25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 Geçen yazımda (7 Mayıs 1983 günlü Cumhuriyet) Atatürkçülüğün bir ideoloji olmadığvnı belirtmiştim. Şimdl bunun nedenlerine ve niçln blr ideoloji olmaması gerektîğine değinmek lstiyorum. tdeoloji terimini, ilk kez 1797'de «dügünceleri lnceleyen bllim> anlamında Desputt de Tracy kullanmıştır. Bu terim daha sonraları anlam kaymalarına uğramıştır. Lalande'm ünlü îelseîe sözlüğünde ideoloji, «gerçek dışı toplumsal durumlarm ardmdan koşmadır.» Napoleon'a göre, «doğaötesl karanlık», Karl Manheim'a göre «amaçlı düşüncedlr» ideoloji. Toplumbilimci Cuviller'nln sözlüğünde «belll sistem odaklanyla koşullanmış düştince» diye tammlanan bu kavram, günümüzde gittlkçe saydamlığını yltirerek belirslzleşmiş, kimileyin küçültücü anlamlarda kullanılmıştır. O denli ki. birbirlerine karşıt uçlar bile, zaman zaman bu terlme karşı çıkmışlardır. Gerçek yaşama dönüldüğünde İse görülen şudur: Toplumlarda erk (iktldar) boşluğu doğduğu zaman, sokaktaki adamın kaygılarını karşılamak için, masa başı ürün türünden ideolojiler bollaşmakta ve hunlar yığınları kolayhkla etkileyecek savsözlere (slogana), serüvencillğe, dü§çülüğe (ütopya), komprime kalıplara başvurmaktadırlar. tdeolojiler, bir ölçüde bağnazlığa gereksinme duymakta, kimileyin dogmalarmı resmlleştlrmekte, bunun sonucu olarak da kesinlemelerde bulunarak gerçeğin tümü tizerlnde egemenlik kurduklarını ilerl sürmekte ve arayışı bırakıp «buldum, blttl» demektedirler. Böylece geHşme ve diyalektik tükenmektedir. Billm İse bunun tam tersidlr. Akla, kuşkuya, deneye, özgtir düşünceye, dlyalektlğe tfayanır. Olam araştırır. Bulduğu OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 22 MAYIS 1983 Çürütmeler: IIAtatürkçülük Çürütmesi Sami SELÇUK Hukuk Doktoru Bilimin yaşam'a uygulanraası ve bir düşünceler cumhuriyeti de. mek olan Atatürkçülük, ideoloji olmamakla suursız bir zenginliğe sahiptir. Esnektir. Yeniliğe açıktır. gerçeğln her an çürütüleblleceğini ve değişebileceğini önceden benlmsemiştlr. ••* Bu ölçüler gözetilerek Atatürkçülük lncelendiğinde, devrlmin kesmetaş blr ideolojlye ve «heykel örneğine göre yontulmadığı> (von Biscoîf) masa başı ürün lerlnin yaşam gerçeklerlyle karşılaştıkça düştükleri açmazlara ve sapmalara uğramadığı, hesabı evde değil, çarşıda yapıldığından gerçekçi gözlem ve deneylere dayandığı, düşüncelerden olgulara değil, a posterlori yöntemle olgulardan düşüncelere gittiği, onda «eylemin dtiştinceden çevlk çıktığı> (Sevük, 1. Habip) görülür. Burada, pragmatik ilkeler listeslni uygulayan bilimsel bir amprlzm söz konusudur. Nlteklm. Atatürk'ün aşağıdaki sözleri de bunu kanıtlamaktadır: «Yaşamda en gerçekçl yol gösterici bHlmdir.» Türk ulusunun elinde ve kafasında tuttuğu meşale pozitif bilitndlr.» «öğreti Istemem donar kalmz.» «...Biz de uygulanamaz düşünceler1, kuramsal blr takım aynntıları yaldızlayarak blr kitap yazabilirdik. öyle yap madık. Ulusun maddi ve manevl olarak çagdaslaşması vc gelişmesl yolunda eylem ve lcra lle söz ve kuramlarm önüne geçme yl ye& tuttuk.», «Ben, manevl mlras olarak hlç blr kalıplaşmış düstur bırakmıyorum. Benlm manevi mirasım billm ve akıldır. Zaman süratle üerliyor. Böyle blr dünyada asla değiştneyecek hükiinıler getirdiğini ilerl sürmek, aklın ve bilimin ge lişmesinl inkâr etmek olur. Bundan sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mlhver Uzerinde akıl ve bilimin rehberligl glnl kabul ederlerse, benim manevi mlras çılarım olurlar.» Atatürk devrimlnin izlediği yol, yön tem ve Atatürk'ün yukarıdaki sözleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Atatürkçülüğün lnsan aklma bukağı koyan bir İdeoloji olmadığı açıkça anlaşümaktadır. Gerçekten Atatürk, devrim politikası nı katı blr din gibl düşünmemiş, tpolltlka nın dine özendiğlnde enkizisyona dönüşeceğini>, (Albert Camus) her ideolojinin ön derinden sonra yadsınıp yıkılabileceğlni o eşslz sezgi ve öngörüsüyle kestirmlştir. ••* Atatürkçülüğü bir ideolojl olarak nitelendlrenler, kanımca, bir ölçüde terimin çeklciliğinden yararlanmak istiyorlar. An cak, bilimde olgulardan kavramlara gldilir ve olguyu açıklamaya yaramayan kavrama başvurulmaz. Tersi, kavramlar dog ,; (! • v : ^ '; ' matlzmine götürür. Atatürk devrimlnin Türk gerçeğinden yola çıkan gellşiminden, blr ldeolojlye varmaya olanak yoktur. Bul maca karesi doldururcasına, savı kanıtsa ma (petition de princlpe) yöntemiyle A tatÜTkçtilüğü ideolojiye dönüştürecek gerekçe aramak, hem bilim dışı, hem de şap kaya baş aramak gibi akıl dışıdır, yapaydır. Büime dayanan Atatürkçülüğün, yapay bir ideolojik boyuta gereksinmesl yok tur. Bundan başka, Atatürkçülüğe blr ldeo lojl gözüyle bakmak, birçok sakıncayı ye değinde getirmektedlr. Çünkü, bilimin yaşama uygulanması ve bir düşünceler cumhuriyetî dcmek olan Atatürkçülük, bu durumuyla smırsız bir zenginliğe sahlptir. Esnektir. Katılasmaya ve koşullanma ya yatkın değildir. Yeniliğe açıktır. îdeolojilerse, bilindifti tizere, zamanla katılaşmakta, mistikleşmekte, kısırlaşmaktadırlar. ••• Görülüyor ki Atatürkçülük, ldeolojlye dönüşünce, en güçlü yanım yltlrmek tehlikesiyle karşı karşıva kalmaktadır. O nedenle, terimin cekiciliğine kapılarak. A tatürkçülüğe ideoloii olarak. bakmak, onu romantik bir özlemln ütopik içeriğine dö nüştürmek, bîr baska deyişle, kaş yapayım derken RÖÎ; cıkarmak oVur. Atatürkçülüğün ideolojik bir nefes darlığma tutulmasına izin verilemez. Kanımca. bilmecelerle dolu bulunan ldeoloji sözcüğünün, Atatürkçülüfttin kavramlar dağarcığında yerl olmamalıdır. özetle Atatürk bir ldeokrat ve ldeo log. Atatürkçülük de İdeoloji degildir. Atatürkçülük ne denli ideolojive dönüstürülürse, o denli az Atatürkcülüktür. Yalnızca gtidükleşmekle kalmaz, saydamlığını da glderek yitirebllir. Şili'de Ne Olacak? General Pinochet'yi dünyada herkes tanıyor. Neden?.. Acaba General Plnochet ünlü bir komutan mıdır?... Ulusal bir savaş kahramam mıu\x1. Askerlik tarihinde önemli bir yeri mi var?... Harp literatürüne admı mı yazmıştırv.. Hayır. 1973'te halkm oylarıyla işbaşma goçmiş sosyalist Cumhurbaşkam Salvador Allende'yi CIA destekll bir askeri darbeyle Latin Amerıka usulünce devirdiği için Pinochet bütün dünyaaa tamnıvcrdl. Demokratık reiimi yıkan bu operet generali, on yıldan beri komprador kapitaUzmine dayanan bir dikta düzenini ŞiU'de sürdürmektedir. Bu düzenin özü. dışa bağımlı parababalarının uşaklığı ve yoksul halkm ezilmeslnüe odaklaşmaktadıv. Ne var ki aradan on yıl geçtikten sonra Pinochet'nin yöntemleri iflas noktasına selmiş dayanmıştır. Parababalarmm dışında halkın her kesimi dikta düzenine başkaldırıyor; Pinochet'nin sonu iyi bitmeyeceğe benziyor. • Oysa Şili'nln durumu sanıldığmca kötü değildir. Yüzölçümü Türkiye'ye yakın olan bu ülkede 11 milyonvt aşkm insan yaşar. Kilometre kare başına 15 kışi düşer. Yıllık nüfus artış oranı 1,7'dir. Nüfusun yüzde 80'i kentlerde yaşar. Okuryazar olmayanlar ancak yüzde 6'dır. Halkın yüzde 95'i orta dereceli öğretim görmüştür. Kişl başına ulusal gelir 2300 dolardır. (Türktye'de 1000 dolar) Dış borçlar 17 miiyar dolara tırmanmıştır. Dışalım 6 miiyar doları aşar, dışsatım 4 miiyar dolar dolaymdadır. Görüldüğü gibi Şili, gerek okuma yazma, gerek kişi başına ulusal gelir bakumndan Türkiye'den çok ilerdedir; kentleşme oranı yüzâe 80'e ulaştığına göre köylülük de azalmıştır. Yansız ve gerçekçi, bir yaklaşımla diyebllirlz ki ülkenin bu düzeye erişmesinue kuşkusuz son 10 yıllık General Pinochet rejiminin de katkısı vardır. 8 mart 1981'de Şill Başkam şu açıklamayı yapmıştır: « Kendimi bir diktatör otarak görmilyorum. Siyasal bir açılma düşünmek gerçeklerden çok uzak blr varsayım olur. Böyle bir şeyin sırası deörildir. Hoşnutsuz olanlar, daha bnceki konumlarını yitlren küçük bir azmhktır.» General Pinochet bu konuşmasıyla kendlslnl sekiz yıllık (19811988) yeni süre için yasal başkan yapan geçici anayasayı da açıklamıştı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Aradan çok geçmeden sokaklar kaynamaya başladı. Ev kadınları, işsizler, öğrenciler, gazeteciler, esnaf, işçiler gösterilere başladılar. Dikta yönetiminln gizli istihbaratı anlaşılan Pinochet'ye yanlış bilgl vermişti. Toplumsal kaynaşma ve dlrenme gökten zembille inmedl ya?... Hep böyle olur. CIA ile işblrliğl yapan yerli glzll servlsler toplumun sesslzüğine bakarak aldamrlar ya da yönetime yaranmak güdüsüyle yanlış raporlar hazırlarlar; sonra blrdenbire halkın tepmjerl gündeme girer; kaynayan su, tencerenin kapagı m atat, ,, J , Î ..,, • Şili'de bundan sonra ne olacaktır?» Klmbilir?... Belki blr başka general gelir Pinochet'yi t«peler: belkl ülke Amerika'nm eğillmine göre güdümlü demokrasiye açılır; belki bir başka formül bulunur. CIA'nın Şili uzmanlan bile yakın gelecegl hesaplıyamazlar; ben hiç bilmem. Benim ve senln bileceğin sürekli gerçek şudur: Şill, faşist rejimle ve kapitalist sistemde halkı doyuracak blr düzen kuramamıştır. Pinochet yönetimi, klml yıllar yüzde 8, kiml yıllar yüzde 5 oranmda kalkmmayı bile sağlamıştır; ama bu tür kalkmma bir anlam taşımaz; özgürlüğün ve sosyal adaletln bulunmadığı ülkelerde parababalannm zenglnleşmesi büyük toplumsal patlamalara altyapı hazırlar. • Şili, bugün değilse bile yarın çağdaş blr düzene doğru atılımını yapacak, Gsneral Pinochet'yi de ülke tarihinde layık olduğu yere gömecek. Kaçmılmaz «son» budur. HfiVIR OKTAY AKBAL Taner'i Yeniden Okurken. (!c basın HÜRRtYET UMMAKVEBULMAK... Hasan Pulur, 20 mayıs günlü yazısmda, MDP Genel Sekreteri ve komgusu Do&an Kasaroğlu'ndan sözedlyor ve Kasaroğlu'nun sl yasete atılmayacağmı söyleyip ken disinl bile atlattığmı bellrtereK «tştc slyasetçl budur. Insanı ayaktistü uvntur...» diyor. Daha sonra d^ eskl TRT Genel Müdürü Musa öğün'den de sözeden Pulur «Ha yat lnsanlan nereden nereye gett riyor» diyor. «tster aym çlzglde ol sun, lster karşı çizgide...> Kasaroğlu ve öğün'ün 10 yıldır birbirlerinl hiç unutmadıklanm da bellrten Pulur şöyle diyor: «13 Mart Mulıtırasmı TUT'ye getlren ve 13.00 haber bültenlnde okutturan Musa Paça'dır. 12 mart b'ğleye doğru yanında ikl subayla birlikte TRT'ye gelmiş, doğru Doğan Kasaroğlu'mın odasma gir miş ve muhtırayı uzatarak «Bunu radyoda okutacaksmız» demiştir. Doğan Kasaroğlu. o gün TRT Haber Merkezl Müdürüdür. Musa Pa?a TRT Genel Mttdürü olmus, ayrıldıktan sonra, sı rasıyla TRT Genel Müdürlügu'ne tsmail Cem, Nevzat Yalçmtaş, Şaban Karata? gelmiş ve 12 Eylttl, Dogan Kasaroglu'nu TRT G« nel Müdürü olarak bulmuştur. On küsor yıllık blr tarlhtir bn.. Bu on kttsor yılda, iklsl de blr blrlerinl hiç unutmamışlardır, kay betmemişlerdir. Şimd) lkisi de ay m partinin çatısı altındalar. On yıl önce birl kalkıp bugünli tahmln edebllir miydi?.. Ya da birl kalkıp böyle biTşey söylese kim ne derdi?.. Siyaset budur. Slyasetln kaderl budur. Siyaset sofrasına oturanlar, bazen nmduklannı, ama çok ke re de bulduklarım yerler.» söylemeyi de ihmal etmlyor ve yansını şöyle bitiriyor. «Erdal tnönü'yti tamyanlar, 1yi bülrler ki, sadece «zikçiligin dar kalıplarında balmamış, çağinın bütün gelişraelerine ilgi göstermlg tlr. OECD'nln 40 kişillk yönetim kurulun'da üye olması bile onun bu niteliğini sergileyen blr baçka örnektir. Politikayı, lnsan llişkilerini, in san yönetünini bilen İnönü, solu toparlayacak, parlamentoya ağırlığı getirecek, herşeyden öncmlisl solda safcduyuyu sergileyecek blr isim. Onun admı verdiğl tek blr kug kumuz var. Siyaset hayatı çok yozlaşırsa, «Hadi canım sen de» deyip yeniden cübbeslne döntivermesl... . Erdal tnönü, siyaset dünyasımn bir kazancıdır. Solda ya da sagda gözlerimiz «bir belirli düzeyin üstünde adamlan» arıyor.» nan Sayın Erdal tnönü'den daha çok bu nıısralar kimin için yazıl mış olabilir?..» diye sorduktan sonra Nazım Hikmet'in şu dizelerlyle bitiriyor: «Bir düşün oğlum / Blr düşün ve mezarlann hududunu aşma / Kendine güven evlat babana değil. / Bir Ölüyü koluna takıp dolaşma.. Gcçen gün Mehmed Kemal'le konuşuyorduk. Otuz yıl önce yayınlandığında büyük gürültü koparan bir §iir kitabınm yenl baskısım okumuş, beğenmemiş. Oysa o günlerde bu kitap nasıl da llgi uyandırmıştı! 'O günlerin öykülerini okurken bugün de hoşlanıyorum, beğenlyorum, çoğu kez şiirlerde 6yle olmuyor* dedi. Haldun Taner'ln yenl basımları yapıîan öykülerini örnek olarak gösterdi. Eskimemişler, tazeliklerinl sürdürmüşler. Otuz yıl önce de ilgiyle okunuyorlardı, bugün de okunuyorlar. Kimi şllrler. kiml öykület Byledir. Bellrll blı güncelllk değeri ağır basar; siyasal tutumların katkısı da vardır. Yüreklillk, atüganlık, klmi konuları lşlemekte öncülük, bir yazarı, blr galrı o günlerin etkin sanatçısı yapar. Sonra geçlp gider bunlar, şiir, öykü, roman sanatsal açıdan çırüçıplak kalıverlr, okudunuz mu yeniden, 'a bu muydu o beğendlğim yazılar, şilrler" dersiniz. Haldun Taner'ln ttikenmiş, satışta bulunmaı olmuş öyküleri Bilgi Yayınları'nda çıkıyor. *Ya§asm Demokrasi', Tus', 'Şlşhaneye Yağmur Yağıyordu* lle 'Ayışığmda'. 'Çalışkur' iki cilt halinde basıldı. ötekl kitaplar da bunları izleyecek, kısa blr süre sonra Haldun Taner'ln 'Bütün öykülerl" yazmsever okurların kitaplıklarmda yerlnl alacak... 'Bütün' şllrlerl. öyküleri, denemeleri toplayan kitaplar hem tutuluyor, hem aranıyor, rıem de değerli bir belge olarak geleceğe kalıyor. Taner glbi yazınımızın sevilen, ünlü bir yazarmın 'Tüm Yapıtları'nm belirli bir yaymevlnde çıkması gerçekten sevindlrlcidlr. Taner'in bu kltaplarım yenl baştan okudum. Pek çok öyküyü 'eskimemis' buldum. Aradan geçen otuz yıl içinde belkl de daha da değerlenmiş, tad ve anlam kazanmıslar.. 'Allegro Ma Non Tropho', 'Konçinalar', 'Kızıl Saçlı Amazon", 'Eller' gibi öykülerini örnek göstermek isterim. Taner 'kendine özgü' bir öykücüdür. Klasik denilebilecelt öykü türüne yatkın, ama kendine vergi 'humour* gücünden yararlanarak apayrı blr kişilikle yazın dünyamızda yerini almış blr sanatçı... tkincl kitabı, 'Tuş' (1951) yayınlandığında "Yeditepe'de düşüncelerimi belirtmiş, 'özgün' bir öykücü ile karşılaştığımızı belirtmiştim. 'Şişhaneye Yağmur Yağıyordu' (1953) konusunda 'Vatan'da çıkan yazım ise yanlış tepkiler yarattı. Bu yazıda, Haldun Taner'in magazin öykücülüğü lle 'sanaf öykücülüğü arasında tehlikell bir yol tutturduğunu belirtmiştim. Büyük yığınların beğenislne uymanın, çabuk alkış toplamamn aldatıcılığı üzerinde durmuştum. tyiniyetli bir uyarıydı bu, 'iyl' bir öykücünün "sanaf çizgisinde başan kazanması isteğinin sonucuydu, ama yanlış anlayanlar oldu. Sonra Taner tlyatro alanına geçtl, çok beğenilen, çok tutulan oyunlar yazdı, ardmdan da Kabare Tiyatrosu türünün öncülüğünü yaptı, hem yazar, hem yönetici olarak... Kurduğu tiyatro bugün de yaşamakta. Kabare oyunları halk tarafmdan tutulan bir tiyatro türü... Güncel konulan isleyen, ince blr humour'la gerçekçi yaklaşımlarm, saptamaların kendini duyurduğu bir tür... Ne var ki bunları seyreder, güler, etkilenir, sonra unutursunuz. Oysa sanatsal değer taşıyan öyküler aradan otuzkırk yıl geçmeslne karşın gücünü korur, yaşamasmı sürdürür. Kuşaktan kuşağa kalır. 1953' te 'Şişhane...' kitabındaki öyküler uzerinde yazdığım yazıda belirtmek Istediğim de buydu. • Son •Milliyet Sanat Dergisl'nde Haldun Taner' le Zeynep Oral'ın bir konuşmasını okudum. Kendisl ve sanatı hakkında ilginç düşünceler belirtmls. Taner, öykücülüğe, daha doğrusu yazarlığa gençlik çağınm son yıllanna doğru başlamıştır. îlk kitabını otuz altı yaşmda yayınlamıştır. Bundan bir şey çıkmaz, yaşla sanatın pek bir ilglsl yoktur; adam vardır on beşinde başlar, blr şey olamaz, adam vardır altmışında bir roman yazar, yazına mal olur. Tam tersl de olasıdır. Ne var kl, Taner' de yanlış bir lzlenim oluşmuş; diyor kl: '...Küçük bir edebiyatçı zümresi, çoğu yazı yazmaya 15 yaşında başlamış olmanm ve Beyoğlu'nun dumanh kahvelerinde sayısız tartışmalara girişip mesleğln kahrmı çekmiş olmamn kuruntusuyla, edeblyata sonradan giren bu yeni yazara ilk başta pek dostça davranmadılar. Sanatta da tapu ve kadastro idaresinde olduğu gibi kıdetni ön planda tutuyo*lardı." Bu noktada Taner'in yanıldığmı söylemek isterim, ben de çok genç yaşta yazın dünyasma girmiş olanlardanım, ama hlçblr zaman 36 yagmda İlk kitabını çıkardığı için Taner'i ya da onun gibl bir başka yazarı küçümsemîş değillm. Kitabından 1953'de övgüyle söz edlşim bunun kanıtıdır. Aradan geçen otuz yıldan sonra Taner'in öykülerini blr kez daha, aym tadı duyarak okurken bütün bunları anımsadım. MİLLtYET DAHA GENİŞ BİR ETİKET... Mümtaz Soysal, 20 mayıs g«»ı lü yazısmda, sağ da ya da soldakl kümelesmelere de^lnlyor ve bu konudaki yasakiaraaiarı da anımsattıktan sonra «Sankl hlçbir çey degişmernîş RiM eskl tabanlara oy namak ne kaflnr yanlışsa., sanki herşey gerçektRn değişebileceğl ka dar doğişmiş gibi eski tabanları btts bütün yok saymak da aym ftlçüde yanlıştır..» diyor. Sagda çimdl beliren ve belkl de zaman içinde azalacak olan kü meleşme çokluğunu solda da tekrarlamak kadar yanlış blr şey ölamayacağmı bellrten Soysal, sol' un böyle blr lükse sahlp olmadığı nı da söylüyor ve şöyle ekliyor: «Soldakl en büyttk sornn topar layıcılıktır. Kaldı kl, tngttnttn sonmlan ve yürürlükteki yasaklarla sınırlamalar soldakl bu ezeli sorunun ç5 zülmesini daha da zorunla kılmaktadır. Böyle blr açıdan bakınca, son günlerde en sık tekrarianan «Sos yal Demokrat» söztinün yeterince toparlayıcı olablleceg:l söylenemez.» Daha sonra Sosyal Demokratlı ğı açıklayan Soysal yazısmı söyle tamamlıyor. «Türkiye'nln koşullan İçinde (...) unutmamak gerekir kl, kendl ni sosyal değişmeden yana, cumhuriyetçi, ilerici ve halkçı sayan lnsanlardan oluşabileeek büyük seçmen kitlrferi için bile «sosyal demokrat» sözü yeni ve alışıbmamış bir söıdür. Bunun itlciliğ:ine bir de siyasal inançları kesinleşmiş olan ların Batı Avriıpa radikalizmlnden aktarılma bir tutunıla «ben sosyalistitn, sosyal demokrat değilim» deyişlerinl eklerseniz, sosyal demokrat sözcü&ünün dışlayıcıhğı kendiliginden ortaya çıkar. Oysa, Önümüzdekl dönem sol fçin, dışlayıcılığın değil, toparlayıcılığm dönemidir. özellikle, parlamento dışına kaymış bir sol mu halefetin yaratabileceği sorunlar düşünüliirse. Bunun içVndir kl, ideolojik tar tışmalara yol açnıayaoak ve sosyal değişmeye açıkîı^ı, cumhuriyet çiliği, ilerictliği ve halkçüıgı özetleyecek çok daha geniş bir etiket soldaki toparlanmayı büyük Ölçü de kolaylaştırabilir.» TERCÜMAN İNÖNÜ.SAVVENAZİM Ergun G8ze, 20 mayıs günltt yazısmda, Erdal tnönü'nün kuracağı partiye değinlyor ve «Mü«let bu şamatayı «Ben bu ftlml Beyretmlştim yahu» hissl lçlnde takip etmektedir» diyor. Erdal Înönü'nün Batılı anlam da blr sosyal demokrat partl kuracağını «beyan buyttrduftnnu> da belirten Göze «tnşallah» da diyor ve şöyle ekllyor: «Yalnuı, Ortadoga Teknlk Ünlversitesi'nde Batılı anlamda sos yal demokrat bir havadan daha başka bir hava tutturmuşlardı sa nırsam..» Sonra «Bunn geçelim..» diyor ve Göze ve «Geçelîm de aklım hep Atila Sav'a takılıyor. Fizikçi Erdal tnönü'nün yapacaklanndan çok, bir avukat olan Siıyın Atila Sav'ın bu işin «kirve»l!ğine soyunması benl dUştindürüyor. Türkiye Barolar Birllği deyince aklıma g« lenler.. Gözümün önüne gelenler. Türkiye Barolan... Bu yapılanlarla alâkası olmayan on binlerce avukat..» diye ekllyor. Ergun Göze daha sonra «Sayın Atlla Sav (...) Türkiye B»rolar Birliğl'nln Genel Başkam olarak Erdal tnönü'yu niçin lkna etti dersiniz?..» diye soruyor ve ekliyor: «Çttnkfl bn, sosyal demokrat olmak iddiasmdakller blr defa onun rahmetll babasını ekarte etmeye alvştüar. «Oğlunu güntt pe lince haydi baydl yttrüttirUz» ka naatindedirler diye düşttnmfis olmasınlar..* Ergun Göze yazısmı «Acaba, bugün bir miiU tnücadelc kahra manınm, bir eski devlet başkammızın siyasi mirasım acımasızca ve onu ekarte edenlerin ekmeğitıe sürercesine piyasaya hazırla GÜNES BELİRLİ DÜZEYİN ÜSTÜNDE... Güneri Cıvaoğlu, 20 mayıs gün lü yazısında, Erdal tnönü'nün siyasete «Evet» demesiyle, solun 60 rununu çözdüğünü, şimdi sağm kendl sorunuyla başbaşa «ikl nuçuk başlı... İki buçuğa bölflnmüş ve dağınık...» olarak. kaldığını lleri sürüyor ve, înönü'nün bir süre önce «siyasete hayır» demesinl konu ederek «Siyasette hayır demesinl bilmenin erdeml bir defa daha doğrulannıış bulunuyor» diyor. Merkez sol kanatta Erdal înönü öncülüğünde oy potansiyelinin hiç birşey yapılmasa biıe yüzde 30 dolaylarmda olduğunu da ilerl sü ren Cıvaoğlu «Erdal tnönü'nün hem solda olduğunu, hem de Mark sizmln kesin karşısında olduğunu» m Istanbul Erkek Liseliîere Çağr I îstanbul Erkek Lisesi'mn Geleneksel AŞURE GÜNÜ 29 Mayıs 1983 Pazar günü okulda yapılıyor. Bütün mezun ve mensuplarımızı görmekten kıvanç duyacağız. birarada SATILIK PİYANO 66 50 67 Saat 18.00'den sonra Doç. Dr. Edip U. Kürklü GÖĞÜS . KALP ve DAMAR CERRAHİSİ UZMAN1 MUAYENEHANE: Büyükdere Caddesi No: 75/2 Kral Ap. Mecidiyeköy İSTANBUL. Muayenehane Telf.. 67 36 89 66 48 96. Îstanbul Erkek Lisesi Müdürlüğü ve DUAL Müzik seti (KA 60) 1 LAN ÎSTANBUL 4 ASLIYE TICARET MAHKEMES! 1 •.«.* Vllla Lale Burhanlye ören'de yazkış hlzmet veren devamlı sıcak suyu, kalorlferl olan ve restaurant hizmetlerl sunan bir dlnlenme tesisidir. 1 Klşi 1 Kişl 2 Kişi Tam panslyon Yarım panslyon Tam panslyon 2000 TL. 1600 TL. 3800 TL. SATILIK ROTATIF • Şuper Albert 70 tipt "H" 32 sayfalık • İki katlama ünitesi • 8 sayfalık gazeteyı 16 sayfalık gazete ile içtçe basabilecek katlama ünitesi • Döküm kazanları, otomatik bobin vericileri, frezeler, dizgi makinaları ve gerekli tüm aksesuarlanyla birlikte. Aynntllt bilgl fç/n Tel: 20 97 03/2128 64 56 (Çalışma saatleri içinde) Yaz aylarında VİLLA LALE'de tatil geçlrmek lsteyenler, tatll ücretlerinl mayıs ve hazlran aylarında öderlerse kendilerine % 20 indirim uygulanacaktır. Banka hesap no: tş Bankası Balıkesir Şub. 4000 Rezervasyon İçin îstanbul Tel.: 613167. Balıkesir: 6514 Burhanlye: 343 B4ŞK\NLlGlNDAN Dosya No: DLVECI Rıfat Sisa tarafmdan, davalılar Yeni Keşit Pstent Haklan Alım vs Satım Ticarst ve Sanayii Limitea Şirketı, ve İbıalum Okay, Rauf Gdkcen aleyhlerine açılan Ortakhklan çıkma davasmda verilen ara kararı gere. ğlnce: Üavalılaröan Yenl Keşıf Patent Haklan Alım ve Sa tjm Ticaret ve Ssnayi Limiteü Şirketi'nir. Taksım, Anaçeşmesı Pk., Kavunoğlu Apurtmaru, No: 7/1, Beyoğlu adresine çıkarılan tebiıgat evrakmın bılâ iado edilöiği ve zabıta tehk.kr.tı ile de adrcsinin tesbit edilemediği ~anlasılan yuksnda adresi yazılı Yeni Ke.şif Patent Haklan Alım ve Satım Tcaret ve Sanayi Limıted Şırketi hakkm. da dava tlilekcesinin ve davetiyenin ilanen tebliğine, aava basit l'sulü Muhskemeye tabi olc'ufundan, bu dava ile ilBili ibraz etaelc isieöigi belseleri duruşma Rününe kadar göjidermesi veya duru$maya getirmpsi çorektigi duruştnaya gelmedigi takdirde avrıca gıyap kararı teblî| olunrnadan durusmanm gıyabırcîa devam edeceği hususunun deroine ve duruşmanın 5.10.1983 gün'J saat: 14.30'a bırakılır.afina karar verilrnişUr. Dava dılekçe?i ve davetiyenin tebliğ y&rine geçmek feere ilan olimur. 18.5.1983 (Basın: 5587)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle