18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 3 EKİM 1983 CUMHURİYET SORDU ABDÜLKADÎR YÜCELMAN YANTTLADI ABDÜLKADİR YÜCELMAN, I932'de Istanbul'da doğdu. Vefa Lisesi'nde okuduğu yıllarda okulun basketbol takımmda yer aldt, sporun çeşitli dallanndan başka Vefa 'da basketbol sporunu sürdürdü, îstanbul îktisadi ve Ticari tlimler Akademisi Dış Ticaret ve Turizm bölümünü bitirdi. 1953 yılında Türkiye Spor Gazetesi 'nde spor muhabirliğıne başladı, 1954'de Cumhuriyet Gazetesi'ne girdi. Spor muhabirliği, spor sekreterliği yapan Yücelman, Cumhuriyet'in spor servisi şefliğinden emekli oldu ve halen spor servisinin damşmanlığını yapıyor. YÜCELMAN Bazı federasyonlar geçmişte bunu yapıyorlardı. Ama şimdi yapılmıyor. Biraz once befirttiğim gibi bu da bir para sorunu. Ama diyeceksiniz ki, eskiden bazı federasyonlar yaptı da ondan sonrakiler neden yapmıyor, ya da bazısı yaptı da bazısı neden yapamıyor. Bu da bir sorudur. Bu bir zihniyet meselesi, Türkiye'de bilimsel çalışmanın, bu alanda dış yayınların önemini anlamayan kişilerin üst düzeyde görevlere gelmeleri ile bu durum da sürecek. SİRMEN Siz Spor Yazarları Derneği olarak olumlu çalışmalar yapıyorsunuz. Eğitim çalışmalan da yapı>orsunuz. Üstelik spor yazarları arkadaşlar da dış ulkelere gidip gefiyorlar. Bu durumda siz demek olarak eğitim çalışmalan için bir kitaplık kurmayı diışünüyor musunuz? YÜCELMAN Yurt dışından federasyonlarla ilişki kurulabilir. Ancak bunun için herhangi bir çalışma yapıldığını sanmıyorum. AlPS'nin yayınları var. Bunlar arasından aylık bültenler geliyor. O bültenler de yüzeysel yayınları içeriyor. Bu kadannı ajanslardan ya dal'Equipegibi gazetelerden buluyoruz. Üstelik neyin çıktığını da bilmiyoruz ki, neyi takip edelim. Hani neyin yayınlandığını bilsek izleyebilir ve getirtebiliriz. SİRMEN Spor alanında bir dalda yıldiztasmış ulusal formayı giymiş kişiler, aktif sporu bıraktıktan sonra spor yazarlığına yükseliyorlar dediniz. Vine çok ilgiienilen ve bilindigi sanılan alan oldugu için futbolu alacağım ele. Bizde böyleleri futbol yazarlan icinde çoğunlukta. Yalnız şöyle bir fark var. Batı'daki adam yetiştiği alanda daha bilimsel olarak yetişiyor, sporcu olarak. Bizde ise Hüdainabit. Örneğin bir ulusal takım antrenörü, "Ben bu takıma daba gelişmiş bir taktiği nasıl vereyim? Adamlar şu anlattığım basit şeyi btk anlayamıvorlar ve uygulavamıyorlar" demişli. Ne var ki, şimdi o takımın >ıldızlarının bir kısmı spor yazan oldu. O zaman Batı'dakilerle bizimkiler arasında bir fark olmuyor mu? YÜCELMAN Muhakkak ki var. Batı'da sivrilmiş sporcu bu işe girince profesyonei çalışıyor, başka işi olmuyor. Oysa bizde tamamen farklı. Bizde sporu bırakmış kişiler ya ismini sürdürmek için ya da psikolojik açıdan bu işi amatör olarak para almadan sadece maçı yazmak suretiyle yapıyor. Bu Babıali patronlannın da işine geliyor. Ben bu türden spor yazan olmuş çok kişi biliyorum ki, macın eleştirisini telefonla bir iki satır halinde verdikten sonra "Yahu siz artık gerisini yazarsınız" demiştir. Yani iş orada da ciddi tutulmuyor. Bu yüzden de sporumuz otuz yıl önce neyse hâlâ öyle. Bundan da teknik adam, yönetici, resmi yetkili kadar spor yazannın da sorumluluğu var. SİRMEN Genef bir soru sormak istiyorum. Hiç kuşku yok ki istisnalar var. Sporculuktan spor yazarlığına gecen kişilerin katlcıları sizce genel olarak yeterli mi? YÜCELMAN Bence değil. Bazı öyle yıldızlar var ki, söylediklerini biz fazla onemsemiyoruz. Oysa, öyle yıldızlar var ki, geçmiş deneyleri sporu aktif olarak yapmaları, kulisleri tanımaları yüzünden biz onlardan çok daha fazla şey bekliyoruz. Ve çok daha fazla ve olumlu katkılarda bulunabilecek kişiler. Ama öyle ki zaman zaman bir yıldız eleştirmenin yazısını görüyoruz. Yazının başlığı ve adamın fotoğrafı üç satırlık yazısından daha büyük. Oysa adamın geçmişi ve kazandığı ad ne o başlığa, ne de o koca resme gerek duyurur. Yeter ki ciddi çalışsın. O zaman olumlu katkısı olur. SİRMEN Yalnız burada bir nokta çıkıyor ortaya: Demek ki Babıali yöneticileri de bu tür bir pazarlamayı yeterli ve çıkarlanna daha uygun buluyorlar. YÜCELMAN Hiç kuşkusuz. Nitekim ben eski bir spor yazarı olan ve Spor Yazarlan Derneği'nin kurucusu olan, bir büyük gazetenin uzun yıllar genel yayın müdürlüğünü yapmış bulunan Nezih Demirkent ile bir konuşmamızda kendisine spor basını hakkında ne düşündüğunü sormuştum. Şu anda Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olan Sayın Demirkent, "Maalesef beni tatmin etmiyor" cevabını vermişti. Bugün spor sayfalannı hazıriayaniarın kendi kendilerine şunu sormaları lazım: "Acaba okur biz ona bu sayfayı verdiğimiz için mi okuyor? Bizden daha iyisini beklemiyor mu?". Ben öyle sanıyorum ki, bugün Türkiye'de spor okuru ve sporun meraklısı düşünce açısından spor yazarını geçmiştir. SİRMEN Genel olarak spor yazarlannın katkısının olumsuz oldugu kanısında görüniiyorsunuz galiba Sayın Yücelman? YÜCELMAN Ben spor yazarlığının da, her meslek dalında oldu|u gibi gelişmelere, gerek teknik açıdan, gerek fikri açıdan ayak uydurmak zorunda olduğuna inanıyorum. Izin verirseniz kendimden bir örnek vereyim. Cumhuriyet'in spor sayfasında yıllarca çalışmış ve şu anda da danışman olarak katkıda bulunan bir kişi olarak şunu söyleyeyim ki, bugüne dek düşündüğüm bir spor sayfasını henüz yapmış değifim. Bunu yapamamış olmamın bir sürü nedeni var. Kendime gore de bazı nedenlerim ve sıkıntılanm var. Ama şu bir gerçektir ki, biz spor okuruna verebileceğimizin, vermemiz gerekenin yansını bile veremiyoruz. SİRMEN Sporu izleyenler, sporu yapanlar ve sporu yönetenlerin ortak bir yanı var, olaya duygusal yaklaşıyoruz. Objektif olarak kazanmamıza olanak bulunmayan bir karşılaşmadan önce, "Hadi arslanlarımız sizden zafer bekliyoruz" vs. gibi vaymlar yapılıyor. Sonra da, yenilgi bozguna dönıiştürüliiyor. Üstelik daha iki gün önce zafer beklediklerini yazanlar, hiç çekinmeden "Zaten olacagı buydu" diye yazıyorlar. Oysa karşılaşmadan önce, olayı objektif olarak yansıtsaiar daha doğru olmaz mı? Üstelik sporcu üzerindeki psikolojik çöküntü ve baskı azaltılmış olmaz mı? YÜCELMAN Gazetecilikte biliylorsunuz haberde objektif, yorumda özgün olmak birinci ilkedir. Konuşmamın başında söylediğim gibi biz haberciliği duygusal açıdan yonımlaştırıyoruz. Çoğu ?aman meslektaşlarımız arasında konuşuyoruz. "Yahu siz falanca müsabakadan bir şey mi bekliyorsunuz ki, haydi arslanlarım diye yazmışsınız?" Bazılarının bize vermiş oldugu cevap şudur: "Ben de inanmıyorum ama belli olmaz, bir de bakarsınız ki, ayranımız kabarıverir." Abdülkadir Yücelman: Şimdiye dek istediğim, özlediğim spor sayfasını yapabildiğimi söyteyeroem. "Okur, spor basınından daha kaliteli bir çalışma bekliyor" ALİ StRMEN Sayin Yücelman, 30 yıHık bir spor yazansınız. Bu günlerde iki dizi "bozgun"a uğradık. Tımak arasında bozgiın diyorum. Bunlar futbol ve güreşte. Bu dnrum yeniden spor yazarlannı gündeme getirdi. Çünkü yine gaz» telerin arka sayfalan öncelik kazandı. Sayın Yücelman ber seyden önce nedir spor yazarlığı? ABDÜLKADİR YÜCELMAN Genelde spor yazarhğı gazeteciIiğin uzmanlaşmış bir dalıdır. Gazetecilik dışında bir anlam taşımaz. Bir parlamento muhabiri, bir ekonomi muhabiri nasıl gazeteciliğin bir dalında uzmanlasmış bir kişiyse spor muhabiri de onun gibi, belirli bir dalda uzmanlaşmış bir kişidir. Yalnız burada bir noktaya dokunmak istiyorum. Bu deyimin doğrusu spor muhabirliğidir. Oysa Türkiye'de spor muhabirliğinin dışında bir spor yazarlığı oluşmuştur. Aslında spor muhabirliğinin spor yazarlığına dönüşmesi dünyadaki örneklerinin dışında bir örnek olması açısından da ilginçtir. Muhabir dediğimiz kişi bir olayı izler, arastırır ve objektif ölçüler içinde değerlendirmesini yapar ve kamuoyuna duyurur. Bizde spor olayı olmadığı için, ya da yeterince olmadığı için ve spor olayları yerine sporun dedikodusu geliştiği için spor muhabirleri işe duygusallık ve yorum da katarak mesleğini "spor yazarIığma" dönüştürmüştür. Spor muhabiri vardır, spor eleştirmeni vardır biz bunların hepsini toplamışız spor yazarına çevirmişiz. StRMEN Spor eleştirmeni dediğimiz kişi, Avrupa'da nasıl yelişiyor, bizde nasıl yetişiyor? YÜCELMAN Avrupa'daki örneklere baktığımız zaman iki çeşit spor eleştirmeni görüyoruz. Spor muhabirliğıne yıllarını vermiş kişiler giderek bir konuda uzmanlaşıyorlar, kendilerini yetiştiriyorlar ve sporda o dahn uzmanı, eleştirmeni oluyorlar. Örneğin bisiklet, futbol, yüzme ya da atletizm gibi dallarda. Onlar yalnızca bu daldaki müsabakalan izliyorlar. O konuda araştırmalar yapıyorlar. Bu işi, o sporun antrenörü, hakemi, teknik adamı kadar öğreniyorlar. Bir ikinci kategori de, belirli bir spor dalında yıldızlaşmış, ulusal formayı giymiş olan kişiler. Aktif sporu bıraktıktan sonra kendi dalIarında spor eleştirmenliğine başhyorlar. SİRMEN Bu konuda bazı sorulanm olacak, ama esasa gecmeden önce başka bir sortı sormak istiyorum. Türkiye'de bir kişi atletizm dalında uzmanlaşsa ne olur? Aç kalmaz mı? YÜCELMAN Tabü Türkiye'de çeşitli dallarda uzmanlaşamamanın bir nedeni budur. Gazeteler kamuoyunu yıllardan bu yana futbolla oluşturdular. Bu otuz yıl önce de böyledi. Bugün de böyle. Bugün bir kişi atletizm uzmanı olsa, hem görecek bir müsabaka bulamaz, hem de aç kalır ve bu büyük boşluktur tabü. Spor Yazarları Derneği Eğitim Dairesi'nde görev yaparken, arkadaşlarımın belirli spor dallannda uzmanlaşması için çok çağrıda bulundum.çaba harcadım. Federasyonlarla ortaklaşa birçok kurslar düzenledik. Ancak çok ilginçtir. Futbolun revaçta oldugu Türkiye'de, futbolun kuralını öğrenmek için bile başvuranlann sayısı üçü geçmedi. Vann siz değerlendirin. SİRMEN Peki, futbolu örnek alalım. Bu alanda kendini yetiştirmek isteyen kişi yerli ya da yabancı hangi yayını bulabilir ki? YÜCELMAN Maalesef bu konuda kişinin kendisini yetiştirebileceği bir yayın da yoktur. Bu sıkıntıyı yalnız gazeteci değil, sporcu da antrenör de çekiyor. Yayınlar ya yok ya da çok geç geliyor. Bu da spor yazannın yetişmesini engelleyen etkenlerden biri oluyor. Bu açıdan da spor yazarını tek başına suçlamak haksızlık olur. SİRMEN Yine futbolda kahyoruz. Futbol Federasyonu'nun bir Eğitim Dairesi var. Onlar gerekli gördükleri yayınlan çevirtiyorlar mı? "Bizde çoğdaş spor yazannın nasıl olması gerektiğini en iyi gösteren kişi olayları objektif olarak görmüş olan, edebiyat yapmavan, güzel sözcükler yerine gerçeği dile getiren rahmetli Samim Var'dır" En son olaylardan örnek vermek istiyorum: Konuşmamızın başında dediniz ki, "iki alandaki bozgun." Bence bozgun soz konusu degil. Gerek Avrupa kupalarında gerek Dünya Güreş Şampiyonası'nda aldığımız sonuçlar bence normaldir. Akdeniz Oyunlan'nda aldığımız sonuç normal değîldir. StRMEN Ben de tırnak içinde bozgundan söz ettim. YÜCELMAN Akdeniz Şampiyonası'nda güreşteki rakiplerimiz bu alanda ikinci derecede ülkelerdi. Futbol ve basketbolda aldığımız sonuçları küçümsemiyorum. Onlar başarıdır. Güreş konusunda aldığımız sonuç abartılmıştır. Nitekim, güreşteki gerçek gücümüz Dünya Şampiyonası'nda ortaya çıkmıştır. Avrupa kupalarında da aldığımız sonuçlar normaldir. Uzun yılların deneyimine dayanarak söylüyorum: Bir başan kazanınca zafer, başarısızlık ise bozgun olarak niteleniyor. Bu yanlıştır. Altyapısı olmayan, planı programı olmayan ehliyetsiz kişilerin yönetiminde bulunan ve hükümetler tarafından ciddiye ahnmayan spor alanında daha fazla bîr şey beklersek bu haksızlık olur. SİRMEN Sayın Yücelman, son karşılasmalar sırasında tiiylerimi diken diken eden bir olay oldu. Kafile Başkanı Seçkiner, Akdeniz Oyunlan'ndaki kolay yengileri, ucuz bir böbürlenme vesilesi japarak "Herhangi bir dalda madalya alamazsak, o daldakileri yiiriiyerek döndurecegim" gibisinden, ozur dilerim, ama ucuz bir laf etti. Ben de bekledim ki, biri de çıkıp. "Bu nasıl sözdür. Ortada büyutülecek bir zafer yok. Böyle konuşmalar daha sonra da aşın olumsuz tepkilere donüşür. Konusurken daba sorumlu da>ranmak gerekir" desin, böyle bir şey olmadı. Yani spor basını ucuz, duygusal yaklaşıma ses çıkarmadı. Ve aynı Seçkiner Dünya Şampiyonası'ndan sonra kolayhkla "sorumlu Atik'tir" diye ortaya çıkabildi. YÜCELMAN Aslında dediğim gibi duygusallığı bir toplum olarak aiışkanhk haline getirmişiz. Objektif olamıyoruz, bu yüzden de gazeteciliğimizden de uzaklaştık, yöneticfliğimizden de. Seçkiner olayına gelince: Dahası var bir haber yayınlandı. Haberde deniyor ki "Güreşçilerimizin altın madalyalannı Genel Müdür Seçkiner'e borçluyuz." Çünkü Seçkiner minder kenarına kadar gitmiş, güreşçilere moral vermiş vs. Bunu görünce ben de kendi köşemde "Eğer Akdeniz Oyunları'ndaki altın madalyaları Genel Müdürümüze borçluysak, Genel Müdürümüz Kiev'deki Dünya Şampiyonası'na da gitsin. Çünkü orada desteğe daha çok ihtiyacımız olacak." Yani diyeceğim gazetecimiz neyse, yöneticimiz de o. StRMEN Tiirkiye'deki spor yazarlığının çağdas düzeye erişmesi için neler yapmak gerek? YÜCELMAN Spor yazarhğıyla spor muhabirliğini ayırmamız lazım. Araştırmacı obnarruz lazım. Objektif olmamız iazım. Okuyucuyu okşayacak yerde, gerçekleri yazmamız lazım. StRMEN Hoşa gitmesi de... YÜCELMAN Evet hoşa gitmesi de. Ucuz demeçleri, ucuz röportajlan ve daha açıkçası, oturup masa başt gazeteciliğini bırakmak lazım. BEHİÇ DUYGULU ARADA BİR Halk da Yönlendirebilir Daha önce sermayeye övgüler düzen bir kısım basının, yaşam güçlüklerinin üstünde de durmaya başlaması okur olara^ dikkatinizi çekiyor mu? Basını reklam gelirlerınin ayakta tut jğu gerçeği değişmedi. Reklamlan ise ne ücretli kesim, ne me nur, ne küçük esnaf veriyor! Ama demek başka gerçekler de /ar Reklamı sermaye veriyor ya, nereye veriyor? Geniş kitlelere seslenen yüksek satışlı gazetelere. Peki bu satış, geniş okur kitlesi, reklam veren çevreden mi geliyor? Elbette böyle bir şey düşünülemez. Sürümü sağlayan, son 1015 yıldır reel geliri hızla düşen çoğunluk; ücretli, rnemur, küçük esnaf, küçük çiftçi. Tabanı geniş kitle bu! Geniş tüketim yığınları da burada. Aylık geliri otuz ile elli bin lira arasında olan kişileri paranın alım gücü karşısında orta sımf bîle sayamayız. Geliri o düzeyde olanların sayısı, bildiğjmiz kadarıyla 10 ile 20 bin lira kazananlann epey gerisinde. Öyleyken görece olarak orta gelir düzeyinde sayabileceklerimız günde taş çatlasa bir gazete alabilir. O da gazete okuma ahşkanlığı kazanmış, günde hiç olmazsa evine bir gazete girmezse rahatsız olan kişiler için söz konusu. Günlük geliri besaltıyüz lirayı geçmeyen ve bununla üçbeş nüfuslu aile geçındirenlerin evine nasıl gazete girecek? İşte düğüm burada. Basın sürümünü arttırmak ya da korumak için yeni okur ardında koşarken reel gelir düzeyi hızla düşen eskı okurlarınt yitirmekle karşı karşıya olduğunu gördü. Eğer bunu yarı mahmur görenler varsa uyarırız. Küçük bir piyasa araştırması yapsınlar. Buradan tuzu kuru olanlarla olmayanların sürümdeki payını göreceklerdir. Gazetelerin fiyat arttırmada okurlarına güvenmesi güzel de, tutunulacak pek sağlam bir dal değil. Güven karşılıklı olmalı. Okur da gazetesine güvenmeli. Diyaloğu kurmak gerek. Diyaloğu da salt duygusal temele oturtamayız. Okur gazetesini şu koşullar altında bile aJmayı sürdürüyorsa, bununla gazetesine çıkar sağlıyorsa, aynı çıkarı güttüğü yayın politıkasıyla gazetenin de okuruna sağlaması gerekiyor. Salt duygu birliği değil, çıkar birliği söz konusu. İkisi birlikte yürürse ancak, yayın organı yere sağlam basar ve sürüm konusunda aldanmaz. Basın bunu henüz pek açık oimasa da görmüş durumda. Birinci sayfadaki bazı manşetlerle, ekonomi sayfasındaki konular bunu gösteriyor. Reklamı sermaye ve/iyor doğru. Ama "malı" herhalde reklam verenler aralannda tüketmiyorlar. Onu daha çok onlar dışındaki geniş kitle tüketiyor. Gazete sürümünü de sağlayan bu kitle. O halde yalnızca sermayeden yana olmak reklam almak için yeterli değil. Kitlenin çıkarlarını gözardı etmemekgerek. Sermaye reklamını en iyi sonuç alacağı yere verir. Gazete okuru yalnızca buralarda değil elbet. Buralar ışin ağırlık kazanmaya başlayan yeni yüzü. Okur çoğunluğu kendi gerçeklerine ters düşen, ona hiç bir yarar sağlamayan konularla ilgilenmesini sürdürüyor. Televizyonda tutulan bir dizinin oyuncu dedikoduları, falanca şarkıcının dillere destan yeni yatak odası, hangi şarkıcının son günlerde kiminle kırıştırdığı ve kimin kiminle yaşadığı. Ülkece ya da dünyaca ünlü bir politikacının gizli aşkı, skandai olabilecek ilişkisi. Yüksek sürümlü gazete bunları yüzüstü bırakıp ağırlığı değındiğimiz noktaya veremez. Gerçi onca sıkıntı içindeki kişilerin fanteziye de gereksinmesi oldugu doğal karşılanmalı ama bizim gibi toplumlar fantezilerle daha çok oyalanmakta. Birinci sayfaya her gün ilgi çekici ve ilgiyi ayakta tutan manşetler atmak da satışta ağırlığını koruyor. Birinci sayfaya göre gazete alan okur sayısı azımsanamaz. Gerçekler böyle olunca düşünen insanların, aydın okurun oturduğu köşeden türtü yakınmalarla basına yön vermeye kalkması boşuna gayret. Basın malını satmak, ayakta durmak, sürüm almak için okuru kollayacaktır. Okurun düşünmesi gereken şudur: Bayram değil seyran değil şu gazete benim sorunlarıma niye sahip çıkmaya başladı? Bunu nereye kadar sürdürecek? Ama nereye kadar sürdürürse sürdürsün, bugün kim bana sahip çıkıyorsa ben de ona sahıp çıkarım, demek ve gazetesini ona göre seçmek kuşkusuz en doğru yol. Okurun basını yönlendirmede göstereceği en etkili tutum budur. Bir de şu var, tutarsızlıktan yakınan okur kendi de aynı duruma düşmekten sakınmalı ve okuyacağı gazetede bunu gözden ırak etmemeli. TEŞEKKÜR Kızım BAHAR KURAL'ın hastalığı sırasında bize dost ellerini uzatan, müstesna hekimler; Sayın Prof. Dr. ÖZDEMİR İLTER'e Doç. Dr. NİHAT ŞEKERÇIOGLU'na Prof. Dr. GENCAY GURSOY'a Doç. Dr.CENGİZ KUDAY'a Doç. Dr. NUR DANİŞMENT'e Prof.Dr. ŞÜKRAN YAMNDAĞ'a Prof. Dr. HUROL INSEL'e Uz.Dr. DOLLY YAFET'e Doç.Dr. NURSELİ IŞIN'a ve can dostlanmız, yakınlıklan ile bizleri onurlandıran Sayın Uz.Dr. LEYLA MINDIKOĞLÛ ve Sayın Prof. Dr. ALİ NİHAT MINDIKOĞLU'na Teşvikiye Sağlık evi doktor, hemşire ve personeline gazeteniz, aracılığıyla teşekkür ederim. Dr. BİRSEN KURAL Seni bir yıl önce bugün kaybettik. Acımız taptaze, özlemimiz sonsuz. Seni ımutmadık Ali Aytaç. AİLESİ 1 ADET KAYNAK JENARATÖRÜ SATIN ALINACAKTIR İ.E.T.T. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1 Yukarıda yazılı malzerae mektupla fiyat ve teklif isteme usu10 ile ihaleye çıkanlmış oiup, şartnamede yazılı kanuni nisbeılere göre hesap edilecek teminatı ihtiva eden teklif mektuplan, 17 ekim 1983 günü saat 15.00'e kadar Meirohan 4'uncü katta bulunan Levazım Müdurluğu, SatışGaz Şefliği'ne elden verilecektir. 2 Bu işe ait şartnameler bedelsiz olarak SatışGaz Kısım Şefliğimizden alınabilir. Basın: 25168 "Türk spor basınmın çağdaş düzeye erişmesi için objektif olması. araştmcı olması ve okuyucunun hoşuna gidecek olanı değil, gerçeği yazması gerek." StRMEN Sayın Yücelman son soruma geçmeden önce şunu belirtmek istiyorum: Deminden beri spor yazarlığını konuşuyor ve geneüikJe de spor yazarlannı eleştiriyoruz. Yalnız onlan eleştirirken, kendiierini iilkemiz spor yaşantısından \e basınından soyutlamak değil amacımız. Benzeri sorunlar basında da, sporun her alanında da var. Ve üstelik spor yazarı, bir gazeteci, yani soruları soran ben de, yanıtlan veren siz de bir anlamda "kendi kendimizi" eleştiriyoruz. Şimdi bir soru sormak istiyorum: Türkiye'de olması gereken spor yazarı tipi olarak kimi ya da kimleri gösterebilirsiniz? Çünkü siz 30 yıl spor yazarlığı yaptınız, hemen hepsini tanırsınız. YÜCELMAN Bir tanesini söyleyeyim. Olayları objektif olarak gören, edebiyat yapmayan, güzel sözcükler yerine gerçeği dile getiren ve beni gerçekten çok etkileyen bir spor yazarı söyleyeyim: Rahmetli Samim Var ağabeyimiz. Çağdaş bir spor yazannın ne olması gerektiğini bize Samim ağabey gostermişti. Cumhuriyet Bilgisayar Ekleri SINAVI EVINIZE GETIREN SISTEM GUVENİRLİLİK, GEÇERLİLİK, OBJEKTİFLİK, KULLANIŞLILIK, ÛRNEKLEYİCİLİK, AYIRDEOICILIK OZELLİKLERİ SINANMIŞ TESTLER HER SORU İÇİN, EĞITICI AMAÇLI ACIKLAMALI ÇÖZUMLER BİLGISAYAR DENETİM VE DEĞERLENDİRMELI SINAVLAR Anadolu Liseleri ve Kolejlere Giriş Sınavı tekniğine tam uygun Müfredat Programına uygun dağılımlı Ûnceki yıllarda çıkan soruiarın açıklamalı çözümleri ek broşurler halinde 24 Ekim'den itibaren her iki haftada bir, 120 soru 120 çözum 17 Adet Anadolu Liseleri ve Kolejlere Giriş SINAV UYGULAMASI'ndan oluşan sistem I. Asamayı kazanan abonelere 4 ek sayı ile II. Aşama Sınavına kadar UCRETSIZ HİZMET Abone Koşullan: Peşin :3.0O0.TL. Taksitle : 3.500. TL. (1. taksit baslangıçta 1.750. TL.) (2. taksit 10 Aralık'ta 1.750. TL.I Ödemeli : 4.200. TL (12 x 350) I ^ A d l s (Eksık ekierınızi 40 TL lık pul göndere'ek ısteyebilırsınız) Bu sayıda: Turgut Özal kimin adamı? Anavatan'ın iç ve dış destekleri kimler?... •Dünyanın 7 dinamiti 7 sıcak böige, savaşiar, bunaiımlar... • Ek zam başka bahara kaidı... Yaşcıdığımız günleri anlamak için... £| Adres : Bilim ve Kultür Yayınları Ltd. Şti. 2 Fevzi Çakmak Sok. No: 33/22 Kızılay/Ankara Posta Çekı Hes. No: 142743 Banka: İş Bankası Kızılay Şb. 3618 No'lu Hes. Abone Oluyorum D Broşur İstiyorum D Abone Turu: Pestn D Taksitle O ödemeli • noKta Haftaiık Haber oerglsl Hoberlerfn ardındakl gerçek 1. hamur, of««t baskı, tut« kapak 68 sayfa •Almanva:Acı dostluk... •Doç. Dr. Fazıl Sağlam: Yeref seçimiere SODEP ve DYP niçin ÇIKTH... °y adl : ; A d r e S I Noktada... « Okulu O Smıfı : : Havateyı ılisikteki P° s t a Çe k l ''e Q Öğretmeni : . . . . B a n k a Havalesi ile G gönderdirn. katılmalı?..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle