Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet 8 11 HAZtRAN 1982 Insanlartmizin sefaleti Hitler'i ilgilendirmiyordu 6Kasırmn sonunda Hitler, btr kez daha bir darbe ındırebilmek içln her şeyi ortaya koymak kararında olduğunu yineledi. Başaracağına inandığından son gücüyle buna kalkıştığını da kayıtsızca ekledi. ...B Gurubu Ordusu Komuta nı Feld Mareşal Model'in karargâhları, Eifel dağlarının ormanlı dar bir vadisinde, zengın bir sanayicinin av köşklerındeydi. Model, düşman keşil uçaklarının dikkatini bu bölge ye çekmemek için, sığınaklar yaptırmamıştı. Ben gittiğimde pek keyitli görünüyordu. Cepheyi yarmayı başarmışlar, askerler hızla ilerliyordu. Hitler* in dilediği gibi hava koşulları da bızim harekâtunız b&lomıodan elverişliydi. , Karargâhlarda dolaşmaya aU şık olduğumdan cepheye sokulabildiğim oranda sokuldum. Askerlerin moralı yüksekti. Al çak bulutlar düşmanın hava akınlarım engelliyordu. Ama saldırının ikinci günü, nakliyat sorunu içınden çıkılmaz bır biçimde karışmıştı. Üç bölümlıi genış yollar askerler ve motorlu araçlarla sıkışmıştı. Een bunların ortasında üç kilo metrelik yolu bir saatte aşabilmiştim. | General Model bu kargaşaya bir çok neden gdsterıyordu. Yeni birlikler disiplinli değilzniş, geniş arazi ortasında bile karmaşa yaratıyormuş vb. ...Yakıt yetersizUği de harekâtı baltalamakta, zırhlı birlikler saldınya pek az bir yakıt stokuyla katılmaktaydı. Hit ler, işi kadere bırakan o kaygısızlığıyla, ele geçirilecek Amerikan stoklarından ikmal ya pümasına bel bağlamıştı. Saldırı gıcırdıyarak duraklama aritesine geldiğlnde, General Model'e yardım için yakındakl Buhr bölgesine telefon ederek o anda elde ne varsa tankerli trenlerle cepheye yakıt gönder melerini emrettim. Bir kaç gün içinde sis kalktı ve bulutsuz gökyüzünü sayı6uz düşman uçaklan kapladu Gündüzün bir otomobüi büe kullanmak sorun haline geldi. Yolda giderken altında bannmak için bir ağaç bulduk mu mutlu oluyorduk. Artık ikmal servisleri biç ortaya çıkamadan ağaç altlannda gizlene gizlene yol alıyor, ancak geoeleri görev yapabiliyordu. 23 aralıkta General Model, bana, kesinlikle yenilgiye uğradığımı21 haber verdi. Gelgelelim Hitler, harekâtın sürdürülmesi eznrini vermişti. vanı ve duvarlan beton kitlelerinden meydana getirilmisti. ...1945 yılıru ıki saat geçe türlü engellerden aşıp Hitler* in özel sığınağına varablldim. Meğer çok geç kalmamışım: emir subayları, doktorlar, sekre terler, Bormann, kısacası karargâha bağlı generaller dışında bütün çevresi Hitler'i kuşatmıs, şampanya içıyorlardı. olsun, mutlaka Ust düzeye çt kacakmışız ve sonunda zafert kazanacakmışız. Çevresindekıler bu kehaneti sessızlikle dınlerken, yalnız Bormann aşırı bir heyecanla onaylıyordu. Na sıl olduysa oldu, aradan ikı saat geçınce de Hitler'ın yaydığı inandırıcı iyimserlik çemberine giren dinleyicıler bütün kuşkulara karşın umudla beslenıverdik. Anlaşılıyordu ki, Dostlarımla karanlık geleceğimizi konusuyorduk G 24 Ocak 1945'de Guderian, Dışişleri Bakanı Ribbentrop'u arıyor ve yenilgiyi anlatıp katı gerçeği, savaşın yitirildiğini haber veriyordu. Alkol herkesi gevşetmişti ama hâlâ pısınktılar. Toplulukta yalnız Hitler, kamçılayıcı bir şey içmediği halde sarhoş görünüyordu. O her zaman aşın bir heyecan içindedır. Gerçi, bu yeni giren yılda geçen yılın umudsuzluğunu, umuda dö nüştürecek bir pırıltı yoktu ama, yine de takvime göre yeni bir yıl girmış olmasından hepsi şükran duyguları içindey di. Hitler iyimserdi. 1945 yılından iyimserlikle söz ediyordu. Şimdi en dip düzeydeymişiz, Hitler, büyüleme yeteneğini hâlâ kullanabiliyordu. Bundan ötürü artık akılcı yanıtlarla 1 nanduıcı olmak olanaksızdı. Hitler, toptan bir askerî yenilginin eşiğinde bulunduğumuz bugünkü durumumuzla, Büyük Frederıck'in Yedi Yü Savaşları sonundaki durum arasında bir paralel kurduğu zaman, aklımızı başımıza devşırip kendimizce bir sonuç çıkarmamız gerekirdi ama, yapa tnadık. ! uderian'ın önceden haber verdıği gıbı 12 ocakta büyük Eus saldırısı başladı. Ve genış bir cephe boyunca bizım savunma hatlarımız çökuverdı. Batı'da pınekleyen ikı bını aşkın modern tankımız bu noktada savaşa surulseydı bıle Rus askerlerının ustunluğü karşısında hıç ışe yaramazdı. Bir kaç gun sonra, Başkanlık binasında, Hıtler'ın çalısma odasının bıtışığındeki Elçılık odası dedığımız duvarlan kumaşla kaplı odada toplantımn başlamasını beklerken, Guderıan içeri gırdı. Japon Elçısıyle randevusu olduğundan gecıkmış. Bir el halısımn üstunden yürüyup pencerelerin onundekı harıta masasmın çevresmde yerlenmızı aldık. Bu kocaman masanın üstünde Avusturya'dan getirtilmış tek parça kalın bir mermer vardı. Hitler, bizim karşımızda yerini aldı. Courland'da Alman ordusunun önü bir çıkış yolu bırakümadan kesilmişti. Durum umutsuzdu. Guderian, o cephede tutunmaktan hemen vaz geçilmesinı, Baltık denizinin karşı yönüne ordunun nakledıl mesini dılıyor; bu fikri Hitler'e onaylatmaya çabalıyordu. Hitler ise, geri çekilmek yetkisi istenildiğinde her zaman yaptığı gibi yine diretmekteydi. Guderian teslim olmamakta ısrar ediyordu ama, sesi gittikçe sertleşen Hitler' in dediği dedikti. Sonunda Guderian, bu toplantüarda şim diye dek hiç yapılmamış bir şeyi yaptı. Hitler'e açıktan açığa karşı çıktı. Belkı de Japon Elçisi Oshima'da içtiği ıçkilerin etkisiyle bütün yasaklardan sıynlmıştı. Gozlerinden ateş saçarak ve kelimenın tam anlamıyla bıyıkları tel tel dikleşerek mermer masanın başında ayağa kalktı. Hitler de ayağa kalkmıştı. Guderian, suçlayıcı bir sesle bağırdı: «Her şey bir yana, bu insanlan kurtarmak bizim için bir görevdir ve yerlerini değiştirmek için hâlâ zamanunız vardır.» Çileden çıkan Hitler, yanıtladı: «Hayır, bulunduğunuz yerde döğüşeceksiniz! O bölgeden vaz geçemeyiz» lardan daha büyük zararlara uğrayacağmdan soz ettı. Gu derian bır kez daha belırtu kı, gen çekılme konusunda taktik yönunden bütün ayrmtılar düşunülmuş ve hazırlanmıştır. Planın uygulanması zor değildir. Ama, Hitler «dedlğim dedik» diyordu. Hıç kimse odadan sıvışamadı ve hıç kımse bundan böyle olayların sorumluluKiuıu üstüne almak istemedığinı açıklaya madı. işte bu nedenle Hitler, yine otoritesıyle dokunulmazlığını korudu: Çünkü bizler, bır kaç dakı ka içm bu saray disiplininin bo zulmasına ancak seyirci kalmıştık... .... Rus ordulan hızla ilerlerken, ben, Sılezia'daki sanayı bölgesine bır kez daha gıderek Hitler'ın emirlenne karşın . sanayiin korunmasına değin önceden verdiğim emnn bölgedekı sorumlularca yerine getirilıp getirilmediğmi öğrenmek istedim. 21 ocakta Oppeln'e gidip, ismi var, cismı yok ordu grubu komutanlığına yeni atanmış Feld Mareşal Schörner'le buluştum. Kaybedilen savaş sırasında tanklar ve ağır silahlar ya yokedilmiş, ya da düşmamn eline geçmişti. Rusların Oppeln'den ne ka keyle ayaklanıp hepimizi Karmanyol'da olduğu gibi öldürecek miydi? Dostlar ve yakınlarımızla zaman zaman karanlılc geleceğimizi aramızda konuşur duk. Feld Mareşal Milch, düş. manın Üçüncü Reich'ın liderlerini tez elden yok edeceği ka nısındaydı. O zamana kadar ben de aynı fikirdeydim. Iicıif fmp&mtofiugunım Hitler in Silahlandırma BakanıASbertSPEER anlatıyor Çevven " Nihal KARAMAĞARAU O dar uzakta olduğunu Kimse biimiyordu. Karargâh subaylan da çekilmiş gidiyordu. Bizim otelde geceleyen yalnız bir kaç konuk vardı. damda Kathe Kollwitz' in bakır üstüne yaptığı bir resim «La Carmagnole» asılıydı. Bır giyotinın çevresinde, yüzleri kasılmış, ulurcasına ağızla n açık danseden insan kalabalığı. Bir köşede toprağın üstü ne büzUlmuş bir kadın ağlamaktaydı. Sonucuna dogru alabildiğme yuvarlanan bir savaş ortasında gittikçe artan bır korkuya kapıldım. Resimdeki uğursuz insan şekilleri, benim düzensız uykuma egemen oldu. Gündüzleri baskıda kalan ve işlerim süresince küllenen musallat düşünceler su yüzüne çıkmışti. Eski liderlerinden düş kırıklığına uğrayan halkımız öf ephelerde dolaşırken, verlerinden, yurtlanndan olmuş insanlanmızın sefaletini yansıtan yığmla resım çekmıştim. Dönüşümde bunları Hitler'e göstermek istiyordum. tnsafsız soğukta bin bir zorlukla düşman önünden kaçıp sonu gelmez vollarda belirsiz bır kadere sürüklenen zavallı kadınların, çocuklann, ihtivar adam ların, bir olasılıkla Hitler'in acı ma duygularım uyandırabıleceğıni hesaplamıştım. Düşünüyordum ki, belki de Batı'daki birliklerin bazılarını gbnderip Ruslann ilerleyişine biraz sed çekilmesi için onu kandırabilirım. Ama, fotoğrafları verdiğim zaman. Hitler, hepsini kabaca bir yana itti. Bilemiyorum, bunlar artık onu hiç mi, ilgilendirmiyordu.? C YARIN: Hitler'i yoketmeye karar verildi... Türkiye'de yeni bir Anayasa'nın hazırlanma çalışmalarının başlatıldığı şu günlerde, NATO ülkeleri Anayasaları'ndan örnekler vermenin, bu konuda emek harcayanlara yararlı olur düşün cesindeyiz. Çünkü 1952'lerden bu yana Batı dünyasında yer alan bir NATO ülkesiyiz. NATO Anavasalan Anayasa ilkelerînde Batı uygarlığının değer. ölcüleri yer alıyor TürTü engellerden aşıp özel sığınağa gelebildim itler'in Ardennes saldınsını yönettıği Batı ka rargâhlan Bad Nauheim'e yakın ıssız, yesil bir vadideydi. Ormandaki ağaçlann kuytuluğunda orman evlerine benzetilerek gizlenmişti. Hit ler'in kaldığı her yerde olduğu gibi buradaki sığınağın ta • Hitler «dediğim, „ dedik» diyör O Hitler yenilgiye ve Alman halkının sefaletine ragmen gittigi her yerde moralli görünmeye çaüşıyordu. I H; anda, hiç kimsenin ak| lına bile getiremediği bir gariplik oldu: Bu tartışma sonunda Hitler'in sindiğı görüldü. Doğrusu aranırsa, Guderian'm tartışmasını değil, takındığı saldırgan tavırla böyle küçük düşürülmesini Hitler, hiç bir zaman hoş göremezdi. Ama, gördü şimdi. Askerce tartışmaya başladı. Limanlara çekilirken, bir karga$a çıkarsa askerlerin savunmada uğrayacakları sarar Yönetsel yetkilerde son durak, yargısal denetim 1NATO'nun salt bir aske ri savunma paktı olmadığı goruşu ötedenberi sa vunuluyor. NATO bir savunma pak tı. Ancak, siyasi özgurluk leri olan, insan haklannın tartışılmadığı demokratik ulkelerın birlıktelıği ile bıçimlenmiş bir pakt. Batı demokrasılerinin NATO'da butunleştığı söylenebılir rahatlıkta. Bu, NATO'ya bıçım veren Kuzey Atlantık And laşmasının metninde de bellı, Ispanya'nın pakta alınmayışmdan da. 4 nısan 1949 tarihinde ilgıli ülkelenn Dışışlen Bakanlarınca imzalanan Kuzey Atlantlk Antlaşma sının metninde, bır anlamda askerı amaçlar ıkinci plana itiliyor. And laşma metninin gırisınde «taraflarm demokrasi, ki şi özgürlükleri ve hukuk egemenliği üzerindeki or tak miraslarmı ve uygar lıklarını korumak» ama cı anlatılıyor. Ve taraflarm «uluslararası anlaşmaz lıklannı banşçı yollarla çözmek, barışa ve dostlu ğa dayah ilişkileri artörmak, ekonomik işbirliğini geliştirmek» kararlılığı belirtiliyor. Taraf ülkelerin, öncelikle, «baö uygar hğının» siyasal, sosyal ve ekonomik değerlerini kabul etmeleri, Kuzey At lantik andlaşmasınm önemli bir sonucu. Her ne kadar ilk bakışta bir aske ri pakt izlenimi veren uy gulamalann yoğımlaştığı söylenebilirse de, NATO' ya üye ülkelerin Anayasa ilkelerinin başında Ba tı uygarlığının değer ölçülerinin yeraldığı yadsı namıyor. NATO'ya üye batı ülkelerinde standart ölçünün «Batı uygarlığı» olduğu gerçeğini kabul et meyen yok. NATO askeri işlevleri dışmda düşünül düğünde, üye ülkelerin tü münün «birer hukuk devleti» olduğu görülüyor NATO'ya üye ülkelerde yasama tasarrufları yargısal denetimden geçiyor. Yönetsel yetkilerin uygulanmasında yine son durak yargısal denetim. tim. NATO ülkelerinde duşünce suçuyok. NATO ülkelerinde yurttaşlann muhalefet hakları güvence altına alınmış du rumda. Türkiye'de yeni bir Anayasanın hazırlanma çalışmalarının başlatıldığı şu günlerde, NATO ülkeleri anayasalanndan örnekler vermenin, bu konuda emek harcayanlara yararlı olur düşüncesindeyız Çünkü 1952 lerden bu yana batı dün yasında yer alan bir NA TO ülkesıdir. NATO ülkelerinde «dev letlerin yönetim düzenleıi ni, yurttaşlann hak ve öz gürlüklerini» yazılı belgelerinden, yani anayasa larmdan saptamanın yan sız bir yol olduğu kabul edildi. Yakın komşumuz Yunanistan'dan başlayıp, Italya, Belçika ve V Alman Anayasalan incelen di. NATO'nun kurulmasına önayak olan ABD Anayasası tarandı. vatandaşı kabul edilirler. Yunan vatandaşlığmuı kaldırılmasına, ancak, ken di ısteğı ile başka bır va^ tandaşlığı kabul etmek durumunda, veya yasanm daha belirgin bir biçimde hükme bağladığı usul ve şartlarda, ulusal çıkarlara ters düşen, yabancı bir ül kedeki görevi kabul etmek durumunda izin veriUr. • Hiçbir ayırım gözetmeksizin tüm Yunanlılar kendi gelirleri oranında kamu harcamalarma katılırlar. • Başkalannm haklanna mudahele etmemek, anayasayı ve ahlaki değerleri bozmamak koşuluyla, herkesin kendi kişıli ğıni özgürce geliştirme, ül kenin ekonomik ve siyasi hayatına katılma hakkı vardır. • Milliyet, ırk, dil, din ve siyasi inancma bakü maksızın Yunan topraklarında yaşayan herkes, ya şamlarının, onur ve özgurluklerınin korunması hakkından yararlanırlar. Bu konudaki ayrıcalıklara sadece Uluslararası yasanm hükme bağladığı biçimde izin verilir. özgürlükleri için verdikleri mücadele nedeniyle haklannda kovuşturma açılan. kişilerin ülkelerine iadesi yasaklanmıştır. • Cezayı gerektiren bir fiilı işlerken yakalanmak dışmda, hiç kimse gerek çeli bir adli müzekkere bulunmadıkça tutuklanamaz veya hapsedılemez. Bu müzekkerenin de tutuk lama veya alıkoma anın da ilgili tarafa verılmesi gerekir. • Cezai bir fül işlerken yakalanan bır kişi tutuklanmasından sonra en geç 24 saat içerisinde ilgili yet kili mahkeme önüne çıka nlır. Soruşturma hakimi, tutuklanan kişiyi kendisine getirilmesinden sonraki 3 gün içerisinde, ya serbest bırakılır ya da mahkü miyet müzekkeresi çıkartır. Bu süre, tutuklunun başvurusu veya Adlî Konsey'in istemi ile 2 gün da ha uzatılabilir. • Bu her iki zaman kısıtlaması, herhangı bir iş lemin yapılmasından önce geçerse, tutuklanan kişinin alıkonulmasından sorumlu olan, sivil veya as keri olsun her muhafız veya gorevli tutukluyu derhal salıvermesi gerekir. Aykırı davrananlara ceza uygulanır ve bu ne denle ortaya gelen zaran gidermek üzere manevi tazminat öderler. • Duruşmaya çıkmcaya kadar azami tutuklu kal ma süresi yasa ile belirlenir, bu gibi tutuklama lar cürüm hallerinde 1 yıl, kabahat hallerinde 6 ayı geçmez. Bu süreler en çok 6 ay ve 3 ay uzatıla biür.» Yunan Anayasasmm bir başka maddesinde «Yunanistan vatandaşlanna haksız olarak suç Isnat edilmesi sonucunda, tutuklanmalan ya da kişisel özgürlüklerinden masun bırakılmaları» durumunda devletin tazminat ödemesi öngörülüyor. Anayasanın kişi haklan bölümündeki bazı önemli maddeler şöyle: «• Işkence, bedensel yaralama, sağlığin bozulması veya psikolojik şid det kadar, insanlık onuru na yakışmayan her türlü saldırı yasaklanmıştır. Bu suçlan işleyenler yasayla belirlendiği biçimde ceza landırılırlar. • Mal varlığına genel olarak el konulması yasaklanmıştır. • Toplu halde olmadığı sürece siyasi suçlardan dolayı ölüm cezası verile mez. • Hiç kimse kendisine yasaca tayin edilmiş yar gıçtan, kendi istemi dışın da yoksun bırakılmaz. • Hangi ad Rİtında olur sa olsun adlî komisyonlar veya özel mahkemeler kurulamaz.» ankara.. anfcara., ankara.. anfcara., anha.. Müserref HEKİMOĞLU Vaktiyle devlet operasından yıldızlar Istanbul'un büyük gazınolarında şarkı söylemeye yöneljnişler, sanatsever çevrelerde büyük tepkiyle karşılanmıştı bu davranış. Bir Sevda Aydan'ın, bir Ferhan Onat'ın, bir Müveddet Günbay'ın opera sahnesini bırakıp da kadeh seslerı arasında şarkı soylemesıne çok içerıemiştik. Onlar bu tepkiye çok kısa bir yanıt verdıler. Ne yapalım, geçinemiyoruz... O yıllarda geçim sıkmtısı bugunkü boyutlarda değildi ustelik. Ama devlet sanatçılarının gelır duzeyi yine çağdaşlannm çok gensındeydi. Yıllar daha da genye göturdü bu düzeyı. Ankara'da her zaman birlikteyiz bu sanatçılarla. Yaşamlarını sevgiyle, saygıyla ızlerım. Bir Suna Kan'ı gorurum, ulusiararası üne kavuşmuş bir kemancımız, ama nasıl geçiniyor, bir konsere giyecegi tuvaleti nasıl yaptınyor, yaz gelince bir tatile gidebilmek için ne ince hesaplara dalıyor? Ya da Gürer Aykal, Londra'ya gidiyor, Varşova'ya, Helsınki'ye, New York'a gidiyor, orkestralar yönetiyor, ama dar bütçesinl nasıl yönetiyor? Kiml sanatçılar geçim sorununu çözmek için başka yöntemlere de baş vuruyor .oyuncular dublaj yapıyor, çalgıcılar gazinolaraa çabşıyor, ama bir devlet sanatçısında noşgörülur bir şey değil bu. Devlet tiyatrosundan bir oyuncuyu bir deterjan yada buzdolabı reklamında gormek çok acı. Tüm deterjanlan kuUansanız gönlünüzün karanlıgı silinmiyor, tepeden tırnağa buz kesillyorsunuz, o reklamlann ötesindeki gerçeklerle bir şeyler örseleniyor içmizde. Devlet sanatçısı olmanın da bir faturası var hiç kuşkusuz. Bir çok sanatçımız bu faturayı çok onurlu biçimde ödedi şimdiye kadar. Olanaklan dar bir ülkenin sanatçüarı olmanın bilinciyle yaşadılar. Umutlanıu yitirmeden bekledileiı Toplu Onurlu Bir Fatura... mun başka kesimlerindeki yaşamı masal gıbı dinleyerek, başka sahnelerdeki yıldızlara ödenen astronomik ucretlerı acı bir gülümseyişle izleyerek.. Istanbul'da bir gazinoda şarkı soyleyen, gosteri yapan bir kişinin aldıgı ucreti rüyalarında bile görmeyerek... Istanbul'un renkli, görkemli gecelerının karanbk bir yanı da var bence... Geniş olanaklar bir sanatçının kişiliğini korumasmı, direnişini de guçleştirebilir. Kolay para, emeğe, alınterine meydan okuyor. Geçen akşam Yıldız Kenter Ue konusuyorduk. Bir sözü beni çok düşundurdü. O konuşmayı dinleyen Devlet Bakanı Öztrak ve Kültür Bakanı Evliyaoğlu da yüzlerinde gölgelerle dinledi o sözleri... kulağımızda. Gürer Aykal'm sözünü ettiği son karar Resmi Gazete'de de yayınlandı. Sanatçüarı da mutlandırdı. 1970 yüından beri süren bir beklenti sona eriyor, bu kararname devlet opera, tiyatro, bale ve orkestralannda çalışan sanatçılarm ücretlerini artırmak olanağını sağlıyor. Ücret yetersizliğinde yurt dışma gidenlere de dönuş yolu açıhyor boylece. Bir sanatçının yaşam koşullan çok geniş kapsamhdır bılirsiniz. Artan gelir geçim sıkıntısını önler, ama ötekı sıkıntılar nasıl önlenecek. Bozkırda çıçek yetiştirmek kolay mı? Giderek yozlaşan, düzeyini yitiren bir ortamda, çizgisini yitirmeden ayakta durabilenlere ayn bir saygı duyuyor insan. Tiyatrolarımızı, sinemalanmızı çok ilkel, düşük düzeyde, sanatla uzak yakın hiç bir ilişkisi olmayan oyunlar, filmlerle doldurup da «halk böyle istiyor» diye özürlere başvuranlara karşıhk halka gerçek sanat sevgisini duyurmak isteyenleri saygıyla selamlıyoruz. • Yakın komşumuz: Yunanistan Benim başbca özelliğim üç yüz altmış beş günde beş yüz kez oynamam, diyor Yıldız Kenter. Yaşam savaşını sürdürmek, ayakta durmak sanatçı düzeyini korumak için başka çare yok. Birçok sanatçımızın kapab. kapılan arkasında, sofrasında neler yaşanıyor, savaşlar, direnişler, özveriler. Herkes allanıp pullanıp şarkı söyliyemez ki... Bozuk bir düzende faturalar tek yanlı ödeniyor çok zaman. Bir özel tiyatronun, bir AST'm yaşamını sürdürmesi bir serüvene benziyor. Elbet saygıdeğer bir serüven. Ama bu tür serüvenler olmasa yaratma güçlerini daha güzel uretebilirler değil mi? Halk böyle istiyor, bundan hoşlanıyor, diye kötüyü vermek halka en büyuk saygısızhk. Halkını seven, ona herşeyin en guzelini vermek ister. Onu zevklerinde yukarı çekmek ıster, geriye değil ilenye götürmek için savaş venr. Bu savaşta biricik ölçek ve araç da çağdaşuk bence. Bir oyun sahnelerken «Bizim seyirci bundan anıamaz» diye karar verilemez, Batı miiziğinden çok alaturka seviyor diye program değiştirilemez, sansür konulamaz. Çünkü özseyircisini çağdaş ülkelerin seyircisinden geride görmeye kimsenin hakkı yok... Bu tür koruyucu melekliği bana her alanda çok ters geliyor dogrusu. Hiç kimsenin başkasınm koruyuculuDeğerli orkestra yöneticîmiz son ğuna gereksinimi yok bence. Herkes ozvarlığını korumak savaşını versın kararla yurt dışına giden çalgıcıların yeter. geri döneceğinı soyledı. Sayıları kaç Bugüne dek o savaşı sürdüren biliyor musunuz? Tam seksen çalgısanatçılara selam. Çok onurlu bir facımız var yabancı ülkelerde. Oskestrain.riTniTin kadrosundakl boşluk da tura ödediler... unanistan Anaya sa'sının l. maddesınde «hükümet bi ;iminin parlamenter cumhuriyet» olduğu, «halkın egemenliğinin hükümetin temelini» olu^turduğu ve «tüm yetki lerin halktan alınarak ana yasa'da gösterildigi biçimde kullanılacağı» belirtiliyor. Yunan Anayasası, devlete temel bir zorunluk olarak«insan varlığına saygı ve bu değerin korunma sı» gorevini veriyor. Anayasa'nın temel hükümler bölümünde yer alan, Yunanhların hak ve özgürlüklerini belirleyen maddeler şöyle sıralanıyor. Tüm Yunanlılar yasa önünde eşittir. Yasanm be hrlediği şekilde vatandaşlık nıteliklerine sahip olan tüm insanlar Yunan Y YARIN: F. Alman Anayasası iktidarın gücünün halk olduğunu vurguluyor...