Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyst 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 21 MART 1982 oförlükte kullanüan «ralantl» sözcüğü, Fransızca «ralentlr» eyleminden gellp, dllimize yerleşmiş teknik bir terimdir: Billrslniz, motorlu araç çalışırJren el frenl çekilip vltes boşa alınınca motor çalışmasını sürdürür, ama araç yürümez, yerinde durur. özellikle kış soguklannda arabayı harekete geçirmeden önce motoru bir süre ralantlde çalıştırmayı öğütlerler. Şemseddin Sami'nin «Re Bimli Kamusı Fransevi»sinde ralentir eyleminln Türkçe karşılığı şöyle belirtilmektedir. «Yavaş tutmak, gevşetmek, ağır laştırmak> Tahsin Saraç'm lkl ciltlik <Fransızca Türkçe Büyük Sözlük»ünde de bu eylemden türetllmiş «ralenti» nitemi için: «yavaşlatılmış, ağırlaştırılmış, (motor için) en ağır çahşma, en yavaş çalışma, en düşük çalışma rejlmi» denümiştir. <Ralantide çalışmak> deyiml de, har11 harfine, Fransızca «travailler au ralenti» sözünün karşıhğıdır. Güzel dillmize saygı ve sevgiyi henüz yaygınlaştıramadığımızdan, <Motoru ağıra (veya boşa) alxnak> diyecek yerde Fransızcasını kullanmayı yeğlemişlz. S Ralantide Calısmak Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU hapın dozunu blraz artırdık; büsbütün uyumadıkça bir düşünce makinesi olan beynı ralantiye almak olanaksız değü mi? O Kafayı ralantiye alın dedimse hiç bir sey düşünmeyin demedim ki. Sitres yapacak şeylerden kaçının. hızlı yaşamayın, çok okuyup yazmayın, daha az çalışın, daha çok gezin, dolaşın; mümkünse bahann başladığı yörelerimize gidin Şakacı arkadaşlarınız varsa onlarla buluşun. Kısacası, kafayı yormayacak işlere yönelin demek istedim. Bunları yapabilirsiniz. Ben Çalışacağım. lik içindeki ruh hâletldir. Çoğunlukla Gflney İtalya'da rastlanan bu ruhsal durumu belırten deyim de ttalyanca olduğu için, Napoli'den örnek verdim. Yoksa böyle tatlı bir âvarelik havası. yazm bizim BUyükada'nın Viranbag'ından Heybeli'yi, ya da, Heybeli'nin Batı yakasmdan Burgaz'ı seyrederken de sarar insanı. Hele Anadolu'muzun güney kıyılanrıda o küçüklü büyüklü ve birblrinden güzel lacivert koylarda bu tatlı âvarelik duygusu bütün ruhumuzu kaplar. Demek bu duygu, Güney Akdeniz havasımn görüp duyma yeteneğindeki insanlara tattırdığı bir mutluluk. îşte bu nedenle ben «Dolce far nienteayl divan şairl Baki'nin başta andığım dizesinden eslnlenerek «tatb âvarelik» diye çeviriyorurn düiraize; «âvâre» sözcüğünün Farsça olmasma karşm. Kapri Adasında uzun süre îtalyanlarla içiçe yaşamış ve tepede San Mlcbele admı verdiği bir villa yapmış olan tsveçli doktor Axel Munthe'nin «İl Hbro di 8an Mlchele» (San Mikele'nin Kitabı) başlıklı yapıtmı okuyanlar, Güney ttalya'nm «Dolçe far niente»sini kendl ruhlarında doya doya yaşarlar. ••• Bvet çalışacağım. îşte bu pazar söyleşisini düşünmeyl gerektlren sorundan sornna değü, tatlı bir âvârelik içinde daldan dala atlayarak sürdürüp ve divan şairl Baki Efendl gibl «Hâsılı âvarelik vakt1 bahar eyyamıdır» deyip, doktorumun öğüdünü tutmayı deneyeceğim. ttalyanca'da bir «Dolce far niente» bir de «Dolce vlta» deyimi vardır. Bunlardan iklncisi benim harcım değil, ondan söz etmeyeceğim. Birinclsini özdeş güzellikte yansıtacak bir deyim, sarurım hiç bir dilde yoktur. Sözcük sözcük Türkçe çevirisi bir anlam taşımıyor; dahası, büs bütün başka bir anlama geliyor: «Tatlı hiç bir şey yapmamak.» Oysa îtalyancada ne zaman yer aldığı bilinmeyen bu deyim «tatlı hareketsizlik, tatlı tembellik, tatb suskunluk içinde tatlı bir duyuş havasını» yansıtıyor. Sözgelimi güzel bir yaz günü Napoli kentinin gerisindeki tepelerde şemsiyelenmig bir fıstık ağacının gölgesine uzanıp lacivert körfezin ve uzakta sarp kayalıklanyla denlzde yatan Kapri Adası'nın buğulu güzelliğine dalmış bir Italyan gencinin o andaki durumunu «Dol ce far niente» sözünden daha güzel anlatacak bir deyim bulunamaz. Kendini o ı!ık ortamın, mavi gök ve lacivert denizin ve yöresindeki çam kokularınm havasına bırakmış olan gencin ne düşündiigü, ya da bir şey düşünüp düşünmediği önemli değil: önemli olan onun o tatlı gevşek Durup dururken «ralanti» sözcüğünü ele almakhğım, yeniden araba kullanmak özlemlnden gelmiyor. Dilimizin özleşmesi tartışmasına girişmeye, ya da Danışma Meclisi Anayasa hazırlığı çalışmalarının ralanti durumunu vurgulayarak politika alanına taşmağa da niyetim yok. Bugünkü pazar söyleşimizde lzrünizle kendimden sözetmek istiyorum: Belirli arahklarla kendisine göründüğüm doktorura geçen gün kalbimin elektrosunu alıp lnceledikten sonra: «Hocam, tasalanacak bir değişiklik yok, ama artık bütün organizmayı ve özellikle de kalbi ve kafayı ralantide çahştırmahsınız» dedi ve aramızda çu konuşma geçti: Ben Haydi kalp tulumbasını llâç ve dinlenme ile ralantiye aldık; onun ardındaki insan yüreğini ne yapalım? Sevip saydığın, beğendiğin kişilerin ölümünü, hastalığım, toplumsal yaşamımızda bir çok ailenin türlü acılarla kıvrandıgını, değerll bir aydının yoksulluk lçinde yaşadığını duyup öğrenen kişi, yüreğini nasıl ralantiye alabilir? O Elinden geliyorsa onlara yardım etmekle; gelmiyorsa yatıştırıcı bir hap alıp ya bir şiir ya da tarih kitabı okumakla. Ben Pekiy o zaman kafayı nasıl ralantiye alacagız? Diyelim ki yatıştırıcı *•• Tatlı âvarelik duygusu kimi zaman bir kaç saat sürebilir, kimi zaman da blrkaç dakikada uçar gider. Bu doğaldır. Sürekll ftvâreliğin tatlısı, tatlı âvârellğln de süreklisi olamaz. Çünkü sürekli âvârellğin adı serserilik ve tembeüiktir. Uzun süre hlçbir şey yapmamak eylemi, daha doğrusu eylemsizliği, tatlı olabilir mi hiç? Fransızların bir sözü vardır: «L'homme qui ne fait rien, n'aime rien» derler. «Hiçbir şey yapmayan kişi hiçbir sey sevmez» demek tir bu. Ben pek severlm bu sözü. Her insanın olumlu bir şey yapabileceğine, yapması gerektiğine inanırım da ondan. Aylak dolaşan kişiyi, o duruma düşüren sevgillsi bile sevmez. *Avare gönlüm avarelendi / Canan elinden di yarelendi diye bir şarkı var. Acaba bımu yazan kişi, sevgilisi kendine yüz vermediği için mi avare oldu. yoksa sürekli âvarelik yüzünden mi «canan»ı onun gönlünü yaraladı? Yazar hayalinde durumu nasıl canlandırdı, bilomeylz. Bildiglmiz bir şey varsa o da «tatlı avarelik»in belirli bir kuram ve kuralı olmamasma karşılık, sürekli aylaklığın kişiyi varlıklı ya da yoksul olsun ergeç kötülükten kötülüğe sürüklediğidlr. Bu nedenle gençlerimizin sporun her dalına özendirilmesi çabalarını büyük bir sevinçle izliyorum. Ben de kafamı ralantide çalıştırırken bunun, önce rahatçılığa, sonra da tam avareliğe dönüşmesine hiç bir zaman izin vermemek kararındayım. ••• Bugün ralantide çalışıp daldan dala konarak yazının sonuna gelmlşken, burada, dost okurlarıma borçlu olduğum bir görevi yerine getirmek istiyorum: Geçen yıl geçirdiğim beni aylarca yazı yazmaktan alıkoyan hastahk sırasında ve sonrasında okurlanmdan aldığım iyl dllek mektuplarına teşekkürleriml sunar ve her birlne ayrı ayrı yanıt veremedlğlm için benl bağışlamalannı dilerim. Esklden öğrencim olmuş kimi okurlanm da, hukukla HgiU işleri konusunda görüşümü soruyor mektuplarında. Bir teklne bile yanıt veremiyorum. Yaşımı ve sağlık durumumu düşünerek bağışlasınlar beni. Bir de karşüıklı görüşme lsteklerl olu yor, özür dlliyorum. Çoğu hoş görüyor. Tektuk alınan ve hattâ azarlayan da çıkıyor. Hoş görüyorum. Oldum olası yalnızcı (münzevl) bir adamımdır. Çocukluğumda öyle değlldlm. Mahalle arkadaşlarımla çe llk çomak, hırsız polis, zıpzıp, topaç, aşık ve ceviz oyunlarında uyum sağlar, dostluga çok değer verlrdim. Annemi yltlrdikten sonra donuk, çekingen oldum. Büyüyünce çocukluk çağının o sınırsız, özverili dostluklanm bir daha hiç bulamadım. Arkadaş çok, ahbap çok ama yakın ve gerçek dost pek. pek az. Kim billr belkl bunda çabuk lnanan, lnanıp bağlanan. ama sonra dostlukta sınırsız özverl Dulamaymca bunu hoşgörü İle karşılayacak yerde düş kırıklıgma uğrayıp büsbütün çekingen olan yaradılışımın da payı var. Çocukken kendini açığa vuran sokulgan ve insancıl yaradılışımı, yaşamın acı gerçekleri kuşkulu, ürkek yaptı belki de. Şim di benim dostlarım, yüzlerini hiç görmedlğim, ama kimi zaman birkaç satır içinde bana bir dünya bağışlayan okurlarımdır. Onları tıpkı cephe hattında çok ilerilere sokulmuş yorgun bir savaşçıya su yetiştiren savaş erleri gibi görüyorum. Yaşam yıllarımın cephe hattında her an isabet alacak uç noktalara yaklaşmış bir insan olarak... İkili Ölcü lr kavram kargaşası lçinde yaşıyoru». Kasıtlı biçimde bu kargaşa pompalanıyor. «Yardım, kredt, hibe, yabancı sermaye, borc» adı altmda dışardan Türkiye'ye verilenlerln anlamı da yurttasın kafasında renk değiştiriyor. B Konuyu somutlastıralım: Atatürk yabancı wnmayenln yanında mıydı? Karşısmda mıydı? Gazi Mustafa Kemal, ülkedeki yabancı kumpanyalan millileştirdiğlne göre yabancı sermayenin karşısmdaydı; ama, hangi anlamda? Atatürk, yabancı sermayenin iilke içinde ekonomik KÜCÜ eHne geçlrerek siyasal blr knvvete dönüşmesine karşıydı. Yabancı sermayenin tüm kalelerini blrer blrer millileştlrdi, devletleştirdi; buna karsın ulusal doğrultuda kullanablleceği dıs kredilerden yararlandı. Yeryüzünde hlçblr devlet dıs Ulşkllerden soyutlanarak yasayamaz. Sosyallst ve kapltallst dünyalar kredl, yatınm, sermaye llişkllerlne geçmlyorlar mı? Ne var kl yaşadığmnz gezegende yalnız yabancı sermayeye dayanarak sanayileşmlş blr tek devlet yoktur. Hele mazlum ülkeler, yabancı sermayeye kapılannı koşulsuz açtıklannda blrer çlftlik olmuşlardır. Yabancı sermaye bir mazlum ülkede egemen kesimle bütünleşerek siyasal güç niteliğlne dönüşürse. bağımsızlık elden glder, sömürünün sonu gelmez. Bu genellemeden sonra temel konuya glrellm. Bugün Türklye'de bazı çevreler diyorlar ki: Siyasal koşulla dış kredi almayız; çünkü ulusal onurumuza dokunur. Doğrudur. Ne var ki Türklye'nln IMF'den aldığı tüm krediler siyasal koşulludur. Ülkemizin iç politikasmı temelde biçimlendiren koşulları, adına «StandBy» denilen mektuplarla benimsiyoruz: koşulların uygulamp uygulanmadığmı IMF kurullan gelip denetliyorlar. İşte o koşullardan bütün Türkiye halkını ilgllendirecek birkaçı: 1) İşçi ücretleri frenlenecek.. 2) Memur ayhkları kısılacak.. 3) Tarım taban fiyatlarındaki artıslar belirli ölçittlere göre hesarlanıp dondurulacak.. 4> Sürekli zauı ve sürekli devalüasyon kuralı Uypfulanacak.. S) Özel sektör politikası benimseneoek, devletçilîkten vazgeçilecek.. Ülkemizde herkes içe ve dışa dönük ekonoml politikamızın IMP ve Dünya Bankasınca saptandığmı blllyor. Turgut özal da bu politikanın slmgesl ve 1 numaralı adamıdır. Eğer bu politika ya aykın blr tutuma girersek, IMF (özel deyimiyle) yeşil değil, kırmızı ışık yakar. IMF kırmızı ışik yaktı mı, Ttirklye'ye kredi veren bütün OBCD devletleri krediierl keserler. Artik sıradan eaaete okuru bile bu gerçeklerl öğrendiğine göre gizlimiz saklımız yok demektir. Demek ki biz «siyasal koşnllu kredl» alıyoruz. Ne var kl Tflrkiye'ye yönellk kredilerl IMF ya da OECD değU de, Avrupa Konseyi ya da AET denetlemeye kalktı mı öfkelenlyoruz: Siyasal koşullu kredi istemeyiz; uâusal onurumuza dokundurtmayız; biz bağımsız devletiz. Çok güzel... Ama blr tersllk var gibi görünüyor; haml IMP'ye. OECD'ye «evet» dediğimiz zaman ulusal onurumuza dokunmuyor da, Avrupa Konseyi ya da AET'ye gelince neden tepki duyuyoruz? İklli ölçü kuUanmış olmuyor muyuz? İVCT OKTAY AKBAL 'Atatürk Atatürk,, Diye Diye.., TERCÜMAN Nazlı Ilıcak, 18 mart günü T«cüman'dakl yazısmda «demokr»si»ye ve «fazilet»e değiniyor ve «D«mokrasl bir fazüet ve ahlâb rejimidir sözünfin, bütün namuslulann bür ülkelerde toplandığı manasına elbette eelmeyeceğlnl» ileri sürüyor. Türkiye'yi hür slstemle, totaJlter slstemin arasına koymak gerektiğinl de ilert süren Ihcak, «TotaUter ülkelerdekl ve Batı ülkelerladekl yolsuzlult»lara da değinerek şöyle diyor: «Ülfcemlzde gistem, hedefi lübariy le totalltarızmden ziyade demokrasiye yatandiT. Içiude bulunduğumuz intikal devresi, bazJarına yakinlıklan sulstlma) fırsatı hazıriayabilir. Niteldm 27 Mayıs'tan sonra falancamn damadı, Olancanın oğlunun iş ilişkileri çok tartıçünrıştır. «Fazilet rejimi diye tarlf edilen demokrasi yolunda iierlerken, önemli mevklleri Işgal edenlerin tlerde bu tarz Ithamlara maruz kalmamaları için herkesin fevkalade dikkatll olması lazımdırj» FAZİLET REJİMİ kurlanmdan Bzür dilerim. Atatürk'e gerçekten bağh olanlardan özür dilerim. Böyle şeylerl yazmak lstemezdlm. Ne var ki glzlilikte yarar görmem ben. Herşeyl açık açık konuşmalı. Dlkkatlerl çekmell, uyarmah, gözlerl açmau... Atatürk'ü «Atatttrk Atatürk» diyerek öldürmekteyiz. Hiç bir dedlğinl yapmıyoruz, hiç blr öğüdünü tutmuyoruz, hlçbir «ilke»sini yerine getlrmiyoruz, hiçbir «devrlm»lnl uygulamıyoruz... Bir okur telefon ettl: «Mebter marşlan, ulusal marslarunız tnıdır?» Değildir, dedlm. «Pekl ama nlye cuma günleri blzlm semttekl llsenin hoparlörlerl durmadan mehter havalan çalıp durnr, tstiklâl Marşı'nın ardmdan haydi mehter havası..» Hangl okul? Üsküdar Kız Lisesiymiş!.. Başka bir liseden bu kez bir öğretmen soruyor. Daha doğrusu yakmıyor. «Derslerbne glrlyorlar, sözcük yerine kellme diyeceksin, devrim yerine Inkılâp diyeceksin. Türkçesini değrll Osmanlıcasını söyleyeceksin, ögreteceksin» diye çıkışıyorlar. Ne yapacağımı şaşırdım, yardım edin bana» Sabır, yine sabır, ylne sabır... Gerçekler blr süre sonra anlaşılır, gerçek Atatürkçülük üstün gelir, «Atatürk» maskesine bürünmüş bir takım klşller, çevreler, blr gün gelir atarlar bu maskeyl, ya da gerçek Atatürkçüler o maskeyl çeker lndirir... Böyle seyler söylüyorum o öğretmene.. Bu söylediklerime kendim de lnanmak istiyorum. önceki deneyimlerim bunu gösterdi, her zaman Atatürk üstün geldi düşmanlarına; o düşmanlar «Atatürkçülük» oynadıkları halde!.. TV'de geçen akşam bir törenl yansıttılar. Konuşmalar vardı. Durmadan «inkllap, inkilap» dedt konuşmacılar... Bllerek mi bilmeyerek mi, «inkllap»m «kelpleşmek, yani köpekleşmek» anlamma geldiğinl!.. «Atatürk inkilaplan» dedlniz ml bundan en çok sevinç duyanlar Atatürk düşmanlandır. Oh, oh, kendi dilleriyle söylüyorlar. köpekleştiklerini diye bayram ediyor bu yobaz kafalılar... Bin kez yazdık, bin kez daha da yazacağız, «inkllap» değil «devrim»dir Mustafa Kemal Atatürk'ün gerçekleştirdiklerl... Temelden bir değlşme, eskilikleri yıkma, gericlliklerden kurtulma, yenl blr toplum yeni blr devlet, çağdaş blr kültür yaratmak.. Bunu hftlâ anlamamakta dlrenmek nlçln, niçin? Yıllardır Atatürk'ü, Atatürk devrlmlnl anlatıyoruz, büyük önderl övüyoruz, onun yolundan gltmeye çağırıyoruz, ilkelerinl, öğütlerinl yineliyoruz, sahte Atatürkçüleri teşhir ediyoruz... Bundan hiç ml hiç hoşlanmayanlar durmadan saldırıyorlar. Gazete sütunlarında, toplantılarda, mektuplarda... Size bir şey söylemek İstiyorum. Ben 1956'dan beri gazetelerde sürekli yazı yazarım. Atatürk üstüne yazdıklarım üç kltapta yaymlandı, daha lkl üç kitap daha tutar yazdıklarım... Atatürk düşmanları 1960 öncesinde de vardı. sonrasında da; 1970 öncesinde, sonrasında da, 1980 öncesinde sonrasında da... Atatürk devrimcisi olduğum için pek çok küfür mektubu aldun. Ne yazık ki şu son aylarda, yani Atatürk yılında aldıklanm kadaî çirkinlerini hiç okumamıştım. Bugün işbaşındakl kimseler, slvil ya da asker olsun, Atatürk döneminde çocukluklarıru, llkgençliklerini geçirmiş yurttaşlardır. 1938'de, Atatürk öldüğünde ilk ya da lise sıralarmdaydılar. Rahatlıkla hatırlamaları gerekir, Atatürk döneminde ne tnehter takımı, ne mehter marşı, ne yeniçeri öykünmeciliği, ne de îstanbul'un fethini anma günleri gibi Osmanlılık hayranlığı taşıyan tutucu davranışlar, işler yoktu. Bütün bu geriye dönüş, geçmişe özlem, hep 1950'den sonra başlatılmış ve hızı artarak bugüne dek süregelmiştlr. O kadar ki, Atatürk'ün 100. Doğum yılmı kutladığımız 1981'de, 1982'de bile bile Atatürk'ü gerçek nlteliği. klşiliği ile tanıyanlar. tanıtmaya, anlatmaya çalışanlar zorluklar içinde çırpınmaktadırlar. Atatürk düşmanları onun adma sığmarak, onun adını ama yalnız admı! kalkan gib) kullanarak. Atatürk devrimînden yana olanları ezmeye, saf dışı etmeye kalkışmaktadırlar. tşte gerçek, işte acı görünfim O <) Aynı şekilde, askerlerin de, partllerüstü ve geçici blr yönetim olduklan gerçeğinl, yiirekten benlmsemelerl şarttır, 12 Eylül'ü meşru kılan anarşl ve terör gibi olguların dışında. toplumun temel dengeleri, bir zeçl« döneminde lorlanmamabdır*».^ • HÜRRtYET Oktey Ekçi, 16 mart günlU Hürrtyet'teki yazısını Avrupa'daki yabancı işçi çocuklanaa ayınyor ve «Uloslar»rası Çalı«jn» örgütU'nfln (İLO) bu çocuklardan «Toplumsal blr saatli bomba» diye bahsettigini» belirterek, «yani» diyor «tılt, tık. tık aealerini duydugumuz, u u ne zaman patlayacağuu bilemedlğlnlz bir bomba..» Bu saatli bomba'run özelükJe 9ed«ral Almanya'yı tehdlt ettlgınl de bellrten Ekşi, yazısını şöyle sonluyor: «Türkiye, i mllyona vakm Işsiri olan bir ülkedlr. tşslzlik oram yüzde 16yı aşnuftır. Vanl bizdekj saatU bombanın yarattıgı tehllke, Avnıpa'dakmden as degUdir. Durum bu l»)n ba«ta Federal Almanya'daki 100 blne yakın «ifsls» yurttaşlarımu olmak flzere. oradaki Türklerin «toplu dönüç.» yapmasının yaratacağı tehlike ne kadar büyük olur, hiç hesap eden var mıdır?» TIK, TIK, TIK... GÜNEŞ " * " * * Mehmet Barlas, 16 mart günlU Mllllyet'tekl yazısında «bugünün dünden çok tarkJı olduğuna» değiniyor ve «24 ocak'tan vazgeçüdlği zaman, uygulanmaya kouulabilecek bir 31 şubat tnodeH ortada yoktur» diyerek özetle şöyle ekliyor: «12 Eylul'den berl yöneömi eünde tutan Iktldar, bir «taraf» değildir. Amae elbirliğl Ue ülkeyl yeniden detnokrasiye döndürnıektir. Bu bakundan, mesela. uygnlsnan ekonomik politikalara, geçmiş aksaklıklar doğrultusunda eleştirl yöneltlp, bu> nun başansızbğına bel bağlamak hat*lıdır. Hatalı olduğu kadar besapuzdır da. MİLLtYET 31 ŞUBAT MODELİ arduran 18 mart günlü OUneş'üeka yazısında «yasalann uygulanabüirligi» konusurıa değiniyor ve «bİ2 ise aklıımzca toplumu birşeylerden koruyacagız diye blr takım uyguianamaz yaaalar çıkarıp yıüar yılı kâgıt üstünde bırakmaıun, sonra da bu öiü kuraLUnn etkialnden kurtulmak İçin yoUar aramanm ustasıyızdır esklden berlj» dlyor. Yazısmda kürtaj ve özel tiyatrolar konusundalu yasalara da deginen Erduran şöyle diyor: «Geçeıılerde devietîn özel tiyatrolar» karışacağı yolundataaberleryayınlaııınca hepımiz ayaga kalktık. Ama asüna bakarsanız devletic öyle davranmak için yeni bir tasarı hazırlaması gerekmektedir. 1D34 tarihU PoUs Vazife ve Selahlyet Kanunu uyarmca oyunlar izne, oyuncular da aynı bar konsomatrisleri gibi vesikaya bağbdır z» ten. Içlçleri Bakanugı lse 1974 yümda bir geneigeyle «tanuunış sanatçılardan» vesika isteme gibi iîlemlerin yapıimamasuu Vaüliklere bildirmiştir. Pekl, tanınmanuş sanatçılara nasıl davranıiacaktu? Va da katası bozuluveren bir Emnijet Amlrl genelge me> neige tamnıayıp da yasayı uygulamaya karar vererek oyun sırasuıda Oevlet »anatçını bir banımdan vesika sorsa, alamayınca perdeyi kapatırsa. De olacakürî. Hiliç.. Yaşayan gerçekle ölü yasalanmız arasındaki şizofrenik çellşki bir ke> daha sergilenmiş olacaktırj» ŞÎZOFRENİK ÇELİŞKİ... GUNAYDIN Necatı Zıncirkıran, 14 mart günlü GUnaydın'dakl yazısında «Türk l?çlleririnin Aimanya'dan kapı dısarı ediimek istenmelerine» değiniyor. «Alnıanlar~ ağır, pis, temlz her işyerinde çalıştırv lacak insanlar arıyordu. Şimdi işler blraz ters gidince yabancılar (Aslında Türkler) göze batıyor, norlanıyor, kapı dt$an ediimek lateniyor» diyen Zlnclrkıran «bunun faturasım pahalıya ödetmemiz gerektiğini» de öneriyor ve şöyle dlyor: «Bunun taturasuu (ki bu fsturs mllyarlarca dolar düzeyindedir) Aimanlara panab ödetmezsek yarm tarih dnttnde çok kabahatli sayılırız. Gelecek nesiller birf affetmez. Devlet olarak, bfikümet olarak, kamuoyu oluşturan baaın olarak.. Lâyık olmadığı blr muameleyi kabullenmek kadar kötü bir aonuç yoktur ülkeler ve uluslar PAHALIYA ÖDETMEK... İSOYLÖhÖE ÇCumhuriyet 21 MART 1932 GÖTE'NÎN 100. YILDÖNÜMÜ Meşhur Alman edibi Göte'nin 100. yıldönümü, Avrupa'nın blr çok yerlerinde olduğu glbl. bizde de yarın Edebiyat Fakültesinde yapılacak meraslmle kutlanacaktır. Talebe Cemlyeti merasim için blr program hasnrlamıştır. Aynı akşam Darülbedayi'de Göte^nin Stella ismlndeki piyesl temsil olunacaktır. DGünün ilanıl RESSAM ARANIYOR Fransızca veya înglllzce billr Müslüman bir ressam talep edilmektedir. Talip olanlann mektuplarım (E.R.) rumuzuyla îstanbul Yeni postanesinde 176 numaralı posta kutusu vasıtasıyla göndermeleri. dış basın... LE MATİN Fransız «t« Maıtin» gazetesi FranMZ yerel seçunlerinin binncı tur sonuçlarına değınerek, seçim sonuçlannın hükümet içinde reformlann ağır, ya da aşırı hızla mı yapıldığı tartışmasını etklleyecegini öne sürüyor. Gazetenin yorumu şöyle: «Halkın karannın, hükUmettekl çogunluk İçinde, re(ormlann hızı hakkmdatd tartışmayı canlandırmaması sürpriz olur. Komü* nist Parti'nin oy kaybetmesi bu tartışmada ağırlığını hissettirecek. Komünistler yeniden oy kazansaydı, yapüan reformları yeterslz bulan sosyaUstleri baklı çıkaracaktı. Seçim sonuçlan bunun tam tersini gösterdi: Reformlara ara verilmesini lsteyenler iddialannı bu seçünlerle doğrulayabUlr. Uyan açık ve yadsınmaz. Bu konuyu düşttnmeye değer. Aksl halde Fransız solu önümüzdeki ytl yapüacak beledtye seçlmlerinde daha büyük blr hayal kınkbğına u&rayabillr.» FRANSA'DA YEREL SEÇİMLER VE REFORMLAR TARTIŞMASI ailah aleyhtarhğının Uk kez ABD'de de görulmeye başladığını bellnerek çöyle diyor: «Senatör Edward Kennedy Ue Mark Hatfield'in nükleer silahlan don durma çağnlan, nükleer sftalı aieybtar lıgımn ABD'de de güç kazanmaya başladığmın Işaretlerinden birfdlr. Ashnda nükleer silab aleyhtarbgı yalnızca üst düzeydekl yetkililerle sınırlı degll. Blr samanlar yalnızca uzmanlar arasın da tartışılan konu, şlnıdi halkın glderek daha çok Ugisini çekiyor. Baharda bavalann düzeunesi ile, ABD de çok güçlfl bir olasuıkla Avrupa gibi btiyük nükleer sUahlanma aleyhtarı gösterilere sabne olacaktır.» ve Sovyetler de baskj yapmak İçin bnn dan yararlanıyor. Yeni Delhi, bu durumu gözardı etme çabasında. Son ol» rak Hint hükümeti, eskiyen askeri nak Uye uçakJaruun yerine Sovyet «Antonov 32» tipi uçaklar almaya karar verdi. Pakistan'ın bu dev askeri güç kars,ısında korku duyması ve 40 adet Amerikan «F16» uçagıyla hiç degllae dengenin bir kısnunı korumaya çaüşması anlaşılır bir şeyj» Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet MatbaacılıkveGazfetecilikT.A.Ş. adına ^ NADİR NADİ Cenel Yayın Müdürü:. . HASAN CEMAL MuesseseMüdürü: EMİNE UŞAKLIGİL Yazı Ijleri Müdürü: OKAY GÖNENSİN Baaan ve Yayan Cumhuriyel Malbaacilık ve GazolacilikT.A.Ş. Posta Kutusu: 246 IStanbul Tal: 20 97 03 (5 Hat) THE NEW YORK TİMES İRAN VE SOVYETLER «The New York Tünes» gazetesi, Ayetullah Humeyni'nin ölümUnden son ra, tran'da tkticlar boşluğunun meydana geleceginl ve Sovyetler Birliği'nın bu boşluğu dolduracağuu İleri sürerek, Iran'm Moskova'nın denetlml altına glreceğıni belirtiyor. Gazete şöyle diyon «Humeyni öldükten sonra, Sovyetler karışıkbktan yararlanarak Iran'ı denetlm altına alacak, Eldeki tüm K» nıtlar bunu gösteriyor. Sovyetler tran' da etkinliklerinl giderek artUnyor. KJiit mevkilerdeki mollaiara Sovyet ajanlan alal veriyor. Sovyet yanlısı Komünist Tudeb Partlsi ise, bürokrasiııin saflanna giderek sızıyor. Irakia savaşan tran ordusuna Sovyet silahlan gönderiliyor. Bu arada İran sınınndaki Sovyet ordusu da, sürekll takviye ediliyor. ABD, İran'daki gellşmeler] dikkatle izlemeli. Çünkü, Humeyni'nin ölümünden sonra Iran'ın Sovyet nüfuz alamna girmesi, Amerika için stratejik felaket FRANKFURTER ALLGEMEİNE SOVYET SAVUNMA BAKANI'NIN HİNDİSTAN ZİYARETİ Alman «Frankfurter Allgemelne» gazetesi Sovyetler Birliğl Savunma Bakam Ustlnov'un Hindistan'a yaptığı zlyarete değinerek, Hindistan'ın bu ziyareti önemsiz göstermeye çahştığını llen sürüyor. Gazetenin yorumu şöyle sürüyor: «Hindlstan, Bağlantısızlar Hareketi'nln önde gelen üyelerinden birl olma iddlasuun inandıncı göriinmesı için Sovyetler Birliği'nden blraz daha uzak durmak Istiyor. Ancak Sovyetler Birliği'nden uzaklaşmak blr çırpıda olacak iş degll. Çünkfl Hlnt ordusunun Sovyet sllahlanna bağımlılıgı büyük BÜROLAR. • ANKAflA:KonurSokakno. 24/4 Yenljohlr Tl 17 58 66İdare: * İZMİR: Hallt Zlya Bulvarı No: 65/3 Tel:2547 0 9 1 3 1 2 3 0 • ADANA: Atatürk Caddesi, Türk Hava Kurfümu Işhanı Kal 2/3 Tel: 14 55019 731 1NTERNATIONAL HERALD TRIBUNE TAKVİM İMSAK GÜNEŞ ÖĞLE İKİNDİ 21 Mart 1982 AKŞAM 19.22 YATSt. 20.53 «tnternational Herald Tnbune» gazetesi, Batı Avrupa'yı saran nükleer ABD'DE NÜKLEER SİLAH ALEYHTARLIĞI 5.24 7.01 13.21 16.47