27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLER 18 Mayıs günü Bandırma vapuru Sinop'a uğrar. Zamanın Askerlik Şube Başkanı Mustafa KemaVe İngiliz donanmasınca izlendiğini haber verir. 31 AOUSTOS 1983 Sinop Güzellemesi Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 18 mayıs günüyse Sinop'a uğradı, "Bandırma" vapuru. Mustafa Kemal'in tngiliz donanmasınca yakalanmak için izlendiğini zamanın Askerlik Şubesi Başkanı haber verir; Mustafa Kemal, Askerlik Şubesi Başkanı'nı gemiye çağırarak, Karadan Samsun'a gitme olanağı bulunup bulunmadıgını, sorar. Askerlik Şubesi Başkanı: Ne yol var, ve de vasıta Paşam... yanıtını verir. Mustafa Kemal, Sinop'a inmez, Bandırma rotasında gider... Sinoplular, bunda da bir şanssızlık olduğunu düşünürler, şöyle derler: Mustafa Kemal, 18 mayısta Sinop'ta Anadolu'ya ayak bassaydı, Sinop'un yazgısı değişirdi belki! O da olmadı... Yıllar yılı unutulup, ihmal edilmezdi yani... Mustafa Kemal, 15 eylül 1928'de Sinop'a gelir. Kaldığımız "öğretmen evi" olan ortaokula giderek orada, kadınerkek çeşitli kimselere üç saat karatahta başında, yeni harfleri öğretir. Arabacı Bekir Ağa'ya ders verir. Arabacı Bekir Ağa: Paşam, 65 yaşıma kadar bir harf bile bellememiştim. Bu yaşımda bana yazı öğretiyorsun. Varol Paşam... der. (17 eylül 1928 günlü " S i n o p " gazetesi, böyle yazar.) Sinoplular, Atatürk'ün karatahta başında harf devrimini başlattığı fotoğrafın, Sinop'ta bu gezide çekildiğini ileri sürerler... Bu umutları da kursaklarında kalır. Sinop'a gelen Prof. Afet İnan: O gezide, karatahta başında fotoğraf çekilmemişti! der. Öyle bir olay olmuş, Mustafa Kemal Paşa, Bekir Ağa'ya karatahta başında ders vermiştir ama, bu ilk ders değildir! Mustafa Kemal, Bekir Ağa'ya okumayazma dersini verdikten sonra, kenti gezer, şöyle der: Ne olurdu Sinop'un yarı giizelliğî Ankara'da olsaydı... Bu sözler, çerçeveletilip Sinop Valisi'nin odasına konulmuş. Valiyle konuşurken, dışarıda yağmur yağıyordu. Tavandan sızan sular, Vali'nin masasına şıp! şıp! damlıyordu... Sinop'un doğal güzelliği anlatılamaz. Sinop adının nereden geldiği kesin olarak bilinmiyor. Ancak Hitit yazıtlarına göre kent adını "Sinova" adlı Amazon kraliçesinden alır. Sinoplular, kente " S ı n a p " derler... Amazonlar, savaşçı kadınlar. Sinop kızlan da çok güzel. Söylentilere göre, Amazonlar, üremek için erkekleri Kastamonu'dan getirirlermiş. Bu söylentiden Kastamonulular, kendilerine bir övünme payı çıkaradursunlar, Amazonlar seviştikten sonra, erkeği öldürürlermiş! lşin burasmda Kastamonuluların kaşları hafıften çatılır. Amazonlar, doğan erkek çocukları da öldürürler. Sağ memelerini ise ateşle dağlarlar. Kadının sağ memesi, savaşırken ok atmasına, silah kullanmasına engel olur da ondan! Sinop kadınları, öyle bağnaz değillerdir. Denize girerler; yüzleri, başları örtülü ne değildir. Bir çok yerde olduğu gibi, erkeklerin tutuculukları yüzünden, turizmde pansiyonculuk gelişmemiştir. Bazı erkekler: Elin adamını nasıl evime alırım! diyesilermiş. Oysa, çok yerde, yerli, yabancı turizm deniz kıyısındakilerin, evlerinin bir odasını turiste vermesiyle gelişmişti. Sinop'ta turizm, öyle eski değil. Bir sağlık memuru olan "İğneci tsmail", bundan yirmi, yirmi beş yıl önce, "ÖztürkJer" adındaki turistik kuruluşu gerçekleştirmiş, ardından başkaları gelmiştir. Valiliğine atandı. Vali, aynlırken, onun zamanında yapılan Nisiköy "Tatil Köyü" de hizmete açıldı. Vali, yaptığı konuşmada, burada yüz otoluk iki tane oto parkının, 400 kişilik çay bahçesinin, yüz otuz yatak kapasiteli motelbungalov tipi konaklama yerlerinin bulunduğunu bildirdi. KarakumNisiköy Tatil Köyü, 17.000 metrekarelik bir alana kurulmuştu. Vali, "Turizm, bacasız fabrika demektir" diyor, anlatıyordu: Coğrafi konumu, tarihi ve kültürel zenginliği yanında Sinop halkı son derece sakin, saygılı ve medeni bir yapıya sahiptir... Gerçekten Sinoplular, çok ince insanlardı. Sinop'da olduğumuz sırada, birkaç gün yağmur yağdı ya, karşılaştığım kişiler: Ne aksilik! TUh! Birkaç gün denize girecektiniz, yağmur engel oldu... diyorlardı. Uzülenleri teselli etmeye çalışıyordum. Ne yapalım yani, yağmur bize göre mi yağacaktı? Halimden hoşnuttum. Yağmurlu günlerde, çekilip kitap okuyordum... ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Mustafa EKMEKÇİ Mustafa Kemal 18 Mayıs 1919'da Sinop'a çıkmak istedi, ama. Hitit yazıtlarına göre kent adını 'Sinova" adlı Amazon kraliçesinden alır. Amazonlar savaşçı kadınlardır. Amazonlar üremek için erkekleri Sinop'tan etirirlermiş. eviştikten sonra da erkeği öldürürlermiş. Sağ memelerini savaşırken ok atmasına, silah kullanmasma engel olduğu için dağlarlarmış. Doğan erkek çocukları da öldürürlermiş. Ismet Paşa, sağlığında hayıflanır: Patrikhane konusu, onun yüzünden kaldı! diye Rıza Nur'u suçlardı... İl Halk Kitaphğı'nda yirmi beş bine yakın kitap var. Ancak, kütüphanenin okurları, sadece, buraya ders çalışmaya gelen öğrenciler çoğunlukla... Hamdi Konur'la, kitaplığı dolaştıktan sonra, çimmek için Karakum'a yollandık. Hamdi Konur, 71 yaşında, sağhğını, canlıhğını da galiba yürumeye borçlu. Konur, aydınlarımız arasında, bir eğitimci, Nikitin'in "Ekonomi Politik"ini, dilimize kazandırmasıyla tanınmıştır. Ankara'da oturur; yaşamı, savaşımlarla geçmiş, şoförlük, öğretmenlik, gazetecilik yapmış. Biz Sinop'tayken "Cumhuriyef'te onun, "Mustafa Üstündağ" ile ilgili yazısı yayımlanmıştı. Karakum'da okuduk... Denizde çimdikten sonra, (ben çimmek diyorum çünkü, çok iyi yüzemem. Suyun yüzünde kahşım da, marifetimden değil), "Askerlerin yeri"ne gidip, soğuk bira içiyoruz Hamdi Bey'le... Sinop'ta günler güzel geçiyor; Sinop'ta bir, bahar yokmuş. Çocuklar, kırlarda çiçekleri, kelebekleri görmezlermiş. Bahar, bol yağmurlu geçen kışın bir uzantısıymış çünkü. Buna karşıhk, temmuz ayından ekim ayına dek, denize girilebilirmiş; Sinop'un "Akdeniz"inde, "Karadeniz"inde. Akdeniz yörelerinin tüm meyveleri yetişir Sinop'ta. Ayrıca, bir zeytin ülkesi de olabilirdi, Rumların bırakıp gittikleri zeytinler aşılansaydı... Eylül, ekim aylarına doyum olmazmış. Ancak, doğa da insanlarla güzeldir; insanlar çekip gittikten, ya da kabuklarına çekildikten sora, ne yapacaksınız doğayı? öğretmen Şükrü Aydın, "Sinop ve Turizm" adında, bir kitapçık yayımlamış, Şükrü Aydın, yapıtında "Dünyanın çok yerinde kara ve deniz vardır. Fakat kara ile denizin Sinop'taki gibi birbiriyle kaynaşıp en iyi güzelliklerini konuklanna sunan başkaca nere vardır?" diye sorar... 30 AğustosBarışGünüdür! Nazım, 30 Ağustos utkusunu dizeleriyle ne güzel dillendirir: "Saat iki otuz. Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır, Ne ağaç ne kuş sesi Ne toprak kokusu vardır. Gündüz güneşin Gece yıldızlarm altında kayalardır. Ve dünya karanlıkta daha bizim Daha yakın Daha küçük kaldığı için Ve bu vakitlerde topraktan ve yürekten evimize, aşkımıza ve kendimize dair sesler geldiği için Kayalıklarda siyah kalpaklı nöbetçi Okşayarak gülümseyen bıyığım Seyrediyordu Kocatepe'den Dünyanın en güzel karanlığını. Düşman üç saatlik yerdedir, Ve Hıdırlık tepesi olmasa Afyonkarahisar şehrinin ışıkları gözükecek. Şimali garbide güzelim dağları, Ve dağlarda tek tek ateşler yanıyor. Saat beşe beş var. Dağlar Bir yerlerde bir şeyler yanıyor. Gün ağardı ağaracak. Kokusu tütmeye başladı Anadolu toprağı uyanıyor. Ve bu anda kalbi bir şahin gibi göklere salıp Ve pırıltılar görüp Ve çok uzak Çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak Bir müthiş ve mukaddes macerada Ön safta en ön sırada Şahlanıp ölesi geliyordu insanın. Topçu evvel mülazımı Hasan'ın yaşı yirmi birdi. Kumral başını gökyüzüne çevirdi kalktı ayağa, Baktı yıldızları ağaran muazzam karanlığa.Şimdi bir hamlede o kadar büyük Öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki Bütün ömrünü ve hatırasını Ve yedi buçukluk bataryasını Ağlanacak kadar küçük buluyordu. Yüzbaşı sordu: Saat kaç? . Beş. Yarım saat sonra demek... 98.956 tüfek Ve şoför Ahmet'in üç numrolu kamyonetinden Yedi buçukluk şınayderlere, on beşlik obüslere kadar Bütün aletleriyle ve vatan uğrunda Yani toprak ve hürriyet için ölebilmek kabiliyetleriyle Birinci ve ikinci ordular baskına hazırdılar. Alacakaranlıkta, bir çınar dibinde, beygirinin yanında duran sarkık siyah bıyıklı suvari kısa çizmeleriyle atladı atına. Nurettin Eşfak baktı saatına: Beş otuz... ve başladı topçu ateşiyle ve fecirie birlikte büyük taarruz..." • • • Dün sabah, Yunanlı gazeteci Katherina'yı telefonla aradım, bulamadım, bulsaydım: Bugün bayram, sen dinlenmiyor musun? diyecektim... Her ulusun "ordu günleri" vardır. Bunlar, düşmanlık değil, "barış günleri"d\r. Babalarımız savaşmışlar ama, bize barış içinde yaşamayı öğütlemişler... Kurtuluş Savaşı'nda, Mustafa Kemal'e tutsak olan Trikopis, her Cumhuriyet Bayramımızda Atina'da, Türk Elçiliğine koşup, Atatürk'ün resmi önünde saygı duruşunda bulunurmuş. Enver Ziya Karal anlatmıştı; Venizelos Ankara'ya geldiğinde, Afet İnan onunla dans etmiş... Kaygadan sonra barış, büyüklüğün de simgesi gibidir. Barış günleri, özgürlüğün, insanlığın günleridir... f ay Dıranas ne diyor? Behçet Kemal Çağlar'ın yayımladığı "Şadırvan" dergisinin 1 nisan 1940 günlü ilk sayısında, Sinoplu ozan Ahmet Muhip Dıranas'ın Sinop'u anlatan bir yazısı da yayımlanmış. Bir yerinde şöyle diyor Dıranas: " . . . Misafir olacağım eve varmak için yıkık kale duvarlan arasından geçiyordum. Oysa ki otuz yıl önce şehrin bütün surlan sağlamdı. Biz çocuklar bir tarafından çıktık mı bu surların üstüne, bütün kasabanın etrafını fırdolayı dönerdik. Şimdi kaia kala birkaç burçla şehrin ortasına doğru düşen ve saat kulesi hizmetini gören Roma üslubunda bir kale kalmış. Daha eskiden burada Rumlar varken, gece oldu mu, surun kapıları kapanır, dışardakiler dışarda, içerdekiler içerde kalırmış. Canlı ve hareketli olan Rumlar, yanmadaya doğru olan kısımda ve kale dışındaydılar. Kenar boyunca kahveleri, çalgılı gazinoları, meyhaneleri vardı. Onlar yaşamasını Müslümanlardan daha iyi biliyorlardı. Yaz gecelerinde liman, gezi sandallan ve balıkçı kayıklannın meşaleleriyle lâle tarlasına benzerdi. Şarkılar, kahkanalar. Bütün o yangınlardan ve harp felaketlerinden sonra, hepsi bir hayal oldu..." İl Halk Kitaphğı'nda Sinop İl Halk Kitaplığı, Karakum plajlarına giderken, kenti çıkmadan sağda, deniz kıyısında. Eski adı "Rıza Nur Kitaplığı "ydı. Bazı vatandaşların yaptıkları "uyarı" üzerine, Kültür Bakanlığı, kitaphğın adını değiştirdi, kitaphk "İl Halk Kitaplığı" oldu. Hamdi Konur'la birlikte, kitaplığı dolaşmaya girdi taplığa Uğrardı... Avgerinos, şimdi Yunanistan'daymış. 1923'te kaçmış, Avgerinos'un bırakıp kaçtığı evi de Rıza Nur 1924 yılında satın almıştı. Kurtuluşun ilk yıllarında Mustafa Kemal'le birlikte çalışan Rıza Nur, milletvekilliği, Lozan Konferansı "murahhas'Mığı yaptıktan sonra, 1926 yıhnda milletvekiliyken, bırakıp Paris'e, oradan Iskenderiye'ye gitmiş, Atatürk ölünceye dek, yurt dışında kalmıştı. 1938'de Türkiye'ye döndü. 1942 yılında, Sinop İl Halk Kitaplığı'nın eski adı "Rıza Nur Kitaplığı"ydı. Yapılan "uyarı "lar üzerine adını Kültür Bakanlığı değiştirdi. ğimizde, içeride, birinin gazeteci olduğunu anladığım,çünkü boynunda fotoğraf makinesi vardı, iki kişi vardı. Türkçe çat pat konuştuklanna göre, yabancıydılar. Boynunda fotoğraf makinesi olanı, bir kâğıda "Avgerinos" yazıp, kitaphk memuruna gösterdi. Kitaphk memuru: Avgerinos'u bildim, dedi, bu evin sahibi. Buraya geldi; Sinop'ta bir ay kaldı. Sık sık ki"Tanndağ" dergisini yayımladı. Anıları ölümünden sonra, British Museum'den alınıp yayımlandı. Atatürk'le, dönemin ileri gelenleriyle ilgili ağır suçlamalarla dolu bu anılar yasaklandı. Sinop Savcılığı, kitaplıkta bulunan bazı yayınlara elkoydu. Kitaphk memuru, bunların savcılıktan bir daha geri gelmediğini söyledi. Gerici, tutucu ve "Atatürk düşmanı" bilinen Rıza Nur, sağ lığında Nihal Atsız'ı "manevi evlât" edinmiş. Rıza Nur'un ölümünden sonra, Atsız, Sinop'a gelerek, kitaphk binasıyla bazı arsalar üzerinde hak ileri sürmek istemiş, ancak bir şey elde edememiş. Rıza Nur 9 eylül 1942'de ölmüş. İl Halk Kitaphğı'nda, Rıza Nur için, "Türklük için yaşadı, öldü" diye yazıh. Kim yazıp, oraya koymuş belli değil! Avgerinos, eski evine niye gelip gidiyordu diye düşündüm. Kaçarken, bir yerlere, bir şeyler mi saklamıştı kim bilir? Yeri gelmişken, aktarayım: Rıza Nur, Lozan'da Ismet Paşa'ya yardımcı değil, zararlı olmuş. Patrikhanenin, İstanbul'da kalmasının nedeni Rıza Nur olmuş. Lord Curzon'a, bir gün Rıza Nur: Patrikhanenin Türkiye'den çıkanlması konusunda Ismet Paşa ısrarlı değil... gibisinden bir şey söyleyivermiş. O gün, asansörde karşılaştığı tsmet Paşa'ya Curzon: Bugün, demiş, benim doğum günüm; armağanımı isterim! Arkadaşınız Rıza Nur söyledi, patrikhane konusunda artık direnmeyin... Yann: Sinop hamamında bir güzel yıkandım.. Amazonlar Güneş, rüzgâr, jeotermal ve dalgadan enerji üretimi çalışmalarına başlandı ANKARA (THA) Ülkemizde petrol dışındaki yeni veya yenilenebilir enerji kaynaklarının saptanması görevi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 'nca, Elektrik Işleri Etüd Idaresi Genel Direktörlüğü'ne verildi. Ayrıca güneş, rüzgar, jeotermal, biomas dalga gibi enerji kaynaklarının değerlendirihnesi için çahşmalara başlandığı bildirildi. Etüd tdaresi Genel Direktörü Süheyl Elbir, 1973'teki krizden sonra hızla yükselen petrol fiyatlannın doğurduğu petrol şokunun ucuz ve bol enerji devrini sona erdirdiğini söyledi. Elbir, krizin dünya ekonomisindeki dengeyî bozduğunu özellikle sanayi atıhmını tamamlayamamış ve yeterli hidrokarbon kaynakları bulunmayan az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler aleyhine hızla değiştirdiğini belirterek şöyle dedi: "Sanayileşme ve nüfus artışımıza paralel olarak sürekli bir şekilde artmakta olan ulusal enerji talebinin yeterli ve güvenilir şekilde teminine dönük önlemlerin geç kalınmadan uygulama alanına konulması için Enerji Bakanlığı Genel Direktörlüğümüzü görevlendirmiştir." SORULAR/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL ÇALIŞANLARIN Zorıınlu ve ticretsiz doğum izni: İş Yasasının "Analık Halinde Çalıştırma Yasağı" başlıkh 70. maddesi de değişmiştir. "Kadın işçilerin doğumdan önce 6 ve doğumdan sonra 6 hafta olmak iızere 12 haftalık süre için çalıştırılmaları yasaktır. Ancak, bu süreler işçinin sağlık durumuna ve işin özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse artırılabilir. Bu süreler hekim raporıı ile belirtilir. tsteği halinde kadın işçiye, doğumdan sonraki 6 haftadan sonra 6 aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu sure, ücretli izin hakkının hesabında nazara alınmaz." Yasanın bu konuda getirdiğı değişiklik "isteği halinde kadın işçiye, doğumdan sonraki 6 haftadan sonra 6 aya kadar ücretsiz izin" verilmesidir. Yasanın öngördüğü bu koşulları yerine getirmeyen "doğumdan evvel ve sonraki müddetlerde gebe veya doğum yapmış kadınları çalıştıran veya ücretsiz izin vermeyen" işveren veya vekili kırkbeşbin liradan, ikiyüzyirmibeşbin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılacaktır. Karakum'da "Askerlerin yeri" Denize, çimmeye gitmek için çokluk, "Karakum"u yeğliyorduk. Belediye otobüsü her saat başında Karakum'a gider. Karakum'un az ilerisinde, "Askerlerin yeri" diye anılan, ancak halka da açık bir kumsal var. Kapkara kumu nedeniyle, "Karakum" adını buradan alır. On lira giriş parası, orada bekleyen Mehmetçiğe verildi mi, iş tamam. Mehmet, on liranın karşılığında bir de makbuz kesip veriyor. Sıcak kumlara basmak kolay değil. Üstte, askeri bir gazino var. Oradan bira, meyve suları almak; çıkıp oturmak da herkese açık. Karakum'da "Nisi Tatil Köyü"nde, özel İdare'nin yaptığı görkemli yapı, epeyce eleştirilere yol açmış. Yapı, iki yüz elli milyon liraya çıkmış. Eleştirenler, "Bu ne lüks?" diye eleştiriyorlar. "Daha sade yapılar yapılsa daha iyi olmaz mıydı?" diyenler var... IstanbuVda turizm patladı Istanbul gerçekten hareketli ve kalabalık bir turizm mevsimi yaşadı. Karadan, havadan, denizden gelen turistler eğer önceden yer ayırtmadılarsa yatacak yer bulmakta güçlük çektiler. Kendi vasıtaları ile gelenler trafiğin sıkışık olmadığı yerlerde araçlarını geceleri otel olarak kullandılar. Bazıları yanlarında getirdikleri kaniş köpekleri de kapılarına bağlayıp kendilerini beklenmedik misafirlere karşı güvenceye (!) aldılar. tstanbul'a turist akınını, "Anadolu Medeniyetleri Sergisi"ne bağlayanlar çoğunlukta. Turizmciler, "Patlamaysa bu kadar olur, tum yatakian doldurduk. Bir o kadar da geri çevirdik, yatak sayısı artmazsa turist sayısı da aynı kalır" diyorlar.. (Fotoğraf: Ali ALAKUŞ) Turistik belgeleri iptal edilen gazinolarda turistik tarife uygulaması devam ediyor Belgeleri iptal edilen gazino sahipleri, "Turist bizde yediği yemeğin parasını dolar olarak ödemiyor. Daha önce bankada bozdurduğu paraları veriyor. Onları zorla dolar veya mark vermeye nasıl zorlanz" diyorlar.. tstanbul Haber Servisi Turistik belgeleri iptal edilen gazinolara, resmen bildirimde bulunulmadığı için "Turistik fiyat" uygulaması surüyor. Belgeleri iptal edilen bazı gazinoların işletmecileri Danıştay'a başvuracaklarını belirtiyorlar. "Turistik" niteliklerini yitirdikleri saptanan ve bir sure önce belgeleri iptal edilen bazı gazino ve eğlence yerlerinde, eski fiyat uygulamasının sürdürüldüğü belirlendi. Belediye yetkihkrı, bu konudaki şikayetleri, kendilerine iptal kararlarına ilişkin belgelerin iletilmemiş olması nedeniyle, dikkate alamadıklarım belirtiyorlar. Sozkonusu iptal kararları Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürlüğü'ne de ulaşmadı. Bir süre önce, Kültür ve Turizm Bakanı tlhan Evliyaoğlu taratından bir dızi gazinonun turistik belgesinin iptal edildiği açıklanmıştı. Istanbul'da turistik belgesi iptal edilen "gazinolar ve atraksiyonlu eğlence yerleri" şunlardı: "Cumhuriyet Gazinosu, Bebek Park Gazinosu, Regine Gazinosu, Yeni Hydromel Gazinosu, Pembe Köşk Gazinosu, Copacabana Gazinosu, Çakıl Müzikhol Gazinosu, Bebek Aşiyan Gazinosu, Deniz Gazinosu, Hisar Gazinosu, Beyaz Saray Gazinosu, Caddebostan Gazinosu, Klüp Reşat, Elize Gazinosu, Olimpia Gazinosu, Şanzelize, Taksim Belediye Gazinosu. Istanbul'da 17 gazinonun turistik belgelerinin iptal edilmesi, çeşitli tepkilere yol açtı. İptal kararı kapsamına girmeyen bazı gazino işletmecileri, "karar yerindedir, önıine gelen turistik belge alıyordu," şeklinde konuşurken, belgesi iptal edilen gazinoların işletmecilerinden bazıları da, "Danıştay'a başvuracaklannı" belirttiler. Işletmeciler, yılda 100 bin dolar bozdurma zorunluluğunun getirilmesini eleştirerek, "Turist İstanbul'a geldiğinde parasını oteide, alışverişte veya bankada bozduruyor. Bizde nihayet bir yemek yiyiyor," şeklinde konuşuyorlar. Kültür ve Turizm Bakanlığı Istanbul Bölge Müdürlüğü'ne göre, turistik belgesi iptal edilen işletmelerin, bakanhkla ilişkisi kesilecek. Bu kuruluşlar isterlerse Belediye tarifeleri uzerinden faaliyetlerini sürdürebilecekler. Yılda 100 bin dolar bozdurma koşulunu yerine getirebilenler, turistik işletme belgesi almak için yeniden başvurabilecekler. Ancak, bu kuruluşlar "bir önceki yılda" 100 bin dolar bozdurmuş olmakla yukumlu kılındıklarından, en az bir yıl "turistik faaliyet" gösteremeyecekler. 3O. yılında; ELEKTRONİK MAKİNEkERLE DAKTILOGRAFI EGITIMI BEYAZIT: Mithatpaşa Cad. 14 Tel:522 21 06 BEYOĞLU: İstiklal Cad. 87/7 Tel.144 90 11 KADIKÖY: Altıyol, Kuşdili Cad 8.Tel: 336 11 50 14 Dünya Rekoru, 23 Dünya Şampinyonluğu, 26.331 rriezunu ile ve gibi yenilikleriyle en iyi dileklerini sunar. Muzaffer Yüzgeç'in açıklamaları... Sinop Valisi Muzaffer Viizgeç, biz oradayken Nevşehir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle