Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 ŞUBAT 1982 •*** Cumhuriyet 11 Altan ÖYMEN (Boştarafı 1. Sayfada) lerdeki işletmeler, devletçe tazminat ödenerek, özel sektörün elinden alınacak, Fransız sosyalistlerinin sistemlyle, Yugoslav sistemi karışımı bir mülkiyet değişiklığine uğratılacak,. Başlangıçta bu «mülkiyet de£işikligi» programının kapsamı hayli genişti: Dıs ticaret, bankacılık, tersa neler, madencilik. çimento, gübre, llaç sanayil. (Aslmda daha da gentş olmasına, Karamanlis sayesinde gerek kalmamıştı.. Olympic Hava Yolları başta olmak üzere birçok sektör de devletleştirmeler, »muhafazakar liberal» Karamanlis zamanınua gerçekleştirilmiş, bankacılık bile belirli bir kontrol altına alınmıştı.) Seçimler öncesinde Papandreu, «sosyalizasyon» listesinln gerek özel teşebbüs, gerekse yabancı sermaye tarafından fazla ürkütücü bulunduğunu ve bu ürkütücülüğün bir kısım halk kesimlerine de yansıdığını fark ettl. Llsteyi bir hayll budadı. Seçim arefesindeki duruma göre, dış ticaret ve yabancı sermayenin hakim ol duğu bazı teşebbüsler. «Sosyalize» edllmekten «rauaf» tutuluyordu. Ancak geriye kalanları «sosyalize» etmenin şeklinde bir değişiklik be llrtisl yoktu. Hattâ secimlerden son ra 22 Kasımda okunan hükümet programmda, bu şekle biraz daha açıklık getirlldl. Sözkonusu Işletmelerdeki kont rol, ya işletmenin tamamen devrahn ması, ya da çoğuniuk hisselerinin sa tınalınmasıyla gerçekleştirilecektir. tşletmelerin tnaddi degerinl ve ödenecek tazminatı saptamak üzere özel komisyonlar kurulacaktır. tşletmelerin yönetimine devle tin temsilcileriyle birlikte, özyönetim elemanları olarak işçiler de katılacaktır. «Sosyalizasyon». böylece daha da somutlasmış oldu. BEN YAPARSAM tYÎ SEN YAPARSAN KÖTÜ Ancaak.. Asıl ne olduysa ondan sonra oldu.. özel sektörün zatcn durmuş olan yatırımları, daha da kı mıldamaz hale geldi. Yurtdışına pa ra kaçışı daha da arttı. Yunanistan' m Ortak Pazar'daki dostlarından Sosyalist Fransa dahil homurtular yükselmeye başladı. (Örnek: Pechiney adlı Pransız holdtngini Fransa'da sosyalize eden Fransız hükümetl; aynı holdingin Yunanistan'daki kolu «Pecbiney Alüminyum»u Yunan hükü metlnin sosyalize etme planını, Yunan Fransız dostluğuna btiyük bir darbe saydı.) Ve bütün buvebenzeri nedenlerbir araya gelince Papandreu, bu yıhn başında elini şaka&ına koyup, «sosyalizasyon» yolunda bir vira] daha yaparak, kelimeye yeni bir yorum getirdi. Blzim sosyallzasyonumuzun asıl amacı, zaten, belirli kilit sektörlerdeki toplumsal kontrolü, topluraun elinde tutmaktı. Runu mülkiyet ilişkilerinde değişiklik yapmadan da saglamak mümkiindür. tşletmelerin yönetim kurullarma. işletme sahibi temsilcilerinin yanında devletin, yerel yönetimlerin ve işçilerln temsilcileri de getirilerek aynı atnaç sağlanabilir.. Bu virajı, kısa bir süre sonra yeni bir viraj izledi: Tabii «management», yftneticlllk, ayrı bir şeydir. Ve yeni kurulacak yönetim kurullarından ayrı tutulmak gerekir. Böylece işletmelerln, işletme olarak yönetiminin eskisi gibi eski sahiplerinin elinde kalacağı anlaşılrlı. Yönetim kurulları, «managemenMe ilgili işlere hiç kanşmayacaklar, sadece «işletmenin planlarının toplum sal çıkarlarla ahenk içinde yürütülme sfomi gözeteceklerdi. «StZtNKlNE BENZÎYOR» Yunan Başbakanı, bu şubat ayı başında Bonn'da Alman Sanayi ve Ticaret firmaları temsilcileriyle görüSüp: Bize yabancı sermaye getirin.. derken, onların bakıylarındaki tereddüdü, sekiz yıldanberi tekrarlayıp durduğu «sosyalizasyon» sloganının, bu en taze anlamını açıklayarak gldermeye çalıştı: Blzim «sosyalizasyon»umuz, sizin, «işçiyi yönetime katma»nız gibi bir çeydir, tşçi temsilcileri de yönetim kurullarında bulunacaklar. Devletin ve yerel yönetlmin temsilcileriyle biriikte, yatırımların devletin genel ekonomik polttikasıyla uyum içinde yürümesine bakacaklar. Devletimizin genel ekonomik politikasının da hedefleri zaten beiiidir: Yabancı sermayeyi teşvik ediyoruz. Ona her türlü kolayhğı göstereceğiz.. «HİKMETİNDEN SUAL..» Peki politikacılar. bir noktadan çıkıp, toplam olarak neredeyse 180 de receye yaklaşan dönüşlerle, tamamen bir başka noktaya gelirlerse, kamuoylarındaki itibarlarını yitirmezler mi?.. Yunanistan'da bu. galiba çok cabuk olmuyor. Papandreu için ise. en azından şu sırada. özellikle sözkonusu değil... Bir kere Yunanlıların polltikacıya tanıdığı ««esneklik» hakkının sının, genel olarak da, başka birçok ülkeyle kıyaslanamayacak kadar fazla.. Papandreu'ya İse bu konuda, kendi seçmenleri tarafından neredeyse bir «açık bono» verilmlş.. Belki bir çiin vadesi gelecek ama, şlmdilik bunu soran yok.. îstediğl kadar dönüş yapablllyor.. îstediği kadar çelişkill davranabiliyor. Seçmenin gözünde yargı aynı: Zeki adamdır. O zaman öyle söylediydi. Şimdi böyle söylüyorsa W* nedeni vardır.. Yanl eskl deyimle: «Hikmetlnden aual ediimez..» Gerçl bu «sual»i edenler de var.. Başta eskiden Karamanlis'in, sonra Rallis'in, şimdi de Averof'un liderllğini yaptığı, ana muhalefet partisi Nea Demokratia.. Sonra meclistekl üç par tiden üçüncüsü Komünlst Partisi.. Sonra bir yandan eski Cuntacı sağcılar.. Bir yandan tek tek liberaller.. Başında yavaş yavas eleştiriye geçen bazı kalemler... Ama bütün bunların Pasok'a oy veren büyük kitlelerde. henüz geniş çapta bir etkisi yok... YARIN: MUHALEFET • Yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak öncek! gün genç yaşta yaşama gözlerini yuman Milliyet Gazetesi Dış Haberler Servisi elemanlarından Zerrin Alnar'ın cenazesi dün kaldırıldı. • Macka parkı köprüsü altında önceki gece bir ceset bulundu. Bir ihbar üzerine bulunan cessdin Sedat Akın'a (29) ait olduğu bildirildi. O Karaköy Kemeraltı'nda Alageyik sokakta güvenlik kuvvetl»rinin dur uyarısına uymayart otomobile ate? oçıldı. Bu sırada yoldan geçen Suat Yücel (27) tesadüfen ycralondı. • Talip Apaydın'ın «Kökten Ankaralı» adlı kitabı 1402 sayılı sıkıyönetinı kanununa oykırı düştüğü gerekgesi ile toplatıldı. THA'ya göre Apayclın, bu konuda bilgisi olmadığını söyledi. (Baştarafı 1. Saytada) yılı yasaıiın ek geçici üçüncü maddesine göre, 1 Mart 1982 ücretleri üzerinden alacaklar. Ancak, emekli ayüklannda aynı haktan yararlanamıyorlar. Ek geçici üçüncü madde şöyle: «Ek geçici 1 ve 3'nci madde hükümleruıe göre emekli edilerüerin, emekliye sevk edildikleri tarlhten itibaren en az üç ay içinde kurumlan ile ilişkileri kesilîr. Bunların görevlerinden ayrıldıkiarı tarih 31 Aralık 1981 tarilıinden sonra «isa bile bu kanun hukümlerine göre verilecek emekli ikramlyeleri 31 Arahk 1981 tarîhüııle emekli aylığı bağlanmasma esas aylıklar üzerinden hesaplanır. Ancak, v u kandaki fıkra hükümlerine göre ödenen emekli ikramiyelerinden yüzde 25 veya yüzde 15 tııtarında ödenen faz la mlktarlar diişürüldükten sonra kalan miktar 1 Mart 1982 tarilıinde ödenmesi gereken ikramiye miktarından az oianlara aradaki fark ayrıca ödenir.» MEMURL.4UIN AVLIKtARI 657 Sayılı Devlet Memurları Yasasmm 43'ncü maddesi göstergelerle ilgili. «1 nolu cet velde gösterge tablosunda en az gösterge 300, en yüksek gös terge 1200 olarak saptanmıştı, 2595 sayılı yeni yasa ile bu gös lerge tablosu, en az 38(), en çok da 1400 olarak belirlendi. Bu gösterge tablosundan memurlar 1 Mart 1982'den itibaren yararlanabilecekler. Getirilen bir yenilik ise, memurların ayhkiarındaki bu artışlar, «ilk nıaaş artışı» kabut edılip, Emekli Sandıgı'na gönderilmeyecck. Memurlar, Emekli Saııdığı'na gidecek bu farkı ayhkları ile birlikte alacaklar. Buna göre: 1 Mart 1982 tarihînde memurlar, yeni gösterge tablosundaki aylıklarını alacaklar» EMEKLİLERİN DURUMl) Bunun gibi, Emekli Sandığı Yasası'run 41'nci maddesinde, emekli aylı&ı bağlanmasma ilişkin bir tablo var. Bu da, yeni 2595 sayılı yasa ile değişti. Bu değişiklik sonunda, örneğin en az 300 olan gösterge rakamı 38O'e, 985 olan bi KISA KISA obylann ardımtaki (Baştarafı 1. Sayfada) ele ahııabüir. İhi koınşudan blrinin doğu, ötekinin batı bloku üyesi olması, ilişkilerin gelişmesine engelleyici bir etken olarak düşünülmemelidir. Çünkü bugünhü dünyada, Anierika Sovyetlere buğrtay satmakta. Sovyetler Batı Avrupa'ya doğal gaz borusu döşemektedir. Turkiye'nin Bulgaristan'dan elektrik enerjisi alması, Bulgar taşımacılığının Anadolu'dan Asya'ya sarkması, harşılıklı işbirliğt ve yafeırılaşmamn doğal ve zorunlu göstergeleridir. Ayrıca iki komşu arasında bu köşeye sığmayacak kadar çok sayıda teknih ve ekonomih düzeyde çözümlenmesi gereken sorunlar vardır. Bunlara Türk göçmenlerinin insani nitelikler taşıyan problemlerini de katabiliriz. Görüldüğü gibi ilişkilerin harşılıklı çıkarlara dayanan bir temeli bulunmahtadır. Ancak iş bu kadarla da kalınıyor ve Sayırı Evreriin ggzisi yüksek politika düzeyinde bir anlam içeriyor. Cünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin hurucusu Atatürk'ün sağlam temellere oturttuğu Balkan politikası unutulmamıştır. Sayın Evren. bu siyaselin anlamını canlandırabileceh olanahları taşımaktadır. Bugün Balkanlarda üç etki söz konusudur: Doğu blokundan, batı blokundan ve bloksuzlardan devletler Balhanları oluşturuyorlar. Ne var ki, bu üç dış etkinin Balkan dostluğu ve tierçekleri çerçevesinde sentezini yaparak işbirliği görüşünü güçlr.ndirmeh olasıdır. Bu sağlıhlı yaklaşım Yunanistan'ı da kapsamaktadır. Çünkü bir Karadeniz devleti olan ve Ege'ye Yunanistan'ın teıyı şeridi ile ka palı bulunan Bulgaristan, Atina'nın harasularını 12 mile çıkararak Egeyi tüm Karadeniz devletlerine kapatmasını doğal karşılayamayacaktır. TIR yoluyla Anadolu'dan Ortadoğu'ya açılan Sofya. Türkiye ile iyi ilişkilerini sürdürmekle yararlar sağlayacaktır. Balkan dünyasında sıcah ye sağlıkh ortam yaratmah ve dünyanın bu bölgesini bü yük devletlerin çatışmalarından uzak tutmak isteyen " Ataturkçü dış politikayı gündeme" ğetirtitekla Türkiye ulusal çıkarlarını savunmuş olmaktadır. Devlet Başhanı Sayın Evren'in Bulgaristan gezisi böy lece ikili ilişhileri de aşan boyutlara ulaşmaktadır. Cezinin değerlendirilmesi an* cah böylesine gerçekçi bir temele oturtulduğu zaman ağırhk hazanacaktır. Erkeo emekli rinci derecenin dördüncü kade mesinin göstergesi 1090'a çıktı. Bununla, «ek gösterge» alanların da emekli aylıkları yükseldi. Emeküler yönünden de bu gösterge rakamları 1 Mart 1982'den geçerli olacak. O nedenle, gerek re'sen, gerek «crken cmeklilik» istemiyle emekliye ayrılanlar, eski gösterge tablosu üzerinden ikramiye ve aylık alacaklar. 1 Mart 1982 'den itibaren me murların emekli aylıkları 2595 sayıh yasa ile değişen 41'nci maddeye göre hesaplanacak ne ise, ikramiye farklarını alabile cekler. Masşlannı da öyle. Emekli Sandığı Yasası'nın de ğişikiikle getirilen bir hükmü, bunu sağlıyor. Örneğin, bu madde «ek gösterge» gibi konularda memurlara ne haklar veriliyorsa, bu memurluklardan ayrılan emeklilere de bu hak otomatik olarak geçiyor. Ancak, burada emeklileri «mağıiur» eden bir durum ortaya çıkıyor. Birinci derecenin dördüncü kademesine kadar yükselmeden emekliye ayrılan tüm memurlar, emekliye aynldıklarında verilen «ek gösterge»den yararlanamayacaklar. Bunu gidermek için l'ncl derecenin dördüncü kademesin den önce emekliye ayrılanlara da «ek gösterge»lerden yararlanmaları için 1 Mart 1982'den geçerli olmak üzere bir yasa değişlklifti yapmak. Emekli Sandığı Yasası'nın 41'nci maddesindeki göstergelerin yeri baş tan düzenlenmesi gerekiyor. Çünkü, Emekli Sandığı Yasasınm 41'nci maddesi sadece birinci cierecenin dördüncü kademesinden sonra ek göstergeieri değerlendirmekte, bunlarla ilgili rakamları saptamakta. Bl rinci derecenin 4'ncü kademesinin altında ek göstergeler bulunmadığı ve aynı rakamlar kabul ediJmediği için Emekli Sandığı Yasası'nda yer alan «aynı haklardan emekliye ayrılanlar da yararlaııır» hükmünün b u tablo karşısında uygulama olanağı bulunmamakta, bu durumda, 1 Mart 1982'de görevl başında olan memur ek göstergesini alacak, ancak emekli olduğu zaman bu ek gös tergeyi alamayacak. (Baştarafı 1. Sayfada) ayrıcalıklı üniversite olarak yaşamını sürdürmüştür. ODTÜ'nün ayrıcalıklı yapısı, ayrıcalıklı uygulamalan doğurmuştur. örneğin, ODTÜ doçentlerlnln profesörlüğe yükseltilmeleri lşlemleri üniversite içinde tamamlandığı için son yıllarda profesörlük sınavmı veren öğretim üyelerl, Siyasal nedenlerle engellenenler dışında hemen profesörlüğe yükseltilmişlerdir. Buna karşılık, «klasik üniversiteler» adı verilen «mütevellisiz» üniversitelerde aynı akademik sınavlardan geçenlerin i§lemleri üçlü kararnamelere bağlı bulunduğundan, bu öğretim üyeleri yasal olarak hak ettikleri profesörlük ünvanlanna kavuşmamışlardır. Burada şöyle bir çelişki belirmiştir: Yasal özelliğl ile merkezl otoriteye karşı özerk olmayan ODTÜ, akademik ünvanlar konusunda özerkliğin gerektirdiği bürokratik işlemleri tamamlamıştır, yasal olarak özerk sayılan klasik üniversitelerde ise, akademik ünvanlar, «üçlü kararnameye» yani Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Milli Eğitim Bakanınm onayına bağlandığı için, klasik üniversitelerin doçentleri, başardıkları sınavlara karşm bu bürokratik onay süreci nedenl ile profesörlük işlemlerini tamamlayamamışlardır. Bu ayrıcalıklı ve eşitlik ilkesine aykın uygulamanın altını bir kez daha çlziyoruz. Yolumuz ODTÜ'ye uzanınca bazı konulara da kısaca gözatmak gerekiyor: Üniversiteler, eğitim ve araştırma kuruluşlarıdır. Hiç şüpheslz, ODTÜ içinde kendl uzmanhk alanlarında programlanmış eğitim dışında araştırma yapan saygıdeğer öğretim üyeleri bulunmaktadır. Bu öğretim üyeleri, toplum yararına yönelik özgün araştırmalar, yararlı çalışmalar yapmaktadırlar. Bunlar, her öğrenim kurumuna onur verecek nitelikte insanlardır. Bunlar bir yana bırakılırsa, ODTÜ öğretim üye leri içinde «izinli» sayısının çokluğu dikkat çekmektedir. Bunların yurtdışmda olduklarını, bir kısmmın yabancı üniversitelerde ders verdiklerini, bir kısmının da özel projelerde çalıştıkları bilinlyor. örneğin, 1 mayıs 1981 Mühendislik Fakültesl akademik personel çizelgesinl önümüze alıp, bakalım: Profesör sayısı: 29.. Görev başında olan: 19.. îzinli: 10. Doçent sayısı: 87.. Görev başında olan: 46.. Îzinli: 41.. Yardımcı profesör: Görev başmda 113.. îzinli: 20.. Toplam: 133.. öğretim görevlisi: Görev başında: 52.. îzinli: 12.. Toplam: 64.. 1 eklm 1981 tarihindeki çizelge de aşağıyukarı aynı sonucu veriyor: Otuz profesörden onu yetmişdokuz doçentten otuzaltısı, yani, üçte birden yarıya kadar oranda öğretim üyesi irfinlidlr. Bu çizelgeyi on yıllık bir süreç için uygularsanız, ODTÜ öğretim üyelerinin üçte blrden yarısına kadarmın sürekli izinli olduğu sonucuna ulaşırsınız. «Görgü ve bilgi artırmak> elbette çok yararlıdır. Batı ya da Afrika üniversitelerinde ders vermek de gereklidir. Yurt dışında «özel firmalar»da görev yapmamn da çok yararlı sonuçları vardır. Acaba bu ayrıcalıklı üniversitemlzin kuruluş yasasmda «öğretim üyelerinin en az üçte biri yabancı üniversitelerde ve çok uluslu şirketlerde çahşır,? diye bir özel madde mi vardı? Oysa ODTÜ'de yirmi yıl önce dikilen çamlar, ne güzel boy attı. nasıl da büyüdü? îyi kl bahçıvanlar Îzinli değil!.. GÖZLEM Sorun emekîilerc: Göriinenfoiz, gözlükisternıi? Emekliler de büîr: Baa bankalar "büyük"tür. "Çok" reklam yaparlar.. Ve hesaplanna "çok" cazip acflar buhıriar., Halbuki: BOyüğünden küçüğune bütün bankalar, ortakîaşa aldıklan karar uyannca, ayrn vadelerde adını ne koyarlarsa, koysunlaraynı faizleri vermek zorundalar. ASKERI SAVCI (Baçtarafı 1. Sayfada) 18 Mşlnln öldUrülmesi olaylannın failleri olduklan öne sürüldü. İddlanamede, bölücü grupların eylemlerinin «Ermenilerin, Ermeni devleti kurmak amacıyla ayaklanmalaruıı ve bnnun sonuçlarını hatırlattığı, sağ eylemcllerin işlediklerl cinayetlerin de, Ermenilerin Türklere karşı yapttklan katliamlara benzediği» kaydedildi. îddianamede, özgürlük Yolu militanı sanıklanndan 18'i, Ülkücü sanıklardan 7'si ve Apocu sanıklardan ll'i hakkında ölüm cezası, diğerleri için de çeşitli hapis cezaları isteniyor. ERZtNCAN 3. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı siyasi maksatla kahve taramak suretiyle taammüden adam öldürmek, taammüden adam öldürmeye tam teşebbüs, tehdlt ve silah bulundurmak suçundan yargılanan Recal Genç'i idam cezasma mahkum etti. Sıkıyönetim 1 ve 2 Numaralı Mahkemelerinde yargılanan 10 sanığa ise çeşîtli hapis cezaları verildi. TKPB DAVASI BAŞLADI ÎSTANBUL TUrklye Komü nist Partisi Birlik örgütünün kurucu ve üyesi olmaktan 8 sanığm yargılanmasına 2 Numara lı Askeri Mahkemede başlandı. Duruşma bazı sanıklar hakkında mükerrer dava olduğu t lddlasmm incelenmesi, ve sorguların yapılması icin 11 marta bırakıldı. BANKÎŞ DAVASI • Başkan Atilla Onur ve 21 sendika yöneticisinin sanık olarak yargılandığı bagımsız Bank tş Sendikası davasına dün 1 Numaralı Askeri Mahkemede devam edildi. Tutuksuz sanıklardan bazılarına Askeri Savcılıgın mütalaamdan sonra değişen suç vasfı 141/1, 6 olarak nitelendiği için ek savunmalan soraldu. Bir sanık eöa alarak bu maddelerin ne olduftunu sor du. Duruşma Yargıcı, TCK"nun söz konusu maddelerlni okuyarak izah etti. Ek savunma yapan samklar, yasalar çerçevesinde sendlkacıhk yaptıklarıru söylediler, suçlamalan kabul etmediler. Duruşma karar için 8 marta ertelendi. ••• Alacaklılar (Baştarafı 1. SayfadaJ kurulları» ile ilgili. Eskl karar: nameye göre, «Tasfiye kuruH lorı» Istendiği gibi calışamıyorlardı. Tasfiye kurulları üv©likleri ile, bunların başkanlık görevlerini ustlenenlerin çalışmalan yeni düzene bağlanıyor.Bu konudaki aksaklıklar gidederilmeye çalışılıyor. Getirilen yenilikler özetle şöyle: • Tasfiye kurullarında ca^ lışanların çalışma koşulları yo^ niden düzenlendi. • iflas halinde olan veya konkordatoya giden bankerlerin durumları İle ilgili maddeye açıklık getirildi. Buna göre. iflas halinde olan veya konkordatoya giden bankerlerin durumlarının icra memuriukların* ca mahkemeye bildirilmesi zo^ runluluğu getirildi. • Tasfiye isteyen banker, bu istemini geri alamaıyacak. • Teminatsız borclar icln, mahkeme temlnat isteyebilecek. • Tüzel klşi blclminde örgütlenmiş bankerlik ortaklarının yöneticileri İle denetçılerl icin mal bildiriminde bulunma zorunluluğu getirildi. Tüzel kişl niteliği taşıyan bankerlerin ortakları yüzde 1 ya da binde 1 hisseye sahip bulunsalar, bunlar ylne blldirimde bulunma zorunluluğunda olacaklar. • Yukarıdaki hükümle, hissesi olanların belirlenmesi sağ lanmış olacak. ^İrî)j 9 Önemli (Baştarafı 1. Sayfada) Kıbrıs sorununo bir cözüm bulma teklifi yaptığı belirtüdl, ancak bu şahsiyetin kim olduğu açıklanmadı. Papandreu ve Klpriyanu, çeşltll girişimlerln sonuclarının ne olacağının şlmdiden kestlrllemeyeceğinl betirttiler, ancak bu girişimler devam ettiğl sürece, Kıbrıs sorununa bir cözüm bulunmasının ihtimal dahllinde olduğunu sövlediler. öte yandan Rum yönetimi II derl Spiros Kipriyanu dün Lef koşe'ye döndükten sonra ver dlğl demeote Papandreu ile Kıbrıs konusunu görüştüklerinl söyledl «Görüşmelerde bazı kararlar aldık» dedi. Kipriyanu Papandreu'nun Atina'da olınan kararlar konusunda cu martesi günü Lefkoşe'ye yapacağı ziyarette daha ayrıntı lı acıklamada bulunacağını söyledl. BİR SANIK (Baştarafı 1. Sayfada) ların hem moral bozduğu hem de solcuların üstün görüldüğü ifadelerinin yer aldığı izlendi. Bu ifadelere ilişkin görüşü sanık «Mektuplarda ceblr ve şid detle ilgili bolüme katılmıyorum. Türk milliyetclliğl İle llgl II bölürnlere katılmıyorum. Bu flkirler on yıl önceslne aittir, şimdi değlştlm» dedi. Duruşmanın dünkü bölümün de daha sonra Selim Kaptan oğlu, Nihat Plkekul ve Murot Pınar'ın sorgusu yapıldı. MHP Genel Merkez, Gençlik Kolları, Genel Merkez ve ülkücü kuruluşlar Genel Merkez sanık1 larının sorgulamaları tamamlandı. Semt sanıklanndan An kara Kayaş, Köstence ve Türk özü ülkücü kuruluşları üyeleri ve eylemcilerlnin sorgusuna başlandı. Böylece 19 ağustostan bugüne kadar 109 sanığın sorgu lamaları tamamlanmış oldu. Geriye 193 sanığın daha sor gusu kaldı. Mahkeme Türkeş v e 30 sanık hakkında Istenen tahliye talebinin gelecek celse karara bağlanmasını kararlaştırdı. Duruşma da Ankara ve Kırıkkale sanıklarının sorgularının yapılması ve dosyanın tetklke alınması için 9 mart salı gününe bırakıldı. Kımaır Oyunsuz (Baştarafı Spor'daV ladı ise şükretmeliler. Eskişehirspor, gerçekten çok iyi başladığı ve özellikle ikinci yarıda daha da ba şarılı oynadıgı karşılaşmadan yenik ayrıldığı için üzülmemeli. Biraz dikkatll olsalardı girdikleri net pozisyonlann gol olması işten değildi. Özellikle Ergin ve Serdar takımın tüm yükütıü taşımanın dışında akıllı oyunlarıyla oyunu istediklerl gibi yönlendirlyorlar. Attıkları goldeki ters kanat ortası mükemmeldi. Atakta çoğalmaları ve uzun pasları kullanmaları İyi. lede Slnan'ın biraz daha dikkatli olması gerekiyor. Zira böylesine az yorulduğu bir oyun daha pek olmaz. Geride ilk kez görev alan genç Güven de takımı na faydalı olacağa benziyor. İki beki ataklarda oldukça etkili. Özetlersek Cim bom bomların kötü, Eskişehir'in iyi olduğu ancak futbol adına yavan olan bir karşılaşma izledik. Tur için ise kammca Eskişehirspor avantajlı... • 1978 yıh Ataköy îlkokulu'ndan aldığım diplomamı kaybettim. Yenisini alacağım. HUkUmsüzdUr. Ind NOWAO Sorun "Çok" reHam yapan, hesaplanna "çok" cazip acflar buîan banka nn Yoksa, daima *iyF banka olabilmek için, emeklilere hızmette de, daima 6adece gerçeklere"evet" demeye naztr olan banka mı emeklüenn bankası ? Emlak (Baştarafı 1. Sayfada) Vergisinde ise oran binde 6'dan blnde 3re iniyor. Bunun dışında önemli bir nokta «Yeni Beyan Dönemlnde» Emlâk Alım ve Gayrimenkul Değer Artış Vergileri tümüyle yürürlükten kaldırılıyor. «Yeni beyan döneminin» açıklanma sma kadar, bir başka deyimle. 1982 yılı içinde öde necek Emlâk Vergilerinde halen yürürlükte bulunan oranlar uygulanacak, «Yeni beyan döneminin» bir başka özelliğinin, kararname taslagına göre, «Beyan ilkeslnin metrekare Inşa bedellerlne göre yapıl masına» ilişkin bulunduğu bildirildi. Bakanlar Kurulunda bulunan karamamenin benim senmesinden ve Resml Gazetede yayınlanmasından sonra hükümetin konuyla ilgili bir açıklama yapmai sı beklenryor. Dışişleri sözcüsü: Kıbrıs'ta ikili görüşmeler tek yol ANKARA, (ANKA) Dışişleri Bakanhğı Sözcüsü Nazmi Akıman, Türkiye'nin Kıbrıs sorununun çözümü için toplumlar arası görüşleri tek yol olarak gördüğünü söyledi. Akıman, Kıbrıs sorununun çözUmü için plan yaptığı taelirtilen ülkelerin Türkiye'ye herhangt bir plan sunmadıklannı kaydederek şunları söyledi: «Fransa ve Federal Almanya Steden beri toplumlararası görüşıneleri desteklemekte, Kıbn s sorununun beynelmilelleşme sini istememektedir. Bu tutumlannda bir değişiklik yoktur. ABD'de toplumlararası görüsmeleri desteklemektedir. BM Genel Sekreteri De Cueliar da son olarak Kıbrıs sorununun toplumlararası görüşmeler yoInyla hallolabilecegini vurgnlsdı.» Emeklilere.gpre de "ivi" banka olmak için ;' "Büyük" banka olmak. vani "çok", reklanı.yapmak, ye, "gok" <aap adîarla hesaplar, yaratmak ggrckrnezj. îmar Bankası aksini düşünenler admaemeklilerden de özür diler. imar Bankası daima "ıyT olabflmek için. tüm Kipiarı^k hizmetlennde daima "tssSF demeye hsardtr! Büyük Banka Değildir! BANKASI (Baştorafı 1. Sayfada) en doğrusu olacak. Çünkü Jivkov'un yaşamı daha çocukluk yıllarından beri Komünist hareketin içinde geçmiş, onunla özdeşleşmiş. Todor Jivkov, 1911 yıhnda Provets'de doğdu. Babasının ismi Hristo, annesinin İsmi ise Marutsa'ydiOkulda başarılı bir öğrenciydi. Daha henüz 16 yaşmdayken lisede Marksist ve Leninist düşüncelerle tanış tı. Hemen benimsedi. 18 yaşındayken okulda düzenlenen boykotun başında yer aldı. 18 yaşında Devlet Grafik Sanatlar ve Baskı Okulu'nda öğretime basladı ve Genç Bulgar Komünlstler Birliğine üye oldu. Genç Komünistler Blrllği içinde kısa sürede yükseldl. Bir yandan da mezun oldu ve devlet matbaasmda işçi olarak çalışmaya başladı. 1938 yıhnda doktor Mara Hristova Malevaa ile evlendi. Derken îkinci Dünya Sa vaşı patlak verdi. Nazllere karşı dlreniş hareketlnin ön saflanndaydı. Partizan komitelerini örgütledi. Savaş sonrasında Bulgar devrlminde militan olarak görev aldı. Komünistlerin iktidarı ele geçirdiği 8 ekim tarihinde Savunma Bakanlığını basan grubun başındaydı. Daha sonra ilk kurulan Meclise milletvekill olarak glrdi. Komünizmin Bulgaristan'da tesisinde çeşitli görevler aldı. 1948'de Komünist Parti'nin Sofya Şehir Komitesi bagkanlığına, 1950 yıhnda ise Politbüro ve Merkez Komitest üyeliğine seçildi. 1956'da Başbakanlığa getirildi ve bu görevini 1972 yıhnda Devlet Başkanlığma seçilişine kadar aralıksız 15 yıl »uıdurdu. DPT (Baştarafı 12. Sayfada) slyle, anarşl olayı kendini göstermektedlr. Ayrıca ekonomik kayıplar ve vatandaşın pslkolojik, sosyal ve mali ızdırabı artmaktadır.» DPT özel Ihtisas Komisyonu'nun alt komisyonlara bölünmüş olarak yaklaşık 9 aydır süren çalısmaları tamamlandı. Önümüzdeki ay içinde ortak toplantılarla, gelen raporlarm tek metne dönüştürülmesi gerçekleştirilecek. Alt komisyonlar çalışmalan tek bir rapor ve kitap haline dönüştürülecek. Değerlendirme özel ihtisas komisyonunun ana raporu üzerin de yapılacak. Mehmet Sener • Mataracı (Baştarafı 1. Sayfada) All Galip Kayra'nm tahliyeslne karar verilirken, Suat Stirmen, Sallh Zeki Rakıcıoğlu, Harun Gürel ve All Yüdıı'm tahliye istemlarl reddedüdL (Baştarafı 1. Sayfada) lunduğu iş hanının arkasına parkettiğini ve kendisi ile ko nuştuğunu söylemişti. Caylan «olayı planlayan Mehmet Şener ile Ağca'dır. Ben bu işe alet edildim» demişti. Olaydan sonra Aksaray'daki MHP binasına gittiğini söyleyen Ya vuz Çaylan, binanın kacıncı katında olduğunu hatırlayamadığı televizyonlu bir odada Ağca'nın kendisine silahı Meh met Şener'in hallettiğini söy'a diğini bildirmişti. Bu yoldaki bilgller polis ve mahkemede a çıklanmıştı. Mehmef Şener, Abdi ipekcl'ni n katllnden sonra hic yakalanmamıştı.