19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhurıyet 8 7 TEMMUZ 1982 Almanyanm ydbdncıldr politikcb! Dr.CihanARIN 1LMANYA'da yabancı işgiicU çalıştırılması olayı oldukça uzun bir geleneğe sahiptir. Ülkenin kendi işgUcü kaynaklarının sanayi üretimi için yeterlı olmadığı dönemlerde hep yabancı işgUcü çalıştırma yöntemlne başvurulmuştur. Yabancı işçiler Alman ekonomisinin gereksinmelerine uygun olarak bazan daha az bazan da daha çok sayıda oimak üzere özellikle son yüzyıl içerisinde çalıştınlmışlardır. Kapitalist Uretim biçiminin gelişmesine paralel olarak yabancı işçi ça sömürgecı lıştırılması olayı geçen yuzyılın sonlarında Rubr bölgesinde çalışan Polonyalılardan, yüz yıl başında görülen İtalyanlardan, faşist dönemde 19371945 arası Fransa'dan, Polonya'dan, Sovyetler Birliği'nden ve öteki Avrupa ülkelerinden zorla getirilip çalıştınlan ve sonra büyük ölçüde katledilen işçilere ve savaş sonrası 1955lerden bu yana geliş'en yabancı çalıştırma olayına dek bir süreklilik göstermektedir. Gerek sezonluk (geçici) jşçi olsun gerek sürekli işçi, zorla çalıştırılan işçi veya «koımk» işçi, yabancıların her dönemde en önemli işlevi Alman emek pıyasası için «işgücü» olmaktan öteye gitmemiştir. Günümüzde de durum farklı değildir. 1910 yılmda Breslau'da yapılan bir iş kongresinde' Prusya Çalışma Dairesi temsilcilerinden biri şunlan söyiüyordu: «Gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışmda büyük hızla artan talebi karşılamak süzkonusu oiduğunda, Alman sanayii için özellikle emek piyasasının canlı olduğu dönemlerde yabancı işçi çalıştırabilme olanağmın değeri büyüktür. Di. ğer yandan sanayi emek piyasasının canlılığını yitirmcye başladığı dönemlerde öncelikle yabancı işçilere yol verme olanağına sahiptir. Böylece yabancı işçiler yerll işçilerin sürekli çalışmasım sağlayan bir emek piyasası düzenleyicisi, bir emniyet süpabı işlevi görmektedir.» (1) Yabancı işçilere ilişkin bu anlayışın geçerliliğini yitirmediği Dregger'in 24 şubat 1982 tarihinde Alman parlamentosunda muhaletet partileri adına yaptıgı konuşmadan da açıkça ortaya çıkmaktadır: «Kim ülkemizin gelecekte de yabancılara açık olmasmı istiyorsa, aynı zamanda buradaki yabancıların kendi ülkelerine dönmesi kurahuı da talep etmelidir; yoksa ileride başka yabancıların gelnıesi mümkün olamaz. (...) Makul ve insancıl bir rotasyon (buradaki işçilerin yeni geleceklerle belli sürelerle değiştoğuş edilmesi) sorunu yeniden düşünülmelidir.» (2) Görüyoruz ki toplumsal koşulların tamamen değişmesine karşın Almanya'da yabancı işçi çalıştırılması olayının temel ilkesi, yani yabancı işgücünün Alman emek piyasası için bir emniyet süpabı olarak işlev görmesi geleneği değişmemiştir. Yabancı işgücü çalıştırma olayının aracı olan yabancılar politikasının da ana geleneksel görevi, uygun toplumsal koşulların ve yasal çerçevenin oluşturulmasıdır. Bu önemli özelliğinden dolayı yabancıiar politücası geçmiştede günümüaâe de sömürgeci yöntemlere yöneliktir. Bu politika sürekli olarak yabancıların toplumsal etkinliği ve politik haklan olmayan bir kitle olarak kalmasına özen göstermiş ve yabancılan ikinci sınıf insan olarak toplumun diğer kesimlerinden izole etmiştir. Yabancılar ikinci sınsf insan olarak toplumun A kesimSerinden izole edümistir Külm buna bir örnektir. Bu tutumun nedeni açıktır: Federal Almanya'nın bir RÖÇ ülkesi durumuna geldiği gerçeğini kabul etmelt politik sonuçlan olan bir olaydır, bu durumda politlkacılar yabancılann kendilerini şu anda bile yeterince rahatsız eden istemleri ile, örneğin «eşit haklar», «politik katılım (seçme ve seçllme lıakkı)», oturma izni yerine «yerleşme hakkı statüsü» ve benzeri istemlerle daha yoğun bir biçimde yüz yüze gelmek zonında kalacaklardır. Bütün bu sevimsiz güçlükler yerine politikacüar «en tenıiz» yol olarak yabancı işçi çalıştırma olayının goleneksel kurallanna bağlı kalmayı yeğlemektedirler. Bu «gerek» politika»nın uygulanabümesi amacı ile sadece yabancılar için yapılan yasa ve yönetmelilder, kendisini «hu Mustafa EKMEKÇİ Yabancılar ekonomik krizin gereklerine uygun olarak «Alman halkının benliği için bir tehlike» olarak gösteriliyor. Fotoğrafta Yabancı İşçiler Dayanışma ve Yardımlaşma Merkezinin düzenlediği fotoğraf sergisi ve ziyaretçiler.. kuk devleti» olarak niteleyen Federal Almanya'nın en önemli yasal temeli ile, yani Anayasası ile açık çelişkiler içindedir. Yabancılar politikası bu çelişkilerin giderek daha yaygın bir biçimde su yüzüne çıkması oranında daha bir «ııstalıkla» sahnelenmek zorundadır, başarılı politikacı olabilmenin gerektirdiği önemli «yetenek»lerden biri de kamuoyunu bu çelişkilerin kaçınılmazlığına ve toplum için «olumlu»luğuna inandırmaktır. Yabancılann zaten oldukça kısıtlı olan haklarmın emek piyasasmdan kaynaklanan nedenlerle daha da kısıtlanması gerektiğinde ilk yapılması gereken iş, kamuoyunu bu kısıtlamaların mümkün olan en az direniş ile yürürlüğe konulabileceği bir ortam için «olgun» hale getir mektir. Bu politik planın bir cuğu olarak önceden gelmiş olaa ve 18 yaşım dolduran kişilerin kendi ülkelerinden evlenmeieri güç koşullara bağlanmıştır. Aile şüphesiz ki Batılı Hıristiyan toplumların en önemli ye ktıtsal kurumudur. Federal Almanya'daki iktidar partileri SPD (Sosyal Demokrat Parti) ve FDP (Hıristiyan Demokratlar) ile muhalefeti oluşturan «Hıristiyan • Demokrat» partilerin, ahnan son önlemlerle İLİNDİĞÎ Kibi yabancılara ilişkin yönetme yabancılar politikasını, yabancı liklerde 20.11.1981 tari lann önemli temel haklarınhinden bu yana yapılan dan birini oluşturan aile bütünlüğü hakkmı acımasızca kıdeğiş!klik!erle yabancılarm ken sıtlamak pahagına sertleştirdi ülkelerinde bulunan eş ve mek konusunda diğer hiçbir çocuklarını getirmeleri oldukkonuda görülmemiş bir biçimça güçleştirilmiş, egitim ve öğrenim amacı ile Federal Al . de «görüş birliği» sağlamış olmaları nedensiz değildir: Yamar.ya'ya gelen yabancıların eş bancı çalıştırma olayının tarive çocuklarını birlikte getirhinde ilk kez 1973 yılından bu meleri yasaklanmış ve işçi çoparçası da hiç şüphesiz yabancüarı hiçbir somut yam olmayan fakat kulaSa hoş gelen, örneğin «daha iyi toplumsal uyuşum», «bütünlcşme» (Integration) gibi açıklamalarla avutmaya çalışmaktır. yana yürürlükte olan yabancı çalıştırma yasağına rağmen bir ekonomik kriz döneminde yabancı sayısı azalmamıştır. Bu geleneklere aykırı bir durumdur. İzlenim odur ki, önceden hesapianmayan bu gelişmenin her ne pahasına olursa olsun durdurulmasını parlamento par tileri «tariiısel bir görev» olarak görmektedirler. Yabancılara daha 1964 yılında o dönemdeki ekonomik can lılık ve büyümenin gereklerine uygun olarak kamuoyunda açıkça övgüler yağdırılmasına ve bir milyonuncu yabancı işçinin Federal Almanya'ya (3) ayak basması olayınm tören ve armağaıüarla kutlanmasına kar şm bugün yabancılar ekonomik krizin gereklerine uygun olarak «Alman halkının benliği için bir tehlike» (4) olarak gosterilmektedirler. Bunun anlamı, o dönemde de bu dönemde de yabancılar politikasının çizgisinin iş pazan gereksinmelerıne göre belirlendigidir. YARIN: Hedef yabancı nüfusun üretimde yer almayan kesimidir... (1) 1910 yıhnda Breslau'da yapüan Vl.'ncı Aiman İşverme Kongresi tutanağından abntı. Bk. Spaicb, H.: Fremde in Deutsclıland (Al manya'da Yabancılar), VVeinheim, Basel 1981. S. 143. (2) Bk. Das Parlament (Parlamento), haftalık politik dergi, 6.3.19S2, S. 2. (3) Bk. Der Spiesel, haftalık dergi, No. 50/1981, S. 2Î. (4) Berlin Içişleri Senatörü Heinrich Lummer'in 26.5.» 1S81 tarihinde, o tarihte Berlin parlamentosu başkanı olarak yaptığı basın toplantısında yabancılar üzerine kullandığı ii'ade. Bk. Der Tagesspiegel, Berlin'de çıkan bir günlük gazete, 27.5.1981. Su Dil Tartısmalan... • Sovyetler'in bir basın ataşesi var Ankara'da, adı Aleksi. Geçenlerde birkaç arkadaşın yanında anlattı, şöyle: Ben 1971 yüında Tiirkiye'ye geldim. Görevim Türk yszarlarının yazilarını okuraak, Rusca'ya çevirerek, Büyiikelçiye vermekti. En çok sıkınü çektiğim bay Ekmekçi'nin «Ankara Noüarı»yca. Yazılaıdan hiçbir şey anlamıyordum. Bir gün, yazıyı çevirdim, Büyükelçi Grubyakov'a verdim. Büyükelçi sordu: Peki Aleksi, yazısında bay Ekmekçi ne demek istiyor? Bilemiyorum efendiml Dinleyenler, «Ankara Notları»nın dışarıdan gelen bu eleştirisine giüüyorlardı. Aleksi, tombalak, tam bır Rus. Eleştirisini tatlıya bağladı: Yarın dergisimn nisan sayısında bay Ekmekçi'nin çocukluk anılarını okuduktan sonra, yazilarıru anlamaya başladım... Finlandiya'lılar, Leningrad'ı komşu evi sayarlar. L«ningrad Finli turistlerle dolar, taşar. Haita dimeııcelerini Leningrad'da geçirmeyen Finli, İsveç'li yok gibidir. Bunlara «Votka turısti» de deıler. Haftalıklannı Lenıngrad'a bırakıp dönerler... Bülent Ecevit, Başbakanlığı dönemınde Sovyetler'e çağırümıştı. Ijeningrad gezisi sırasında, Türk BaşDakanı, Leningrad'rn en büyük oteli Asloris Oteli'nde ağırlanır. Ecevit, odasına çıkmak için asahsöre yönelir. Asansöre giren ve asansörü kaplayan tombalak bir Finli, Kcevit'e: Im votka turist (Ben votka turistiyim) der. Ecevit karşılık verir. Me, tea tourist! (Ben çay turistiyim.) Laf lafı açıyor ya, ben de urkadaslara, «Ankara NotUn»nda çıkan bir fıkrayı anlattım, şöyle: Çarlık dönemi Rusyası, Kars üolaylarından bir Türk savaşlarda Ruslara tutsak olur. On yıldan çok kalır, sürgünde. Sonra köyüne çıkar ge.ür. Köylüler çevresini alır: Eeeee, anlat bakalım Rusçayı iyi öğrendin mi? Tann bilir bülbül gibi konusuyorsundur Öğrendim! der köylü, biüyoruz elbeU laf lafı, laf tabakayı açar; biri: Canım, der, konuş bakalım şu Rusçadan biraz da, dinleyeliml Adam tıık mık etmek ister ama, gidecek yer yok. Şöyle der: Vallahi, onlar suya «Vodka», ekmeğe «Hileb» diyorlar. Tam itin adını koyuyorlardı ben gelaim! Anadolu'da köylüler, «nulus cüzdanı»na, «Kafakoçanı» derler. Aleksi. Rusçada da «Koçan» denir, dedi ekledi: Demek biz sizden almışız! Aman Aleksi, bir de bunu çıkarma: Türkiye'ue bazıları Türkçe sözcüklerın türetilmesinin Rus oyunu olduğunu yazıp söylüyor, bir de Rusca'ya geçen sözcüklere girmeyeliml Bizim öztürkçe sözcükleri Türkçe bilen Ruslar da kolay anlayamazlar. Aleksi anlattı: Bir gün, bir sanatçılar topluluğu gelmişti. Akün Sinemasındaydı gösteri. Biri konuşma yapıyordu. Şöyle dedi: Türkiye ile Sovyetler Birliği arasmda sanat konusunda büyük çelişki vardır... O sırada bir alkış koptu, gösteride bulunan Büyükelçi sordu: Niye alkışlıyorlar? Ne oluyor? Bir şey yok! dediler, olayı kapadılar. Konuşmacı «Uişki» dıyeceğine «çelişki» demisti! TDK'nın onsekizinci Genel Kurulu, 12 temmuzda başlıyor. • «Ankara Notları» o toplantıda bulunamayacak. TDK'nın yaşaması, Atatürk'ün kalıtınm sürdürulmesi için yapılan savaşım başarıya ulaştı denebilir. Son olarak Danışma Meclisi Başkanlığı'na veriıen, 80 tenzalı «Akademi» kurulmasına ilışkin yasa önerisi, başarısızüğa ugradı. Adalet Komisyonundan döndü. Gerici çevrelerin, yazarların TDK'na karşı tutumlan, yazılan yüzgeri oldu. Danışma Meclisi'nin asıl görevi Anayasayı, seçim ve sıyasal partiler yasa tasarılarını hazırlamakken, gözler dil konularına çevrilmek istendi... Sonradan gözlerini açanlardan bazıları, «DU Akademisi» için verdikleri inızalan geri aldüar. Kıyun yavaşlamıştı. 18'nci Dil KurultayıTıa doğru saldırüar yoğunlaşacak biJiyorum; ama, boş.. Ne saldırılar yapıldı? Tahsln Yücel, «Dil Devriml ve Sımuçian» adlı yapıtında bunu ne güzel sergiler: «....Bizim ulusçu postuna oürüıunüş devrımciierlmiz de «yeryüziinde bütün Türklerin konuştuğu ve anlatüğı bir dilî yıkıp, yerine ne idüğii belirsiz kimselerln uydurdukları sun'î dili koymağa» kalkuıakla nenı «Türk ıniiietini otuz milyundan ibaretmiş gibi göstermek isteyenlerin ve bdyle olmasmı temenni ,eden bedbantiarın» arasına katıimakta, bem de «Türk mllletinin tarilıini eüi yıl önceden başlatmak, gayreti içlnde buiunanların milii tarihimize vurmak istedikleri bir «tekme>.yi desteklenıekte, ne pahasına olursa olsun, dünkü büyük Türklükten uzaklaşmak istemektedirler» ı.Dr. Necmeddin Hacıeminoğlu) «Kusyadaki soydaşlarıınızın Tiirrkçesi üzerinde yapılan ışlenıler de tıpatıp bunlardır.» Biz de farkuıda olarak oınıayarak Sovyetierin bu bareketine katüıyoruz. Uilimizin öbür Türk şiveleriyle bağlaruu kopararak kendımizi dünva Türklerinden syırıyoruz» (A. Kabaklı). Bunu da mı bilmiyorlar?. Biımeden mi yapıyor bunu bizimkiler? «Biz Türkiye Türkleri ile diğer Türkler aynı ırkın eviatları, a>nı tarihîn çocukları, aynı düşiince ve ülküaün iasanlarıyız.» ,'Dr. N. Hacıeminoglu) Bunu da mı hilmiyorlar? Bulunımuiğma, olanak bulunm;.dığına göre bu «bizim yerli kiiiliar» (M. Eröz), «Beşınci Kol Salikleri» (E. Bayraktaroğlu), «Solcu Mendeburlar. (K Kaflı), Vıkıcı davraıuşlarında yüzde yüz bilinçlidirler. Bu nedenle, özlestrrrcilik eğilimi bir kimsenin solculuk düzeyıni kestirmek için şaşmaz bir ölçü olarak kulianılabilir. £vet değerli vurtuşlar, «Türkiye'de solcuları tefrik etmek için •>asit b.r usül vardır: Uir insanın ne derece solcu olduğunu anlamak için yazdığı ve konuştuğu kelimelere (îikknt edeceksiniz. tlğer hiç anlamayacağınız kadar uydunıiH. kelimeln!" kımuşuyorsa, ona tereddütsüz komüııiNi dıv ı.ıürs'iı'at. K'îiiücleri sizc yakla^tıkça, onun, o kadar solrul':Uian , ayrıldığını talımin edebiîlrsiniz» ( ı>k>n t.'rftr), Çüııkü bir k»*ı daha, hem de altını iyice çı/tri'k betirt<>l!m, <g<*nçliği, geçmişin kültür hazinesinlcı. koparnıak ve. yeni cereyanlara karşı müdataasız bı'»knıak. sürıklî devrimin. kültür ihtilâüııhı ana hederidir.» (Nazlı Ilıcak). @Yönetmelik!ercSe yapıian değişikükler D EMOKRASİ ve özgürlüğün, vazgeçilmez temeli mutlak bir düşünce özgürlüğüdüt. Demokratik rejimlerde, «Devlet gibi düşünmeme özgürlüğü» vardır. Açıkça suç işlemeye kışkırtmadıkca, başkalarının şeref ve haysıyetine dokLmmadıkça, her türl'ü düşüncenin, ideölpjinini. ve diinya görüşünün' yayıl' ması, savunulması ve propa. gandası serbesttlr. Hatta, dünkü yazıda da kısaca belirtildiği gibi, bu görüşlerin demokrasinin oyun kurallanna uymak, yani şiddet yoluna başvurmamak koşuluyla örgütlenip iktidara gelebllmeSine de engel yoktur. ^ Özgjîrlük Doc.Dr. BüSentTANÖR Düşünce özgürlüğünün kendi maddesînde sınırlanması istenmektedir. Bu yol, istenen amacın ne olduğunu göstermesi bakımmdan hem daha «açık ve samimi»dir, hem de birincisi gibi «fAnayasal özgürlükler sistemi»ni bir arap saçına döndürmek tehlikesinî pek taşımadığından, hukuk teknîğî bakımmdan daha «futarlı»dır. Kurucu Meclis'in, ilk ağızda da Anayasa Komisyonu ile Danışma Meclisi üyelerinin çok önemli bir tarihi sınavla karşı karşıya gelecekleri açıktır. # «Konuk işçilerden» «iş göçmeıı!eri»ne AVAŞ sonrasında Federal Almanya'da çeyrek yüzyüı aşan bir süreden buyana yabancı işçi çalıştırılıyor olması, «konuk işçi» teriminin yerini gerçeklere uygun olarak giderek «iş göçmenleri» teriminin alması, şu anda yaklaşık Uçte biri Türkiyeli olmak üzere sayılan 4,7 milyonu bulan yabancılarm toplumun artık ayrılmaz bir kesimi haline gelmeleri ve Federal Almanya'nm pratikte bir göç ülkesi durumuna gelmiş olması gerçeiclerıne karşın resmi göruş yıllardır burada yaşayan milyonlarca yabancı için dahi hâlâ Federal Almanya'nın göç. ülkesi olmadığı görüşüdür va herkesçe bilinen bu «sır»n kamuoyunda açıkça söyleyen politikacüar bu konuda dernal izole edilmektedirler. Federal Alman bükümetinin eski yabancılar sorumlusu. Heinz S Türkiye'de ise yasaların ötedenDeri cfikir suclarısna yer verdiği billnir. Bunloru, filim sansürü ve kitap toplat maları gibi antidemokratik hü küm ve uygulamaları da katmak gsrekir. 1961 Anayasası döneminde bu hükümler Anayasa Mahkemesi tarafından Anoyosaya aykırı görülmemiş, bir anlamda «aklan. mış»lardı. Ama yine de. özellikle «fikir suçlarmın Anayasaya uygunluğu ya da aykırılığı» tartışması kapanmış değildl. Bugünse, yeni Anayasanın hazırlanmokta olduğu şu günlerde, düşünce ve hatta bilim özgürlüklerinin açıkça ve Anayasada sınırlanmasını isteyen bir eğilim yeniden güc kazanmış bulunmaktadır. Üstelik bu eğilim, oldukça değişik kesimlerden gelmektedir. Hukuku Kürsüsü nce mü önerisi haline gptirilmiştir. Söz konusu raporda yer alan «Genel Hüküm Tartışması ve Öneri» başlıklı bölüm bununla ilgilidir (4). Basında da aynı yönde görüşlere sık sık rastlanmaktadır. Bu görüşleri savunanlar arasında Hukuk profesörleri. Anayasa Mahkemesi eski üye leri ve bugünkü Danışma Meclisi üyeleri de yer almaktadır (5). cok, bu «seçimsin anlamı ilgilendirmeıidir. Tabii, eğer sonuçta böyle bir tablo ortaya çıkacaksa... Formüllerin dili ÖRÜLÜYOR ki. yüksek yargıclardan baş layıp, varlık nedeni «düşünce ve bilim üretmek» olcn kurumlara kadar uzanan genişçe bir çercevede, demokrasi ve özgürlüğün temeli olan bir alanda açıkça antiliberal eğilımler su üstüne cıkmıştır. Bu kurumlarda bazılarının, bundan topu topu yirmi yıl kadar önce, düşünce ve bilim özgürlükleri bakımmdan en cağ G şı karşıya gelecekleri açıktır. Soru şudur: Türklye, Ana yasasıyla «fikir suçlarısnı en üst düzeyde resmileştiren bir ülke, daha doğrusu ilk ve tek ülke mi olacaktır? Biz, bütün kalbimizle bu soruya «Hayır, olmayacaktır» cevabının verileceğine inanmak istiyoruz. Hatta böyle bir sorunun Danışma Medisi'nin gündemine hic gelmemesini diliyoruz. Bazı örnekler TEDENBERİ cfikir suçlarınnın yerindeliliğine inanan ve bun lann Anayasaya aykırı düşmedikleri görüşünü savunan Anayasa Komısyonunun Sayın Başkanı (1) son olarok Galatasaray Lisesi'nde vermiş olduğu bir konferansta, bu konuda yeni Anayasaya gerekli açıklığm kazandırılacağını söylemiştir. Yasaklama formülleri Sonuc UGÜN, yeni Anayasanın getireceği hükümet sistemi konusundaki tartışmalar durulmuştur. Yanılmıyorsak, kamuoyunda beliren hökim eğilim ile resmî çevrelerin t h AN İSTANBUL VS. ASLÎYE HUKUK HAKİ1V1LİĞ1NDEN Sayı: 168/82 Davacı Handan Ercan taralından davalı Şemsettin Ercan aleyhine açılmış bulunan Velayet nakkındaki davada: Yapılan araştırmalara rağmen adresi tespit edile meyen davalı Şemsettin Ercan adına ilanen teblıgat icrasına karar verilmiş bulunduğundan davalının duruşmanın bırakıldığı 16.7.1982 gUnu saat 11.45'de mahkememiz duruşma salonunda hazır bulunması veya kendısini bir vekil ile temsil ettlrmesi davetiye yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. (Basın: 7312) AVÜKAT CEVAT ERCİŞLİ Beyoğlu Tepebaşı Meşrutiyet Caddesi No: 123 Ece Han Kat l'dekı yeni bürosuna taşınmış olduğunu duyurur. Tel: 44 09 88 İKİR suçlarının anayasallaştırılması ne yoldan yapılacaktır? Bu konuda şimdilik en revaçta görünen formül şudur: Anayasada hak ve öz , gürlüklerin ne gibi nedenler™ le sıriırlanacağı ilgili maddele rinde gösterilmeli, fakat sınırlanmamış özgürlüklerin de başıbjş kalmasını önlemek^ için, Anayasaya bir «genel Anayasa Komisyonunun hüküm» (daha doğrusu, «geSayın Başkan Vekili de. esnel sınırlama hükmü») konki yayınlarını • ölçü alırsak, malıdır. Bu öneri en ayrıntıiı «fikir suçları* konusunda bir şekilde İstanbul Hukuk farklı bir tutumda değildir (2) Fakültesinin yukarda sözü ge Hatta, yakın ?.amanlarda Yançen Komisyon ve Kurullarınkı Dergisine verdiği bir de ca hazırlanan ve üyelerinin mecte, bu görüşl6rmden gerj oyb'rliğiyle benimsenen «Rg^ daş öıçüleri getiren bir Anayasanın hazırlanışmda oynadönmediğini de ortaya koypor»iarında savunulmuştuf. dıkları aktif ve olumlu rol hamuştur. Akla gelebilecek ikinci for tırlanacak oiuısa, o zamanAnayasa konusunda görüş mül ise, düşünce özgürlüğü dan bugüne meydana gelen bildiren bazı önemli kurumlar nün kendi maddesînde sınırdeğişmşnin yönü ve ciddiliği da da bu eğillme acıkça tolanmasını istemektır. Bu yol. daho iyî anlaş'lır. Bu bakımnık oluyoruz. Yargıtay. Türk ıstenen amacın ne olduğunu dan, yuKarki örneklerin de orCeza Kanunundaki «fikir suç göstermesi bakımmdan hem taya koyduğu tabloya bakalarona bir anayasaI dayanak daha «oçık ve samimi»dır, rak çıkarılması gereken soyaratmak ihtiyacına işaret ethem de birincisi gibi «anayanuç, düşünce ve bilim özgürmiştir |3). «İstanbul Üniver sal özgürlükler sistemisnı bir lükieri alanmda kuşkulu bir sitesl Hukuk Fakültesince Ku arap saçına döndürme tehli duruma gırilmekte olduğunun rulon Komisyon'un Anayasa: kesini pek taşımadığından. saptanmcsıdır. Bu herhalde ya ilişkin Görüş ve Önerilerl hukuk.tekniği bakımmdan dabir «vehim» değildir. Yakın Hakkındaki Rapomındo ve ha «tutarlı»dır. Nıtekim. Terufukta «eıdişe bulutları» bebu Raporun konumuzla ilgill cüman Gazetesinden Yavuz lirmiştir. önerilerini benimseyen «Fakül Donat'ın aktardığına göre, Bu durumoa genel oiarak te Kurulu» raporunda, dü Donışma Meclisi Anayasa Ko Kurucu Mec'is'in, ilk ağızdo şünce ve bilim özgürlükleri misyonunda böyle oir eğilim Anayasa Komisyonu ile Danin sınırlanması amacını gü de belirmiştir nışma Mecüsi üyelerinin cok den bir formül, Anayasa hük . Bizi, secilecek formülden önemli bir tarihi sınavla kar Ö F B Demokratik rejimlerde Devlet gibi düşünmeme özgürlüğu vardır,, gorüşleri arasında bu konuda bir ortak payda belirmiştir. Yeni Anayasa büyük bir olasılıkla, tarihten gelen deneylerin de doğrultusunda, parlamenter hükümet sıstemıne dayanacak, bir «başkanlık» ya da «yarı başkanlık» sistemi benimsenmeyecektir. Yürütmenin biraz doha güçlendirümesl, Cumhurbaşkanına belli ve sınirlı konularda, parlamenter sistemin işlerliğirsi ve temel mantığını bozmayacak yetkiler tanınması ise bir sistem değişikliği onlamına zaten gelmez. Buna karşılık, özgürlüklerin onayasal düzeninin ne oloco ğı konusunda, «liste» sorunu bir yana, henüz bir berraklık yoktur. Hatta bazı konularrla. özgürlükçü demokrasi hesabına kuşkular yaraton eğilim ler varaır. Bu düğümlü noktalardan birkaçınabu yazı dizisinde değinilmışlir. Elbette, özgürlüklerın «özü»yie ilgili temel sorunlar bunlardan ıba ret değildir. Örneğin, Türklye gibi siyasal hayatının yandan fazlasını olağanüstü hal rejimlerinde geçiren bir ülke de, özgürlüklerin «olağanüstü haileo>de ne şekilde düzenieneceği sorunu da büyük bir önem taşır. Ancak. bu ve ben zeri konuları bir gazete yazı dizisinin sınırlı boyutları içinde tüketmek olanağı yoktur. Fakat şurası muhakkaktır ki, «özgürlüMer alanı» yeni Anayasa yapıcılorının asıl «sınav alanı» olacaktır. Çünkü demokrasi mutlako bellı bir hükümet sistemini gerektirmez ama, hak ve özgürlükler dünyasında mutlaka bir «asgorîsnin tutturulmosını zorunlu kılar. Anayasa Komis yonunun tasarısını bu açıdan merak ve ilgiyle beklemekteyiz. (1) O. ALDIKACTI, Anayasa Hukukumuzun Geüşmesl ve 1961 Anayasası, 3. baskı, İÜHF yay., İstonbul 1978. s. 161162. 169 170 (2) F. GÖLCÜKLÜ, Haberleşme Hukuku, AÜSBF yay., Ankara 1970, s. 3038. (3) Cumhuriyet, 10 Mayıs 1982 Yankı, 1218 Nisan 1982. s. 5. (4) Komis'yon Raporu, s. 27 • Kurul Raporu, s. 1314. (5) S DÖNMEZER, Milliyet . Anayasa Eki 2. s. 67, • İ. GİRİTÜ, Tercüman, 8 Mayıs 198? (Acık Oturum) H ZARBUN «Yeni Anayasa Hakkında Görüşler. (îMMIiyef 1 Mayıs 1982. BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle