Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER bağlıdır. StSTEMtN TEMELt PARTtLER AMA... Adına demokrasi denilen sıstemlerin temel dayanağı siyasal partilerdir. Ancak sol ve sağ birçok totaliter rejimler de siyasal partiler tarafından yönetilir. Bu yüzden gerçek demokrasilerle totaliter rejimlerin siyasal parti anlayışı arasında bir aynm bulunması gerekir. Bu aynm da siyasal partılerin içinde çahştıkları hukuksal, toplumsal ve siyasal çerçeve içinde gerçeklik kazanır. Demokrasi bir ilkeler rejimidir. Ancak en az bunun kadar önemli bir koşulu da bu ilkeleri gerçekleştirecek olan süreçlerin işlemesidir. Bu açıdan bakıldığmda, demokrasinin savunulması açısından partileşmeyle ilgili en önemli sorunun katılma, temsil ve halk tarafından sürekli denetim esasına dayah süreçlerin işletilmesinin sağlanması olduğu görülecektir. Başka deyişle sorun parti kurmaktan çok, partinin nasıl oluşacağı, programlarınm nasıl belirleneceği, yönetsel organlanmn nasıl seçileceği sorunudur. Bu noktada ilkelerle süreçler birbirinden aynlmaz bir bütün oluştururlar. Tabii bütün bunların gerçekleşmesi bunu sağlayacak hukuksal ve siyasal ortamın varlığına bağhdır. İşte bu noktada partileşmeyi belirleyen atmosfer ve koşullar, partiİeşmeyi de belirleyen bir özellik kazanır. Demokrasi, tanımı gereği, her aşamasında katılmacı bir temsil mekanizmasının egemen olduğu bir örgütlenmiş yapıdır. Burada sözkonusu olan örgütlenme, yalnızca parti biçimindeki bir örgütlenme değildir kuşkusuz. Toplumun her kesiminde çoğulcu demokrasinin temel kurallarına inanmış, şiddet ve terörü tartışmasız ve koşulsuz biçimde reddeden bir örgütlenmiş yapı, demokrasinin en büyük güvencesidir. Soruna böyle bakınca, siyaset yapmanın tek biçiminin parti kurmak olmadığım, bunun dışındaki örgütlenmelerce yapılan politikanın da en az birincisi kadar meşru ve zorunlu olduğunun kabul edilmesi gerektiği anlaşıhr. Bugün bizim de içinde yer aldığımızı söylediğimiz Batı türü demokrasilerin temel dayanağı, çeşitli düzeylerde örgütlenmiş bir toplumsal yapının oluşturduğu denetimdir. Öte yandan böyle bir durumun varlığı, demokrasi açısından da etik (ahlaksal) bir güvence sağlayacaktır. Toplum yönetiminde söz sahibi olmanm tek yolu olarak Parlamentoya girmeyi gören bir anlayış, bu yolda her tür girişimi geçerli sayan bir siyasetçi türü ortaya çıkarır. Böyle bir etiğe sahip siyasetçi anlayışı, çok partili yaşama geçtiğimizden bu yana parlamentonun itibarının sarsılmasında önemli bir rol oyhamıştır. Çünkü böyle bir anlayış çerçevesinde toplumsal yönetime aday insanlar için tek motif parlamenterlik olur ve bu durum da geçtiğimiz dönemlerde sık sık şikayetlere neden olan entrikacı politikayı makyavelist bir etik olarak meşru hale geürebilir. Oysa, toplumsal yönetim için karar üreten odaklar toplumda yaygınlaştığı zaman, politika için gerekli motifler de o ölçüde yaygınlaşır ve demokrasinin katılma tabanı genişler. Bugün Federal Almanya'da bir DGB Sendikası Başkanı Sosyal Demokrat Parti Başkanı kadar önemli bir konuma sahipse, bunun nedeni toplumdaki siyaset tabanının genişliğidir. Bunun anlamı, bazılannın öne sürdüğü gibi, Parlamento dışında bir güç oluşturarak bu kurumun yetkilerini paylaştırmak değildir. Tam aksine, Parlamentoya sağlıkh bir biçimde çalışması için örgütsel bir şemsiye altında geniş bir halk desteği sağlamaktır. Batı'da özellikle demokratik ilkelere bağlı sol partilerin kendi dışındaki yaygm örgütlenmelerle dayamşmalan, bu karşılıklı vazgeçilmez bağımlıhğın bir gereğidir. Çünkü bu kesimin üyeleri, bu karşılıklı destek ve dayanışma olmaksızın belirledikleri hedeflere ulaşmanın mümkün olmadığım, tarihsel oluşum içinde görmüşlerdir. lngiliz Işçi Partisi'nin, Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin ve öteki benzerlerinin yönetim organlarının seçiminde giderek daha karmaşık yöntem ve uygulamalara yönelinmesi, sendika ve öteki örgütlenmelerin parti yönetiminde daha etkin bir biçimde temsil edilmelerini sağlama arzusundan kaynaklanmaktadır. Aynı durumun liberal sağ paniler için de geçerli olması gerekir. Öte yandan Parlamentonun, kendisini oluşturan çeşitli partiler aracılığıyla toplumun çeşitli kesimlerini temsil eden örgütlenmelerle ilişki kurabilmesi, demokrasilerin yaşaması ve sivil toplumun güçlenmesi açısından yaşamsal bir öneme sahiptir. Çünkü demokrasilerin en büyük güvencesi olan çarpraz denetim ancak böyle bir yapı ile sağlanabilir. Sonuç olarak, siyasal partiler, özellikle de demokratik ilkeleri benimsemiş sol partilerin gerçek varhkları böyle bir çerçevenin gerçekleşmesine bağhdır. Her tür totaliter eğilime karşı güçlü ve dayamkh bir sivil topluma sırt vermeyen siyasal partiler, varoluş nedenlerini yitirebilirler. Batı'nın demokrasi tarihi, sorunun parti kurmak değil, sivil toplumu teröre ve her tür totaliter eğilime karşı güçlü tutacak bir toplumsal örgütlenmeye dayalı eğilimlerin partileşmesi olduğunu göstermiştir. özellikle demokratik sol ilkeler adma yola çıkanların bunu gözden kaçırmaması gerekir. Sivil Toplumıı Gttçlendirmek Demokrasilerin temel dayanağı siyasal partilerdir. Ancak, sol ve sağ bir çok totaliter rejimler de siyasal partilerce yönetilir. Bu ytizden gerçek demokrasilerle totaliter rejimlerin siyasal parti anlayışı arasında bir aynm bulunması gerekir. Bu aynm da siyasal partılerin içinde çahşükları hukuksal, toplumsal ve siyasal çerçeve içinde gerçeklik kazamr. PENCERE İslâmda Reform? Suudi Arabistan Kralı Fahd İslâmda reform gereklidir anlamına gelen bir açıklama yaptı. Bu çıkışın gerekçesi daha aydınlanmış değil. Gelen haberler ve yorumlar sisli. Acaba Kral Fahd durup dururken mi "içtihat" kapısını açmak istedi? Yeryüzünün üçüncü petrol zenginliği üstünde. oturan şeriat düzenini silkeleyen bir deprem mi var? iran'dan kaynaklanan İslâm devrimi, Müslümanlık d ü n ^ yasını sarsıyor. Suudi ülkesinin Batı kapitalizmiyle içiçeliği alımsatım ve bankacilık alanlarında şeriat yasalarını zorluyor. Etki nereden gelirse gelsin, değişmeyecek gibi görünen düzenlerin bile değişmek zorunluğunu duymasını Kral Suud'un ağzından işitmek ilginçtir. * . Kur'anı Kerim'in "Bakara" suresinde taize ilişkin yargı şöyledir: ' Faı'z yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların 'zaten alışveriş faiz demektif demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helâl, faizi haram kıldı. Kime Rabb'inden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah'a aittır. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır. Allah faizi eksiltir, sadakalan bereketlendirir. Allah pek nankör hiçbir günahkârı sevmez. (...) Ey inananlar! Allah'tan sakının, inanmışsanız, faizden artakalmış hesaptan vazgeçin. Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve Peygamberine karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tövbe ederseniz sermayeniz sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve haksızlığa uğramamış olursunuz." * Kur'an, kesin kuralını koymuş. Ne var ki Türkiye'deki bankalarda yuvarlak sayıyla 30 milyon hesabın açılmış bulunduğunu biliyoruz. Gerçi bu banka hesaplarının yaklaşık yarısı bin liranın altındadır; ama (Tanrı laizi haram kıldığma göre) küçük ya da büyük demeden kursağına faiz girmiş tüm Müslümanlar cehennemde cayır caytr yanmayacaklar mı? Eğer Kur'anın kurallarını tastamam yerine getirmek istiyorsak paraları bankalardan çekmek ve tövbe etmek gerekiyor. Ya tövbe etmeyen ne olur? Kur'an söylüyor: ' Onlar cenennemliktir. Onlar orada (cehennemde) temelli kalacaklardır." Faiz üzerine iş tutan yüksek bankacılarımız kendilerini kurtaramazlar; yağfı çıra gibi alev alev yanacaklardır. Peki, ne yapmalı? Müslümanların içinde kimi kurnazlar, hile kapısını zorlamışlar: Kur'anın yasakladığı "faiz" değil, "rıba"dır diye geçersizbir yoruma kaymışlardır. Oysa İstanbul Üniversitesi İlahiyat FJ, kültesi öğretim görevlisi Hayreddin Karaman bu konuda şöyle diyor: •: Kur'anı Kerim'de ve hadislerde, az veya basit faizi de çok veya katlı faizi de ifade etmek için kullanılan tek kelime 'riba'dır. Yani az, yahut basit faizin adı ve hükmü, bu kaynaltlara göre katlı faizden farklı değildir." (Güneş, 8.7.1983) Faizin haram olduğu kesindir. Kral Fahd ne yapsın? Hıristiyanlarla birlikte nice dallı budakl işlere girip, şirketler, bankalar, kumpanyalar kurup, al gülünr ver gülüm dtyerek faiz batağına boğazına dek gömüimüş Müs lüman kapitalistleri cehennemde yanmaktan nası kurtulacaklar? İçtihat kapısını açıp "Dınde reform" yaparak bu işin altındaı kalkılır mı? * Çoğu dinler, tarihte toplumsal devrim içeriğiyle gelişip soı yal düzeni değiştirmiş, yeni siyasal iktidarlann ideolojisini olu •turYhüşlardır Zamafifa yaşarn yürüyünce, yeni değişimler gü deme girince, katı dînset kürallar çatlamaya başlamışlardt' Suudi Arabistan'dan yükselen "ses bu çatlaklardan birisi yansıtıyor. ERTUĞRUL ÖZKÖK, H.Ü. öğretim Üyesi "Srvil toplumu güçlendirmek"... Son günlerde sık sık işittiğimiz bir söz bu. Böyle olması da çok doğaldır. Türkiye 60 yılhk Cumhuriyet deneyiminin, ilerisi için en belirleyici dönemlerinden birini yaşıyor. 37 yılı çok partili olmak üzere geride bıraktığımız bu 60 yıl çofiulcu ye özgürlükçü bir demokrasinin kurulması için her türlü tarihsel ve siyasal veriye bize sağlamış durumdadır. Şimdi yapılacak iş bu verilerden hareketle geTçek bir özgürlükçü ve çoğuku demokrasinin kurulma koşullarını belirlemektir. Denilebilir ki geride kalan 34 yülık çok partili demokrasi deneyiminde gerçekleşürmede büyük zorluklar çektiğimiz en önemli demokrasi koşulu, sivil toplumun güçlendiıilmesi olmuştur. Sivil toplum, özellikle, 1970 sonrası antidemokraük sokak hareketlerine ve bunları gerçekleştiren küçük terör çetelerine karşı güçsüz kalmış ve demokrasi dilimlenirken, büyük bir çaresizlik içinde bu durumu izlemiştir. Çok partili yaşamda dokuz mületyekili seçimi geçirmiş, çeşitli eğilimdeki partilere sahip olmuş bir toplum nasıl olur da antidemokratik eylem ve uygulamalar karşısında bu denli sessiz kalabilmiştir?. Sanıyorum bu sorunun yanıtı yumuşak iniş yapmamız istenen yeni dönem açısmdan büyük bir önem taşımaktadır. Güçlü bir sivil toplum ile işlerliği olan bir demokrasi arasında köklü bir bağıntı vardır. Sivil toplumu güçlü tutacak, onu her tür totaliter efeilim ve hırslara karşı dayanıklı kılacak kurumlan bulunmayan bir toplumun çoğulcu bir demokrasiyi yaşatması olanafcı yoktur. Batı toplumlarında sivil topluma dayalı demokrasileri bunca güçlü tutan, totaliter eğilimlere karşı bağışık kılan özellikleri, bu toplumlann 19 ve 20. yüzyıllarda geçirdiği tarihsel oluşumlardan kaynaklanmaktadır. 19. yüzyıl bir savaşım (mücadele) çağını simgeler. Bu yüzyıl içinde yalnızca Fransa 1815,1830,1848 ve 1871'de olmak üzere 4 önemli toplumsal harekete sahne olmuştur. özelliğini halk katüımmdan alan bu hareketler sonunda demokrasilerin temelini oluşturacak olan ilkeleri ortaya çıkarmıştır. Bugün Batı Avrupa sahnesinde gördüğümüz temel siyasal oluşumlar bu hareketler içinden oluşmuş ve gerçeklik kazanmışlardır. Bugün bu ülkelerde halkın çok partili ve özgürlükçü demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak kabullenmesinin altında işte bu yüzyılın oluşturduğu tarihsel bilinç yatmaktadır. Bu tarihsel bilinç bize her şeyden önce şunu göstermektedir: Güçlü bir sivil toplum, kendi kendini savunabilen bir toplumdur. Siyasal açıdan bakıldığmda demokratik bir toplumun başhca üç alanda kendini savunabilmesi gerekir: 1Antidemokratik ye totaliter eğilimlere karşı kendini savunabilmesi, başka deyişle demokrasinin temel ilkeleri çerçevesinde, insan haklarına saygılı araç ve yöntemlerle bunalımları aşmanın mümkün olduğunu kanıtlaması. 2Ekonomik bunahm dönemlerinin, toplumun tüm kesimlerince kabullenilecek önlemler ve paylaşılacak özverilerle, varolan demokratik çerçeve ihlal edilmeden aşılabüeceğini kanıtlamak. Ama bunun gerçekleştirilmesi için asıl yatmmlar, bunahm dışındaki dönemlerde atılmahdır. Bunahmın neden ve sonuçlannı çalışan kesimlere yüklemeyen ve ekonomik genişleme dönemlerinde elde edilen zenginlikleri toplumda adil bir biçimde dağıtmayı kabullenen bir anlayış bunalım dönemlerinin demokratik çerçeve içinde aşılmasını sağlayabilecek bir konsensüs (uzlaşım) ortamı yaratabilir. 3Demokratik sistemin, yolsuzluk, keyfı uygulama ve çıkarcılık hesaplarma karşı kendi ilkeleri çerçevesinde etkili bir denetim mekanizması oluşturabümesi. Bu üç alanda kendini savunabilen bir toplum demokratik çerçeveyi yaşatabilir. Demokratik bir sistemin kendini yaşatabilmesi, yani güçlü bir sivil toplumun varlı{*ı ise her şeyden önce bunlar içm gerekli ortamın varhğına EVET/HAYIR OKTAY AKBAL IÇ BASIN MİLLtYET Dileriz... Mehmet Barlas, 6 temmuz günlü yazısında, Maliye Bakanı Kafaoğlu ile Anavatan Partisi Genel Başkanı Özal arasında zaman zaman sertleşerek devam eden tartışmanın, demokrasimizin ihtiyacı olan bir gelişme olduğunu savlıyor ve "Çünkü" diyor, "tki siyasetçi, soyut sloganlar uzerinde değil, somut ekonomik konular hakkında birbiri İle çakışan görüş açıklamalan yapmaktadır." tlgi çekici olanın Kafaoğlu'nun da, özal gibi liberal ekonomiden yana olması olduğunu belirten Barlas şöyle diyor: "Maliye Bakanı da antienflasyonist dtizenlemelerin, para politikaları aracılığı ile yapılmasından yanadır. "Önceki gün, TıiTgut Özal'ın basın toplantısında belirttiği, 'Türk ekonomisinin 5 ana sorunu' içinde sıralanan maddelere de, Maliye Bakanı KafaoğhTnun katıldığı kesindir. (...) "Bu tartışmada, kim haklı gibi bir arayış, kammızca fazla gerekli değildir. Önemli olan Türk ekonomisinin darboğazlarını açacak yoliann, bn tür üst düzey tartışmalar içinde bulunmasıdır. Zaten siyasetten beklenen de budur. "Dileriz, bu tür tartışmalar, televizyonda da yapılır ve Turgut Özal gibi, diğer siyasi liderlerin çözüm paketlerini de hepimiz öğreniriz." 24 Ocak kararları için Özal'la Kafaoğlu kapıştı "Hiç Bir Şeyi Değiştirmeyecek• •• Uzaktan deniz görünür. Bir vapur geçer. Bir uçak yaklaşır yaklaşır. Yüzlerce pencere... Kıyı yotundan taşıtlar birbtri ardınca uçar. Bir çocuğun annesine seslenişi. Derken radyoda bir caz parçası. Bir trombon. Bir piyano . Kopar giderim yazdığım yazıdan... Kalkıp bir sigara yakmalı. Bir soğuk içki olsa, derim. Ama üşenirim. Rahattır pencereden bakmak. Kendi içine eğilmek. Dalmak gitmek düşüncelere... Geçmişi, geleceği düşlemek. Neydim, ne oldum, ne olacağım? Be;ı de, başkaları da, toplum da... Bireyci derlerdi bir zamanlar. Mutlu azmlığı anlatır! Toplumun gerceklerine değinmez!.. Öyküler, öyköler, öyküler. Yüzlerce, belki daha çok. Yaztlan, yazılmayan... Şimdi ben Sait Faik'ten yaşlıyım. Sabahattin Ali'den...Orhan Veli küçük kardeşim. Cahrt Srtkı da... Ziya Osman da. Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip nerdeyse oğlum yaşında.. Daha başkaları. Daha ötekiler. Bir yaşa vardım ki hepsi çok çok gerilerde kaldı. Yaşamak mı? Yaşamamak mı bu? Çok yaşayan çok şeyler mi görür? Belki! Ama aynı şeylerse gördüğü, neye yarar yaşamak, görmek? Zaman birimi nedir? Montaigne anlatır, öyle böcekler varmış ki bir saatlikmiş ömürleri; ya da kelebekler varmış bir gün yaşayan. İnsanoğlu kırk yıl, altmış yıl, seksen yıl yaşar. Yüz yılı geçen azdır. Bir Zaro ağaydı 150 yılı geçen... Ama ne görmüş, ne anlamış yaşamdan? Ne çıkarmış anlam olarak? Kendinden sonrakilere nasıl bir bildiri bırakmış? Hiç. Öyleyse neye yarar yüz yıl yaşamak? Bir kağıt düştü bir kitabtn İçinden. Gökyüzünden inercesine... Eskı bir dergiden bir kesik. Amerikalı senaryo yazarı Dalton Trumbo'nun bir şiirinin çevirisi. Mc Carthy döneminin kurbanlarındandı Trumbo... Savaşa karşı, barıştan yana, toplum haklarını savunan film senaryolarını anımsarım. Sonra "kötü kişi' sayıldı. Holivut'ta filmleri boykot edildi. Daha daha sonra ne oldu bilmem. Ölmüştür belki de... Ama güzel bir şiir bırakmış. Bir süre tutuklanmış cezaevinde yatmıştı. O zaman yazmış olmalı bu şiiri. Tutukluluk, mahkumluk aydın kişilerin kendi kendileriyle hesaplaşma, daha üstün bir bilinç düzeyine ulasma dönemidir. Trumbo şiirine şöyle baştamış: "Yurduna borcu olan herkesHiç olmazsa bir süre girer mahpushaneye"... Büyükbabam aklıma geldi hemen. Sultanahmet cezaevinde yedi buçuk ay hapis yatmıştı. Çocukluk, ilk gençlik yıllarımda anılarını dinlerdim hep. 1920 yılında kaç yaşındaymış? 54 mü? Gençmiş demek! İçişleri Bakanıydı, Ali Rıza ve Salih Paşa hükümetlerinde... Herkesin baştna geliyor böyle şeyler. Nazır da olsan, yazar da olsan, ulusal değerde bir kişi de olsan... Bir de resim var o günlerden kalmış: Sultanahmet cezaevindekl koğuşta arkadaşları ile birlikte çektirmiş. Önemli kişiler, Valiler, Paşa'lar, vb. Hepsi Nemrut Mustafa Paşa Harp Divanınca yargılanıyormuş o sıralarda... Demek o kişilerin de 'yıırtlartna ödenecek bir borçları varmış'!.. Trumbo da bakmış o günlerde çevresine, ne kadar dürüst, yurtsever Amerikalı varsa suçlanmakta, tutuklanmakta, kamuoyu önünde ağır hakaretlere uğratılmakta: "Benden daha iyi insanların üstüne kapanmış ve her gün kardeşlerimin üstüne de kapanmış kapılardan içeri Ben de girersem eğer, şaşmamalı" demiş. Eşine de şöyle seslenmiş cezaevi parmaklıkları arkasından: "Aynyken bile birlikteyiz Ayrılmayacağız Ve bir yıl hiç bir şeyi değiştirmeyecek ve bin yıl hiçbir şeyi değiştirmeyecek Ve görüşememek hiç bir şeyi değiştirmeyecek • Ve ölmek de hiç bir şeyi değiştirmeyecek" ...Aşktır, sevgidir, dostluktur ağır basan. Hep de basacak olan. Ölüme, acıya, yenilgiye karşı... Lambalar yandı birden. Sonra söndü. Elektrikler bir gidip geliyor. Mum yaktım yazı makinemin yanına. Mum titredikçe satırlar da ürperiyor. Göz karanyle basıyorum tuşlara, karanlık, daha ka^nlık... Trumbo da yaşamış olmalı boyle duygularr. "Evet, doğru bir ara korkmuştuk Yalnız b>le kaldık Karanlık da bastı Belki de korktuk" diyor. Korku, yalnızlık. karanlıkla estir. Umuttur, dostluktur aydınlıkları doğuran, yaşatan... Halk'ın balini iyca büken 24 Ocak karartan için özal'İa, Kafaoğlu birbiıine girdl. Sankl yaptıkları lyl bir işmlş gibi "24 Ocak kararlarmı ben yaptım" "Hayıır! S«n o zamanlar daha kısa pantolonta gezlyordun, kararlar benimdlr" "Benlm sahitlarim var... Banim eserimdir" diye diya bir güzel kapıştılar. OCAK KARARLARl BENıMPıR.. MIVV.6T ŞAH(TTIR. INANAMY05AN OYİLAUA da, deprem hesaplannı ciddiye alacak? "tnanmak zor biraz.. "Ortalık ksallanmaya başlaymca, kurnaz kurnaz iyice sararmıştır suratlan.. Kurnaz kurnaz dualar okumaya başlamışlardır. Kurnaz kurnaz ödleri kopmuş, kurnaz kurnaz telefonlar etmişlerdir şantiyelere.. "Ah ah bu kurnazlık.. Kafasızhkla, mezarhklara sinsi sinsi müşteri hazırlamanın adı, kurnazlığa çıkmıştır bizim piyasalarda.. "Ölmüş eşek bağırsağı da kurnazlıktır, çimentosu eksik beton da, öne geçiş şeridi olan sol şeritleri tümden kapatıp sağ şeritten öne fırlamaya kalkışmak da.." Depremin, nüfusun yarısını aynı anda sallayıverdigi için yüreklerimizin ağzımıza geldiğini, yoksa sosis alırken de o depremin olduğunu, peynir ahrken de; arabada dolmuşta giderken de; banyoda sıvı gazı açıp kapatırken de olduğunu belirtiyor Altan ve yazısını şöyle sonluyor: "Yer sallanınca korkuyonız; elimizdeki "yerse" zarlarıyla, birbirimizin yaşamını karşılıklı sallayıp durmayı ise, açıkgözlük sayıyoruz.. Bilmiyoruz ki depremin toplumsalı da, doğalı kadar çökerticidir.." GÜMRÜK VE TEKEL BAKANLIĞI MÜFETTİŞ YARDIMCILIĞI YARIŞMÂ SINAVI 1. Açık bulunan Bakanlık Müfettiş Yardımcilıkları için 23.8.1983 günü başlamak üzere yarışma sınavı yapılacaktıt. Kadrodan fazla aday smavı kazandığı takdirde, kendi istekleriyle bir alt dereceye atama yapılabilir. 2. MüfeUış Yardımcılı|\ «ntı»ına girebilmek için: a. Devlet Memurları Yasası'mn 48'nci maddesinde yazılı genel nitelikleri taşımak b. Hukuk, tkıisat, Siyasal Bilgiler, Işleıme ve.ldari Bilimler Fakulteleri ile tktisadi ve Ticari tlimler Fakülte, Akademi ve YUksek Okulları ya da ayn konularda ögrenim yapanlar veya bunlara denkliği Milli Egitim Bakantı ğı'nca onaylanan yerli ve yabancı öğretim kurumlanndan birini bitirmi olmak, e. Sınavın açılacağı yılın Ocak ayı başında otuı yaşını doldurmamış olmak d. Bu sınava daha önce birden fazla katılmamış olmak, e. Sağlık durumu Türkiye'nin her yerinde görev yapmaya, her lurlü iklim v yolculuk koşullartna ve her türlü taşıt araclarıyla yolculuk yapmaya elvı rişli olmak, f. Yapılacak inceleme ve araştırmada, gerek sicil gerekse tutum ve davratı yönünden GUmrük ve Tekel Bakanlığı Müfettişliği özyapı \e nitelikleri ta;ıdığı sapıanmış bulunınak, Gerekir. 3. Müfeuiş>BrHıımılıfıgirişsınavınakatılmaistemi,TefüşKurulu Başkan ğına verilecek bir dilekçe ile yapılır. Bu dilekçede, adayın iş ve oturma ı resleriyle yazılı sınava hangi ilde (Ankara veya tstanbul) girilmek istend ve bitirilen öğrenim kurumunun adı ve mezuniyet yılı belirtilir. Aşağıda I lirtilen belgelerin dilekçeye ekli olarak engeç 12.8.1983 tarihine kadar I kanhga postalanması veya Ankara'da Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlı| na elden vermelfti gerekir. tşlemlerini tamamlayan adaylara sınava gire! meleri için bir "Tanıtma Belgesi" verilir, a. Nüfus cüzdanı veya onaylı örneği, b. Bakanlık Teftiş Kurulu'ndan ya da İstanbul ve tzmir Tefliş Kutullarım temin edilecek ve adayın el yazısı ile doldurulmuş özgeçmiş Bildirim c. YUksek öğrenimi bitirme belgesinin aslı ya da Noterden tasdikli örneji, rekirse 2'nci maddede belirtilen "denklik" durumunu gösterir Milli Eğ Bakanlıgı veya Yuksek öfcretim Kurumunca verilmiş belge, d. Askerlik görevi ile ilişkisi bulunmadıgını gösterir resmi bir belge, e. Tam teşekküllti bir resmi hastaneden alınmış Sağlık Kurulu Raporu (bı por giriş sınavının yazılı bölümünü kazandıktan sonra da verilebilir) f. Cumhuriyet Savcılığı'ndan alınmış lyihal belgesi, g. 4.5X6 boyutunda altı adet vesikalık fotograf, 4. Yazılı sınavında başarılı olanlar Ankara'da sözlü sınavına girme ha! kazanırlar. Ancak, Ankara'ya geliş için yol parası ödenmez. 5. Yazılı ve sözlü sınavlar; a) Maliye, b) Ekonomi, c) Kamu Hukuku (M rin Muhakematı Kanunu ve 1609 sayılı kanun dahil>, d) özel Hukuk ı Hukuku ve Miras Hukuku hariç), e) Ticari Muhasebe ve Ticari Hes. Yabancı Dil (tngilizce, Fransızca ve Almanca dillerinden biri), Grup dan yapılır. 6. Müfettiş Yardımcılığma atananlara, Devlet Memurlan Yasasına ilişkiı meler dışında, 6245 sayılı Harcırah Yasasının 33'üncü maddesi ve Büt sası uyarınca ayrıca gUndelik ödenir. 7. Bakanlık Müfettişleri, inceleme yapmak uzere bir yıl sure ile yabanc lere gönderilebilirler. GÜNAYDEN Böyle devleti kim y emez î Gırgır Dergisi'nin bu haftaki sayısından yıda parti değil, vatandaşın listede 'öz partisini' bulamaması bozar. Çünkü, seçim öncesi kurulan siyasi partiler, halkın eleğinden geçecek, Özal'ın ifade ettiği gibi, parti enflasyonunu millet önleyecektir. 2 milyondan az oy alanlar, parlamentoya milletvekili sokamayacaklar. Bu önemli bir barajdır. Halk istemediği partUeri tasfîye edecektir. Tehlikeyi seçim öncesi değil, seçim sonrası kurulması ihtimaü olan partiler yaratır. Metin Toker'in belirttiği gibi, boşluğun dolması bir tabiat kaidesidir. Boşluk, seçim öncesi dolmazsa, seçim sonrası dolar." "Kafasızlıkla, mezarhklara sinsi sinsi müşteri hazırlamanın adı, kurnazhga çıkmıştır bizim piyasalarda.." diyor ve ekliyor sonunda: "Biliyoruz ki depremin toplumsalı da, doğalı kadar çökerticidir." Güneş Gazetesi'nin olayı, "14 ilde 20 milyon insanın yUreği ağzına geldi" diye verdiğini belirten ve "Geldi ya, gelmedi mi?." diye soran Altan şöyle diyor: "Yapsatçdann yüregi ise agızlanna geldikten sonra, dışan bile fırlanuştır. Hem can kaygısıyia, hem de yapıp sattıkları yapılann, yerle bir olup olmadığı kaygısıyla.. En iyi onlar biliyorlar tabi, o yapılarda nasıl bir malzeme kullandıklannı.. 'Boş ver bir şey olmaz, gereksiz harcamalara girişmeyelim' kurnazlıklanna yumulanlar, hiç olmamış mıdır aralannda?.. "Bizden olacak, yapsatçı olacak, kurnazhga yumulmayacak TERCÜMAN Bırakın yaşasınlar... Nazlı Ilıcak, 6 temmuz gtinlü yazısında, "parti enflasyomı"na değiniyor ve "Bırakalım partiler kurulsun, yaşasın. ömrü olmayanlar da sun'i tenefüsle yaşatılmak yerine, vatandaşın kolları arasında 6 kasımda can versin" diyor. Nazlı Ilıcak, konuyla ilişkili olarak şöyle diyor: "Anayasa'nın ongördüğü gibi partiler kurulsun, kurulan partiler yaşasın. Vatandaş sandık başında eğilimine ve düşiincesine uygun partiyi bulabilsin. Boşluk sürerse, arayış secim son rası da devam eder. Yeni yeni partiler kurulur, seçim öncesi kendisini temsil ettirme fırsatını bulamayan kitlelere dayanarak, bu partiler güçlenir. Zaman içinde parlamento tesirsiz hale gelir. Röyle bir durum, istikrar arayışına ters duşer. Istikran çok sa Necati Zincirkıran, 8 temmuz günlü yazısında "Devletin malı deniz, yemeyen domuz" sözüne son bir örnek olarak tanımladığı bir haberi ele alıyor ve "Bu söz gerçekten doğrudur. Doğruluğunu kanıtlayan pek çok örnek her gün onaJa.." divor. GÜNEŞ ' Mezarhğa müşteri... Çetin Altan, 8 temmuz günlü yazısında, geçtiğimiz günlerdeki depremi konu ediniyor ve yıkılan yapılardan voia çıkarak, Zincirkıran Bursa Havayolları'nın geçtiğimiz günlerde "Mercedes fiyatına" satılan uçaklanna değiniyor ve şoyle diyor. "Bursa Hava Yolları Sönmez Holding'in bir şirketidir. Uçaklar açık artırma ile satılıyor ve gene bu holdingin uzerinde kalıyor. Oysa şirketin Petrol Ofisi'ne 46, Devlet Hava Meydanlarına ise 35 milyon lira borcu var. Peki uçaklar satılırken bu şirketten alacaklı olan sözünü ettigimiz devlet kuruluşları neredeydi? Sonuçta uçaklar aynı holding içinde el degiştiriyor, bu arada devletin 81 milyon lirası havaya gidiyor. "Böyle devleti kim sevmez, böyle devleti kim yemez?.." DIŞ BASEN Federal Almanya'nın "Der Spiegel" dergisi, "Carter'Mn defterleri skandalının Başkan Reagan yönetimi için bir saatli bomba olduğu kanısında. Derginin yazısı özetle şöyle devam ediyor: "ABD Başkanı Ronald Reagan iyi bir konuşmacıdır. Film oyuncusu olarak, bir melnin izleyiciye nasıl sunıılacağını bilir. Ama serbestçe yapılan siyasal tartışmalarda Reagan acemidir. 1980 seçimlerinden bir hafta önce o zamanki Başkan Carter ile bir canlı televizyon yayını sırasında Carter'e karşı son derece iyi yanıtlarla halkın desteğini almıştı. Ama şimdi Reagan'ın başarısı gölgelendi. Carter'ın ekibindeki bir 'köstebek' Carter'ın l)ER SPlKdEL Cartpr'm defterleri VİU.A ören'de çok temiz denizi, kumu ve güneşi ile gürUltüden uzak çiçek denizi içinde geceleri sürprizli yarışma ve eğlenceler, indirvlmiş ücretlerle; 1 kişi tam pansiyon 2000 TL. 1 kişi yanm psnsiyon 1600 TL. 2 kişi tam pansijon 3800 TL. Ağustos ve Eylül aylarmda tatil yapmak isteyenler tatil ücretlerini Temmuz ayında öderlerse yukarıdaki %20 indirimH fiatlar uygulanacaktır. söyleyeceği sözleri karşı tarafa vermişti. Bir zamanlar VVatergate skandalında Nixon'ın yaptığı gibi Reagan da, hiçbir şeyden haberi olmadığına yetnin etti. Ancak Başkanın 'iyi çocuk görüntusü /edelenmişti. keagan özellikle, okul sıralannda kopya çekmemiş olmasıyla övünen saf Amerikalıları hayal kırıkhğına uğrattı. Ama zaten Reagan'ın taşralı temiz adam görüntüsüyle seslenmiş olduğu kitle de Krankfurter Allgemeinc böylelerinden oluşuyordu. 1984 4 temmuz 1983 seçimlerinin hazırlık döneminde 1980'de yenilgiye uğrayanlar, ınanya Ba>bakanı Helmul Reagan'ın o zamanki zafertni Kohl'un Sovyetler Birliği'ne kullanarak büyük bir avantaj el yaptığı ziyaretin son yılların en de ettiler." Sjnemli diplomatik gelişmelerinden bir olduğunu belirtiyor. THE (HİSERVER Amerikan füzelerinin NATO KohVıın ziyareli planı çerçevesinde, Avrupa'ya yerleştirilme tarihi yaklaştıkça, İngiltere'de yayınlanan "The doğubatı arasmdaki diplomatik Observer" gazetesi, Federal Al trafiğin daha da artacağını vurgulayan yazı şöyle devam ediyor: "Moskova'da Sovyet liderleriyle Kohl arasında gerçekleşen görüşmeler, belki de doğubatı arasında Başkan Reagan'ın iktidara gelmesinden ya da Brejnev'in ölümünden bu yana gerçekleşen en önemli gelişmedir. Bu görüşmeler DoğuBatı ilişkilerinin uzun bir süreden beri ilk kezjelismeye başladıgı bir döneme rastlamıştır. Ne var ki, Amerikan Pershing2 füzelerinin NATO planı çerçevesinde yerleştirilmesi için verilen süre bu yıl sonunda lamamlanıyor. 1983 yılının son ayları doğubatı arasında yoğun trafiğe sahne olacak. Kohl'un ziyareti bu trafiği açan ilk ziyaret niteliğinde. Bu trafikte Avrupa kamuoyu, özellikle Federal Alman kamuoyu önemli bir etken olacaktır." 30.000 METRE YERALTIKABLO SATIN ALINACAKTIR 1 Müessese MüdürlUğümüzün ihtiyacı, 10 kw. 3x70 m YVSHŞÇV rümuzlu 30.000 metre yeraltı kablosu iç piyasad palı zarf usulü teklif almak suretiyle ve şartnamesi geı satınalınacaktır. 2 Bu ihalenin geçici teminat miktarı; 4.500.000.TL.' 3 Bu işle ilgili şartnameler, Millet Cad. No: 86 Fındıkzaı TANBUL adresindeyerleşik Müessese MüdürlUğümüzün 3.' No'lu odada bulunan Satınalma ve thale Servisinden 5.000 bedel karşılığında temin edilebilir. 4 Teklifler en geç 20.7.1983 günü saat 14.00'e kadar M MüdürlUğümüzün 2. kat 205 No'lu odada bulunan Muhabe visine verilmiş olacaktır. Geciken teklifler dikkate alınmaz 5 Teklifler aynı gün saat 14.30'da Müessese Müdürlüğı 3. kat 321 No'lu odada alenen açılacaktır. 6 Müessese Müdürlüğümüz 2490 saytlı kanuna tabi olmi leyi yapıp yapmamakta, ihalenin tamamını ve uygun görd mını dilediğine vermekte serbesttir. T V K TÜRKİYE ELEKTRİK KURUMU SINIRLI SORUMLU BOĞAZİÇİ ELEKTRİK DAĞITIM MÜESSESE MÜDÜRLÜGİJ'NDEN BİLDtRİLMİŞTİR