Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 TEMMUZ 1983 * • • • m~^.~r. t Sayfada) (Baştarafı 1. c..*jı ItaJya'ya kazandıran anlaştnanın yapıldığı yer olması bakımından ilginçtir) toplanacak Ermeni Dünya Kongresi aynı zamanda 1897 yılında yine lsviçre'nin bir başka kentinde, Basel'de yapüan Dünya Siyonist Kongresi 'ni çağnştınyor. Dünyanın çeşitli yörelerinde dağınık biçimde yaşayan Yahudiler Filistin topraklan üzeInde bir devlet yaratmayı amaçıayan ırkçımilliyetçi Siyonist hareket ilk uluslararası kongresini Basel'de 1897'de toplamış, Kongre ile meşruiyet aramışlar ve sonuçta 51 yıl sonra, 1948 yılında Filistin topraklan üzerinde tsrail devleti doğmuştu. Nitekim.Observer gazetesi de Ermenj ve Yahudi amaçlarındaki paralelliğe dikkati çekerek yann toplanacak olan Kongre'nin "Dünya Yahndi Kongresi" gibi bir örgüt kurmayı hedef aldığını belirtiyor. Kendisiyle dün bir telefon görüşmesi yaptığımız Cenevre'deki Birleşmiş Milletler nezdindeki Türkiye'nin Daimi Temsilcisi Büyükelçi Kâmran tnan, Lozan'da bir Ermeni Dünya Kongresl'nin önemsizmişcesine geçiştirilemeyecek bir olay olduğunu işaret ederek Isviçre hükümetinin böyle bir Kongre'nin topraklannda toplanmasına izin vermekle büyük sorumluluk altına girdiğini söyledi. Kâmran tnan, bize şunları naklettl; "Bn Kongre'nin toplanması•a izin vererek tsviçre Federal Devleti iki tiir sorumluluk altındadır: 1. Milktlemrası terorizmin Isyiçre topraklannda faaiiyet göstennesine imkfin yaratmış olmaktadır; 2. Bir dost devletin varlığının hukukf dayanağı olan Lozan Anlaşması'nın 60. yıldönümünV Lozan'da bu Kongre'nin topdnmasına imkAn tanıyarak Türldye'nuı toprak bütünlüğünü hedef alan bir faaliyete zemin saglamaktadır." Büyükelçi Kâmran Inan, Isviçre'de yaşayan 43 bin Türkün lsviçre'nin bu tutumunu protesto etmek üzçre hareket halinde olduğunu da bildirdi. lnan, Kongre'ye önayak olan tsviçreli Ermeni papazı Karnusyan'dan "Ikinci Makarios" olarak söz etti. Ermeni Dünya Kongresi'nin Lozan'da yapılmasına izin veren Isviçre, bir süre önce tsviçre'de Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılması düşünülen Uluslararası Filistin Konferansj'na izin vermemişti. Kâmran lnan, bu durumu ve Fransa tçişleri Bakanı Gaston Deferre' in öncekr gün Ermeni terör örgütlerine çalışma olanağı tanıdıklarını itiraf ederek Orly saldınsmı kınayan demecini hatırlatarak, "Bn demeç ve tsviçre'nin son tutumu Batılı dost devletlerin tavn hakkında düşündüructidür." dedi. HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/11 Ermenîler Doktorlar (Baştarafı 12.Sayfada) poruna yanlış yazılmıştı. 62 yıldan beri "Hamit Tunçel" olarak yaşayan hasta, hastanenin kayıtlanna göre, "Hüseyin Tuncer''di ve üç çocuk babası olmasına karşın "ev kadını" olarak görülüyordu. Bunlar belki küçük ayrıntılardı ama, koskoca bir tıp akültesinin, bir insanın ölümü ıcarşısındaki boşvermişliğini göstermesi açısından çok önemliydi. Cenaze işleri son derece kolay bir şekilde yürüdü. Nedense (nedense demek doğru değil, ortada dönen bahşişler nedeniyle olsa gerek) Ulkede en iyi, en çabuk ve en yolunda yürüyen işler cenaze işleriydi. Hiçbir görevli zorluk çıkarmadı ve Dr. Hamit runçel rahatça toprağa verildi. Fatih Camii'ndeki cenaze töenine diş doktoru olarak çalışığı Zeynep Kamil Hastanesi'nin mşhekimı ile bazı doktor arkalaşlan gelmişlerdi. Söylediklerile göre bu olaydan zamanında laberdar olmamaları çok kötü ılmuştu. "Eger haberleri olsaydı er şey daha başka olabilirdi ünkü." O acı içinde ve böylesine bir Unde kendilerine söylemedim, ma burada yazmak istediğim ir şey var: Tüm doktorlar bu laydan bir ders almalı ve hastne hizmetlerini kimsenin 'olaydan baberdar olmasına" ;rek kalmayacak şekilde düzin hale getirmelidirler. ÇünkU eslekdaşlan Dr. Hamit Tunçel bi bir bayram sabahı başları»bir olay gelebilir ve bu olayuı doktor arkadaşlan "haberır" olmavabilirler. (Baştarafı 1. Sayfada/ (Baştarafı 1. Savfada) Sayfada) (Baştarafı 1. Sayfadat dirdığine gore Creteıl Mahkemes.yıa aynen yayınlanmıştır. ffadede, silah ve uyustunıcu madde kaçakçılığı, örgütsel odaklan ve eylemeileriyle açıklanmaktadır. Belli si, Fransız polisinin isteği üzeribaşlı kaçakçdann isimlerinin yer aldığı bu açıklamada, davacı Kene 58 Ermeni'den 40 kadannın mal Dıcak'ın ismi şöyle geçmektedir: gözaltı süresini çarşamba sabahına kadar uzatmaya karar ver"Yukanda isimlerini yazdığım silah kaçakçdanna silahı Avrupa'di. dan temin eden en önemli şabıs ise, Mehmel Zeki adında tsviçre'de 1u arada mahkeme saldırıda yaşayan bir Türk'tür. Bu Mehmet Zeki, 1969 genel seçimlerinde MilUyetçi Hareket Partisi'nden tstanbul MiUervekilligi'ne adaylığmı koydn ve kendisini tsviçre'de özel tıçagı olan Tiirk iş adamı olarak prezanta ettiler. Fakat kazanamadı. 1 no.daki Mehmet Kiirekçi'ye silahı o temin eder. Ve Tercüman Gazetesi sahibi Kemal Dıcak ile de (Baştarafı 1. Sayfada) ıçın hafta başı bugün başlayadışanya baz morfin kaçırırlar. Nigde Senatörü hadisesinden icericak. de tutuklu olan Hacı Akman, Mehmet Kürekçi ve Mehmet Zeki, Tatıi yörelerinde hemen henzun mtiddet beraber çalıştılar. Ve şimdi de Mehmet Zeki ile Kemen her bayramda yaşanılan dumal Dıcak beraber çalışmaktadırlar. Bu durumlan bugfin tzmir Emrum görüldü. Aşın kalabalık yüniyet Müdürii olan GUrbiiz Atabek çok iyi bilir. Zira, kendisİ İszünden en çok otel, et, ekmek ve tanbul'da nzun miiddet Malî Polis Müdürlügü ve Emniyet Miidiir su sıkıntısı çekildi. Otel sıkintıYardımcılığı yaptıgı 89 yıl içinde çok iyi görmüş ve duymuştur." smın en fazla hissedildiği bölgeUğur Mumcu bu yazısında olayı açıklamakla yetinmekte, herhangi ler Ege kıyılanndaki turistik bir deger yargısı belirtmemekte ve düriist bir gazeteciliğin gereği olamerkezlerimiz oldu. rak şu notu koymaktadır: "Telemen'in bu açıklamalan gerçekleri yansıtıyor mu, yansıtmıyor mu... bunu bilebilecek durumda değiliz, ancak, bu ifadenin kaçakçılık dosyalanndaki öteki kanıt ve bulgularla karşılaştınlmasında yarar görüyoruz." (Baştaratı 1. Sayfaaa) Davacı, bu ifadenin yaymlanmasıyla şeref ve haysiyetinin zarara yann 09.0015.00 saatleri arasınuğradıgını ileri sürerek mahkemenizde görülen manevî tazminat dada yapılacak. Bu süre içinde tsvasını açmıştır. tanbul Boğazı'ndan geçecek geDAVA VE YAMT milerden, Karadeniz'den gelen^ Dilekçe özetle şöyle sürmektedir: ler, bugün Türkiye saati ile Kemal Ilıcak'ın avukatlan davayı şu savlarla açmışlardır: "tbra08.00'den itibaren Anadolu ve him Telemen'in tzmir Sıkıyönetim Savcılığı'na verildigi varsayılan rumeli fenerlerini birleştiren hatifadesinde Dıcak'a ilişkin bir iddia yoktur. Böyle birşey olsa bile baz tın kuzeyinde; Marmara'dan gemorfin kacakçılığı nedeniyle Kemal Ilıcak'la ilgili bir dava açılmamış olması Telemen'in iddiasının yersiz olduğunu ortaya koyar. Te len gemiler ise Moda ve Yenikapı önlerinde bekleyecekler. İslemen'in açıklamasını sekiz yıl sonra yayınlayan gazeteci sorumlutanbul Boğazı'nda rıhtım şaluktan kurtulamaz. Telemen'in ifadesini doğruluğunu araştırmadan mandıra ve desirde yatan gemiyayınlayan Uğur Mumcu'nun bu davranışı kusurunun ağırlığını göslerden Karadenize gidecek olanterir." lar bulunduklan yeri terketmeBu nedenie, "şahsi menfaatinin haleldar" olduğunu ileri sürerek tazyecekler. Liman Başkanlığı'ndan minat isteyen Kemal Ilıcak'ın savlanna karşı Telemen'in el yazısıybildirildiğine göre, tel çekme çala ifadesi mahkeme dosyasından getirtilmiş ve olayın gerçekliği kalışmalan sırasında Anadolu Kanıtlanmıştır. Telemen'in iddiasının doğru olup olmadığı ayrı bir kovağı Burnu ile, Rumeli Kavağı nudur; olayın gerçekliğiyle ilişkili değildir. Bir gazeteci gerçekliği vapur iskelesi ve Acar Burnu ile kanıtlanmış bir olayı yazmakla ve kamuoyuna bildirmekle yükiimSarıyer Vapur iskelesini birleştiliidiir. Terör olayları ve bu olayların kaynağındaki silah kacakçdığı ren hatlar arasında kalan saha konusunda her haber, bilgi, belge, günceldir; kamuoyunu aydınlaiçinde seyretme, demirleme ve tıcıdır. avlanma her türlü deniz araçlaDAVANIN GELtŞMESİ n için yasaklandı. Hukuk kuralları açısından davanın akışında görülen zorlukları Zeytinburnu l'inci Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dün verdikleri dilekçede açıklayarak "davaya bakmaktan çekinme ve hakimi red istekleri"nin gerekçelerini aynntılj maddeleriyle sıralayan Avukat Burhan Apaydın ve Orhan Apaydın, ileri sürdükleri kanıtların değer(Baştarafı 1. Sayfada) lendirilmesi yolunda mahkemenin usule aykırı gördükleri davranışsına geldiklerini ve bu davanın lannı belirttikten sonra dilekçede şöyle dediler: tarihe geçeceğine inandıklarını "Bildirdiğimiz kanıtlar toplanmadan, larafların kanıtlarını hassöyledi. Dikerdem, bunu söyleren bildirmelerine karar verilmeden, mazeret nedeniyle katılamadımekle kendilerini fazla önemseğımız 15.4.1983 tarihli oturumda tahkikatin tekemmiil ettiğine ve mediklerini belirterek, şöyle karann verileceğine ilişkin karar usule aykındır." dedi: Zeytinburnu 1 'inci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen dava "Ancak ben bu davanın önesırasında usule aykırı gördükleri işlemlerin dilekçede dökümünü yaminin sanıklann kişiliklerinden pan gazetemiz avukatlan, ayrıca ortaya çıkan yeni bir durumdan ya da dava konusunun hukuki söz açarak şu olguyu gündeme getiriyorlar: değerinden kaynaklandığını kas"Hakim Sayın Hasan Baydur Cimilli'nin yeni öğrendigimiz bir tetmek istemiyonım. Tarihin her olaya dayalı olarak davaya bakmaktan çekinmesini ve reddini istedöneminde dünyanın her yanınmek zorunda kalmış bulunuyoruz. (..). Savunma görevimizin yeda nice seçkin kişiler insanlığa rine jtetirilmesindeduyarlılığımız, hakimi miivekkilimiz aleyhine raışık rutan düsüncelerinden ötühatsız ediyorsa, \>u görevi başka meslektaşlanmıza tevdi etme yol rii sucianmışnr, savunduklan filannı da aramakta olduğumuzu bildirmek isteriz. kirlerin yürekli davranışlannın YARGICI RED NEDENt kefaretini ödemek zorunda bırakdmışlardır. Adalet dağıtan teBu dilekçemizde ileri sürmek zorunda kaldıgımız yeni red isteğiraziyi elinde tutanlann her zanin nedeni şudur: man gözlerinin bağlı olmadığı Uğur Mumcu 1975 yılında "Mobilya yolsuzluğu" adıyla kamu özellikle siyasal davalarda bu oyunun bildiği olayı araştırma yazdanyla ortaya çıkaran bir yazarelin toplumdaki giiçler dengesidır. Zamanın Başbakanı Süleyman Demirel'iıı yeğeni Vahya Demini temsil ettigi çek kez görüiraüşrel'in hayali mobilya ihraç ederek milyonlarca lira lıılarında vergi tür." iadesi aldığı ve böylece Devlet Hazinesi'ni dolandırdığı bu olayla ortaya çıkmıştır. Olay mahkemelere intikal etmiş, Yahya Demirel Türk ve dünya kamuoyu taramahkum olmuş ve yurda dönmediği için yurttaşlıktan çıkanlmışfından "20. yüzyılın sonlannda tır. özgür düşüncenin suçlanması", Mobilya yolsudugunun gerisinde halkı dolandırarak topladığı pa"Banşın yargılanması", olarak ralarla yurf dışına kaçan, miiflis ve kaçakçılıktan gıyabi tutuklu, bu davanın tanımlandığını bildiSıkıyönetim makamlannca aranan bir Mıgırdıç Şellefyan vardır. Mıren Dikerdem, Banş Dernegi'nin gırdıç Şellefyan halen tsviçre'de olup, hakkındaki suçlamalara Terüç yılı aşkın bir süre kamuoyu cüman Gazetesi sahibi Kemal Ilıcak'ın sahibi olduğu Bulvar Gazeönünde faaliyette bulunduğu, tesi'nde cevap vermesi sağlanmıştır. Mıgırdıç Şellefyan'ın davacı Keherhangi bir soruşturmaya, komal Ilıcak'a Tercüman Gazelcsi'ne ait matbaa makinelerinin getirvuşturmaya uğramadığını belirtilmesinde ve kağıt sağlanmasında (mutemet) ve (kefil) olduğu, ekli terek, " O ülkedeki devleti yıkbelgelerden anlaşılmaktadır. mak, kurulu düzeni değiştirmek Mıgırdıç Şellefyan'ın mobilya yolsuzluğunun içinde olduğu ve amacını güden gizli bir terör örYahya Demirel'in sanki ihracat yapıyormuş gibi tsviçre'de göstergütü olarak derneğin suçlanmadiği hayali Etablissement Mopar Firması'nın adresinin Şellefyan'a sı kişiiikleri, konumlan ve hizait olduğu ve Yahya Demirel'in vergi iadesi namı altında hazineden metieri kamuoyunca iyi bilinen çektiği 20.000.000 milyonluk kaçakçılık suçunu Mıgırdıç Şellefyan TUrk aydınlannın komplocu aracılığı ile isledigi saptanmıstv. damgasıyla yargılanmalan çağTürkiye'de "Teneke Krah" aıye tanınan Şellefyan'ın kaçakçılık dhş demokratik toplomlann konedeniyle halen kovuşturulduğunu belirten dava dilekçesinde avulayca havsalaianna sıgdıramakatlanmız Tercüman Gazetesi'nin "Mobilya Yolsuzluğu" davasında yncaKian,olağan karşdayamayasuçluları savunur tutumu benimsediğini vurguladıktan sonra şöyle caklan bir durum yaratılmış budemektedirler: lunuluyor." dedi, Mobilya yolsuzluğunun ortaya çıkarılması ve Uğur Mumcu'nun Dikerdem, şöyle devam etti: bu konuya ilişkin yayınları sırasında Sayın Hakim Hasan Baydur "Banş Dernegi'nin yöneticileCimilli'nin yakın akrabası Gümrük ve Tekel Bakanlığı TeftişKururi olarak bizler dernegimizin lu eski Başkanı Ekrem Cimilli'nin davacı Kemal Ilıcak'ın sahibi olduğu Tercüman Gazetesi 'nin 29 mart 1976 tarihli sayısında "thra amacının evrensel banş ülküsünü devletlerarası ilişkilerde yucatta vergi iadesi ve kaçakçılık" başlığı aldnda bir yazı yayınladıgı muşamayı ve genel silahsızlanbugün öğrenilmiştir. Bu yazıdaisim verilmeden, Yahya Demirel'in ve suç ortağı Mıgırdıç Şellefyan'ın savunması yapılmaktadır. Yazımayı ulusal çikarlar doğrultunın başlangıcında "mobilya ihracatına ait yolsuzluk iddialan" nesunda savunmaktan başka hiçdeniyle ve güncelliği dolayısıyla kaleme alındığı açıklanmakta ve bir bir ard düşünce ve kasıtla haretakım yersiz gerekçeler öne sürüldükten sonra, vergi iadesinin kaket etmediğini başımız dik ve nuni olduğu görüşü oluşu ortaya atılmakta ve bir kaçakçılık suçunvicdanımız müsterih olarak ısdan bahsedilebilmesinin mUmkün olmadığı kesin bir dille belirtilraria dile getirdik. Banş Dernemektedir. gi'nin benimsediği Hkelerin ve Tercüman Gazatesi'nde yayınlanan bu yazının yazan, Ekrem Ci verdigi ugraşlann toplumumuzun tarihsel gelişimine özellikle milli'nin, Sayın Hakim Hasan BaydurCimiHi'yleakrabalığı; Sayın Türk kurtuluş hareketinin gerHakimin (arafsızlıgı konusunda güvensiziige ve şüpheye yol açmaktardır. H.U.M.K.nun 34.ncü maddesi 7.nci fıkrasında, böyle bir "ih çek anlamına uygun olduğunu ve ülkUiılıikM banş hareketini tim*t**i r«ldin kabulü için yetertt^gmmektedir. suçlamanın Türkiye'nin uygarlık Uğur Mumcu'nun ortaya çıkardığı Yahya DemirelMığırdıç Şellefyan ortak suçunun savunulması Ekrem Cimilli tarafından yapıl dünyasındaki yerine gölge düşürmek saygınlığını zedeıemekmakta; Tercüman Gazetesi sahibi Kemal Oıcak gazetesini bu savunten başka şeye yaramayacağını manın kürsüsü yapmaktadır. vurguladık." Görülüyor ki, DemirelŞellefyan, CimilliIlıcak adlan belirli bir ortak savunma çizgisinde bütünleşmektedirler. Bu bütünleşme SaDernek Genel Başkanı Mahyın Yargıç Hasan Baydur Cimilli'nin bu davayı H.U.M.K.nun hümut Şerafettin Dikerdem, "Bakümlerine göre yürütmesini engellemektedir. Yasa, açıkça, "ihlinş Dernegi hakkındaki iddianamal" unsurunu red gercekçesi olarak beliriemektedir. meyi delikdeşik ettiklerini" belirterek "Bununla aynca öğfinAvukat Orhan ve Burhan Apaydın'ın verdikleri dilekçe dava dosyasına kondu. Bugün Zeytinburnu l'inci Asliye Hukuk Mahkememüyonız. Çiinkü o belgeyj çüsi'nde duruşmaya devam edilecek. riitmek hukuki dayanaktan yok Gazetemîz avııkatları Paris'te 50 Ermeni gözaltına alındı ™ ölenlerden 3'ünün cesedinin otopsi yapılmasına karar verdi. Bunlar Jean Claude Blanchard veBenjamin Kirchner adlı Fransızlar ile Türk vatandaşı Halit Yıimaz. BBC Radyosu Orly saldınsından sonra Mitterand ve Kamu Güvenliği Bakanı üstünde artan baskılann dün sonuç verdiğini Fransız polisinin ilk kez ermenilere karşı harekata giriştiği'ii bildirdi. "Cumhuriyet"muhabirının sorulannı yanıtlayan Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği Basın Ataşesi Selçuk Bakkalbaşı yaralıların tePansiyonlana bırlikte yaklaşık davilerinin sürdüğünü, söyledi. 12.000 yatak kapasiteli Bod Bakkalbaşı 32 yaralıdan altısının rum'da bayram tatilinde niifus sağlık durumunıın ciddiliğini ko60.000'i aştı. Geceleri açıkta ve ruduğunu belırtti. ya otomobillerinin içinde geçiDurumlan ciddiligini korenlerin sayısının bir dam altı ruyan yaralıların adlan ise şöybulanlardan fazla olduğu göz le: Cafer Albayrak, Muzaffer lendi. Bunun dışında pansiyon Taylan, Mehmet Kurt, Adil Erculuk yapmayanlar bile evlerini, dogan, Ergun Çağatay ve Ali Rısokakta gecelemeye razı tatilci za Sayın. lere açmak zorunda kaldılar. öte yandan, Belçika'nın başBodrum esnafı kalabalığa alışkın kenti Brüksel'de perşembe günü olduğu için yiyecek stokunu ön Ermeni teröristler tarafından şeceden ayarlamıştı. Bu yüzden lo hit edilen Türkiye Büyükelçiliği kantalar yeterli düzeyde kaldılar. fdare Ateşesi Dursun Aksoy'un Buna karşılık susuzluk en lüks cenazesi yann THY'na ait bir otellerde bile kendini duyurdu. ucakla Ankara'ya eöt«r«îeck. Marmaris'te de durum hemen hemen aynıydı. llçenin içinde bir tek boş yatak kalmadığı için Marmaris'e 2030 km. uzaklıktaki köyler bile turistlerin akınına uğradı. Bu kalabalıktan Marmaris'e 80 km uzaklıktaki Datça da nasibini aldı. UĞUR MUMCU GOZLEM Tatili açıkhavada İstanbul Tüm bu kalabalığa karşın bırçok tatilci uzun bayram tatilleri "neseH geçirdiklerini" belirttiler. ancak, dönüş yolu bu hoşnutluğu bir ölçüde gölgeledi. Ilgililerin cumartesi günü dönülmesi yolundaki uyansını dinleyenlerin sayısı fazla değildi. Bu yüzden cumartesi günü dönenler bir ölçüde rahat ettiler. Ancak pazar günü hemen hemen bütün dönüş yollarında görülmemiş bir keşmekeş yaşandı. Ağca için kız kaçıranlar Vau\tavila dogrudan görüşme istedi Mahmut Dikerdem: Bu sun indi yorumlar zincirinden ibaret olduğunu ortaya koymak zor bir iş değildi." dedi. Dikerdem, iddianamedeki bazı suçlamalardan örnekler verdi ve iddia makamının esas hakkındaki görüşlerini açıklarken iddianamedeki yanılgılara düşmeyeceğini umduklarını belirterek şöyle dedi: "Başka bir deyişle iddianamenin mutiaka ithamname demek olmadıgının e hele mütalaname' nin bir iftiraname olmayacagının savcılıkça takdir edileceginden emindik. Ancak bu beklentimizin boşaçıktığını ve (Banşın beyaz rengi ile komunizmin kızıl yüzünü örtüyorlar.) biçimindeki gazete manşetleıine yeraşlan edebi gösteriler dışında esas hakkındaki mütelayı içeren metinde de mesnetsiz iddialar subjektif yonımlara ve hatta iddianamede mevcut olanlardan daha ciddi ve vahim yanlışlıklann yer aldıgını müşahade ettik." dikerdem, Askeri Savcının verdiği esas hakkındaki mütalada Banş Derneğinin "Yeni uluslararası ekonomik düzen"i savunmasının bildireker, Banş Dernegi'nin savunduğunun, "Yeni uluslararası ekonomik düzen" diye bilinen BM örgütünün resmen kabul ettiği sanayileşmiş ülkelerle az gelişmiş ve gelişmekte olan Ulkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin sağlıklı bir diizene kavuşmasının öngören ve BM yasasının kabulü kadar önemli 'olan bir olay oldğunu söyledi. Dikerdem, "yeni uluslararası ekonomik düzen"i, proletarya devrimi ilem kanştırmak için yalnız dünya sorunlan üzerinde bilgi sahibi olmamanın yetmediğine, aynı zamanda bu konuyu bilmemek için basın, radyo ve televizyonun da izlenmemiş olduğuna inanmak gerektiğine değinerek, şunları söyledi: "Sayın Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in çeşitli vesilelerle ve son olarak Pakistan'ı resmen ziyareti sırasında Türkiye'nin yeni ulusylararası ekonomik düzeni kavvetie desteklediğini beyan ettiklerini herkez gazetelerden ögrenmiş ve televizyondan izlendştir. Sadece bu örnek bile gösteriyor ki esas mütealayı hazırlayan makam, bu davanın başından beri takındığı bur tutumu sürdürdügu ve Banş Dernegi'nin her eylem ve karannın altında gizli bir maksat, dernek yöneticilerinin her konuşmasında komünizm propagandası arayıp bulmak ikri sabiti ile hareket ettiğinden böyle zor dunımlara düşmektedir." DURUŞMANIN ERTELENMESt MAHMEKECE REDDEDİLDİ Dikerdem, 66 sayfalık savunmasının 30. sayfasına geldiği zaman mahkemeye bir yazı vererek, sağlık durumu ve aşın sıcak nedeniyle yorulduğu için duruşmanın başka bir güne ertelenmesini istedi. Daha sonra sözalan sanık Kemal Anadol da İstanbul dışından geldiği için duruşmanın haftada iki günden bir güne indirilmesini talep etti. Mahkeme, saatin henüz 16.50 olduğu ve duruşmaya devam edilmemesi için hefhangi bir engel bulunmadığı gerekçesiyle duruşmanın devamına karar verdi. Mahkeme, Kemal Anadol'un isteğinin oturum sonunda karara bağlanacağını açıkladı. ROMA (a.a.) Mehmet Ali Ağca'nın serbest bırakılmasını sağlamak için bir ay önce 15 yaşındaki Emanüela Orlandi'yi kaçıranlar dün yeni bir mesaj göndererek, Vatikan'ın aracılık etmesini istediler. MesajdaPapa'dan sonra Vatikan'ın iki numaralı adamı olan Cardinal Agostina Casaroli'nin aracı rolünü üstlenmesi isteniyor. Bu arada Vatikan yetkililerinin, Mehmet Ali Ağca'ya karşılık Emanüela Orlandi'yi kaçıran kişilerin Dışişleri Bakanlığına doğrudan telefon hattı bağlama isteğini kabul ettikleri açıklandı. Orlandi'ye karşı Mehmet Ali Ağca'nın serbest bırakılması için 20 temmuza kadar süre tanıyan saldırganlann genç kızı kaçırdıkları 22 hazirandan beri öne sürdükleri koşullann başında doğrudan telefon hattı kurulması celmekteydi. (Baştarafı 1. Sayfada) yönlü varsayımlarmı dün Tercüman Gazetesı'nde de yinelemiştir. Eski CIA şefi, bu arada, tarafımdan yayınlanan "Ağca Dosyası" kitabında yer alan somut gerçeklere ve kanıtlara, dayanıksız ve gülünç yanıtlar vermektedir. CIA şefi şu görüştedir: Ağca, baştan beri KGB ajanıdır. Abdi İpekci'yi KGB öldürtmüştürAgca'nın sağ siyasal kuruluşlarla h:çtwr ilgisi yoktur. paoa suikastı KGB tarafından planlanmıştır. İpekçı cinayeti ve Papa'ya suikast girişıminde önemli roller oynayan Oral Çelik'in aslında hiçbir önemi yoktur. Uğur Mumcu kitabında ilginç bilgilere yer vermektedir. Ancak, Mumcu'nun sorduğu sorulardan çok, sormadığı sorular önemlidir. vs..vs.. Ağca konusunda CIA ve KGB'den kaynaklanan görüş ve savlar olayı büsbütün karıştırmaktadır. Şu anda İpekçi Dosyası İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca yeniden açılmıştır. Kanıtlar, belgeler bu dosyadadır. İki Sıkıyönetim yetkilisi Roma'ya gidip Ağca'nın İpekçi cinayeti konusunda ifadesini almışlardır. Ağca aynı konuda 9 şubat 1983 günü bana Roma Savcısı Scocao ve Dr.Martella yanında İpekçi olayı ile ilgili açıklamalarda buîunmuştur. Ben bir hukukcu olarak dava açılıncaya kadar, Ağca'nın bana söylediklerini kamuoyuna açıklamıyorum. Bu dava açıldığında Uğur Mumcu mu, yoksa CİA eski şefi Henze'nin mi doğru söylediğı elbette anlaşılacaktır. Ve elbette o zaman Henze gibilerin sormadığı soruların neler olduğu da belirlenecektir. Soruşturmanın tam bu aşamasında Paul Henze niçin bu kadar telaş içindedir? Ikinci dava Roma'dadır. Dr. Martella soruşturmalarını bitirmek üzeredir. Martella dosyayı, açtığı zaman Henze'nin önemsiz saydığı Oral Çelik'in kişiliği de Ağca olayındaki önemi de anlaşılacaktır. Şimdi bu dava da açılmak üzere iken, gerek Sovyet yayın organının, gerekse CIA eski şefi Henze'nin bu konudaki telaşları ne anlama gelmektedir. Ağca'yı "kiralık bir katil" olarak görmek İpekçi cinayeti ardındaki siyasal örgütleri gizlemek anlamına gelmektedir. Ağca'nın Türkiye'deki serüvenleri büyük ölçüde aydınlanmıştır. Aydınlanmayan, yalnızca İpekçi cinayetinde kimlerle beraber olduğudur. İpekçi cinayeti sağ kuruluşlarca işlenmiştir. Bu kesindir. kesin olmayan emrin hangi düzeydeki yetkiliden. geldiğidir. Henze, bunları yok sayamaz. Ağca'nın önce İran, daha sonra da Federal Almanya'daki serüvenleri henüz aydınlanmamıştır. Ağca'nın kendisinin de kabul ettiği gerçek, ülkücü sağ kesim ile olan beraberliğidir. Karanlıkta olan Türkiye dışındaki serüvenleridır. Mafia, olayın hangi aşamasında devreye girmiştir? Aydınlanmayan budur. Ağca İran'da ve Federal Almanya'da ne yapmış, kimlerle temas etmiştir? Aydınlanmayan konular bunlardır. Ağca olayını "çok bilinmeyenli denklem" haline sokan karanlıklar bu serüvenlerde aranmalıdır. Bu serüvenler, ne derece karanlık içindeyse, Ağca'nın Türkiye'de "ülkücü sağ kesim" içindeki eylemleri de o kadar aydınlıktadır. Şimdi bütün bunlar İstanbul'da açılan davada görüşülecek ve kesin hükme bağlanacaktır. Tam bu aşamada Henze'nin bazı gerçekleri saptırma çabasına rastlanması, bu, çok bilinmeyenli denklemi daha da bilinmez hale sokmaktadır. Henze şimdi böyle bir görevle mi konuşmaktadır? Henze'nin Amerika'daki "6014 Namakagen Road Washington 201816 dc" adresine Ankara'dan ünlü bir öğretim üyesi tarafından gönderilen mektupta, "Uğur Mumcu ve Örsan Öymen'in Ağca konusundaki yazılarının çürütülmesi için" neler yapıldığı anlatılmıyor muydu? Acaba şu anda hem üniversitede, hem de üniversite dışında bir kamu kuruluşunda çalışan bu öğretim üyesinden Henze'ye gönderilen "mesaj" yok mu sayılacaktır? Henze, Abdi İpekçi ile ölümünden kısa bir süre önce 13 ocak 1979 günü saat 15.30 da Milliyet'teki odasında görüşmüştür. İpekçi'nin not defterine göre Henze daha önce de İpekçi ile 30 temmuz günü de bir görüşme yapmıştır. Henze'nin 13 ocak tarihli o görüşmes/nden sonra, İpekçi ile Etap Oteli'nde çay içtikleri de öğrenilmiştir. Ancak, bu görüşmenin herhangi bir yerde kaydı yoktur. Paul Henze bu görüşmenin yapılmış olduğunu kabul etmemektedir. İpekçi'nin "randevu cfe/ter/"nden öğrendiğimize göre, Milliyet Başyazarı 1 şubat günü öldürülmeseydi, 2 şubat günü Amerika'nın şu andaki Ankara Büyükelçisi Hupe ile de bir görüşme yapacaktı. Henze ile görüşmelerin birinde İpekçi'yfe neler konuştuğunu anlatırken, şimdi hayatta olmayan merhum ProfTuran Güneş'i tanık göstermektedir. İpekçi'nin o günlerde CHP Hükümeti'ni eleştirdiğini ileri sürüp, bundan sonra neden çıkıp da bir sağcı İpekci'yi öldürsün? Bunun hiçbir mantıklı izahı yoktur" diyebilmek için insanın gerçekten çok bilinçli bir kasıt içinde olması ve Türkiye'de 12 Eylül öncesinde işlenen cinayetler hakkında hiç ama hiç bilgi sahibi olmaması gerekir. Bu bilgisizlik Paul Henze'ye hiç yakışmaz! Henze, Sıkıyönetim elindeki ipekçi dosyasını hiç okudu mu? Ağca'nın cezaevinden kimler tarafından kaçırıldığını dosya üzerinden saptadı mı? CİA'nın Ankara eski şefi Ağca'nın Ankara'da hangi örgüte bağlı militanlar tarafından saklandığını ve Nevşehir'e götürüldüğünü inceledi mi? Oral Çelik'in kim olduğunu sağ örgütler içindeki önemini öğrendi mi? Ağca'nın kullandığı sahte pasaportun Nevşehir ilinde kimler tarafından hazırlandığını ve Bulgar sınırına ulaştırıldığını hiç inceledi mi? Bunların birtekini incelemeden, bir tek dosyanın kapağını aralamadan, bir tek belgeyı görmeden varsayım üretmek CİA'nın yöntemlerinden midir? Davalar yakında açılacak. Bu varsayımlara bu yorumlara hiç gerek yok. Tam bu aşamada, yani Roma'da ve İstanbul'da davalar açılırken varsayımlar üretip olayı saptırmak ancak CIA ve KGB'nin işine gelir. bu yüzden Sovyet yayın organının çabaları kadar Paul Henze'nin telaşını da aynı saptırmanın ürünleri olarak görüyoruz. Bulgaristan'ın devlet şirketleri aracılığıyla kaçakçılık yaptığı bir somut gerçektir. Bulgaristan'ın Sovyet güdümünde bir ülke olduğunu söylemeye herhalde gerek bile yoktur. Amerika'nın dümensuyunda devletler olduğu gibi Sovyetlerin güdümünde devletler de vardır. Ve elbette KGB Bulgaristan kanalıyla yapılan kaçakçılığı çok iyi bilmektedir. Bu gerçekleri belgeleriyle beraber yayınlayan bizleriz. Bu yüzden Sofya Radyosu'nun, Sofya Radyosu'yla birlikte "Yeni mandacılann" ve şematik solcuların ağır saldırılarına uğrayan da bizleriz. Bu sorunun bir yanı, madalyonun bir yüzüdür. Şimdi madalyonun öteki yüzünü çevirip CİA eski şefi Mr. Henze'ye soralım: Türkiye'ye sokulan batı kaynaklı silah ve mermiler bu fabrikalardan çıkıp Türkiye'ye nasıl ulaşmıştır? Silah fabrikalarının ve batılı hükümetlerin bu silah trafiğinden hiç mi haberi yoktu? Papa'yasuikast girişiminde kullanılan silahı aracılar kanalıyla Ağca'ya ulaştıran Avusturyalı Nazi silah kaçakçısı Horst Grillmayer ve Türkiy» üzerindeki silah kaçakçılığının İtalya'daki kilit adamı Herrri Aslanyan hakkında CİA arşivlerinde hiçbir bilgiye rastlanmıyor mu? Dünyadaki silah ticaretini elinde tutan Sum Cummings'ın bir eski CİA ajanı olduğunu CİA yeni şefleri biimiycr mu? İtalya'daki Kızıl Tugaylar'lsrail gizli MOSSAD'ınsilah sattığını israil'in büyük patronu ABD bilmıor mu? Bılmi9 yorsa görmüyor m u Kaçakçılık suçlarında bu çokuluslu trafiğe karışan devletteri aklamak boğ*zfarma kadar cirrtyete bulaşmış siyasal örgütleri kurtarmak için binbir dereoen su getirmek kadar karanlık bir çabadır.. Bay Henze... Evet Mr. Henze, yeniden soralım haber kaynaklarınız arasında Türkiye'ye sokulan bunca silahın hangi fabrikalardan çıktığı yolunda bir küçücük bilgide mi yoktu? CİA, bu silah ve uyuşturucu madde trafiğinden ye batılı başkentlerde palazlanan şu Ermeniteröründen büsbütün mü habersizdir? Mr. Henze, bekleyin davalar açılacak, olaylar kesin kanıtlara bağlanacak. O zaman konuşun. Bu sabırsızlık, bu telaş, bu saptırma çabası niye? Ağca'nın attığı her adımın çetetesini tutup varsayımlar üretenler Türkiye'ye satılan bunca silahtan ve Türkler'e karşı yönelen Ermeni teröründen bu kadar mı habersizdirler? Bedros: Türkiye Büyükelçiliğini işgal etmeyi planhyorduk Dış Haberler Servisi Londrada Türk büyükelçiliğinde görevli bir diplomata saldın hazırlığı içindeyken yakalanan iki ermeni teröristin duruşmasına dün de devam edildi. Duruşmada sorgusu yapılan Zaven Bedros Esenboğa baskınına katılan Ekmekçiyan'ın serbest bırakılması için Türkiye Büyükelçiliğini işgal etmeyi planladıklarını ileri sürdü. Bedros Büyükelçi ve 1. Katibi rehin aldıktan sonra Ekmekçiyan ve diğer tutuklu ermenilerin serbest bırakılması için 3 gün süre tanıyacaklarını belirtti. Bedros yargıcın "Emredilse bir Türk diplomatını öldürürmüsün?" sorusuna "evet" yanıtını verdi. Bedros'un öldürme teşebbüsü suçundan kurtulmak amacıyla bu yönde ifade verdiği sanılıyor. (Baştarafı 12 Sayfada) karşı gercetcte Ankara'yı memnun etmek için değil, tamamen kendi iç politik amaçları dognıttusunda harekete geçmeyi istiyor. Aynı niyeti, benzer nitelikte gördüğü Almanlar'a karşı da besliyor. Ama şimdi, işçilerle ilgili tartışma ortadayken, bunu "Ankara istediği için" yapacakmış gibi davranabilir. Alman tçişleri Bakanı'run, Ermtni örgütlerinin son eylemlerinin büyük tepkiye yol açtığı bir ortamda, yine işçilerle ilgili olarak planlanan düzenlemelerden ödün vermeksizin, "uluslararası terörizme karşı işbirliği" vaatlerinde bulunması da beklenebilir. Zimmerman'la yapılacak temaslardan sonra Almanya'daki Türk işçilerinin geleceğiyle ilgili Bonn tasarılarında olumlu, insancıl değişmeler sağlanmasım beklemekse bu kadar isabetli olmayacak. Zimnıermann Yaralanan (Baştarafı I. Sayfada) Bir sure önce gazetemizde foto muhabirliğj ve redaktörlüğü yapmış olan Çağatay evli ve iki çocuk babası. Erguı> Çağatay, Fransız GAMMA ajansı ile bazı Amerikan dergilerinin Türkiye temsilcıliği görevini yürütüyor. Bundan bir süre önce tran'da Hümeyni ile röportaj yapan Çağatay, daha sonra Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in yabancı basın mensupları için düzenlediğı basın toplantısına katılmış ve GAMMA ajar.sı'nın merkezi Paris'e dönmüşrj. Ergun Çağatay, »cı best gazeteci olarak gazetemize de katkıda bulunuyor. Ftirkmen: ABD'nin Papandreu'ya tanıdığı imkân faştarafı 1. Sayfada) u'nun açıkJamalarını doğrulaası, Ankara'nın tepkisini irkABD ilişkilerine ne şekilyansıtıldığı konusundaki solan beraberinde getirdi. Parıandreu'nun ABD hükü:tir>in 10'a 7 kavramını kabul iği ve istediği güvenceleri verJini açıklaması üzerine, Ankailk aşamada gerçek durumu iştıracağını bildirmiş, gereken diler sağlandıktan sonra tepini belirteceğini açıklamıştı. lisleri Bj.kanhğı'nın^isminin klanmasmı istemeycnüst dürdeki bir yetKiii&i, bu konuda n CumhuriyetV "Hnkümetidn tepkisi zamanı gelince khmacaktır," dedi. Türkmen'in ABD BUyükelçisi'ni Bakanlığa çağırarak bilgi ıstemesi Ankara'nın konuyla ilgili olarak yürüttüğü girişimlerin ikincisi oldu. Hafta sonunda da Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ ABD Dışişleri nezdinde bir girişimde bulunmuştu. Dışişleri çeverelerinden sızan haberlere göre, her iki görüşmede ABD'nin anlajmayla ilgili olarak Türkiye'ye dönük takındığı tutum net bulunmadı. Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Büyükelçi Kaya Toperi, dünkü görüşmeler hakkında gazetecilere bilgi verirken, "ABD BüyükelçisTnin Türkmen'e, Hükümeti'nin Türkiye ile Yunanistan'a yapılacak yardımlar konusunda muayyen bir oranla bağlı olmadıgını teyid ettiğini" bildirdi. loperi, bununla birlikte, "Yunanistan ile yapılan anlaşmada 1978de tadil edilen şekliyle 1961 Dış Yardım Kanunu'na atıf yapıjdığı anlaşılmaktadır" dedi. Dışişleri yetkilisinin dikkat çektiği Dış Yardım Kanunu'nda 1978 yılında yapılan değişiklik, ABD'nin "Türkiye ve Yunanistan'a yapacağı yardımlarla ilgili olarak bölgede askeri güç dengesini gözeteceği" hükmünü taşıyor. Kaya Toperi, dünkü açiKlamasmda Yunan Başbakanı Papanareu'nun söz konusu atıfa dayanak görüşlerini ileri sfirdüğünü vurguladı ve şunları söyledi: "Hükümetimiz daha önce Amerika ile Yunanistan arasında yapılacak anlaşmada Türkiye'yi dogrudan dognıya veya dolayh olarak ilgilendiren hiçbir husus bulunmaması gerektiğini ABD Hükümeti'ne bildirmişti. Buna ragmen Yunan Başbakanının istismanna ünkan veren bir atıf anlaşmada yer almıştır." Sözcü, Türkmen'in ABD Büyükelçisi'yle görüşmesinde hanüz Türk Hükümeti'nin görüşünün oluşturulmadığını, ancak kişisel olarak" bu gelişmeyi olumsuz, üzüntü ve kaygı verici bulduğunu Strauzs Hupe'e belirttiğini ekledi. üernek uenel Başkanı Mahmut Şeref Dikerdem'in yazılı sa• Hüviyetimi kaybettim. huvunmasının 43. sayfasına geldiği sırada mahkeme duruşmaya kümsüzdür. CEMAL DENftR saat 18.40'a kadar ara verdi. Da• l.Ü.Ed. Fak. kimliğimi kayha sonra duruşmayı 21 temmuz 1983 perşembe günü saat 10'a bettim. Hükümsüzdür. FATMA YILMAZ erteledi.