11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
'8 TEMMUZ 1983 EKONOMİ CUMHURÎYET/9 Günün Aynası Dolar rekor üstüne rekor kırıyor Ekonomi Servisi Dolar reor üstüne rekor kırryor. Dün ılman Markı karşısında son 7.5 ılın en yüksek düzeyine ulaşan olar, Fransız Frangı, Hollanda lorini ve Italyan Lireti'ne karı da tarihinin en yüksek değeinden işlem gördü. Londra borsasında önceki gün 1.60 marktan işlem gören dolar lün 2.6180 marka çıktı. Bu, doarın 1976 yılı ocağında ulaştığı 2.6222 mark düzeyinden bu >anaki en yüksek rakam. Dün diğer sert paralara karşı da yeni rekorlara ulaşan dolar 7.88 Fransız Frangı, 2.11 lsviçre Frangı, 2.93 Hollanda Florini ve 1.548 ttalyan Lireti'nden işlem gördü. Uzmanlar, ABD'de para arzında, 300 milyon dolarhk artıştan sonra bir daralma beklenmesinin dolan tırmandırdığını belirtiyorlar. Altın fiyatları ise dün herhangi bir değişiklik göstermedi. Bankalar kararnamesi ne getiriyor? Kredi dağılımı büyük yatırımları engeller Tuncay Artıın: Kredilerin bundan böyle de çok dengeli dâğılabileceğine inanmıyorum Faik Başbuğ: Tıpkı Mali Af Yasası'nda olduğu gibi geçmişin üstüne çizgi çekümekte Bir uzman: Yeni Bankalar Kararnamesi büyük ölçekli yatırım yapılmasını engelleyici yapıya sahip NİLGÜN UYSAL Yeni Bankalar Kararnamesi Türk banka sistemine ne getiriyor? Banka kredilerinin dağılımında ekonominin gereklerine daha uygun bir uygulamanın habercisi mi? Tasarruf sahibini yakından ilgilendiren yeni hükümler var mı kararnamede? Maliye'nin bankalar üzerindeki denetimi nasıl biçimleniyor? Bu ve benzeri soruları banka kesiminin sorumlu mevkilerindeki kişilere hafta başından beri yöneltiyor ve görüşlerini almaya çalışıyoruz. Ne var ki, yetkililerin çoğunluğu doksan küsür maddeden oluşan kanun gücündeki kararnameyi henüz tam anIamıyla inceleme olanağını bulamadıklannı bilerterek zaman istiyorlar. Soruşturmamıza gelen ilk cevapları aşağıda sunuyoruz. larının °?o 75'i oranında fon sağlayabilecektir." kilmektedir. Daha önceki özensizliklerin hesabı sorulmayacak, ancak bundan böyle bankacılık düzeni sıkı bir disiplin altına girecektir. özellikle de kredi düzeni yönünden... Yeni Bankalar Yasası daha adaletli bir kredi kullanımı ortamı yaratabilecek mi? Bu soruya yanıt vermeden önce kullanacağımız " ö l ç ü " çok önemli. Her isteyenin kredi alabilmesi, ölçü olmamalı. Aslolan, firmaların kendi alanlarına, kapasitelerine ve ödeme güçlerine göre kredi kullanmalarıdır. Küçük bir şirket çok fazlâ~kredi alırsa batar. Buna karşın holdinglerin iş hacimlerine bağlı olarak, hem geniş çapta krediye ihtiyaçları vardır, hem de bu krediyi geri ödeyebilirlikleri yüksektir. Yeni yasa kredilerin dağılımı ve kullanımı açısından sarsıcı hükümler getirmektedir. Birçok holding yeni koşullarda, eskiden kullandığı kredi miktarının yüzde 20'sini kullanabilir durumda olacaktır. Böyle bir değişiklik ise, bunalımlara yol açabilecek niteliktedir. Başka bir anlatımla, Yeni Bankalar Yasası, yatırımlarının büyüklüğüyle, ulusal ekonomiye damgasını vurmuş firmaları zorlayacak hükümler içermektedir. "Güvence" ya da "tasarrufçunun güvencesi" açısından ise... Değişen bir durum yoktur. Güvence öteden beri zaten vardı ve tamdı. Olsa olsa yeni yasa, biçimsel bir değişiklikle, "mevduat sigortası" getirmiştir. Bu da yok yere bankalara ek maliyetler yükleyecek bir önlemdh." IŞÇININ EVRENINDEN ŞÜKRAN KETENCİ Sorumluluktan Kaçınma Bu yazı yayınlanana kadar bir aşama kaydedilir mi bilemiyoruz. Ancak Türkİş'e bağlı sendikacılar hiç değilse uygulama formülü bulunamayan yasa hükümleri için değişiklik yapılacağı umudundalar. Ya da en azından ilgili yasa hükümlerine uygulanabilirlik kazandıracak ve tartışmalan ortadan kaldıracak, yasa koyucudan gelecek bir yorum bekliyorlar. Çalışma Bakanlığı ve ilgili komisyon üyeleri ile yapılan görüşmelerin olumlu sonuç verdiği, hatta değişiklik taslaklarının hazırlandığı anlatılıyor. Çalışma Bakanı Prof. Turhan Esener'in Milli Prodüktivite Kurumu'nun yeni yasalara ilişkin bilimsel toplantısındaki açış konuşmasından da bu doğrultuda anlam çıkarılabilir. Yoksa yeni sendikal yasaların tartışıldığı ilk bilimsel toplantıda ortaya çıktığı gibi işler arap saçına dönecek. Çözüme yönelik yorumlar birbiri ile çelişecek. Değişik yorumlar geçmişte olduğu gibi yürütme organlan ye de yargıda da sürdürülürse pek çok sorun kilitlenecek. Özlenen çalışma barışından uzaklaşılacak.. Geçmiş 17 yılın, şimdi sorumluluğu işçilere ve bazı sendikalara yüklenen direnişler ye işgallerin çok önemli bir çoğunluğu, yetkili sendikanın belirlenmesi ile ilgili yasa boşluğuna gerçekçi yorum getirilememesinden doğmamış mı idi? Geçmişin sorunlarına çözüm ararken, sendikal haklara getirdiği çok yönlü sınırlamalar ile yeni yasalar, sendika sayısının fiilde 50 civarına inmesini getireceğinden, artık geçmişteki boyutları ile yetki sorunlarına tanık olmayacağız. Yeni yasalar, hakkın özünü sınırlamak gibi bir yöntemle de olsa, 17 yıllık uygulamanın yasa boşluklarına çözüm aramıştır. Ancak ayrıntılı düzenlemeler, yasanın başlıca amacı olduğu, gerek yasa koyucu çevreler, gerekse işverenler, bilim adamları tarafından sik sık dile getirilen, güçlü sendikacıltğı getirmek şöyle dursun, sendikaları, fiilen yeni yasalara uyum sağlayamayacak bir noktaya getirmiştir. Örneğin, yeni yasa ile yasaklanan federasyonların Türkiye tipine nasıl dönüşeceği konusunda yasa maddeleri içinde açıklık ve yorum aranmış, Çalışma Bakanlığından geldiği bildirilen sözlü onayla da, federasyonların genel kurul yaparaktüzük değiştirmeleri ve milli sendika statüsüne dönüşmeleri benimsenmiştir. Ancak bilimsel toplantıda bilim adamaları, sendikalar birliği olan federasyonların genel kurul yaparak, milli sendika olmalarının yasal ve hukuka uygun bir yöntem olmadığını savundular. Şimdi bu noktadan sonra bazı bilim adamlarının özel görüşü gibi görünen bu yorumun geçerliliği kabul edilir. Örneğin yargı da bu görüşe katılırsa, yapılmış genel kurullar geçersiz sayılacak. Aylar sonra gelen iptal kararları ile de Federasyonlar, bağlı sendikaları, fesih tehlikesi ile karşı karşıya kalacaklardır. Yüzbinlerce işçinin sendikasız kalması, sendikalarında biriken milyarların yitirilmesi anlamına gelen bu kargaşadan herhalde iş barışı, ülke ekonomisi önemli yaralar alır. Yasanın bütünü üzerinde değil, sadece acil çözüm bekleyen, güncel uygulamalara açıklık getirme zorunluluğundan, yasa boşluklarının yorumlanmasından söz etmek istiyoruz. Uygulamasına formül bulunamayan, ya da nasıl uygulanacağı tartışılan, bu acil yasa boşlukları için ne yasa koyucu sorumluluktan kaçabilir, ne işveren "Bu benim sorunum değil, işçi sendikasının sorunu, ben yasadan memnunum" diyebilir, ne de bilim adamı "8en yasayı böyle anltyorum, ancak şöyle de yorumlanabilir, yargı çözüm getirebilir" demekle yetinebilir. Sendikaların yeni yasaya uyum sorunlarına seyirci kalınır, 1 Ocak 1984'te çoğu sendika kapanma tehlikesi ve üyeleri işçiler sendikasız, boşlukta bırakılırsa, bundan en çok İşçiler ve sendikalar zarar görür, ancak ülke ekonomisi de, işverenler de, sosyal barış da paylarına düşeni alırlar... Geberth: Türkiye'nin en önemli sorıınıı işsizlik İSTANBUL, (THA) >ECD Genel Sekreteri Rolf Geerth, Türkiye'nin ekonomik geşmesinin çok iyi olduğunu berterek, "Türkiye ekonomik sounlan aşma yolundaki ülkelere österilecek en iyi örnektir" deEkonomide Diyalog dergisine örüş bildiren OECD Genel Seketeri Geberth, Türkiye'nin Baı Avrupa serbest piyasalanndan htiyacı olduğu kadar kısa vadeli ;redi alabilecek duruma geldiğiıi söyledi. Geberth, aynca Türkiye!de işizliğin çok yüksek olduğuna da leğinerek, şöyle dedi: "Tiirkiye 23 yıl gibi yakın gelecekte biri hariç biitiin sorunlarını çözebilir. Çözemeyeceği tek önemli sorunu işsizliktir. Bu sorunun kısa vadede çöziimüne imkân yok. Ancak Türkiye'nin yapacağı tek şey, sağlıklı bir ekonomik biiyümeyi gerçeklesürmek lir. Ekonomik büyiime en yüksek oranda gerçekleştiğinfle, işsizlik artışı bir oranda donacaktır." Geberth daha sonra, Türki1İ. Adının açıklanmasını istemeyen bir uzman "îlk bakışta eski kanunun sulandırılmış olduğu görülüyor. Şöyle ki! •Yeni Bankalar Kararnamesi 'sermayenin yaygınlaştırılması'ndan vazgeçilmiş; buna karşılık, 'sermaye sahibinin belli olması' ilkesine ağırlık verilmiştir. Amaçlanan banka sermayelerinin belirsiz ellere geçmemesidir. Sermaye sahipliğinin belirsizliği önlenirken, bir başka imkân da ortaya çıkmış bulunmaktadır. O da anonim şirket yapısının izin verdiği oranlarda en büyük sermaye payının tamamına tek bir kişinin sahip olabilmesidir. • Kredilerin dağılımına gelince... Özellikle banka sermayelerine katılacak yeni iştiraklerin bol kredi kullanması önlenmiştir. Bu ileri bir adım sayılabilir. Ancak ilerinin ölçüsü biraz kaçırılmış. Yeni Bankalar Yasası, "ekonomik ölçüde" ya da "büyük ölçekli" yatırım yapılmasını büyük ölçüde engelleyici bir yapıya sahiptir. Bundan böyle Türkiye'de küçük ve orta boy yatırım yapanlar kredi bulabilecekler. Büyük holdingler, bankalar ya da kuruluşlar büyük çaplı yeni yatırımlar yapamaya caklardır. Yeni sistemin öngördüğü kredi kullanma olanakları böyle bir sonuç yaratacaktır. O nedenle Bankalar Yasası'nı bir tür "haset yasası" olarak nitelendirebiliriz. Büyük ve geniş yatırımlara ve yatırımcılara haset edilmiştir sanki..." FAİK BAŞBUĞ (tktisat Bankası Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi) "Bankalann tek tek konumunda değişiklik olmaz. Ancak "sektör" olarak Türk bankacılığının, yine eskisi gibi kamu güdtimünde olmakla birlikte daha disiplinli bir ortama girmesi beklenebilir. Bankalara dönük olarak tasfiye ya da iflâs gibi sonuçlar yaratacak bir hükümjer toplamı değildir yeni Bankalar Yasası. Açık ve oldukça ağır müeyyideler getirmektedir. Banka yöneticileri bu koşullarda daha dikkatli ve yasayı uygulamakta daha özenli olmak zorunda kalacaklardır. Gerçekte kamu güdümü yönünden eskiye göre bir farkİılık yoktur. Buna karşılık eskisinden farklı olarak Bankalar Yasası 'nın isteklerine uymayanlar ceza çekecektir. Tıpkı Mali Af Yasası'nda olduğu gibi geçmiş dönemin üstüne bir çizgi çe TÜNCAY ARTUN (Yapı ve Kredi Bankası Genel Mııdür Yrd.) ye'nin her yıl 150 bin kişiye iş imkânı sağlayabildiğini, ancak işgücüne katılanların sayısının 200 bini bulduğunu belirterek, bu durumda işsizlere her yıl 50 bin kişinin daha eklendiğini açıkladı. "1958yılmda çıkarılmış olan Bankalar Yasası 50'li yıllann koşullarına göre düzenlenmiş ve 25 yıl gibi küçümsenmeyecek bir süre boyunca uygulanmıştır. Ancak, farklı boyutlar kazanan ekonomik ve sosyal yapıya bağlı olarak, bu yasanın da değiştirilmesi gerekiyordu. Böyle bir gerekliliği hiç kuşkusuz 1980 sonrasında parasal sektörde yaşanan çalkantılı olaylar daha da artırmıştır. Yeni Bankalar Yasası'ntn bankalar üstündeki denetim ve yönetime büyük bir ağırlık verdiği dikkati çekiyor. Kredi dağılımı, bundan böyle nasıl olacaktır sorusuna gelince... Bugün Türkiye'de tiim bankaların konsolide kredi hacmi yaklaşık 2 trilyon lira dolayındadır. Yasa'nın toplam iki trilyonu bulan banka kredilerini kısa sürede yeniden biçimlendirmesi söz konusu olamaz. Ancak, uzun sürede değişiklikler ortaya çıkabilecektir. Bugünkü kredi yapısı daha önceden catılmış bir yapıdu. Bu kredi hacminde yeni artışlar başka bir anlatımla yeni kv iler verilmesi sözkonusu olduğcnda, yeni düzene göre ayarlama yapriâcaktır. Şu kadarını da söylemeliyirn' ki, kredilerin bundan böyle de çok dengeli dâğılabileceğine inanmıyorum. Yeni krediler önünde sonunda daha önce dağılmış kredilere bağımlı olarak dağıtılacaktır. Bugünkü yasal çerçeve ayrıca "büyük kredi" adı altında yeni bir şans kapısı aralamıştır. Büyük kredi alabilen kişi, bir bankanın öz kaynak TürkJş asgari ücret konusunda Kafaoğlu ile görüşüp karar verecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türklş Genel Başkan: Şevket Yılmaz asgari ücret konusunda Maliye Bakanı Adnan Başer Kafaoğlu ile görüştükten sonra nasıl bir tavır takınılaeağı konusunda karar verileceğini açıkladı. Şevket Yılmaz, Maliye Bakanı'nın asgari ücretin arttırılması konusunda basında çıkan sözlerine değinerek, henüz Maliye Bakanı ile bir temas kuramadığını bildirdi. Yılmaz, Maliye Bakanı ile bu konuda görüşeceğini, eğer asgari ücretin arttırılması konusunda olumlu bir yanıt alınırsa Türktş'in karar vereceğini söyledi. Serbest bölgelerin biriki hafta içinde gündeme gehnesi bekleniyor ANKARA (Cumhuriyet Bü gitmesi nedeniyle toplantı başka rosu) Başbakanlığa bağlı bir güne ertelendi. Kurul üyesi bir bakan serbest Ekonomik Işler Yüksek Kurulu dün yaptığı toplantıda, serbest böjgelerdç öncelikle, endüştri kobölgeler, sanayi bölgeleri ile dev lunda tesisler, yabancı firmalarla let limanları kurahnasına Hişkirr • ortak yatmmlar yaRilacağın) ifade etti. tasarıları ele aldı. Bakan, Ekonomik Kurul'un Başbakan Bülend Ulusu'nun serbest bölgelerle ilgili düzenlebaşkanlığında toplanan Eko meyi bir iki hafta içinde kesin binomik Kurul'un öncelikle ser çimine kavuşturacağını kaydetbest bölgelerle ilgili yasal düzen ti. Ve bu bölgelerin iki üç yıl lemeyi değerlendirdiği belirtildi. içinde kurulabileceğini sözlerine Başbakan Ulusu'nun Istanbul'a ekledi. Bankalarda personel sayısı 138 bine ulaştı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye'de 49 bankaya bağlı şube sayısının 6.400'e, bankalarda görev yapan personel sayısının ise 138 bine ulaştığı belirlendi. Bir araştırmaya göre her 6 bin 901 kişiye 1 banka şubesi düşerken, 10.211 kişiye bir ortaokul, 37 bin 736 kişiye bir lise, 52 bin 757 kişiye bir hastane ve sağlık ocağı, 55 bin 416 kişiye ise kütüphane düşüyor. Türkiye'de 49 bankanın yabancı ülkelerdeki bürolan dışında 6.375 banka şubesine karşılık, 4.309 ortaokul, 1.166 lise, 794 kütüphane, 834 hastane ve sağlık ocağı bulunuyor. 14'ü özel yasalarla kurulmuş, 2'si Kalkınma ve Yatırım, 9'u yabancı ve 24'ü Ticaret Bankası olmak üzere 49 bankada çahşan personel sayısı da her geçen gün biraz daha yükseliyor. Halen bu bankalarda 137 bin 726 personel görev yapıyor. Bir başka deyişle Türkiye'de yaşayan her 319 kişiden birisi bankada çalışıyor. Türkiye'de halen bankalarda görevli personel sayısı ortaokul öğretmenlerinden 4, lise öğretmenlerinden 7.8, uzman ve pratisyen hekimlerden 5.3, eczacılardan 11, dişçilerden ise 22 kat daha fazla. Çünkü bankada görevli 137.726 personele karşılık, ortaokullardaki öğretmenler 35.041, liselerdeki öğretmenler 17.655, dişhekimleri 6.459, eczacı 13.171, uzman ve pratisyen hekim sayısı ise 26.200 olarak gözüküyor. İSTANBUL, (ANKA) tktisadi Araştırma Vakfı Başkanı Orhan Dikmen "1980 yılı temmuz ayında serbest faiz sloganıyla başlatılan uygulamanın mahzurlarını artık herkes kabul etmektedir" dedi. Konuya ilişkin olarak bir açıklamada bulunan Prof. Dr. Orhan Dikmen, "Aslında Türkiye'de bankalararası, mevduat faizleri dışında faizler hiçbir zaman serbest olmamıştır. 1980 temmuzunda da bütün faizler tespit edilmiş sadece vadeli mevduat ile kredi faizleri serbest bırakılmıştır. Bunun sonucu olarak da mevduat bileşimi lamamen anormal bir hal almış, kredi sistemi de yozlaştmlmıştır" şeklinde konuştu. Dikmen, açıklamasında daha sonra şöyle devam etti: "Vadeli mevduat faizi bankalarda resmen yüzde 50'ye, gayri resmi olarak yüzde 6S'e kadar yükselmiştir. Kredi faizlerinde, özkaynakkredi oranı, normal düzeyde olan kuruluşların dahi taşıyamayacağı boyutlara ulas Prof. Dikmen: Faizler düştü aıııa banka kredi faizi hâlâ %70 zoriuklar içine düşmüştür. Sonunda bu çok garip ve tehlikeli duruma müdahale edilmiştir. Ancak 1980 temmuzunda "kuyuyaatılan taş" bugün de oradan tam anlanuyla çıkanlabilmiş olmaktan uzaktır. Devlet mudahalesi ile vadeli mevduat faizinin resmen yüzde 40'a çekilmesine kredi faizlerinin de resmen düşürülmesine rağmen bugün de tavizli mevduat kabulü yanında banka kredi faizleri de çeşitli yollarla yüzde 6070'lerin altına düşmemekte, banka dışı kredilerde ise, yıllık faiz oranı yüzde 150'ye varmakta ve hatta gecmektedir" Prof. Orhan Dikmen, bugua, kü yüksek kredi faizleriyle yatırımların belli ölçüde başlamasını ve üretimin artmasını beklemenin fazla iyimserlik olduğuna dikkat çekerek şöyle devam etti: Bu durumda sözde liberalizme ve sözümona gerçekçi faiz uygulamalarına vaktiyle alkış tutmuş olanlann geç düşen jetonu hatırlatan bugünkü yakınmamaları çok ilgi çekicidir." mıştır. Bu iki yönlü faiz yarışı sonunda bir taraftan sayılan 1000'i geçtiği söylenen bankerlerin zincirleme iflasları meydana gelmiş, Kastelli olayı patlak vermiş, banka sistemi sarsılmış, diğer taraftan da ticaret ve özellikle sanayi firmaları büyük mali yökhığtr nedteîîîyle tamamlanamıyor Atn Sömürülenler de sömürmeyi öğrendi mi? Üçüncü Dünya'dan çıkan çokuluslu şjrketlerin sayısı hızla artıyor. Bugün 50'yi aşkın Üçüncü Dünya ülkesinin yeryüzüne yayılmaya dönük yatırımlar yapan şirketleri var. Ekonomi Servisi Çokuluslu şirketler denince... Büyük yatırım ve finansman harmanlamalarıyla zengin ve sömürgeci ülkelerin bağrında çiçek açıp; yoksul ülkelerdeki ucuz iş gücünü sömürerek meyvelerini Üçüncü Dünya'da toplayan Batı melezi dev şirketler akla gelirdi. Çokuluslu şirket kavramı Batı ile özdeş bir kavramdı... Daha düne kadar... Bugün öyle değil. özellikle OPEC ülkelerinin dışta yatırım yapmaya dönük olarak kurduğu şirketler. Örneğin, Kuvvait Pelroleum ve Brezilya kökenli Petrobas dıştaki büyük ve geniş yatırımlarıyla yeryüzünün en büyük çokuluslu şirketleri sıralamasında yer alıyorlar. • Birçok Üçüncü Dünya şirketi, yine Üçüncü Dünya ülkelerinde yatırım yapıyor. Üçüncü Dünya'da yayılmış Üçüncü Dünyalı çokuluslular, Batılı çokuluslularla rekabet ederken, "yerel" özellikleri daha yakından tanımanın avantajlarını kullanıyor ve daha ucuz işgücü bulmakta onlardan daha başarılılar. Bütün bunların ötesinde gözden kaçırılmaması gereken bir gerçek de şu kuşkusuz: Üçüncü Dünyalı çokuluslular salt Üçüncü Dünyalı değil. Batılı şirketlerle "ortaklık" yapmak ya da onlarla "Joint venture" anlaşmalarına gitmek zorunda ya da durumundalar. Özellikle de Batılı Avrupalı şirketler karşısında; Üçüncü Dünyalı çokuluslu şirketlerin Amerikan sermayesi ile halkalanmış olması dikkati çekiyor. Birleşmiş Milletler de bu konuda bir araştırma yapmış. Birleşmiş Milletler'in 23 tane Üçüncü Dünyalı şirket üstünde gerçekleştirdiği çahşma şöyle bir tablo ortaya koyuyor: Yoksul dünyanın zengin devleri, gelişmiş ülke çokulusluları karşısında, kullanılan sermaye yoğunluğu açısından çok alt düzeyde kalıyorlar. Başka bir anlatımla, Batılı devler sermaye yoğun tekniklerle halhamur olurken... Üçüncü Dünya devleri kenar mahalle lokantalarının "az pilav" ya da"pilav üstü az döner''biçimindeki otantik formülleri ESBANK Eminönti şubesi açıldı Ekonomi Servisi Eskişehir Bankası T.A.Ş. "ESBANK"ın Eminönü şubesi faaliyete geçti. Dün saat 10'da Yenicami caddesindeki şube binasında yapılan açılış töreninde konuşan ESBANK yetkilileri Istanbul'lulara Eminönü'nde de hizmet vermekten bahtiyar olduklanm söylediler. Yetkililer ESBANK'm her zaman olduğu gibi bundan sonra da yeni atılımlarla müşterilerinin taleplerini en iyi biçimde yerine getirme amacında olduğunu belirttiler. DÖVİZ KURLARI Dövizin Cinsi 1 ABD Dolan 1 Avustralya Dolan 1 Avusturya Şilini 1 Batı Alman Markı 1 Belçika Frangı 1 Danimarka Kronu 1 Fransız Frangı 1 Hollanda Florini 1 hveç Kronu 1 lsviçre Frangı 100 ttalyan Lireti 100 Japon Yeni 1 Kanada Dolan 1 Kuveyt Dinarı 1 Sorveç Kronu 1 Sterlin 1 S. Arabistan Riyali Döviz Alış 227,35 199,95 12,35 86,70 4,34 24,10 28,84 77,56 29,40 107,62 14,66 94,45 184,60 777,13 30,87 347,44 65,90 Döviz Satış 231,90 203,95 12,60 88,43 4,43 24,59 29,42 79,11 29,99 109,77 14,96 96,34 188,29 792,67 31,48 354,38 67,22 Efekıif Alış 227,35 189,96 12,35 86,70 4,13 24,10 28,84 77,56 29,40 107,62 13,93 89,73 175,37 738,27 29,32 347,44 62,60 Efektif Satış 234,17 205.9S 12,72 89,30 4,47 24,83 29,71 79,89 30,28 110,85 15,10 97,29 190,14 800,44 31,79 357,86 67,88 ALTIN GÜMÜŞ FİYATLARI Cumhuriyet Reşat 24 Ayar 22 Ayar Bilezik Gümü'ş Alıs 25.500 25.000 3.600 3.280 81.00 Satış 25.650 25.500 3.610 3.380 83.00 Artık Üçüncü Dünya'dan çıkma çokuluslu şirketler de var. "Çokuluslu şirketler Üçüncü Dünya'yı sömürüyor"patırtı gürültüleri arasında, Üçüncü Dünya kendi çokuluslulannı piyasaya çıkardı. Buna, "sömürülenler de sömürmeyi ögrendi" mi dersiniz... Yoksa, "sömürülenin sömiirUsü"mü... "Hyundai"... Geçen yıl toplam satışları 7.6 milyar dolara ulaşan Güney Kore kökenli gemi yapımcısı ve çeşitli sanayi kollarına el atmış bir dev şirket. Son yıllarda öylesine devleşti ki, Economist Dergisi'nde belirtildiANKARA (Cumhuriyet Büğine göre, ünlü Fransız şirketi rosu) Tekstil İşkolu'nda beş Michelin'den ve tngiliz Şirketi bine yakın işçinin yarım milyar Rio TintoZink'ten çok daha bülira dolaylarında alacakları buyük artık. lunuyor. İşçilerin alacaklarının 3.7 milyar dolarlık yıllık satışbulunduğu işyerlerinin çoğunun ları ile, biri İngiliz, biri İsveçli, halen kapalı, çoğunun da kapanöteki de Güney Afrika kökenli ma tehlikesi içinde olduğu öğreüç dev firmayı "zirvedeki 500 sanildi. nayi şirketi" (Amerika hariç) lisSermaye artırımı yaptıktan tesinden saf dışı etmeyi başaran sonra, halen çalışmasını sürdüWalsin Lihwa ise, elektrik ve ren İzmir Kula Fabrikası'nda çaelektronik alanında çalışan Tailışan 2 bin 200 işçi 1980 yılından wan'lı bir şirketler grubu olarak bu yana 200 milyon lira tutan başka bir başarı örneği. sosyal hak ve ikramiyelerini alaEconomist dergisi bu ve bumadılar. nun gibi birçok Üçüncü Dünya 500 işçinin çalıştığı Elazığ !pşirketinin sadece "dev" değil aylik Fabrikası, bundan bir süre nı zatnanda yeryüzüne yayılmış önce fabrikada revizyon yapacafabrika ve holdingleriyle çokuğını belirterek, devletten kredi luslu duruma geldiğini de alacağım belirtti. Bu fabrikada söylüyor. çalışan işçilerin 8090 milyon liYapılan derinliğine araştırma > ra dolaylarında alacakları var. lar göstermiş ki: Üretimini sürdürmekte olan • 50'yi aşkın Üçüncü Dünya İzmir Yün Fabrikası'nda 450 işçi ülkesinin dış dünyada yatırım çeşitli haklarını içeren toplam yapan şirketleri var. 3540 milyon lirayı alamadılar. • Bunlar içinde en önemlileri, 565 işçinin çalıştığı Denizli Sa Tekstil işkolunda 5 bine yukın işçinin yarım milyar alacağı var rayköy Dokuma Fabrikası uretimini sürdürüyor. Ancak, işçilere haftahk veremiyor. Bu fabrikada çalışan işçiler, ücretlerini iki ayda bir, üç ayda bir alabiliyorlar. İşçilerin alacakları bu işyerinde 160170 milyon lirayı buluyor. Sarayköy Iplik Fabrikasf ndaki işçilerin ise 4050 milyon lira alacakları sözkonusu. tstanbul HERKO Fabrikası üretimini durdurmuş bulunuyor. Bu fabrikada çalışan işçilere, 2,53 ayhk izin verildi. HERKO'daki 650 işçinin alacakları 50 milyon lira dolaylarında. Kapalı olan İstanbul Güney Pamuk Fabrikası'nda da çalışan 180 işçinin kıdem tazminatı dışındaki alacakları 2030 milyon lira dolaylarında. Öte yandan Dokusan ve Türkmen Kadife Fabrikalan'nın da kapanma tehlikesi içinde olduklarmdan, buralarda çalışan işçilerin durumlarının kötü olduğu öğrenildi. İZMtR (Cumhuriyet Ege Bürosu) 1983 yılında tamamlanması öngörülen 7 büyük kamu projesi fon yokluğu nedeniyle bitirilemiyor. Söz konusu projeler içerisinde ÇorumÇankırı kırsal alan projesi, Siirt çimento fabrikası ve Aliağa petrokimya kompleksi de bulunuyor. Son olarak Maliye Bakanlığı 'ni hatırlatırcasına "az sermaye nın 1984 bütçesi için yaklaşık y o g u n " tekniklerle idare 225 milyar lira ek bütçe talep etediyorlar. mesine karşın kamu projeleri için Bütün bu genellemelerin tek yeterli ödenek ayrılamadığı anistisnası Hindistan. Ucuz ve yo ' laşıldı. 1983 yılı içinde bitmesi ğun emek gücü ve düşük teknoöngörülen projelerin DPT kayıtloji kullanan öteki Üçüncü Dün larına göre gelişimi şu konuma yalı çokuluslulara meydan okuulaştı: yor Hint firmaları. Son olarak Çorum, Çankırı Kırsal Alan bazı Hintli firmalar, Malezya'Projesi: 1974 yılında başlanan nın en geniş palm yağı işleme tebu proje 3.3 milyar liraya malosislerini ve Singapur'da mikrolacaktı. Halen bu projeye 1 milkompütör yapımı ile uğraşan bayar lira cari harcama yapılabilzı sanayi kuruhışlannı ele di. Bu yüzden gerçekleşme orageçirdiler. na yüzde 30'da kaldı. Economist dergisi,"teknik Tokat Sigara Fabrikası: Yapıbuluşlar" yapma açısından, mına 1973 yılında başlanan bu Üçüncü Dünya devletlerinin fabrika, yaşadığımız yıl içinde Amerikan ya da Avrupalı rakiptamamlanacaktı. Proje tutarı 13 leriyle yanş etmek için, daha çok milyar lira olan bu proje için hayol almaya muhtaç olduklanm len 6.4 milyar harcama yapılabilvurguluyor. Yoksul ülke devlemesi nedeniyle, gerçekleşme orarinin joint venture anlaşmalarını yüzde 50'de kaldı. nın köprüsünde Batılı şirketlere Aliağa İkinci Petro Kimya göbekten bağlı olduklanm düşüKompleksi: Yapımına 1971 yınünce buna da şaşmamak gerelında başlanan bu projenin tutarı kiyor. 186 milyarı buluyor. Halen bu projeye 122 milyar lira harcama yapıldı ve gerçekleşme oranı yüzde 65'te kaldı. Siirt Çimento Fabrikası: 1976 yılında yapımına başlanan Siirt Çimento Fabrikası proje tutarı 5.9 milyar TL. Bu projenin özel önemi, GAP projesinin en önemli ünitelerinden olan Karakaya Barajı'na çimento vermesi olacak. Ancak, özellikle fmn aksamının gecikmesi ve daha sonra nakli sırasında devrilmesi nedeniyle proje bu yıl hizmete giremedi. Denizli Jeotermel Santral'ı: Türkiye'nin ikinci enerji kaynakları içinde en önemli yeri tutan jeotermal konusunu değerlendirecek ilk proje olarak tanınan Denizli Jeotermal Santral'ı 3.7 milyar liralık bir yatınm harcamasıyla tamamlanacak. Yakın tarihlerde Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in de denetlediği bu proje'nin bitimi için halen yaklaşık 1,5 milyar gerekiyor. Bu proje'nin tamamlanması durumunda, Batı Anadolu'daki enerji üretiminin büyük oranda karşı Ianabileceği sanılıvor. Aliağa Çevirme Santral'ı: 1976 yılında yapımına geçilen bu santral, geçtiğimiz yıl tamamlanacaktı. Yapımı yüzde 85 orananda tamamlanan bu proje, yine yeterli fon alamaması nedeniyle tamamlanamadı. Haydarpaşatzmit Demiryolu: Ankaratstanbul arasındaki demiryolunu büyük oranda kısaltmayı öngören Haydarpaşalzmit demiryolu yenileme projesi 1968 yılında başlamış, ve büyük proje yenilemeleri sonucu 1983'te bitirilmesi öngörülmüştü. 10.7 milyar liralık bu projeye halen 5 milyar harcama yapılabildi. Ttirkİnşa: Son zamlarla inşaat sektörü yok oldu ANKARA, (THA) Türkİnşa Genel Başkanı Mevlüt Hamzaoğlu, "Son zamlardan sonra inşaat sektörü yok oldu." dedi. Son zamlardan sonra vatandaşın konut sahibi olmasınm artık olanaksız hale geldiğini belirten Mevlüt Hamzaoğlu, daha önce en ucuz konutun 2,5 milyon liraya yapıldığını, bu rakamın demirde kilo başına 90 lira olan zamdan sonra daha da artacağını kaydetti. Türklnşa Genel Başkanı Hamzaoğlu şöyle devam etti: "Bu durumda inşaat yapımının imkânı kalmadı. Böylece müteahhit de kalmayacaktır. Yapsatçı olarak nitelendirilen konut üretip satanlar da devlet ihalelerine yöneliyorlar. Bu kişiler ihaleleri alabilmek için yüzde 50 tenzilat yapıyorlar. Bu durum iflasları getiriyor. Bir anlamda tenzilat yapan iflasını kendi eli ile yaratıyor. Böylece devlet yatırımları perişan oluyor." Çalışma Bakanlığı'mn uxarısı: "Alman işverenlerin para tekliflerine kanarak işinizden ayrılmayın" ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Çalışma Bakanlığı, Federal Almanya'da çalışan işçilerimizin tazminat alabilmeieı i için kendi istekleriyle işlerinden aynlmaları ile ilgili olarak bir açıklama yaptı. Çalışma Bakanhğı'ndan yapılan açıklama aynen şöyle: "Son zamanlarda Federal Almanya'da çalışan çok sayıda işçimizin firmaları tarafından yapılan paralı çıkış tekliflerinin ca/ıbısint kapılarak, bir miktar tazminat almak suretiyle işten çıktıkları gözlenmektedir. Federal Almanya'da mevcut işsizlik nedeniyle, işsiz işçilerisnizin yeniden iş bıılabilmeleri son derece zordıır. Ayrıca, Federal Alıııan işsizlik sıj>ortası ınevzuatına göre, tazminat alarak kiş ilişkisine kendisi son veren işçilere en az 8 hafta süre ile işsizlik parası ödenmediği gibi, hastalık sigortası ile ilişkileri de 3'ncü haftadan itibaren kesilmektedir. F. Almanya'daki vatanda^'arımızın zor duruma düşmemeleri için, tazminat alarak işini bırakma kararı vermeden önce, işsizlik ve hastalık sigortası ile oturma ve çalışma izinleri bakınıından durumlarını iyice değerlendirmeleri, bu konularda çalışma müşavirlik ve ataşeliklerimizden önceden bilgi almaları ve oturma izni iptali koşııluna bağlı olarak yapılan paralı çıkış tekliflerine ise itibar etmemeleri hususıında ııyarılmalarında yarar görülmüştür."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle