16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER maktadır. HIKLKUN BAĞLAYICI GLCÜ Hukukun üstünlüğü deyimi, bir yerde, hukukun bağlayıcı gücünü vurgulamaktadır. Değişik etkenlerin çatıştığı toplumsal yaşamda. kişi hak \e özgürlüklerinin korunabilmesi için hukuk eerçekten guçlü olmak zorundadır. Toplumlar, yasalar ile yönetilmektedirler. Yasaya bağlı devlet kavramı, yüzyıllar sur. n çabaların ürünüdür. Ancak, hukuksallığın kaynağı, salt yasallık ilkesinde aranmamalıdır. Özgürlükler, yasalar yolu ile de onadan kaldınlabilmektedir. Hukuka aykırı düşen yasaların, biçimsel görünümlerine bakılarak uygulamadaki sonuçlarının hukuksallığı benimsenemez. Bu nedenlerle, yasaya bağlı devlet yönetimi, günümüzde kişiler için yeterli güvence olarak kabul edilememektedir. İnsanın hukuk yolu ile korunması, devletin temel görevidir. Can güvenliğinin, serbest dolaşımın, konut dokunulmazlığının sağlanması ile devletten beklenenler büsbutün gerçekleşmiş olmamaktadır. Çağımız insanı çok yönlü yaşamaktadır. Gelişmenin ve büyümenin oluşmrduğu yeni sorunların baskısı altındadır. Kişileriıı kendi yetileri ile bu sorunların ustesinden gelmelerine olanak yoktur. Insan yaşamı, doğumdan ölüme, birtakım ekonomik girişimlerin konusu olmu>tur. Bütün toplumsal işlevlerin amacı insana ulaşabilmektir. Tekelleşme eğilimleri karşısında. bireyler sa\unmasız \e güçsüzdür. Üretim ve tüketim sürecinin. insanı öğüten bir karma^a ortamına dönüşmemesi için, ekonomik yaşamın hukuksal denetim altında tutulması gerekmekredir. HUKLKLN İNSANLA BÜTÜN LEŞMESİ Özgürlükçü devlet anlayışı, yasaların, biçim ve özde somuılaşmasını, hukukun insanla bütünleşmesinı öngörmektedir. Kişiler ve devlet, birbirleri ile çelişen varlıklar değildir. Devlet, insanlar için vardır. Özgürluklerin korunmasını. insanın daha gelişmiş bir yaşam düzeyine yöneltilmesini sağlamak devletin ödevidir. Böylece temel hak ve özgürlükler yazıda kalmamakta, uygulamadaki etkinlikleri oranında anlam kazanmaktadır. Toplumsal etkinliğini, günlük uygulamalan ile kanıtlamak durumunda bulunan sosyal hukuk devleti, bu gereksinmelerin ürünüdur. ÇAĞI>A!>LIĞI DA AŞARAK Yavalar, belli bir zaman kesitinin değer yargılarını dile getirmektedir. Doğada değişmeyen hiçbir şey yoktur. Insanlık yeni arayışlar içersindedir. Bugün yürürlükte olan yasaların, gelecekte onemli değisimler geçireceğinde hiç kuşku yoktur. İnsanlığın ortak birikimi olan evrensel hukuk. yasaların da üzerindedir. Hukukun üstünlüğü anlayışı, çağdaşlığ: da aşarak, geleceğe yönelen bir koprü kurmaktadır. Bu ilkenin yasama organı uyelerinin andı içinde yer alması, daha bir anlamlıdır. Onlardan, sosyal hukuk devleti anlayışına uygun, özgürlükçü, insana saygılı yasalar istiyoruz. İnsanlar, sunulan çiçek demetine ya da alın teri ile kazanılan bir somun ekmeğe uzanır gibi, özgürlüklerine dokunabilmelidirler. Hukukun üstünlüğü budur. Milletvekili Andı ve Hııkııkıııı Üstünlüğü Av. GÜNEY DİNÇ İzmir Barosu Başkanı Türkiye Büyük Vlillet Meclisi, üç yıllık aradan sonra yeniden toplandı. Milletvekilleri göreve başlarken and içtiler. Meclisin ilk birleşimini radyo ve TV'den izledik. " Milletvekili andı, toplumsal sözleşmeyi butünleyen bir bağıttır. Seçimle göreve gelen ulus temsilcilerinin yükümlülüklerini belirlediği gibi, aynı kaynaktan oluşan yasama ve yürütme organlarının bağlı kalacakları temel ilkeleri saptamaktadır. Bu nedenle, ard arda kürsüye gelen sayın milleıvekillerinin andı içinde " . . . Hukukun üstünlüğü..." sözcüklerinin sık sık yinelendiğini duymak. özlediğimiz, gönendirici bir olaydı. Hukukun üstünlüğü kavramı. Türkiye için oldukça yenidir. İnsan varlığının hukuk yoluyla korunmasını amaçlayan bu sözcüğü. ilk kez toplumsal yaşamımıza katan kuruluş, Türkiye Barolar Birliği'dir. Özeüikle gelişme aşamasındaki ülkelerin hukukçuları, kendi toplumlarının temel sorunları ile ilgilenmek zorundadırlar. 1970 İzmir ve 1971 Adana üenel Kurulları'nda tartışılan görüşleri saydamlaştırmak amacıyla, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu 1972 yılında Ankara'da düzenlediği Birinci Hukuk Kurultayı'na, "Hukukun Üstünlüğü" kavramını açıklayan bir bildiri sunmuştur. Bu özlü çalışma, yetmişli yılların siyasal misyonlarınca, gereğince incelenip uygulamaya kavuşturulabilse idi. Türkive'de hukuk devleti PENCERE 21 ARALIK 1983 Milletvekili andı, loplumsal sözteşmeyi bütiinleyen bir bağıttır. Seçimle göreve gelen ulus temsilcilerinin yükümlülüklerini belirlediği gibi, aynı kaynaktan oluşan yasama ve yürütme organlarının bağlı kalacakları temel ilkeleri saptamaktadır. anlayışı, daha o günlerde bir hayli yol alabilirdi. ANAYASAL GEÇERLİĞE ULAŞMA On yıl sonra, bu sozcükler, 1982 Anayasası'nın 81. ve 103. maddelerinde tanımlanan millet\ekili ve Cumhurbaşkanı andları içinde yer alarak, anayasal geçerliğe ulaşmıştır. Uluslararası belgelerdeki yeri de, çok gerilere uzanmamaktadır. 5 Mayıs 1949 günü Londra'da imzalanan ve aynı yıl Türkiye'nin katıldığı Avrupa Konseyi Kuruluş Sözleşmesi'nin başlangıç bölümünde, " . . . Her gerçek demokrasinin dayandığı kişi özgürlüğü. siyasal özgürlükler \e hukukun üstünlüğü ilkeleri..." Avrupa uluslarının özenle korunması gereken ortak birikimleri olarak anıl Sömürü istiyoruz!... Sosyaliste göre patron işçisini sömürür; ne kadar iyi niyetli olursa olsun, sömürür; çünkü sömürüp sömürmemek patrcnun elinde değildir; üretim ilişkisinin doğasından kaynaklanan birolgudur; "artı değer kuramı" sömürünün çarpıcı göstergesidir. Kapitalist öfkelenir: Haydi canım sen de!... Ben sermayemle, aklımla, yeteneğimle iş alanı yaratıyorum; bunca kişiyi doyuruyorum; bir de sömürücü mü oluyorum? Gerçekte bu tartışma Türkiye'nin içinde bulunduğu durumda az çok anlamını yitiriyor; çünkü bugün sömürülmek için kuyruğa girmiş milyonJarca işsiz bekliyor. İşsizlik canavarının pençelerine düşmüş en aşağı 3 milyon kişi sömürülmeye dünden razı: Ah, bir kapitalist çıkıp beni işe çağırsa da sabahtan akşama dek alınteri döküp sömürülsem... * Yeni bir şey mi bu? 1960'ların ikinci yarısından bu yana Türkiye'deki nitelikli iş gücünü Batı Avrupa çekti. Bugün sigortalı işçi içerde 1.5 milyon, dışarda 15 milyon. 1983'te Türkiye'nin emek gücünü ikiye ayırmak gerek: İç emek... Dış emek. Bizim patron dışardaki işçilerin Türkiye'ye dönmesinden korkuyor; içerdeki işçilerin örgütlenip haklarını istemesinden korkuyor; işsiz yığınlarının günden güne büyümesi karşısında korkuyor. Peki, sermayecinin öncülüğünde "hür teşebbüs"ün lokomotifliğinde kalkınmayı nasıl ge'rçekleştireceğiz? Bir ülkenin büyük kapitalistleri yatınm yaparak yeni iş alanları açamazsa, kendi toplumundaki emekçi yığınlarını bile sömürecek kadar atılganlık ve canlılık gösteremezse; sanayileşme yolunda kalkınma nasıl gerçekleşecek? • Kaç yıldan beri ortalıkta ne sendika var, ne sosyalist partisi, ne de sosyal demokrat... Ya komünist var mı? Haddine mi düşmüş!... Büyük girişimci, yaman hür müteşebbis, atılımcı holding patronu, Batılı kapitalist, akıllı işadamına meydan yıllardan beri alabildiğine açık değil mi? En ateşli köşe yazarlarımız, en akıllı uzmanlarımız, yıllardan beri Türkiye'nin önde gelen kapitalis lerini fiştekliyor: Haydi kıpırda biraz! işte meydan, işte emek gücü, işte teşvik tedbiri, işte kredi, işte serbest faiz, işte vergi iadesi. işte siyasal istikrar, işte istediğin önünde, işte istemediğin arkanda; girişime geç, iş alanı aç; işçiyi sömür; kıpırda biraz yahu!... Hayır... Bizim büyük kapitalistlerimiz o kadar yufka yürekliler ki iş(Arkası II. Sayfada) OKTAY AKBAL EVET/HAYIR "İçerdeki" Dünya... Öğrenci ders kitapları için ne diyvr? tstanbul, Ataköy Lisesi öğrencisi Aziz .Naci Dogan, liselerde okunmakta olan ders kitaplannın gerek biçim, gerek içerik yönünden yetersiz olduğunu kanıtlarla açıkladığı uzun mektubunda bazı ders kitapları konusunda ki görüşlerini şöyle sergiliyor: "Fizik kitabımız, deney agırlıklı içerigiyle, biz laboratuvarsız öğrencilere konulan hiç de anlaşılır biçirade vermiyor. Aynca problemlerde küsuratların uyarlanmaması bizi gereksiz matematik işlemleriyle ugraştırıyor. Bu nedenle yardımcı kitaplardan yararianmak zorunda kalıyoruz. Bu kitabın 20 yıldan fazla bir süreden beri okutulduğunu saptadık. Bu bile kitabın yenilenmesi için yeterli bir neden olsa gerek." OGRENCI/OGRETMEN YONETEN/MUAMMER TUNCER Ozetle * Tokat'tan Sn. T. Aşar'a: Devlet Memurları Yasası 'nın 170. maddesine göre, "kanuni izinlerin kullamlması sırasında veya geçici bir görevde iken asıl görev yeri değişürilen memurlann aylıkları, izin veya geçici görevitı sona ermesine kadar, eski görev yerlerinde kadro tasarrufundan ödenir.'' * İstanbul'dan Sn. A. Şimşek 'e: Pansiyonlarda ücret indiriminden yararlanan memurlann çocuklan sınıfra kalırlarsa, yasaya göre ikinci sene aynı sımfta bu haktan yararlanamazlar. * Adana'dan Sn. Y. Caner'e: Eğitici Çalışmalar Yönetmeliği'nin 108. maddesi uyannca duvar gazetelerinin kaldınlan nüshalan okulda bir dosyada bir öğretim vılı saklanır. Yer değiştirme yiinetnıeliği değiştirilmeli * Biz eşleri özel sektörde sigortalı olarak çalışanlar ve serbest meslek sahibi olanlar Milli Eğitim BakanhğVnın uyguladığı yer değiştirme işlemleri yüzünden büyük sıkıntılar içindeyiz. Bugünkü yönetmelik hükümlerine göre, öğretmenin ya da memurun yer değiştirme isteminde bulunabilmesi için eşinin 657 sayılı kanuna, 160 sayılı kanuna bağlı bir kurumda " m e m u r " statüsünde çalışması gerekiyor. Bu durumda, ya eşlerimizi işlerinden ayırmaya ya da eş ve çocuklarımızdan ayn yaşamaya mahkumuz. Oysa Anayasamız: "Aile Tiirk toplumunun temelidir; Devlet, ailenin, ananın, çocuğun korunması için gerekli önlemleri alır" der. Kanımızca Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin eş durumu özrüyle ilgili maddeleri Anayasamızın bu ilkesiyle çelişmektedir. Öğrenmek istediğimiz konu şöyle: Onbinlerce öğretmeni ilgilendiren bu uygulama konusunda Milli Eğitim Bakanlığı ne düşünüyor? Yönetmelikte değişikliği amaçlayan herhangi bir çalışma var mı? Bir Grup Öğretmen •k "Mevzuat" yüzünden eşlerinden ayrı çalışmak zorunda kalan pek çok ögretmenden mektup alıyoruz. Gözlediğimiz kadanyla bugün yürüriükte olan Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin ele alınıp daha gerçekçi bir görüşle yeniden düzenlenmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. Milli Eğitim Bakanlığı'nda bu konuda herhangi bir çalışma olup olmadığını saptayamadık. Sorunun Bakanlık yetkililerince yeni Bakan'a anlatılmasını dilevelim. Binbaşı isacson'la Binbaşı Nelson. İngiltere'nin ünlü Reading Hapishanesi'nin müdürleri. Nice hapishane müdürü gelip geçti de bu ikisinin adı arada bir anımsamyor! Neden mi? Reading Cezaevi'nde ünlü bir yazar iki yıl hapis yattı da ondan... Bu yazarın mektuplarında, anılarında iki müdürün adı sık sık geçtiği için onlar da doksan yıl sonra anılıyorlar! Böyledir, yargıçiar, savcılar, cezaevi müdürleri, bakanlar, başbakanlar unutulur gider; ama sanatçılar yannlarda yaşarlar. Bunlardan biri o yazarların yapıtlarında geçmişse, o da başka bir biçimde kalır. Isacson'la Nelson gibi.. Oscar VVilde, 1895 mayısında mahkum oldu. Reading Hapishanesi'nde iki yıl yattı. 1897'de özgürlüğe kavuşunca birdaha geri dönmemek üzere İngiltere'den ayrıldı. Üç yıl Fransa1 da yaşadı, 1900 ekiminde öldü. Konu neydi? VVilde, bir lorda dava açmıştı, ama dava ters sonuç verdi. yazar toplum ahlâkına aykırı' davranmakla suçlanarak ağır hapse mahkum oldu. Londra sanat ve kibarlar dünyasının şımarık, gururlu, züppe, ünlü yazarı iki yıllık hapis yaşamında bambaşka bir kişi olmuştu. Bir arkadaşına şöyle yazıyordu: 'BHİyorum ki, özgürbırakıldığım gün bir hapishaneden başka bihne geçmiş olacağım. Dünya bana hücrem kadar dar ve korkunç geliyor artık." Cezaevinde okuduğum kitaplar arasında Osçar VVİIde'ın 'De Profundis' adlı yapıtı da vardı. 'Hapishaneden Yaztlmış Mektup"Ülkeler Coğrafyası" ve lar'dan oluşmuş bir kitap... Büyük bir yetenek. ünlü bir yazar, "Türkiye Coğrafyası" olaganüsgün gün gece gece kendini, geçmiş yaşamını, yanılgılannı, yantii karmaşık bir anlatırnla düzenlışlarını, çözümler, ayrıştırır, yargılara varır kendisi ve çevresi lenmiş. Gereksiz bölümler çok üstüne... Yakınarkadaşlıketmişti banaogecelerde... Birtürlü fazla. sönmeyen, sönmeyeçek olan güçlü elektrik lambasının altınEdebiyat kitabımız yoksulluda, doksan yıl önceye. o günlerin bir yazarının tutukluluk günğu ile giimiiş madalyaya hak kalerinedönüyordum. VVilde'ın mahkümluğunun nedeni bamoaşzanıyor. Bu kitabımızın en kaydı; benimki çok daha başka!... İngiltere'de yüz yıl önce biönemli kusuru, eski edebiyatımıle 'fikir suçu' yoktu ki! Ne VVilde, ne de başka bir yazar siyasal za ve eski edebiyatçılarımıza gedüşünceleri ya da yazdığı eleştiriler yüzünden mahkum edilreğinden fazla yer ayırdığı halmezdi. de, çağdaş edebiyatımıza kayıtNeyse, ben size Oscar VVildedan, 'De Profundis'ten söz etsız kalraası. mek istemiyorum. Türkiye'nin dört bir yerindeki cezaevlerinMatematik kitabındaki alıstırden aldığım mektuplardan birkaç parça sunmak istiyorum. Önmalarda sonuçlar da mutlaka vece gardiyanlar 'Cezaevi Notları'nda yazdıklarımdan ötürü terilmeli. Böyle olmayınca, bulduşekkürlerini bildiriyorlar: 'Bizler Türkiye'nin her yerindeki cezagumuz sonucun doğruluğundan evlerinde canı pahastna görev yapan, sayısız dert ve sorunları kuşku duyuyonız. Bu durum babulunan, devletin unuttuğu, toplumun yadırgadtğı. emeklilik süşanmızı etkiliyor." resinin yarısına yakın bir zamanını taş duvarlar arasında geçiren. dernir parmaklıklar ardında çile dolduran, yirminci yüzyılDUYURU da bile ilkçağ uygulamasını yaşayan gardiyanlarız." Yakınma ay• EnerjiIş Sendikası'nin Isnı, 'ne bayram ne resmi tatil.' Yeri olmadığı; gece gündüz götanbul Şubesi'nin 10.12.1983 tarev yapıp, hiçbir ek para almadıkları... Gardiyan mektupları bir rihinde yapılan genel kurulda zodeğil beş değil... runlu organlara seçilenlerin lisMahkum mektupları ise daha da çok. Af özlemi ortak konu... tesi 2821 sayılı sendikalar kanuYeni hükümetin bu alanda yararlı bir girişimde bulunmasını isnu gereği aşağıdadır. teyenler çok. Yaşadıkları güç koşulları, hapishane durumlarıŞube Yönetim Kurulu Üyeleri nı, acı gerçekleri dile getiriyorlar. Birbirierinden ilginç mektuplar var elimde. Hangisinden parçalar sunmalı? Ama B. cezaevinOrhan Cimril Başkan, Hüseden K.G.'ninyazdıkları hepsinden daha yararlı ve ilgiçekici... yin Gülbaş Sekreter, Timur Fırat r Mali Sekreter, Avni Yurtse\ er K.G. şöyle başlamış: "Siz yedilik mahkum olmanız sebebiyte sadece görebiidiğiniz kadannı yazıyorsunuz. Oysa cezaevinde Üye, Leyla Peştamalcı Üye, Hasan Alaçam Üye, Hayri Sezer sizin görmeniz gereken nice acı ve ilginç gerçekler var. Örneğin bir gram eroinin dışardaki tüccardan içerdeki tüketiciye ulaş Üye, Kâzım Poyraz, Üye Mehmet Mamur Üye. tınlması; ömründe gripin dahi içmemiş insanların nasıl uyuştuDenetim Kurulu rucu müptelası olduklan; hamamböceklerinin bisküvit paketini beş dakikada baştan başa nasıl delip geçtikleri; farelerin yastık Arıkan Özer, Ismail Düzgöaltlarında yavruladıkları, çocuk mahkumların yürekler acısı haren, Turgut Kaçamak. //..." B. cezaevinde yatan K.G. de af bekliyor, ama her şeyin, Disiplin Kurulu tüm sorunların afla çözümleneceğine inanmıyor. Kendisini mahYaşar Bulut, İbrahim Yılmaz, kum eden mahkeme konusunda şu bilgileri veriyor: "Bu mahTurgut Kaçamak. keme 1982 yılında 93 davayı hükme bağlamış, toplam 1166 yıl ceza vermiş. Yargıtay 93 davanın 56'sını sanıkların lehine bo• M . Ü . İ . İ d . B . F a k . İş. zarak 41 kişiyi res'en, telgrafla tahliye etmiş. Bunların arasında Böl.'nden aldığım 82/83 dönemmüebbet, otuz yıl cezalı olanlar bile varmış. Yargıtay'ın bir dosli şebekemi kaybettim. Hükümyayı on dakikada incelediğini ve bu incelemenin bir tek 'tetkik süzdür. HALUK DAĞLIOĞLU hâkimi' tarafından yapıldığını herhalde biliyorsunuz." • Nüfus hüviyetimi ve pasaEvet, cezaevlerimizde yatan insanlanmızın derdi çok, soruportumu kaybettim. Hükümsüznu çok. Önce bir genel af gereklidir, sonra da adalet işlerinde dür. FEHMİ DOĞAN 'reform' sayılacak önemli değişikliklere gitmek... Sözün kısaEŞBAHOĞLU sı, yeni Adalet Bakanı'nı bekleyen işler çok, pek çok!... Türkiye'nin temel ihtiyaçlarından biri: KONUT Yılda beş bin kişinin barınabileceği kadar konuta imzasını atan yapı ustasi: Resmi Bankalarımıza ve Bakanlıklarımıza, Ankara'da modern lojmantar yaptık, takdir edildik. Yalnızca Ankara'da sayıları 2500'ü bulan kullanışlı dairelerimizde, yurttaşlarımız güvenle yaşıyorlar. Libya'da şu anda küçük bir şehir kurmaktayız. Tatil kentleri, okullar, askeri tesisler ve büyük işyerleri de bizim çalışma alanımız içinde. Tünel kalıp sistemiyle, yüksek kaliteli çağdaş yapıları, çabuk ve ucuz teslim ediyoruz. Projesinden anahtarına kadar, yapının bütün aşaması bizim imzamızı taşıyor. Ankara'da yapımı sürmekte olan, 1984'ün İlkbaharından itibaren teslim edilecek yeni sitelerimizi, topluca lojman olarak ve tek tek daireler halinde satışa sunduğumuzu saygıyla duyururuz. YENİ HESAP UZMANINI 1 Mikroprogram 2 14 ve 12 hane prirrter 3 Müstakil hafızalar 4 Spesia) tonksiyonlar 5 Genel lonksiyonlar ve diğer özellikleri ile, PRECISA MESA MESKEN SANAYII ANONIM ŞIRKETI Cinnah Cad 75, ÇankayaANKARA Tel: 38 11 60 (5 hat) Teleks: 43210 mesk Ir. mesken
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle