25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Imsak: 3.23 Güneş: 5.39 ögle: 13.20 Ikindi: 17.19 Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik TUrk Anonim Şirketi adına Nadir Nadi, • Genel Yayın Müdürü: Hasan Cemal, Müessese Müdürü: Emine Uşaklıgil, Yazı lşleri Müdürü: Okay Gonensin, • Yazı lşleri Müdür Yardımcısr. Ahmet Kornlsan, Haber Merkea Müdürü: Yalçm B»yer, Sayfa Düzeni Yönetmeni: Ali Acsr. Temsilciler: ANKARA: Yalçın Dogan, İZMİR: Hikmet Çetinkaya. ADANA: Mehmet Mercan, • Servis Şefleri: lstanbul Haberleri: Sciahattin Gülcr, Dış Haberler: Ergun Balcı, Ekonomi: Osman Ulagay, Yurt Haberleri: Barbaıtn Gençak, Kültür: Aydın Emeç, Magazin: Yalçın Pekşen, Spor Danışmanı: Abdülkadir YUcelman, DUzeltrae: Konur Ertop, Arastırma: Şahtn Alpay. Bürolar: • Ankara: Konur Sokak No: 24/4 Yenişehir, Tel: »75825175866, Idare: 183335, • tzmir: Halit Ziya Bulvarı No: 65/3, Tel: 254709131230 • Adana: Atatürk Caddesi, T.H.K. İşham Kat 2/13. Tel: 1455019731 • Basan ve Yayan: Cnmhuriyel Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Türk Ocağı Cad. 39/41, Cağaloğlu, Ist. PK: 246tst. Tel: 5209703 Telex: 22246 • EUsıldıftı Yer: YENİ ASIR Gazele ve Malbaacılık Lıd. Ş. Mecıdıyeköylst. Akşam: 20.40 Yatsı: 22.37 "Polonya Kremlın için hâlâ bir çetin ceviz" Aşağıda, Polonya muhalefetinin en büyük adlanndan Adam Michnick'inFransız "Le Point" dergisine gönderdiği mektuptan yaptığımız alıntüan yayınlıyoruz. Michnick bu mektobu 18 aydır tutuklu bulunduğu Rakowiecka sokağındaki iinlii cezaevinde yazdı. Papa'nın ziyareti siyasal bunalımı durdurur mu? Pek çok kişinin beklediği gibi, acaba iktidarla toplum arasında bir anlaşmaya götürür mü? Sanmıyorum. Böyle bir gelişme bugün için uzak bir olasılık gibi görünüyor. Buna karşılık Papa'nın ziyareti Polonya' hlann özgürlük isteğinin parlak bir gösterisi, terörü istemeyen Polonya direnişinin güçlU ifadesi olacaktır. Iktidardakilerin manevi iflasına damgasını basacaktır. 18 AY ONCEKI OLAYLAR Bir an için on sekiz ay önceki olaylara dönelim. O aralık gecesiyle ilgili tüm yorumlaT, benimki dahil, iktidar mekanizmasıyla Dayamşma Sendikası arasındaki yapısal anlaşmazlıkta düğümleniyordu. Bu açıdan bakıldığında, aralık ayında gerçekleşen hükümet darbesi, örgütlü ve yazgısını kendi başına kararlaştırmak isteyen bir toplum karşısındaki totaliter sistemin umutsuz savunmasından başka şey değildi. Ama iş bununla da kalmıyordu. Bu aynı zamanda partinin "katTöğelerinin, "beton" diye adlandırılanlarının bir hükümet darbesine karşı, iktidar daki ekibin umutsuzca bir savunmasıydı. Yorumu daha ileri götürdüğümüzde, partinin bir sonraki genel kurulunda "beton", daha önce Kania 'yı devirdiği gibi, Jaruzelski'yi devirmeyi tasarlayacaktı. Ardmdan da, zaferi kazanmış olan ve Krem. lin'in desteğini de sağlayan "beton", Polonya'daki durumun Sovyet gözüyle çözümlemesinde vurgulandığı gibi, hatalarından, yanı sosyalızmin "llberalce tasfiyesinden" sorumlu tutarak Jaruzekski 'den, Rakowski 'den, Barcikowski 'den (yalnızca birkaç ad sayıyorum) hesap soracaktı. Sıkıyönetim başkalan tarafından ilan edilecek ve kredisi kalmayan POUP (Polonya Birleşik işçi Partisi) yöneticileri yanlış bir politikanın lanetlenmiş simgeleri olacak, bir Nagy 'nin, bir Dubçek 'nin yazgısını paylaşacaklardı. "Beton'un Polonya'yı güçIttkler içinde bırakmamak için" tümenlerini harekete geçirmeye hazır olan Sovyet yoldaşlann kayıtsız şartsız onayını aldığını pek çok belirti ortaya koyuyordu. Ama gelişme bunun tam tersi oldu. Jenızelski, bir Kadar 'm (daha doğrusu bir Kızıl Pinochet 'in) yazgısını bir Nagy 'nin ya da bir Maleter' in yazgısma yeğledi ve Dubçek 'in yerine Husak 'm peşine takıldı... İKTİDARIN SİYASAL SENARYOSU Başlangıçta iktidarın siyasal senaryosu Direniş'in tasfiyesini öngörmüyordu, "Karşı devrimd aşınlann", yani daha basit bir deyimle iktidar açısından istenmeyen kişilerin tasfiyesi, Dayanışma'ya partinin yönetici rolünü yüklemek, belli başh yöneticilerini kenara itip yerlerine parti ajanlannı geçirmek isteniyordu. Bu iş Dayanışma'nın temiz ellerine yaptırılacak, temizlikçi roİU de yükselme hırsıyla gözü dönmüş kişilere verilecekti. Bıkılıp usanılmadan pohpohlanan Lech VValesa, bu değişiklikleri sözde ağırhğını koyarak destekleyecek kişiydi... Yasadışı Dayanışma, Polonya kısırdöngusünü çözümlemek îçin bu senaryoya karşı kendi önerilerini ortaya koymak zorundaydı. Direniş Sendikası'nm görüşü de kavgalar ve tartışmalar arasında ortaya çıktı. Kesin görüş gerçeğin İcendisi tarafından sağlandı... Bugün, biraz gerileyip olaylara bakarsak, yasadışı Direniş yöneticilerinin en sağduyulu yolu seçtiklerini görürüz: Rakowski tarafından sunulan teslim olma önerisini geri çevirerek, toptan bir çatışmadan kaçınarak, sağduyuyla direniş ruhunu oluşturdular. Profesyonel yasadışı kişilerin merkezi örgütüne karşı, sivil toplumun çok yönlü örgütlenmesıni seçtiler. Yapılan bu seçimin sonunda, sokak gösterileri fabrikalarda ve üniversitelerde yapılan gösterişsiz ama çok önemli bir çalışmayla atbaşı gidiyordu. Gözaltına alınan Direniş liderlerinin, özellikle de Lech VValesa 'nin sarsılmazlığıyla güçlenen bu taktiğin sonuçları karşısında, ancak saygı ve hayranhkla eğilebilirim. Hiçbir zaman pekçok şey bir tek adama böylesine bağlı olmamıştı. Gelecek bjzlere ne gösterirse göstersin, vicdanımla başbaşa kaldığımda huzurlu olmak için, sıkıyönetimin ilk aylarında Lech VValesa 'mn olaylann kendisini getirdiği yere layık olduğunu gösterdiğini burada belirtmek isterim. Onu çok kez eleştiren ve kişiliğine karşı gösterilen genel coşkuyu paylaşamayan bir adamın ağzından yapılan bu açıklama özellikle inandırıcı olmalıdır... Polonya, Kremlin'deki yöneticiler için bir barut fıçısı ve çetin bir ceviz olmayı sürdürüyor. Kremlin'dekilerin stratejik hedefi Polonya'y "sosyalist kamp" ta tutmak ve dengeye kuvuşturmaktır. Afganistan'da, Iran'da, Orta Doğu'da ya da ABD ile ilişkilerde bir düzelme görülmediğinden bu daha da önem kazanmaktadır. Kremlin yöneticilerinin kaygısı ve arka planda gelişen toplumsal çalkantıların hayali öteki sosyalist blok ülkelerinde hüküm süren ekonomik bunalımı daha da ağırlaştırmaktadır. Rakowski 'nin ve Jaruzelski 'nin taşraya çıkanlan harekat gruplan ve sivrüikleri törpülen(Arkası 11. Sayfada) Polonya muhalefetinin en büyük adlarından Adam Michnick'in cezaevinden yazdığı mektup Rum basınına göre, Denktaş Moratoryum isteyecek KTFD Başkanı Rauf Denktaş, Yugoslavya ile Kıbns Rum yönetimi arasındaki ortak büdiriyi "Ktbns Türk halkına saldın" olarak niteledl LEFKOŞE (Ajanslar) Kıbns Rum kesiminde yayınlanan gazeteler KTFD Başkanı Rauf Denktaş'ın Cenevre'de BM Sekreteri Perez de Cuellar ile yaptığı görüşmelerde "sert ve kabul editemez üç şart ileri sürdüğünü" DM Adalet Koıııisyonu cezaevlerinin Içişlerine bağlanmasına karşı Komisyonda hazırlananrapordacezaevlerinin İç ve dış güvenliğinin jandarma teşkilatına verilmesinin pekçok sakınca doğuracağı kaydediliyor. ERBİL TUŞALP ANKARA DM Adalet Komisyonu ceza infaz kurumlanrun yönetiminin Içişleri Bakanhğı'na devrine ilişkin yasa tasansı konusunda olumsuz görüş bildirdi. Ceza infaz kurumlan ve tutukevleri hakkmda yasa tasansı konusunda görüş bildiren Adalet Komisyonu raporunda hükümlü ve tutukluların disipline edilmesinin amaçlandığı belirtilerek "hiikümlü ve tutukluların cezalannı infaz knrumlannda dört duvar arasında disiplin ve intizam içerisinde çekmderi şeklindeki infaz anlayışı çok geruerde kalmışdır" deniliyor. Cevdet Menteş'in Adalet Bakanlığı'ndan ayrılmasına yol açan sözkonusu yasal düzenleme ile ilgili komisyon raporunda daha sonra şu görüşlere yer veril' "Günümüzdeki infaz anlayışı hükümlü ve tutuklulann yeteneklerine göre özel bir eğitime tabi tutularak birer meslek veya sanat sahibi olmalarmı sağlamak ve topluma islah edilmiş bir insan kazandınnak şeklinde tezahfir etmektedir. Bütün dünyada bu anlayış içerisinde yapılan çalışmalar sonucunda infaz hukuku adıyla adlandınlan bir hukuk dalı meydana gelmiştir. tnfaz huknku, ceza hukuku ve ceza uygulamalan ile çok yakın ilişkueri olan bir hukuk dahdır. Bu tıokuk dalında uzmanhgı buhınmayan bir idari veya askeri kurulusıın uyguhımada başanlı olması imknnı bulunraamaktadır. Yukanda da açıklandıgı üzere konuya basit bir disiplin işi olarak bakılması hatab bir defterlendfrme olacaktır. Kaldıkiceza ve tutukevleri 1930 yılına ka " dar Içişleri Bakanlığı yönerlminde bulunmuş ve bu şekildeki yönetimin başanlı sonuç vennemesi üzerine söz konusu kunduşlar, 14.6.1930 tarih ve 1721 sayüı ka \ nun ile Adalet Bakanlıgı'na bağl( lanmıştır. Adalet Bakanlığı bu tarihten . sonra bir taraftan İnfaz kunıra' lan ile tevkifevlerinin bina, techizat, personel durumlannı İslah edebilmek için btttçelerin sağladığı imkanlar ölçüsünde büyük gayretler sarfetrniş, diğer taraftan da dünyada gelişen modern infaz hukukunu ve bu hukukun geliştirdiği sistemleri incelemiş ve bu incelemeler soaucunda 13.7.1965 tarih ve 647 sayılı cezalarm inf azı hakkındaki kanunu hazırlayarak parlamentodan geçirmiş ve yttrürlüğe koymuştur. tnfaz kurumlannda bu uyg J lamalann olumlu sonuçlan ahnmaya başladığı sırada Türkiye'de anarşik olaylann başgösterdiği ve bu olaylann infaz kurumlarına sıçradığı belirtilen raporda, 12 Eylül harekâtından sonra söz konusu yerlerdeki olaylann en az dttzeye indirildiği belirtiliyor. Raporda daha sonra şu görüşlere yer veriliyor: "Bu olaylann tamamen önlenebilmesi için söz konusu infaz kuruluşlannm yönetiminin Adalet Bakanlıgı'ndan alınarak tçişleri Bakanlıgı'na baglanması, y terli bir tedbir olamayacağı glw bir takım önemli sakıncalan da beraberinde getirecektir." iddia ettiler. Gazetelere göre bu Uç şarttan biri "Moratoryum". Polonyalı yönetmen KiesUnvski "Danton" ile Polonya arasında benzerlik yok CELAL ÜSTER "Sinema Günleri 83"ün Mısırlı yönetmen Yusuf Şahin'den sonra ağırladığı ikinci konuk, Polonyalı sinemacı Krzysztof Kieslowski. Polonya Sineması'mn önde gelen genç kuşak yönetmenlerinden sayılan Kieslowski, 1941 doğumlu. VVajda, Munk, Kawalerowicz, Alexandre Ford, VVanda Jaknbowska gibi sinema ustalannın oluşturduğu güçlü Polonya Sineması'mn bu genç temsilcisinin "Amatör" adlı fılmini izledik "Sinema Günleri 83"de. 1979'da çevirdiği "Amatör" adh yapıtında kendi kendisiyle ve toplumuyla hesap'aşan bir sanatçı özelliği gösteren Kieslowski'yle, Polonya Başkon&olosluğu'nda Sayın Konsolos Janusz Janczewski'nin değerli yardımlarıyla konuşma olanağı bulduk. SORUNLAR AYNI BOYUTLAR DEĞİŞİK "Sayın Kieslowski,'Amatör' adh filminizde, fabrikada çalısan Filip Mosz, gerçekleri yakaladıkça kendi kendisiyle hesaplaşmaya başlıyor ve bir değişim süredne giriyor. Bu çatışma, ülkenizde seyirciden nasıl bir tepki aldı?" Bir anlamda, Filip Mosz'un dunyaya bakışı bana yakındır. Yoksa böyle bir film çevirmezdim zaten. Aramızdaki tek fark, profesyonel bir sinemacı olarak benim gördüğüm sorunların Filip Mosz'unkilerden daha büyük ve daha karmaşık olması. Ancak, Mosz'un gördüğü dünya da aynı ölçüde önemli. Sorunlar aynı, yalnız boyutlar değişik. Filmim Polonya'da iyi karşılandı. Birkaç şenlikte ödül aldı. Polonya'da yarırn milyon kişi tarafından izlendi. Birçok ülke tarafından satın ahndı ve sağladığı gelir maliyetini çıkardı. Filmi izleyenler, genellikle büyük kent insanları, özellikle de gençler oldu. Filmde, Filip Mosz, başka bir meslekle uğraşırken sinemaya yöneliyor. Mosz'un sinemaya olan merakının giderek artması önemli, çünkü böylece kendi çevresindeki olanaklardan daha geniş olanaklara kavuşuyor, dünyayı daha ayrıntılı görme olanağı elde ediyor. Filmin bir özellHği de, böyle bir konuyla sinemaya sinema olarak büyük önem vermesi. Sinemanın ne kadar önemli bir araç olduğunu dile getirmesi. Sinema her zaman sinemadır. Hollywood'da da film yapsanız, Polonya'nm bir kasabasında küçük makineyle de film çekseniz sinema insanlara her zaman aynı anlatımla seslenir. Her şeyi kaydeder. Dünyayı bir yerde durdurmaya çalışır, hayatı kaydeder. SICAK BİR HAYAT YAŞIYORUZ "Polonya'da bugünkü koşullarda her şeye karşın çok başarılı filmler çevriliyor? Bu duramu nasıl açıklayabilirsiniz?" Bunu böyle bir söyleşide yanıtlamak çok güç, nerdeyse olanaksız. Çok karmaşık bir sorun. Polonya'da 1970'ler ile bugünkü durum farklı. 1970'lerin sonunda ve 1980"lerin başında önemli filmler çevirdiğimiz kanısındaydık. Ama 13 Aralıktan bu yana, yeni bir gerçeklik içinde kendi konumuzu saptamaya çahşıyoruz. Şu sıralar Polonya'da çok film çevriliyor, ama önemli filmler yapmadığımız kanısı egemen. Hem siyasal, hem toplumsal anlamda çok sıcak bir hayat yaşıyoruz. Bilmediğimiz şu: Seyirci ne bekliyor bizden? Yöneticiler neye izin verirler? Yöneticilerimiz resmen her sanat etkinliğinin mumkun olduğunu söylüyor. Ama filmlenn rejimimize, yani sosyalizme, sosyalizmin ilkelerine aykırı olmaması "Stanertnr ve "Agon" gazeteleri Denktaş'ın Cenevre'deki görttşmelerde öne sürdüğü üç şartı şöyle açıkladılar: • Rum yönetimi, Kıbns sorununun enternasyonalize edilmesi konusunda moratoryum bulunduğunu açıklamalı, yani başka bir deyişle, uluslararası kuruluşlara başvurmayacağını ve sorunu uluslararası alana çekmeyeceğini belirtmeli. • Rum yönetimi yalnızca Kıbn s Rum toplumunu temsil ettiğini Kıbns Türklerinin KTFD tarafından temsil edildiğini açıklamalı. • tki toplumun eşitliği ilkesini kabul etmeli ve bu eşitlik esasına dayalı ortak bir federasyonun kurulmasını sağlama yönünde çaba göstereceğini bildirmelidir. Kıbns Rum yönetimi lideri Sipiros Kipriyanu Atina'da yayınlanan "Rizospastis" gazetesine verdiği demeçte Kıbns sorununun iki bölgeli (biregional) bir çözüm bulmanın mümkün olduğunu, ancak bu çözümün BM kararlan ile iki zirve anlaşmasına dayanması gerektiğini açıkladı. Kipriyanu Türk ordusu ile TürkiyVden gelen göçmenler çekilmedikçe, Kıbns sorununun çözümünün mümkün olmadığını belirtti ve "Dolaylı ya da dolaysız Kıbns'ın bölttnmesi anlamına gelecek bir çöztimü kabul etmeyecekjerini" söyledi. KTFD Başkanı Rauf Denktaş, Yugoslavya hükümeti ile Kıbns Rum yönetimi arasında yapılan görüşmeler sonunda yayınlanan ortak bildiriye tepki göstererek, "Bu bfldiri Kıbns Türk halkına saldın teşkil etmektedir" dedi. Konuyla ı'lğılı orarak dün Lefkoşe'de bir demeç veren KTFD Başkanı Rauf Denktaş, "Kıbns Türk halkınt hiçbir şekilde baglamayan Rum yönetimi Dışişleri Bakanı Nikos Rolandis'in Yugoslavya ziyareti ve ziyaret sonunda yayınlanan ortak bildiri, Kıbns Türklerine karşı yeni ve kabul edilemez tahıikler dizisinin devamıdır" dedi. Kalp hastalan için güneşte kalma süresi günde 15 dakika ASİYE UYSAL Ağır kalp yetersizliği olan hastalara kesinlikle güneş banyosu yapmamalan öneriliyor. Aşırı sıcaklarda su ve tuz gereksiniminin yeterince karşılanmamasv halinde böbrek, beyin, mide ve diğer organlann görevlerini yerine getirmesinde aksaklıklann ortaya çıkacağı bildiriliyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden kalp hastahklan uzmanı Doç. Dr. Sedat Tavşanoğlu, ağır kalp yetersizliği olan hastalann kesinlikle güneş banyosu yapmamalan gerektiğini söylüyor. Dunımlan çok ağır olanların dışındaki kalp hastalan için ise, "Güneş banyosu yapmak istiyorlarsa, bu 15 dakikayı geçmemelidir" diyor. Kızgın güneşin ve aşırı sıcağın normal ınsanların kalbini etkilemeyeceğini belirten Prof. Tavşanoğlu, ancak aşın güneşlenmenin yarar yerine zarar getireceğini ifade ederek şunlan söylüyor: "Fazla güneşte durmak yorgunluk ve bitkinlik yapar. Daha da tehlikelisi bazan ölttmle sonuçlanan güneş çarpmasına yolaçabilir." KALICI FELÇLER Yine aynı fakültenin Çocuk Sağlığı ve Hastahklan Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. özdemir tlter, yaz mevsimiyle birlikte mide ve oafsak hastalıklanmn başladığmı belirterek, özellikle Viral Menenjit'e karşı dikkatli olunması için yurttaşlan uyarıyor. Çok şiddetli baş ağnst, kusma, bulantı bazen ishal ve bronşit belirtileriyle başlayan Viral Menenjit'e Adono ve Entore virüslerinin yolaçtığını, yiyeceklerden, içeceklerden ve konuşma sırasında damlacıklarla ağızdan ağıza bulaştığmı anlatıyor. Halkın, Viral Menenjit konusunda yanlış bir kanıya sahip olduğunu söyleyen özdemir llter, belden su ahnması halinde sakat kalınacağına inanıldığını belirterek, şu bilgileri veriyor: lerin görevlerini yerine getırme"Oysa bu kanı, tamamen yan mesi gibi biyolojik aksaklıklara lıştır. Viral Menenjit'te belden su yolaçacağına dikkat çekiyor. almak gerekmektedir. Beldeki su SICAĞIN RUH boşaltılarak, böylece kaf a içi ba SAĞLIĞINA ETKİSt sıncı azaltılmış ve rahatsızlık ortstanbul Tıp Fakültesi öğretim tadan kalkmış olacaktır. Asıl su alınmayınca sakatlıklar ortaya çı üyelerinden uzman psikiyatrist Prof. Dr. özcan Köknel de, gükar. Çocuklarda kalıcı felçler, neş altında uzun süre durmanın körlükler, sagırhklar ve zekâ ge"bilinç bulanıkhgı" denilen bir rilikleri meydana gelir." durumu ortaya çıkaracağını, buözdemir llter, aynca yaz ayla nun da çeşitli ruhsal rahatsızlıkrında dikkat edilmesi gereken bir lara yolaçacağını bildiriyor. Hatbaşka konunun, özellikle çocuk ta aşırı güneş altında durma solara bol su verilmesi olduğunu nucu meydana gelen rahatsızlıksöylüyor. Aksi halde çocuğun su lar için anmda önlem alınmamasuz kalacağını ve susuzluğun böb sı halinde, kişinin komaya girerek, beyin, mide ve diğer hücre bileceğine dikkat çekiyor. Kafaoğlu: 24 Ocak uygulaması bütünüyle Özal'a aittîr ANTALYA (a.a) Maliye Bakanı Adnan Başer Kafaoğlu, "24 Ocak kararlannı alan siyasi organın içinde Turgut ÖzaJ yoktu, ama bu kararlann bütün uygulaması ona aittir", dedi. Alanya'da tatilde bulunan M a : liye Bakanı Kafaoğlu'na Anadolu Ajansı muhabirinin yönelttfÎ;i sorulardan bazılan ve cevap* an şöyle: SORU: MEYAK kesintüeri ne zaman ödenecek? KAFAOĞLU: MEYAK kesmtOeri kanundaki httkmüne göre ödenecek, ödeme zamanını ve ödeme vasıtalannı tesbit etmeye Bakanlar Kurulu yetkilendirilmiştir. Hemen verin diye bir kanun çıkmamıştır. Hazinenin ilk imkamnda ödenecegine inanıyorum. Kısmen benim bakanlığım zamanmda ödenebilir, ama tamamının ödeneceğini sanmıyorum. SORU: Memur ve işçilere b» müjdeniz var mı? KAFAOĞLU: Bu hfikflmetiı politikasHH bfliyorsunuz. Enflas yon hızı oranmda 1984'de de üc ret artışı olacaktır. Ücretlerdek aşınmayı kabul etmiyoruz. 198< yılında enflasyon oranının 15,ı civannda olacağını tahmin edi yoruz. Buna göre, ttcretlerde d yüzde 18 ile 19'luk bir artı sözkonusudur. SORU: Bu sene enflasyo oranı yüzde 20 olarak kalaca mı? KAFAOĞLU: tnşallah, bi tün sıkmamızın sebcbi budu SORU: 1983 yılı ihracatı k( nusunda ne dersiniz? KAFAOĞLU: thracatın azt dığı yok. thracat dursa zatı enflasyon olmaz. 24 OCAK KARARLARI SORU: 24 Ocak kararlany özal'ın bir ilişkisi olmadığı söylediğiniz yazıldı, ne diyc sunuz? KAFAOĞLU: Özal'm Hişk yoktur diye katiyyen söylen dim. Ben dedim ki, Özal ıryj lamaya memur edildi dedim. o uyguladı tabii. tlişkisi yok o mu, bütün uygulama ona ait SORU: 24 Ocak kararlanı yaratılması konusunda ne yorsunuz? KAFAOĞLU: Yaratdacak şey yok ki. Hükümet karar ^ di Ozal da uyguladı. SORU: Bunu daha önce s lediniz mi? KAFAOĞLU: Her yerde s ledtm. Daha önce de söyled Bütün Tttrkiye biliyor tat BÜTÇE ÇAL1ŞMALARI SORU: Son çahşmalar hakkında bilgi verir misiniî KAFAOĞLU: Bütçe çalıs lannı tamamlayacagız. C müzdeki iki av içerisinde 3: ne kamu tktisadi Teşekküliı Teşkilat Kanunu çtkanla SORU: bkonomimiz durumda? KAFAOĞLU: Bir yıl oldı I mi? Bu istikrar proera ınatla uygularsak, Türkiye kınmış ülke durumuna gelc cek. Kalkmma yolunda üll zini terkedecek. Yönetmen Kieslowski koşulu getiriliyor. Bunun yorumu güç, her senaryoya göre durum değişebilir. "Amatör"den sonra iki film daha çevirdim. Gördüğürn kadanyla, bunlar sosyalizmin ilkelerine ters düşmüyor. Ama yöneticilerimizin durumunu da anhyonım. Samnm, filmlenn toplamda olumsuz etki uyandırmasından kaygılanıyorlar. Yine de bunu kabul etmiyorum, ama buna karşı mücadele de etmiyorum. Bekliyorum. Zaman yılankavi bir hat üzerinde bana bir yaklaşıyor, bir uzaklaşıyor. Hayatımda birçok kez böyle oldu. Kırk yaşındayım, biraz daha bekleyebilirim. Şimdi yine de bir senaryo yazıyorum. Kışın çekeceğim filmi. Hep deneyeceğim, sonuca varıncaya kadar. AKÜMÜZ ANCAK POLONYA'DA DOLAR "Batı'ya giden Doğu Avnıpalı sanatçılann yabancı bir toplumda içine düştükleri çelişmeler konusunda ne dfişünttyorsunuz?" Bu çok bıreysel bir konu. Herkesin kendi hayatıyla ilgili. Örneğin, ben Batı'dan birçok öneri aldım, ama hiçbirini kabul etmedim. Çünkü bugün seyirci benim filmelerimi beğeniyorsa, bunun nedeni yaşadığım koşulları çok iyi bilmemdir. Yabancı ülkelerdeki arkadaşlanmm duru muna bakınca, ülkemde kalmak bana daha doğru geliyor. Kuşkusuz, VVajda yurt dışında bazı filmler yapabilir. Ama eninde sonunda dönmek zorundadır. Zaten kendisi de, Polonya'da film çevirmesi ve Polonyalı seyirciyle bağını koparmaması gerektiğini çok iyi biliyor. Gerek VVajda'yla, gerek Zanuszi'yle bu konuyu saatlerce tartıştım. Bizim akümüzün ancak Polonya 'da dolacağmı onlar da doğruluyor. Yazarların durumu, biraz farkh. Onlar için bir kâğıt, bir kalem yeterli. Temel bir sorun da, düzey sorunu. Milosz Amerika'da yajayabilir, çünkü çok yeteneklidir. Ama aynı çapta olmayanlar yurt dışında kendilerini çok çabuk tüketiyor. önemli olan, özgün kökenlerden gelen bir esinlenmedir. Ülke, insan ve gelenektir. DANTON AZ SEYtRCİ TOPLADI "VVajda'nın 'Danton' adlı filmi Türkiye'de geniş bir izleyici kitlesi buldu ve çok tartışıldı. Bu filmi nasıl degerlendiriyorsunuz?" İlkin şunu söyleyeyim, "Danton" ile Polonya'daki gelişmeler arasında bir bağ kurulmasından yana değilim. Bazıları filmi böyle yorumlamak istedi. Danton VVatesa'dır, Robespierre de Jaruzelski'dir, dediler. Bu film Uzerine çok speküiasyon yapıldı. "Danton" filmi, böyle bir benzetmeye yatkın olsaydı, Polonya'da çok büyük bir kitle tarafından izlenirdi. Oysa çok az sayıda seyirci topladı. Bunun anlamı nedir? tnsanlaı bu fılme gelmediler, çünkü istediklerini bulmadılar. Filmin devrim kav(Arkası 11. Sayfada) Türk odalarında Türk giyim ve gelenekieri MUAMMER TUNCER Ibrahim Paşa Sarayı Müzesindeyiz. Burası, 16. yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri, önce "makbul" sonra "maktul" (Osmanlı döneminin pek çok veziri ve sadrazamı gibi) Ibrahim Paşa tarafından yaptınlmış büyük sarayın "kör kazma"dan arta kalan bölümU. Sıradan birer "Taş parcası" olarak gördüğü o eşsiz yapıtların yurt dışına taşınmasına olanak veren kafa, Istanbul'un büyük tarihsel defierdeki yapılanndan biri olan Ibrahim Paşa Sarayı'nın dörtte üçünün "kim yıktrya" gitmesinde de sakınca görmemiş. Aslında bu kalan bölüm de elden gidiyormuş. Ama 1938'de mimar Sedat Çetinbaş'ın "Cumhuriyet"te çıkan çok sert yazısı üzerine, nasıl olduysa yıkım durdurulmuş. Sonradan bu tarihsel yapı müze haline getirilmiş. 12 YÜZYIL BtR ARADA Anadolu Medeniyetleri (uygarhklan) Sergisi kapsamına alınan İbrahim Paşa Sarayı'nda "Orta Çag"dan, 8. yüzyıldan başlıyarak 20. yüzyıla değin on iki yüzyılı yaşayabilirsmiz: Emevi, Abbasi, Memluk, Selçuklu, Osmanlı sanat Urünlerinden özgün derlemeler görüyoruz: El yazmalan, Kur'anlar, haülar, kilimler; maden, keramik, cam, taş yapıtlar koleksiyonu. Yapıtlar, bir kesimi karışık olmakla birlikte, didaktik bir düzen içinde titizlikle sergilenmiş. Bu düzenlemede, kuşkusuz müze müdürü sayın Nazan Tapan'ın ilgisi ve emeği büyük. Selçuklu döneminden bu yana derlenmiş, son derece değerli halılar ve kilimler sergide yer alan yapıtlann büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Ibrahim Paşa Sarayı'nda, Sayın Nurhan Atasoy'un deyimiyle "gezer odalar" da büyük ilgi çekiyor: Gerek tüm döşemesiyle yörüklere özgü "kara çadır" gerekse"Topak Ev", "Yurt", "Kece Ev" gibi adlar alan dayalı döşeli Türkmen çadırı eksiksiz şerbetlerini içebilirsiniz. Yetkililerin verdikleri bilgiye göre, pazartesi dışında her gün saat 10'dan 17'ye değin acık bulunan Ibrahim Paşa Sarayı Müzesine yerli ve yabancı turistlerce büyük ilgi gösteriliyor. ARKEOLOJİ MÜZESİ Arkeoloji Müzesi'nde, yine Anadolu Medeniyetleri (uygarlıkları) Sergisi kapsamına alınan Çağdaş Türk Sanatlan Sergisi var. Çağdaş Türk sanatlarından ilginç örneklerin sergilendiği bu bölümde Ulkemizde sanatsal etkinliklerdeki gelişme çizgisini açık seçik görüyoruz. Sanırım, serginin temel amacı da bu. Yalnız güzel olanlar değil, gelişmenin belirli aşamalannı özgün bir biçimde gösteren yapıtlar seçilmiş. Sergiyi gezenler, mınyatürden nereye gelindiğini görebiliyorlar. Ancak hemen belirtelim bu sergide yer alan yapıtlan, elbette çağdaş dünya sanatıyla karşılaştırmadan değerlendirmek gerekir. Çağdaş TUrk sanat Urünlerinin bu ilgi çekici örneklerini kendi içlerinde değerlendirince, kısa sürede ne denli önemli yol aldığımızı anhyoruz. EKOLLERE AGIRLIK VERtLDİ Serginin düzeni konusunda görüşlerine başvurduğumuz Sergi Yürütme Kurulu Başkanı ve Sanat Tarihi Profesörü Sayın Nurhan Atasoy şunlan söyledi: "Sergimiz çağdaş sanatlan kapsadığı için sanatçılardan çok ekolîere ağırlık verdik. Yaşayan sanatçılan seçmede, uluslararası ödül kazanmış olmak gibi bazı ölçütlere başvunıldu. Binanın tamamlanması çok uzun zaman aldıgı için, ne yazık ki, en kısa zaman ayırdığımız sergi bu oldu." Yine aynı binada "Fotoğraflarla Türk Munarisi sergisi" var. Burada Sedat Çetintaş'ın Teknik Üniversite arşivlerinden derlenerek ilk kez sergilenen orijinal çizim ve projeleri büyük ilgi topluyor. Anadolu Medeniyetleri Sergisi Ibrahim Paşa Sarayı TÜRK HAMAMI Türkler'in yaşanunda hamanun önemli bir yeri var. Ibrahim Paşa Sarayı Miizesi'nde orijinal Türk Hamamı ve işlemeli hamamcı giysileri de başanyla sergileniyor. bir özenle kurulmuş. Gerçeğe en uygun biçimde hazırlanmış olan 'Türk Odalan'nda Türk giyim ve gelenekleri başanyla sergileniyor. Çeyiz, kına, sünnet odalan, hamam hepsi uzun uzun seyretmeye değer güzellikte. Sergi Yürütme Kurulu Başkanı Sayın Prof. Atasoy, bu odalan n hazırlanmasında Bursa Müzesi'nin, Edremit'ten Fatma özgönül Hanımın, folklorcu Esat Uluumay'm yardımlarını anlatmakla bitiremiyor. Ibrahim Paşa Sarayı'nda çok ilgi toplayan bir bölüm daha var: Osmanlı cezvelerinden antika gramofona değin eski cşyalarla bezenmiş otantik Türk Kahvehanesi. Oturup dinlenebileceğiniz, söyleşide bulunabileceğiniz nefıs bir yer. Çay, kahve Türk geleneğine uygun biçimde yapılıyor. Tçeceğiniz bol köpüklu kahvenin közlu kulun ustiınde piştiğinden emin olabilirsiniz. Aynca, kola, gazoz türlerinin dışında, demirhindi gibi tadına doyulmaz TUrk t
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle