Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumburiyet 8 15 MART 1982 Vallabi ben bagırmadım, yammdakt erin kulagma eğilip yavaşça «Patladı mı ulan» diye sordum. Bunun üzerine çavuş açık ladı: Yiizbaşım, bu nereden butmuşsa esrar hulııp çekmiş, sonra senin gözune gireceğim diye kabadayıhk taslamış. Gerçekten Kadıköylü Agâh. esrar çektiğinden Jan darma Genel Komutanlığından bize sürgün £«Jmişti. Agâh'a • Bana bak. dedün, gidip o bombayı bul; yanma pek sokubna... Agâh gitmiş. bulmuş; bomba kayalık'ardan aşağı yuvarlamnca bir çalı kümesinin üstünde terazilenıp kalmış. Agâh'a dedim ki Bombayı bir kurşunla patlatabifirsen seni bagnşlarını: yoksa 3'iinrü takırna gidersin. Erler yere yatıp kendilenni güvenreye aldılar Agâh 3040 nıetre goride siperlenip bir kurşunla bombayı patlattı. Boylece baüışlanıp Üçünfü man?;ada kaldı. 43Daha önoe kişiligini anlattığım Agah konuşmaya başladi: Yüzbaşım, vallahl billahi şu üçtincu takımda çamaşır yıkamaktan, odun yarmaktan, patates soymak tan imamm gevredi. Ver be ni birinci mangaya Kürd'tin gözüne gözüne gitmezsem namussuzum... Şöyle bir durdum. Üçuncu manga komutanıyla göz göze geldik. Onbaşi: Komutanım billyorsunuz benirn manga eksik. Agâh iyidir, bana ver.., Agâh'a döndüm: PekL üçüncü mangadasın. Allah razı olsunn? i Onbaşılar bana. Yüzbaşun. dediler, Mz b&ylece tepelert alınz, sen burada kalacaksın. Yok, dedim, şimdi beni dinleyin: îkind, üçuncu manga birinci hatta sagda, beşînci altıncı manga birinci hatta solda ilerlîvor. Ara da elli adım var. Bu elli adımlık aralıkta ben bölük erkanıyla bulunacağım. Soldakt takım Yumurta tepeye doğru kaymaya başladığı zaman ben sağdaki takımm iki mangasmm ortasına ge MADANOGLU Asiler uyurken baskını gerçekleştirdik çerim. îlerlerken yavaş yurunecek. 50 adım atacaksınız, duracaksınız, içinizden 100's kadar sayacaksınız, sonra yine 50 adım atacaksmız. Çıt çıkmayacak. Ben sağdaki takımla kayanra di bine varacafım. Tepenin doruğunu oluşturan kayanm üstüne bîr bomba atarız. bombanın patlamasıyla fırlarız. Sağdaki takımla ya pacağımız iş budur. Bir diyeceğiniz var mı? Yok... Şimdi soldaki takıma söylüyorum. Siz de dedığun gıbi ilerliyeceksiniz. Bomba sesini duyar duymaz fırlayıp tepeyi alacaksmız. Ola^anüstü bir durum olursa. yardım isterseniz, kırnuzı ışaret fişeği atarsmız; yaraUnız varsa yeşil işaret fişeği atarsmız, işler yohmdaysa beyaz işaret fişeği atarsmız. Anladınız mı? Anladık. Biz bunlan konuşurken Tabur Komutam Akin arkamda bizi dinliyormuş De di ki Cemal, şu işaret fişa&f işinde bir yanlışhk olmasın? Siz burda mıydınız, bil miyordum, affedersiniz, dedim. îşaret fişeği komısvmu bir kez daha yineledim Asker hazırlanmaya basIadı Manga komutanlan gittiler. Tabur Komutanı de di ki: Cemal senin yöntemine bayıbyorum. Benim bildiğim askerlikte bölük komutanı emir verir; oysa sen onbaşüara soruyorsun. onlar ne yapacaklannı söylüyorlar. Sen azıcik konuştun iş bitti. Ben dedım ki Efendim, çarpışa çarpı ;a bunlar artık usta oldular. bütün kurnazlıklan öğ rendiler; karşıyı gözetîrler, yolu izi bilirler; kendi aralannda konuşup tartiîarak bütün güvencelerini döşünürler: ama ben yanhş birşey söylerlerse düzeltirim. olmadık bir plan yaparlarsa hayır derim. horlamayı kesti. Biz de soluğumuzu kestik. Ve ardmdan bir tıkırtı duyuldu. Bomba kayanın ttstünde ki eğik düzeyden tıkır tıkır yuvarlaTiarak geldi aramıza düştü. Nereye düştü? Görmüyoruz karanlıkta.. Nöbetçi kulaklarım dikti, dinliyor. Btzde çıt yok. Saniyeler yüzyıl gibi geliyor. Acaba hangimiz havaya uçacağız? Tam bu sırada dört boş adım ötemden birisi bağırdı: Patladı mı ulaaan?.. Bu kez tam uyanan Kürt nobetçi başladi ateş etmeye... Ancak karanlıkta birşey görmediği için: biz de kayanın dibinde bulunduğumuzdan ateşin etkisi yok. Ben artık durmanm gereksiz oldugunu anladım ve bağırdım: Fırlaym.. Hepimiz fırladık. Kayanın arkasında uyuyan asiler uyanıp davranıncaya kadar tepeyi tuttuk. Nöbet çi başta olmak üzere kâçmaya başladılar. Ateş ediyoruz, vurup vuramadığımızı göremiyoruz. Amacımıza ulaşmıştık. O sırada soldan kırmızı bir işaret fişeği göğe yükseldi. Eyvah... Bolük erkânını yanıma aldım. Kayalara tırmanırken ceketün yırtılmış. paBrlerden birisi öne sıyrıldı: tvedtye atmışım yüıbaşım.. Hay Allah belanı vermesin.. Böyle ?amanda Insanm aklma bile gelmiyor; biraz sohıklanınca el bombası ne oldu, diye düşündüm. Bomba patlamamtştı. tngiliz bombasıydı: »ma sonradan lemiş karşı yamaçlara tırmanmaya başlamışlardı Üstlerine varmadık. ateş edemedik. zaten uzaktayız. Fırıldakla durumu gerıye bıldlrdlk. Grup Komutanı «Geliyornm» diye haber saldı. Tabur Komutanı bana: Sen, dedi. geriyo cekil. dJnlenmeye gcç. Üçüncü Bölük repheyi Blrinci ve tkinci Bnlüfce tesllm edecek. Bîr hhluk Tumnrta Tepeyi, bir böliık Kayalı Teperî tuttu. Bîz geriye cekildik Cadırlar kuruluyor. Ya tıp uyumadan önce askeri topladim: Kimdi o «Patladı mı ulan?» diye bağıran? Res yok. Soruvu yineledim. Bölüğün çavuşlugunu yapan er öne çıktı. bir selatn çaktı: Efendim, dedi. bu Kadiköylti Agâh, kunduracı Ajrâh... Kızmıştım. Agâh gel bnraya.. diye bağırdım. Agâh çıktı: Nedir nlan bu yaptıgm i?? Agâh demez mi: Konyak ve Şeker Parola bombamız kayahklardan yuvarlanarak geldi aramıza düstü. Nöbetçi Kürt uyanıp atese başladi. «Fırlaymî..,» dîye bağırdım. Fırlayıp kayanın arkasında uyuyan asiler uyanıp davranıncaya dek tepeyi tuttuk. laska kopmuş. farkında degilim. Yumurta Tepeye koş tıık. Ancak daha önce Kayalı Tepe'deki durumu dü7enlemeyî de unutmadım. Koşarak Yumurta Tepeye ulaşmca baktım ki herkes yerli yerinde: Ne oldu? Hiç bir şey yok yüzbaşım herşey yolunda... Neden kırmm fişek attmız uian? duymuştuk, tngiüzlerin Ça nakkale'de denize atttkları bombalan çıkanp bize yolluyorlarmış. Bu söylenti doğru muydu, bilemem Mustafa EKMEKÇİ Balkabağı Belgeleri (2) ugün de «Ankara Notlarunda «Balkaba&ı belgelerbml sürdürmek istiyorum. «Cadı avı»nı yürütmek için Amerikan Kongresince kuralan, başına ılunlı bir Roosevelt'çi ve namuslu olarak tanınan Arkansas Demokrat Senatörü Mc. Clelan'm getlrildiğl «Senato Soruştnrma Kurnlu» kolları sıvadı... Kadıköylü Agâh'ın esran Ortalık ışıyordu. Arbak vadisl ayaklanmızm altradaydı. Görüyorduk, koylüler çekiliyorlardı: pılı pırtılannı hayvanlara ytik B Biz perıye yeıieşıvoruzj ha^ırlıklar surüyOr Bpnirn çadir yapılırken Grup Komutanı Yarbay Mus tafa Uludağ geldı Osman Tufan Paşa'nın emri yerıne getirilmişti: Arbak vadisi boşaltılıvordu Uludag Yarbaya dedim ki: Ffendim bpn vedefce ahndım, dinlpnpceğim. Bakın bpnde iki yatak var. bîrini alır iv cimene sererim. öteki de karyolpda kalır Siz karvolada yatin. bîraz kestfrelün. Olur. ama sen iki ya> ta£ı da alacaksın. ben karyoîada yataksız yatanm. YARIN: Salaş Dağfna Taarruz... Ne yapılacağı pek bilinmemekle birlikte, «Cumhuriyetçiler» bu arenada kendiîerine «vatanseverlik» reklâmı yapmayı. Demokratlar da kenara çekllip seyretmeyi, «kirli işleri, karışıklikları Cumhuriyetcilere bırakmayı» yeğlemiş izlenimini vermekteydiler. Kurul işe başladt. Soruşturma Kurulu Başkanmm Hukuk Danışmanı. genç bir avukat olan Robert Kennedy'ydi. Mc Carthy ise. önce kimse inanamadı kendisine hukuk danışmanı olarak New York'lu bir Yahudi avukatı seçmişti. Boruşturma sırasında, kurallara uyduğu göze çarpan, konudan dışan çıkmayan bu Yahud' avukat Conn (asıl adı Cohen)ın aşın sağcı. ırkçı Senatör Mc Carthy'nln daruşmanhğını kabul et, mesini. o zaman Amerikan Yahudileri gu,>içimde yorumluyorlardı: ... . •, Bu cadı avraın y»n değiştirip, irkçıliga dönüşmemesi için, Cohen hem işin içinde olacak, hem de gelişmeleri sflrekli izleyecekti. Soruşturma Kurulu önüne, bazı Amerikan vatandaşlan geldiler. Mc Carthy, TVlerde yapılan canlı yayınlarda gösterilen oturumlarda. haklı haksız, bilir bilmez herkese çattı. Atılgandı' «Sahne ışıkian»m üzerine çekmek İçin her şeyl yaptı. Ancak, hoş görünmeyen kişiliği, kullandığı yöntemler, en çok da bilglsizliğiyle Amerikan kamuoyunu aleyhlne çevlrmeye başladi. Sonunda dramm son perdesl açıldı. Mc Carthy, Soruşturma Kurulunu zorladı. «Amerikan ordusuna Sovyet aianlannın sizmıs oldnğnnn, bunnn ortaya çıkarılıp. sorumlnlannm kim olnrsa olsun cezalandmlacaginı» ilan etti... Bir başka deyişle. Mc Carthy, Amerikan Sllahh Kuvvetlerlne savaş açıyordu. îlk hasım olarak karşısında Başkan Eisenhower'i. onun güçlü yandaşlarmı buldu. Bir anlamda partisinln de desteğlni yitirdi... Ancak o sıralarda «Joe» bu olumsuz gelişmeIerden habersizdi. Megalomanl psikozu içinde, atını son hızla uçuruma doğru mahmuzlayan bir Don Kişot kesllmişti. Ordu Bakanı Wilson, Kurulun karşısına çıktı, yamna ikinci smıf bir hukuk danışmanı almıştı. Bu avukatm Mc Carthy'den onun zehirli dilinden çekindiği tşin başında belli oldu. Joe, karşısmdaki zayıf kişillkli bu gruba, Mc Charthylsme'in biitün yöntemleriyle saldırdı. Onlara hakaret etti, devletin çıkarlarmı ihmal ettiklerinî söyledi. Onlarla alay etti. Amerikan ordusu savaşı yitîriyordu. Ne Elsenhower. ne de Pentagon buna daha çok izin veremezlerdi. Ordu Bakanınm danışmanmı değiştirdiler. Boston'dan yaşlı bir kurt geldi. Avukat Welsh... Welsh'in TV'de verdiği ilk izlenîm, ufaktefek. terbiyeli, papyon kravath, senatörlere «Sir» (efendim) diye seslenen babacan, torun sahibi. kentsoylu bir Amerikalı tipiydl. Mc Carthy karşısmdaklnin niteliğini anlayınca. Welsh'in genç yardımcılarmdan blrinin bnceleri. bir solcu derneğe üye olduğunu ileri sürerek, avukatm politik kişiliğini zedelemeye girişti. Avukat Welsh, yardımcısınm bu durumunu bllerek işe aldığmı, firmasına alacağı klşilerl kimseye daraşmadan alabilecegini söyledi. O derneğin FBI'ca zararsız ilan edilmlş oldugunu, genç avukatm bu tiyelîğinin çoktan sona ermiş bulunduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: Saym senatfiriin ne kadar gaddar ve zalim olabiieceü hakkmda çok şeyler duymnştnm ama. ailesini geçindirmeye çalışan genç ve namuslu bir avukatm ekmegiyle oynayabileceğini tahmin etmemiştim! VVelsh'in bu sözleri, TV'de oturumu izleyenterin dürüstlük duygulanm kamçıladı. Welsh, blraz da tiyatro kokan bu sahneden sonra, saldırısmı Mc Carthy'nin danışmanı ve onun yardımcısı bir başka genç Yahudiye Sheln'a yönelttl. Mc Carthy'yle. genç Shein'ln llişkllerini bilmeyen yoktu. Ordu avukatı Welsh. bir gun öğle yemeğindekl aradan biraz önce, Cohn Sheln öyktisünden söz etti. Birden blre Mc Carthy'ye: Savm senatftr acaba, tnglllzce'de pixy sözctigünün anlatnını biliyor mu? diye bir soru yoneltti. Bu sözcük. pasif eşcinsel anlamma gelmekteydl. Mc Carthy. beklemedlğl bu saldın karşısında bocaladı, sonra kızdı, yanıtı şaşırdı. O sırada Başkan, oturuma ara verdi. Bu, Mc Carthy'nin kamuoyunca görulen sonu oldu... 15«501413 Sofya.» Bu bir telefon numarası. Bu numarayı çevlrdiğiniz zaman karşınıza bir Türk kaçakçısı çıkar. Bu kaçakçının takma adı «Gazi». «Oazi» büyük olasılıkla. adlarını bildiğlmiz kaçak çılardandır. Ancak kim olduğu, bu aşamada belli değildir. Ordu ili Sellmiye mahallesinden, îstanbul'da Erenköy Eralp Sokak no 2/12 numaralı evde oturan 1933 yıhnda Gülltiden doğma Mahmut oğlu Muhlis Ünal'ın Sofya 501412 ya da 501214 numaralı telefonlarla konuş masmdan sonra mallar yola çıkar. Muhlis Ünal, Sofya'daki kaçakçı «Gaıi» ile konuşur: «Malları bekliyornz.» ' • «Ne yollayım?> «Mermi. 9 mm. ve T.6S.. Dörtytizelli bin tane.» <Bir Yunan gemisi ile gondereceğim.» Konuşma bu denll açık değildir, şifrelidir. Ancak konuşulan konular bunlardır. Anlaşma olur. «Stella Solaris» adlı bir Yunan gemisinde çalışan îslavi Hristov adlı tayfa. Istanbul'da Karaköy'de Muhlis Ünal ile görüşur. Muh lis Ünal. 3 milyon 400 bin lırayı «Gazi»nin adamı Hristov'a elden verir. Mermller, bu ödemeden sonra hemen yola çıkar. Yıl 1979. temmuz haziran aylarıdır. Muhlis Ünal, mallan Sinop'un Ak lımanında teslim alır. Mermileri Yunan bandıralı bir gemi getirir. Muhlis Ünal. Slnop'da akşam karanlığmda karaya çıkarttığı mermileri, Kayserili Suat Yıldız'a devreder. Yıldız'ın «zulaü» yanl «özel bölmeli» arabalan gelir. mermileri ahr. Muhlîs Ünal, Ordulu «Kral Sami» ile akrabadır. Ancak, Sami ile ayrı gruplardandır. Ünal, önce Mehmet önen adlı bir kaçakçı İle tanışmış, beraber çalışmaya başlamıştır. Muhlis Ünal, garsonluk ile başladığı yaşammı ka çakçılık ile sürdürmüş ve Ordu'da Hüdaver Şen adlı bir kaçakçının yakalanmasmdan sonra adı ortaya çıkmış, aranmaya başlamıştır. Ünal, 1975 yılmdan ya balandığı 1980 yıhna kadar îstanbul'da kaçak yaşamıştır! Gece karanh£mda kararlaştırdığımız gibı ilerlemeye başladık. Çıt çıkmıyor. Yurüdukçe ben iki takım arasında saga doğru kayıyorum Karanlıkta alçak sesle erlere soruyorum: Kaçıncı manga? Üçuncu manga... Eylem başladi İİACAKCIL "NIV »İJNÜBUGÜNÜ UGUR MUMCU caret Bankası Ordu Mer kez Şubesinde Muhlis Ünal'ın oğlu Hamza Ünal'a Kayserl'den Suat Yıldız adına 12.7.1979 tarihlnden, 7.8.1980 tariMne kadar toplam 15 milyon 675 TL. para gönderilmiştlr. Ayrıca, 4 8.1980 tarihinde, Suat Yıldız'm Ankara'da Dışkapıda Çağ layan Oto Galerlsl işleten kardeşl Mehmet Yıldız da avm hesaba 3 milyonluk btr havale göndermiş, böv tece toplam 18 miîyon 675 bin TL.'ye yüksetmlştir!. lan alarak Kayseri'ye gitti Suat Yıldız'a silah satışı ioin Ali Osman Kazan adlı bir kaçakçj yardım etr,i. cKral Sami» Suat Yıldız'a bu kez Fransız onlu su ve Çek yapısı Vizor tabanea yolladı.. Suat Ytldız, bu silahları, Cemal tfzciftükçi ve Ali Osman Kazan aracılığı İle sattı. Terör pazan «Kral Sami» İle Suat Y'idız'm dostlukları daha da ilerledl. Sami, Yıldız1! Nevşehir'de adamlarına tanıştırdı. biriki de tele*^n numarası verdi. B'rkaç gün geçmemlşti Ki. Istanbul'dan bir telefon geldi: «Ben Mubsln Ünal, Sami bryin selamı var, Hasan Çonkara'mn malları geldi. tstanbul'a gel.» Kaçakçı Muhsin Ünal İle Soat Yüdız'ın Îstanbul'da buluşmalarını. 36 40 87 numaralı telefon sağlamaktaydı. Suat, bu numaraya telefon etmekte. Muhlis ile buluşmaktadır. Ve böylece. Sofya'dan tstanbul'a. tstanbul'dan Sinop'a, Sinop'tan Kayseri'ye uzanan kaçakçılık çetesi, yıllarca çalısmış ve terör pazarından kazanç sağlamıştır. Şu oluşuma bakın: Silahlar, mermiler, Sofya'dan yola çıkıyor. Kaçakçılığı «Gazi» takma adlı bir Türk kaçakçısı örgüt lüyor. Silah ve mermiler. hem sosyalist blok. hem Batı blok markalı ve de silah ve mermileri getiren Yunan bandıralı bîr gemi.. Para ahşverlşl bir baş ka Yunan gemisinde yapılıyor. Hasan Çonkara, Muhlis Ünal ile çalışıyor. Bu rada Hder Çonkara.. Muh lîs, Sofya'da «Gaz!» ile konuşup, silah ve mermi getirtiyor. Suat Yıldız. Ünal'ın getlrdiği silah ve mermileri satın alıyor. Dağıtıcılan Ali Osman Kazan ve Cemal özçiftlikçi. Suat Yıldız, Adem Ruhbaş'ın eski adamı. Ruhbaş. Telemen'in 1972 yıhnda Askeri Savcıya ver diği yazıh ifadede adı ge çen kaçakçılardan birL Mermi kaçakçılığmdan Sl vas Ağır Ceza Mahkemesince mahkum olmuş, kaçakçı oldugunu bilmeyen yok. Muhlîs Ünal da 1975 yılmdan berl «firari.» Kaçakçılık herkesln gö?.ü önünde olmuş, herkesin'. Kim «hayır» dlyebillr buna. kim?.. Suat Yıldız Suat Yıldız. Kayseri'de Adem Buhbaş'dan sonra gelen ve bir ölçüde Ruhbaş'ın adım ikinci plana düşüren bir önemli kaçak çıdır. Şöyle konuşur: «Adem Buhbaş kaçakçılık yapıyor mu?» «Şu anda yapmadı, yap mıyor. Fakat evvelce yap tı> «rPekİ sen Adem Ruh*>aş'a birşey verdin mi?» <Verdim> «Kac tane verdin?» <5 tane.» «Ne zaman?» «Bu maldan verdim.» «Ne kadar?» «On kutu.» Adem Ruhbaş ile Suat Yüdız ilk başta beraberce çalıştılar. Sonra Yıldız, birara Ankara'ya geldi, lokantacıhk yapmaya başladi. Lokantacılığı pek kazanç sağlamıyordu. Mehmet önen aduıdaki bir kaçakçı kendisinl Oröulu Sami Karamanoğlu ile tanıştırdı «Kral Sami» ya da «Ordnln Sami» diye tanınan Sami Karamanoğlu île Suat Yıl dız boylece beraberce çalışmaya başladılar. Suat Yıldız'ın «Kral Sa mi» ile İlk ortak işi, elli tane «Vîsor» marka tabancayı Kayseri yöresinde satmaktı. Suat, silah Asker hazırlanmaya başladi, Tabur Komutanı Cemal senin yöntemine bayılıyorum. Askerlikte komutan emir verir oysa sen onbaşılara soruyorsun, azıcık konuştun iş bitti, dedi. Ben biraz daha saga kayı yorum bolük erkâmyla bır hkte... Bir başka ere soruyorum: Kaçıncı manga? îkınci manga... Böylece iki mangamn »rasına girdım. Kimseden ses çıkmıyor. Asker ustalaş mış. En küçük bir guniltü. işımızı bozar, karşıdakileri uyandırır. Bir tershk olmadan tepenin doruğundakı kayanın dibine ulaştık. Gelen çokuyor, gelen çöküyor, gelen çökuyor... Ben böluk erkâmyla ortadayım. Solum da üçuncu, sagımda îkincî manga bulunuyor. Buraya dek herşey iyi gitti. Asiler birkaç günden berl bizden saldın gelmediği için gevşemişler. Böyle bir baskmı beklemedikleri anlaşılıyor. Yine de kayanın üstüne bir nöbetçi koymuşlar. Kayanın arkasında uyuyorlar belli... Ama kayanın tistünden bir horultu geliyor. Anlaşılan nöbetçi de uyuya kalmış. Sagımdaki Süleyman onbaşının omuzuna dokundum. Onbaşi anladı, bombayı Çikardı. Elimizde maşalı tngiliz bombaları var. Süleyman onbaşi bombanm maşasmı çekti, çöktüğü yerde davrandı: Bismillah.. diye fısıldadı. Pırlattı bombayı. Hepimiz kulak kesildik. Bomba nöbetçinin horlama lan arasında tak diye bir ses çıkararak dibinde bulunduğumuz kayanın üstün deki düzlüğe düştü. Sanki bir küçük kaya parçası, ya da büyük bir taşm çıkardıgı sesi çikardı; ama daha madeni bir tınlaması da vardı. Bu sesten sonra Kürt | Şu oluşuma bakın; silahlar, mermiler, Sofya'dan yola çıkıyor. Kaçakçüığı bir Türk örgütlüyor. Silah ve mermiler, hem sosyalist blok hem de Batı blok markah ve de silah ve mermileri getiren Yunan bandıralı bir gemi. maya karar verdik. tkimiz de birlikte yine Gazi'ye verilmek Uzere tslavi Hristov ile aynı getnide görüşerek 200.000 Alnıaıı markı gönderdim. Bu mallar Bulgaristan'da dolara çevrîlip, tanesi 145 dolar karşılığtnda 250 adet 7.65 çapında Fransız onlusu ve geti kalanı 72.500 Amerikan dolarına karşılık 500 bin adet geco mermi çönderîldi. Bu mallar yine Yunan ge raisi île Sinop burauna geidi. Bu gemi karaya ya naşmadı. Bu sefer ben malları karaya çıkartmak için lâzıtn olan motorun temini için Sinop Oinde benzincilik yapan Şahin Gül'fi bnldum. O da Şevbet öıdemir'i buldn.» Silah ve merraller, raotorla Sinop kıyılarma çıkarılır. Çıkarma yerinde Suat Yıldız, Hasan Canik ve Muhlîs Ünal bulunmaktadır. 250 bin mermi ve 250 tabanca, hemen burada Suat Yıldız'a dev redilir. Suat Yıldız. bu mermi ve tabancaları, Şahin Gül'fln bulduğu BMC mar kah bir tugla yüklO kamyon ile taşıtır. Suat Yüdız, Muhlis Ünal"ın Bulgarlstan'dan getirdigi silah ve mermiJerin parasını. Muhlis'in oğlu Hamza'nın banka he sabına ödeyecektir. Gerçekten de Türk Ti Suat Yıldız Kayseri'de Âdem Ruhbas'ı ikinci plana iten önemli bir kacakcıdır • • BİR AÇIKLAMA VE BİR DÜZELTME Yazı dizisinde okuduğunuz, Yunanlı kaptanlar ydnetiminde roketatar getiren Kıbrıs bandıralı Vasula gemisi olayında sanık avukatları ile mahkemede tartışan Saym Yargıç Lamia Onat, «Mahkemenln, sanıklar hakkmda beraat kararı verdigini, ancak kendisinin ilk duruşmalara çıktıgı halde. karar veren kurulda bulunmadığım, karan veren yargıç arkadaşlarına da saygı duyduğunu» belirtmîş ve açıklamanın gazetemizde yeralmasını istemiştîr. Bu yazı dizisini yazarlarken, yüzlerce dosya. iddia name, gerekçeli karar ve hazırlık evrakı ve belge inceledim. Bu arada kaçınılmaz yanlışlık oluyor. 10 mart günü çıkan bölümde, bir yanlışlık yaptığımı sonradan farkettim. Bu bölümde. «Çayırovalı Osman»dan silah alan «Eskişehirli Seyfi» kod adlı tlhan Taşmerdivenli ile Ahmet Kırlangıç, sağ eylemci değil, silahlı sol eylemcidirler. Bu da Çayırovah'nm. sağ kesimden Yılma Dorak'a olduğu kadar, sol kesimden Taşmerdivenli'ye silah sattığmı kanıtlamaktadır. îlgili işlemde, sağ eylemcilerle ilgill bölümden hemen sonra yeralan «Eskişehirli Seyfi» böyle bir yanlışük yapmama yolaçmıştir. düzeltir, okurlarımdan özur dilerim. ÜĞUR RIÜMCÜ Ingiliz bombası Muhlis Ünal'ın sözleri Bundan sonrasını Muh Ifs Ünal'dan öğrenelim: «Daha btiyttk i; yapmak için Alucrab Hasan Canik ile ortak i$ yap Yarın: Gaziantepii Havar'lar