Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 AĞUSTOS 1982 KÜLTÜR Y A Ş A M Cumhurıyet 5 Fatih ÖZGÜVEN enım kuşuğım. özellıkle de 1950'lerın ortalarında doğan ortasınıf ailelerin ço cukları Ajda ıle buyudü dense yeridir. Bizim Safive Ayla'mız, bizım Cahide Sonku'muz Ajda'dır Babalarımızm siyasi görüşü ne olursa olsun, ister kolejlere gidelim Ister devlet liselerine şu ya da bu biçimde Aida'sız edemedik; 'ciddi* hayatlanmızın 'magazin' sayfa kena rına hep Aida'nın aşklan, şarkılan, değişken saç renkleri islendi 'Ahmet Mehmpt Süreyya Hepsf Boş Hepsi Jtüya' çogumu7iın ister istemez mırıldandığı ilk Türkçe söziü şarkılardandır. Ajda. Türkçe sözlü şarkı alanmda ilk ciddi 'Kirisimd'ydi zaten. Onun çıkışı analarımızla ba balanmızın Amerikan pazarlarından bıktık'an. artık şarkılannı da Türkçe sözJerle verli yapım vıldi7İnrdan duymak istedikleri, bize özgü bir fabrikasvon dönemine rastlar 'Straneers In The Nighf yerine "îki Yabancı' Neden olmapın9 Onun 'îkiyüzlü Aşk Bir Tehlike / tkiyüzlü Ask Bir Le ke' 'Bilmerp BiMirmece / Bulursun Düşününre'. 'O Bir Çapkın Satıcı / Bpn Bir Gönüi Alıcı' gıbi sarkı sozleri o donemın sosyal yaşamtnın kimi tuhaflıklarından B insanlar ve sanat ^murat belge Bremen'in yeni mızıkacıları Mehmet ERGÜVEN işinln kahraman. sıradan ya da sorunlu oluşu çogu kez blreysel yetenek ve fatalist bir yazgı anlayışı ile geçiştirilır. Oysa tarih, bireyin en özgtir davranışlarmda bile toplumsal koşullarla hesaplaşma zorunda oldugunu ortaya koymaktadır. Konuya bu açıdan bakıhrsa, aynı biriktm ve yetenekteki kişllerin fark lı toplumlarda farklı görevler üstlendikleri kolayca görülür. Ça§daş verller karşısmda anlamsiî. bir dura!hğm tuzagına düşen toplumlar. çaricın dlşlisl olabilecek nlce aydır. kişiyl kısa sürede törpüleyip yassıiaş Ajdanın •• • • •• ı • donusuL daha mı tuhaftı sankı? Hem Ajda Batılı anlamıyla bir ka pıtalist gıbı davranan tek girişimcimizdi belkı de: surekli bir değişitn ve mamulleşme çabası ıçınde goründu Max Weber'in 'kendıni yapan bırey" olarak tanımla dığı kapitalist ripolojisınin tatn bir örneğidır Ajda. tnce dudaklı tombu! bir ar tisf, yarışması birinçisınden kusursuz bir "kapak kızı'. ımkanları belli bir sesten havalı bir şarkjçı yaratma çabasını yirmi yıl boyunca bir gün bile sekteye ugrattnadı Ayrıca bütün akıllı kapitalıstler gıbi değişen dö nemlerle birhkte değişen kültürel kaygıları 6n yansıtmaya özen gosterdi 'Yannlar'mı gündeme geldi, A1 da 'Bir dünya ver bana / Beni senden ayırmayan' diye atıldı, 'kadın sorunu' mo da olduğunda 'Kapı açık / D8n arkanı ve çık' diyen ge ne Ajda oldu. Stilize kürt kupelenni ilk o taktı, giydiği elbiselerde resmı moda kurumumuz Olpunlaşma'nın basaramadığı Doğu Batı sentezini başardı, hep Avrupai oldu Dışa açıldi; hep 'Türk ismini cihana duyurmak* kaygısıyla atbaşı giden el yordamıyla sürdürdugümüz dış pazar arayışımı»a katkıda bıılundu. Ne yazık ki gene kendimize özgü bir tuhaflı£in sıradan bir sarkı vanşmasinı uhısal bir karabasan haline getirme çılmnhğımızın sonucun da Ajda'yı bir süre gözardı ettik. Ö da büyük yıldızlann ünlerini sınadıkları son denek tasma başvurdu; sustu. 'uzaklara' gitti. Ama beğenen beğenmeyen hepitniz ondan sözediyorduk. Co cuğu mu olmustu, evlenecek miydi, kaçmıs mıydı. son plagı tam bır fiyasko muydu... Manifaktür mitos'a mı dönüşüyordu yoksa1".. Derken sevgili Ajda geri döndü; bavul. bavul, bavul. Yeşilköy havalimanı çapmdfi bir eörkem yaşandı. Her 7amanki gibi alçakgönüllü ve biraz şışmanlamış mıy dı ne° kibardı Kastelli ile yıkılan özgüvenimizi an cak o onarabilirdi 'Güneş'e verdiği demecte gizli anlamlar bulduk; Ajda kişilik değişimi geçirmişü galiba, bel ki de deliliğin kıyısından dönmüştü! 7 Agustostaki ilk konserini tıklım tıklım doldurduk. Heyecandan aceleyle kotanlmış şovu izlemiyorduk bile: derken Ajda çtktı... Gene Ajda*ydı. ElbiMertttdeıf 'dîtnslanöa • kadfir hiç birseye kusur bulmak imkansızdı. Geldiğinde bu yıl saclarda 'punk'm 'snobize' edilmiş btçiminin moda oldugunu açıklamıştı ya saçlanyla birlikte Türk çesi de ppeyce 'snobize' olmuştu sanki; '... yine tekrar sizlerle bunca zaman sonra mikrofonu elime alıp sizlerle karşıhklı bir diyalog kurabildiğim için sizlere nasıl teşekkür edeceğiml bilemiyorum' gibi sonu gelmeyen cümleler kurdu. tngilizcesi Türkçesi pahasma düzelmisti demek ki. (Konuşmasımn arasına yabancı kelimeler serpiştirmekten hoşlandıgını biliriz zaten). Kendine öz gü kıldığı dudak hareketleriyle bize Ajda'nm eski Afda oldugunu hatırlattı. Yir mi şarkı söyledi. Kendi üslubuna geri dönmüştü; hafif yapmacıklı sözler, yazılmış akıcı melodiler. . 'Umut dolu ezgiler'. 'yaşam öyküsü'. "şu güzel dünya döner cennete'. 'kuşkusuz'. 'sorun* gibi söz ve kavramlar vardı artık şarkılarında. Üstelik Türkive'nin nostalji tüketimi aşamasma girdiginin de farkındavdi: eski şarkılarından derlenmiş bir 'potpori' sundu. Derken raa gazin basınında 'rüzgarın azizliği' tabir edilen bir rast lantı sonucu şampanya ren gi yırtmaçh elbisesinin etek leri havalandı. önce kendisine çok yakışan mahçup bir edayla eteklerini örtmeye çabaladı Ajda. sonra ge ne şık bir çaresizlikle güzel bacaklannı rüzgann ellerine teslim etti. Flaşlar patladi: iki gün sonra dönüşünden beri görup görebildiğimiz en çekici pozlan n gazeteleri dolduracağını biliyorduk. Konser biterken geçen konserinde oldugu gibi hayranlıkla kanşık bir düşmanlık (ya da tersi) tep kisi yaşandi; minderler sahneye uçtu. Açıkhava Tiyatrosu boşalırken nefret ve hayranhk yorumlara vansıdi; acımasız eleştmler, abartmah övgüler... Ne olursa olsun dünyamız dengeye kavuşmuştu ya. Ajda geri dönmüştü. Ajda'ya yönelttiğimiz iki yanlı. nerdeyse şizofrenik ilginin bu yazının üslubuna da slnmeslni özellikle istedim: çünkü sevgili Ajda'yı anlatmaya çahşmak biraz da suııfsal bir geçmişe tarih düşürmek çabasıdır. Aynra zamanlar kötü: 80'li yıllann çocukarı genye baktıklannda alımlılık. zerafet adına hiçbirşey olmadan birsey olmaya calışan Ahn Tuğba gi bilerini hatırlayacaklar. Dftnemler geçer, resimleri kalır. K tırmaktadır. Bu sürece kar şı çıkan «sivri» klşilerin tek seçeneği İse ne yazık ki iç karartıcı bir ikilemle çevrelenmiştir: Buna göre aydm ve mesleginde belli bir dtizeye ulaşmış olan insan, ya içinde yeraldığı düzene uyum sağlamak üzere çeşitli ödünler vereceb, ya da kişisel becerilerinin yeterince gelişip serpileceğl yeni bir toplum arayacaktır. BelU aralarla değişik yaym organlarında gündeme gelen ve «Beyin Göçfl» başlığıyla tartı$maya açılan sorun, çözümü ancak ikincl yolda bulabilen aydmlanmızın acıklı serüvenlerini içermektedlr. Şu var, yaktn zamana kadar bejrtn göçüy le lrdelenen açmaz, yalnrzca doktor ve mühendislerl kapsarken 1980'lerde durum değişmiş, bu kafileye artık senfoni orkestralanmızın üyeleri de katılmaya başlamışlardır. GerçS halen yurt dışında görev alan orkestra üyelerimlzln sayısı yetmis dolaymdadır ve bu sayı bas ka meslek gruplanyla karşı laştınlınca hiç de önemll görünmeyebîllr. Ancak, yetmiş klşiyle orta çapta yeni bir orkestra kurulabileceğl şöyle dursun, Ankara, tstan bul ve tzmir'deki orkestralarda başgösteren eleman veterslzliğtnin korku verid boyutlara ulaşıp konser programlanm bile sınırladığı düşünülürse, sanatçı göçünün ne kadar önerali oldugu ortaya çıkacaktır. Ellerinde sazlan. birer ikişer Avrupa yollarına düşen bu sanatçılarm öyküsü oldukça ilglnçtir. Çogun lukla yakm bir aile dostu ya da müzlk öğrettneninin önerisiyle konservatuvara giren öğrencınin kayıt sırasında hangl sazı çalacagından henüz haberl bile yoktur. Gelgeleilm ilk yıllara özgü ürkeklik bir süre sonra aşılıp (Konservatuvarda İlk lkl yıh atlatan öğrencinin diploma alması kesinleşmiştir) ağabey ve ablalarla dostluk başlayınca, henüz ergenlik çağındaki sanatçı adayı, kendisini ne gibl seçeneklerin bekledlginl lylce görmeye başlar. Gece kulüpıerlnden başla Chanel parfömkoli basili Haydar KARABEY aşadığımız çelişkilerden sözetmeye mevsimsel bir girlş hoş olacak galiba. Üstelik bu sıcak ve kalabalıkta. ken dimizl «masmavi» ve serin sulara bırakarak, «ba lıketinde» de görsel kız gmlığımızı giderek teselli bulmanın (cinselta rihselısısal bunalımsal) sonsuz zevklerini de yaşamak güzel olmalı. Ancak hemen belirtme11 kt seçkin ve öncelikli bir sosyokültürel «intelligentia>nm baygın zevk , lerini frustralyonlarım yaşamanm psrasal ve sa&hksal bedelıni ödeme ye hazır olmahsınii' Y Kadri bilinmemiş klasikler leriyle areı endam eyleyen peluze hatunlar, Gü neş'e yağlanmış ve «epiîasyonlanmış» tenlerini sergilemekteler, Bir de koku. içiniz gıcık gıcık gıdıklanacak. Açık havaya karşm bir sls gibi cokmüş Klöb'ün üzerine, Chaneller, Chamade'lar, Carvin'ler. Arden'ler.. Parfömler, Parisîn so kaklarmda kanalizasyo nun açıktan aktığı, tahretlenmenin Fransızlarca bilinmediği dönemlerdeki ayıp örtücü görevini (yanl tarthsel görevini) yerine getlrmeye çalışarak kıyırun koll basili, deniz anası ve çürümüş yosun kokusunu bastırmaya ralışıyor. Ne çare, az ileriden iki adam kalınhgmda bir kanal ağzı. arkadaki binlerce apartmanm onbinlerce tuvaletinin ptsliğini de nize akıtıyor. Gömme banyolu. dore fayanslı, hîdroforlu ve belki de saunalı apartmanlarm klozetlerlnden yola çıkarak, seçkin butik ve parfümerilerin altmı do İaşan, mustang'lerin ve cazibeli güzellerin arşmladığı sokakalardan kah üstten kah alttan giderek denize kavuşuyor ka l^alar. Ve Chanel. Chamade, Carvin, Rabane parföm' lü bayanlar, neyse ki kendi pısliklerinde yüzmek üzere klöbün merdivenlerinden salınarak denize iniyorlar. yıp Bata'nm yerleşiK or>* kestralanna dek uzayan çalışma alanmda en kötü seçim Türkijre'dek! orkestra* lardır. «Devlet Sanatçılan»^ nın bile kazancıyla ay sonunu getiremediği düzende, genç sanatçınm hayatını sürdürebilmesi için «honki ponklali şarkılara eşlik etmesi kaçmılmaz olmuştur. Başka bir deylşle, on yıllık öğrenim sonrası alman diploma, sonun baş» langıcıdır. Bü asamada izlenecek yol da feendiliğinden belirlenmiştir; sazmı kapan genç, Batı'ya daha önca yerleşmiş arkadaşlarının çağrısı üzerine, arkasına bile bakmadan, soluk solııga ülkesinl terkedip gider. Ba acıklı serüveni kuşbakışı lzrleyen kişl. dogal olarafe, Grtmm Kardeşler'in öykflsünü anımsıyor. öyle ya, çeşîtli nedenlerden ötürü. yaşama şanslannı yitiren sevimll hikâye kahramanlannm Bremen'e kaçışı 11B orkestra üyelerlmizin Batı'ya sığmmalan arasmdakl benzerlik, sanat ve hayat gerçeğî ayrımma gölge düşerecek denîi örtüşmektedir. Yıllardır raüziğin uluslararası yüce bir dil olup ruhu beslediğinl söyleyenlef, bu kuru tekerlemenin ardm da ne müzlği, ne de müzisyenlerl zerre kadar ciddiya almamışlardır. Ancak sana tı haflfe alan yöneticilerta salt gönye ve iletki yardıraıyla ülkeyi kurtarma çabaları 1980'lerde iyice iflas etmiş, güzell çirkinden ayıramayan blı toplumun dogru ile yanlıs arasmdakt farkı da kavrayamayacagt artık açıkça su üstüne çıkmıştır. Öyle görünüyor ki, orkestra üyelerlmizin ekonomik hayatı güvence altına alınmadığı sürtce, sözkonusu kurumlarda çalışan sanatçılar. yakm bir gelecekte müziğln gerçekten evren sel bir dil oldugunu topluca kanıtlayacaklardır. Çün kü tromborıdan çıkan sesin niteliği yalnızca Tanrı verisi etli dudak ya da eğitime değil. biraz da protelnle bes lenpbilmeye bağlıdır. Dileyelinı. içinde bulunduğumuz yıl kuru övgülerden öte bu vönde alınacak somut önlemlerl de beıaberinde getirsin, yoksa yakm bir gelecekte hep beraber oluştuıacağımız arabesk koro, ses dünyamızın en iyi özeleştîrisini repertuvanndaki bir parçayla yine kendisi yapacak: Tanrıın Beni Baştan Yarat! Bu hafta tanıtmaya başladığım fetosife»; Evlilik ve Mahremtyetlen. Sevmeh. Sevilmek... Aşhın Fizyolonsı başhgını taşıyor. Yazarı, Dr. Cemal Zeki Önal. Ehmdekı nusha dörduncu baskı ve 1949 tanhlı. Kapagı <?cınca ayrı basılmış bir ku^e kağıtla karşılaşıyorsunu/,, fotograflı. Ama daha ılpincı. altalta konulmus iki vecize, şöyle 'Hakıki Mürşit Ihmdır» K. Ataturk... •Evlilik Bir Ilimdir» H. Balzak. Hanı sonunda Sokrates'in *ölümlü* oldugunu bize ıspatlayan mantık tasımlan vardır, buna da öyle bir gozle bakarsak evliliğin bakıkî mürşit oldugu sonucuna varabiliyoruz. Kitabın kuşe oltnayan ıç kapağında iki vecize daha var. Bın «Niçe» imzalr 'Nasıl olsa bir gün seveceksiniz, öyle ise şimdiden sevrnesını öğreninız.* Akla yakın bir öneri. Ikinci vecize ise Ovıdiusdan: 'Ash bir san'attır." Bunu yukandaki hikmetle birleştinnce, ilginç bir noktaya vanyoruz. Demek ki aşk sanat oluyor, evlilik ise bilim. Yerli yabancı mce estetikçi ya da fılozof bilimle sanat ayrımı üzerine kafa vorup dururken, Dr. Önal sorunu iki vecizede çözmüş. Kitabın «tofedım»i epey sürüyor. ama «osfeert Tıbbıyenin yetiştirdiği mümtaz Doktorlarımızdan» Cemal Zeki burada sözü başkalanna bırakmış. AraJarında Befik Halıt ve Fahrettin Kenm gibl ünlüllenn de oldugu bırçok yazarın gazetelerde yayunlanmış tanıtıcı yazılannı ardarda sıralamış. Şöyle övgüler var: 'Hem munderecatı, hem şekli, hem de fiyatı bakımından yera bir eve mukemmel bir çeyiz olur.» Bundan sonra da yazar kitabı dolayısıyla aJdjgı mektuplara değinerek 'kitabımın bir yaprağını bunlarla süslemek» nıyetinde oldugunu söylüyor, gelgelelim. bir değil altı yaprak bu yöntemle süslenmiş durumda. Hanıra okurlardan gelen mektuplar zaman zaman *flört» derecesine yaklaşıyor, örneğin. 'His. ruh, zevklerini ne güzel tahlil etmişsiniz, her erkek bunları biraz bilse.' Ya da, •...hayata ve genç kızlığa sokulduğum yaşımda benliğımi, kabu8İarımı, nisyanlarımı ölçüp ayarlayacak vecizeleri müzih yumuşaklığı ile akışım his ederek benttğimi idrah ettiğime beni ikna ve İkaz etmiş oldunuz...* Cümle yapısı biraz kanşık olmakla birhkte bu genç kızın kitaptan yararlandıgı yeterince açık ve net. Sonra da yazann kendısinin kitabın çeşitli baskılan için yazdıgı önsözler geliyor, tekmili birden. Şimdl onu dinleyelim, 'Bu kitap nedir. rüçln, niye yazılmıştır?' Biraz tuhaf bir üslupla yazar kendi sorusunu kendi cevaplandınyon 'Bu kitap... Evlilik, yuva, hlssl clnsl yakınlıklann zevk ve tahassüslerini çizen. sevmeh, sevilmek, aşk ve fizyoloiistnin esrartnı anlatan bir dost, ideal aşkm sır yapraklarıdır.* Bu son cümlecik, 'ideal aşkm sır yaprafetart», yazann şiirsel üslubunun lyi bir örnegi. Buradan, aşkm «yaprofeh» bir nesne olduğunu ögreniyoruz. Bunun «sır yaprağı* olması ise çok «esrarlı». Tabiat: aşkı üremek diyebilir. insanlar İçin o. daha çok bir his yakmhgı. samimi bir birlik. Evlilik bu ideal birliktir. Yuva, asil dcygular, çoğalmak, seciyesi yultsek bir soy bunlann hepsi bu birliğin ifadesi Bu birlik. (nsanlıgın büyük aşkı. hissi, şuuru. asil mefkuresidir. 'Bu hitao bu mefkureM Tanjtnıadan. kitabın nasıl vazgeçilmez bir «dost» oldugu anlaşılıyor. tçindeki faydalı bilgileri haftava sunmaya devam edeceğim. Aynca, vazann 'tutumlu» üslubuna yazar olmak isteyenlerin dikkatlni çekerim Örneğin, 'Tabiat aşfeı üremek olarak tarumlayabtHr» yerine 'Tabiat: aşkı üremek diyebiltr»6&)d vecizli.'.. «Bw hitap bu weffeure»dekl fiilden tasarruf. Neyse, haftaya sır yapraklannda buluşmak uzere, tıç nok'a. Önce ileri aelenlerden olmak bunu yaşayan, ya da U. Mumru'nun deyimiyie «ileri gidenlerden». Sanatsal kültüre' olgu lar karşısmda «şöşö» edebilen hafif tatlıtuzlu su frenk ve anglosakson kültürüne ulaşmıs olmalı. Toplumsal ve de elbette parasal tabanı dolgun olmalı. Yönetici olmamn bütünleşmis ve dayanış mış kesimlerinin dü?eyl ne ulaşmalı. Böyle olun ça. bir Istanbul Ağustosunda belirleyici imgele rl üzerinde taşıması do ğanm ta kendısi. Biraz yapışkan ter: Herkesle paylaşabildiği, bir kulüp (klüb) üyelik kartı: an cak bazı benzerleriyle paylaşabilmekten haze Desen: Gtirel YONTAM debileceğl. ve de bir koku (parföm): benzerleriyle bile paylaşmaktan nefret etmesi son dere ce olası bir gösterge olarak. Diğer bütünleyici parçaların da bunlann ardmdan gelmesi olağan.. Arabanm markası, daırenin fayansı falan.. O halde artık sizleri rbugünlük) seçkin semt lerimizin güzelliği tarihe karışmış kıyılarmda bir kulüb'e alabiliriz seyirci olarak, aman seyirci kal maya gayret. Kendınizi kaybedip bunalım gider meye filan kalkışmayın. Sonu kötü olabilir. Biz den açıklaması. Manzara nedir?.. Yagız delikanlılar. bl raz geçkınce ve topluca beyler.. Yapısalcılarm ku lakları çınlasın ki bir kı ta adı olmaktan çok öte lerde anlamlar içeren «Avrupa»nm tüm göster gelerine çarpıyor gözler. Evet Avrupanm bilmem neresinden gelme bikini NE D U 5 Ü NUVOR&UNJLJZ EVET 64YIN I N BU İSTEN MABEP O KİMKİME TicaREri. olayı hafektnda Behic AK Geı,engun cmvnle babam y lardıAinem "madem ki b u topUımda sosyaj hzmet yofe. ve •Jİmodığı tun bütttn junlar oluıjon>a. bu bîr "/ dedi ao ftızasebeb. vp hangı o\$un, oldüriA91/nu bu yü sanıkların. 'darn edilmeleri qereb BUYÛKLER