27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 apandreu, iktidara geldiği günden beri. tüm uluslararası toplantılan, kurumları, Türkiye'ye karşı kullanarak, Türkıye'ye karşı olan politikasını tüm dış politikasınm odagı haline getirdi. Yunan Başbakanı'run, şimdi de Kıbns konusunun üstüne giderek, bu sorunun hakça bir cözüme kavuşturulması için en gerçekçi yololan toplumlararası göruşraeler yolunu tıkamaya ve sorunu uluslararası düzleme çekraeye çalıştığı görülüyor. Ama, acaba, Papandreu'nun Kıbns üzerine topladığı bulutlar, g6rçekten fırtmayı burada çıkartmaya mı yönelik? OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 15 MART 1982 P Bulutlar Kıbrıs'ta, Yağmur Nerede? Papandreu'nun asd hedefini ve bu hedefe varmak için yararlandığı durumlan saptayarak çözüm bulunabilir. Bu çağda «Haçlı» değerleri değil, demokrasi ve insan haklan ilkeleri. banş özlemi uluslararası kamuoyuna yön vermektedir. hızlandınlması gerekmektedir. Çözüm konusunda kapsamlı bir anlaşmaya varümadan önce, «adadan Türk askeri gitsin» gibi öneriler, sorunu uluslararası düzleme çekme çabalan, gerçekçi değildir. Üstelik, bu tip öneriler, uluslararası alanda ciddi bir destek bulabilecek gibi de görünmemektedir. Kıbns Türk toplumu. toplumlararası görüşmelere yapıcı bir tutumla katıldığını, her zaman kanıtlayabilir. Bunalım Yorumlaması?.. atı'dan gelen haberler, dünya bunahmınm yoğunla^acağını vurguluyorlar. Ne demek dünya bunalımı? Eskiden kapltalizmin ekonomik bunalımma «bahran» derlerdi. Hastalığm ateşi Londra borsalarmda ölçülürdü. Herkesin kafasında dünya neydi ki? Londra, Paris. Berlin, New York; biraz da Roma, Madrit, Viyana... Güney Amerika; askeri rejimlerin operet darbeleriyle gazetelerin son sayfalarmda anılır, Afrika; Tarzan filmleriyle tanımrdı. Uzak Asya; afyon dumanıyla buğulaümış masal ülkesiydi. Sömürgeler, sömtirgeler, sömürgeler... Nasıl bir dünyada yaşıyorduk? 1930'larda Hindistan, Pakistan, ya da Vietnam ekonomisinin İyl mi kötü mü oldugunu kim na*«l düşünebilirdi? Onca uzağa gitmeye de gerek yok. Birisi 1938'de deseydi ki: Suriye ekonomisinde bunalım var.^ Gülerdik. Ekonomik bunalım da ruh hastalıklan gibi zenginlere özgü birşeydi. Yoksul bir köylünün ya da işçinin ruh hastalığı geçirdiği duyulmuş mudur? Bir emekçl, olsa olsa akıl hastalığına yakalanabilir; ruh hastalığı, üst düzeydeki varlıkü, kişilere özgü bir ayrıcalıktır. tngiltere'de, Amerika'da, Fransa'da ve sanayileşmiş kapltalist ülkelerde 1930'lann bunalımı ancak İstanbul'da herkesi kara kara düşündürebilirdi; Ortadoğu bile hesapta yoktu. Egemenler, baskı altma aldıkları kişilerin mantıklarmı tarih boyunca koşullandırmasını bilmlşlerdir. Eski satolarda, konaklarda, saraylarda efendilerin durumu kötüledi mi, derdi uşaklara düşerdi. Yoksulun ne bunalımı olabilirdi ki? Bir derebeyinin şatosunda yaşayan uşak, efendisinin neden yataklara düştüğünü kestirebllir mi? Burjuvalar palazlanmışlar, top icat olmuş: şatonun kalın duvarları artık düzeni korumaya yetmiyor. Gerçi koskoca yapının çevresine su hendekleri kazılmış, kapılara geceleri kol demirleri vuruluyor; köprüleri kaldırıp indirmek için köleler sabah akşam bocurgatları çeviriyor; ama, düzenin sürmesi şatonun dışındaki serflerin sömürülmesine bağhdır. Şatoya kapanıp kalmak; soyutlanmak, yok olmakla eşanlamlı... Derebeyi bunalıma düşüyor: artık egemenliğinln sonu yaklaşmaktadır. Ne yapabilir ki? Savaşabilit. Derebeyleri birbirleriyle savaşa savaşa yok oldular; tarlh öyle yazıyor; derebeylerine bağlı uşaklarla bilinçsiz köylüler, bunahmların faturasını ödediler; efendinin ekonomik yıkılışını gönül rahatlığıyla izleyempdiler. • Kapitalizmin bunalımı Yirminci Yüzyılda kaçıncı kez yaşanıvor? Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı ve şimdi Üçüncü Dünya Savaşı mı? Bölgesel savaşlarla sorun çözümlenebilir mi? Londra'nm. New York'un, Paris'in,, Berlin'in dertli yöneticlleri ne yapacaklar? Sosyalist ülkelere sıçrayan, Üçüncü Dünya'yı kasıp kavuran bunalımm içinden nasıl çıkılacak? Şimdiye değin efendiler bunalımlardan çıkmak için çırpuıdıkça, kapıştıkça, savaştıkça dünya parçalanmış. ikiye ayrılmış, sömürgeler bağımsızlaşmış, Üçüncü Dünya oluşmuş: ama, bunalım durmuyor ki... Dünya para sistemi yıkılmış; tran patlamış; Güney Afrika'daki «yamyamlar» başkaldırmış. Asya'nın depremlerl durmuyor. Dünya bankerlerl kaygılı; borsa slmsarları sinsi slnsi düşünüyorlar piyasa kralları sıkmtılı; tekelciler, tröstçüler, holdingçiler, monopolcüler, oligopolcüler bu işin içinden nasıl çıkacaklarını hesaplıyorlar. • Çemişgezek'In Tahtasız köyünde Durmuş ile Durdu'nun ya da tstanbul'un Babıâli'sinde tlhan Selçuk'un dünya bunalımını nasıl yorumlaması gerekir? Türkiye'nin Tutumu Ne Olmalı? Papandreu'nun niyeti, bulutlan Kıbns üzerinde toplayıp. yağmuru Ege'ye yağdırmak olduğuna göre, Türkiye'nin genellikle resmi ağızlardan açıklandıfîı üzere «olgunluk göstermesi», «bekle gör politikası» izlemesi ve en önemlisi «Yunanistan'la aramızda sorun yoktur» açıklamalanyla yetinmesi, yeterli midir? Daha önce Dışişleri Bakam Türkmen'in «sorun yok» diyen açıklamasım, son günlerde Dışişleri sözcusunün «Yunanistan Ege ile ilgili anlaşmayı çiğnemiştır» açıklamasınm izlemesi, Türkiye'nin bekle gor politikasını bırakacağının işareti midir? Türkiye, yakm geçmişte, Yunanistan'ı Ege konusunda görüşme masasma oturtabilmiş, Türkiye'nin Ege'deki haklannı ilke olarak Yunan tarafına kabul ettirebilmişti. Ama, daha sonra «Rogers Planı» ile Yunanistan'm NATO'nun askeri kanadına dönmesine izin veren Türkiye, bu planın Papandreu tarafından askıya alınmasından sonra da «Yunanistan'la sorunumuz yoktur» diyen sorumlulann açıklamalanyla, «bekle gor» politikasını uygulamak gibi edilgen Cpasif) bir duruma, gereksiz bir savunma durumuna düşmüştür. Böylece, daha önce Ege konusunda bir diyalog kurabilmiş olduğumuz Yunanistan, şimdi bu konuyu görüşmek şöyle dursun, başka yerlerde sorun varmış gibi göstererek tümüyle unutturmak yolunu tutmuştur. Papandreu'nun asıl hedefini ve bu hedefe varmak için yararlandığı durumlan saptayarak çözüm bulunabilir. Bu çağda «Haçlı» değerleri değil. başka değerler, demokrasi ve insan haklan ilkeleri ve banş özlemi uluslararası kamuoyuna yön vermektedir. Bunun için, kendisini evrensel geçerliliği olan değerlere uydurabilen, ülkeslnde demokrasiyi gerçekleştirebilen, ulusal çıkarlannı blok çıkarlanndan üstün tutmasmı becerebilen bir Türkiye'ye karşı «Haçlı Seferi» başlatmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Yeter ki biz doğru saptamalarda bulunup. gereğini yapabilelira. B Papandreu'nun Asıl Amacı Son haftalarda, önce Kıbns Rum toplumu liderl ve Dışişleri Bakanı'nm Atina'ya çağrılması ve burada bir «uluslararası konferans» tasarısının açıklanmasıyla gelişen olaylar, Papandreu'nun Kıbns'a giderek Türkiye'ye karşı bir «Hach Seferi* çağnsı yapmasıyla doruğuna ulaştı. Papandreu, Kıbns sorununun kendince çözümüne önem verir göriinmektedir ama, oslında, Yunan Başbakanı'nın amacı bu olamaz. Papandreu'nun amaçladığı herhalde çu hedeflerdir: Türkiye'yle görüşme Jcanallarını tümüyle kapatarak, Ege'de Yunanistan lehine yaratılmış bulunan durumu sürdürmek, bundan geriye adım atmak zorunda kalmamak; Türkiye'ye «yayılmacı» ve «işgalci» görüntüsü verip, Türkiye'nin bugünkü koşullanndan, demokrasiye geçememiş bulunmasmdan, bunun yarattığı dış görüntüden de yararlanıp, yalnız kalacağını umduğu bir Türkiye'yi yeni ödünlere zorlamak. Yunan Başbakanı'nın başından beri, tüm uluslararası girişimlerîyle yapmak istediği buydu, Kıbns konusunu alevlendirerek yapmak istediği de yine budur. Yoksa, Papandreu, Türkiye'ye karşı politikası çerçevesinde, Kıbns sorununun çözümünü değil, sürmesini istiyor olmalıdır. Seçiır. kampanyası sırasında, partisi PASOK iktidara geldiği zaman Yunanistan'm NATO'dan ve AET'den çıkması için çaba göstereceğini söyleyen Papandreu, bilindiÇi gibi, bu iki konudaki tutumunu iktidara geldikten sonra yumuşatmıştır. Bu, belki de, iktidarın somut gerçeklerini kavramasıyla olmuştur. Ama, Papandreu'nun başından beri sürdürmeyi bırakmadığı tek politika, Türkiye'ye karşı olanıdır. Yunan Başbakanı, ülkesine yönelik tek tehdidin «Doğu»dan, Türkiye'den kaynaklandığmı öne sürmeyi bırakmak şöyle dursun, gün geçtikçe Türkiye'ye karşı «Haclı Seferi» çağnlannı daha da sıklaştırmaktadır. Papandreu, bir yandan Yunan kamuoyuna seslenirken, bir yandan da Batı dünyası Şükrü S. GÜREL Siyasal Bilgiler Fakültesi içJnd© Yunanistan'a daha iyl bir yer sağlama çabaları için, yarattığı «Türkiye tehdidi»ni bir «kaldırac» olarak kullanmaya çalışmaktadır. Şimdi de aynı amaçlar doğrultusunda, Yunan Başbakanı, Kıbns sorununu, daha önemlisi Kıbns Rum toplumunu kullanmaya başlamıştır. çınılmaz kılan koşullar, Yunanistan'dan kaynaklanan «girişimler»le yaratılmıştı. O zaman Yunanistan'a egemen olan faşist cuntanın uzantısı bir darbe sonunda iktidardan uzaklaştınlan Kıbns Cumhurbaşkanı Makarios'un Birleşmiş Milletler'de Yunanistan'm ülkesine mudahale ettiğinı açıklayan ve bu devlete karşı önlem ahnmasmı isteyen konuşması. herhalde anımsanmalıdır. Yine unutulamayacak olan bir gerçek de, 1874 Banş Harekâtı'nın, Kıbns Cumhuriyeti'nin bagımsızlığını korumak için yapılmış bulunduğudur. Banş Harekâtı'ndan hemen önce Londra'da son diplomatik girişimlerini yapan o zamanki Türk Başbakanı Bülent Ecevifin ellerine sarılarak «kurtann bizi» diyenlerin KıbrısIı Rum'lar olduğu da unutuîamaz. Yavaş da olsa yürütülen toplumlararası görüşmelerde, yakın geçmişte önemli adımlar atılmış bulunduğu da unutulmamahdır. Bu görüşmelerin hızlandınlması, somut hedefler çevresinde yoğunlaştınlması, ancak Kıbns Rum toplumunun görüşmelere gerçekçi ve yapıcı bir tutumla yaklaşmasıyla gerçekleşebilecektir. Bugüne kadar Kıbns Türk toplumunun toplumlararası görüşmelere önem vermediği, yapıcı, somut öneriler getirmediği öne sürülemez. Unutulmamalıdır M, daha 1978'in şubatmda, Türk toplumunun önerileri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından «somut ve yapıcı» olarak nitelendirilebilmişti. Daha sonra da BM Genel Sekreteri'nin saptadığı ilkelere ilk olurunu veren, yine Türk toplumu olmuştur. Sorunun hakça bir çözüme kavuşturulabilmesi için, Kıbns'ta, daha önce iki toplumun üzerinde ilke olarak anlaşmış bulunduklan gibi iki toplumlu federal bir devlet yapısının kurulabilmesi için, iki toplumun da özgürce katıldıklan görüşmelerin sürdürülmesi. Çözüm Kıbrıs'ta Bulunmalı Kıbns Rum toplumu ise, şimdilik, isteksizce de olsa, Yunan Başbakanı'nın dümen suyuna girmiş görünmektedir. Ama, Papandreu'nun «Kıbns Seferi»nin Kıbns Rum toplumunun her kesiminde «ferahlık» yarattığı da söylenemez. Yunan Başbakanı'nın gösterişli ziyareönin hemen ardmdan, Kıbns Rum toplumu içinden de tedirginlik belirtileri görülmeye başlanmıştır. Papandreu'nun başka amaçlar için kendilerini kullanmakta oldugunu söyleyenlerin yanı sıra, Kıbns Rum kesiminde yaklaşan Başkanhk seçimi için Papandreu'nun gezisini kullanmaya çalışan bazı Kıbns Rum siyasal kadrolannın bulundugunu belirtenler de vardır. Bu aşamada, Kıbns'taM Türk Banş Kuvvetleri'nin adadan çekilmesini, Kıbns konusunda bir uluslararası konferans toplanmasını isteyen Papandreu'nun önerilerinin gerçekçi olmadığı, Kıbns Rum toplumu içinde de görülmektedir. Eğer gerçekten, bağımsız ve bağlantısız bir Kıbns Cumhuriyeti'nin sağlam, gerçekçi temeller üzerinde yeniden yükseltilmesi amaçlanıyorsa, Kıbns Rum toplumunun toplumlararası görüşmeleri tümüyle bir yana bırakacağı düşünülemez. Çünkü, bazı tarihsel gerçekler unutuîamaz; 1974 Banş Harekâtı'nuı hangi koşullarda gerçekleştirildiği anımsanmadan geçilemez. Unutulmamahdır ki, 1974'de Türkiye'nin gerçekleştirdiği Banş Harekâtı'm ka OKTAY AKBAL «JCT HflVlft Meclis Kavgalari okıırlardan Sağlık personeli zor durumda Bizler sağlık kuruluşlarında yardımcı sağlık personeli olarak calışan ebe, yardımcı hem şire ve laborontlarız. Sağlık Bakanlığı'nın 28 Şubat 1982 ta rihll Resbii Gazete'de yayınlanan kararı uyarınca «Özel Hlzmet Tazmlnatıından yarorlandırılmıyoruz. Tam gün yasası uygulandığı dönemlerde tazminattan yararlandırılan, serîiflka şartı konulup kurslar düzenlenerek eğitime tabl tutulan bizler, sağlık teşkilâtının tüm yükünu cekenleriz. Ülke genellnde yaklaşık 75 bln kişiden oluşan yardımcı sağlık personelinin tazminattan yararlandırılmaması sağlık teşkllâtında ayrıcalık yaratmak değil mldlr? Kadroları sağlık personeli olarak görunen, her türlü yükü omuzlannda taşıyan, sertlfikalı personeller olarak bu aksaklığın karann tekrar ele alınarak düzeltileceğlne fnanıyoruz. Sağlık Bakanımızın sağlık teşkllâtında büyük capta personel acığı bulundugunu belirten konuşmalarından sonra bu ayrıcalığın ortaya çıkması, sağlık teşkilatlarında verimln ne denli düşeceğinin dikkate olmmadan yapıldığını göstermektedir. Doktorlarda yüzde 20, hemşlrelerde yüzde 6 oranında yapılan özel hizmet (meslek) tazmlnatlarından blzlerin de yararlandırılması Içln bekliyoruz. Sağlık teşkilatında yaratılan bu ayırım ve bölunme, tam gün yasasındakl uygulamada görülen aksaklıklardan daha büyük aksaklıklan ortaya cıkaracaktır. Buna meydan vermemek ve personeli gruplara ayrrmak sağlık dalında hlzmet veren tüm kurumlarda Işveriml düşecektlr kanısında olarak. bu aksaklığın ortadan kaldırılmasını tekrarlıyor vo bekliyoruz. istanbut'dan bir grup ebehemşlre yard:mcısı ve sertlfikalı loborant. Uğur Mumtu'nun «Söz Meclisten îçeri» adh kitabı epey gürültü kopardı. Parlamenter düzeni yeriyor diye öfkolcnenler, söylenenler oldu, Zamanı mıydı böyle bir eleştirinin, dediler. Parlamentonun çatısı altında söylenen sözler, sövgüler, küfürler bir yana bırakıldı. bunlan anımsatmak «suç> sayıldıl Meclis ve Senato zabıtlanna girmiş olan sözleri alıp yazmak niye yanlış olsun?... Mumcu, gerçek olmayan bir şey uvdurmadı kü... Üstelik yürürlükteki koşullara uymak zorunda kaldığından yaptığı alıntılar da eksikti, kim söylemiş. ne zaman söylemiş, bunlar yoktu. Böyleyken parlamenter düzenin yeniden kurulmasmdan yana olanîar hoşlanmadılar yine de böyle bir eleştiriden... Geçen gün «Le Monde»da Fransız Parlamentosundaki sövmelere, küfürleşmelere, dögüşlere, hat ta düellolara değinen ilginç bir yazı okudum. Birinci'den Beşinci Cumhuriyete gelinceye kadar milletvekilleri birbirlerine neler demişler, ne gibi küfürler savurmuşlar. Bunlardan örnekler veriyor Agnes Thivent adh yazar... Kimse kalkıp da bu yazara «sen parlamenter düzene karşı mısın?...» diye sormaz! Gazetec! bu, almış bir konuyu incelemiş, örnekler vermiş .. Bunda herhangi bir arka düşünce aramak gereksizdir. Çirkinlik saklanırsa, asıl o zaman yanlış davranılmış olur. Bu bakımdan Mumcu arkadaşımızın yaptığı yerinde bir iştir. «Fransız parlamentosunda en çok kullanılan sövgüler nelermiş: enayi, soytan, salak, aptal, işbirlikçi, aşağıhk provakatör, yeni Goebels, sersem, katil, hırsız, haydut... Bir de daha yüksek düzeyde sövgüler var. 24 haziran 1948'de bir milletvekili baş ka birine «Tartuffe» diye bağırmış. «Tartuffe» Moliere'in bir oyununun başlıca kişisidlr. Bu oyun dilimize «Mürat diye çevrilmiştir. Bîr sağcı milletvekili de bir solcuya şöyle bağırmış «Siz dostlarrmzı işçi smıfımn çöplüğünden seçiyorsunuz...» Faşist, serüvend, köy politikacısı, çakal, ırkçı, Hitlercl gibi sövmeler de pek çok... Kimi zaman da sövgülerin sonu döelloya varmıs... 1892 de Paııama kanalı işinden dolayı Clemenceau ağır saldınya uğramış. Saldırıyı yapan aşın sağ cı. şair milletvokili Paul Deroulede'e soğukkanhlıkla şöyle yanıt vermiş: «Yalan söylüyorsunuz, bu soru nu arami7da çflzümleyeceğîz.» Sonra gitmlş düello etmişler. Yine, 1688 de General Boulanger o günlerin başbakanı Floquet'ye hakaret edince. iş düello ya dönüşmüş. Sonunda general yaralanmış. Şimdiki Içişleri Bakanı. Sosyalist Part! Üderlerinden Gaston Deferre'in başmdan da iki düello olayı geçtniş; Bir milletvekiline «alık» dedi£i için 1967 de Neully'de b!r villanın bahçesinde düello ettniş. Deferre'in siyasal yaşamında bu ikinci düellosu.. •Bizde lse çatışmalar sllahlı. kılıçh düellolara varmadı, bir k<*z 1951 de Ağâh S ı m Levent, o günlerin Milli Egitlm Bakanı Tevfik Ileri'yi düelloya çağırmıştı. Inönü Ansiklopedisinin admı «Türk»e çe virmelerine karşı çıkmıştı Levent: bu yüzden de Iieri onu «Türklüğü» aşağılamakla suçlamıştı. Ne var ki İleri bu çağrıyı üstlenmedi. Levent Ansiklopedi'nin yönert^iliğinden uzakla^tırıldı. Evet, bizim parİRmentoda sövgüler. küfürler, yumruklaşmalar. hatta tRbanca çekmeler cok görulmüştür. Emekli generallere biie saldıran bir takım siyaset kabadayılan hntırlardadır Son otuz yıllık parlamento yaşamındaki parti kavgalan, liderlerin birbirlerine sa taşmaian Meclis zabıtlannda, gazete koleksiyonla nndadır. Fransız Meclis'inde bugön «solcu» diye bîlînen kişiler en başta şimdikî Cumhurbaşkanı Mltterand bile böyle ağir saldırılara ugramaktan kurtulamamıştır 1947'de Eski Muharipler Bakanıyken Komüntet Partisi Genel Sekreteri Maurtce Thorez'le bir tartışmaya girişmiş Thorez de ~>nu «Siz Gestapo* nun hizmetindesîniz. Goebels'in dilmi kullanıyoısu nuz» dive suçlamış 1958 da bir solcu milletvekili de aşırı sağcı LÖ Pen'e «sahibinin sesi duyuluyor, yani Goebels'in sesi» diye bağırmış.. Tartışma, çekişme, zaman zttman kavgalann (Arkası 11. Sayfada) Karayolları: Haberiniz doğrudur 21^.1983 tarihli gazetenizde «Otoyolda Lâğım Snlan» başlığı ile bir yazı çıkmıştır. Yazıda; Kasımpaşa Okmeydanı yolunun bir bölümünün, lâğım ve sel sulan sebebi ile trafiğe kapandığından bahsedllmektedir. Haber doğrudur ve durum 6'zetle söyledir; Okmeydanı • Kasımpaşa arasında, Bölge Müdürlüğümüz yol ağzında bulunan Piyalepaşa • Dolapdere yolunun, Baruthane deresindetd bir kesiminde, Istanbul Belediyesi Su ve Kanalizasyon Genel MUdürlüğU (İSKt) tesislerinden olan kanalizasyon galerisi tıkanmıştır. Galeride akamıyan kanalizasyon sulan, şebekeye dahil bir bacadan taşarak yolumuzun üstüne yayılmış ve yolumuzun drena] şebekesinden akmaya başlamıştır. Ancak yolumuzun bu kesiminl trafiğe kapatmak ve karşı tarafı çilt istikamette çalıştırmak icabetmiştir. Kanalizasyon şebekesini islâh çalışmalan (ÎSKÎ) tarafından yürütülmekte ve tarafımızdan da yakinen takip edilmektedir. Ça lışmalar (ÎSKÎ) tarafından yürütüldüğü cihetle Baruthane deresinin akış yönünün değiştirilmesi ve diğer bilgiler için (İSKİ)'ye müracaat edilmesi ioabetmektedir. Osman KOLÇAK Proje Müdürfi 35 yıllık Cumhuriyet okuyucusu emekli bir öğretmenim* 1976 yılında emekli oldum. O zaman elime geçen 145X00 lira ile başımı sokacak bir inşaata başladım. Evime 40 bin lira borçla girdim. Borcumu ödeyebümek için üç aylık çekimi Ziraat Bankası'na kırdırtmak zorunda kaldım. Halâ da kıraı nyorum. Bu yılm ocak aymda Ziraat Bankasına çeklerimizi kırdırmaya gittiğimizde, çeklerimizın 50 bin lıralık kısmını kırabileceklerini, Genel Müdürlüklerinden boyle emir aldıklarmı soyleyerek 50 bin liradan üstü nü bankada alıkoydular. Eenim durumumda onbinlerce emekli var. Banka, çekleriml zi kırarken yaptığı hizmetin karşılığını aldığına göre çeklerimizin tamamını neden ödemez? Bu yolla onbinlerce emekliyi büyük zorluklara ittik lerini düşünmezler mi? Bu binlerce 'emekliyi ilgilendiren sorunumuza ilgililerin eğilerek gerekli düzeltmenin yapılmasını bekliyoruz. Kâzun DALKIRAN DENlZLt 50 binin üzerindeki cekler • kırılmıyor mu? (5QV10nCE) (Cumhuriyet 15 MART 1932 TÜRK TABABETİ AKLÎYE VE ASABİYE CEMİYETİ Türk Tabobetl Akliye ve Asabiye Cemlyetl Beyoğlu'nda Saka çıkmazındakl merkezlnde toplanmıştır. Doktor İhsan Şükrü Bey dimağ lltlhaplarında mayl dlmağı şevkl yolundan bahsetmlş ve projeksiyonla müstahzarları gös termlştir. Bilahare 1932 senesl lcin idare heyetl seçimlerlne geçilmiş ve birinci reisliğe Mazhar Osman seçilmiştir. Oğretmen de bazı haklardan yararlanmah öğretmenler günü kutIandı geçti. Öğretmenlik onore edildi. Sevindik, kıvanç duyduk. Iş lafta kalma sın, öğretmenlere daha çok değer verilsin ki gelecek öğ retmenler gününü daha kutlu olarak kutlayabilelim. Bu konuda isteklerimiz van Eskiden trenlerde, otobüs lerde öğretmenlere tenzilat yapıhrdı. Sonradan bu hak verilmez oldu, gereksiz görüldü, kaldınldı. Yeniden uygulamaya konulması birinci dileğimizdir. Kimi dev let müesseseleri, bankalar mensuplanna lojman veriyor. Öğretmenlerin çogu, ba zı köy öğretmenleri hariç bu olanağı elde edebilmiş değil. Yapılan toplu konutlardan sporculara, polislere öncelik tamnacağım okuyoruz. Öğretmenlerin adı bile geçmiyor. Yaz tatillerinde kamplarda sefa sürenlert gıptayla iz llyoruz. Hadi kamptan vaz geçtik, bari denize yakm okullarda yatılı kalmamız sağ lansın. Yazar, ozan, sanatçı öğretmenlsr de desteklenmeli. Eserleri bir edebi kurul tarafından incelenip bastırabil me, dağıtım konusunda yar dım etmeli. Bu konuda ya nşmalar açıhp yararlı, de gerli görülenler, sanat değeri taşıyanlar okul kitaplıklanna gönderilmek üzere satın aluımalı. Okul temsil kolları oynanacak eser anyor. Oysa öğretmenlerin yaz dığı oyunlar var. Çoğu gün ışığına çıkamadığı gibi bilinmiyor, sahnelenemiyor. Eğitsel kollara daha çok önem verilmeli. öğrencileri kültür çahşmalanna yöneltecek, kültür yanşmalan, açık oturumlar, münazaralar, gün, gece düzenleyecek öğretmenlere beden eğitimi oğ retmenleri gibi ek ücret verilmelidir. Erhan TIĞLI NAZİLLİ SSK'nın tutumu mağdur olmama yolactı ı ]Günün ilanıl SAHÎBÎ ARANIYOR Beylerbeyi'nde bakkal Ramlz Efendinin dükkanına ramazan içinde yanlış ve markasız bir teneke mal gelmiştir. Sahibinin müracaatı. Şikayet ettim, otomu bagladılar 28 nisan 1981 günü resmi plakah Mercedes marka bir otonun sivil elblseli şoförünü Istanbul Sıkıyönetim Komutanlığma yazılı olarak şlkâyet ettim. Bundan bir ay sonra 1 haziran 1981 günü Bağdat Caddesi Göztepe mevkilnde polisler tarafından durdurularak, plakalanm söküldü, lüzumlu vesalklm almdı, fakat gerekçesi söylenmedl. Bundan sonraki araştırmalarım neticesl öğrendim ki şikâyet ettiğim şahıs polls memuru lmlş (bana komlser oldugunu söylemişti). Kullandığı vasıta ise, bir önceki Trafik Müdürünün makam otosuymuş. Beni merak etmişler Anadolu yakasındakl trafik polislerine plaka numaramı dağıtarak benl anyorlarmış. Yaptığım müracatta ise aldığım cevap; «Gayrlticari vasıtanızla yolcu tasımıssınıı onun için arabanızı bağladık» oldn. On aydır vasıtara kapımm önünde çuruyor ve ben de böylece vatandaşm bir polisl, hele Trafik Müdürünü şikâyet edemiyeceğiml hayli pahalı bir şekllde anlamış bulunuyorum. TALKIN ÖZERDEN Tanzlmat Sok. No: 4 Göztepe / ÎSTANBUL 18.3.1980 tarihinde Edirne Sosyal Sıgortalar Bölge Mü durlüğü kanalıyle, emekli olabilmek maksadıyle, pirim ve gün sayımın toplatılması nı istemiştim. Gereğinin yapılmakta olduğuna dair 13 Haziran 1980 tarihli yazımzla bildirmiştiniz. Takip eden tarihlerde lstediğiniz her çeşit bilgiyl vermiştim. Son olarak resmi mercller ce onaylanmış nüfus hüviyet cüzdanımı istemiştiniz. 16.7.1981 tarihli yazuna ek olarak nüfus hüviyet cüz danımm suretini göndermiş tim. lfi.7.1981 tarihinden son ra, bugüne kadar neticenin bildirilmesi için blrkaç kere yazı yazmama ve 1981 so nuna kadar emekli olmam gerektiğini (5000 gün üzerinden) ifade etmeme rağmen hala bir bilgi ve netice alamadım. 1981 yılı sonuna kadar Si gortaca yapılacak işlemler yapılmadıgından (yani 20 ayda) şimdi emekli olmam halinde emekli aylıgımdan % 10 kaybım oldugunu hatırlatır, netlceyi beklerim. AH Rıza AYGÜN Sic. No.: 5458966 EDİRNE Cumhuriyet Sahibl: Cumhuriyet Matbaacılıkve GazetecilikT.A.Ş. adına «..'. NADİR NADİ Genel Yayın Müdürü: ~~~~ MüesseseMüdürü: ...„« Yazı Ijleri MUdürÜ: Basan ve Yay*n . HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL , OKAYCÖNENSİN Cumhurlyvt Matbaacılık ve Gazolecilik T.A.Ş. Potlâ Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) BÜROLAR. • ANKAHA:KonufSok«kno.24/4Yenlşehir Tel: 1756 2517 58 66 İdare: 18 33 35 • İZIMİR: Hallt Zlya Bulvan No: 65/3 Tal:29 47 09131230 • ADANA: AtatUrk Caddtsi, Türk Hava Kurumu Işhanı Ka»2/3 Tel; 14 55019 731 TAKVIM İMSAK 5.35 GÜNEŞ 7.11 ÖĞLE 15 Mart 1982 İKİNDİ 16.43 AKŞAM 19.15 YATSr. 20.46 13.23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle