarmdandı. Görüldüğü gibi Ahmet Üstel, sanat yaşamı süfesince TV ve radyoya katkıları olan bir yazardı. Oysa aynı TRT, Ahmet ÜsteVin ölumünü sadece bir haberle geçiştirdi. Bu durum TRT'nin sanatçılara karşı artık "gelenekselleşmiş" tutumunun bir uzantısıdır. "Kuinat Güzeli" yarışmasmı tiim ayrıntılarıyla özel bir program biçiminde yayımlayan TKT, sanata ve sanatçıya gereken önemi vermemekte adeta direnmektedir. Bir kitle iletişim aracı olarak TV'nin işlevi izleyiciye eğitici mesaj vermek olmalıyken, bunun tam tersini her gün ekranlarda yaşamamız külturümüzün geleceği bakımından kaygı vericidir. HAKAN ÖNEN/Diyarbakır RADYO TRT1 05.00 Açıhş program ve kısa haberler 05.05 Ezgi kervanı. 05.30 Şarkılar ve oyun havaları. 06.00 Köye haberler. 06.10 Bölgesel yayın. 06.30 Günaydın. 07.30 Haberler. 07.40 Günün içinden. 10.00 Arkası yarın. 10.20 Reklamlar. 11.00 Kısa haberler.11.05 Türküler. 11.20 Hafif müzik. 11.40 Şarkılar. 12.00 Kısa haberler. 12.05 Reklamlar. 12.10 Öğle üzeri. 12.55 Reklamlar ve radyo programları. 13.00 Haberler. 13.15 Hafif müzik. 13.30 Bölgesel yayın ve reklamlar. 14.45 öğleden sonra. 16.00 Kısa haberler. 16.05 Çeşitli halk müziği. 16.25 Hafif müzik. 16.40 Şarkılar. 17.00 Olayların içinden. 17.30 Din ve Ahlâk. 18.00 Çocuk bahçesi. 18.15 Haftanın çocuk şarkısı. 18.20 Bölgesel yayın 18.55 Reklamlar. 19.0001.00 TRTH ile ortak ya'yıri. 19.00 Haberler.; 19.30 Beraber ve «olo şarkılar. 20.00 Köyümüz Icövlümuz. 20.20Ttlrkçesözlü hafif müzik. 20.40 Türküler geçidi. 21.00 Kısa haberler. 21.05 Çoksesli koro konseri. 22.00 Beraber Şarkılar. 22.30 Küçük konser. 23.00 Haberler. 23.15 Oecenin içinden. ,00.55 Günün haberlerinden özetler. 01.00 Program ve kapanış. 01.0005.00 Gece yarısı. kılar. 09.15 Konut deyince. 09.30 Sabah konseri. 10.00 Türkülerden bir demet. 10.30 Yolun yarısından sonra. 11.00 tki solistten şarkılar. 11.30 Davul zuma ile oyun havaları. 11.45 Hafif müzik. 12.00 Şarkılar ve saz soloları. 12.30 Beraber ve solo türküler. 13.00 Haberler. 13.15 Saz eserleri. 13.30 Türküler. 13.45 Bir roman/ Bir vazardan hikâyeler. 14.00 Teknik Üniversite korosu. 14.30 Yabancı dil öğrenelim. 15.15 Türküler. 15.30 Barok müzik. 16.00 Gönül sesimiz. 16.20 Arkası yarın. 16.40 Türküler geçidi. 17.00 Olayların içinden. 17,30 Küçük konser, 18.00 Beraber ve solo şarkılar. 18.30 Dünya hikayeciliğinden örnekler. 19.0001.00 TRT I ile ortak yayın BOL GÖBEK Ayten Gökçer'in bol bol göbek attığı "Zülfiye Zülfü", "Yedi Kocalı Hürmüz "le kıyaslandığında can çekişiyor. Az biraz da "Yedi Kocalı Hürmiiz"ün tersyüz edilmişi. TRT III 06.58 Açılış ve progr«m. 01.00,Çüi ne başlarken. 08.00 Sabah konseri. 09.00 Türkçe haberler. 09.03 Küçük könsfcrV 09.30 Mfcnael FrHrıks sÖylüyor. 10.00 Siz ve müzik. 11.00 öğleye doğru. 12.00 Haberler. 12.12 Diskoteğimizden 13.00 Konser saatı. 14.30 Klâsik Türk müziği korosu. 15.00 Müzikli dakikalar. 16.00 Günün konseri. 17.00 Haberler. 17.12 Sizler için. 18.00 Plaklar dönüyor. 19.00 Haberler. 19.12 11. Uluslararası tstanbul Festivalinden. 20.45 Hafif müzik. 21.00 Perşembe konseri. 22.00 Haberler. 22.12 Gecenin getirdikleri. 23.00 Opera saati. 24.00 Gece ve müzik. 01.00 Program ve kapanış. Can çekişen kitapçılığımız Bir de 30: Sinemanın girişi, cephesi bizim kitabın kapaklarıyla süslenmiş baştan sona. Ama filmde, tabii, Kemal Tahir'in yazdığı o bölüm yok. Kulağımla duymasam, vallahi inanmam. Çıkıyoruz sinemadan. Millet öfkeli. Biri ötekine diyor ki, yahu kısaltmışlar filmi be... Romandaki o soygun sahnesini kesip atmışlar namussuzlar ... Yaptıklarınız gerçekten şımarıklıkmış... Ama, okunduğu zaman da kitabın etkisine bulunmaz bir örnek... iatan TM de^ğimiz viardı "Ben Gırgır yöneticisi olgam, her yıl kuruluş yıldönümünü mizah dergiciliğimizin en büyük olayı olarak anardım" TRT II 06.58 Açılış ve program. 07.00 Solistlerden seçmeler. 07.30 Haberler 07.40 Türküler ve oyun havaları. 08.00 Sabah için müzik. 09.00 Şar Tefin BULMACA Taklit yayınevleri türemiş... Tabii şımarmıştık. Dedim ya, daha çocuğuz ve başanyı hazmedemiyoruz. Ama kapanmamızın tek nedeni bu mu? Yahu, gerçekten inanılmaz. Birden piyasaya öyle çok taklitçimiz çıkmıştı ki... Bizim millet, bilirsin, kafa yorup yeni bir şey yapmaktansa, avantaya bayılır, hemen taklit eder başarılı bir işi. Bu da öyle. Ekicigil, Arif Bolat, daha bilmem kim, bir dolu yayınevi bizim gibi plastik kapaklı kitap yayımına başladılar. Bastıkları kitapların da kalitesi çok düşüktü. Çeviriler bozuktu. Seçim ucuzdu. Kitaplar dizgi yanhşından geçilmiyordu. Kitapların kesimleri bile özensizdi. Eğri büğrü, yamru yumru. Ama nasıl olursa olsun, taklitlerimiz çoğalınca, kaçınılrnaz biçimde bizim de satışlarımız düşmüştü. Bu yüzden de depomuz büyümeğe başladı. Aynca şunu da kabul etmek gerekir ki, 50 bin kitap satabilmek için 55 bin kitap basılmaz, 6070 bin kitap basmak gerek. Bu nedenle zaten depomuz büyük. Rakipler yüzünden satışlar da düşünce, depo sorunu başımıza bela olmağa başladı. Şaşırdık. Kitapçı Aziz Bozkurt'a gittim. Işportacıdır o. Anlaştım, depodaki bütün kitapları tanesi 39 kuruştan devredeceğim. Zaten yeni kitabı 65 kuruştan satıyorum. Yani, fiyat çok iyi. Elimize de topluca para geçecek. Depoda birkaç yüz bin kitabımız var çünkü. Depo giderlerinden de kurtulacağız. Yeni bir atıhm yapabileceğiz... Lakin, Refik'le Haldun, bunu duyunca aralarında anlaşmışlar, benim haberim yok. Kitaplann işportacıya satılmasını istemiyorlar. Hani onlann bu kararlarına da saygı duyabilirdim belki. Ne var ki, ertesi gün yayınevine geldiğimde, depocu çocuk, Refik'le Haldun'un o sabah erkenden, benden önce gelip deponun kilidini değiştirttiklerini söyleyince, birden kan beynime çıktı. Yusuf Ziva Ortac. Çünkü yayınevinin sorumlusu, yöneticisi benim ve ikisi benden habersiz ve bana karşı tedbir alıyorlar. Hemen ceketimi giydim ve çıktım. ötekilerin, dizgiden baskıdan, matbaadan filan haberleri olmadığı için, kısa süre< de iyice bocaladılar, batırdılar. öyle ki, her hafta 30 bin satan TEF dergisini bile batırdılar. Gerçekten, TEF dergisi de o zamanlar çok büyük bir olaydı. Basm tarihimizin bence bir başka büyük olayı da odur. Biraz anlatır mısınız? Her hafta 30 bin satan bir mizah dergisi...Dile kolay... Bugünün ünlü karikatüristlerini, Turhan'ı, Bedri'yi, Ali Ulvi'yi, Ferruh'u, Altan Erbulak'ı, Oğuz n'olur, biri de TEF desin... Tövbe... "Hafızai beşer bu denli nisyan ile malül olsun?" Allah aşkına, nasıl görmezden, bilmezden gelinir? TEF dergisi, mizah dergiciliği tarihimizde gerçekten tek başına çok büyük bir olaydır. Yusuf Ziya'nın Akbaba'sı o tarihlerde zar zor 3 bin satarken, biz bir dergiyi 30 bin sattık. Sadece bu rakam bile olayın büyüklüğünü göstermeğe yeter. Ben, GIRGIR dergisinin yöneticilerinin arasında olsam, her yıl TEF'in kuruluş yıldönümünü mizah dergiciliğimizin en büyük olayı diye törenlerle anardım. 195455'lerde Türkiye'de 30 bin satan mizah dergisi... Dile kolay... Onu daiyi incelemek ge SOLDANSAĞA 1/ Girişilecek bir işin hayırlı olup olmadığıru rüyadan anlamak için aptest alıp dua okuyarak uykuya yatma. 2/ Haberci... Sovyetler Birliği'nde bir nehir... Nazilerin askerî polisi. 3/ Ülkemizin devlet işareti... Hollanda'nın devlet işareti... Yüksek. 4/ Edirne'nin bir ilçesi... Genişlik. 5/ Büyük piliç. 6/ Modern... Bir nota. 7/ Çukur, hendek. 8/ XIX. yüzyılda yaşamış, Ferenc önadlı Macar müzikçi ve bestecisi... Vurma. 9/ Kars ilinin Azerbaycanlılar tarafından oynanan bir halk oyunu. YUKAR1DAN AŞAĞIYA 1/ Biçim değiştirme, başkalaşma. 2/ Dik... Radyumun simgesi. 3/ Boru sesi... Böcek yiyerek geçinen küçük bir memeli hayvan. 4/ Sodyumun simgesi... tlâve. 5/ Dallas dizisinde, JR'ın tuzağına düşen zengin bir kadın... Güreşte bir oyun. 6/ Amerikyumun simgesi... Isviçre'de bir ırmak. 7/ Atatürk zamanında Maliye ve Millî MUdafaa bakanlıklarında bulunmuş ve 19351946 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığı yapmış devlet adamı. 8/ Mutî... Judo ve karatede bir aşama. 9/ Baklagillerden yaprakları iç sürdürücü olarak kullanılan bir bitki. "Bugünün ünlü karikatüristlerini; Turhan% BedrVyi, Ali UlvVyi, Ferruh'u, Altan Erbulak\ Oğuz AraVı hepsini Tef yetiştirmiştir" Aral'ı, hepsini hepsini, şimdı adlarını çıkaramadığım bir çok ünlü karikatürcümüzü TEF yetiştirmiştir. Yusuf Ziya o yıllarda Akbaba dergisi için karikatür başına 2,5 lira veriyordu, ben karikatür başına telif ücretini 25 liraya çıkardım. Ama şimdi üzülerek söyleyeyim, TEF'in yetiştirdiği o değerli, ünlü arkadaşlarımızın bazan anıları gözüme çarpıyor, radyoda, TV'de filajı görüyorum, dinliyorum, geçmişlerini anlatmağa koyuldular mı, başhyorlar ilk karikatürlerinin çıktığı gazete ve dergileri saymağa, Akbaba, Gece Postası, Son Posta, Taş, falan filan... Ama rek... Kitapçılık tarihimizin bu en büyük olayı, Çağlayan Yayınevi, gerçekten, üç ortağın basit bir konuda anlaşamamaları yüzünden mi batmıştı? Aynı soruy\ı Erfcm Eğilmez'e de yönelttim. Kitapları işportaya verip vermeme konusunda şayet aranızda bir anlaşmazlık çıkmasaydı, yayınevi batmaz mıydı acaba? Vallahi, bilmem ki... Doğrusunu söylemek gerekirse, girişimimiz hazırlıksız, köksüz bir girişimdi. Böyle bir patlamayı önceden akhmızdan bile geçir SÜHAÖZTARTAIT SANAT GALERISİ 46 5940 KARMA RESİM SERGİSİ I 1 Haziran 31 Ağustosl Oevrim Erbil Hüseyin Hazan İhsan Şurdum Metin Nigar Mehmet Tesen Nihat Akyunak Orhan Ersoy Refia Çıray Ruzin Gerçin Süha ÖztartarZeki Kıral melenen sabun köpüğü niteliğindeki müzikaller bile bu denli çırpıştırma olamaz. Zaten, başka yerlerde böyle müzikal olmaz ya! Bir tiyatro olayı, bif müziSzabo: Bu filmin karakterleri kal bu kadar mı kolay kotarıvebirer tiptir, somut kişiler değil. rilen işlerdir! Güzel olmak, güzel göbek at Kuşkusuz kimi noktaları gerçek mak, güzel alafranga/arabesk yaşamdan aldık, ama aslında bir şarkılar terennüm etmek... Bir aydını, bir sanatçıyı ve onun namüzikal nasıl salt bu nitelikler sıl çalıştığını anlatan bir öykü üstüne oturtulur! Göbek dansın sunmak istedik. Filmdeki tiyatdaki başarısını, alaturka müzik ro oyuncusuna nasıl Gründgens teki yeteneğini Yedi Kocalı Hür adını vermediysem, Nazi generamüz'de aylarca sergileme olana line de Georing adını vermedim. ğı bulan Ayten Gökçer, dönüp Belgesel bir film yapmak istemedolaşıp burada da aynı şeyleri dim. "Mephisto" burada, bu ültekrarlıyor. Yedi Kocalı Hür kede de geçebilecek bir öyküdür. müz'de Sadık Şendil'in metni, Bir oyuncunun yaşamı temelinoyunun geçmişte sağladığı unu de, çağımız aydınının temel bir tulmaz başarı, kadronun renkli sorununu, birey ile tarih arasınliği ve yerli müzikaller furyasma daki karşılıklı ilişki sorununu oratılan ilk adım oluşu gösteriyi taya koydum. ayakta tutan unsurlardı. Arka Filmi iılerken insan öyle bir sındaki bu desteklerle Ayten sezgiye kapılıyor ki, sanki işler Gökçer de tabii ki olayı götürü başka türlü gelişse tiyatro oyunyordu. Ama, "Zülfiye Zülfü"de cusu Höfgen, belki Stalinci bir bu desteklerin hiçbiri yok. Ve diktatörlük tarafından da ayarGökçer'in her fırsatta parmak tılabilecek. larına zilleri geçirip göbek atmaSzabo: Belki değil, öyle. Ama sı, yabancısı olmadığımız birkaç önemli olan, bu tip insanın hernumarasını tekrarlaması, cazip kesin kendisinden yana olmasıgiysiler içinde salınması Açık nı, hiç düşmanı olmamasını ishava'da fırtınalar kopartmıyor. temesidir. örneğin, Höfgen'in Zaten böylesine bir müzikalin kendini güvenlikte hissettiği tek kopartmaması da gerekir, sahne ilişki, hiçbir zaman kendisine rasanatlarının biraz ciddiye ahn kip olamayacak genç oyuncu ması için. Miklas'la olan ilişkisidir. Daha önceki filmleriniz "BaSevgi Sanlı bu oyunu yazmış, ba"da ve "ttfaiyeciler Sokağı Mehmet Duru müziklerini hazır 25"de fantezi öğeleri bu filmilamış, Sait Sökmen danslarını nizdekinden daha geniş bir rol düzenlemiş ve de Ayten Gökçer oynuyorlar. Bunun nedeni nebaşrolü üstlenmiş olabilir. Bun dir? ların hepsi iyi hoş da, acaba CüSzabo: Onlar fantezi değil. neyt Gökçer böyle bir işin yönetBen fantezi kullanmam. "ttfaimenliğini neden yaptı,orası pek yeciler Sokağı 25", düşlerle ya anlaşılamıyor... da daha kesin söylemek gerekirse karabasanlarla ilgili bir öyküdür. Ne var ki, bu karabasanlar gerçek'öyküierderf oluşur: Onlar fantezi değil, tarîhin gerçek yaşantılarıdır. Öykülerinizi f ilme nasıl aktanyorsunuz? mediğimiz için, şaşırmıştık. DeSzabo: "Güven" adh filmimi dim ya, üçümüz de hem çocukçevirinceye kadar senaryolarımı tuk, hem işin çırağıydık, hazırkendim yazardım. Ama, o filmlıksızdık. Şımardık. Bu yüzden de kadın karakter konusunda daha fazla bilgiye gereksinme de, sanki batmamız kaçınılmazdı duydum. Bu yüzden, bir kadın gibime geliyor. yazardan, Erika Szanto'dan öyBir kez, bilmem kaç kitap baskü üstünde benimle birlikte çamıştık, ödül koymuştuk, dergi lışmasını istedim. "Mephisto" da çıkarmıştık, ama gene de bir türelimde başka hiçbir yönetmenin lü müessese olamamıştık, o telaş çekmesini isteyemeyeceğim bir içinde. Patlama bizi kaprnış, süKlaus Mann romanı vardı. Kimi rüklemişti. Yani, istesek de o zaman da okuduğum ya da görakıntıda, patlamanın şokunda düğüm bir şeyden düşünceler gemüessese olamazdık bence. ZaIiştiririm. Bazan öfkelenirim ve manımız yoktu. bu öfkeden bir öykü doğar. llFakat, bu kadar acemiliklerikin her zaman temaları bir, iki, mize, şaşkınhğımıza, hatalarımıüç diye sıraladığım bir taslak çıza rağmen şunu da beürtmeliyiz; karırım; sonra bütün atmosferi Refik Halit'in daha birkaç kitaveren bir kısa öykü yazmaya çabını basmıştık, hiç birinin satışı lışırım; ondan sonra da oturur 4550 binin altına düşmedi. Yasenaryoyu yazarım. Doğaçtan ni, o deneyden Türk yazan alnıfilm çevirmeyi sevmem, bütün nın akıyla çıkmıştır. Okurumuz filmlerim belli bir senaryoya daalnının akıyla çıkmıştır. yanır. Çağlayan olayı bugün de Macar loplumundaki rolünüyinelenebilir mi? zü nasıl değerlendiriyorsunuz? Geçenlerde Ercan Anklı beni aradı. Gelişim Yayınevi olaSzabo: Bir öykü anlatmak ve seyircilerin yaşamları adına güç rak, bizim Çağlayan olayından kazanmalarına yardımcı olmak esinlenmişler bir parça. Ercan istiyorum. tç karartıcı filmler yada, tam olmasa bile, bayağı hapılmasmdan yana değilim. Filmtırlıyor o olayı. Uzun uzun kolerimi tepeden tırnağa güçlü bir nuştuk. Sağ olsun, kadrimizi bilyaşama duygusuyla örmeye çamiş, geldi bizi gereğinden çok illısınm. tifatlara boğdu. Gelişim Yaymlarının "Beyaz Dizi"si de bir anlamda bizim Çağlayan gibi. Onu andınyor. Ondan esinlenilmiş olduğu belli. En azından dağıtım biçiminde ondan esinlenilmiş. Yani, nedense bizde çok geçerli olan, gazeteyi gazete bayii, kitabı kitapçı satar anlayışından uzaklaşılmış ve gazete bayii aracılığıyla kiKiiltür Servisi Bu yıl Kuzey tap da geniş kitlelere iletilmiş. Carolina'daki Duke ÜniversiteBelirli sürelerle yayımlanıyor ve si'nde gerçekleştirilen ve ABDgazete bayilerine veriliyor. Donin en tanınmış dans festivali ve layısıyla da her kitap 2030 bin yaz okulu olarak bilinen Amerisatıyormuş. kan Dans Festivali'ne Türkiye1 Yalnız ben, "Beyaz Dizi"nin den ilk kez iki genç dansçı, Yeiçeriğini beğenmedim. Hani biz şem Or ve Gaye Bayburt katıldı. de, Çağlayan'da ucuz şeyler yapIstanbul Devlet Konservatuvarı madık mı? Çok... Ama aradan tleri Yüksek Devre mezunu sa30 yıl geçmiş ve Ercan'ın önünnatçıların, festivalde yüksek sıde bizde olmayan bir şey, Çağnıfiara kabul edildiği, üçyüze yalayan deneyi var. Bunları iyi dekın öğrenci arasında seçilerek ğerlendirmesi ve yararlanması festival sonu verilen temsil ve TV gerekirdi. Çünkü, inanıyorum programlarında yer aldığı öğreki, bizim yazarlar da, diyelim nildi. Kemal Tahir'ler, Orhan Kemal'ler, Yaşar Kemal'ler, Aziz NeOn yıldır Kuzey Carolina'nın sin'ler, yahu kimi sayayım, hepsi Duke Üniversitesi'nde gerçekleştirilen Amerikan Dans Festivali bence, bütün yazarlarımızın kibu yıl ellinci yılını kutladı. Motapları, böylesi bir anlayışla badern dans ve koregrafi alanlarınsılırsa, hiç kuşkum yok, daha ilk da önemli bir yeri olan festivalbaskılarda 3040 binlik tirajlara de, bale, modern dans, kareoghemen çıkarlar. rafi, anatomi, terapi, dans tariNot: Bir yanlış bilgilenme sonuhi ve eleştirisi gibi dallarda yocu, dizinin başında kapandığını ğun bir program izleniyor. Yasöylediğimiz May Yayınevi ögpımcılar, uygulayıcılar, eğitimci rendiğimize göre kapanmamış, ve eleştirmenler bir araya gelerek kitap yayınına bir süre için ara yeni gelişmeleri uygulamalı ve vermiştir. Düzeltir, özür dileriz. tartışmalı olarak sunuyorlar. Yılın en seçkin yapıtlan üzerine tartışmalı eleştiriler yapıyorlar. SÜRECEK "Yeni Gençlik" Film Festivali Hindistan Çocuk Filmleri Demeği'nce 413 kasım 1983 tarihleri arasında Hindistanhn Kalküta kentinde "Yeni Gençlik" konulu yanşmalı bir film festivali düzenlenecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, festivale 1980 sonrası yapılmış ve 15 yaşından büyük gençlere yönelik filmler katılabilecek. Türkiye'den festivale katılmak isteyenler aynntılı bilgiyi Kültür ve Tiırizm Bakanlığı Sinema Dairesi Başkanlığı'ndan edinebilecekler. Dcmirlas Cohtın Vivaldi'nin "Griselda"$ı 1735'den< beri ilk kez sahnelenecek*" Antonio Vivaldi'nin, cio'nun "Decameron"undan esinlenerek bestelediği "Griselda" operast, ağustos ayı başlarında 1735 den bu yana ilk kez tngiltere'de sahnelenecek. "Decameron"un son öyküsü "Griselda"dan esinlenilerek bestelenen opera, tngiltere'de Boccaccio1 nun çeşitli sanatlar üstündeki etkisini ana konu alan Buxton SenliğTnde sergilenecek. Bilindiği gibi, Vivaldi'nin öteki kayıp operalarıyla birlikte "Griselda" da 1926'da Kuzey ttalya'da bir manastırda bulunmuştu. 6 ülkede sergi CumhuriyeVin ilanımn 60. yıldönümü nedeniyle Türkiye'yi kültürel, tarihsel ve turistik yönleriyle tamtmak için, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve6A vrupa ülkesini içine alacak olan etkinlikler dizisinin ilki, bir sergiyle Danimarka 'nın başkenti Kopenhag'da başladı. Sergi yöneticisi ve 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden Ayten Sürer, 29 ekime kadar sürecek olan Türk kültür ve sanat etkinliklerinin, Danimarka 'dan sonra Çekoslovakya, Polonya, Macaristan, Yugoslavya ve Bulgaristan 'da gerçekleştirileceğini belirtti. Etnografya Müzesi \feşem Or ve Sergileme salonlanndaki onaGaye Bayburt rım nedeniyle 1981 yılından beri bulunan EtnogAmerikan Dans kapalıMüzesi, 29 Ankara yeniden rafya ekimde açıhyor. Atatürk'ün emriyle 1925 Festivali'ne yılında yapımına başlanan müze, katıldı 1930'da hizmete girmişti. Müze nin şeref salonundaki mozolede bulunan Atatürk'ün naaşı, 1938 yılından 1953 yılına kadar burada kalmış ve daha sonra AnıtKabire taşınmıştı. Yetkilüerden ahnan bilgiye göre, öteki bölümlerle birlikte şeref salonunda da onarım yapıldı ve şeref salonunda Atatürkün mozolesinin bulunduğu yere "Burası 10/11/1938'den 10/U/1953'e kadar sonsuzluğa ulaşan Atatürk'ün yattığı yerdir" yazısı konuldu. Selçuklu ve Osmanh Devletine ait Türk etnografyasım (bu ^ dunbilim) ve Türk Sanat Tarihini ilgilendiren yapıtlann sergilendiği Etnografya Müzesi salonlarında, 12. ve 13. yüzyıldan kalma yapıtlar yer alıyor. Bu yapıtlar, uzmanlarca giyim, işleme, metal gibi gruplara aynlarak konularıyla ilgili bölümlerde sergileniyor. SATILIK LOKANTA (Devren) Onur Sokak No: 4 Lezzet Lokantası GedikpaşaİSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle