25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER başladı işte, uluslararası bir olaydı bu. Oerçekte bütün insanlığa yönelik yeni bir amaç taşımayan bir savaşım, tarihsel anlamına kavuşamaz. Büyük Taarruz, yalnızca ülkenin "harimi ismetine" girmiş bir düşmana karşı değil, bütün bir emperyalist ve kapitalist dünyaya karşı başlatılmıştı. Olaylara sonradan konan türden bir yorum değildir bu; Mustafa Kemal, Anadolu halkını, bu halkın adı olan " T ü r k " adı altında birleştirip kurtuluşa hazırlarken, düşmanın kimler olduğunu açık seçik dile getiriyordu. Bir yarı sömürge durumuna getirilmiş ülkenin gerçek sahiplerine düşen ilk görev, kapitalizmi ve emperyalizmi yenmekti. Burada anlamı dirençle ortaya çıkarılacak önemli gerçek, ulusal kurtuluş ülküsünün taşıdığı bu insansal ve çağdaş amaçtır, bir "kumandan"ı aşan bir amaç. Mustafa Kemal, I. Dtinya Savaşı'nda yenik düşmüş olan ülkesini değil yalnız, bütün savaşlan çıkaran emperyalizmin egemenliğindeki "mazlum milletleri" kurtarmak için bayrak açmıştı. Kurtuluş Savaşı'mn bütün dünya için yeni olan anlamı budur. "Yarın güneşin doğacağını nasıl büiyorsam, bütün mazlum milletlerin kurtuluşuna da Öyle inanıyorum" diyor. Ulusal kurtuluş savaşlan tarihte böyle 1922 yıhnın 26 ağustos günü başlayan büyük taarruz, kurulacak ulusal devletin temeli olmuştur. Bu bakımdan büyük bir devrimci nitelik taşır. Kimilerinin sandığı gibi, Kurtuluş Savaşı böyle bir devrim için fırsat yaratmış değildi, devrimci öz ile o savaş içiçeydi. Başka türlü söylemek gerekirse, değişen dünya, Türk halkını, benliğine kavuşma süreci içine sokmuştu. Mustafa Kemal bu bilinci temsil eder. Türk halkı kendi devletini kuracak, yurdunun sınırlarını çizecek, dilini ve kültürünü topluma egemen kılacak, antikapitalist ve antiemperyalist dünyada barışçı ve uygar yerini alacaktır. Demek daha Anadolu yabancı orduların işgali altına düşmeden sezgisi doğmuş bulunan bir tarihsel oluşum adım adım gerçekleşmektedir. Bu bakımdan Kurtuluş Savaşı, bir ihtilâlin belli bir aşamasıdır. Nitekim savaş kazanıldıktan sonra amaca varıldığı doygunluğu uysmmaz toplumda. Emperyalist güçlerle birlikte çağdışı tstanbul devleti de yenik düşmüştür. Ikisi de çekilip gideceklerdir. Bu durumda bir beklentinin daha boşa çıktığını görüyoruz: Altı yüz yıllık Osmanlı başkenti, artık yeni TUrkiye'nin bir ilidir sadece, hiç bir ayncalığı kalmamıştır. îç sömürgenlerin, işbirlikçilerin yuvası yıkılmıştır. Kimilerinin beklediği gibi, yengin komutan tstanbul'a gelip* yerleşmez. Çünkü o bir sürgündü ve bütün nitemlerini bırakıp, sadece halkına güvenerek sürşünde örgütlemişti savaşımını; 5yle ise Anadolu artık bir sürgün /eri olmaktan çıkanlmah, gerçek adım almalı idi: Yurt. Bütün Türkiye Türk ulusunun yurdu idi artık. "Cumhuriyet" bir buluş, bir yeğleme değil, zorunlu ve doğal bir sonuçtur. Yurdunu kurtaran halk, kendi devletini kurmalıydı. Atatürk'ün, Gençliğe Sesleniş'inde "Türk istiklâl ve Cumhuriyetini..." diyerek, yeni devleti bağımsızlık ilkesi ile eşit değerde saydığını göstermesi, bağımlı bir devletin olamayacağını değil yalnız, halkın sahiplenmediği bir devletin bağımsız kalamayacağını da tanıtlar. Atatürk için deneylenmiş bir gerçekti bu; Osmanlı devleti halkı yoksadığı, hiçlediği için bağımsızlığını da yitirmişti. Bir efendi idi o, halk ise kölesi. Halk, ancak ulus olduktan sonra devletini kurabilir ve onun bağımsızlığını koruyabilir. 30 ağustos'ta utkuya varacak Büyük Taarruzun anlamı, işte bu açılardan bakıldığında, tarihimizdeki öteki savaşlardan ayrılır. Kurtuluş savaşları dönemini açması ile insansal değerini kanıtlamis gerçek bir ulusal savaştır bağımsızlık savaşımız. Atatürk'ün "Bağımsızlık benim karakterimdir" sözünü, bireyden topluma doğru yorumlamak yerine, bunun tersi bir yaklaşımla değerlendirmek daha doğru olur kanısındayım. Başka bir deyişle, Atatürk, özünde bulunan bağımsız yaşama karakterinden ötürü değil, bireyin ancak bağımsız bir toplumda bağımsızlığın bilincine varabileceği inanışı içinde örgütlemiştir bağımsızlık savaşım. Bir toplumun kimi zaman anlatımını bulamamış özlem ve gereksemeleri, bir gün gelir, bir bireyin karakterinde somutlaşabilir; burada karşılaşılan mutlu durum, bireytoplum birliğinin diyalektiğidir. Atatürk, bağımsızlığını yitirmiş bir toplumda yaşamanın, birey için bağımsızlık karakterine umut bırakmayacağını söylemek istiyordu o sözü ile. Benzeri durum, kuşkusuz, özgürlük sorunu ele alındığında da doğrudur. Özgürlüğü kaldırılmış bir toplumda, hiç bir birey karakterini özgür bulamayacağı gibi, bireyler için uygarca yaşamın gereği olan özgürlüklerin yok edildiği yerde, toplumun özgür olduğundan söz edilemez. Bağımsızlık için de, özgürlük için de, başvurulacak inandıncı ölçek, bu kavramlann kurakterlerde yer edip etmediğidir. 26 AĞUSTOS 1983 Büyük Taarrıız MELİH CEVDET ANDAY 1922 yıhnın 26 ağustos günü, Kurtuluş Savaşımızda Büyük Taarruz'un başladığı gündür. Bu taarruz, beş gün sonra, Dumlupınar çevresinde kümelenmiş beş tümenlik Yunan kuvveti'nin yok edilmesiyle başanya ulaşır ki, Başkumandan Mustafa Kemal Paşa tarafından yönetildiği için Başkumandanlık Meydan Muharebesi adı ile anılır. Işte Mustafa Kemal'e, sadece "Kumandan" diyenler onu bu büyük utkunun dışına taşırmaktan dirençle sakınanlardır. Onlara göre, Mustafa Kemal, "Vatan Kurtaran Aslan"dır, o kadar. Ancak Başkumandanlık Meydan Muharebesi, ondan öncesi ve ondan sonrası bilinmeden gereğince değerlendirilemez. Evet, dâhiyane yönetilen bu savaşla yurdumuz düşmanların istilasından kurtarılmıştır; ama bununla yetinilecek olursa, yurdumuzun nasıl ve niçin istilâ edildiği, devlet biçiminin bu utkudan sonra ne gibi ilkelere dayarçılarak değiştirildiği soruları yanıtsız kahr. Kimilerince, açılması istenmeyen bir konudur bu; utku yatsınamayacağına göre ona karşı gelinmez, ama saltanatın ve hilâfetin kaldırılması, Kurtuluş'tan sonra bir dizi devrimlerin gerçekleştirilmesi eleştiri konusu edinildiğine bakılırsa, bunlar, Kurtuluş Savaşı'nı öncesinden ve sonrasından soyutlamayı amaç edinmiş kimselerdir. Oysa Kurtuluş Savaşı'mn Ba$komutanı Mustafa Kemal Paşa, o zamanki Istanbul hükümetınin bir generali değildi; tam tersine, lstanbul hükümetince idama yargılanmış bir hain, bir haydut, bir komünistti. Demek onu Başkomutan yapan, başka bir bilinç ve başka bir Ulküsel amaç vardı. Işte, Kurtuluş Savaşı'nı ve onun büyük komutanmı, bu yeni bilinçten ve bu yeni ülküsel amaçtan soyutlamak, bu nedenle olanaksızdır. "Kumandanı rahat bırakm!" diyenler, Türkiye'nin bu tarihsel değişimini görmek istemeyenlerdir ya da bu değişimin karşısında yer alanlardır. Ne yaparsınız ki, Kurtuluş Savaşı, Osmanlı Devletinin değil, Türk ulusunun utkusudur; öyle ki, bu devlet ulusumuzun bağımsızlık ülküsü karşısında yabancı düşmanla elele vermiş bulunuyordu. Kendilerini Osmanlı uyruğu sayanlar ise, ulusumuzun adı ile bağdaşamayanlardır, çünkü bu ad ilk kez siyasal bir nitelikle karşılanna dikiliyordu. SINIRLI SORUMLU BİLECİK KÜÇÜK SANAYİ SİTESİ YAPI KOOPERATtFİ BAŞKANLIĞINDAN Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının kısmi kredi desteği ile yürütücü kuruluş olan kooperatifimizin sorumluluğu altında yapılacak olan 97 adet işyeri ve sosyal tesislerinden müteşekkil Küçük Sanayi Sitesi İnşaatı Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları ve 8/2574 sayılı kararnameye tabi olmamak kaydıyla ve kapalı zarf usulü ile ihaleye çıkarılmıştır. 1. İhale 23.9.1983 günü saat 15.00'de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nda yapılacaktır. 2. Söz konusu işin 1983 yılı birim fiyatlarına göre birinci keşif bedeli 337.118.000 TL.'sı limit içi geçici teminatı 10.113.540.TL.'sıdır. 3. thaleye katılmak isteyen iştirakçiler ihale dosyasını yürütücü kuruluşumuzun Atatürk Bulvarı Birlik İş Hanı No: 208 adresinden 20.000. TL.'sı ve makbuz karşılığında temin edebilirler. 4. Yeterlik belgesi alabilmek için iştirakçilerin ihale dosyasında belirtilen şartların yanı sıra en az işin keşif bedeli kadar (B) grubu müteahhitlik karnesinin aslını veya noter tasdikli suretini ibraz etmesi gerekrnektedir. 5. İhaleye katılmak isteyen iştirakçilerin, yeterlik belgesi başvuru dosyalannı içindeki evrakları belirten dizi pusulasında ihtiva edecek şekilde en geç 9.9.1983 günü mesai saaıi sonuna kadar yürütücü kuruluşumuza firmayı temsile yetkilî şahısca imzalı pullu dilekçe ile teslim etmeleri gerekmektedir. 6. Yeterlik belgeleri 21.9.1983 gününden itibaren yürütücü kuruluşumuz tarafından verilecektir. 7. thaleye katılacak iştirakçilerin eksiltme şartnamesinde mevcut açıklamaya göre hazırlayacakları teklif mektuplarını 23.9.1983 günü saat 14.00'e kadar Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın A. Blok 2, Kat 211 No'lu odasında toplanacak ihale komisyonu başkanhğına teslim etmiş olmaları gerekmektedir. 8. Söz konusu ihale 2490 sayılı kanuna tabi olmayıp, komisyon yeterlik belgesi verip vermemekte ve ihaleyi yapıp yapmamakta, ertelemekte veya diiediğine vermekte serbesttir. 9. Postadaki vaki gecikmeler ve telgrafla yapılan başvurular kabul edilmez. Keyfiyet ilan olunur. Not: Yeterlik belgeleri ve ihale ile ilgili olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na hiçbir başvuruda bulunulmayacaktır. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL SAGLIK 26 Ağustos: Bir Başlangıç... Karaisalı İmdat Çavuşun birliği Akşehir'den kalkıp Kocatepe'ye doğru yürüyüşe geçmiştir. Düşman görmesin diye yalnız geceleri yürümüşler, gündüzleri ağaç altlannda gizlenmişlerdir. Şöyle anlatır İmdat Çavuş: "Geldik 25 Ağustos gecesi, gizli gizli Kocatepe eteklerine dizildik. İlkönce, topcu karşı tepeleri dövecek, tepelerde düşman kınlınca biz de Allah Allah deyip Yunanlıların dikenli çitlerine saldıracağız ki yok etmecesine. Karşıda tepeler duruyor. Tınaztepe, Kalecik Sivrisi, Çiğiltepe. Gece devrildi. Uzaklardan, bir dereden seher bülbülleri ötmeye başladı. Söğüt yaprakları hışladı, ortalık söğüt yaprağı koktu. Tanyeri, batıda, yeşil elma ışıyor. Sesyok, sedayok. Soluğumuzu kesmişiz, Çobanlar istasyonundan atılacak işaret topunun gümbürtüsünü bekliyoruz." 26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe'dedir Mustafa Kemal.. Sabah saat 5.30 da topcu ateşiyle Türk saldırısı başlar. Atatürk 'Söylev'de büyük olayı şöyle anlatır: "Efendiler, 26, 27 Ağustos günlerinde, yani iki gün zarfında düşmanın Karahisar'ın cenubunda 50 ve şarkında 20, 30 kilometre imtidadında bulunan müstahkem cephelerini düşürdük. Mağlup olan düşman ordusu kuvvayı külliyesini 30 Ağustos'a kadar Aslıhanlar civarında ihata ettik. 30 Ağustos'ta icra ettiğimiz muharebe neticesinde düşman kuvayi asliyesini imha ve esir ettik. Düşman ordusu Başkumandanlığını ifa eden General Trikupis de üsera meyanına dahil oldu. Demek ki, tasavvur ettiğimiz neticei katiye beş günde alınmış oldu." 26 Ağustos 'son'un başlangıcıdir. Mustafa Kemal'in "Askerler, ilk hedefiniz Akdeniz'dir" buyruğu ile Türkiye'nin düşmandan temizlendiği günün müjdecisi bir tarih yaprağı.. İşte bugün böyle bir tarihsel olayın yıldönümündeyiz. 1922'den 1983'e, îam 61 yıl! Benim kuşağımın, yaşama gözlerini açtığt günler.. Tam bağımsız, içte ve dışta güçlü, kendine güveni olan, dosta düsmana karşı dirençli, inançlı bir ulusun bireyleriydik biz... Hep yazmışımdır, biz 'büyük bir ulus'un 'büyük bir devlet'in yurttaşları olduğumuzu bilirdik. Zaferler kazanmıştık, gericiliği, bilgisizliği yenmiş, hertürlü düşmanlığı ezmiştik. Çağırrıza yakışan bir toplum, bir uygarlık kurmak özlemiyle yarmlara koşan bir kuşak... Geçmişi anımsamak acı veriyor. 15 milyon 'genç' insanın yaşadığı, nice savaşlardan çıkmış, kadrolan yetersiz, parasız, sanayileşmemiş bir ülkeydik, ama güçlüydük. Şimdi elli milyona vardık, ama Batı uygarlığına ulaşma, hatta onu aşma evrelerinin neresindeyiz? Otuz yıldan beri 'demokrasi'yi bir türlü kurup yerleştiremedik. Bu kadarı yetmez mi? 26 Ağustos 1922 sabahı başlayan saldırı, tüm düşmanlara karşı yapılıyordu, yalnız Yunan ordusunadeğil.. Yunanlılar bir araçtı. Emperyalist güçlerin kullandığı çirkin bir araç. Ama gerçek düşmanlarımız Yunanlıların ardındaydı; onlardan da beterdi, onlardan da tehlikeli ve korkunçtu. Düşmanı cephede yenersiniz, ama 'iç'te yaşayan düşman güçleri ortadan kaldırmak çok daha büyük çaba ister. Demokrasi, uygarlık, kültür; hepsi, 'insanca' bir toplumun oluşmasında büyük katkıları olan değerlerdir. Bir bütündür bunlar. Atatürk devrimi bu bütünü kurmaya yönelikti. Bu yolda görev yapma buyruğunu da O verdi bize... O gün bugün gerçek Atatürkçüler bu yolda savaşım veriyorlar... OKURLARIMA: Bugün, üç aylık bir cezayı çekmek üzere cezaevine giriyorum. Bu süre içinde yazılarımı sürdürmek istiyorum. Okuıiarımdan büsbütün aynlmamak için... Anayasa taslağı üzerine yazdığım 'Yurttaş Olarak Görevimiz' başlıklı yazımdan ötürü Sıkıyönetim Mahkemesince 3 ay hapse mahkum edildiğimi biliyorsunuz. Yargttay'a başvurma hakkım olmadığı; bu hakka sahip olan ist. Sıkıyönetim Komutanı ve Milli Savunma Bakanı da bu hakkı kullanmadıkları için, ceza kesinleşti. 70 sayılı MGK karannın kaldırılması ile cezamın infaz edilmesine olanak bulunmadığı görüşü ki Ceza Yasamızın 2. Maddesine dayanıyor Mahkemece kabul edilmedi. Askeri Yargıtay'a bu konuda yaptığımız başvuru da henüz yanıtlanmadı. Bugünden itibaren 26 Ağustos1 tan 26 Kasım 1983'e kadar üç ay süreli bir hapis cezasını çekmeye başlıyorum. Elimden geldiği, yasaların uygun gördüğü ölçüde, yazılarımı aksatmadan sürdürmeye çalışacağım. Değerli okurlarıma durumu açıklamayı bir görev bildim. Biyoritmik olaylar yaşamıınızı etkiliyor Son yıllarda "biyoritm" sözü çok ediliyor. Bu sözcükle anlatılmak istenen nedir? Ritm (Türkçe sözlükte yazılışı ritim), "düzenli aralıklarta yinelenen" demek. "Biyoritm" de, sözcük anlamıyla, "yaşamın düzenli aralıklarla yinelcnen olayları" demek oluyor. Doğada ve insanda birçok "biyoritmik" olayla karşılaşıyoruz. Gerek doğadaki, gerekse insandaki biyoritmik olayların hepsi de, değişik ölçülerde, değişik biçimlerde insanları etkiliyor. Doğanın ritimlerinin başında gecegündüz geliyor. Geceyle gündüzü birbirinden ayıran bir uyarıcı vardır: Işık. tnsan, genel olarak gece uyur, gündüz de uyanıktır. Doğanın bu ritmine hayvanlar da uyar. Onlar da gece uyurlar, gündüz de uyanıktırlar. Hayvanlar için belirleyici öge, güneşin batması, gecenin başlamasıdır. tnsanlarsa, gece olur olmaz uyumazlar. Çünkü, yapay ışıkla ortamı aydınlatmışîardır. Ama, insanlar arasında da fark vardır. Bazı insanlar gece erken yatma, sabah da erken kalkma eğilimindedirler. Bazılan da, geç yatıp geç kalkma eğilimindedirler. YONETEN ERDAL ATABEK Uyearlığın geuşmesinde yeni evrelere girilince, belki de insanların "biyoritimleri" bütün seçimlerinde rol oynayacak. İş saatlerinin düzenlenmesinden, eş seçimine kadar bütün "sosyal" olaylarda, "biyolojik" gerçekler daha fazla rol oynayacak. Bugün "sosyal" düzenlere baskın görünüyor. ki verimi bir ölçiide de olsa insan düzenleyebilir. Biyoritmin bilinmesi, bu alanda yardımcı olur. Bugün, bunlar fantezi gibi görünüyor. Ama, uygarlığın gelişmesinde yeni evrelere girilince, belki de insanların "biyoritimleri" bütün seçmelerinde rol oynayacak. İş saatlerinin düzenlenmesinden, eş seçimine kadar bütün "sosyal" olaylarda, "biyolojik" gerçekler daha fazla r o l oynayacak. Bugün, "sosyal" düzenlemeler "biyolojik" düzenlere baskın görünüyor. İnsanlar sosyal yaşamın gerçeklerine uymak için kendilerini zorluyorlar. Bunun da birtakım olumsuz etkileri oluyor. İlerde, biyolojik gerçeklere daha fazla ğal "biyoritimlerinden" fazla uzaklaşmamalarının daha iyi olduğu belirtiliyor. Sağhk üzerindeki etkileri "Biyoritmin" sağhk üzerindeki etkileri neler? H o r m o n salgılanmasında gecegündüz ritminin önemli rolü bulunduğu anlaşılmıştır. ACTH ve kortison dediğimiz, hipofiz ve böbreküstü bezlerinin salgıladığı hormonların düzeylerinde gecegündüz ritmi rol oynamaktadır. Bu hormonların salgılanması, genel olarak gece uyuduktan sonra en düşük değerde olmakta, sabah uyanınca da en yüksek değere ulaşmaktadır. Hormonların salgılanması, vücut metabolizmasının yavaşlaması, hızlanması üzerinde gecegündüz ritminin oynadığı rolün önemi, her gün daha iyi anlaşılmaktadır. Nabız sayısının, kan basıncının, beden ısısının, kalp atımı sıkhğının, karaciğer çalışmasının, şeker metabolizmasının gecegündüz ritminden etkilendiği bilinmektedir. Uzun süreler gece çalışıp gündüz uyuyanlarda, hormonların, elektrolitlerin, bazı karaciğer işlevi ürünlerinin normal ritimlerinin değiştiği gözlenmiştir. Bazı romatizmal hastalıklarda (romatoit artritlilerde), sabah saatlerinde yapılan muayenelerde hastalığın ağrılı ve belirgin olduğu, öğleden sonra yapılan muayenelerde ise, hastanın ağnsız ve oldukça normal göründüğü, bu nedenle de tanılar arasında farklar bulunduğu gözlemlenmiştir. Bu konuda ilerleyen araştırmalar elbette, çok ilginç etkileri daha iyi açıklayacaktır. Normal fizyolojik olayların yanısıra, hastalıkların da gerek tanısında, gerekse tedavisinde "biyoritmin" taşıdığı önem daha iyi anlaşılacaktır. Bu konunun, geleceğin önemli konuları arasında yer alacağından bugünden hiçbir kuşku kalmamıştır. Organizma, "biyoritmi" nasıl öğreniyor? PERAKENDECI PANELI İSTANBUL VE İZMİR NUMUNE 200BAKKAL Bakkallarda satılan 114 mal türtt her ay izlenmektedir. Mal grubunun bakkallarda bulunup bulunmadığı ve fıyatlan saptanır. Her ay aşağıdaki piyasa bilgileri üye firmalara sunulur. 1. Bakkallann yüzde kaçında malınız bulunuyor? 2. Perakende ve ortalama fîyatlar nelerdir? 3. Bakkallarda satış yeri reklamlan var mı? Üye fırmalar panelden pazarlama ve dağıtım dunımlan hakkında aylık bilgi edinirler. Bakkal Paneli perakende piyasayı izlemek için etkin bir pazarlama aracıdır. llgilenenler 145 66 47 den etraflı bilgi alabilirler. PEVA İstiklâl Cad. Imam Sk. 1/4 Beyoğlulstanbul TÜRKİYE KÖMÜR İŞLETMELERİ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Merkezi Mardin/Cizre'de bulunan Guneydoğu Anadolu Asfaltit ve Linyitleri Işletmesi Muessesesi'nde münhal bulunan aşağıda belirtilen kadrolara mülakatla açıktan veya naklen eleman alınacaktır. Adaylarda aıanan şartlar: 1 657 sayılı yasanın 48. maddesindeki Devlet Memuru olabilme şartlarına haiz olmaları, 2 1 ve 2. dereceli kadrolara atanacakların 12 yıl, 3 ve 4. dereceli kadrolara atanacakların ise 9 yıl 160 sayılı kanunun 4. maddesine tabi kurumlarda çalışmış olmaları, 3 Muessese Müdur Yardımcılığı ile Bolge Müdürluğu ve Teknik Hizmetler Sınıflı kadrolara atanacakların Maden, Makina, Elektrik ve tnşaat Yüksek Mühendisi veya Mühendisi olmalan, 4 Genel Idare Hizmetleri Sınıflı kadrolara atanacakların Siyasal Bilgiler, Iktisat, Hukuk ve lşletme Fakülteleri ile bunların muadili yüksek okul mezunu olmalan, Adayların 15 Eylul 1983 günu akşamma kadar ozgeçmişleriyle birlikte Genel Müdurluğümüz Personel ve Sosyal lşler Dairesi Başkanlığı'na dilekçe ile başvurmalan gerekmektedir. NOT: Atanacaklara lojman tahsis edilecektir. KADRONUN ÜNVAN1 Muessese Müdür Yardımcısı Bölge Mudüru (ŞırnakSilopi) Bölge Müdur Yardımcısı Bölge Mudur Yardımcısı Hukuk Müşaviri tstihsal Şube Mıidürü Teknik Muamelat ve Istalistik Şube Müdürü Materyal ve Mekanizasyon Şube Müdüru Etüd Tesis Şube Müdürü İnşaat Şube Müduru Işguvenliği ve İşçi Sağlıgı Şube Mudüru Personel ve Sosyal lşler Şube Müdürü Muhasebe Şube Müdürü Ticaret Şube Müdürü ldari ve Resmi lşler Şube Müdürü Personel ve Sosyal lşler Şube Müdür Yardımcısı Muhasebe Şube Müdür Yardımcısı Ticaret Şube Müdür Yardımcısı Sınıfı GİH. GİH. TH. GtH. GİHJ "Esref saati" Geç yatıp geç kalkma eğiliminde olanlara "baykuş", erken yatıp erken kalkma eğiliminde olanlara "tarlakuşu" nitelikleri yakıştırılır. Doğanın bu ritmine, böyle bir eğilimle karşılık verme, insan yaşamını nasıl etkiler? Bu konuda incelemeler sürmektedir. Ama, hepimiz biliriz ki, kendimize özgü bir "eşref saatimiz" vardır. Bazı saatlerde daha keyifliyizdir, daha iyi çalışırız, daha verimliyizdir, ya*şam neşemiz daha canlıdır. İşte, erken yatıp erken kalkma eğiliminde olanların eşref saati, genel olarak günün ilk yarısındadır. Geç yatıp geç kalkma eğiliminde olanların eşref saati ise genel olarak günün ikinci yarısındadır. "Tariakuşlan " , sabahları daha canlı, daha keyifli, daha verimlidirler. "Baykuşlar" ise, sabahları "kafalannı pek toparlayamazlar", kendilerine gelmeleri için bir sürenin geçmesi geTekir. Akşamüstüne doğru ise canlanırlar, gece onlar için ayrı bir keyif taşır. Oturmak için, konuşmak için arkadaş ararlar. Bu doğal ritme karşı insanların verdiği karşılık, yapılan işte, çalışma veriminde, eşler arasındaki uyumda görünmeyen, çok önemli roller oynar. "Gecegündüz "biyoritminin" bilinmesinin önemi var mı? Elbette var. Hem de büyük önemi var. Kendi "biyoritmini" bilen bir insan, çalışma saatlerindeki verimliliği buna göre "ayarlayabilir". Kendini gereksiz yere zorlamak yerine, organizmasının canlılığanı yaptığı işle uyum haline getirebilir. Kuşkusuz, çalışma saatlerini düzenlemek çoğu kez kendi elimizde değildir. Ama, bu çalışma saatleri içinde Evlilikte de önemli Eşlerin, insanların birbirini anlamasında da "biyoritmin" bilinmesinin önemi vardır. Geç yatıp geç kalkan bir 'baykuş'la, erken yatıp erken kalkan bir "tariakuşu"nun evliliğinde, "eşref saaf'ler birbiriyle çakışmayabilir. Bir süre sonra ikisinde de bazı "düzeltmeler" olursa da, genel olarak birinin "çok canlı" olduğu saatlerde, diğeri canlılı Derecesi 1 1 2 2 2 2 Adet 2 2 2 2 1 1 1 Geç yatıp geç kalkma eğiliminde : olanlara "baykıt$'\ erken yatıp erken kalkma eğiliminde olanlara ii tarlakuşu"'> nitelikleri yakıştırthr. Tarlakuşlan sabahları daha vanlı, daha keyifli, daha verimlidirler. Baykuşlar ise sabahları kafalarını pek toparlayamazlar. Aksamüstüne doğru ise vanlanırlar. Gece onlar için ayrı bir keyif taşır. Oturmak için, konuşmak için arkadaş ararlar. ğını yitirmiş, dinlenmeye hazırlanmaktadır. Ya da, birinin "çok canlı" olduğu saatlerde diğeri henüz "eşref saatini" yakalayamamıştır. Bu basit gibi görünen olay, gündelik yaşamımızdaki pek çok konuyu etkilemektedir. Birbirini anlamaktan cinsel isteğe kadar pek çok konudaki anlaşmalar ya da anlaşmazlıklarda bu uyumun payı olduğu gerçeği, giderek daha önem kazanmaktadır. Eşlerin bu durumu bilmeleri, birbirlerine daha anlayışlı davranmalarına yol açar. Peki, şimdi ne yapalım? İşimizi seçerken ya da eşimizi secerken "biyoritmini" de mi araştıracagız? TH. TH. TH. TH. TH. TH. GİH. GlH. GİH. GlH. GlH. GlH. GlH. 3 3 3 3 4 4 4 2 2 3 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 SÖGÜT JANDARMA ULAŞTIRMA ER EĞİTİM ALAY KOMUTANL1ĞI SATINALMA KOMİSYONU BAŞKANLIĞINDAN Alayımız ilııiyacı olan (II) Onbir kaiem Yiyecek Maddesı 2490 sayılı Artırma Eksiltme ve Ihale Kanunu'nun 31'iıui maddesı geu pi'ıcc kapalı zarf usulu ile satın ahnacaktır. Buna ait şartname ve evsaf J. Ulaş. Er. Eğı. Alayı Salınalma Ko misyon Başkanlığından görülebiliı. isleklilerin teklif mekıuplan ile birlikte istenilen belgeleri ihale gun ve saatinden en az bir saat önte SÖĞÜT Asb. Gazinosu'nda toplanacak olan Komisyonumuza vermiş olmalan; postada vaki olacak gecikmelerin kabul edilmeyeceği ilan olunur. Cinsi 11 kalem yiyecck maddesi Muhammen bedeli (TL.) 8.5OO.OOO Gecici leminatı (TL.) 255.000 İhale gün ve saali 22 Eylül 1983 Perşembe günü saat 15.30'da Bu da doğanın sırlarından birisi. Ancak, fizik doğanın değişimi ile ilgili bilgiler ilk hücreleşme başlangıcından beri canlılaönem verilir duruma gelince, ra yansımıştır. Bunun hücre işi sosyal olaylarda bu gerçekler de moleküler düzeyde olması dodikkate alınacak. ğaldır. Hücreler içindeki uzun protein zincirlerinde bu bilgileAma, bugünden bunları bil rin depolandığı, anılaştığı anlamek yararlı. Gece çalışıp gündüz şılmaktadır. Hücre içindeki uyuyanlar üzerinde yapılan araş RNA (Ribonükleik asit) ve tırmalar, doğal "biyoritmi"ni DNA'nın (desoksiribonükleik zorlayan insanlarda bazi olum asit), fizik doğadaki ritmik desuzluklann olduğunu gösteriyor. ğişimleri aldığı, kaydettiği, Gece çalışan, bu nedenle de gün anımsadığı anlaşılmaktadır. Bu düz uyumak zorunda kalan in da, canlıların doğaya uyumlarısanlar, kendilerini "güç toparlı nın taşıdığı önemi belirtmekteyor", kendilerini "başka bir dir. dünyada yaşıyormuş" gibi duyuyorlar. Bu nedenle.de, sürek Gecegündüz ritminden başka İi "gece çalışmak" önerilmiyor. 'biyoritim" olayları da var mı? En azından daha kısa "gece var Elbette var. Bunları da görediyalan" yoluyla, insanların do ceğiz. Basın: 23505 TURK RESSAMLARINA AİT. MARK H0TEL475OO MARMARİS RESIM A'l IKIIR M|M n » n Kurtuluş Cad. 191 Kurtuluş^ST. Tel: 1404 783 VEFATLAR tÇİN Yurtiçi, Yurtdışı, cenaze nakledilir. Cenaze ilaçlama, malzeme, tabut, bütün işlemler hassasiyet ve süratle yapılır. TEŞEKKUR Zorunlu nedenlerle uzakta bulunduğum bir sırada kaybettiğim sevgili babam emekli öğretmen ILAN tstanbul 3'iincii fcra Tetkik Mercii Hâkimliği'nden Dosya No: 1983 / 1193 Hakimliğimize, Konkordato teklifinde bulunan Ortabahçe Cad. No: 13 Beşiktaş/İST. adresinde Fikret Erdem "GÜNEŞ GtYİM" hakkında 21.6.1983 tarihinden başlamak uzere verilen İKİ AYLIK KONKORDATO MÜHLETİ, 19.8.1983 tarih ve 1983/11931195 karar say.lı kararla 21.8.1983 tarihinden itibaren iki ay daha uzatılmıştır. Keyfiyet ilan olunur. 24.8.1983 Basın: 9234 yarımpansıyon ILAN TfKt OTEL 36500 tst. 1. Sulh Hukuk Hakimliğinden 983/546 Hastalığı sebebiyle Suzan Uğurluoğlu'na halen Laleli, Şair Haşmet Sokak No: 35/2 adresinde ikamet eden oğlu Mehmet Bülent Kocamaz mahkememizce 22.8.1983 tarihinde vasi tayin edilmiştir. İlan olunur. 23.8.1983 Basm: 9218 • Işık Mühendislik Yüksek Oku lu İnşaat Bölümü okul bitirm belgesini zayi ettim. Geçersizdiı MEHMET HAKKI DARE?\ DEi.t Tel.: 147 20 06 140 68 86 Işletmede ayrıca 18 ambulans mevcuttur. Cenaze ilanlanndan hizmet bedeli ahnmaz, acı günlerinizi paylaşır, günün her saatinde emrinizdeyiz. İSLÂM CENAZE İŞLERİ İHSAN ÖZDEMİR'i son yolculuğunda yalnız bırakmayan dostlara ve yakınlara en içten sevgi, saygı ve teşekkürler. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR ALAHVA ttUAPPÜI 0M12Û5OO DATÇA AKTUR VILLALARI 55o6b KİRAUK Çiftehavuzlar Cemil Topuzlu Caddesinin deniz tarafında bir yıllığına kiralık ev. Tel.: 147 78 05 10 Gun 9 Gece Her Cunu Ktsın Harekei Fıyaılanmıu oıel ntobus + İKramtar * Rehbtrtnıı + Servıs ve Vefgıler dahıldır Barbaros Bulvarı .15'5 U11074İ6I8226 1612281 Kadıkoy Abtnlıu i37 öi 07 A Basın:22462
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle