19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 8 10 MART 1982 AYRILMA ZAMANI GELMİŞTİ.ABDURRAHMAN ALİ DURGUNDU. BANA BAKTI YÜZBAŞIM BAHT DERLER YA HER BAHTA İNANMAYASIN. BU DAĞIN BAHTI YOKTUR BİR ÇEŞİT BARIŞTA SAVAŞ YA DA SAVAŞTA BARIŞ DURUMLARI BİRBİRİNİN İÇİNDE YAŞANIYOR. İNSAN SAVAŞI YAŞARKEN HERGÜN YENİ BİR ŞEY ÖĞRENİYOR. En yureklî ve atılgan er38ler bîle terhıs zamanı yakt Elimden hıçbir şey gelmezdi. Aynlma zamanı gelmışti. Abdurrahman Ali durgundu; bana bakti: Yüzbaşım, dedi, baht derler ya; her bahta inanmayasm; bu dağın bahtı yoktur. laştıkça yavaşlıyorlardı. Artık tezkere alacaklar, memlekete dönecekler, öyleyse çekmgenlık başlamıştır artık... Biz de gıder ayak er vurulmasın isterdık, o gune dek postu deldirmemiş bir askerin son gorev gunlerınde şehıt olması buyük acı yaratırdı. Bazı erler ise daha başlangıçta urkek olduklannı belh ederlerdi Bunlar yaratıhştan oyle olurlardi; zaman içinde tsavaşa yatkınlık lar da olurdu kuşkusuz... Ben korkuyu doğal sayanm; korku insan içindir, he pimiz korkarız. Gunlük yaşamında korku geçirmeyen insan var mı? Hastalıktan olümden, işsız kalmaktan, aç kalmaktan, herşeyden kor kup çekinebilir insan... Sason'da yaşadığımız bazı olaylarla bu söylediklerimi somutlaştırmak isterim. MAOANOCLU' NUN Korku dogaldır ve insan içindir ku, başkadır, urkekhk başkadır, urku başkadır. Hazo Bucak Merkezı'nın ust yanında bir vadı var. Yasak bolge oradan başlıyor. Bir gun emır verıldı. Bız kuzeyden ılerleyerek, 7'ıncı Seyyar da guneyden sarkarak bu bolgede tarama yapacağız. 7. Seyyar Jandar rha Taburu'nun şışman bir komutanı vardı; çok gobeklıydi; at yerıne katıra bınerdı Ben gorevi yerıne getırdım. Garzan suyunun kenarındakı Norşın koyune vardım. Koyun bir mâhallesi de karşı yakadaydı. Ancak koy boşaltılmıştı. Kurtler kaçmışlar, belkı de gelecegı mizi haber almışlar. Ama kulağıma çocuk ağlaması gıbi bir ses geldı. Yanıma seyısımı aldım, suyun uzerinden ayaklarını biraz kaldınp hayvamn üstu ne yatmca. at kendiliğinden yolunu buluyor ve güvenceyle karşıya geciyorsun. Suyu boyle geçtik. Ağlayan, çocuğu aramak içın dolaşıyorum. Köylü nesi var nesi yoksa alıp gıtmış. Zaten nesi var ki? Kup gıbi taşıyamadığı şeyleri kavak ağaçlannın tepesine Bahtsız Dağlar Işte bız bu bahtsız dağlarda görevimızi surdurüyoruz. Bir çeşıt barışta savaş, ya da savaşta banş durumlan birbiri içinde yaşanıyor. Gün geçtikçe ben deneyimden geçiyor ustalaşıyordum. Ama insan her gün yeni birşey öğreniyor, her yeni durum yeniden oluşuyor. Sonra insan yaşammm kendine özgü süreleri vardır. Bi r erin askerlik süresmde Sason dağlannda görev yapması, banş döneminde, savaş koşullannda çarpışması demekti. Biz her zaman şehıt vermemek için çok dikkatli ve özenli davranırdık, ama kayıplanmız ohırdu. Korku, ürkeklik, ürkü... Savaşta her bir sozcuğun ayn ayrı anlamı vardır. Kor Savaşta her sözcüğün ayn bir anlamı vardır, korku başkadır, ürkeklik başkadır, panik başka. Bunlar utanılacak duygular değildir. insan yılîarca silahlı çatışmaîar içinde yaşayınca hepsini görüp duyuyor. Bir tek erin yarattığı panik en yürekîi birliji darmadağın edebiîiyor. Bu nedenle ber» birliği 3'e ayırdım. Zorunlu olmadıkça bölüğun 3'te biriyle «îörevi sürdürürdüm. SASON HAREKATI Bir erin askerlik süresinde Sason Dağlannda görev yapması banş dönemınde savaş koşullarında çarpışması demekti. En yürekli, en atılgan erler bile terhis zamanı yavaşlıyorlardı. Fotoğrafta Sason'da Madanoğlu'nun da içinde bulunduğu bir birlik harekata çıkarken... ğıtın, sonra tümeni getlrin, ben teker teker hepsini çıkanrım. 7'ıncı Seyyar'ın erlerı ikı taş çekmışlerdi; bızımkı içer den dışanya delikten tufegının namlısını uzattı. Dışar dakı asker urkmuş bıldırcın surusu gıbi pırrr dıye dağılıverdi Bayırdan aşağı koşmaya başladılar. Çomelse, saga ya da sola çekılse kendısını guvenceye alacak olan er neden bu akılsızlığı yapıyor? Bırısı kaçmaya baş ladı mı, otekiler peşıne takılıyor. Urkü (panik) boyle oluşu yor B17 arkadan: Durun ulan enayiler... dıye bagırarak kaçanlan durduruna değın imanımız gevredı Olur Benim bırlığim Hazo da. 7'ıncı Tabur Sason'da. Sason'dan Hazo'ya yola çıktık. Erler yuruyuş kolun da. Bız subaylar atlıyız. Ben Cızre'den beri tanıdıgım Ethem'le konuşuyorum Konuyla ılgüenen komutan yanımıza geldı, yol uzaymca çevremıze arkadaşlar coplandılar. Bîz yedısekız atlı olduk Ikı bolugun' ara sındayız «Muti» bolgede yu ruyoruz. Derken ikı boluk arasmda 50 metre bır açıklık oluştu Ath subay grubu bu açıklığm ortasında yuru yor. .Bırden önümüzdekı boluk kuş surusu gıbi dağılıp arkaya doğru koşmaya başla dı. Atlar ürktu Ne oluyor? Baktım ılerde ikı Kurt ayağa kalkmış duruyor Sardum atı Kurtlerın usne. Ne oluyor ulan? Bırısı konuştu Yüzbaşı Beg, biz bura da yatıyorduk. Baktık asker rap rap rap geliyor. Bu yanımdaki dedi ki «bak asker geliyor, niçin selam vermediniz diye çrkışırlar, bize kı zarlar». Bunun için selama kalktık, ama asker biz ayağa kalkmca ürktü. içinde yılîarca yaşadı mı, hepsini gorup duyuyor. Bır tek erin yarattığı urku, en yureklı birlıgı darmadağın edebılıyor. Ben ışın içinde pıştıkçe ua talaştım Artık bolugun bütunüyle gorev yapmazdım Bırliğin içinde herkes sırasını ve ye rını bılır. Sozgehşi o gun gö reve gıderken birınci takım öndedır îlk ateşi o yiyecek, ılk şehıdı verırse o verecek. Ertesı gunku eylemde ikinci^ takım ondedir. Gorevıni ve^ sırasmt bılir. '* Gülen Adamlar... 1971 yılındaydı, Marmara Otelı'nde Vedat Dalokay'ın nıkahındaydık. İsmet Paşa da vardı Vedat'ın seksen yaşındakı anasıyla konuşuyor İsmet Paşa. İkısı de az duyuyor, bağıra bağıra konuşuyorlar. Nıkahtan sonra, ismet Paşa, Dalokay'ın anasının koluna gırdı: Oğlun ook akıllı, dedi. Başka oğlun var mı? Vedat.'ın anası karşılık verdi: En delısı bu paşam! ~ Vedat, eskl gunlerı anlatırken kahkahalarla gülüyor, kalın kalın: Rezıt olduk yav! dıyordu. Neşesini hic yitırmemışti. Duşüncesi de şuydu: Azızim ben dıyorum ki, gulen adam guzel goam, dır. Vedat'ın cocukları Azız Nesın'e evdekı kıtaplarını imzalattılar. Batıkent'l kurmayı Vedat Dalokay duşunmüş, planlamıştı İAnkara'da. Asıl adı, «Akkondu»ydu. Süleyman Bey'ın Başbakanlığı sırasında, Vedat Dolokay para koparmak icın Süleyman Bey'e gıtmış, Süleyman Bey: Reıs, hern para istiyorsun, hem de projenln adı «Akkondu!» dıye takılmış. Vedat bunun üzerıne: Pekl, akkondu değil, batıkent olsun! demiş, Süleyman Bey'den kamulaştırma paralarını koparmış. Vedat anlatıyordu: Azızim, başkenti değıştireceğız, dedık, karşi propaganda başladı: «Başkenti doğiştlreceğlmlze başkanı değiştirellm!» dedıler, tuttu, biz yitirdık! Yalçın Kücuk de başkentin yerının değiştirilmesinden yana/dı. Neresl olacağını bılmıyordu kendisl de ama, yeri değişse iyi olurdu O, Bolu'ya yakın bir yer duşunüyordu. Bunu bir semlnerde de açıklamıştı. Ama, bu gızll tutulmalı! Ankara'daki kırkeili bln bürokrata haber vermemeli. Onlar hâlâ kendilerıni, Ankara'da yonetiyor sansınlcr! Dünyada yeni başkentlerin hemen coğu tutmamış. ömeğın, Lenlngrad, Moskova'dan her zarran güzelmiş! Vedat söyluyor; İslamabad bunun dışındaymış: Azızim, yeşM ağaçlorın altından geciyorsun, dallarda papaganlar. Ben papaganı kafeste gormeye alışmışım, çok güzel yav! Aziz Nesın AnKara'yı cok seviyor. Soz daldan dala atlıyor... Vedat'lara gideceğimiz akşam, bir kar başramaz mı? önoe telaşlandım: Ne yapsok, vaz mı gecsek? Ana, kar yağıyor! dedığimde anam: Kan mı yağıyor hay oğlum! derdı. Öyle ya, baharda yağan kar cabuk erır. AzıZ Nesın: Ycğsın yağsın, dedi, son kar bu. Erır glder, yutmayız! Yıne emeklılerin durumuna değinmek istiyorum. Zamanla haklarım alırlar belkı ama, yol yakınken, yanlışlar neden duzeltilemesın? Ankara'da Anadolu Usesı'nde İngilızce, toatematık dğretmeni Melahat öğretmen, emeklı olduğunun ertesl 1 gunu. İstanbul'da Robert Kolej'de goreve başladı. Anadolu Lısesi'ndeyse dersler boş geçmekte. Daha önce de değınmıştım. U>gulama, 2559 sayılı yasanın ruhuna aykırıydı Ek geçıci ucüncü madde olduğu gıbl şöyleydı: «Ek geçlci birlnci ve Ikinci madde hükümlerine göre, emekli edllenlerin, emekliye sevkedildikleri tarihten itibaren en fazla üç ay içinde kurumları ile ilişkileri keslllr...» Bu yasa hükmüne gore, oğretmenler 28 Mayıs'a değln gorevleri başında kalabilırlerdı. Boylece öğretim akşamaz, oğretmenler yasal haklarım, yıtırmezler, dersler de boş gecmezdi. Oysa, bir gun bekletilmediler! Bir de yanlışlıkla re'sen emeklı edilenler var. Öğretmen, ya da bir başka gorevde memur, erken emeklilık icin başvurmuş. re'3en emeklı edllıvermış. Yanlışlığın duzeltılmesl ıcın yapılan başvurulardan da bır^sonuc yok. Gazetenın Ankara Bürosu'na gelen ethekli edılmış oğretmenler, anlatıvorlar. 12 Eylül önceslnde gorevde olan mudür yüzünden bu başımıza gelenler! diyorlar. Emekli olanlar arasında Hasan Kıyafet'i gördüm, gülüyordu. Artık, bundan sonra benı kımse süremeyecek! diyordu. Gülebılmek ne güzel... Ceşıtlı bakanlıklarda, haksızlığa uğrayanların durumlarını duzeltmek ıçin bazı çalışmalar yapıldığını da duydum. Örneğın, yargıçlar ıle unıversıte mensupları aldıkları oylığın. ek gostergesıyle emeklı olabıliyorlar da, bazıları kaarolarındakı aylık uzerınden emeklt ediliyorlar. Çalışmalar yapanlar, bunun duzeltılmesıne uğraşıyorlar. Öğretmen'er, avukatlar, sağlık elemanları, teknik elemanlar bunlar arosındo. Çalışmalar hızlndınlsa ne lyl, Devlet kadro vasasının biran önce cıkarılmosı gerektiğinl söyluyor konuştuklarım. Bu tasarı nerede? Bir gün terkedilmiş bir köye girdik. Yamaçta en son eve vardık. Kapı yarı açık. Girdiğimiz odanın sol duvannda bir kapı yeri var. Taşla örülmüş. Bu sırada dışardan ayak sesleri duyuldu. 7. seyyarm birlikleri diğer yandan gelmiş. İçerde bir şey gizlenmiş diye erler taşlan çekmeye başladılar, evin ikinci bir kapısı olacağı akıllarına gelmiyor, Se yisim beni dürttü Şunları korkutayım mı? anlanunda bir işaret yaptı. Aralıktan tü feğini uzatınca, dışardaki asker ürkmüş bıldırcın gibi dağılıverdi. Kuş Sürüsü Gibi... Bir gun ben 7'ınci Seyyar a konuk gıttım Arada sırada eylemden çekılır, temızlıge gırerdık. Çamaşırlar kaynatıhr, yıkanılır, traş olunur, dınlenılır, herşey tertemız edilirdı Boyle bir arada 7'ıncı Seyyar Jandarma Taburu'na vardım Arkadaş lar agırladılar; yedık, ıçtık, ertesı gunu doneceğira. Tabur Komutanı dedi ki: Gitmel Biz emir aldık, sizin taburla ortak bir operasyona çıkılacak. Biz de si zin oraya gidiyoruz. Birlikte gidelim. Can Pazan Ürku, ürkeklılc*lorku'.'!. Bunlar utanılacak duygular değildir. İnsan yaşadı mı. hele silahlı çatışmalar SOLUMA KURŞUN YAĞMAYA BAŞLADI 10Cayırovalı Osman, ellı yaşlarındadır. Henuz ellısıne basmamıştır. Ortadan bıraz uzun Doylu, Tatar yuzludur. Tılkı gıbi kurnazdır. Kaçakçılık konusunda oldukça de neylıdır; pek kul yutmamaktadır. Nereye neyın soylenıp, nerede susulacağını cok iyi bılmektedır. Cayırovalı konuşulması gereken yerde konuşur: «1973 yılından beri kacakçılık yaparım. 1973 yılı temmuz ayında Avni Karadurmuş'un organize ettiği bır kaçakçılık işinde ikiyuz tabanca ve beşyuz bin mermiyi Rlze Çayeli'nden Kulupçu Remzi aracıiığı ile aldım.» «Sonra?» «Sonra, Celal Özden ve Rafet Çolak'ın kullandıkları arabalar ile Sındırgılı Mustafa Şekeroğlu'na bu malların bir kısmını goturdum. Şoforum Mehmet Kayd ile arabaları takip ettik.» «Obür yarısı?» «Öbür yansını, Kütahya Gediz'de Clftci Cavlt'e sattım. O ne yaptr bilmem.» «Başka?» «1973 eylül ayında Mehmet Kapanoğlu ile Sarı Avni'nin Varna'dan getirdikleri ve Çatalzeytln'den yurda soktukları tabanca ve mermileri Bolu'da sattım.» «Kıme''» «Bolu'da Mehmet Karadağ'a» «1973 şubat ayına gelelım » «1973 şubat ayında Amasra'nın Bartın ilcesine getirilen sllahları, Mehmet Kapanoğlu'ndan alıp başkalarına sattım.» «Kımlere mesela?» «İsimlerin hepsini hatırlamıyorum. Afyon'da Ahmet, Ahmet yakalandı, âdımı verdi, altı ay hapis yattım. Sonra çıktım.» «Delıl ml bulunmadı?» çıkanp bağlamış. Köpeklerde koyluyle gıtmişler; ama kediler kalmış. Ben kedilenn mıyavlamasını çocuk ağlaması sanmışım. Dar koy yolunda ilerleyerek yamaca çıktık. Son eve vardık. Kapı yan açık. Ayağımla durttum, kanat so nuna dek dayandı. Bir goz oda. Yer toprak. Girdık ıçen. Gırdığimiz odanın sol duvarında bir kapı yerı var. Taşla örulmuş. Ola kı önce kapı oradaydı, sonra orup buradan açmışlar. Çunku evın o yanı ruzgara karşı. Tam o sırada ayak sesleri duyuldu 7'incı Seyyar da gelmış olmalı. Taşla orulmuş kapıyı dışardan görunce içerde birşey gizlenmiş olmalı dıye erler taşları çek meye başladılar. Oysa evın ardına dolansalar bizim girdiğünız kapıyı bulacaklar. Ama akıllanna evın bir ikincı kapısı olacağı gelmiyor. Taşın birını çektiklerı sırada yanımdakı seyısım benı durttu; tufeğiyle: Şunları korkutayım mı? gıbilerden bir işaret yaptı. Bu davranış belkı normal zamanda ters gelebilir. Ama gunun yirmi dört saatınde bir arada yaşadığımız; olum çemberlermden birhkte geç tığimız; en yakın akrabadan daha yakınlaştıgımız; ağabey, kardeş ilişkileri içinde bulunduğumuz askerle aratnızda eksiksiz bir anlaşma v e bağdaşma oluşmuştu. Erler benim karakterımi. tabiatımı tam tamma bilıyorlardı. Mardin'deki 8'inci Sey yar'ın Suvan Bölük Komutanı Azerbaycanlı Feridun Daryal vardı; derdi ki: Bütun tümenin tçine Madanoğlu'nun «rlerlnl da lu ismall (cevlk) biı motor buldu. Ahmet Kuçukkaya ile tabanca getireceklerdi» «Getırdıler mı9» «Getirdiler. Bulgaristan'dan motorlarla Gemlik sahillerine boşalttılar.» «Senın bu ışte ılgın ne'» «ilgim şu: Ahmet Kuçükkaya'dan dortyuz elll^ tabanca aldım, Tuzia'ya geldim. Bu malları elden cıkardım. Alanlar yakalandı, ben payımı da alamadım.» «Yakalananlar kımlerdı?» «Kocaeli'de Şeref Beşiroğoğlu ve Mahmut.» «Bırı daha olacak » «Ali Duman. » «Bır de gazınocu Hıkmet var. Onun bu ışlerdekl rolu nedır?» «Gazinoeu Hikmet mi?.. 1979 Mayıs ayında Tuzla'da gazinosu bulunan Hikmet Guner ile beraber çalıştık. Yalt Gazinosu sahlbl Hlk met'e uç partlde doksan tabanca teslim ettim.» «Ne malıydı bu tabancalar?» «Bfr kısmı Macar, bir kısmı Bersa, bir kısmı da Alman Valter.» «Evet, devam et» «Ben tabancaları gazinoeu Hikmet'e sattım. O da Eskişehir'll Seyfi'ye satmış.» «Sonra?» yon Türk lırasına yetmış tane Fransız onlusu, otuz tane Cek yapısı sılahı, tabancayı Cayırovalı'dan alırlar. Satış ışl Geyve'de de devam eder. Taşmerdivenli, Tuzla Kurt Koyu'nde Cayırovalı'nın cıftlığıne glderek silah ve mermıleri teslim alır. lİACAKCILH JIMN ÜGUR'MÜMCÜ Manlsa'da yakalanan soğ eylemci Ahmet Tuncer ılk sorgusunda sllahları Alaşehır'de Halil ibrahim Kaya'dan aldığını soyler. Kaya he men yumuşar ve yakalanır, yakalanmaz «Cayırovalı'dan silah alıyordum» der. Zlhnl İpek'in motorlannı kullanan Seyfettln Guven Varna'dan nasıl silah aldıklarını anlatır. Anlatım cok IIgı ceklcidlr. Silah almak icin gerekll dövizleri Zihnl İpek ve Coyırovalı sağlamıştır. Arıf, Gangster Mehmet ve Ömer Isımli kışilerle Bulgaristan'ın Varna Limanı'na gitmişler , dır. Silahlar Bulgar yetkililer den parola soylenerek alınacoktır. Parola «285» sayısıdır. Bulgar yetkiliye parola soylenlr ve sılohlar alınır. Alınan silahlar, Kocaeli'nin Kerpe kıyısına cıkarılır. Silahlar Cemıl Kücük tarafından alınır. Cemil Kücük, Cayırovalı'nın adamıdır. Coyırovalı'nın herhangl bir sıyasal ideolojısı yoktur. Ülkücü yo da solcu değildir. Ulküculere de solculara da silah satmaktadır. Burada yeniden bir «durum değerlendirmesl» yapalım: Cayırovalı, sılahları Bul garistan'dan getırmektedlr. Bulgarıston bağlantısı genellıkle «Sarı Avnl» dıye bıllnen Avnı Karadurmuş tarofından sağlonmaktadır. Ayrıca bazı Bulgar yetkllılerı Ile doğrudan doğruya «paro la» verılerek ışbırlıği yopılmaktadır. Cavırovalı'nın Sam sun yöreslnde İş yaptığı kacakçıların en büyüklerinden biri Ali Acmak'tır. Zihni İpek, Cayırovalı ile beraberdir. Ipek'ın Uğurlu aitesı ile vakın ılgısi vardır «Sarı Avnl» ıse Abuzer Uğurlu'nun yakın adamıdır. "200 tabanca ve 500 bin mermiyi Rize'de Klüpcü Remzi'den aldım,, # «SİLAHLARIN BİR KISMINI SINDIRGILI MUSTAFA ŞEKEROĞLUNA, KALANINI GEDİZ'DE ÇİFTÇİ CAVİT'E SATTIM.» her iki sanık da bırbırlerıni tanırlar. • gelir. Taşmerdlvenlı cebınden onaltı bin mark cıkararak bunu Cayırovalı'ya verır ve silah »Ister. Cayırovalı «peki» der Ancak bu arada tutuklanır; cezaevıne gırer. Cıktığında ulkücüler yeniden Cayırovolı'nın kapısını calarlar. Cayırovalı sözünü tutar ve kendllerıne onaltı bin mark karşılığında otuz tane Bersa, onbeş tane Fransız onlusu verır Buluşma yeri Tuzla Içmeler Mahallesıdır Yılma Durak'la tanıştım «Yılma Durak İle tanıştım. Aksaray'da Kilim Pastanesı'nde buluşup, konuştuk. Yılma Durak'ın tekllfl uzerfne ulkücu kesime silah satmaya başladım.» «Kımlere mesela, isım verır mısın?» «Celal Adan ve Aydogan isimli ülkucülere. Celal ve' Aydoğan İle Sultanahmet'de buluştuk ve beraberce Geyve'ye gittik.» «Geyve'de ne yaptınız?» «Geyve'de bunlara Fransız onlusu sattım. Altı tane.» «Ali Âçmak'dan da silah almışın.» «Aldım, aldım ve bunları ülkücü Orhan Cokıroğlu'na sattım.» Cayırovalı'nın Ifadelerlnde sozunu ettığı «Eskişehırli Seyfi» silahlı sağ eylemcı Mehmet iihan Taşmerdivenlı'dır. Polis. Cayırovalı ile Taşmerdlvenli"yl yüzleştlrlr; Ulkücüler 16 bin Mark verip, Fransız Onlusu istiyor Sonrosını anlatır: Taşmerdıvenll «Evet.» «1977 temmuz ayında Ahmet Küçükkaya kendl hesabına yediyüz bln merml getirdl. Tuzla'ya cıkardı. Bu iş icin beni de yakaladılar. Sonra beraat ettlm.ı «Delıl mi yoktu?» «Yoktu, llglm yoktu.ı «Daha sonra?» «1979 kasımıydı. Somsun Ahmet Karlangac İle Tuzla'da Yalı Restoran sahıbl Hikmet Guner'e gıderier. Ikıyüz elll bln lıra verirler. İstedıkleri sılohtır Ancak Gazınocu Hikmet sılahları vermez, bunları oyalar. Bu kez ulkücu eylemcıler. Hıkmet'den kendılerinı «Cayırovalı» ıle tanıştırmolarını isterler.. Cayırovalı, Yalı Restoran'a Satış sürüyor Silah satışı sonra da devam eder. Ulkücüler üc mil YARIN: SAMSUNLU ALİ AÇMAK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle