23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 8 20 EKİM 1982 Polonezköy'e hir subay ilk kez gidîyormuş. Madam Emma'nın pansiyomındayız. Madam bana 15 kuruş indirim yaptı. İki hafta kalacağız; sonra İzmir'e gideceğiz, Fuar'ı gezip döneceğiz, balayımız da bitecek. Polonezköy'de bir Rum aileyle çok dost olduk. Rum'un adı Yorgi Ermenidis'di. 15 gün çabucak geçti, dönmek istiyoruz ama Yorgi diyor ki: Yahu buradan ddilir mi? Yorgi ile dünya foplum sorunlaran tartısırdık. Kafası sağdaydı. KapitaIist düzene şartlanmıştı. 1967'de Yunanistan'daki askerî darbeyi çok övüyordu. «Türkiye'ye de böyle bir düzen gerekli.» diyordu. 1974'de Ati na Cuntası yıkılınca «gördün mü Yorgi fiyaskoyu?» dedim. Sonralan ayakları suya erdi Yorgi'nin.. İnsanoğlu, iyi ya da kötü, şartlanmışhğı içinde ömür tüketiyor. 300 kurusa ken bir de rakı alırsak Madam Emma'nın pansiyonunda akşam sofrasında rakı " günlerde Polonez servisi de yapılıyor. masa köy'de yemek, iç mezelerle donatıhyor. Samek. yatmak, her bah çay, kahve, süt, tereyaşey 300 kuruş. Polo ğı, peynir, reçel... Istediğin nezköy'e bir subay ilk kez kadar ye. Öğleyin yemek, gidiyormuş. Madam Emma' akşam rakı masası. nın pansiyonundayız. Ma15 gün çabucak geçti; dam bana 15 kuruş indirim donmek istiyoruz; ama, Yor yapti; İki hafta kalacağız; gi (*) diyor ki: sonra Izmir'e gideceğiz; Fu Yahu buradan gidilir ar'ı gezip döneceğiz; bala mi? Ben kalacağım, siz de yımız da bitecek. kahn. î Polonezköy'de bir Rum Dayanamadık kaldık. aileyle çok dost olduk. Rum' Balayından sonra yine Aun adı Yorgi Ermenidis. kademi yaşamına döndüm. Akşamüstü atlarla orman Düzenli bir çalışma dönemi eta gezinti yapıyoruz. Kö basladı benim için... yun tek bakkalı var. Döner Askerlik mesleğimde ye Korgeneral Ali Fuat bilgin komutandı ® Kurmay olmasam ne olur sanki?.. 3 Ö Mustafa EKMEKCİ Papara... Olay, on yıl önce bir yayıncınm başından geçtL Yayıncı, yayınladığı dört kıtaptan toplam otuz yıl hapîs cezasına çarptırılmıştı. Cezaevinin avlusunda güneşleniyor; düşünüyordu. Adt suç işleyip içeri girmiş biri, yanma yaklaştı: Geçmiş olsun hemşerim, kaç yıl verdiler? Otuz! Kaç ölttn var? ölü yok, bizimki kitap meselesi... înanmamıştı. Ölü yoksa, otuz yıla nasıl çarptırılmıştı? Yürüyüp gitti. Bir gün adam, cezaevinde bir arkadaşıyla kavga etti. Arkadaşı üstüne yürüdü: Senin Allahını, kitabmı... diyerek. Adam, karşılık verdi: Kitaba sövme lan! dedi, yukarda biri var, kitap yüzünden otuz yıla çarptırılmış! ölüm cezaları üzerinde duruyorum ya, okuyanlar: îyi edlyorsun! diyorlar, aman yine dur. Hele şu TRT'yi bir eleştir. Hükümlünün ölüm cezası, Resmi Gazete'de yayımlandığı gün, radyo da, televizyon da bunu haber olarak veriyor. Bu, cezaevlerinde dinleniyor; hükümlü de duyuyor. TRT bunu haber olarak vermese olmaz mı sanki? Efendim, haber haberdır vermemiz gerek... diyeceklerdir. Çoğu gazetecilik yapıyorlarnııs gibi. Konuyu, Adalet Bakanı Cevdet Menteş, tlhan öztrak'a söyledi. Konsey'e dek götürüldü. Iıhh... ömeğin, TRT Resmi Gazete'de cıkan haberi veriyor, bunu cezaevlerine duyuruyor da, hükmün yerine getirildiğini vermiyor! Her şey bittikten sonra verse haberi, sorun olmayacak... TRT dedim de, kuru ekmekleri değerlendirmek için, yayınlar yapıldı. Yağda kızartmalıymış da, üstüne sarmısaklı yoğurtla kıyma dökülmeliymiş de, anladığım, papara yapılıp yenmellymiş... Böylece ekmek boşa gitmezmiş. Bunları dinleyen yoksullar, kendileriyle alay edilip edilmediğini düşünmüşlerdir. Yoksul hiç ekmeğini atar mı? Papara ceza anlamına da gellr... • Konuya döneyim, Fransız politikacısı Pierre Laval, 1945'te ölüm cezasına çarptırılmıştı. 1916'da sosyalist milletvekili olarak parlamentoya giren Laval, barışı savundu. Sonra sosyalist partiden ayrıldı. Adalet Bakanlığı, Içişleri, Dışişleri Bakanüğıyaptı. Hükümeti yönetti. Hitler'le önce anlaştı, sonra ona da yüz vermedi. ölüm cezasına 9 ekim 1945'te çarptırılmıştı. Fransız yasalarına göre, ormana götürülecek; orada kurşuna dizilecekti. Cezanın yerine getirilmesine yakın, siyanür içerek kendini zehirlemek istedi. Gardiyanlardan biri onu gördü. Hemen önlem aldılar. Doktora haber verdiler. Laval'ın midesi yıkandı. Ama, ormana dek. gıdecek durumda değildi. İki gardiyan koluna girerek yardım etmek istedi. Laval, gardiyanlan itti, doğruldu: Bırakm beni dedi; ben kendim vururum. Yarm tarih, «Fransa halsiz bir adamı kurşuna dizdi» diye yazmasm... Ormana dek götürülemedî, cezaevinde altmışiki yaşında kurşuna dizildi. (15 ekim 1945). İLAN SİLÎVRÎ AS1İYE HUKUK HAKİMÜĞİNDEN 1977/11» Davaa Halide Yalçın tarafından kendi adma asaleten ve kızı Şebnem Yalçın'a velâyeten Ohan Bahar ve şerikleri aleyhine açılan Meni Müdahale ve Taou Iptalı davasmın yapılan duruşmasmda, davalılardan Vartuhi Taşören ve Aram Benioğlu'nun gösterilen adreslerinde bulunamadıklanndan adlanna ilanen davetiye tebliğ cdilmiş ve 13.10.1082 günlü duruşmaya gelmediklerinden duruşma 23.12.1982 günü saat 9.30'a bırakılarak aynı yoldan adlarına gıyap kararı tebliğine karar verilmig olmakla her tki davalmın duruşma günü mahkememizde hazır bulunmalan ve gelmedikleri takdirde duruşmaya gıyaplannda devam olunacağı, gıyap karan yerine kaim olmak üzere her iki davalıya ilanen tebliğ olunur. (Basın: 10686) ni bir sürecin koşullan için deydim Dağlarda savaşma dönemi arkada kalmıştı. Şimdi bilgi ve bilim alanında askerlik sanatmın ıncelık lerini öğrenmeye çahşıyordum. 1938 kasımınin başında Harp Akademisine başla mıştım. Komutammız Korgeneral All Fuat Erden'di. Biigin bir komutandı. Karacılar. havacılar. denizciler hep ona bağlıdıydtlar. Öğretmenler usta ve uzman kişilerdi. Ikisi Almandı. Akademi düzeni tıkır tıkır işliyordu. Birinci sınıfta 40 . 50 kişi kadar vanz. Yüzbaşı rütbesinde beş altı kişiyiz ( * •• kıdem sırasına göre •• * ) ben yüzbaşıîann ortasındayım. En ön sırada oturuyorum. Arka sıralarda Osteğroenler bulunuyor. Öğretmenlerle aram iyi. Yalnız To poğrafya hocası Kurmay Al bay Raşit Gürgen ile başım dertte.. Bu durumun bir nedeni var Topoğrafya öğretmeni l' inci smıfta Harp Tarıhi ders lerine de giriyor. Birinci Dünva Savaşı'nda Romanya'da geçmiş bir harekat için ev ödevi verdi. Görevm krokısi de yapılacak. Tuna nehri ölçeğe göre serçe parmağı genişliğinde krokide yerini alıvor. Oklarla, ordulann devinimlerini. vönelişlerini krokide Rösterdim. Bir de demiryolu var. Tuna TIPII rinde bir köprüden geçiyor. Benim başım krokivîe haritayla hos degil: eTim de vatkm değil: ama, hersevi kurşnn ve renkli kaÎPmTorle hazırladım, valnrz üstiinden çini mürekkeple gpçmcfe prerekiyor Dediğim gibi bu işleri yaparken. kimi zaman siaa rayi kâğtt. üzerinde unuturum, kimi zaman hnkkayı deviririm. Dedim ki Nasıl olsa kroklnin kırmızılan, mavileri clzildi; yal nız cinilenmesi kaldi: onn da Ulviye'ye yaptınnm. Ulviye'nin elinden resim işleri gelirdi. O gün pazar. Maça gideceğiz. Ben hazırlanıncaya kadar o da haritayı çiniledi. Bir göz attım; iyi olmuş: katladım. çantaya koydum. Maça gittik. Pazartesi sabahı görevlerimizî hoca topladı. Aradan on gün gectf. Kurmav Albay Raşit Gürgen ödevlerimizi inceleyıp getirmiş. Öğretmen fcürsüye çıktı Baylar, dedi, üzülerek söylüyorum; aranızda topoğ rafya bilmeyen biri var. Albay Gürgen ev ödevleri ni çantasından tomanyla çı kanp kürsünün üstüne koyarken göz ucuyla beni süzüyor gibiydi, Ben ıse. bu sözleri hıç üstüme almadım; ama almalıymışım. Ders bitti. Albay Gürgen gıttı. Görevlerimizi aldık. Ben krokiye bakmca durumu an ladım. fır serçe parmağı kahnlığında görünen Tuna nehrini mavi boyamışım, U! viye de demiryolunu çinivle boyamış, Tuna'mn üzerinden demiryolunu geçirmesi gerekirken. sanırım, maviye kıyamamış, demiryolu işareti nehrin bir kıyısında kesilip ötekl kıyısm dan başlıyor; demiryolu bu durumda nehrin altından geçmiş oluyor. Bir dalgıniik da olabîlir. Benim de dikkatsizliğim. ya da aceleciliğim var; görememlşim Bu yanlıs Kurmay Albav Raşit Gürgen'i çok öfkelen dirmisti Öğretmenlerimiz en küçük aynntıya tskılırlar ve unutmazlardı. Kara frara düşünmeye başladım; Sonra fcendimi avutaaya ça Iıstımf •^^|i YÜNAN CÜNTAS1N1N ÜÇ BAŞI Balayını geçirdigim Polonezköy'de büyük dostluk kurduğnm Eum Yorgi 1967'de Tunanistan'da gerçekleştirilen askeri darbeyi çok övüyordu. Ne var ki, 1974' te Atina Cnntası yıkılınca, Yorgi düşiincelerinde ne denli bir yanılgının içine düştüğiinü anladı. Işte Yunan Cuntası'nm ÜQ başı: (soldan saga) Tuğgeneral Patlakos, İçişleri Bakanı Albay Papadopoolos ve Devlet Bakanı Albay Makarezos. Akademi düzeni tıkır tıkır işliyordu. Öğretmenler uzmandı. Ikisi Almandı Harp Akademisi'nden bir kez "refüze,, edîldin mi, yanıp gidiyordun dan düşündüm; Eğer işleme koyacaS olsaydı, ödevimi geri vermezdi; beni uyarmakla hoca bu işi kapadı, dedim. Olgun bir adamdı Albay Gürgen, ama Akademi'de olağanüstü bir titzlik egemendi. © YARTN DEVRİM TARİHİ DERSLERİ... Bu Yorgi ile dostluğumuz yülarca sürdü. Yorgi «biz bu ülkenin çocuğuyuz» derdi. Onunla dünya ve top lum sorunlarını tartısırdık. Kafası sağdaydı. Kapitalist düzene sartlanmıştı. 19d7'de Yunanistan'daki askeri darbeyi çok övüyordu •Türkiye'ye de böyle bir düzen ge rekli* diyordu. 1974'te Atina Cuntası yıkılınca »gördün mü Yorgi fiyaskovu?* dedim. Sonralan ayaklan suya erdi Yorgi'nin... İnsanoğlu. iyi ya da kötü, şartlanmıslığı içinde ömür tüketiyor. Ama açık fikirli olmak. iyi yürekli olmak bir noktada insanı gerçeğe yakınlaştırabiliyor. (++) O dönemde Yüzbafidan yukarısı kurmay otomazdı. (+++) Şimdi htanbul'dahl Hastal Garnizonu Remzi Hastal'm anısını surdürür. ATATÜRK, KOMUTAMMIZ ALİ FUAT (ERDEN)LE Askerlik mesleğimde yeni bir sürecin koşullan içindeydim. Dağlarda savaşma dönemi arkada kalmıştı. Şimdi bilim ve bilgi alamnda askerlik sanatmın inceliklerini öğrenmeye çalışıyordnm. 1938 kasımınin başmda Harp Akademisine başladım. Akademi Komutammız Ali Fuat (Erden) ve arkadaşları, Atatürk'ün bir konu İle ilgili açıklamalarını büyük bir dikkatle dinliyorlar. Kurmay olmasam. ne olur sanki... Bizim sınıfta Yüzbaşı Rem zi Hastal, (•••) düzyenimız (sınıf kıdemlimiz, idi. iyi niyetle kollannı sıvadı. Sözde işi düzeltecek. Albay Gürgen'e gidip ışın içyüzünü anlatmış. Sınıfta sevilen başanh bir öğrencl olduğumu ammsatmış ama, bu kez hoca daha Çok öfkelenmiş: Vay, demiş, öteki ders leri çok iyi de benim dersım onemsiz ders mi ki krokiyi kansma yaptınyor? Remzi Hastal kaş yapayım derken. göz çıkarmıştı. Albay Gürgen büsbütün kızmıştı. Ama, ben sonra 20 EKİM 1932 Ticaret istatistiklerinde dikkatli olmak lazım... Peşte: 17 ekim (Başrauharririmizden) Bugün buraya gelen Cumhuriyet'te öızım Brezılya'dan 5 milyon lıralık mal almaklığımıza karşı, Brezilya'nın blzden ancak 17 bın lıralık eşya satm aldığı yazıldı. Bizim Brezilya'dan aldığımız eşyanm buyük kısmı şuphesiz kahve olacak. Acaba,bu kahveyi bıze doğrudan doğruya Bre ^zılya mı gonderiyor? Evvela bu clhet tebkike layıktır. Çünku Brezilya'nın Avrupa'daki kahve tıcaretini Avrupa'nın üç • beş Büyük tıcarethanesi idare eder. Bir halde ki Avrupa'da bu ticarethaneler kahve ticaretinde hemen hemen Brezilya'mn yerine kaim olmuşlardır. Eğeı karşılıklı iş görmek hu susunda bıza göre Brezilya ile uzun olursa bu tıcarethanelerle konuşmak lmkam yok değildır. Yekun hürmetlice olduğu için bu işı Brezilya ile konuşmazsak Avrupa'dakı alakadar memleketlerle konuşmaklıŞımız, zahmetıne değer bir iş olur. Bizim istafcistiklere göre biz Çekoslovakya'ya, Avusturya'ya kim mlir belki de Macanstan'a az mal şönderiyoruz ve görünüstp bu memlpkptlerden bize daha çok mal çeliyor. Halbukı bu memleketlerin istatıstıklen aksi davadadır. Onların istatıstıklerıne göre biz onlara daha çok mal gönderiyoruz, onlann biza ihracatlan nispetle daha azdır. Bu büyük farkın nereden fleri geldl AKADEMİ KOMUTANIMIZ ALİ FUAT (ERDEN) Karacılar, denizcfler ve havacılar, bilgin bir komutan olan Harp Akademisi Komntam Ali Foat (Erden) e bagbydı. ği derhal anlaşılabilır. Merkezi Avrupa devletlerine gönderılen Türk mallan ekse nyetle Ttryeste limanından geçerler. Demek kl bu mallar Türkıye'den çıkarken Tiryeste'ye dıye. çıkıyor ve blnaenaleyh Italya'ya ıhracat dıye kaydolunuyur. îşin bu kadarında bizim alakamız kesilerek alt taralı artık Tiryeste'den dilediği istikamete (ve bizim lıesabımıza denilebilir ki: başıboş olarak) gıdiyor. Maksat malm çıkması İdi, o hasü olduktan sonra alt tarannın bizce ehemmiyeti yoktur deniletnez. Tiryeste serbest bir limandır. İhraç ettiğimız mal hakikati halde hangi memlekete gidlyor ve nangl halk tarafından sarf ve istihlak oiunuyorSP bizim asıl onu bilmekliğimiz lâzundır. Ta ki icabında aldığımız tedbirierde isabet bulunabilsin. Nitekim son günlerde Avusturya'mn şiddetli itirazlarına maruz kaldığımız anlaşılmıştır. Gercı yanlış hesap Bağdat'tan dönsr ve nihayet hakikat anlaşıiır ama kayıtlarımız doğru olsa da bidayette da» hi nahoş münakaşa mücadelelere mahal kalmasa tabii daha iyi olur. Böyle serbest Hmanlara gidecek eşyanın oradan sonra takip ettlkleri istikametı, evvela o serbest limanlann istatistiklen ile, sonra da o serbest llmanlarla alâkadar dîğer memleketlerin istatistikleri ile kontrol ve ikmal edılmek lâzımdır ve bunlann hepsi vardır îstatistikler doğru ve dört başı mamur olmak şartı ile çok faydalı vasıtalardır, doğru tabiri ile işlerin aynasıdırlar. Pakat yanlış ve na tamam istatistikler fayda yerins bazan hatta masarrat dahi verebüirler. YUNUS NâOt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle