27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumfiuriyet 2 alide fidip'in bir dadısı varmış. birisl olmayacak bir iş yapar, sakarca, ayıptır söylemesi, hayvanca davrınır da, kadının tepesini attınrsa, tepki olarak bir tek söz çücarmış ağzından: ÎNSAN! İnsan, yani, eti kemiğiyle, açlıgı susuzluğuyla, «ben yaşayayım da sen ne olursan ol umurumda değil tutunıuyla. yakında dünya yüzünde sayıları yedi milyan bulacak olan. iki ayak üstünde yürüyen yaratık. Doğanın bir tansığı (mucizesi) ya ni. Omuzları üstünde taşıdığı. adına kafa denen o yuvarlacık var ya, işte, onun için de varsa var, ötesi «laf ve güzaf!» O yuvarlacık içinde ne var? Akıl. Işlenirse. yola yordama konulursa, eğitilip yon tulursa, dunyaya esenük, düzen, rnutlului getirebilecek bir töz fcevher). Ama. bugüne değin hangi ülkede bu töz gereğince ve yeterince değerlendirilmiştir.? Hiç birinde. Bir kez, düşünelim, tek başına, çevresinden soyutlanmış bir insan olabilir mi? Olamaz. Mant'ın dediği gibi «insaoın özü, tek tek her bireyde var olan bir soyutla ma değildir. Gerçekte, insanın özü, toplum sal üişkilerin toplamıdır.Aslmda insan, bir ilişki yumağıdır, baş ka insanlarla olan ilişkilerinde yontula tör pülene, yola yordama gele gele oluşan bir varlık. însan, dağda bayırda, otlakta çayırda defil, bir toplulukta yetişir, o topluluğun gelenek göreneği içinde yoğrula yoğrula. Ama, topluluktan topluluğa nice nıce aynmlar var. Bir topluluk düşünün ki, orada akıl değil, boşinanlar ağır basmaktadır. Böylesi bir ortamda yetişen insanla. akbn mantığın ağır bastığı bir ortaraın ürdnü insan arasında daglar kadar fark olmaz mı? Bir halk sözü vardır: «İnsan yedisinde neyse, yetmişinde de odur.» Nerdeyse Atasözü niteliğinde. Bugüne dek, yalanlanmamış bir geroegi dile getiriyor. onu biliyorum. Bir Batılı düşünur demiş ki, «suçu top lum hazırlar, suçlu işler.» Buna karşılık olarak diyebiliriz ki, iyiliği güzelliği toplum hazırlar, iyiliği güzelliği birey uygu OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 6 TEMMUZ 1982 HI İNSAN «tnsan» deniien varlık toplumun ürünüdür. Toplum uyçar bîr toplumsa birey de uygardır. Kendi ülkesinde uygar olanlar sömürgclerde canavar kesilebiliyorsa bu apayn bir politika sorunudur Vedat GÜNYOL lar. Ne ekersen onu biçersin demeye gelmiyor mu bütun bunlar?. Halide Edipin dadısının İNSANI ile dolu bugün dünyamız. Bütün dünyada, özellikle az gelişmiş ülkelerde nüfus patlaması sonunda, altı yedi milyar olacağız. şu herkesin gelip geçeceği «bir varmış bir yokmuş»luğuyla! Şimdi, Doğusu Batısı, iki ayn dünya görüşü ile birbirinden kopuk, kopukluğu içinde çaresiz, tedirgin bir dünya yuvarlağmda yaşıyoruz altı yedi milyar insan kalabahğında. Kısıtlı bir yaşam yazgısında, zengini yoksuluyla, topumuz nerden gelip nereye gider olduğumuzu bilmeden, bilemeden sürdürüyoruz yaşamımızı, orman yasası doğrultusunda. birbirimizin gözünü çıkararak. Aduıa uygarlık dediğimiz, o incelmişlik o insan severlik, o hak tanırlık, bunca yon tulmamış, yontulma olanağı bulamayan, bulamamış insan kalabalığı içinde güme gidiyor. îşe, İstanbul'un şu yirmi otuz yıldan beri geçirmekte olduğu yozlaşma ile başlamak istemiyorum. Anadolu'nun, çok haklı olarak İstanbul'a yaptığı akm sonucu, korkunç bir ilkellikle karşı karşıyayız. Demokrasi anlayışının sakatlığında, çıkarcdığmda vanlan sonuç, Almanya'da yersiz olarak Türk düşmanlığı diye nitelenen bir olguyla noktalanıyor. Oysa, burada bir duşmanhktan çok, iki ayn uygarhgın çatışması söz konusudur. Bizim Almanya'da ki yurttaşlarımız, elbette ki, canımız ciğerimizdir. Ama, bu yurttaşlar, toplumumuzun süzme insarıları mıdırlar? Belçika'da tanığı oldum. Yurttaşlanmız, köylerindeki yaşamlarını orada sürdürmek eğiliminde, isteminde ve de diretimindedirler. Biz Istanbullular, köylerinden kopup gelmiş, apartman kapıcıhğına kapağı atmış, o çoluğu çocuğuyla yaşam kavgasına atılmış kimseleri şöyle bağnmıza basıp, soframıza çağırdığımız oluyor mu ki, uyn dilier konuşan toplum insanlarından bu vakmlığı bekliyelim. Hangi Almanı suçlayabilirsiniz ki, yurduna gelmiş, ama dilini öğrenmez, yediğini içtiğini beğenmez, tiyatrosuna git mez, kültürüne yüz vermez insanlan sevsin. •*• Neyse biz gelelim yine INSAN'a. Dünyanın dört bucağında insan, yine Halide Edip'in dadısının insanı. Birbirinin gözünü çıkarmaya bakan insan. Işte, size Iran Irak Savaşı, işte size tsrail Ürdün savaşı. Ne acınası. ne iğrenilesi savaşlar bunlar. Nedir bu savaşlann anlamı? İnsanın içindeki, doğadan gelme. ama bir törlü önleyemediği yıkıcılık içgüdüsü Kemal Demirel, İnsan ve Dünyası adh kitabında şöy le diyor (s. 37): «Eğer ülkelet birbirleriyle savaşıyorlarsa. o ülkelerde savaş gerçekte aile içinde de sürdügü içindir. Toplumlan oluşturan aileler uyum içinde sevgi ve say ğıyı pay ederek yaşıyorlarsa. hiç bir ülke için düşmanlık besleyemezler.» îşte, her şey burada düğumleniyorr insan, toplumunun ürünüdür. Toplum uygar bir toplumsa, birey de uygardır. Ama, diye ceksiniz. kendi ülkesinde uygar. insaııa say gılı olan kişiler, sömürgelerde canavar kesilebiliyorlar. Bu, bir politikh, bir propaganda sorunudur. Tarüşılmak gereken bir sorun. Ama şu da var ki. sömürgelere gi den gönüllü Ingilizler öraeğin, kendi yurt larında üstün bir uygarlık düzeyine varmış kişiler mı? Değil, ne yazık ki. İngiltere başta, Fransasıyla, Amerikasıyla, bütün Avrupa'nın insanlan İNSAN olmak için daha çok fırın ekmek yemelen gerek. Onun için, Almanya'da Türk insanlarımı/a karşı gösterilmesi gereken hoşgörüyü uzun sü re beklememeliyiz. onlarm hakkını da yemeden. ••• Uygarlık, insanın bölünmez bir parçası olduğu Doğaya kendini adım adım kabul ettırmesıyle oluşmuş, bir üstün yaşam düzeyidir. «İngiliz maddeciliğinin ve ttim modern deneysel bilimin kurucusu» Francis Bacon (1561 1628) şöyle dıyor: • İnsan, Doğa'nm yardımcısı ve yorumlayıcısıdır. insan ancak Doga'nm uzerinde çalışarak ve Doğa'yı gözlemleyerek onun duzenini kav radığı ölçüde eylemde bulunjbilir ve olup biteni anlayabilir. Bunun dışında ne bilgisi ,ne de gücü vardır.. (Celal Üster Çevirisi). Buna gore. insan, Doğa'yı anlayıp kavradığı, ona sahip çıkıp yaklaştığı, sonunda da onu avucunun içine alabildiği oranda kişiliğini bulur. yani belirli bir uygarlık düzeyine ulaşabilir. Demek, uygarlık Doğa'ya egemen olmaktır bir ölçüde ve bir anlamda Uygar toplum, nasıl olumlu bilimle ve onun ürü nü teknikle Doğa'ya egemen olansa uygar insan da, kendi doğasına egemen olabilen kimsedir. yani içgüdülerine, hani şu havvanlarla ortaklaşa sahip olduğurnuz duyulara, itilere egemen olan insan. Böylesi insanı nerede bulabiliriz bugün, hele icgüdülerinin tutsağı sayılan mil yarları aşan insan sürüleri içinde? Bugün, bu anlamda uygar insan, dünyanın dört bir köşesinde. sayı bakımmdan. taş çatlasa bir mılyonu bulmaz. Bu açıdan dünyaya bakars.ak, at geliş miş çok gelişmiş ya da oldukça gelişmiş toplum insanlarıyla karşılaşınz. Aradaki bu ayrımdır önemli olan toplumsal ilişkilerde. Almanya'daki o güzelim yurttaşianmızla Almanlarm anlaşmazlığmda bu noktayı, her iki yanda, gözden u?ak tutmamalıyız derim. Siz ne Cumhuriyet 3ahibi:CumhuriyetMatbaacılıkveGazetecilikT.A.Ş. ^ „ NADİR NADİ a<Jma Gen«l Yaym Müdürü: MüesseseMüdürü: Yazı l}l«ri Müdürü: . HASAN CEMAL . EMİNE UŞAKLICİL OKAY GÖNENSİN »M«nv»Yay«n .Cumhuriy»! Malb«acılıkv« GazelecillkT.A.Ş. Posta Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 H«t) BÜKOLAK. • ANKARA: Konur Sokak no. 24 '* Yenlşehlr Tel 17 5825175866 Idare 133335 • İZMİR: Hallt Ziya Bulvarı No: 65/3 Tel: 2547 09131230 • ADANA: AUtürk Caddasi, Türk Hava Kurumu Işhanı Kat 2 'S Tel:145501973' 6 Tetnmuz 198Î H*SAK 3.13 GÖNEŞ 5.33 ÖĞLE 13.18 İKİNDİ 17.19 AKŞAM 20.44 YATSI 22.43 (Cumhuriyet laseTBİErej DEVLET BANKASI HİSSELERI Ankaro 5 Devlet Bankası hisse senetlerınden memurlardan ısteyenlerın bunlorı ibraz edlp hazine namına bankadan parayı ne surette alacakları hakkında Maliyece bir tallmatname hazırlanıyor. (5QV10nCE) 6 TEMMUZ 1932 Tahmatnameye gore me murken tekaüt olanlar ve kucük maaşlı memurlardan ısteyenler hlsse senet lerıni hazıneye satobılecek lerdir. Bu talimatname bir kac güne kadar hazırlanmış olacaktır. H S (okursardan... e/ctpta/mct BurnanİARFAD ÎSTANBUL ANKARA TELEFONU Ankara 5 Istanbul Ankara telefonu 3 yaşına glrmıştir. Hat 1929 temmuzundan 1930 temmuzuna kadar 67.077 konuşma. 1931 te.Timuzuna kadar bir senede 93.341 konuşma ve bu sene 102.201 ko nuşma emln etmiştir. TARİS Güclendirme Kredisini neden kesti? ruklüyor gerekcesı fle ortadan kaldırılmıştır. 90.000 üretici aileslnl etkıleyen uygulamo sakıncolıdır. Güçlendirme kreaısinin verilmeyeceğinl öğrenen kişiler şimdiden üreticinin ürününün belirli kesimine göz dik mişlerdir. örneğrn bir kllo ST.1 pamuk karşılığı bir kilo yakıt verilmektedir. 100 llra karşılığı iki kilo ST.1 pamuk borclonı)maktadır. Bu söylentilerin tum koy kahvelerinde konuşulmaya başlamış olması üreticileri daha da kaygıiandırmaktadır. Kendi kendimizl doyuran sekız ülkeden biri olma sevincı. akaryakıt ile uretılen ürunıin eşit olduğu büincı icersinde üretilecek ürün karşılığı ve geç mışte uretılen mal miktarının esas olduğu güçlendirme kredısi enflasyon değil Türk çiftcısıne ve üreticisine nefes alma olanağı verecek güc olacaktır. Toplumun beı kemıği olan orta sınıf uretıcllerin yaşamsol sorunu hakkında yetkili ve gö revlılerin bir an önce gerceği görmeleri tek umudumuzdur, Mustafa AKGÜN AYDtN 1920'li Yıllarda Direklerarası: III on on yıiını izleyebildiğim Direklerarasfnda var olan Ferah, Millet, Hilal, Felek sinema ve tiyatro larında, surekli, ya da aralarla ve değişik günlerde oynamış tiyatroculan «Kumpanyalar» ve «Topluluklar» diye ikiye ayırabiliriz. Kumpanya deyimini, tuluatçüar için kullanıyorum. Onlar, kendileri için bu deyimi kullanırlardı ve salon yerine «dükkân» derlerdi. El ilanlanna, tiyatro giriş yerine astıkian allı morlu kartela|ara (elle yazılmış afişler) göze çarpan bir yere ^Osman lı komedi tiyatrosu: Idrei Hasan Efendi, «Türk Temaşa Heyeti, Halk tiyatrosu sanatkâr Naşit Bey idaresinde». ya da Dârüttemsil Heyeti: Dümbüilü îsmail Efendi> gibi fırmalar yazılı bu «Kumpanya» lar. söz sanatımn yazıh metne dayalı piyesler ve komedilerinin değil, kendi deyimleriyle «kanava» da oluşan söz oyunları, basmakalıp yutturmacaiarla en kaba düzeyde bir güldürüyü «kafadan» oynarlardı. Oyunlann taslağı hemen hiç değişmez, orta oyunu ve karagöz tekerlemelerınden esinlenmiş iki11 konuşmalara. seyirciler gülerdi. Hele., evin uşağı rolünde «Başkomik», onların deyimiyle «Komikişehir» görününce salon kahkahalarla çuüardı. ltal yanlarm Commedia d'ellarta'sının klasikleşmış uşak örneği Pantalone'sine benzetilmiş Komiki şehir (ünlü komik), tbiş, Fıstık ve benzeri adlar taşır dı. Naşit Bey tbiş, Dümbüilü Îsmail Fıstık diye çağınlırdı. Tuluat kumpanyaiannın bir de «Müsâmerei Fev kalade»leri vardı. Kumpanya başkomiginin, ya da ün lü bir oyuncusunun yaranna düzenlenirdl. Tuluat kumpanyaiannın repertuvanna girmiş oyunlann konulan, söz dağarcıklan pek değişmez di amma, oynadıklan oyunun adını sıkça değiştirir lerdi. Tuluat oyunlannuı ktmi oyun adlaruu şöylö sıraiayabüiriz: Incili Çavuş, Bekri Mustafa, Beyimin Tiyatroya Merakı, Yahudi Doktorun Metresi, Sürpik Dudu, Aş çıbaşı Tosun Ağa, Ağamız Eğleniyor, Hoşkadem Ge be, Kayseri Bülbülleri, Eskici Gaspar, Ballı Baba, Aşıklar. Sakallı Gelin, Anadolu Köy Düğünü, Rüyada Taaşsuk, Pembe Kız. Salonu dolduran seyirciler, değişik adla sunulan eski oyunla karşılaşınca olumsuz tepki göstermezJerdi. Zira onlar belirli bir konusu olan tiyatro sanatı ürünü izlemeye değil. eğlenceli bir gece için gelmiştiler. Tuluat Tiyatrosunun en olumsuz yani diyebileceğimiz kantocularla başlayan program, kadın şarkıcılann yırtmaçlı eteğinden bacağını, ya da düzgünleşmiş iyice beyazlatılmış tombul kollarmı ve göğsünü cömertçe sergilemesiyle seyircileri coştururdu. Peruz, Kamelya, Viktorya Haçıkyan, Şamram, Verjin, Niko ve Amelya kardeşler (Amel ya hanım Naşit beyin ikinci eşiydı), Zarife, o günlerin tutulan kantoculanydı. Yinelemekte yarar var, Kantocular, kapalı toplumun seks yanını gıdık layan kişilerdi. Kantolardan bir kaç örnek: Yangın var, yangın var, Gerdanıoda bir beni var..» «Aldatırım ben aldanmam,, An cici beyim dolma da yutmam.» Al canımı Allah, kurtulayım elinden, o TAHmin, o kâfirin / «Ne bakarsın yüzüme Peruz derler özümel...» Türk Tuluat tiyatrosunun en son yıllanndan söz açınca, iki ad ağır basıyon Komik Hasan efendi ve Komik Naşit Bey. Hasan Efendi'nin sınırh bir özeliiği vardı. Sahneye çıkmadan önce kulis arasından bir gaz tenekesi fırlatılırdı. Bunu duyan ve goren halk, Hasan efendi sahneye ayak basmadan kahkahayı basardı. Hasan efendi elinde sapü süpurgesi, başında lı mon kabuğu benzeri ütüsüz fesiyle sahneye ayak basar ve seyircileri selamlardı. Komik Naşit bey ise. tbiş görünüşüne rağmen, gerçekten bir komedyendi. Saray Muzikası'nda (Saray Konservatuvan) îtaiyan öğretmenler çevresinde yetismis olmaktan gelen üstün yeteneğiyle, pek çok kompo zlsyon (taklit demeğe dilim varmıyor) rolü oynamıştır Bir kaçını hatırlatayım: Rumeli göçmeni, Karamanlı, Laz, Arap bacı, Arnavut, Çingene, Rum, Ermeni (kadın ve erkek), Yahudi. Cerkez. Külhanbeyt...» Naşit Bey. basraa kalıp tuluat oyunlanndan hiç hoşlanmazdı. Halk istiyor diye oynardı. O günlerin «Darülbedayi» repertuvarından kimi adapte vodvilleri arada bir de olsa severek oynardı ve u(Arkası 11. Sayfada) Güçlendirme, güçlendirmek eylemidir. Daha acık bir deyımle güclü hale getirmektır. Devlet, ızlediği sosyo ekonomık politıkası gereği güçsuz duruma duşen toplum kesımlerınin guçlenmesi Için sahip olduğu yetkilerı kullanarak guclülük düzeyine çıkmo olanağmı temin eder. 1935 ytlında 2834 sayılı yasa ile kurulmuş bulunon Tarım Satış Kooperatıflerinden bir) kısa adı ile TARİŞ diye anılan koopecotıl^. y(JJ(jırca üreticı or . taklartoan özveflsl sonucu belirli bir büyüklüğe ulaşmış ve • utustararası kuruluş haline gel mıştır. • TARİŞIn ulaştığı bu aşamodan ve Türkiye Cumhuriyetrnin sosyal ve ekonomik bir devlet aşamasına geçmesinden sonra üretici ortokların TARİŞ vasıtası ile devletten beklentıleri coğolmıştır. Bunlardan bir tanesi ve en önemlisl ürunun bereketıni götüren tefecıden kendllerlnin kurtarılması olmuş tur. Bu gereksinme nedenı ile TARİŞ, ortaklarını ekım, çapa, ark ve sulama işlemleri ıçln oltmışlı yıllarda ürettiği ürün mıktarı ile orantılı güçlendirme kredisı vermeye başlamıştır. Bu uygulama sonucu yerel pazar günleri heybesl ile üreticmintefecinin bürosunun önundeki kuyrukları azolmış ve hatta giderek yokolmuştur. Bu olumlu ve sevindirlci uygulama bu yıi üreticiyi tenbelliğe Itiyor ve de enflasyonu kö HAYRET! HALA ESKI HARFLERLE NEŞRÎYAT YAPIUYOR.. Yeni ıcro ve ıflas konununu bazı kimseler eskı Arap harfleriyle bastırarak gızlıden ve iki bucuk lıra fiatla satmaya başlamışlar dır. Müddeiumumllik keyfıyeti haber almış, kanuna aykırı olarak eskı harf lerle kıtap neşredenierin kimler olduğunun araştınlması lcın polıse tezkere yazmıştır. Milli Eğitim Şurasının ardından Egltlm Bakanîtgı XI. Şura için aylar öncesi hazırlıklara başlamıştı. Bu öğretmenler uzerinde büyük bir etki yapmıştı. Bu konuda Bakanlık, öğretmen lerin de görüşünü aldı. Bütün okullardaki öğretmenler görüşlerlni söylediler, tek tek. Bu görüşler ilçe ve 11 Milli Eğitim MüdÜrlüklerinde toplandı. Ortak görüşler belirlendi illerde. Bu görüşler Bakanlıkta top landı. Bakanlığm Şuradan aylar önce yaptığı böylesi çahşmalar tüm öğretmenleri sevindlrmişti. Çünkü bu durumun iki önemli yani vardı: • Üst yönetici ile tabandafci öğretmenler arasmda diyalogun ilk adımı olması, • Bakanlığm öğretmenlere verdiği önem ve düşün celerine başvurması. öğretmenler düşüncelerl nt btrblrlerine çekinmeden söylediler. Kendi sorunlarının, eğitim sorunlarından ayrı düşünülemeyeceğlnı ortaya koyup, şu genel esaslar uzerinde düşüncelerini belirttiler: öğretmen esaslı bir eğitimden geçirilmelidir. Geçmiş yıllarda açılan yaralar sarılıp öğretmenler mesleki eğitimden geçirilmeli, Maddi yönden öğretmenin durumu düzeltilmeli, konut sorununun çözüyapılmah, öğretmen naklllerine belirli bir esas getirilmeli. Pakat bu görüşlerin Şura'ya ulaşıp ulaşmadığı bel li değil. Çünkü daha ilk aşamada, tabamn görüşü yukarıya yansımayacağı or taya çıktı. llçeler ve iller düzeyindeki komisyonlar, öğretmenler arasından seçilmemişti. Şura öğretmen tabanından uzak olarak top landı. Komisyon üyelerinl Bakanlık kendisi yaptı. Ge rek basında. gerek TRT'de Şura sonrası yeterince bilgi verilmedi. Sadece haber niteliğinde verildi. Oluşturulan komisyonlar sorunları dile getirmekten uzaktı. Eksık de olsa, bu görüşlerin uygulamaya sokulma sı önemlidir. Asıl önemlisi, Şura öncesi öğretmen tabanmda görüşülen düşüncelerin doğrultusunda uygulamaya geçilmesi. Latif TOZLÜ Gördes / MANtSA C "İGunün UanlarıCZD "vKİRALIK ODA Pangoltt'da, Süleymannazlf sokağında 51. numaralı honede mukım kıbar bir Fransız aılesı nezdinae bir oda panslyon olarak kiraya verilecektir. İsteyenlere lisan dersı de verılır. KÎBAR HALK KÜTLESİ İÇİNDE Klbar halk kütlssi içinde Suadıye pla|ında yaşarr.ak hayatin katı bir ıhlıyacıdır. Bugün geçe sat 11'e kadar Şehır Bandosu lcrayı terennum edecektlr. Eleman Anyoruz Kültür ve yayın hayatında belirli bir yeri olan kuruluşumuzun çeşitli servislerinde görevlendirilmek üzere; * Tek düze bir çalışma yerine insiyatlf ve yeteneklerini geliştirebileceği daha aktif bir çalışmayı isteyen, • lyi bir gelirin yanısıra kültürel etkinlikte bulunmayı arzulayan elemanlar aranmaktadır. Kadıköy'de bir seyler oluyor... Kadıköy'de bir şeyler oluyor. Kvet Kadıköy yöresinde birşeyler oluyor, hem de güzel şeyler... Yollarıyla, meydanlanyla, parklanyla ve trafiğiyle güzel şeyler oluyor Kadıköy'de... Kadıköy'deki ilginç çalışmalarıyla Belediyemizi kut lar, teşekkürlerimizi sunanz... Ancak, iki önemli (tabil ki kendi açımızdan) hususu da vurgulamak isteriz... Bu güzel çalışmalan bozacak ve yapılacak dizayna ters düşecek ortadaki benzin istasyonu ne oiacak? îskele ve hele Atatürk Küi tür binasının bulunacağı meydana bu benzin İstasyonu yakışacak mı? Kadıköy'de ilginç ve belenllen çahşmalar yapan Belediye ve sorumluları sanınz bu hususu da dikkate almışlardır. İkinci hususta bazı semt lerde kahvehanelerin önüne sandalye veya tabure konularak oturulmaktadır. Hem yaya kaldırımlan ve düzeni açısından, hem de hoş oimayan bir görünüm açısından; durum lyi değer lendirilememektedir. özellikle, Moda, Bahariye ve Yeldeğirmeni semtlerinde bazı kahvelerin önünde bu duruma rastlanmaktadır. Belediye bu hususa da eğiise, sanınz yerinde bir hareket olacaktır. Teşekkür ve iyi hlzmetlerinin devamı dileğlyle.. Bülent SOYDAN Kadıköy / İSTANBUL Kötüleyelim derken yanlıslıklara düsüyorlar Tercuman'Oaki Köşesinde, cüi bzleşmesı yanlıiarmı ve sağ duyulu herkesi üzen yazıları yayımlanaiı, bir yazara yakışmayacak sözcüklerle özleşme yaıüüarını eleştıren Bay KabaUı'nın, gerçeğe uymayan göruşlerle uydurma, yutİMş diye niteledigi sözcüKIerden ikisı Ustunde duracağım. Yazar, 26 mayıs gunlü yazısında: «DECiİNMEK (temas etmek) doğru Türkçesı dokunmak olabilir, yanlıştır». diyor. Bu yargıdan, ajlunızde boyle Dir sozcuk bulunmaüığı anlaşılmaktadır. Gerçekte ıse, 1934 yılında yayunlanmış, Dii Kurumunun Dev Yapıtlarından bırı olan «Tarama üergisi»nın 1. oylumunda, Temas sozcıiğUnun karşılıgı olarak verılen anlamlar arasında TEGİNMEK'in butundugunu goruyoruz. Bu sozcuk unlü Turkbılımcı Radloü'un, Türk Lehçeieri Lugatı adU yapıtınuı III. oylumundan ahnmı$tır. (Günttmüzde D harfi Ue başlayan bırçok sozcüğun, eskı çağlarda T nartı ile üaşıaıdn Bay Kabaklı'nın, gorüşlennın dofrulugunu üanıtlamak »çin gosterdığı kaynak, Prot. Dr. Fanık Timurtaş'ın YENİ KEUMELER SÖZLUĞÜ'dtır. Bu beukde, DEGINMEK sözcügünun «şekü yönüntleıı değil, mânâ tpkınundan yanüç» olduğu büdırilmektedır. Şu yazdıklarunla DEĞINMEK'ın üydurma ve yanlış olmadığı açucça anlaşıums oluyor. Bay Kabakiı, 28 mayıs guulu JÜÜSUIda ıse İNDIRGEMEK sozcügünu yenyor. Kendısının bu sozcuk karşısındakı davranısı, bize, naksız salüınlann kışıyi ne durumlara düşureceğını gosteren çok ugınç bir örnekur. Yargısı şoyle. «İNDIRGEMEK», her basuntian yanlış oıan üu uydurma da, ıcıa etnıek» yerine kullanüıyor. «X. MÜSJİUSJ imlirgeme heyeti» dıyebılır nusınız? dıyor. AnlaşıUyor kı yazar, ırca Ue icra'yı kaıı^Urmış. Asıl kaynakta ırca sozcugu ^uUanılmış olmasına karşın, ille ae çattnak ısteğı ile, ornek de vererek yunıldığını ortaya Koymus. Kendısının :cra ile ırca'yj Dilmedığını duşunmek ıstemeyız. lnaırgrmek, Arapça rucu (geri donmek, dondürmek)ten tureUlmış olan ırca' yerine kullanılmaktadır. Dılımızde üırk yılı aşJun bir suredenberı vardır. Matematık, telsete, kımya üallarına uışkın sözlUklere yerleşmışUr. Bu guzel sozcuk Turk kafasına mürcı, ırca vb. sozcüklerden kurtarmışur. Bunların yerine lndırgen, ındırgeme vb anadılimızden sozcüklerın konraası, düşüncemize saydamlık kazandırmıştır. Indirgemek sözcugu, esirgemeK, yadırgamak gıbı kurallara uygun sevimlı bir sözcüktür Dil özleşmeslne karşı çıkanlar buyuk ölçüde, yukarda örneklerını gordtlgunuz yanılgı ıçindedırler. Aslında özleşme o denli önemli bir sorundur ki, ve öyle ıçtcıüikh, sağ duyulu bir ıstekle yürütulmektedir ki, arada ortaya çıkan yanlışlıklann kırıcı oimayan tartıçmatarla ddzelt.ilmesı, Rerekir. Küşta ERGUN Heklm İSTAN8ÜL KÎTAPLA OKURU BULÜŞTURA^ KURULUŞ: BtLGE Valikonağı Cad. 11 HARBİYE / İSTANBUL. 48 22 04 48 22 05 (Cumhuriyet 4883) Sümerbank Kârdan pay ödenmedi Beykoz Sümerbank Derl ve Kundura Sanayıı Muessesesl'nde calışan ışçıleriz, Her işyerınırt kendıne has sorunları olduğu gıbı, bızım de parasai bir sorunumuz var. Toplu S02leşrnemlzde sosyal hak olarak kârdan pay'ın işçılere ödenmesı ongorülmüştür. Bu paranın da ıkı taksitte odenmesı toplu sözleşmede yeralmıştır. İKI kez odeme yapıldı, oncak aldığımız ucretier, verılmesı ge rekenın cok cok altında oldu Şoşbakanımız sayın Bulend aiusu, mayıs sonuno kadar tum ışcı alacaklarının ode neceğıni belırtmışlerdı. Devlet Başkanımız sayın Kenan Evren, 24 Hazıron 1982 Zonguldok'daki konuşmasında komür ışletmelerlnde calışanların harıcindekı Işcı alacaklarının 6dendığını belirttiler Acaba blzim kârdan pay alacoğımız ne oldu? Her işçıntn kendıne gore borçlan ve parasai sorunlon bulunmakta. llgili bakanlıklarımız acabo gerıys kalan alacağımızın da bir seferde ödenınesıni uygun bulurlar mı? Orhan TUNA Sümerbank Işçisi türkiye ekonomisinde bunalım M. SÖNMEZ 1980 SONBAHARINDAN 1982fYfc İKİNCİ KITAP Kasteüi Olajn/1fla8İar^Gldegısurmeler4hracat "Pat tama&i'nın Ardındaki GerceU' Toprak Refnrmo Soruou /Çalısma Yasaımncla Gelismeler/Yeni Birikiro Modelimn Açmaztan IL AN Esas No: 1982/2542 Gümrük ve Tekel Bakanlıgı taratından Gümruk Hakem Kurulunun 2.10.1979 gün ve 127/4515179/205 sayılı kararının bozulması dilegiyle Alemdar Kimya Sanayl ve Ticaret Ltd Şirketine fcarşı açılan davaya alt dilekçenln, davalının adreslnde bulunmaması nedeniyle muhatabma teblig olunamadıgı anlaşılmıştır. Muhatabın son ilan gününderı ıtlbaren 15 günün bitiminden başlamak üzere 30 gün içinde dava dilekçesini almak üzere Danıştay VedlneJ Dairesi Başkanlıgma başvurması veya dilekce kendisine gönderilmek Uzere açık adreslni blldirmesl 7201 Sayıh Tebligat Kanununun 28'inc) maddesl gereğince tebliğ yerine geçmek üzere duyurulur. (Basın: 18169) 4878 Danıştay Yedinci Daire Başkanlıpından
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle