19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet TAKVİM 26 Ağustos 1983 lmsak: 5.28 Güneş: 7.18 Öğle: 14.16 Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Nadir Nadi, • Genel Yayın Müdürü: Hasan Cemal.Müessese Müdürü: Emine Uşaklıgil, Yaa tşleri Müdürü: Okay Gonensin, • Yazı lşleri Müdür Yardımcısı: Ahmet Konılsan, Haber Merkezi Müdürü: Yalçın Bayer. Sayfa Düzeni Yönetmeni: Ali Acar. Akşam: 20.52 Yatsı: 22.30 Temsilciler: ANKARA: Yalçın Dogan, IZMİR: Hikmet Çetinkaya, ADANA: Mehmel Mercan, 9 Servis Şefleri: lstanbul Haberleri: Selahattin Güler, Dış Haberler: Ergun Balcı, Ekonomi: Osman Ulagay, Yurt Haberleri: Barbaros Gençak, Kültür: Aydın Emeç, Magazin: Yalçın Pekşen, Spor Danışmanr. Abdülkadir Yiicelman, Araştırma: Şahin Alpay. Bürolar: • Ankara: Konur Sokak No: 24/4 Yenişehir, Tel: 175825175866, ldare: 183335, • tzmir: Halit Ziya Bulvan No: 65/3, Tel: 254709131230 • Adana: Atatürk Caddesi, T.H.K. Jşhanı Kat 2/13, Tel: 1455019731 • Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacıtık ve Gazetecilik T.A.Ş. Türk Ocağı Cad. 39/41, Cağaloğlu, Ist. PK: 246lst. Tel: 5209703 Telex: 22246 tkindi: 18.00 • Basıldığı Yer: YENİ ASIR Gazete ve Matbaacılık Ltd.Ş. Mecidiyeköylst. Isveç'te yabancılara oy hakkı için halk oylaması isteniyor ABDULLAH GÜRGÜN STOCKHOLM 1982 seçimlerinden sonra Sosyal Demokratlann, göçmenlerin milletvekili seçimlerine girme olanaklannı araştırmak için kurduklan komisyonun olumlu yönde açıklamalarda bulunması üzerine sağ basm konuya daha çok eğilmeye başladı. Daha önceleri göçmenlerin iki ülkede birden oy kullanma olasıhğını haksızhk olarak işleyen sağ basın, şimdi de bunu önlemenin yasal yollannı işliyor ve halk oylaması öneriyor. Göçmenlerin milletvekili seçimlerine katılabilmeleri anayasada yapılacak bir değişikliğe bağlı. Bu da, alınma tarihleri arasında bir genel seçim yapılmış olma kuşulu ile iki meclis kararı gerektiriyor. Buna göre bu dönem mecliste çoğunluğu elinde bulunduran Sosyal Demokratlar ve komünistler bu dönem böyle bir karar çıkardıktan sonra 1985 seçimlerinden sonra yine çoğunluğu sağlayıp tekrar aynı kararı almak zorundalar. Ne var ki meclisin üçte birinin halk oylaması istemesi durumunda, ki buna muhafazakârların ve Merkez Partisi'nin oyları yetiyor birinçi meclis kararına rağmen Halk oylamasına gitme zorunluluğu doğuyor. Halk "hayır" oyu verdiğinde ikinci meclis kararına artık gerek kalmıyor. "Evet" oyu verdiğinde ise yine ikinci kez meclisin oyuna sunulup çoğunluğun onayımn alınması gerekiyor. Sonuç olarak, Sosyal Demokratlar bu dönem göçmenlere milletvekili seçimlerine katılma hakkı konusunda meclisten evet kararı çıkarırlarsa, 1985 seçimlerinin bir halk oylamasıyla birlikle yapılması büyük bir olasılık kazanıyor. Alman hükümetinde Türkler konusunda büyük kapışma var İçişleri eski Bakanı Liberal Bautn: "Dönüş teşvik primi uygulaması aslında 'primini al ve dejoV demek." Kohl hükümetinin yabancılar görevlisi Bayan Funcke'nin iktidar ortağı bazı politikacıları yabancı düşmanlığını körüklemekle suçlamasından sonra kabine üyvleri arasındaki tutum farklıhkları daha netleşti. Dış Haberler Servisi Federal Almanya'da Kohl hükümetinin yabancılaY politikası görevlisi Bayan Lieselotte Funcke'nin kendi hükümetini yabancı düşmanlığını körüklemekle suçlamasının ardından üç partili iktidar koalisyonu içinde bu konuda yoğun bir tartışma başladı. "Döniiş teşvik primi" politikasının mimarı Friedrich Zimmermann'ın Içişleri Bakanlığı Funcke'nin istifasını isteyince, Funcke demecini yalanlamak zorunda kaldı. Ancak "Der Spiegel" dergisinin yabancılar konusunda yayınladığı ve "Primini al ve defoî" başlığını taşıyan yazıda, Funcke'nin, açıkça söylemesi engellense bile bu şekilde düşündüğü belirtiliyor. Çünkü Lieselotte Funcke, nisan ayında Başbakan Kohl'e yazdığı bir mektupta şunları diyordu: "Sadece bazı yurttaşlar değil, hemen hemen her gün yabancı sayısının sınırtanmasına, azaltılmasına, yabancıları sınırdışı etmenin kolaylaştırılmasına ilişkin öneri getiren politikacdar da yabana diişmanlığı havasını köriiklüyor." Ayrıca Funcke önceki gün "zoraki sessizliğini" bozdu ve İçişleri Bakanı ve Başbakanla görüşmek için uzun süredir beklediğini, ancak Zimmermann ve Kohl'ün kendisiyle konuyu tartışmadıklarını bildirerek, Zimmermann ve yandaşları yabancılar konusundaki acımasız planlarından vazgeçmezlerse görevinden istifa edebileceğini duyurdu. Funcke bu açıklamasından sonra Sosyal Demokratlardan destek gördü. ça sınırdışı politikasının uygulanmayacağını açıklayarak, genel çizgiye itirazını dile getirdi. Nisan ayında Türkiye'ye gelmiş olan Berlin Belediye Başkanı Von VVeizsaecker de "Türk ekonomisinin daha fazla sayıda işçinin geri dönüşiinün altından kalkamayacağını" açıklamış du"Türkler'in gelmesini hem biz, hem onlar istedi. Şimdi bizdeler. Bu yüzden onların geleceklerinden sorumluyuz. Onlann gttvensizlik duygularını silmeli, ömür boyu burada kalmalarının ön koşullarını yaratmalıyız" demişti. DER SPİEGEL Spiegel redaktörlerinden Michael Naumann'm yorumu ^ Türkler içeri!... Anayasamızın Cumhuriyetçi özti, ulusun rahathğında değil, azınlığın özgürlüğünde nayat bulur. Sırf bu nedenle bile Türklerden vazgeçemeyiz. Türkler dışarı! Berlin'in Kreuzberg, Hamburg'un Altona ya da Münih'in Laim semtlerinde millî ruhun bu feryatları alelacele çiziktirilmiş olarak duvarlarda boy gösterdi. Içe kapanıklığın iktidarca korunduğu Ülkede, yeterli "hayat alanı"na sahip olmadığını hâlâ düşünen ulusun topraklarında, yabancı azınlıklara yer yok. Sağcı ya da solcu önyargılarına göre durum değişmiyor: Türkler, Pakistanhlar, zenciler ya tembel, yani kötü ya da emperyalizmin kurbanı, yani sadece birer numune. Türkler Almanların işlerine mi konuyor? Onlar çağrıldılar, satın alınmadılar ki. Bugün onları paketlenmiş eşya gibi ülkelerine postalamak isteyenler, geleceğin işveren üslubunu kullanmaya başlıyor demektir; bu üslup günün birinde Almanları hedef alacak. Türklerin elinde yanlış dua kitabı mı var? Bizim elimizde hiç yok ki artık. Yasadışı yaşayan Türkler uyuşturucu mu satıyor? Alman müşteriler de tüketiyor. Türk çocukları başıboş dolaşıyor, kapı girişlerini tıkıyor, sokaklarda oynuyor, öyle mi? Onlar, bizden farklı olarak, Almanların tarihe mal olmuş "Oynamak yasaktır" levhasının anlamını bilmiyorlar. Azınlıklar bizim için her zaman kendilerinden şüphelenilmesi gereken, dıştalanması gereken topluluklar oldu. Bunlar, ortaçağın kent surları dışında yaşayan yoksullarıydı; yani cellatlar, mezar kazıcılar, ölü gömücüler... rumda. Von Weizsaecker ayrıca, Merhamet mi? Ama sağcı parti tabanlarında ve genelde sertlik yanlüarının daha çok ilgili gördüğü söyleniyor. Hıristiyan Demokratlar'm parlamento grup başkanı Alfred Dregger henüz muhalefet döneminde ailelerin birleştirilmesinin yabancıların kendi ülkelerinde yapılması gerektiği görüşünü ortaya atmıştı. Dregger şimdi de Alman halkının "kiiltürel yabancılaşma" tehdidi karşısında bulunduğunu ileri sürüyor. Hıristiyan Sosyal Birlik üyesi Dışişleri Bakanı Zimmermann özellikle yabancılar sorunu yerine Türk sorunundan söz ediyor. ALMANCA KURSU Federal Almanya'da yaşayan Tiirklerin, kendi çevreleıinde dönen tartışmalara, çekişmelere seyirci kalmamaları, içinde yaşadıkları loplumu anlamaları ve ona kendilerini anlatabilmeleri için zorunlu ilk adım... "Çünkü" diyor Zimmermann, "Bunlann çoğu Müslüman ve aslında sürekli kalmayı düşünmüyorlar, burada para kazanıp geri dönme amacıyla geliyorlar." Hükümet işsiz yabancılara 10 bin 500'er mark dönüş teşvik primi verilmesi kararı almış durumda. Çalışma Bakanı Blüm 120 bini Türk olan 300 bin yabancı işsize bunu önermek îstedi. Ancak Maliye Bakanlığı'nın bütçesinde para yok. Bu nedenle yasa sadece şirket iflâsları nedeniyle işsiz kalacak olanlar için geçerli. Hür Demokratlar içinde liberal çizginin savunucusu, eski İçişleri Bakanı Gerhart Baum, teşvik priminin mantığını şöyle özetliyor: "Dönüş priminin gönüllü dönüşü esas aldığını vurguluyoruz, ama aslında gerisinde 'Haydi primini al da defol artık' biçiminde bir uyarı yatıyor." Çalışma Bakanı Blüm, 10 bin 500 mark teşvik primi artı çocuk başına 1500 mark, artı ortalama olarak 10 bin mark sigorta primi iadesini alan işçiler için bu paranın "pek de feı»i olmadığını, bu parayla iş kurulabileceğini" söylüyor. Ama Protestan Kilisesi çevreleri bu sözlere "Bu parayla normal olarak insanlar ancak taşınıp, giimrük paralarını ödeyip, ülkelerinde ev kurabiliyor" sözleriyle karşı çıkıyor. Bonn koalisyon hükümeti içinde ve koalisyonu oluşturan partilerin dayandığr kesimler arasındaki ayrımlar bir yandan, yabancılar konusunda genel anlayışları farklı olsa da somut önerilerde sağ kesime taban tabana zıt bir çizgiyi temsil etmeyen Sosyal Demokratlar ile bu iki grubun da dışında kalan radikal güçler öbür yandan, Almanya'da yabancılarla ilgili tartışmanın giderek kızışmasına yol açacaklar gibi görünüyor. Geride kalan aşamalar Orta Avrupa'nın sanayisonrası döneminde bu tür yaratıklara sadece üretim tekniğindeki geçiş aşamaları sırasında yer bulunuyor. Bu aşamalar şimdi geride kaldı. İçişleri Bakanı Zimmermann, mümkün olduğunca Türksüz bir geleceğin sınır nöbetçisidir. Almanların ifadesiyle "geri dönüş eğiliminin teşviki", "oturma ir^~ ninin reddedilmesine yol açacak somut nedenlerin sabltleştirileret. tanımlanması" gibi şeyler, Zimmermann'ın ağzından, yeni bir yabancılar yasasının hedefleri olarak niteleniyor. Bunlar gerçekleşirse, bir vakitlerin ırk sorunlanyla uğraşan resmî dairelerinde bir vakitler böyle daireler gerçekten vardı 'oturma izni reddetme formlan' toplanabilir: Geri dönüş konusunda yeterince istekli olmayan Türklere ait veriler oradaki dosyalarda bulunabilir. Entellektüel bakımdan çevrelerine topladıklan sosyologlarca beslenen Sosyal Demokratlar "Türkler dışarT'nın daha ince biçimlerini deniyorlar. Sosyal Demokrat Parti'nin Kuzey Almanya Radyosundaki eski temsilcisi Martin Neuffer, tıpkı Hıristiyan Sosyal Birliğin Türkologları gibi, yabancılara baktığında eşyalaşmış insanı, "yabana çocuğu"nu ve onun kartotekslerdeki komşusu "üticacı"yı görüyor ve kaygısını şöyle dile getiriyor: "Burada ne kadar çok Türk yaşarsa, Türklerin gerçek anlamda Alman vatandaşı haline gelme şansı o ölçüde azalır." "Yabancı düşmanlığma karşı düşmanlık" Federal Almanya'da yabancılar konusunun bir demokrasi sorunu halinde tartışılması aynı zamanda bir umut kapısı da açıyor. Federal Almanya'da yaşayan Türkler, bu ülkede siyasal güçler arasındaki mücadeleninen "kritik" konulanndan biri durumunda. Bir yandan sağ kesimlerin yabancılara karşı soğukluğu, zaman zaman düşmanlık derecesine vararak sürüyor; öbür yandan genellikle resmî siyasal düzeyde temsil edilmeyen güçlerin, Kilisenin, çeşitli dernek ve grupların, Yeşillerin, Alternatiflerin yabancı düşmanlığına karşı girişimleri yayılıyor. Yabancılara yönelik insancıl bir yaklaşımı savunmak amacıyla ünlü Slern dergisi uzun süredir yayın yapıyor. Ülkede ve tüm Avrupa'da etkili Spiegel dergisi de aynı doğrultuda yayına başladı. Yabancıların her türlü hakkını kısarak onları mümkün olduğu ölçüde ülkeden postalama eğiliminin başını çeken İçişleri Bakanı Zimmermann gibileri "Yabancı düşmanlığını beslemek"le suçlayan kesim, sesini yükseltiyor. Almanya'da "Yabancı düşmanlığı düşmanlığı" da güçlü bir eğilim olarak yerleşiyor. Spiegel dergisinin son sayısında yer alan "Türkler içeri!" başUklı yorum, yabancılar konusundaki tartışmayı bütünüyle bir demokrasi ve insanlık sorunu düzeyine oturttu. Spiegel redaktörlerinden Michael Naumann'ın tam çevirisini "aramızda yabancılara yer yok" tarzında bir yaklaşımın, eski Nazi ruhunu andırır tarzda nasıl canlandığına atıflarda bulunuluyor ve Zimmermann'ın şahsında somutlaşıp "dönüşüm" sloganında ifadesini bulan politika değişikliğinin demokrasi ve insanlık değerleri bakımından kabul edilemezliği sergileniyor. Michael Naumann, bu yorumunda, bir toplumun kendi genel normlarına uymayan azınlık Yunanistan, lurkıyenm Boğaz geçiş ücretini artırmasına karşı çıkıyor 4TİNA (Cumhumet) Yu îKin IXnı/ 1 icarct Bakanlığı yei kılilcıı, Tuıkiye'r»inBoğazlardaıı jvmi gcci'ji için nlınan ucreti tek \onlu olarak aritırnıa istı'ii'iiıi Moııııo Anla^masını ihlal ettiiî r.ı lU'ikladıluı. Ikııdaı >anlısı "Ktlınos" aa/j "Kurtuluruz" yanılgısı Hükümet içinde sertlik yanlıları özellikle büyük rağbet görüyor. Ancak bu konuda daha akılcı olanlar da var. Tabanında da yabancı düşmanlığımn yaygın olduğu Hıristiyan Demokrat Partisi Aile Bakanı Heiner Geissler, bir süre önce "yabancı işçileri ülkelerine gönderirsek, tüm Almanlar işsizlikten kurtulur yanılgısı" konusunda uyarıda bulundu. Yine Hıristiyan Demokrat Partili Çalışma Bakanı Norbert Bliim, kendisi hükümette olduk aktardığımız bu yorumunda, lara karşı tutumunun o toplum için bir insanlık sınavı olduğunu ısrarla vurguluyor ve İçişleri Bakanını, sırf yabancılan değil toplumdaki her türlti azınhğı ortadan kaldırmak istediği için sert bir dille suçluyor. Böyle bir anlayışla Nazi tavrı arasındaki paralellikleri gösteriyor. Federal Almanya'da yabancılar konusunun böyle bir demokrasi sorunu halinde tartışılması aynı zamanda bir umut kapısı da açıyor: "Almanlar Tttrkleri istemiyor", "Onlar kötü biz iyi" türünden önyargılı, katı ve yararsız yaklaşımlara, iki ulus arasında düşmanlık yaratacak sansasyonel ve propagandacı tavırlara son verilmesi gereği belki bu sayede anlaşılabilecek. Tarihteki ilk azınlık değil Peki, Almanların vereceği şarta bağlı armağan, "gerçek anlamda vatandaşlığa geçirme" mi olacak? Gerçek bir Alman vatandaşı, yabancıları horgören, ya da bakan Zimmermann gibi, Türklerden (ve başkalarından) 'entegrasyon konusunda şimdiye kadarkinden daha fazla çaba göstermelerini bekleyendir" mi denecek? Açık konuşun! İşgücü istenmişti, Max Frisch'in dediği gibi, insanlar geldi. Arkalarından çocukları da akın edince, entegrasyon mekanizması aksamaya başladı: Bastıralım, sınırlayahm, kapatalım dendi. Ama azınlık oluşmuştu bile. Ve bu, Alman tarihindeki ilk azınlık değildi. Bütün sosyolojik önyargıların aksine, yabancı azınlıklar entegre edilecek bir yığın değildir. Tersine, onların içinde bulundukları topluma yararı, rahatsız edici varlıklardır: Aşağıhk uzlaşmalar ülkesinde bu azınlık, hoşgörünün vücut bulmasını gerektiriyor. Aynı zamanda başka yerlerde adaletsizlik ve tiranlığın hüküm sürdüğünü bize hatırlatıyor. (Arkası Sa. 7'de) k,1. 1 urkıyenin yabana geınılcı d.'ii Bı>üa/ gccnıc ııcrctleıiııin c> lıı! a\ı baslarıncla iVı kaiımian v la/la çıkannavı duşııııdıığıınıı o bu konınla Vunaıı Deııi/ Tieaıoı Kıkanhin yclkililenryn tepkı gu\iculiâıııi belirıiı. Yunan Dcnı/ 1 icaret Bakanlı üı }ctkililerinıngcuı.'teye verdijı demeçtı: ^.unları sıraladıklan bclırtildi: " 1 ıırkiye'nin tek >onlıı olarak ulrfıgı karar Moniro Anliişmasını ihlal etmesi demoklir. Deni/ licareli ile uğrayın uTıırkije ile ilgisi olan iilkelerin (epkileri j>üniı giinune ariınaktadır. Tepki gosterenlerin arasında Pire'dcki deni/ licaret çctreleri dc \or almakuulır." Doğu Almanya, ABD füzeleri konusunda F. Almanya'yt uyardı Dış Haberler Servisi Doğu Almanya Yönetimi Batı Almanya'yı uyararak, Amerikan Cruise ve Persing2 füzelerinin Batı Avrupa'ya yerleştirilmesi halinde Sovyetler Birliği'nin sert bir misillemede bulunacağını belirttiler. AP'nin bildirdiğine göre Batı Almanya'nın muhalefetteki Sosyal Demokrat Partisi'nin silahsızlanma uzmanı Egon Bahr'ın Doğu Almanya Devlet Başkanı Erich Honecker ve politbüro üyesi Hermann Aven ile yaptığı görüşme sırasında yapılan uyarıda, "Sovyetler Birliği'nin Pershing2'lerin Moskova'ya ulaşabileceği süreden çok daha kısa bir süre içinde Batı Avrupa'daki hedeflere ulasabilecek füzeyi" yerleştireceği belirtildi. Amerikan Pershing2 füzelerinden daha hızlı olduğu ileri sürülen yeni Sovyet füzesinin, Amerikan füzelerinin yerleştirilmesine başlanması halinde Doğu Avrupa'ya yerleştirileceği bUdiriliyor. Doğu Almanya'nın resmi haber ajansı ADN'nin bildirdiğine göre Honecker Batılı ziyaretçisi Egon Bahr'a, Batı Avrupa'ya Amerikan füzelerinin yerleştirilmesi halinde Sovyetlerin Doğu Avrupa'ya yeni nükleer füze yerleştirmeme konusundaki tek taraflı kararından da vaz geçmek zorunda kalacağı uyarısında bulundu. Honecker'in ayrıca Amerikan füzelerinin yerleştirilmesine başlanmadıkça, bu konuda Cenevre'de bir anlaşmaya varılmasının mümkün olduğunu hatırlattığı bildiriliyor. Sosyal Demokrat milletvekili Egon Bahr, dün batıya dönerek Başbakan Helmut Kohl hükümetine doğudaki temaslan hakkında bilgi yerdi. Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu'nun AET üyesi ülkelere yaptığı, Cenevre'deki silahsızlanma görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanması halinde, Batı Avrupa'ya Amerikan füzelerinin yerleştirilmesinin altı ay ertelenmesi önerisi tümüyle reddedilmiş durumda. NATO'nun 1979 yılında aldığı silahlanma kararı gereğince, bu yıl sonundan itibaren Batı Avrupa'ya yerleştirilecek olan 572 Amerikan füzesi ülkelerine şöyle dağılıyor: Federal Almanya: 108 Pershing2 ve 96 Cruise, Ingiltere: 160 Cruise, Italya: 112 Cruise, Belçika, 48 Cruise ve Hollanda: 48 Cruise. Halen Sovyetler'in Batı Avrupa'ya yönelik 300 dolayında orta menzilli nükleer füze bulundurduğu tahmin ediliyor. Avrupa'daki orta menzilli nükleer füzelerdeki silahlanmayı sınırlamak için Cenevre'de sürdürülen ABDSovyet görüşmeleri halen Ingiltere ve Fransa'nın nükleer gücünün hesaba katılıp katılmayacağı konusunda kilitlenmiş durumda. Sovyetler Avrupa'daki denge açısında 162 Ingiliz ve Fransız füzesiniı, de sayılmasını istiyor. Geçtiğimiz yıl Sovyet görüşmeci Kuzinski ile ABD temsilci si Paul Nitze arasında Cenevre'de bir orman yürüyüşü sırasın da varılmış olan bir anlaşma is< iki tarafın hükümetlerince dı reddedilmiş durumda. ABD'niı Pershing2'lerden vaz gecmes karşılığında, Sovyetlerin de In giliz ve Fransız füzelerini hesa ba katmadan SS20'leri Cruis füzelerinin sayısıyla eşitlemeleri ni öngören plan, birkaç ay önc kamuoyuna sızdı. "Orman yii rüyüşü planı" daha sonra Bai Alman DışişleriBakanı Gensche tarafından yeniden ortaya atılc ve Batı Almanya ile ABD hüki metleri arasında gerginliğe y< açtı. tıhnos ga/.etesi, Yunan Dışis lcıi Bakanlığı'nııı, Turkiye'nin hı davıanışlarını \e tcpki goste.ın ulkelerin faa'iyctlerini şakuKlan ve ^,)ğ'ikkanlılık!a i/led'jinı oelittıı. Papa Emanuela'yı kaçıranların isteklerini reddetti VATİKAN (ANKA) Papa 2. John Paul, Vatikan görevlisinin 15 yaşındaki kızı Emanuela Orlandi'yi kaçıranların son isteklerini reddetti. Orlandi'yi kaçıranlar, Papa 2. John Paul'den Mehmet Ali Ağca'nın bir "insan olduğunu" hatırlatan ve iyi davranılmasını isteyen bir açıklama yapmasını istiyorlardı. Öte yandan, Emanuela'in kaçırılmasının üzerinden uzun bir süre geçmesine karşın şimdiye dek, genç kızın serbest bırakılması amacıyla papa ve öteki yetkililerin lüm girişimlerı sonuçsuz kaldı. Emanuela Oılandi'yi ka çıranlar önce terörist Melımet Ali Ağca'nın serbest bırakılmasını, aksi takdirde kızın öldiirüleceğini bildirerek, belirli bir süre tanımışlardı. Bu sürenin geçmesinden sonra, bu kez de Papa'dan Ağca'yı koruyan tarzda bir açıklama yapması istenmişti. YER İSTİYORLAR Kağıthane Belediyesi zabıtalarınca dükkânları mühürlenen tamirciler, dün lstanbul Valiliği'ne giderek dilekçe verdiler. Fotoğrafta kendilerine calışacak bir yer gösterilmesini veya dükkânlarının açılmasını isteyen oto tamircileri görülüyor. Sanayi SitesVnde hava parası 1.5 milyona çıktı tstanbul Haber ServisiSanayi Mahallesi, Çağlayan, Gültepe, Çeliktepe ve Seyrantepe semtlerinde 500 den fazla oto tamirhanesi belediye tarafından kapatılarak mühürlendi. Kendilerine yer gösterilmesini isteyen tamirciler vilayete giderek sorunlarının çözümlenmesi için dilekçe verdiler. Tamirciler, dilekçelerinde mevcut sanayi sitelerinde boş yer olmadığını ve yeni yapılacak Atatürk Sanayi Sitesinde dükkan edinmenin mali şartlarınm çok ağjr olduğunu belirttiler. Sanayi Mahallesi, Çağlayan, Gültepe, Çeliktepe ve Seyrantepe semtlerinde dükkanları mühürlenen 500'den fazla tamirhane sahibi çahşacak yer gösterilmesini istiyor. Tamirciler, "Sanayi sitelerinde boş olan dükkanlann sahipleri de fırsattan istif ade hava paralarını ve kiralan yükselttiler. Bir dükkan için 1 milyon 500 bin lira hava parası, 75 bin lira kira istiyorlar. Bizlerin bunu ödemesi imkansızdır." dediler. Temeli yeni atılan Atatürk Sanayi Sitesinde dükkan sahibi olmak için 360 bin lira peşin para ve ayda 50 bin lira taksit istendiğini söyleyen tamirciler, bu sitenin de ne zaman biteceğinin belli olmadığını yapımına yeni başlandığını ifade ettiler. Gültepe'de oto tamirciliği yapan ve dükkanı mühürlenen Ali Ercan tamirciliğe kapalı dükkanının önünde devam ettiğini belirterek şunları söyledi: "11 yaşından beri tamircilik yapıyorum. 4 çocuk var hanım, bir de ben 6 nüfus bu dükkandan geçiniyorduk. Dükkanın kirası 20 bin lira. Kooperatife senetlerimiz var, bunları nasıl ödeyeceğiz bilemiyorum. Çok zor durumdayım. Şu anda kapalı olan dükkanın önünde tamircilik yaparak hem elimdeki işleri bitirmeye hem de para kazanmaya çalışıyorum." YETKtLİLER NE DİYOR Mahalle aralarındaki oto tamirhanelerinin kapatılmaları ile ilgili olarak bilgilerine başvurduğumuz valilik yetkilileri bu kararın 1981 yılında Sıkıyönetim Koordinasyon toplantısında ahndığını belirterek "208 Sayılı Gayn Sıhhi Müesseseler yönetmeliği gereğince çevreye zarar veren işyerleri kapatılarak sanayi bölgelerine kaydırılmaktadır" dediler. Kapatılan işyerlerine daha önceden tebligat yapıldığını belirten yetkililer, bu işyerlerine en az 3 ay en çok 6 ay süre tanındığını ve bu süre içinde dükkânlannı kapatmayanların kapılanna mühür vurulduğunu söylediler. Halen tstanbul'da mahalle arasında 65 bin işyeri bulunduğu, bunlardan 48 bininin ruhsatsız, 17 bininin ruhsath olduğu belirtildi. tçki içmesine karşı çıkan karısını öldürdi 3 çocuk babası Hasan Osma bıçakla delikdeşik ed( rek öldürdüğü 18 yıllık karısının cesedi üzerind sızdı. tstanbul Haber Servisi Çağlayan semtinde bir evde, ekmek bıçağı ile delik deşik ederek öldürdüğü 18 yıllık karısının cesedi üzerinde sızan 3 çocuk babası Hasan Osma, güvenlik görevlilerince uyandınldı. Olay sırasında uyumakta olan en küçüğü 12, en büyüğü 15 yaşındaki talihsiz çocuklar, uyandıklarında annelerinin cesedi ile karşılaştılar. Dün sabaha karşı saat 0.4 sıralarında Çağlayan Dik Sokak üzerindeki 8 nolu evde gelişen olay, bir meyhaneden aşırı alkollü olarak çıkan Hasan Osma'nın (41) evin kapısını çalması ile başladı. Kör kütük sarhoş olarak eve gelen 3 çocuk babası, karısı Yaşar Osma (36) ile kavga etmeye başladı. Her gece içkili gelmesine karşı çıkan karısını önce yumruklamaya başlayan Hasan Osma, daha sonra mutfaktan ; dığı ekmek bıçağı ile saldırı; geçti. Çocuklarının yataklarınc uyuduğu sırada aldığı bıçak di beleri ile cansız olarak yere se len 3 çocuk annesi Yaşar Osms nın aşırı alkolün etkisi ile üze ne düşen Hasan Osma derin I uykuya daldı. Duyduklan çığl larla yataklarından fırlayan <, cukların bağırmaları üzerine e giren çevre sakinlerinin ihbarı gelen güvenlik görevlileri, k£ zanlısı adamı uyandırarak g( altına aldılar. Yapılan sorgu mada son derece alkollü olduj nu belirten sanık, kendine hak olamadığım ve olaydan pişmi lık duyduğunu söyledi. Sanık hakkında yasal işl yapıldığını belirten polis yetk leri, cesedin Adli Tıp morgı götürüldüğünü bildirdi. Kipriynnu Atina'yu gitti LARNAKA (a.a.) Kıbrıs Rum yönetiminin lideri Spiros Mpriyanu Kıbrıs sorununa ilişkin son gelişmeleri Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu ile görüşmek için dün Atina'ya gitti. Görüşmelerde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez De Cuellar'ın ağustos başmda taraflara ilettiği yeni görüşlerin ele alınması bekleniyor. Kipriyanu daha önce Papandreu'yla görüştükten sonra Cnellar'a cevap vereceğini belirtmişti. Yunan ve Kıbrıs Rum gazeteleri, Papandreu'nun "Kıbns konusundaki mayıs 1983 tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurul karanna deginmediği" gerekçesiyle Cuellar'ın önerilerinin reddedilmesini istediğini bildirdi. Kıbrıs Rum kesimindeki iki büyük siyasal parti, Akel (komünist) ve Demokratik Birlik (sağ eğilimli, batı yanlısı) ise birer bildiri yayınlayarak Kipriyanu'nun Cuellar'ın belirttiği görüşmeleri kabul etmesini ve bu esasa göre toplumlararası görüşmelere devam edilmesini istedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle