27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ŞUBAT 1982 Mahmut T. ÖNGÖREN ANKARA Orhan Taylan 1975 • 1979 yıllan «rasında açıkhava sergileri, kültiir şenliklerinde duvar resimleri, demokratik basm için çiataıler, yığm örgütleri için afişler yaphğı için de tanınan bir sanatçı. O dönemdeki yapıtları ytlzbinlerce basılmış ve dağıtılmış, Orhan Taylan bu resimleri sayesinde yüzbinlerce insanla konuşup tanışmış. Sanatçı diyor fcl; «1975 yıhna değin olchıkça tak sergi açmama karşın, galeri sertrllerfnin dar hir elit'e, fıatta aydın ve diişünür kamno.ynmın riışında fizel bir resim eHt'ine kısıtb olması yenî bir sorun ıjettrd) çündeme: Reslm alammn demokratikleşmefrf. tşte 19"5 1979 arasınds bn volda çalıştun. Yüzbinlerce Rayıdak) yapıtlarımın daRituTU souncunda tophunnn çok değişik kesimdeld insanlan ile kontıjup tartışma olanajjını buldum. Yaptıgını çalıışmalar içtn çok rorln hir sınavdı bu. Bu nnava çıkarken üzerinde litizlikle dıırdııihım, kolay heirenl kazanmak adına popölist eğilimlerden, yıjjınlann çoktan aştıpı süsçü. bezemed ovunlarla llginçHk aramaktan nzak dnrmak oldu.» Peki, bu, Orhan Taylan'm galert sergilerini anlamma mı geliyor? «Galeri sergileri, peliştirmeye çaJıştıirmı rMmin lahnratuan jrîbidir tnsan orada yaptıjhnı, dfncdiçini. gerek m°slrk erbabı ile. ffereksp rosim üzerinde diişünenlerle tartışma olanajrmı buluyor. Her sprgiden. yantığim ealışmalar fizerinde daha çok düşünmüş çıkıyornm.» Orharı Taylan şöyle devam ediyor: «Demokrat denemelerde belli sonuçlara vanrken. ycni ve can alıeı hir sonı sre'di ciînrteme: Resfmde dil. lîcsmf, çevrcdplri beylik komılan ya da ncsneleri tasvir etmrkle vetinen bir hec'iyelik eşya dunımundan kurtarmak Istiyorsak, btıjriimin sanatçısı ile husüniin insanı arasınrla bîr IİPtisim alanj düzpyine çıkarmak istivorsak. btı anfak tasvfrcl olmayan hir resim dili ile. yani ceıremizde alyılîidılılanrmTin neden böyle kalmarnası frerektigini kavratabilecek kıırmapi bir rrsim dili ile vapılabilir. Boylesi bir rti! eelistirildirinde ancak. ressam. çaçının ve filItesfnin bir aydım olarsk fnssın üstüne. dnira fistüne tarih üsfiine kendisinî ifade edebilir.» KÜLTÜR YAŞAM Cumhuriyet 5 Orhan Taylan, galeri sergüerinL laboraîuvar olarak niteliyor çagdaş bilim çağdaş teknoloji amutların ölümü, dünyamızın |eolo|lk tarihinln henüz oydınlatılamamış bölümlerinden biridir. Şöyle: Mamut, fil türunclen bir sıcak bölge hayvanıdır. Nlteklm, bugün bu hayvana Güney Asya ülke'eriyle Afrika'da rastlıyoruz. Hatta bunlar, kulak bicimlerine göre «Asya fill», tAfrika fili» olmak üzere ikiye aynlmaktadır. Mamutlarla ilgill daha da ilginc bir gözlem, bunların 4050 bin yıl buz oltında kaldıkları halde tüy, derl ve kemiklerinin bozulmamış olması, etlerinin, dün buzdolabına konmuşcasına tazeliklerlni korumasıdır. O derecedeki, buzlar oltından cıkarılon mamutların etlerinl kızak köpeklerl büyük bir iştahla yemektedir. Bu son gözlemden şöyle bir sonug cıkmaktadır: Demek mamutlor önce ölüp, sonra buzlar altında kalmamış, bir anda ölmüşlerdir. Cünkü, canlılar, yaşamlarını durdurduklan andan başlayarak cürümeye, kokmaya başlar. Söz konusu hayvanlar öldfikten sonra buzlar lcinde kalsalardı, etlerl cürümüş olarak günümüze kadar gelirdi. Etler o kadar tazedir kl, Sovvet bilim adamları, bunların lcinde, canlı olması muhtemel hücreler aramakta, bunları uyandırıp mamut üretmeye colışmaktadırlar. Bilindiğl gibi, canlılar, eksi 100150 derecelik soğukta «Buz uykususna yatmakta, ılık ısıda yaşamlarını yine sürdürmektedir. Ücuncü bir olay, mamutların dişlerl arasında ve mldelerinde, bugün Sibirva'da yetişmeyen ot, clcek ve ağac parcalarının bulunmasıdır. Dördüncü ilginc olay, Sibirya'nın Berezovko denen bölgesinde, baş etleri kurtlar tarafından yenmiş bir mamutun bulunmuş olmasıdır. 8090 yıl kadar önce bulunan mamut ayckta ölmüştü. Hatta, bir ayağı, fil selamı venr gibi havaya kalkık durumda idi Hayvanın dişleri arapmda yeşil otlar bulunuyordu. Demek, soğuk o kadar ani bastırmıştı ki, hayvan ayağım yere basamadan knskatı kesilmisti. MAMUTLAR VE İNSANLAR Mamut, milyonlarca yıl öncelerinin hayvanı değildir; Insanlarla birarada yaşamıştır. Mitekim, bugün Kuzey Afrika'dakl, Avrupa'daki maflaraların bozılarında renkli mamut resimlerins rastlanmaktriır. Bu hayvanlar, son Buzcağı olan 910 bin yıl önceki dönemde yok olmuş, daha doğrusu ölmüşlerdir. Fakat, 7avallılar ölmekle de Insanın şerrinden kurtulamamışlardır. Mamut disleri uzun süre. kârlı bir alımsntım konusu olmuştur, Gercekten Sibiryn, 1581'den başlayarak Rus yönetimine girdikten sonra burada büyük bir «mamut avı» başlamıştır. Jvenbıfbelgık •nâ Momutlann ölümü ardında yatan giz Orhon Taylan'm «Zeynebln Portresi»/1981, 50M 70 cm, kâğıt üzerine yaglı pastel. Emre SENAN Para! Petrol! SanatL Tarihte uygarlık adına, In8anco yaşama bicimini kurmak ıcin en değerli şey nedir? Altın! Pora! Petrol! Sanat. Evet; Insana ve onun tek gerçtk doğrusurıa hizmet eden. scınat ve bilim. Sanatın değerinın oltın terazisinde tar tılıp, mikroskoptan bakıiarak, katıksii sağlom bir yürekle bi Cİlmesı gere.kiyor. Tarihte kimi sanat olaylarının paha biCilmez olup cağlannın ve ne eleştinnenlerin ilersinde ye r aldıklon görülmüştür. Eleştirmen sanatcıyla yaşadığı cağın toplumu arasında olaya nesne! ve billmsel yaklaşarak onu değerlendiren düşünür gö revinl üstleniyor. Sanatın olusumundo sonundo ve sonrasında ono dışardan bakarak değil. sonatcıyla bir diyalog kurup sanatla yoğrularak ger cek dederleri ortayo dökmelidir. . . , Zeliha BERKSOY olano cok çabuk olışır, helo kötü olan sık yinelenlyorsa ve buna karşın iyi ve doğru olan kendinj seyrek ortaya koyuyor sa. Giderek toplum beğenisl yoz bir basitliğe dönüşecektir. Bu kültürel bir sorundur. Bir toplum ancak v e ancak insan llişkilerinin cıkar catışmalnrının ötesinde yarar lıya dörüştürüldüğü bir sanatin, örneğin tiyatro sanatının bu amaçdakl katkısıylo eğitile bilir. Tiyatro yanlış kullanıldiğında yozluğun giderek cığdalandığı görülür ve ayni şey topluma da yansıyacaktır. Sa natın gizliden gizlîye sinsice vanlış düşiince ve duygulara hizmet etmesi ve böylece ken dl kişiliğini yitirmesi seyircinin d« geriliğe itilmesine neden olocok, onu vozlaştıracak tır.» BERT BRECHT! Mamutların ölüm nedenleri konusunda değişik kuramlar ortaya atılmıştır. Ancak bu kuramlann hıçbiri soruya kesin yanıt verememektedir. 40 50 bin yıl buz altında kalmalanna karşm, etlerinin üç gün önce bux dolabma konmuşeasına tazeliğini korumasi bilim adamlaruım değişik yorumlanna neden oluyor. Mamutların ölüm nedenl, ya da nedenleri, yukarda da söylediğimiz gibi, henüz açıklığa kovuşmuş değildir. Bu konuda bircok kuramlar crtaya atılmış, fakat bunların hicbirisl olayı bütün vanlarıyla izah edememiştir. Bu kuramlara göz atmakta yarar vardır: Fransız Anatomi Bilginl Cuvier (17691832), mamutların ölümünü, su baskınlariyle izah etmektedir. Kendisine göre, dünyamız bircok kez suların saldırısına uğramış, sonra eskl hollrıe dönmüştür. Bunların sonuncusu, Tevrat'm ve öbur kutsal kitapların «Tufan» diye adlandırdıkları olaydır. Suların her salsaldınsında bütün conlılar yok olmuş. bunlar bugünkü fosillerl oluşturmuştur. Son tufan, 10 bin yıl kadar önce olmuş, fakat bunda, Tanrı'nın «inayeti!» ile bütün hayvanlar ölmemiş, günümüze kadar gelebilmişlerdir. Bu tez, zamanında bile büyük bir ilgl toplamamıştır. Cönkü, Cuvier, tezinde, bilim adamı gib! değil, daha cok din adamı gibi davranmış, bu yolla da hem kulların hem Tanrı'nın gözüne girmek Istemişîir. Kendisinin tezl, bir an lcln doğru sayılsa bile. dünyanın nasıl olup da zaman zaman suların saldırısınn uğradığını izch edememektedir: Bu kadar su nerede imiş de gelmiş, sona nereye gitmiş? Bnşka bir tez, Fransız Lamorck (17441829) İle Ingiliz Darvvin'in (18091882) ve izieyicilerinin izah bicimidir. Bunlara göre, deniz suları bir ara karalara saldırmış, mamutlar. ölmeme< lcin tepelere, dağlara sığmmış. fakat sular çekildikten sonra ortaya cıkan bataklıklar yüzünden geriye dönememişler, oralarda aclıktan ölmüşlerdir. Bu görüş de ilgi toplamamıştır. Çunkü, mamutlar aclıktan ölmemişlerdir. Bunu yukarda acıklamıştık. Ücüncü bir kurom, Alman VVegener'in (18801930), kıtaların (Anakaraların) durmarian kaymaları kuramından kaynaklanmaktadır. İstanbul'da genc mühendisler tarafından yayınlanan «Doğa ve Bilim» dergisinin 81/7 numaratı sayısındo oyrıntılı bicimde tarafımdan ele alınmış olan bu kurama göre anakaralar, dünyamn llk oluştuğu günlerden bugüne sürekll hareket haündedir. Amerikalılar, yani Kuzey Amerika II© Güney Amerika, bir zamanlar bitişikken, yavaş yavaş ayrılarak bugünkü hale gelmişlerdir. Ekvator cizgisl altındakl anakaralar bir zamanlar Hindistan'a kadar gelmiş. oradak! karaları sıkıştırarak Himalaya'nın oluşmasına vol acmış, sonra gerl cekilmişlerdir. İşte bu hareketler yüzünden Asya toprakları, Kuzeykutbu dolaylarında îyice sıkışmış, bu sıkısıklık dip kayolorının dünyanın merkezine kadar catlamasına yol acmış. bu catlaktan cıkan sıcuk gazlar atmosferi de gecerek uraya cıkmış, oranın müthlş soğuğu altında hızla geri dönerek dondurucu bir rüzgor halinde önüne cıkan herşeyi devirmiş, canlıları öldürmüştür. Tamamen doyurucu olmamakla birlikte, bu görüş akla daha yakın gelmektedir. Bu arada, VVegener'in kuramının henüz tartışılmakta olduğunu belirtmekte de yarar vardır. Bizde de görülen bu yozluğu sanat olarak tanımlamomı za olanak yoktur. ikinci Röne sans diye tanımlanan 20. yüz yıl sanatına bakıldıâındo tüm dallardaki sanat insanlannın tek vücut olup çağın yaşama bicimini, kültürunü tümden de ğiştirdikleri görülmektedi;. On lar son 20 yıldır yepyeni sorunlarla boğuşmaktadırlar. Bîz se gelişme, öğrenme sürecin deyiz henüz. Halkımıza olan sorumluluğumuz o denll büyük ki. Bu ülkede ben eleştirmenim diyenin vay haline!. Biz oyuncular sahneden sa iona baktığımızda halkımızın yanısıra, gercekten güvenilir saygın hakkı yenemez bir kac imza dışında bir takım eleştin adına eline kalemi De rnokles'in kılîçı olarak almışlarla karşılaşırız. Ne yazık ki Cünkü: «Toplum köfü ve yoz coğunluk bir takım dostluk ve cıkar ilişkilerine dayanan. övgülerinde ve de yergilerinde bi linçsiz calakalem hırslı, kimi lerinde oyun sırasındaki özel ALİ POYRAZOĞLU KORHAN ABAY TİYATROSU (Harbiduygu ve ürpermeler ve anıye 45 35 89 47 36 34) «Evet Evet Evet» Yazart: Alphonso Paso, lar silsilesl holinde ardniyefli karalamalardan öteye gidemiCev. Hale Kuntay Yön. Ali Poyrazoğlu, perşembe 21.00, cuma yor. Tüm sanatçı arkadaşları18.00, cumartesi 21.00, pazar 18.00 21.00 «Cılgınlar Kuliibü» mı sanata sahip cıkmava casalı carşamba 21.00 carşnmba 15.00. ğırıyorum. GÖNÜL ÜLKÜ GAZANFER ÖZCAN (Şişli 46 80 91) «Kimse Durduramaz». Yazanlar: Erans Arnos Ernest Baoh, Cev.: NOT: Genc Oyuncu'dan Melih Vassaf, Yön.: Toygun Ateş hergün 21.00. Ycşlı Mütercim'e!. İSTANBUU SANAT ETKİNLİKLERİ (Tünel Baro Han) Mütercim sayın Sevgi San«Kelaynaklar». Yozan: BMgesu Erenus, Yön. Mehmet Akan Sahlı'nın bir yazısında adını vernq tosrTimr Vecdi Savar. carşamba cumartesi pazar 18.30. mek yürekliliğinde bulunamaKA5TEUİ KÜLTÜR VE SANAT VAKFI (Venüs Tiyatrosu dığı genc oyuncu benim. Kendisine o günkü yanıtımda be49 59 44! «Gcceye Selam». Yazan ve yöneten: Haldun Dorınen, Mü?ik: Melih Kibor, Müiik sözleri: Cigdem Tâlu, Dekor kos ni övdüğü zaman da bunun eleştirel bir değer taşırnayıp tiım: Osman Şengezer, Koreografi: Oytun Turfanda. Carşamba ciddiye alınamavacak kişisel perşembfi • cuma 20.30. cumortesi 17.00 20.30, pazar 14.30 bir bfiâeni olduğunu belirtmiş 18.30. tim. .Yıllar Vilı mütercimlik yaKENT OYUNCULARI (Harbıyo 46 35 89 47 36 34) «Harold şammdan eleştirmenliğe özeve Maude». Yazan Colin Higgıns Çev. Glncay Gürün, Yön. Yılnerek ve giderek «Bodrum dız.Kenter. cumartesi 16.00 «Cyrano de Bergerao». Yazan EdBodrum» müzikaliyle yazarlığa mond ResSond, cuma 21.00 cumartesi 18 00 pozar 15.00. sıcrayarak Türk Tiyatrosu'na ŞAN ,TİYATROSU (Elmodoğ 40 67 92) «Sezen Aksu Aile Gayapacağı kültürel katkıda bazlnosu». Yazan: Uınur Bucıoy, Yöneten Altan Erbulak hergün sarılar. ,?1.'00. cumortesi pazar 17.00 21.00; bilimsel bilmeceler Mars'to ne kadar buz var? kanalın var olduğu sanılıyordu, Son araştırmaiar, bunların sel veya nehir yatakları olduğu sanıstnı güolendirmiştir. Eğer bunları akan sular meydana getirdi ise, demek k( bir zamanlar Mars üzerinde su vordı ve atmosfer basıncı da bu suBir craştırmacı, söz konusu buzlann su buzu olduğunu düşüne yun hemen buharlaşıp kacmosınr önleyecek yoğunlukta İdi. Bu gün rek şu hesabı yapmıştır: Buzlann basınç cok düşük olduğuna göra hepsl bir onda erimiş olsaydı, gegezegen büyük bir değişiklık gecirzegen, ortalamo 10 metre kalınlığında bir su tabakası, yani bir de miş demektir. Neden? Ne zaman? niz, altında kalırdı. Fakat, DünyaEinstein'ın şaşırtıcı mızın uydusu olan Ay'ın ikl katındenklemi ;. dan da kücük olon ve kırmızı renEinstein'ın E = MC2 formülünö ; gi yüzünden savaş tanrısı diye adbilmeyen az kimse vardır. Bunda lcndırılan Mars'ta atmosfer basıncı «E» enerjiyi, «M» clsmin aâırlığını, cok düşüktür (7.7. milibar. Dünya«C2» yani «C kore» de ışığın bir nınki 1.013 milibar) Bu yüzden. gesaniyedeki hızı olan 300.000 kilomet zegenin yüzündeki sular donmuş renin kendi kendisi ile carpımına, olmasaydı hemen buhar olup ucoryani 90 milyara eşittir. dı. Bu durumda. bir gram oğırlıBu durumdo, başka bir ola/ ğındaki bir cisim, 100 mumluk bir bilginleri düşündürmektedir: Bilindieiektrik lambasını 35 bin sene sürekli yakacak bir enerji verir. ği gibi, Marsta insan yapısı bir çok Mars gezcgenlnin kutupları, dünyanınkiler gibi buzla kaplıdır. Bu nun dışında başka yerlerde de buz vardır bu gezegende. Bu buzlann kuru buz mu, su buzu mu olduğu henüz kesinlikle bilinmemektedir. neredcne var? her hafta bir terim Besinlerde ana kümeler halinde 3 maddeyi. 1827'de, İngiliz kimyacı ve doktor VVİIIİam Prout bulmuştur. Bılgm bu 3 ana küme'ye «saccharine»li «Yağ»lı ve «albümin»li maddeler adını vermıştir. 1) «Saccharıne» sözcüğü, Yunanca'da şeker anlamma gelen «sachar»dan yapılmıştır vg ceşitli şekerler ile nişasta anlomına galen «starch»ı icine alır. «Starch» anglo soxon kökenii bir sözcüktür ve «sert, güc'ih demektir. Cünkıî, nişasto (starch) sulandınlıp kumaşa sürülünce onu sert hale getirir. Ceşitli şekerler, nişastalor ve bunlara benzer maddeler bugün «carbohydrates» (karbohaydreyts, okunur) genel adı altında kümelendirilmektedir. Fransızlar buna «hydrates de carbon» diyorlar. «Carbohydrate», sözcük olarak «sulu karbon» anlamma gelmektedir. Cünkü «hydor», Yunonca'da «su»dur. Bugün, «carbohydrate> söicüğü yerinde sayılmamaktadır. Cünkü ilk kimyacılar, carbohydrote moleküllerinin. bir dizi karbon atomuna bağlanmış su moleküllerinden oluştuğunu sanıyorlardı. 2) Kimyaa Prout'ın besinlerdeki maddeleri kümelendirmesinda ikinci küme «yağlılar» kümesl Idl. Katı ve sıvı yağlar buraya girmektevdl. Katı yağa Yunanca'do «lipos» rienmektedir. Fakat, kimyacılor sıvı yağları do, katı yağları da sonradan «lipids» adı oltında toplamışlardır. 3) Ücüncü kümeye giren rnoddelerde «azot» vardır kı bu rnodde. yanj czot, Ifpid ve carbohydrate'larda bulunmaz. Yumurtanın okında bu «azotlu madde» fazlasıyla vordır. Yumurta akında ozottan başka su ve az miktorda getan başka su ve az miktarda başka maddeler de vardır. Yumurtadaki bu azotlu ınaddeyo Latince'de beynz onlammo gelen «albussden alınrna «aloumın» odı konmuştur. Beslenme konusunda yapılan ilk "denemeler, aibüminh maddelerin vukarda belirltiğimiz üc küme ma<icieden en önemlisi olduğunu göstermiştir. Örneğin, sadece carbohydrate'lar ve IIpid'lerle beslenen köpeklenn bir ay kadar sonra öldükleri gözlenmiştir. Bu gözlem albüminü mnridelerin vücut yapıcı maddeler olduğunu ortaya koymuştur. Örneğin hayvanlardo bu marideler bır yandan et yapıyor. bir yondon. eksilen etlenn yerine yenüerinl yapıyor, süt, yün, tüy kıi... rneydana getiriyordu. Bu yüzdendir kl, Alman bıyokimyacı Gerardus Johonnes Mulder otbüminli maddelere «protein» denmesini uygun bulmuştur. saölık sohbeîi ek çok insonın yakınınası budur: «Carpıntım var». Durup dururken kalbım hızlı carpmoya başMyor. Koibimjn sesını güm güm duyuyoru'iı. lcıme baygmlıklor coküyor. Sanki elim ayağım cokilıyor. Başım dönüyor. Bir süre sonra düzelıyorum. Ama. gene oluverecek diye korkuyorum » Gercekten ds bir süre sonra gene aym durum olur Gecer, gene olur. Hosta bu dtmımo biraz alışır. ama bır korku dc yerleşir Bazı hastalardo arasıra gelen eKstrasıstoller olur. «Kalbım bir an duruyor. Sonra yeniden carpmaya başlıyor. Amo o bir an yok mu? Oleceğını snnıyorum » Bazı hastalarda do bırrien başlayan carpıntı nöbetlerl oeiır Kalbin atışlan bırdenbire hızlanır. Bu nöbetler sırasında kalp atışlarını saymok tvle güctür. Sonra nöbet geldiği gibi birden durur Su hastalsr, ellerınde ceşitlı zamanlarda çiîkıımış elektrokardiogromlarla doktor doktor doiaşırlar. Kendilerine, «Bütün bunların kalp hnstalığından llerl gelmediği. sinırsel olduğu» soviendıği zaman, anlamakta gercekten güclük cekerler. Kadırı hastalar, cevrelerl tarafından «Durumu abartan, İlgl cekmeye calıgan» bir kişi gibi değerlendirildiğinl duyarlor bundan hoşlonmozlar. Erkek hastalar İse, tOrtodo pek de birşey yokken evhama kapılmıs klşiler» olmakton cok rahatsız olurlar. Sorun da ocık blclmde cözümlenmez. Insanda bir rahotsızlık. bir tedlrginMk surer gider. Oysa durum, sonıldığ' kodar baslt değlldır. lnsonın korkuları, ceklngenllkleri, bastırılmış duyguları, kendiaiyle cotışmolorı. cevresiyle catışmaları, gerglnllklerlyle yoâunloşan karmaşık bir dlnamlflln kalp Ozerlnde yansımosıdır. öyle sanıldığı gibi, «Boslt bir slnlrllllk». «Işi büyütme», »Kadınlara ö>aü hosfalık» folon da deöüdlr. Erkoklerde de kadınlar kador görülür. Hotta. askerlerde cok göruldöğu lcin bu duruma cAsker kalbl» de denmiştlr (Soldier8 heart) Ne kl, toplum bu konuda bflgl sahlbl kılınmadığından durumun cözümö de guc'eşmektedir. Hekimlerın konuya ve hastaya ilglsi de hasta bokımından büyük önem taşır. Ruhsal olayları biyolojinin bır parcası saymamak, organik bir bozukluk bulmayınca durumu «önemsiz» görmek, hastamn derin sıkıntılortyla büyük bir celişki yaratır. Hasta kendisin! caresizlik icindc bulur. Son on yıllarda «Psikosomatlk Hastalık erdal aîabek lar Bilimi»ndekl gelişmeler, bu durumiarın aydınlatılmasında önemll adımlar atılmasına yol acmıştır. Hastalık, toplumun her kesiminde, her yaşta, her cinste görülür. Carpıntı, kalp vurularının insan tarafından duyulması olarak tanımlanır. Bazen, yüksek kalp atış hızı, kişi tarafından farkedılmez de, normol sayılar ve düzendekl vuru İnsan tarafından «Rahatsız edicl» bicimde algılanır. Kuşkusuz, doğru bir değerlendirme, ceşitü hastalıklar bakımından ayrım ancak bir hekim tarafından yapılabilir. Carpıntı, organik bir kalp hastalığı olmadan ortayo cıkabildiğl gibi, organik kalp hastalıklarında da görülür, bazen de kalbi etkileyen, kalp ve damar sistemi dışındaki hastalık söz konusudur (Kansızlık, tiroit bezinin cok calışması, romatizma, ateşli hcstafıklar gibi). Bu bakımdan. çarpıntıların değerlendirilmesi, oıınması gereken önlemier. iierde olabilecek durumlar konusunda hekimlerin korar vermesi, hastaları da bu konuda aydınlotmaları gereklr. Her hastalıkta olduğu gibi burado da, uzun süreli çözüm lcin hekim hasta işbirliğl temel koşuldur. Yararlı özet bllgiler: Kalbin bir dakikodakl normaı vuru sayısı 60100 arasındadi' Bir dokikadaki vuru sayısı 60'ın altında İse. «Brariikard» (yovoş kalp), 100'ün üstündeyse «Taşikardi» (hızlı kalp) sayılır. Kalp vuruşlarının duzenll olması, her vurunun blrblrlne eşlt aralıklarla gelmesl normaldlr. Düzensizllklerln Incelenmesl gereklr. Yaşamdan gelen sıkıntılar, klşlnln kendlslyle, cevreslyle catısmaları, korku. endise, gerglnllk her sistem gibi kalp damar slstemlnl de cok etkller. Bu durumu gözönönde tutmak gereklldlr. Çarpıntıların özelllğl, ftneml, nedenlerl, gldlşl konusunda Insanın koror vermesl yonlıştır. Bunu heklmlere bırakalım. Yaşamı kendimlze zehir etmeyeltm. Carpıntım var... bilimsel Robol garson Robot garson, kalabalık salonda, bütün masalara ânında yetişiyor, herkesi hoşnut etmeye caiışıyor. Bunu gören müşteriler, emir üstüne emir veriyorlardı: «Gorson, acele şunu getir!... Garson, bu tabcklan hemen kaldır! Garson, icklmiz azaldı!...> Robot bir ara fena halde bunaldı V9 madenl sesl İle: «Beyler, robotum diye de bu kadar yüklenilmez. Benlm de sizln gibi ikl elim var.» diye bağınnea ortalık süt limon keslldi. Ne olur ne olmaz, makine bu diye.» yanıtı aradı, sonra gülumsedl: «Sınıfındaki öğrencilerln yüzda 90'ınin başında geliyor.» AKILLîCA BİR ÖNERI Cok uluslu şirketlerden birınin, gezici bir memuruna önerisi: «Azgelişmiş ülkelerde sakın su lcme... Cok gelişmiş ülkelerde de nefes alma.» SORU HASTALARI Bir gün sonra ilk dersinl verecek olan genc öğretmen, hocosından, kendisine bir önerisi olup olmadığını sordu. «Her derste öğrencilerden bırl veya ikısi sana, belki de anlamsız, sorular sorocaktır. Bu gibılerinl azariamayın, tersine, soru sormalarını kolaylaştırın. Cünkü sadece bu gibi öğrencllerdir kl dersl can kulağı ile dmleyenlerdir.» OĞLUNUN DURUMU NAŞIL? İkl arkadaş trende korşj karşıya gidiyorlardı. Blri sordu: «Nasıl, oğlunun okul durumu ryl ml?» öbörü bir ara doroladı, verecefli KAMBtB
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle