25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Unutulmuş Bir Kuram rtelih Cevdet ANDAY Kapatılmış Cumhuriyet Halk "küHüt", " t a b i i " karşıhğı den kiminin unutulması, kiminin Partisi'nin 1935 yılında toplanan "nomal"', "sınıf, arömre'' kar değişikliğe uğraması olayına gedördüncü büyük kurultaymda, şıhğı olarak "klas" sözcükleri lince, bunu (o zaman bulunmuş bir sözcüğü kullanayım) nomal parti tüzüğü ile programınm bulunuyor. Türkçeleştirilmesi için C beş m Aradan geçen 48 yıl içinde karşılamak gerekir. Dillerin taüyeli (içinde Dil Kurumu uzman unutulup giden 60 sözcükten bir rihsel yöntemle incelenmesi bu lannın da bulunduğu) bir kurul kaç örnek vereyim: Aktı (ücret), tür değişikliklerin bol örneklerini oluşturulur. Türkçeleştirümiş ye arzıulusal (beynelmilel), orun vermiştir. Ancak o dillerdeki deni program taslağında 167 söz (makam), üsnomal (fevkalâde), ğişiklikler, bilinçli çabalann ürücük ile bunların Osmanhca kar çıkat (ihracat), dışdinsel (lâik), nü değildir; çağ çağ, dönem döşılıkları gösterilmiştir. Türk Di işyar (memur), saylav (mebus), nem, birikmiş ses bozmalarınli dergisinin haziran (1983) sayı otru (mesken), ar (güzel sanat dan, anlam kaymalarından ortaya çıkmıştır. Ama gene de bir sında sayın Şerafettin Turan, lar)... gizdir şu sözcüğün yaşayıp, bu sözkonusu belgeyi inoeleyerek, Birkaç örnek de, değişikliğe "Parti programmın Türkçeleşti uğrayan 39 sözcük kümesinden sözcüğün yaşamaması. Sözgeliriîmes'mde, türevleriyîe bhiikte alahm: bağınsız (müstakil, ba şi bizde, bilinen kökler ve bilinen 245 sözcıgün kullanıldıgını sap ğımsız), özgenlik (hürriyet, öz eklerle yapılmış ve sesçe, yapıca tıyeruz. Sözcüklcr kökenleri yö gürlük), örgen (uzuv, organ), en benzerleri bulunan sözcüklerin nttnden incelendiğinde, bunlar düstriyel (sanayi erbabı, sanayi yaşama olasılığının daha yüksek olduğu, nerdeyse bir kural gibi dan ll'nin Batı dillerimJen, ile ilgili), nomal (tabiî)... 5'inin de Arapça ve Farsçadan 146 sözcük ise, 48 yıl yaşamı benimsenmişti. Ama uygulamaalındıgını görüyoruz" demekte nı sürdürmüş, demek tutunmuş da gene de şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşıldı. Buna karşm, kimi ır " Oyle ise yeni tüzük ve prog tur: Aşkım, alan, bölge, çağdaş, unutulmuş köklerle eklerin kulramdaki 245 sözcüğün 229'u öz etki, kutsal... gibi. Sayın yazar lanılmasından canlı sözcükler elTürkçedir. Sayın yazar, bu söz bu öz Türkçe sözcükler içinde de edilebilmiştir. Bunun gibi, cükleri, bugünkü yazı ve konuş yalnızca 6'sının Batı kökenli ol başka dillerden çeşitli nedenlerma dilimizde kullanıhp kullanıl duğunu belirtmektedir: Ekono le dilimize girmiş kimi sözcüklemadıkları, ya da 19Z5'den son mi, endüstri, kapasite, kapital, rin de yaşanv güçleri bulunduğura değişikliğe uğrayıp uğrama kültür, sosyete. nu yadsıyamayacağız. Yukardadıkları açısından ele alarak, şu "Cumhuriyet Halk Partisi ki üç öbekte de bunlarla karşıdağılım oranını ortaya koyuy*T: programı" üzerinde 1935 yılın laştık. Imdi, "türetme" ya da Yaşamayanlar, tutunamayanlar da yapılmış değişiklikleri konu "bulma", "yapma" yöntemleyüzde 24.50 (60 sözcük); sonraedinen bu inceleme, haklı ola ri yanında, Batı dillerinin kimi dan değişikliğe uğrayanlar yüzrak, iyimser bir sonuca bağlanı sözcüklerini benimseme tutumu de 16 (39 sözcük); yaşayanlar, yor: "Türkçe'nin özleştirilmesi nasıl yer alabildi? Ekonomi, entutunanlar yüzde 59.50 (146 söz yolunda bulunan, türetilen kar düstri, kapital, kültür, sosyete... cük). şıhklann yaşama şanslarmın sözcükleri neden olduğu gibi bıBatı dillerinden ahnan 11 söz yüzde 75.5 gibi büyük bir oranı rakıldı ve neden "nomal", "üscük içinde, "maliye" karşıhğı bulduğunu kabul etmek gere nomal" gibi benzetmelere gidil"finans", "sermnye" karşıhğı di. Oysa, bu sözcüklerin kimine kir." kapital", "uzuv, "wm" karşıÖzleştirme yolunda, bulun sonradan Türkçe karşıhklar buhğı "örgen", "hars" karşılığı mus ya da türetilmiş sözcükler lunduğunu da biliyoruz: tşleyim, :UMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER anamal, ekin, toplum... gibi. Demek dil devrimi, daha Atatürk'ün sağlığında, yabancı sözcüklerin tanımı açısından yeni bir görüşle evrime aşamasını yaşamıştır. Bu da yabancı dillerdeki kimi sözcüklerin (özellikle etimoloji sözlüklerinde "kaynagı bilinmiyor" diye gösterilenlerin) Türkçe olduğu görüşüdür. Bugün artık adı anılmayan GüneşDil Teorisi'ne değinmek istediğim anlaşılmıştır sanırım. Tan dergisinin gene haziran ayında yayımlanan 11. sayısında bu konuyu ele alan bir yazının bulunması bana iyi bir rastlantı olarak göründü. Sayın Ragıp Gelencik'in "GüncşDil Teorisi Üstüne" başhklı yazısı, dil devriminin bir dönem yaşamıs. olduğu önemli bir yaklaşım değişikliğine değinmekle kalmıyor, olayı belgesizlik yüzünden gereğince inceleyemeyeceğimiz gerçeğini de ortaya koyuyor. Demek, gününde bu teoriyi candan benimsemiş olan bilginlerimizden bir çoğunun ölmüş bulunmaları, geride kalanların ise konuyu susmakla geçiştirmeleri yüzünden, kültür yaşamımızın bir zamanlar çok yaygın bir ilgi alanı yaratmış olan bir olayı artık karanlığa gömülmüş durumdadır. Ben buıada, GüneşDil Teorisi'nin yanlış ya da doğru olduğu sorunu üzerinde durmak istemiyorum; çünkü bu konulardaki teorilerin zamanla eskiyeceği, değerden düşeceği olağan karşılanmah kanısındayım. örneğin; kökeyapışmış ünsüzlerin yarattığı anlam değişiklikleri, başka bir deyişle, soneklerin gösterici nitelikleri üzerinde ortaya atılan, incelemelere dayah görüşler neden tartışılmasm? Anlamı kökün mü, yoksa eklerin mi taşıdıgı konusu bütün dil bilginlerini uzun uzadıya uğraştırmamış mıdır? Burada sözkonusu olan ise, bu soruların yanıtları değil; önemli olan, GüneşDil Teorisi'nin dayandığı söylenen, Dr.Phil H.F.Kvergitch'in "Psycologie de gueigues eKnts des langues Turques (Türk dillerindeki birtakım öğelerin psikolojisi) adlı yapıtının ortada bulunmayışıdır, çünkü bu kitap basılmamıştır. Sayın Ragıp Gelencik'in yazısından öğrendiğimize göre, sözkonusu yapıtın müsveddesi, Türk Dil Kurumu kitaphğında ve arşivinde bulunmadığı gibi Atatürk'ün özel kitaphğında da yoktur. Bulunsaydı ne olacaktı? 111. Türk Dil Kurultayı'nın baş konusu olan GüneşDil Teorisi, Kvergitch'in görüşlerinin savunulması için bulunmuş değildir; Kvergitch, olsa olsa yardımcı olmuştur bu teoriye. Demek konu, bizim konurnuzdur; enine boyuna tartışırız onu, tümden doğru, ya da tümden yanlış olduğunu saptamak için değil, birtakım ilginç araştırmalara, yaklaşımlara varmak için. Oysa bugün bildiğimiz, bir zamanlar ya o görüşün yanında, ya da ona karşı bir tutum ahndığı ve sonra da tümden susulduğudur. III. Türk Dil Kurultayı'nda, diyelim "elektrik" sözcüğünün Türkçe olduğunu tanıtlamak için yapılan konuşmaları bir yana bıraksak da; biz bugün GüneşDil Teorisi'nin, bütün dillerin Türkçe olduğunu savunmak için ortaya atıldığını da kesinkes bnmiyoruz. Türk dillerinin, bu aileden ohnayan diller üzerindeki etkileri çeşitli amaçlarla sözkonusu edilebilir. Ayrıca dünyadaki bütün dillerin tek kaynaklı tnı, yoksa çok kaynaklı mı olduğu sorunu, dil buginlerince önemini hep korumuştur. Atatürk'ün GüneşDil Teorisi'ne yakın ilgisini biliyoruz; bence bu ilgi, bütün dillerin kardeş sayılması ve boylece insanlıgın aşağı ve üstün katmanlara bölünmemesi savından kaynaklanmıştı. Tarih ve Dil teorilerinin koşutluğu da bu kaygıyı gösterir. Üzücü olan, konunun işlenmemiş bırakılmasıdır. Kültür yaşanan bir olgudur oysa. GüneşDil Teorisi'nin ideolojik ve politik bir yanı olduğu elbette açıktır. Ama HindAvrupa dil ailesinin bütün dillere üstün olduğu anlayışmda Batı hiç mi ideolojik ve politik amaçh değildi! Sayın Şerafettin Turan'ın incelemesinde, 13 mayıs 1935 günkü kurultay toplantısında Türkçe olarak benimsenen Batı dillerinden alınma sözcükler ele alınırken, o dönemde GüneşDil Teorisi'nin geçerli olduğuna değinilmemektedir. O teori artık gözden düştüğüne göre, biz bugün Batı dillerindeki kimi sözcüklere benzetilerek yapılmış sözcükleri hangi anlayışla savunabiliriz? GüneşDil Teorisi günlerinde yaşayıp da, sonradan, "Ben o teoriye hiçbir zaman inanmadım" diyenler var; o olayı sessizce geçiştirenler var; bir de GüneşDil Teorisi'ni biliyormuşcasına, ona inanmışcasına Batı dillerinden ahnma, ya da o dillerin, kimi sözcüklerine benzetilerek yapılmış sözcükleri bağnna basan daha genç kuşaklar var. Bu ne karışıkhktır! "Terim" sözcüğünün "derim" (demek)den geldiğine vallahi inananlar var. 75 TEMMUZ 1983 PENCERE İnsanın İnsanlaşması "Saaffn akrebine baktığıma zaman, akrep hareketsiz gibi gelir bize. Fakat bir iki saat sonra akrebin yer değiştirdiğini görürüz. insanlann hayatında da böyle olur. Çevremizdeki, hatta kendimizdeki değişikliğin çoğu zaman farkında olmayız. Tarihin akrebin bize hareketsiz gibi görünürf' • "insan Nasıl İnsan Oldu" adlı kitapta böyle yazıyor. %~ Tarihin bilinmezliklerinden 1600 yılına değin "kahramanı insan olan" bir gerçek serüveni anlatıyor kitap; ama, insan dediğimizde kimi vurguluyoruz? Diyelim ki insanoğlu Amerika'yı keşfetmiştir; Avustralya'yı bulmuştur. Peki, Amerika ve Avustralya'da insan yok muydu? Amerika ya da Avustralya'yı bulan insanın buralarda yaşayan insana insan gibi bakmadığını tarih söylüyor. "insan Nasıl İnsan Oldu"dan bu yolda birkaç satır: "Avrupalılar Avustralya'yı bulduklannda başlı başına bir kıtayı ele geçirmek onlar için büyük başanydı. Avustralya'lılar içinse bu gerçek bir talihsizlikti. Çünkü insan emeğinin deyirlerini gösteren takvime göre hesaplanırsa, bunlar daha geri bir zamanda yaşıyorlardı. Avrupalıların göreneklerinden bırsey anlamıyor ve düzenterıne boyun eğmek istemedikleri için kendilerine yabanıl hayvanlargibi davranılryordu. (...) Avustralyalı için yasa olan, Avrupalı için cürümdü. (...) Hayvancılıkla uğrasan Avrupalı için koyun mal olduğu halde ilkel şartlarda yaşayan Avustralyalı avcı için bir avdı." • "Amerika'yı bulan Avrupalılar, yeni bir dünya bulduklannı sanıyorlardı. Kristof Kotomb'a üzerinde "Kolomb, Kastilya ve Lson için yeni bir dünya buldu" sözleri yazılı bir nişan verilmişti. Ne var ki bu "yeni dünya" gerçekte eski bir dünyaydı. Avrupalılar çoktan unutmuş olduklan geçmişlerini bir raslantıyla Amerika'da bulmuşlardı." "Kızılderililer ve beyazlar ayrı ayrı çağın insanlarıydı." , • \ Ayrı ayrı çağın insanları olmak... ; işte bütün tarihin ve yaşadığımız günlerin acılarını bu eşlt 4 siz gelişme yaratmıştır; ama dünya değişiyor; insanlar gün geç ' • tikçe eşitleniyor. Yeryüzünde binlerce yıl süren kölelik kurumu hiç değişmeyecek sanılıyordu. Eski Yunan şairi Teognis zaman saatinin yürümüyor gibi görünen akrebine aldanarak şu dizeleri yazmış: "Ne soğandan gül çıkar, Ne köleden Özgür insan." Oysa köleliğin kurumlaşmasından bu yana tarih kölelerin özgürleşmesi sürecinden başka nedir ki? Bu savaşım günümüzd©^ bile sürüyor. • Atatürk, Cumhuriyet Türkiye'sinin insan toplumu için bir hedef saptamıştı: Çağdaş uygarlık düzeyine erişmek. Bu demektir ki aklımızın akreple yelkovanını uygarlığın en ileri saatine göre ayarlayacağız. Sakın yanlış yorumlamayalım; "Tanzimat kopyacılığı"na sapmayalım; yüzeysel Batıcılık anlayışını Atatürkçülük diye yutturmaya kalkışmayalım. Çağdaşlaşmak, akıl ve bilim yolunda yürümek demektir. Eğer bugün "Batı" ile Türkiye arasında kimi konularda ve alanlarda çatışma varsa nedenlerini anlamaya çalışmalıyiz. "Doğu" ile çelişkilerimiz varsa, onları da bilim ve akıl yoluyla çözümlemeye bakmalıyız. Bize yabancı ve ters gelen her konuya Amerika'nm ya da Avustralya'nın keşfı sırasında yaşayan yerliler gibi anlamaz gözlerie baKmayalım. İnsanın insanlaşması uzun ve acılı bir süreçtir. Bugün bile dünyada çeşitK toptomlâr "ayrı zamanlarda" yaşıyorlar. .&K Eşitleşme kolay değil... * Ne yazık ki Türkiye'nin toplumsal gerçeğinde ayrı ayrı zamanlarda yaşayan kişiler ve kesimler çoğaldı. Bunu demokrasinin aereği saymak için çok bilgisiz, bilinçsiz, ya da saf olmalı. Atatürk, yaşadığımız toplumda kişiler ve çevreler arasında varolan zaman ayrılıklannı yok etmek için "öğretim Birliği Devrimi"n\ gerçekleştirmişti. Bu devrimle ortaçağı yaşayanlar günümüze ulaşacaklardı. Köy Enstitüleri de bu amaçla kurulmuştu. Ama hem öğretim birliği devrimini, hem Köy Enstitülerini yıktık; saatlerimizi çağdaşlığa göre ayarlayacak akıl ve bilim yolundan uzaklaştık. Köte bir iş yaptık. Daha uzun süre bu kötülüg'ün acılarını çekeceğiz, insanlaşma yolunda yürürken... ARADABİR Prof. Dr. ÖZTEKİN TOSUN SAGUK YÖNETEN ERDAL ATABEK Şeker Bayramı'nda şeker hastalığı Toplu Basın Mahkemeleri Hastalığınklasiküçlü8ü:Çok idraraçıkma^çok su içme,çoküzerine.,, yemek yeme Kaıdınlırken... Bugün, basın yolu ile işlenen suçlarda ve basın suçlarında yetkili mahkemeler Toplu Basın Mahkemeleri ve Ağırceza Mahkemeleridir. Ağırcezalı suçlarda, bu mahkemeler toplu olduğu yani birden fazla hakimle kurulduğu için, ağırceza mahkemeleri basın suçlarına bakmaktadır Ağueezalı olmayan basın davalarına ise, asliye ve sulh ceza mahkemateri degil, fakat Toplu Asliye Ceza Mahkemeleri bakmaktadtr. Toplu asliye ceza mahkemeteri, sadece basın davaJarına bakmak için teşkil edilmektedirler. Bu mahfeemelerin hakimleri ashnda başka mahkemelerden topUnmaktaChr. Bunter en kıdemli üç ceza hakiminden kurulmaktadtr; «n yüksek dw»celisi başkan, ikisi de üye durumufldadır. Ceza hakimi bulunamazsa, en kıdemli hukuk hakimleri ile kurul tamamlanmalıdır. Bu şartlarla mahkemenin kurulup kurulmadığının anlaşılabilmesi için, dava dosyasının içinde muhakkak hakimlerin kıdem durumlarını gösterir bir belgenin bulunması gerekmektedir. Böyle bir belgenin bulunmamast durumunda Yargıtay kararı bozmaktadır. Ceza hakimi bulunmadigi takdirde, yerine en kıdemli hukuk hakimleri konulabilmektedir; fakat Yargıtay bu hakimler yerine sulh hakimi, sorgu hakimi, tapulama hakimi, ağırceza üyesi olması durumlarında kararı yine bozmaktadır. Yargıtay, asliye hukukta veya asliye cezada "yetkili" kılınmış hakimin bile kurulda yer almasını kabul etmemekte, muhakkak "asliye hukuk" hakimlerinin en kıdemlileri olmasını istemektedir. Hakimlerin kıdem, derece ve niteliği yüzünden bir çok karar bozulagelmektedir. Kurulmasındaki zorluk nedeniyle bu mahkemelerde davaların bakılması uzayabilmektedir. Ama basın davalarının uzamasırun asıl nedeni bu değildir; asıl neden, bu mahkemelerin sayısının çok az olmasıdır. Yasakoyucu, basın davalarının çabuk sonuçlanmasını amaçlamışken, uygulamada basın davalarının elinde işlerin takılmasından şikâyet edilmiştir. Bunun nedeni, basın davalarının öteki mahkemelerden alınıp bir tek toplu basın mahkemesinde toplanması oluşmuştur. Bütün sulh ceza, asliye ceza mahkemeleri yetkısiz ktlınınca, toplu da olsa, bir tek asliye ceza mahkemesinin işlerin altında ezildiği görülmüştür. Bu durumda, özel mahkeme yerine genel mahkemelerin yetkisini kabul etmek bir çare olarak belirmektedir. Bu çare de, basın davalarının cezasına göre, bazı işlerin sulh ceza mahkemelerinde, bazı işlerin asliye ceza mahkemelerinde görülmesinin kabulü durumunda gerçekleşebilir. Tasarı, böyle yapmamış, sulh ceza mahkemelerini tamamen yetkisiz kilmış, asliye ceza mahkemelerini devreye sokmuştur. Bizce, genel kurallar ile yetinmeli, sultilük işlerin de sulh ceza mahkemeleri tarafından muhakemesine razı olunmalı idi; o vakit basın dosyaları çok hakim elinde bölünür ve işlerin hızlı sonuçlanması da daha kolay gerçekleşirdi. Vaktiyle, sulh ceza hakimlerinin bir kısmının bağımsızlığı güvence altına alınmamış olduğu için böyle bir ayırım yapılmıştı; bugün bağımsızlığın bütün hakimler bakımından güvence altına alınması açısından bir ayırım bulunmamaktadır. Tasarı, geçici maddesinde "bu kanunla kaldırılan toplu basın mahkemelerinde görülmekte olan davalar sonuçlandırılıncaya kadar bu mahkemelerin görev ve yetkileri devam eder" hükmüne yer vermlştir. Muhakeme hukukunda ilke, yeni kanunun eski işlerde de uygulanmasıdır. Elinde bir kaç dosya vardır diye hem de toplu bir mahkemeyi o işe bakmaya mecbur tutmak, bu ilke ile bağdaşmaz. Madem ki, yeni kanun onları kaldırmıştır; işlere yeni mahkemelerde baktlmaya devam edilmelidir. Nedeni, kamu düzenidir. Yarın, hiç beklenmeyen bir durum nedeniyle evvelce görüldüğü mahkemeye işin dönmesi durumu ile karşılaşılabilir. Bu yüzden "geçici madde" hükmü yerinde değildir. Şeker hastalığını tehlikesiz kı biçimlerde "şeker hastalığı" orlan, dikkatli ve sürekli tedavidir. taya çıkıyor. Peki, dikkatli ve sürekli te "Şeker hastalığı" kolay tadavi edilirse normai bir yaşam nınır değil mi? sürülür mü? Akla gelirse "evet." Ama, Evet. Bunu bilmek gerekir. hastahk her zaman "ben şeker Bir "şeker hastası", dikkatle ve hastalığıyım" diye ortaya çıksürekli olarak tedavisini sürdü maz ki. Çok değişik belirtiler rürse, yaşamını normal olarak olur. Bazen ağır belirtiler, bazen sürdürür. de çok hafif belirtiler olur. ŞeSorun hastahk değil, tedavi ker hastahğının belirtileri çeşitli den kaçmak, tedaviden organlarda görülebilir. Akla gelbıkmaktır. mezse, hele belirtiler de hafifse Hastahklar da sabırla çözül hiç de dikkatli çekmez. Bilmek mesi gereken sorunlardır. gerekir, dikkat etmek gerekir. Neden "şeker hastalığı" Nelere dikkat etmeli? deniyor bu hastalıga? Şeker hastalığının artık kla Kan şekeri yükseliyor, id sikleşmiş üçlüsü "çok idrara çıkrarda şeker çıkıyor. Hasta tath ma, çok su içme, çok yemek yeşeyler yemek istiyor. Ama, "şe me'Mir. Bu üç "çok" dikkat ker hastalıgı" deyimi, hastanın çekmelidir. Ama, hepsi bu değil. "şekeri kuîlanamaması" olayıÇocuklar gece idrara çılcını belirtiyor. Hasta insanın hücreleri, şekeri kullanamıyor. Suyun içinde susuz, yiyeceklerin içinde aç kalanlar gibi, şeker hastası da "şekerin içinde şekersiz" kalmış durumdadır. Şeker yemek, tath şeyler yemek, unlu şeyler yemek, bu eksikliği gidermiyor, tersine hastalığı artırıyor. Çünkü, eksiklik, şekerde değil, şekerin kullanıhşını sağlayan maddelerdedir. Şekerin kullanılmasını sağlayan en önemli madde, "insulin" hormonu. "tnsulin" hor yorsa, monu, pankreas dediğimiz, bir Kadınlar iri çocuk (tosuncuk) karın içi bezinin iç salgısı. Pank doğuruyorsa, reasın içinde Langerhans adacıkKadınlarda cinsel organ kaşınları var. Bu adacıklan Paul Lan tıları varsa, gerhans 1867 yıhnda buldu. tştah normal ya da artmış olHormonun adı da, Latince duğu halde zayıflama oluyorsa,l "ada" demek olan "insula"dan Nedeni bilinmeyen el, ayak geliyor. însulin hormonu, ada uyuşmaları varsa, cıkların bulunmasından çok sonNedensiz bir yorgunluk olura, 1921'de, genç bİT oparatör yor, sürüp gidiyorsa, olan Frederick Banting'le, yeni Ciltte çıbanlar çıkıyor, yarahekim olmuş Charles Best, To lar geç iyileşiyorsa, ronto Üniversitesi'ndeki çahşAğızda kuruma oluyorsa, malarıyla "insülin'M buluyorlar. Görme bozuklukları ortaya Banting ve Best'in bu buluşu, in çıkmışsa, sanlığa yapılan en büyük hizmet şeker hastalığından kuşku dulerden biri oluyor. yulmalıdır. tnsülin, şekerin bütün metaBütün bu belirtiler bir arada bolizmasında etkili. Insülin yok olmayabilir. Her belirti de "şesa, va da azsa, etkisizse, değişik ker hastalığ/'ndan başka nedenlere bağlı olabilir. Şimdi, bu belirtileri olanlar "eyvah, bende şeker hastalığı varmış" dememelidir. Bu belirtiler, sadece bizde bir kuşku uyandırmalıdır. Yapılacak iş, bir hekime başvurmaktır. Gerisi hekimin işidir. Peki, hekim şeker hastalığını nasıl anlayacaktır? Hekim, şeker hastalığını çeşitli yollarla anlar. Hastanın yapısı, ailede şeker hastası olup olmadığı, hastadaki belirtilerin durumu anhşıhr. Sonra, kanda şeker miktarı, idrarda şeker bulunup bulunmadığı araştınlır. Diğer laboratuar incelemeleri, diğer örganların durumunun incelenmesiyle tanı konur. "Şeker hastahğı"nda kahtımın önemli bir rolü vardır. Bu Büyüyen kentlerin insanları karşı karşıyu bıraktığı "hareketeizhk" şeker hastalığıolasılığıniartırıyor,Ha8tahkta "kahtımm" Önemli bir rolü vardır, Eğer ailede şeker hastası varsa, biraz daha dikkatli olmak gerekir, Ailesinde şeker hastası olan, mutlaka bu hastalıga yakalanmaz. rolün ne olduğu konusunda çok arastırma yapılmıştır. Eğer ailede şeker hastalığı varsa, anada, babada şekeı hastalığı varsa, biraz daha dikkatli olmak gerekir. Şeker hastalığında kalıtım kadar çevre koşullannın da önemi vardır. Eğer, çevre koşullarına dikkat edılirse, kahtımın etkisinin önemini azaltmak olasıdır. Ailesinde şeker hastası olan, mutlaka "şeker hastalığı"na yakalanmaz. Bunu bilmek eerekir. Şeker hastalığının çevre koşulları nelerdir? Bunların başında "şişmanlık" gelir. Şişmanlık, "seker hastalığı" olasılığını arttınr. Şeker hastalığı olasıhğı, normal ağır lıkta olanlara eöre; Vücut ağırhğı °7o 10'dan fazla olanlarda 1.5 katı, Vücut ağırhğı " o 20'den fazla V olanlarda 3.2 katı, Vücut ağırhğı « o 25'den fazla 7 olanlarda 8.3 katı. Çevre koşullarının bir diğeri "az hareket etme"dir. özellikle, büyüyen kentlerin insanları kaTşı karşıya bıraktığı "hareketsizlik", şeker hastalığı olasılığını arttırmaktadır. Çevreden gelen bir diğer olumsuz etken de "stress"lerdir. Çeşitli gerginlikler, sıkıntılar, şeker hastalığı için etken olurlar. Kan şekeri "normalse" "şeker hastalığı" kuşkusıı kalkar değil mi? Kan şekerinin "normal bulunması" şeker hastalığı olmaması için yeterli değildir. Tek bir kan şekeri örneğinin "yüksek" olması da, şeker hastalığı tanısı için yeterli değildir. Kan şekerinin "normal" bulunduğu, ama, şeker hastalığı kuşkusu taşıyan olaylarda "glikoz yükleme testi" yapılır. Karar, bir çok bulgunun kesişmesiyle verilecektir. "Şeker hastalığı" tehlikeU bir hastahk, değil mi? önceleri, gerçekten tehlikeli bir hastalıktı. Şimdi değil. Ancak, "şeker hastalığının" "tehlikeli" olmaması için şu koşullar gerekli: Hastalığın tanısında geç kalınmaması, Hastalığın tedavisinin sürekli olduğunun bilinmesi, Tedavi önerilerine çok uygun hareket edilmesi, Çevre koşullarının ortadan kaldmlması. "Şeker hastalığı" damarları etkileyen bir hastalıktır. Kalbi besleyen kroner damarlar, beyin damarları, göz damarları, böbrek damarları, çeşitli organ damarları "denetimsiz" şeker hastalığında bozulur. Çevre sinirleri bozulur. Cinsel sorunlar çıkar. Kadınlarda düşükler olur. BAYINDIRLIK BAKANLIĞI YAPI İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN PROJE YARIŞMASI Nevşehir Hükümet Konağı binası mimari projelerinin elde edilmesi işi Bayındırlık Bakanhğı Yapı lşleri Genel Müdürlüğü tarafından "Mühendislik ve Mimarlık Proje Yarışma Yönetmeliği" kuralları içinde serbest, ulusal ve tek kademeli olarak yarışmaya çıkartılmıştır. Bu yarışmaya Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği üyeleri katılabilir. YARIŞMA JÜRtSİ DANIŞMA JÜRİ ÜYELERİ: BAŞSOY Ahmet ÇÂLL1 Uhan ANDAÇ Gülay ŞAT1ROĞLU Oktay KÖKAN Faik ASLİ JÜRİ ÜYELERİ: KAFTANC1 Güngör TUNA Mahmut TÜMER Ünal BORAN Eren SÜMER Sadık YEDEK JÜRİ ÜYELERİ: YATMAN Affan TORUN Tansu LATİFAOĞLU Ercan RAPORTÖRLER: AKCENGİZ Halide AKSOY Neval BALL1 Mükremin ÖDÜLLER: 1. ÖDÜLE NET 2. ÖDÜLE NET 3. ÖDÜLE NET : Nevşehir Valisi : Adalet Bakanhğı Müsteşar Yardımcısı : Yapı tşleri Genel Müdürlüğü Mimari Proje Dairesi Başkanı : Maliye Bakanhğı Milli Emlak Genel Müdürü : lHer tdaresi Genel Müdürlüğü lller Dairesi Baskanı Y. Mimar Y.Müh. Mimar Y.Mimar Y.Mimar Y.lnş.Müh. Y.Mimar Mimar İnş.Y.Müh. Mimar Mimar Mimar VEFAT ve TEŞEKKUR Sevgili Ablamız YEM SANAYtt TÜRK A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN (POLİPROPİLON ÇUVAL SATIN ALINACAKTIR.) 1 10.000.000 adet polipropilen çuval kapalı teklif alma suretiyle satın alınacaktır. 2 Söz konusu işin geçici teminat ihaleye iştirak edecek firmalann teklif edecekleri fıyatın %3'ü tutan kadardır. 3 Bu işe ait şartname, Eskişehir yolu 8. km. Beytepe girişi kat t'de Ttcaret Müdürlüğü'nden temin edilir. 4 Teklifler en geç 29.7.1983 günü saat 15'e kadar Genel Müdürlüğümüz Ticaıet MUdUrlUğüne teslim edilecektir. 5 Postadaki vaki gecikmeler kabul edilmez. 6 Kuruluşumuz 2490 sayılı kanuna tabi olmayıp ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine vermekte serbestir. Basın: 21296 SAMİME ONUR'u 11.7.1983'de kaybettik. Acımızı paylaşan dostlanmıza teşekkür ederiz. SENİH, İLHAN, FÜSUN ONUR (t.T.Ü.) (t.T.U.) (D.G.S.A.) (D.G.S.A.) (K.T.Ü.) (O.D.T.Ü.) (E.Ü.M.M.Y.O.) (A.D.M.M.A.) (A.D.M.M.A.Y. O.) (A.D.M.A.) (A.D.M.M.A.Y. O.) MENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI T.C KARTAL 2. İCRA DAİRESİ 1982/4494 Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve mıymetleri yazılı mallar satışa çıkanlmıştır. Birinci artırma 25/7/1983 günü saat 9.30 ila 9.4î'de Maltepe, Dragos Çayırlar'da yapılacak ve o gtlnü kıymetlerinin % 75'ine istekli bulunmadığı takdirde 26/7/1983 günü aynı yer ve saatte 2. attırma yapılarak en çok fiyat verene satüacağı ve satış şartnamenin icra dosyasından görülebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukanda yazılı dosya numarasıyla icra memurluğuna başvurmaları rica olunur. "Mevkiinde Vinleks San. Tic. A.Ş. ve Standart Plastik San. ve Tic. A.Ş. adresinde." Muhammen Kıymeti Adedi Cinsi (Mahiyeti ve önemli nitelikleri) Lira Krş. 350.000.000.00 1 Komple Norveç belger menşel rievvedsoıl Pilastik Indüstri nrmasının patentli ındüstri etekre yer karnsu ve lofo imar •nakinası ve buna ilavelen 150 kilovatlık skoda jenaratör 2 adet elternatürler standart 1 adet 5 lonluk demay marka vinç vs. komple yer karasu makinalan... Basın 7808 ÇAY KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ELEKTRİK MALZEMESt SATINALINACAKTIR 1 Kurumumuz ihtiyacı muhtelif cins 5549 adet fluoresan armatür teklif alma usulü ile satınahnacaktır. 2 Bu işe ait şartnameler ve malzeme ihtiyaç listesi: a) Çay Kurumu Genel Müdürlüğü Satınalma Müdürlüğü/RİZE, b) İstanbul Çay Paketleme Fabrikası Müdürlüğü Arnavutköy Kuruçeşme /İSTANBUL, c) Ankara Çay Paketleme Fabrikası Müdürlüğü Çiftlik/ANKARA adreslerinden ücretsiz temin edilebilir 3 İhaleye katılmak isteyen firmaların şartname esasları dahilinde hazırlıyacakları teklif mektuplarını en geç 27.7.1983 çarşamba günü saat 17.30'a kadar Çay Kurumu Genel Müdürlüğü Satınalma Müdürlüğü/RİZE adresine iadelitaahhütlü olarak göndermeleri veya belirtilen tarihe kadar elden vermeleri gerekmektedir. 4 Postada meydana gelen gecikmeler ve telgrafla yapılacak müracaatlar kabul edilmez. 5 Kurumumuz 2490 sayılı yasaya tabi otmayıp, ihaleyi yapıp yapmamakta, bölerek yapmakta, kalem kalem yapmakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. Basın: 20493 İLÂN MURATLI SULH HUKUK HÂKİMLtGİNDEN Muratlıtnanlı Köyünden Haymllah lşık Vekili Av. Ziya Esen tarafından davalılar HÜSNÜ IŞIK FİKRİYE KILIÇ MENŞURA KAYNAR AYŞE IŞIK hakkında açılan Izalei Şuyu davasının yapılan duruşma sırasında davahlardan AYŞE IŞlK'a tebligat yapılamamış, tüm aramalara rağmen bulunamamış, ve adresi de tesbit edi•mediğinden tebligatın ilanen yapılmasına karar verilmiştir. Bu sebeple adı gecenin duruşma günü olan 20.7.1983 tarihinde saat 9.45'te Muratlı Sulh Hukuk Mahkemesinde gelip dava hususunda beyanlarını bildirmesi dava basit muhakeme usulüne tabi olduğundan HUMK.'nun 507/A maddesi gereğince Mahkemeye ibraz etmek istediği deüllerini duruşma günü veya duruşma gününden önce Mahkemeye bildirmesi duruşmaya gelmediği, mazeret bildirmediği veya kendisini temsil ettirmediği takdirde HUMK.'nun 510 maddesi gereğince gıyabında duruşmaya devamla bir karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 4.7.1983 Basm: 7871 625.000, TL. 525.000, TL. 425.000, TL. 5 adet mansiyon herbirine net 225.000, TL ödenecektir. Ayrıca jüri tarafından satın almaya değer projeler tespit edildı taktirde satın alınmak üzere jüri emrinde 103.000, TL bulundun maktadır. Yer görme zorunluluğu vardır. Yer görme müddı 11.7.19837.10.1983 Cuma gününe kadardır. Proje teslim tarihi: 10.10.1983 Pazartesi günüdür. Yarışma şartnamesi ve eklerini almak için şahsen veya posta Bayındırlık Bakanhğı Merkez Saymanlık Müdürlüğüne 1000,1 yatırıldığını gösteren ve yarışmacının adını ihtiva eden makbuz Bayındırlık Bakanhğı Yapı İşleri Genel Müdürlüğu yarışma rap törlüğüne müracaat edilecektir. Basın: 21094
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle