Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 AĞUSTOS 1983 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 HAFTANEV SANAT ÇİZELGESİ Sergi eylüle kadar açık. • RESİM Heykel Müzesi'nde "Güniimüz Sanatçılan 4. Istanbul Sergisi" 28 ağustosa kadar gezilebilir. • RESİMHeykel Müzesi'ndeki "Son Yüzyıllık Türk Resminde Mimari" sergisi 30 ekime kadar geziiebilir. Ibni Sina Haftası 17 justosta başlıyor ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Bu yıldan başlayarak her yıl 1725 ağustos tarihleri arasında tbni Sina haftası düzenlenecek. Büyük Türk bilgini ve tıp üstadı Ibni Sina için Kültür ve Turizm Bakanhğı'nca düzenlenecek ilk anma haftası 17 ağustos günü saat 10.00'da Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in açış konuşmasıyla başlayacak. Kültür ve Turizm Bakanı llhan Evliyaoglu'nun sunuş konuşmasından sonra, Milli Kütüphane'nin "jazmalarnadir eserler" salonuna tbni Sina Salonu adı verilecek ve sempozyum nedeniyle açılan kitap sergisi gezilecek. Ibni Sina Haftası boyunca 14 oturum yapılacak. Yurt içinden ve dışından bilim adamlarının katılacağı bu oturumların ilki 17 ağustos günü saat 14.00'de. Sempozyuma, Pakistan, Fransa, Irak, Yugoslavya, ABD ve Türkiye adına katılacak bilim adamlarının sunacağı bildiriler daha sonra kitap halinde yayınlanacak. Duyduk Gördük İZMtR • VAKKO Sanat Galerisi'nde çeşitli desen, gravür, suluboya, yağlıboya resimlerin yer aldığı "Sanat Pazan" ağustos sonuna kadar açık kalacak. • FÜZEN Sanat Galerisi'ndeki karma sergi eylül sonuna kadar açık kalacak. Sergide Bedri Rahmi Eyiiboğlu, Mustafa PilevneH, Oktay Anılanmert, Elif Naci, Özdemir Altan, Ergin İnan, Ajca Seylan, tsmail Türemen, Gencay Kasapçı, Fikret Mualla, Cavit Atmaca, Süleyman Saim Tekcan, Beril Anılanmert ve Cihat Burak'ın yapıtları yer alıyor. • SİMAVİ Karikatür Sergisi Resim ve Heykel Müzesi'nde 15 ağustosta açılıyor. İSTANBUL • ANADOLU MedeniyetJeri Sergisi Topkapı Sarayı'nda, Aya Irini'de, fbrahim Paşa Sarayı1 nda, Harbiye Askeri Müzede, Resim ve Heykel Müzesi'nde ve Arkeoloji Müzesi'nde sürüyor. • İSLAM Sanatları Sergisi, Arkeoloji Müzesi'nde, Süleymaniye Kütüphanesi'nde, Topkapı Sarayı'nda, Atatürk Kültür Merkezi'nde, Vakıflar Halı Kilim Müzesi'nde gezilebilir.. • GÖKBILÎM Hazineleri Sergisi, Ibrahim Paşa Sarayı'nda 25 ağustosa kadar sürüyor. • TANAK Sanat Galerisi'ndeki "Yaz Karma Sergisi" 20 eylüle kadar sürüyor. • GALATASARAY Kazım Taşkent Sanat Galerisi l'de Suzan Dikmen'in "Batik Çalışmalan" sergisi sürüyor. • EFSER Öngay'ın "Türk Süsleme Sanatı" Sergisi, Galatasaray Kazım Taşkent Sanat Galerisi l'de devam ediyor. • METE Araz'ın resim sergisi Galatasaray Kazım Taşkent Sanat Galerisi ll'de 20 ağustosa kadar gezilebilir. • OSMANBEY YapıKredi Sanat Galerisi'nde Gazanfer Tbğcu'nun resim sergisi sürüyor. Profilden 500, cepheden 2000 lira Kalesi'nin önü. Karikatür değil, "portre çaltşması" yaptığını önemle vurguluyor. Çalışma saatleri 17.0001.00 arası. Profilden yaptığı portrelere 500, cepheden yaptıklarına 2000 TL. alıyor. Günde ortalama 810 portre yapan Dcdathn müşterileri genellikle kadınlar. Dilekçeyle başvurduğu Bodrum Belediyesi Yalçın Talat'a büyük kolaylık göstermiş, işgaliye bile almtyor. "Bodrum'da yaşam nasıl?" diye sorulduğunda, "bir şey söylemesem daha iyi,, karşılığım veriyor. Bodrum konusundaki en ilginç anısını da şöyle anlatıyor: "Bir gece saat 01.00'da, el ayak iyice çeküdikten sonra karşıma Devlet Tiyatrosu sanatçılanndan bir hanım ağlayarak oturdu ve, "benim portremi ağlarken yap"dedi. Ben de onun isteğini yineletmedim tabii." Yalçın Talat'irt Bodrum'daki tezgâhı.. (Fotoğraf: Turgut SALGAR) BODRUM • CUMA Ocaklı'nın resim sergisi Bodrum Kalesi Iç Avlusu1 nda 20 ağustosa kadar sürecek. ANKARA • KÖYİŞLERİ ve Kooperatifler Bakanlığı Kooperatifler Genel Müdürlüğü'nce düzenlenen "Kalkınma Kooperatifleri El Sanatlan Sergisi" Osmanlı Bankası Maltepe Şubesi salonlarında iki ay açık kalacak. • EKREM ve özcan Tos'un ÖrenBurhaniye Motel Villa Lale Salonu'nda açtığı karma sergi 23 ağustosa kadar sürüyor. tZMİR'DE GÜÇLÜ BİR SERGt İzmir'de Füzen Sanat Galerisi'nde eyliil ayı sonuna kadar açık kalacak karma resim sergisinde Bedri Rahmi Eyüboglu, Elif Nad, Ergin Inan, Fikref Mualla, Süleyman Saim Tekcan, Cihat Burak gibi değerli sanatçılarımızın yapıtları da yer alıyor. Yukarıda Bedri Rahmi Eyiiboğlu'nun 1945'de yaptığı Talaslı" adlı tablosu görülüyor. • ÜSKÜDAR Halk Eğitim Merkezi'nin YapıKredi Kadıköy Şube Vitrini'nde "El Işleri" sergisi 23 ağustosa kadar sürüyor. • FAZlLET Anaokulu'nun Resim ve El fşleri Sergisi Osmanbey YapıKredi Şube Vitrini'nde 18 ağustosa kadar gezilebilir. • GÜNSEL Emsen'in Türk Motifi Kumaş Tablolarından oluşan sergisi YapıKredi Tünel Vitrini1 nde 18 ağustosta sona erecek. • SÜHA Öztartar Sanat Galerisi'ndeki "Karma Yaz Sergisi" 13 Truffaut'nun filmi Fransa'da nıevsinıiıı sinema olayı TRABZON • İFSAK'ın tş Sanat Galerisi'nde 15 ağustosta açacağı "Karma Fo tograf Sergisi" 30 ağustosa kadar gezilebilir. Naim Tîrali 40 yıl sonra edebiyata döndü TARIK DURSUN K. BİR iki kez yağmur yağdı. Kısa aralıklıydı, yağdı dindi, dindi yağdı. Mücap Ofluoglu, ben, bir de Naim Tirali Bebek dolaylarında kuytumsu bir yer bulmuş, sığınmıştık. Ikisi de rakı içiyorlardı. Morumsu porselen bir kayık tabağın içinde ilk erikler vardı. Yeri mi gelmişti, yoksa Tirali yerini mi denk düşürmüştü: "Yazarljgımın kırkıncı yılına giriyorum bu yıl.." dedi, sonra rakısından yavaşça bir yudum aldı, gözlerini büyük camın • önünde duran, içi beyin zangırdatıcı pop müziğini bize kadar saldırtan BMVV'ye baktı. Mücap Ofluoğlu'nda hiçbir hareket olmadı. Tabaktan ham bir erik aldı, ön dişleriyle sıkıca kavrayıp etini dişledi, sustu. Ben de sustum, konuşrnadım. Sağ elini gevşekçe yumruklayıp ağzından erik çekirdeğini içine boşaltan Ofluoglu döndu: "Kırk yıl ha", dedi. "Kırk yıl!.." Bakışları hüzünlenmişti. "Kırk yıl, evet", dedi. Yazarlıkta kırk yıl, bir yaşam demekti, kocaman, upuzun bir yaşam... Tirali, ben tanıdığımdan bu yana "hersey" oldu: Çiftçi, fındıkçı, ulaştırmacı, gazeteci, fıkra yazarı, başyazar, basımevi sahibi, yayıncı, dergici, yönetmen, milletvekili, senatör adayı ve en çok da gezgin ve "tasanmcı". Ne demektir "tasarımcı"? Proje karşılığı kullandım o sözcüğu. Tirali'nin en buyük ozelliğidir bu. Hep kafası bir şeylere; ama bilinmedik, yapılmadık bir şeylere çalışır. Ne de çok bulurdu o şeyleri, şaşırırdık. "Vatan" gazetesinin sahiplerinden iken, her sabah yeni bulduğu bir şey ile gelirdi. Coşkuyla aniatırdı bizlere. Uygulama alanına sokulsa, hiç kuşkum yok, geçerlilik de kazanırdı o şey. Akşama dek Tirali o şeyi anlatır da anJatırdı; o kadar çok, o kadar sık aniatırdı ki, bir doygunluğa erişirdi. Bu nedenle de ertesi sabaha bir başka bulduğu şey ile gelirdi gazeteye. Anlatmanın ötesinde o şeylerden birkaçmı gerçekleştirdi de. Gözünu kırpmadan para da yatırdı üzerlerine. Sonra battı, batırdı. " E h " , derdi: "Şu kadar para gitti, ama bu işte de iş olmadıgını böylece anlamış olduk.." Hikâyeye başladığı yıllar (kırk yıl öncesi demek istiyorum) Sait Faiklerin, llhan Tarusların, Bekir Sıtkıların, Sabahattin Alilerin kol gezdiği yıllardı. Orhan Kemal bile kendine yeni bir yer edinmeye çalışıyordu. Tirali nasıl etti, sıyrıldı aradan, şimdi anımsayamıyorum; ama sıyrıldı, Naim Tirali oldu. "Yirmibeş Kuruşa Amerika"yı yeniden okudum. "Park1'ı da. Tirali kimselere benzemiyordu hikâyelerinde. Değişik bir çevreydi onun anlattıklan. Sözgelişi; üniversiteli gençler, bıyıkları yeni terlemiş delikanlılar, yaşama biraz delibozuk, biraz boşvermişlikle sokulan, yine de alabildiğine yaşama sevinci ve coşkusuyla dopdolu insanlardı bunlar. Herşeye olağanüstu (belki biraz abartılmış) bir ilgiyle bakıyorlardı. Yaklaşımlarında tstratilik, Remarquelık, az buçuk da Gorkilik vardı. Sait Faik'in etkisi yok değildi kuşkusuz; ne var ki, Sait Faik'ten ayrılma, Sait Faik'e özenme ama ona benzememe kaygısını da yadsımamah. Cinsellik de başka açıdan değer kazandırıyordu hikâye insanına. Bunlar ilk coşkular, ilk tutkulardı. Tirali (bence kalıcı özelliğidir) anlatacağını süssiiz anlatıyordu. Bununla yüzeyde kalıyor, derinine inmiyor, yalınkat çizip geçiyordu kahramanını demek istemiyorum. Çehov'un dudak aralayan o ince alaycılığı, Dostoyevski'nin dipsiz ve karanlık insan labirentlerine inme çabasına yeğ tutulmuştu. SONRA isin içine siyaset karıştı, Tirali yitti gitti. "Vâtan" serüveninin onu bu yola zorla sürükleyeceği baştan belliydi zaten. O nedenle sustu, kalemiyle kâğıtlarını n'aptı, bilemiyorum. Sait okur oldu; bizleri, kendi kuşağını, daha sonrakileri okudu hep. Sonunda döndü geldi yine edebiyata. Bu benim dediğim, kırkıncı yıhndan önceydi. Çok önce, çok önce... AKAN ZAMAN DURAN ZAMAN MELİH CEVDET ANDAY Akşamı Beklemek Fuat Ömer Keskinoğlu ile, Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun (şimdi onun adı ile anılan sergievi) atelyesinde oturuyorduk. Bu daireyi Bedri'ye Ahmet Hamdi Tanpınar devretmişti. Salonun eski durumunu gözümün önüne getiriyordum. Ortada büyük, uzun bir masa vardı, üstü kitaplarla dolu. Tanpınar dağınıktı, şiir, roman, maka/e müsveddeleri karma karı?ık, bu kitapların arasında idi; 3 da bu yüzden, aradığını çok jüç bulur, ya da bulamazdı. Daire Bedri Rahmi Eyiiboğlu 'la geçince, tanınmayacak denli leğişmişti. Bedri, damgasını •urmuştu oraya. Duvarda reimler, minderlerin üzerinde lirbirinden güzel kilimler, çiviîrde asılı köylü çorapları, yazıalar.. Bu Anadolu sevgisi açıından bakarsanız, Bedri'nin turduğu yer ile Abidin'in oturuğu yer birbirine çok benzeri. Ikisi de Anadolu aksesuvana düşkündü. Fakat bu konua Bedri, Abidin'den daha ileri ıtmişti. Nitekim yazma üretleğe başlaması da, bu Anadosevgisinden kaynaklanıyorj. şimdir zaman zaman. Ancak şiirlerindeki çıplak duyarlık resimlerinde onca batmazdı göze. Bunun nedeni, iki sanat arasındaki teknik ayrımdır. Bedri resim yaparken, kendini renklerine bırakırdı, renklerin mantığı ile düşünürdü. Bu ise, duyarlığını kapıp koyuvermesine elbette engeldi. fersi olsaydı, resimle değil, yazınla karşılaşacaktık. Öyle ise, onun resimleri ile şiirleri arasında hiçbir benzerlik yoktu. Diyeceğim ki, resim saygısının dizginlediği duyarlık, onda şiire akardı. Ama ikisinde de yapıcı ögeler, benzer ögelerdi. Paris dönüşü resimlerini bunun dışında tutuyorum. Şiirlerinde, Nazım Hikmet gibi kullanırdı uyağı, bütünleyici, bağlayıcı işlevi üstlenmiş uyak. Ve bunların arasında, düşüncelerini, duygularını sel gibi salıverirdi. Renklere karşı O gün de önünde, üzerine hta kalıplarla desenler vuruluş uzun bir bez vardı. Bedri, ı desenlerin arasındaki boş rakılmış yuvarlakları çeşitli nklerle boyuyordu. Bizden de ırdım istedi. Fuat Ömer ace:i adamdı, üstüne aldığı işi buk bitirmek isterdi. Fırçaların birini kaptığı gibi, kısa süiçinde bütün o boş yuvarlakı kırmızı boya ile dolduruverBedri Rahmi'yi bir gülmedir lı. Meğer o boşlukların tümü Idurulmayacakmış. Fuat, işi irdikten sonra derinden bir ı/j/" çekti. îir yandan da içki içilirdi. Gelikle yerde oturan Bedri hmi, yorulunca bir kilimin »rine uzanıverirdi. Yüzünden deyse hiç eksik olmayan güısemesi ile bir şiirini okumabaşlardı. Kendine özgü bir lyuşu vardı.Çoğun bulamaz iirin tümünü, parçaları yineli. )zan kişiliğinden ötürü ola, sanırım, öteki ressamlarıdan daha geniş bir dost resi vardı. Onunla yalnız rekonuşulmazdı çünkü, şiir ta olmak üzere her yazın tüilgi alanı içindeydi onun. leşilerinde birinden ötekine erdi sık sık. Ben onun şiirli, resimlerine benzetml olan tutumunu, sözcüklerde yürütmezdi, düpedüz anlama yönelirdi. Ama ressamla ozanın, kaynağı bir, iki azmak olduğu gözden kaçmazdı genelde. Başka nasıl olabilir.? Aynı kafadan çıkmıyor mu ikisi de? Bu soru kolayca sorulabilir elbet; ama sanat yapıtının, yaratıcısını sildiği, kendi başına yaşamağa başladığı düşünülürse, yanıt kolay değildir. Biz Bedri'yi resimlerinde mi tanıyacağız, yoksa şiirlerinde mi? Derim ki, olmadığı yerde. Bunları yazarken güçlük çekiyorum; çünkü onun, resimleri, şiirleri.odası, atelyesi, eşyası, kılığı kıyafeti ve konuşması ile hep kendini belirleyen, yineleyen, az rastlanır bir kişiliği olduğu gerçeğine inanıyorum. Onun bütün gücü burada idi. Çizmediği, boyamadığı bir gününü görmedim. Ona çalış kan demeyeceğim; çalışma onun için soluklama, konuşma, yürüme, cıgara, içki içme gibi olağan bir eylemdi. Başkalarının yaptığı gibi artık çalışmağa başlamazdı. Hep çalışırdı. "Reis" sözcüğünü, yedek subaylığında tanıdığı bir yüzbaşıdan aldığını söylemişti, diline öylesine doladı ki, kendı adı yaptı çıktı onu. Hatta, birine seslenmek için hepimize bir kolaylık da sağladı. Bir gün ona, Yazılarında da kullanıyorsun bunu; ama sözgelişi Anadolu kasabalarından birindekı bir okur neder buna, şaşmaz mı? diye sordum. Bizim nasıl konuştuğumuzu öğrensinler reis, dedi. Bizim aramızdaki bir adı da "Sedros"tu. Yedek Subay Okulu'nun 12. döneminde beraberdik. Harbiye'deki son dönem. Aynı bölükteydik, ama sınıflarımız ayrı idi. Bizim takım subayımız, sonradan Birinci Ordu Komutanı olan (şimdi emekli) teğmen Doğan Özgöçmendi; uygar, bilgili, olgun bir genç subaydı. Mesleğinin en üst katına çıkacak nitelikte olduğunu sezmiştim. Yanılmıyorsam, bunu, ayrılırken kendisine de söylemişimdir. Mustafa Seyit Sutüven, llhan Berk, Mustafa Niyazi de o dönemdendir. Ders aralarında buluşur konuşurduk. Bedri ile karşılaşınca ona, Ermeni ağzı ile, "Bedros, yine şairliğin üstündedir oğlum!" diye seslenmeyı âdet edinmiştik. Ben bir gün Bedri'nin sınıfının kapısını açtım, daha ders başlamamış gibi gelmişti bana. "Bedros, yine şairliğin üstündedir oğlum!" diye bağırdım. Bütün sınıf susuyordu. Meğer tâbiye öğretmeni kürsüde imiş, ders başlamış. Onbeş yıl kadar oluyor, bir akşam Sabahattin Eyüboğlu'nun Maçka'daki evine gitmiştim. Bedri de orada idi. Sabahattin, bahçedeki masada güzel bir çilingir sofrası kurdu. Bana rakı verdi. Bedri'ye vermedi. Neden Bedri'ye koymuyorsun? diye sordum. Sabahattin. Doktor ona yasak etti, dedi. Çünkü son zamanlarda sabahtan başlıyordu. Bedri'ye döndüm. Öyle ml? Sabahtan mı başlıyordun? Bedri, Sen cigara içmek için akşamı bekler misin reis? dedi. Niğde doğumlu 35 yaşındaki Yalçın Talat resim eğitimi görmemiş. 1981 yılına kadar Kadıköy iskelesinde gazete satıcıhğı yapmtş. 1981'den bu yana da Sultanahmet'teki Havuzlu Park'ta bir bank üzerinde "icrayı sanat "a başlamış. Belediye Zabıta memurlanndan "işportacı muamelesi" gördüğünden yakımyor. Temmuz başından Kültür Servisi Luis Buımel' beri de çalışma yeri Bodrum in 83 yaşında ölmesiyle sinema dünyası bir Mevini yitirirken, onun işleyicilerinden bir başka devin yeni filmi ekranlara iki gün Cumhuriyet'e "kısa önce çıktı: François Truffautpantolonlu " giren nun "Vivement Dimanche" adlı arkadaslarımıztn sayısı çoktur. son filmi bu. Başrollerinde, Bu kısa pantolonlu Fransız sinemasının yeni yıldızarkadaşlarımızdan Bülent larından Fanny Ardent ile yine Dıkmener'i çok genç yaşta aynı Ulkenin yeteneğini kanıtla42 1979'da yitirdik. tkisi şu mış sanatçılanndan Jean Louis anda Cumhuriyet ''in yaznşleri Trintignant'ın başrollerini payyönetim kadrosunda görevli. laştıkları polisiye bir güldürü. Biri htanbul'da, öbürü Usta yönetmenin önceki filmleİzmir'de. Yalçın Bayer ve rini, hayranlıklarını, duygularıHikmet Çetinkaya. nı yeniden gözden geçiren bir ya1974 yılında bu üç genç pıt. Canlı, eğlendirici, hafif. Ve bu film son günlerde Fransız ba gazeteci, Dikmener. Bayer ve sınını en çok ilgilendiren sinema olayı. Truffaut'nun yeni filmiyIe ilgili eleştiri yazısı "Le Monde" gazetesinde birinci sayfadan verildi, "Le Nouvel Observateur" dergisiyle "Le Matin" gazetesinTrabzon 'da kurulan siyasal parde yönetmenle yapılmış uzun kotilerden MDP Genel Başkanı Sunuşmalar yayımlandı. nalp'ın bir siyasal parti genel başkanı olarak ilk kez ziyareti, Trabzon'un siyasal yaşamım renklendirdi. Sunalp onuruna Petrol O/is Tesisleri'nde 100 kişiye verilen yemekte bazı gerçekler de ortaya çıktı. 6 kasımda yapılacak olan genel seçimlerde sağ partilerin koKültür Servisi Ankara'da "Sıfır" adlı yeni bir gulmece der münizmi en başta gelen malzeme yaparak yeniden komünizm gisi yayınlanıyor. edebiyatı yapacaklannı ortaya Dergiyi hazırlayan kadro adına Sait Munzur'un verdiği bilgi koydu. Bunun somut örneği 4 ye göre, "Sıfır" dergisi iyiyi, gu ağustos perşembe günü akşamı MDP Genel Başkanı Sunalp zeli, doğruyu hedefleyen, çağdışılıkları yeren her tür yazı ve çiz onuruna verilen yemekte yaşandı. Yemeğin sonlarına doğru giye açık olacak. Karikatürlerle birlikte gülme MDP'nin Genel Sekreter Yardımcısı Yılmaz Hocaoğtu 'nun ce öykülerine de yer verecek olan dergiyle bağ kurmak isteyenler, yaptığı konuşma komünizm ede"Sıfır Dergisi, Eğmeli Sokak, biyatının önümüzdeki seçimler22/8, Aydınlıkevler, Ankara" ad de başta gelen malzeme olacağının taze ve canlı bir örneğiydL resine başvurabilecek. Karadenizli Rum garson göçmence biliyor Çetinkaya Rodos'a giderler. Rahmetli Dikmener "az Marmaraca", Bayer "az Trakyaca", Çetinkaya da "az Egece" bilir. Dikmener ve Çetinkaya Rodos'ta Amerikan barlara dadanırlar. Bayer ise üçlüyü bozmamak için ikiliye uymak zorundadır. Yalçın Bayer çok düzenli olduğundan Hikmet'le Bulent'in giyim kuşam işini de üstlenmiş, her gece kendi deyimiyle "pasaklıların" çoraplarını yıkamaktadır... Bir gece bir pubda barmenle Yalçın Bayer'in dostluk kurduğunu gören Hikmet ile Bülent adamı hayretle süzdükten sonra sorarlar: "Yalçın, bu adam nereli?" Yalçın gülerek yamtlar: "Bilin bakalım." Hikmet hemen atılır: "Bu adam Karadenizlıdir.'' Bülent: "Hikmet, yine yalan söyledin." Yalçın araya girer: "Doğru söylüyor Hikmet, bu barmen Karadenizlıdir ve Yeni siyasal yaşamın ilk belirtileri Yılmaz Hocaoğlu'nun sık sık alkışlarla kesilen "hamasi" konuşmasında yıllar önce Karadeniz'de boğulan Mustafa Suphi ve arkadaşlannın öyküsti yeniden dile getirildi. 1 Mayıs günleri Taksim Alanı'nda Ataturk resminin yerine Lenin ve Mao'nun resimlerinin taşındığı yeniden anlatıldı, bu memlekette en büyük düşmanın komünizm olduğu yinelendi. Önümüzdeki seçimlerde MDP'nin en ateşli hatiplerinden biri olduğunu şimdiden kanıtlayan Genel Sekreter Yardımcısı Hocaoğlu, adını vermedi ama Ana Parti'ye ve Genel Başkanı Özal'a da çattı. Bu parti mensuplarımn devlet yönetiminde etkin görevlerdeyken dağıttıklan teşvik belgeleriyle o zamandan siyasal yatırım yaptıkları öne sürüldü ve MDP içinde de ülkenin ekonomisini yönlendirecek uzmanlar olduğu savunuldu. "Sıfır" adlı yeni bir gülmece dergisi yuyınlanıyor ustelık de Rum'dur." Bülent sinirlenir: "Nereden bıliyorsun?" "Baksana burnuna, çenesine, alnına ve konuşmasma." Bu ara Hikmet söze girer: "Peki ama Yalçın, Karadenizli Rum garsonla nasıl anlaşıyorsun?" "Gayet basit... Göçmence. O da göçmen, ben de. " 15 Ağustos TARIHTE BUGÜN Mümtaz Ankan "IVANHOE 'NUN BABASI... t 177f'P£ 8ÜSÛN,UNLÜ İSKOÇYAU YAZAI? WALTER SOOTT DOĞDU. ONCSLER/ $/>R YA2ARKEN, 1814'TEN SON&4 ROMAUCILlğA BAÇLAMIŞTI. t826'OA OHTAK OLDUSU YAYIMEVI IFLAS £DİMCE BÜYÛK &'£ 8O2Ç YUKÜ ALT/NDA KALDIGECSGUNOUZ YAZD/ VE YAŞAM/AI/N SON y/LL4K/A]/ 8O/?Ç ÖDEMEKLE &EÇİRDİ. 6ENELUKLE rAGlHSEL ROMANLA/ZI EhJ ÇOK OKUNAN KI7A8' ''/M4A/HOE" DuR. YANPA BU YAP/TTAN' gİR SAHAJE' ÇÖVALYE /VANHOS, RAKİ8/, BO/S6U/L8Egr'r BİR YAfZ$MAÛA Y£E SRO?r YAZM/Ç otAAj Scorr'OA/ 50 YIL ONCE Cumhuriyet Şeker fiyatları son zamanlarda hayli düsmustur. Buna sebep yerli şekerlerin piyasaya hâkim olmasıdır. tngiliz, Çekoslovak ve Bulgar şekerleri üzerinde son günlerde hiç muamele yapılmamıştır. Sadece Belçika torba şekerleri toptan kilosu 43 buçuk kuruştan muamele görmüstür. Ayni şeker geçen hafta 46 kuruştan muamele görmekte idi. 15 Ağustos 1933 istenmıstır. Bu masraf âmilleri arasında toprak icar bedeli, nümune, ışçilik bedellen, vergiler de dahildir. Bu suretle bugunku imkân şartlarma göre bellibaşlı zirai ihraç maddelerimizin maliyet fiyatları ayrı ayrı tesbit edilmiş olacaktır. Ayni zamanda masraf cinsleri ve masraf âmilleri de tamamiyle anlaşılacak ve her masraf cinsinde azamî ne kadar taraffur yapılabileceği tetkik edilecektir. 19331983 Şeker fiyatları düşüyor Ucuz fiyatla çok tnal satmak sistemi... thracat maddelerimizin nefasetlerine halel getirmeden fiyatlanm asgari bir hadde indirmek ve beynelmilel piyasalarda ucuza satmak suretiyle surumlerini artırmak için tetkikata geçilmiştir. Zirai istihsalde maliyet fiyatına tesir eden masraf âmilleri hakkında da Ziraat Odalarından malumat Hanımlar arasındaki müsabakamiz Siiadiye plâ jındaki yüzme yarışları 27 ağustosta icra edilecek Kajrît mUddeti 20 »ğu.totta tıUiyor Satılık Daire Osmanbey, Kodaman Sokakta caddeye yakın 115 m' giriş katı. Tel: (1695410 (1017 arası) İŞ GARANTİSt Ilkokul mezunlarına. Ortaokul ve Lise mezunlarına. JS OLANAKLARI ( ıımhııriu't Yıllıgı 12 K>lul 80 31 Aralık 82 S4\ gıınun olu>ları, haberieıi, yırumlurı, onemli guııleri ('ıımhuri)et'lerinin tıpkı hasıınları 2 cilt 2000 lira İsli'int 1 adrcMİ: Tıırkocağı Cad. 31 94 C İ Yukandaki adreslerden başka yerde şubemiz yokttır.