19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 Eylü! 1980'den önceki anarşik eylemler askeri yargı organlarınca bütün yönleriyle ele alındığı zaman adli kovuştuıma ve davalarda olağanüstü bir coğalmo ve cözümü insan gücunu aşan bır yığılma oldu. Askeri mahkemelerce verılen bütün ceza kcrarlarını adalet suzgecinin bütün eleklerinden geçirmenin olanaksızlık ölcüsüne varan güçlüğü karşısında, ozgürlüğü üc yıla kadar sınırlayan ceza kararlarının doğrudan doğruya kesinlik kazanacağı yolunda bir yasa cıkarılıp, üç yıldan oşağı hüküm giyenlere Askeri Yargıtay'da temyiz yolu kapatıldı. Böyle bir yasa, hukuk ve adalet ilkelerine hepten aykırıydı. Gerçi olağanüstü bir dönem yaşıyorduk ama, bu oîağanüstü duruma ancak askeri adalet makinesinın yansız ve yoğun işlemesi yoluyla son verilebilirdl. 12 Eylül yöneticileri Türkiye'nln bir hukuk devletl olduğunu her veslle ile bütün dünyaya l!an ediyorlardı. «Hukuk Devleti» ise, kimllerince sanıldığı gibi, «Yasalarla yönetilen devlet» tanımına sığmıyordu. İkincl Abdülhamit döneminde de yasalar vardı; öyle olduğu halde o zamank! devlet bir hukuk devletl değildi. Cünkü kişinin devlet karşısında hukuk güvencesi yoktu. Bu güvence bağımsız yargı organlarmca sağlanabilirdi. Ancak güvencenin var olabilmesi Için tek başına bağımsız yargı da yeterli değildl. Çünkü yargı erkini kullanan mahkemeler. bir sucluluk kararı verirken yanılabilirler, ya da yanılgıya düsürülebilirlerdi. İşte üst derece mahkemeleri böyle bir yanılmanın doğurabileceği haksızlıkların önüne gecmek için bir tür «Adalet süzgeci» olarak kurulmuşlardı. Durum bu olunca, llk derece mahkemesince hapse hüküm glyen bir sanığa: «Senln cezan üc yıldan az olduğu icin Askeri Yargıtay'a başvurup buna ilişkin kararı temyiz edemezsin» demek, onu adalet güvencesinden yoksun bırakmak olurdu ki, böyle bir uygulamanın hukuk devleti ilkesiyle bağdaşır yanı olamczdı. Bu yasanın cıkarıldığı sırada rahatsızdım; bu yüzden düşüncelerimi açiklayamamıştım. Şimdl beni sevindiren bir öneri dolayısiyle bu konuya dokunmayı eski bir hukukCu olarak görev saydım. *•• Gazetelerde okuduğumuza göre, MGK Cyelerinden Hava Orgenerali Tahsin Şahinka OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ran «eski emeklller. yeni emsklıler» ayırımı glb| bır «eski hükümluler yeni hükümluler» ya da «ceza hükmünu temyiz edebılen hükumlüler edeme/en hukumler gibı» bir eşitsızlik ve cdaletsizlık sorunu ortaya cıkacaktır. Oysa 1789 Fransız Devrımi'nöen beri eşitlık ve adalet ilkeleri bülun deınokratik batı ulkeler.nın benimsemiş olduğu vazgecilmez prensiplerdendir. Daha Fransız Devrımı'nın patlak vermesinden önce cağdaş ceza hukukunun kurucuPU Italyan Beccaria (1738 1794)'nın 1764'te yoyınlamış olduğu «Dej delitti e delle pene» (Suçlar ve Cezalar Uzerine) adlı kıtabından sonra ceza hukuku alanı yavas yavaş keyfilıkten kurtulmağa başlamıştı. Beccaria cok sert olan eski ceza sistemini eleştıriyor, işkenceye ve ölum cezasmo karsı cıkıyordu Büyük Fransız düsunuru Voltaire, Beccarıa'nın bu kitabı icin: «İnsanlığın en doğru yasasıdır» dıye yazmıştı. Yalnız hukuk bilgisiyle değii felsefe ve ekonomi alanındaki bilgisiyle de ün kazanan Beccarıa'nın savunduğu: «Nullum crimen sine lege» ve «Nulla pena sine lege» (Kanunsuz suç olmaz kanunsuz ceza olmaz) ilkeleri, 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirısi ile Birleşmiş Mılletler'ın 1948 İnsan Hakları Bildirısi'nde ve özgür. demokratik bütün ülkelerin, bu arada Türkiye'nin, ceza yasalarının başında yer almış bulunmaktadır. 28 ŞUBAT 1982 Çagdaş Hukuk ve Bir Tasarı Hıfzı Veldet VELİDEDEOOLU ya, yukarda sözünü ettiğım üç yıllık sureyi altı aya indiren bır yasa önerisi hazırlamış; önen Danışma Meclisı'ne gönderilmiş ve bu Meciıs'ın Adalet Komısyonunca benımsenmış. Şu halde bugünlerde kanunlaşacak demektır. Bunu cok olumlu karşıladık. Gercı, bızım düşüncemıze göre, en kısa sürelı hükümluler icin bıle temyiz yolu açık bulundurulmalıdır. Ancak bu olağanüstü donemde bu önerının, esKİ duruma oranla, ılerı bir aşama oluşturduğu yadsıramaz. Belki ko$ullar elverişli olunca bi7im ozlediğimiz noktaya da gelinir; bunu yürekten dilemekteyiz Cezanın azı, coğu olmaz; cünkü ceza kural olarak adalet kütüğüne (Adlı sicile) işlenir ve «Sabıka kaydı» oluşturur. Kişiler icin bunun sakıncası büyüktür. Böyle «Sabıka kayıtları» vüzünden nıce kişiier sürünmüş, nlce aıle perışan olmuştur ülkemizde. Adli hataların büsbütün önlenemese ae en cz düzeye indırilmesi, hükümlülük kararının bır üst mohkemeds incelenmesl yoluyla saglanır. Gerci bir de «iadei muhakeme» (yargılamanın yenılenmesi) yolu varsa da, bunun hükümlü vararına yeni kanıtlann ortaya cıkması veya cıkarılması gıbi güc koşulları varaır. On dokuzuncu yüzyılın son birkac yılında bütün Fransız kamuoyunu karıştıran ve casusiukla suclonan Yüzbaşı Dreyfüs'ün davasında adaleti yanıltan kanıt Dreyfüs'ün askeri mahkemede hüküm giyip tutukevine girmesinden yıllar sonra ortaya cıktı. Yahudi kökenli olduğu icin Fransız gizli servisinin ırkcı subaylarınca iftiraya uğroyan bu yüzbaşıya yapılan haksızlığın anlasılmcısı Fransız halkına derin bir nefes aldırdı; Dreyfüs'ün hüküm giymesine neden olan sahte belgeyi hozırlayan bir albay kendini öldürdü, yeniden orduya alınan Dreyfüs'e Legion d'Hon neur nişanı verildi. Ama bu iş kolay olmamış. cdlı hatayı crtoya cıkarmak icin başta Emil Zolo olmak üzere bırcok Fransız aydını kalemlenyle savaşım vermış, Zola, bir gazetede yavınladığı «J'accuse» (sucluyorum) başlıklı cok unlü yazısıtıda orduya hakaret ettiği gerekcesıyle bir yıl hcpse huküm gıymiş, evvelce kazonmış olduğu Legion d'Honneur nişanı elınden alınmış ama sonundo gercek durum ortaya cıkarılıp Frcnsız adaletinın namusu kurtarılm'vliBu olayı onımsatmamızın amacı, ozgür ülkelerde bıle adlî hataları düzeltmek icin «iadei muhakeme» yolunun ne denli cetin ve dikenlı bir geçit olduğunu göstermektir. Eğer Fransa'da düşünce ozgürlüğü bulunmasaydı bu mutlu sonucu elde etme olanağı olmayacak ve apoletleri sökülmüş olan Yüzbaşı Dreyfüs haksız yere cok uzun yıllar hapis yatacaktı. Evet, cezanın azı, coğu olmaz. Başta sözü nü ettiğim yasa tasansı gazete haberlerinde görüldüöü bicimde kanunlaşırsa, hafif bir suclamayla askeri mahkemeye düşen kişi, önce aklnnması icin, eğer bu olmazsa kendisıne, söz gelimi, beş ay yerine altı bucuk ay ceza verilmesl icin dua edecektir; cünkü o zaman kararı temyiz etme ve belki de aklanarak «sabıka kaydı» felaketinden kurtulma olanağına kavuşocaktır. Çağdaş ceza hukuku acısından değlnmek istediğımiz bir nokta da yine gazetelerden öğrendiğimize göre sözünü ettiğim yasa önerisinin gecmişi kapsamadığıdır. Bu duruma göre önen yasalaşıp Resmi Gazete'de yayınlcnarak yürürlüğe girmeden önce üc yıldan az hapis cezasına hüküm giyenler bu yasadan yararlanamayacak, yasanın yürürlüğe girmesinden sonra aynı miktar cezaya carptırılanlar yararlanabilecektir. Böylece emeklilerin maaşları konusunda kamuoyunu uzun süre uğrGştı Delikanlı!.. ğım. Ne yazayım? Gazetelere, dergilere bakıp oyalanıyorum; Başımı sola pencereden yana çevirdiğimde iki ya. pı gözüme çarpıyor. Birisi ahşap... Öteki taş. Ahşap konak Cumhuriyet'in eski binası. Çü rümüş pancurları, dökülmüş tahtalarıyla dört mev simde sonbahar tablosu oluşturur. Güvercinler, kumrular, çatısından bacasından eksik olmaz. Ahşap konağın sağına doğru yayılan taş yapı İstanbul Erkek Lisesidir. «Eskî Düyunu Umumiye»nin avlusunda öğrenciler koşuşurlar. Kemerll pencereleri kalın duvarlarıyla lök gibi taş yapı... diye düşünürken dalmış gitmişim; yapacağım işi unutmuşum. Sahi ben pazar günü yayınlanacak «Pencere» yi yazacaktım... Düşünüyorum. Ne yazayım? • En iyisi önce bir çay içeyim. Zile bastım. Hasan Efendl geldi. Cumhuriyet'in yanm yüzyıllık emektarıdır Hasan Efendi; sıtma görmemlş sesiyle pencereyi açıp avluya seslendi mi: Cemaaal... Haydaaar... Yeri gögü inletir. Maşallahı var Hasan Efendinin; kaç yaşmdadır? Cumhuriyefe ne zaman girmiştir? Ben Cumhuriyet'te yazmaya başladığımda Hasan Efendl gazetenin emektarlarındandı. Yirml yıl geçti aradan... Yüzüne bakıp sordum: Hasan Efendi sen burada çalışmaya başla, yalı kaç yıl geçti? / Düşündü: Ne bileyim? Hesabını cıkarmak zor. Ben gözümü bu gazetede açtım. Yunus Nadi Bey zamamnda işe başladım. Yunus Nadi bey nasıl adamdı? Yaman adamdı. Birden Raman'da petrol aramaya çıkmış mühendis gibi derinliklere inmek isteğl lçimde uyandı: Öfkeli miydi? İyl adamdı. Şu ahşap konağın üst katmda otururdu. Bir gün ben gece nöbetçisiydim. Geceyarısından sonra bir gürültü... Gazi arabasını yollamış; Yaver, Beyefendiyi götürmeye gelmiş; Beyeîendi pijamasının Ustüne acele pantolonu çekip gitti... Kimle? Nereye? Yaver aldı Atatürk'e götürdü, apar to, par... Apar topar... Sonra duyduk: Gazi Hatay'ı mı, neyi alacakmış? Beyefendi giderken Hanımefendi telaşiandı. Ne var? diye sordu. Geç vakit araba geri getirdi Beyefendiyi... Nasıl? Çok neşeliydi, Gazi sırtma vurmuş, sana güveniyorum demiş. Sen o zaman kaç yaşındaydın? Delikanlıydım. Hasan Efendi şimdi de delikanlı gibidir. Nadir Nadi'den gayrı herkesi «delikanlı» diye çağırır. Saçı sakalı ağarmış, altnıışına merdiven dayamış, altmışbeşine ulaşmış kişiler bile Hasan Efendi için delikanlıdır. Bizim gazeteye yıllardan beri eski ve yeni bakanlar, parlamenterler, yöneticiler, paşalar gelir giderler; Hasan Efendi sorar: Delikanlı bu ışleri ne zaman düzelteceksin? • Hasan Efendiye dedim ki: Haydi birer çay söyle de sıcak sıcak içelim. Hasan Efendi gitti, uzaktan sesi duyuluyor: Cemaaal, Haydaaar, iki büyük çaaay... Ve Hasan Efendinin sesi yılların taaa ötesinden bugüne yankılanıyor: Heeey delikanlılar, bu işleri ne zaman düzelteceksiniz? C uma günü ikindiye doğru gazetedeki çalışma odama girdim. Masanm başına oturdum. Pazar günü yayınlanacak «Pencere»yi yazaca **• ••• Çağdaş ceza hukukunun bir llkesi de, cezalandırma konusunda «yasaların her zaman hükümlüden yano vorumlanmasısdır. Bu ilke bizim Ceza Yasamızın ikinci maddesinin ücüncü fıkrasında şöyle belirtilmiştir: «Blr cürüm veya kabahatin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunon kanunun hükümleri blrbirinden farklı ise, failin lehine olan kanun tatbik olunur.» Sözünü ettiğim öneri yasalaşırken bu yasanın geriye yürümeveceği ve gecmişi kapsamayacağı acıkca yazılmadıkca. Ceza Yasa'sının ikinci maddesinin ücüncü fıkrasındakl kural gereğince, yeni yasanın, üc vılın altında ceza görmüş eski hükümlülere de kendiliğinden uygulanması: hem cağdaş hukukun, hem de Ceza Yasamızın temel prensipleri bakımından zorunludur. Bunun tersini düşünmek cağdaş hukuk ilkeierine ters düsmek olur. OKTAY AKBAL HflVil H Atatürk'e Karsı Suclu * Değil miyiz? B Güneş Milliyet Kâğıt tomarı Güneri Cıvaoglu, 20 şubat tarihli Güneş'teki yazısında, yeni «Grev, Lokavt ve Topln Sözleşme Yasa Tasarısı»na değinerek «Hak grevlerinlıı önlenmeslni yeniden ve ayrıntüı düşünmekte yarar olduğunu» belirtiyor ve şöyle diyor: «Hak grevi, toplu sözleşme imzasındaıı sonra işverenin toplu süzleşme yiikümlülüklerinl yerine cetirmemesl halinde başvurulan bir yasal yoldu. şimdi o vol tıkanmakta, sendikanın hakkrnı mahkemede araması hükmü gctirilnıektcdir. Yargının gereken süratte çali?amaması, işverenln karnıaşık usııl hüktimlerinden yararlanarak işi sürüncemede bırakma olanakları, işçl aleyhine bir durum yaratabilir. Böylece toplu sözleşme, uygulanma şansı ntmayan bir kagıt tomarı haline eelebtlir.» Diplomatlara kurslar... alkevlerinin 50. yıldönümü için hiç bir yerde tören yapılmadı. Ne radyolarda sözü edildi, ne de TV ekranlarmda o eski günlerden görüntüler gösterildi. Sesseda yok! Basında bir iki yazı çıktı bu konuda, hepsi bu! Acı, gerçekten acı... Atatürk'ün ne kadar önerali atılımı. yapıtı varsa bugün bunlardan çoğunun izi kalmamış, ya da bu gidişle hiç kalmayacak duruma itilmiştir. Vasiyetinde tüm gelirini bıraktığı Dil ve Tarih Kurumları bile gerlci, Atatürk düşmanı bir takım yaygaracılarm kışkırtıcı yazıları sonucu nerdeyse kapatılmak üzeredir. Gelirleri büy.ük, oranda azalmış, devlet önündeki saygmlıklarfgölgelenmiştir. Bu devrimci kuruluşlar kendi dar olanakları, yandaşlarmın direncl ile savaşım vermektedirler. Bunlarm içinde en acıklı durumda olanı, Atatürk'ün en önemll yapıtlanndan biri olan Halkevleridir. Denecek ki, Halkevleri 1951'de o zamanm iktidarmca kapatıldı. mallan alındı. O devrim yaprağı daha o günden kapandı. Ne var ki, 1960'dan sonra Devlet Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel ve MBK üyelerinin büyük çoğunluğu Halkevlerinin yeniden canlanması yolunda büyük çaba harcadılar. Önce Türk Kültür Dernekleri adıyle ortaya çıkan bu kuruluşlar bir iki yıl sonra «Halkevleri» adını aldıysa, bunda büyük pay rahmetli Gürsel'in ve Türk ordusunun ilerici anlayışına sahip üyelerinindir. Bu açıdan Halkevleri, bir kaç yıllık kapanış süresinden sonra yeniden ortaya cıkmış ve tüm yurda yayılmıştır. 19 şubat 1982'de 50. kuruluş yılını andığımız Halkevlerinin önemini, değerini bugün her zamankinden daha çok anlamak, bilmek, öğrenmek zorundayız. 1960 sonrasında ikinci kez kurulan Kültür Dernekleri'nde, sonra da Halkevleri îstanbul örgütünde, Koordinasyon Kurulu üyesi olarak uzun yıllar görev yaptım. Eski Jandarma Genel Komutanı Abdurrahman Doruk, eski milletvekillerinden, gazeteci Ferit Celal Güven, Ahmet Kutsi Tecer, H. R. Öymen, Sadi Irmak, Tarık Zafer Tunaya, Behçet Kemal Çağlar, Tahsin Banguoğlu, Kadri Kaplan, Ahmet Yıldız, Ceyhun Atuf Kansu vb. daha niceleri o günlerde Halkevleri'nin yeniden canlandırılması işinde canla başla çahşmaktaydılar. Eski Ankara Halkevl Başkam Ferit Celal Güven'in şu sözlerini okumakta yarar var: «Halkevleri Atatürk'ün çok güvendiği ve çok bel bağrladığı bir devrim kurumu olarak kurulmuştur. Halkevleri pek ktsa bir süre içinde gelişmiş vc 222 yerde saraylar gibi her türlU araçlan içinde toplayan binalar yapılnnş ve sonra bunlar dallanarak, budaklanarak, köylere kadar yayılmış ve köy odalarımn sayısı da aşağı yukarı 2000'i geçmiştir. Halkevleri Atatürk devriminin bir paratöneri idi ve yabancı ideolojilere karşı bir set idi.» Başyazarımız Nadir Nadi'nin 19 Ağustos 1960' da 'Cumhuriyet'te çıkan bir yazısını okudum geçen gün. Nadir Nadi de Kültür Derneklerinin kuruluşunu sevinçle karşılamış ve şöyle yazmış: «... Halkevleri'nin kapatılması aşagı ynkarı elli yıllık olumlu bir çalışmayı durdurması yönünden çok kötü bir hareket oldu. Yüzbinlerce memleket çocuğunu bağrında toplayan, onlara fikir dağıtan, milli kültürümüzü yoğurup geliştiren bu müesseseler bir anda ortadan kaldırılıverdiler, kimi gaztnoculara, kimi sinemacılara kiraya verildi. En talihlileri okul yapıldı. Işık arayan gençler karanlıkta kalmıştı. Yobazlar, sevinçten ellerini uğuşturuyorlardı. Çember sakallı delikanlılar ortahğı kapladı, üfürükçiilere, muskacüara gün doğdu. Konferansların yerini gerici vaizler, konserlerin yerini radyo heyheyleri, kültür gayretlerinin yerini VC yarışmaları ald». Uzıınca bir karanlık safha çükiirler olsun ki, artık sona erdi. Evvelki gün saym Devlet Basjkanı'nın bir nutku ile açılan Kültür Dernekleri nıedeniyet yolunda harcamak zorunda olduğumuz şuurlu gayretlere yeniden başlayacagmmı bize müjdeliyor.» Halkevlerinin 1960'dan sonraki ikincl doğuşunda uzun yıllar görev yapmış olmanm gururu ve sorumluluk bilinciyle şunu yazmak isterim: Halkevlerini bir kez daha kapatmak, daha doğrusu çalışmasmı engellemek, Atatürk'e ve onun' devrimine karşı suç işlemektir; büyük bir yanlışlığa, yanılgıya düşmektir. Burada yine Ferit Celal Güven'in geçmiş yıllarda söylediği şu sözleri anmak istiyorum. Benim diyeceklerimi en güzel (Arkası 9. Sayfada) Mehmet Barlas, 22 şubat tarihli Milliyet'te «Bağımsız diplomatlarunıza devletin dış politikasını öğretecek kurslar açılmasını» öneriyor ve şöyle diyor: «Türk diplomasisinin, ulusal çıkarlar doğrultusunda aksaksız çalışan bir araç olması. hem özlemimizdir hem de kaçınılmaz bir gerektir. Ancak, zaman zaman bellren aksaklıklar, bu gereğe yeterli önemin verilmediğini de belirtiyor. (...) Hiç olmazsa, bundan sonra, bağımsız diplomatlarımıza, devletin dış politikasını öğretecek kurslar açalım. Ve bu kursları New York'ta degil Ankara'da düzenleyellmj».,^ j V . lırsa ve belkide yüzlercp ölöm cezası daha verilebilir. Rakam biiyüdükçe cezanın yerine getirilmesl pekçok nedenle güçleşecektir.» diyor. ölüm cezalarmı kaldırmanın yararlarmm, zararlarından iazla olduğunu da belirten Çelebi daha sonra şöyle diyor: Kanunlarımızda bu degişikliği yapmamn bizi «uygar dünyaya yaklaştıracağı» tczine katümayabilirlm. (..) Tekrar edelim ki ölüm cezaları konusunu yeniden ve başka nedenleri dikkate almasak bile. sırf toplumumuzun gelecekteki hıızuru acısından ele almanın zamanı gelmiştir vc geçmektedir..» Son Havadis Barış değil başka ihtimaller.. Teoman Erel, 23 şubat tarihli Mil liyet'teki yazısında sendikal örgütlenmeye değiniyor ve ozellikle madeni eşya işkolundan brnek vererek şoyle diyor: «Bu iş kolunda en buyük sendika DİSK'e bağlı Madeniş İdi. İkinci büyük örgüt ise, Türk İş'e bağlı Türk Metal Sendikası. (..) Maden • İş mensup olduğu konfederasyonun cn raılikal ve soldaki sendikalarından biri idi. Türk Metal ise, üyesi buluncluğu Türk İş bünyesinde yer alan en sağ örgüt.. Şündi ÜİSK'e bağlı bütün sendikalar Rİbi Maden İş, faaüyeti durdurulnıuş vaziyettedir. Bu sendikanın birçok yöneticisî «savaş hali» nedeniyle bazı özel usül bükümlerine göre, yürütülmekte olan DİSK davasının sanıkları arasmdadırlar. Türk Metal ise, Türk • İş'e bağlı bir sendika olarak açıktır. Bu örjrüte bağlı sendikacılar bir başka davada MHP davasında • sanık durumunda ol salar bile sendika faaldlr. Eğer madeni eşya işkolunda diğer sendikal örgütlenmelere imkân tanınmadan işçilerle ilgili yasa değişiklikleri tamamlamr ve hemen yürürlüğe sokulursa, kapılar TUrk Metal'e açılıp ötekilere kapatılnuş olacaktır. Madeni eşya işkolundaki işçllerden büyük bir kısmı, genel tutumunu benüıısemeseler bile sendikal haklardan yararlanabilmek için, sağ eğilimli bîr sendikaya doğru itümiş olacaklardır. Böyle bir tercih, barış değil başka ihtlnıaller getirebilir.» Ayinei devran... Tekin Erer, 23 şubat tarihli Son Havadis'teki yazısmda siyasi partilerin yeniden açümasına değiniyor ve «Siyasi partiler kapatıldı ama, o partileri teşkil eden siyasetçiler elbette siyaseti terk etmediler» diyerek şöyle ekliyor: «Baharda ağaçların tomurcuklanması gibi, siyasetcilerin yeni kurulacak partiler konusunda şimdiden sohbette bulunmaları kaçınılmazdır. İzin çıktığı zaman sanırız bîrçok müracaat birdcn olacaktır. Türk Milletinin siyasi bünyesi daha çok iki partiye mütemayil olduğu için, sonra bunlar iki üç partide toparlanır. «Bu seçimlerde imtîyazlı durumda hiçbir parti bulunmadığı için seçimlerin sert ve kirıcı olmayacağı tahmin cdilebilir. Yeni ve değişik bir siyasi ortam doğacağı mulıakkaktır.» «Bakalım ayinei terecek?» devran ne gös Tercüman Sadece kısa dönem için. Nazlı Ilıcak, 21 şubat tarihli Tercüman'da, gerek Ulusu Hükümetl'nin guvenoyu aldığı dönemdeki, gerekse bütçe müzakereleri sırasındaki oylamalara değiniyor ve şöyle ekliyor: «Bu şekücHijHn ardmda yatan gerceğl görmediğimlz takdirde. olayı tebessümle karşılayabiliriz. ÇUnkü demokrasiye ahşan bir mllletin, dcttıokrasiye benzeyen bir Rörüntüyle yetinmesi mümkün değildir. Ama temeideki fikir önemlidir. Buradan maksat, sadece kısa bir dönem için demokrasiden ayrıldığımızı belH etmektir. (..) Sathi değerlendirmelerden kaçarsak, tebessüm uyandjran uygulamaların ardında yatan özlemi daha iyi görebiliriz.» Sevgili aşkınagözyaşı.. Ahmet Kabaklı, 25 şubat tarihli Tercüman'dakı yazısında, Ttirk İhraç Urünleri Sergisi'ni gezen Türgut Özal'ın eşinin, çok kaliteli ve zarıt' kadm ayakkabılarının sadece 6 dolara (yanı sadece 850 Türk Lirasma) ihraç edıldığini öğrenince şaşırdığını ve «Blz bu ayakkabılan neden 4 • 5 bin liraya giyiniyoruz?» diye sorduguna değinerek şöyle diyor: «tşçinin, imalatçınm alınteri, devletin İhraç primi ve Türkiye'deki alıcının gözyaşları bu zarif pabuçları süsleyerek, Avrupaü kaygısız ayaklara giydiriyor. Bu gibi lüks iskarpinler Tiirkiye'de olsa olsa, sevgililerinin aşkına içip gözyaşı dökmek isteyecck paralı hovardalan coşturan içld kadehleıi olarak kullanılacak..» Mide bulantısı ve kusma... Cihad Baban, 26 şubat tarihli Son Havadis'teki yazısında «Kıbrıs'ta bir oldu bitti mi?» diye soruyor ve konuya ilişkin olarak, «Amerika'nın baskısı olacakmış..» dedikten sonra şoyle ekliyor: «Hemen söyleyelim Johnson'un mek tubu vc Carter'in ambargosundan sonra bir de Reagan'ın baskısı ortaya çıkarsa, Türkiye'deki mide bulantısı kus ma haline gelebUir. Eğer mutlaKa bu meselenin halll için bir oldu bitti lazımsa, bu oldu bittiyi Kabrıs Türk yönetimi daha evvel yapmalı ve Kıbns Türk devletini ilan etmelidir. Btze akıl öğretmeye kalkanlar, bundan sonra düşünüp çare aramak yolunda istediklerini yapabilirler.» Cumhuriyet 28 ŞUBAT 1932 BENZİN YERİNE İSPİRTO! Ankara 27 (Telefonla) Ziraat Vekaleti her sene artmakta bulunan benzin sarfiyatını azaltmak için benzini memlekette üretimi her yönden müsait bulunan ispirto ile karıştırmak meselesi hakkmda incelemeler yapıyordu. Bu incelemeler geçtiğimiz günlerde tamamlanmış ve olumlu neticeler elde edilmiştir. Bu neticeyi tespit etmek ve kanuni durumunu düzenlemek üzere Ziraat Vekaleti btinyesinde bir komisyon kurularak çalışmalara başlanılmıştır. Bulvar Zamanı geçmektedir... Hüsamettin Çelebi, 22 şubat tarihli Bulvar'da, ölüm cezasmın mevzuatımızdan kaldınlması gerektiğini vur«nılııvor ve «..kanunlarımız aynen ka New York Times «New York Tımes » gazetesl tspan ya'da darbe girişiminden ötürü yargılanmakta olan faşist subaylar konusunda şöyle diyor: İspanya'da darbe girişiminden ötürü yargılanmaKta olan 32 subayın mahkemeleri yalnız İspanya'da değil tüm dünyada ilgi ile izıeniyor. Burada söz konusu olan. Demokratik sistemin, kendini yıkmak isteyen subayiarı simgesel olarak değil, gerçekten cezalandırmaya cesaret eUip, edemeyeceğidir. İspanyol ordusu, ülkede ve ozellikle Bask bölgesindfc giderek artan anarşiden ötürü, sivil hUkümeti suçluyor. Ama anarşi ayaklandığında, hükümetin bu konuda harcadığı çabalan övmüyor. Ordu hâlâ otoriter yönetim özlemi içinde görünüyor. Bu bakımdan askeri mahkemenin demokrasiyi yıkmak İsteyen subaylara hak ettikieri cczayı vermesî, (ki bu ceza 30 yıla kadar hapis olabilir) tspanyol demokrasisi için olumlu bir not ola İspanya'daki yargı lamaiar cak. tspanya'da demokrasinin yaşayacağına ilişkin kanılar güçlenecektir.» Cumhuriyel Le Monde Fransız Le Monde gazetesinin 20 şubat tarihli ve «Polonya Kilisesi'ne karşı tehditler» başlıklı başyazısında Polonya cuntasımn Kilise'den hoşnut olnıadığı vurgulanıyor. Polonya'da iktıdarın şimdılerde Kilise'yi mat etmek için çaba harcamasınm mantık gereği olduğunu belirten Le Monde buna neden olarak da Katolik Kilisesi'nın ülke yönetimme kafa tutabilecek tek güç olmasını gösteriyor. 1^ Monde'un başyazısı daha sonra özetle şöyle sürüyor: «Dayanışma'yı kır maya çalışan cunta ilk aşamada kcndini, Kilise'yi pohpohlamaya verdi çün kü onu nötralize etmeyi amaçladı. Şim di ise ikinci aşama başladı. Bu, Jaruzelski'nin, planlı politikasının bir parçasıdır.» General Jaruzelski, belkî başlarda Kilise'nin rejime uyabileceğini sanıyordu. Ancak Kilise'nin lideri Josef Glemp' in Roma'yı ziyaretinden sonra Kilise'yi kabul edilmez bir objektif olarak görmesi gerektiğine inanmaya başladı.» Frankfurter Allgemeine Jaruzelski ve Kilise Sahibi: Cumhuriyet MatbaacılıkveGazetecilikT.A.Ş. adına NADİR NADl Genel Yayın Müdürü: MüesseseMüdürü: Yazı Işleri Müdürü: Basan ve Yayan , HASAN CEMAL EMİNE UŞAKUGİL OKAY GÖNENSİN ABD'nin bir bunalım çiKması halinde Avrupa'ya 6 Amerikan tumeni daha göndereceği haberi Uzerine bir yorum yayımlayan Almanya'nın Frankfurter Allgemeine gazetesi, haoeri kuşkııyla karşıladı. Gazetenin bu konudakı yorumu şöyle: «Amerikan ordusu bir bunalım anmda Avrupa'ya 10 gün içindc 6 tümen daha göndereceKmiş, üstelik zorunlu askerlik hizmeti koymadan. Ancak Amerikan ordusunun halen 7 bin astsubay açığı va*. 16 Amerikan tümeninden 4'ünün üç yerine sadece iki tugayı var. Tümenlerden birine zaten «gölge tümeni» diyebilirız. Bu tümenin personeli, donanımı, her şeyi eksik. ?. Amerikan ordusu dışında tümüyle göreve hazır olan sadece 83. Hava İndirme Tümeni ve 101. Tümen var. Ancak bu iki birliği Almanya'ya taşımak ve göreve hazır duruma getirmek için tam bir ay geçmesi gerekiyor.» Avrupa'ya 6 tümen daha "Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. ' Posla Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) ^ BÜROLAR^ • ANKARA:Konur Sokak no. 24/4 Yenişehlr Tel 17 58 2517 58 66 Idare: 1833 35 9 İZMİR: Halit Ziya Bulvarı No: 65/3 Tel: 2 5 4 7 0 9 1 3 1 2 3 0 • ADANA: Atatürk Caddesi, Türk Hava Kurumu Işhanı K?l2/3 Tel:1455019731 TAKVtM İMSAK 5.59 GÜNEŞ 7.33 ÖĞLE 13.26 İKİNDİ 16.33 28 ŞUBAT 1982 AKŞAM 18.58 YATSI 20.39
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle