Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet 2 NAYASAMIZ yeniden yapılış yoluna girmek üzeredir. hatta girmiştir de diyebiliriz. Bir Anayasa, onu yapacak olan gücün, yanl «ulusun» kendi egemenliğinl kullanmasının llk eylemi olan «kendine bir Anayasa yapmak, iktldarı» olan «Kurucu iktıdarsın öğelerinin ortaya çıkışı ile yapılmaya başlamıştır. Evet, Anayasa yapma gucüne «Kurucu İktidar» denlr. Onu, bir kamu tüzel kişisi olarak canlandırıp, kişiselleştiren Meclise de «Kurucu Meclis» denir. Kurucu Meclis de, çok dar bir tek Meclisten tutun da, kalabalık ve birden fazla dallı olabilir. işte, Kurucu Meclisl oluşturaoak olan bu ögelerden birisi ortaya çıktığı andan bu yana, Anayasa yapımına da başlanmış demeKtir. OLAYLAR ve GÜRÜŞLER 22 EYLÜL 1981 A Yapılış Yolıında YENÎ ANAYASA YAPILIRKEN, TARİHİN BİRÎKÎMİ VE OLAYLARIN GERÇEĞİNDEN SIZAN GELİŞİM YÖNÜNE ÖNEM VERİLMELİ, BU BİRİKİMDEN YARARLANILMALI. lltlk terclhl, blreylerin değil politik kurumların damokratik kuruluşlarm uyumunda, uyumlaşrmş rızasında (konsensüsünde) arayan cağdaş parlamentarlzmdir. Bunun oğelerı de açıktır ve bunlar «takdlrî» «tercıhî» ve «siyasal karamın, monolitik merkezleşmelerin dışında bırakan kurumlardır: Başta, secimden gelen bir parlamento vardır: Padişah Hgkümdar Halife Sultan monolitikliğinde merkezleşmiş iktidarı ondan kopararak ulusa mal eden ve bu iktidarı, ulusu temsil ederek kendine mercekleştırme savaşımını yapmış bir kurumdur bu... Bu tarihsel gercekten kayıp, bir başka, rejimsel formülasyon için de, Onu, İkinci basamağa indirmek, gelışimimizln özüne sığdırılması guç bir durum olur. (Türkiye için, ingiltere'de olduğu gibi, bu parlamentonun bir dalını «seçım dışı» bir yolla göstermek, söz konusu olamaz). Tarihte, parlamentarizm egemenlıği, ulus temsilclliğl yolu ile de olsa, bir bireysel klşisel otorıtede toplayan re|imlerln doğal alt basamağı olmamıştır, Parlamentarizmin kendisi son demokratik aşamadır. Onu, kendi içinde geliştirmekten daha doğru yol yoktur. (De Gaulle fenomeni ile bundan, biraz yana düşmüş olan Fransa'nın durumunu ayıyca açıklayabiliriz. Orada, parlamentarizmi yaratan yaşatan güçler, De Gaulle'ü bireysel • kişisel bir otorite olmaktan menetmiştlr.) Parlamantarizmde ikinci öğe; yetkill dlnamik glrişimci bir parti hükümetidir. Bunun için gerekli Anayasal araçlara sahiptir; sahip olmalıdır, Bu, bizde de tartışılocak bir konudur, Ve sonunda belkı de en başta ücüncü • bir öğe vardır: «Devlet'i slmgeleyen ve temsil eden, ama, ulus egemenliğinl tek başına «lcraî» ve «teşrii» eylemlerle kullanmayan, fakat, siyasal «arena» daki çatışmaları barışa Indirgeyen, partilerarası ' ilişkilerdeki bunalımları çözmede yol gösterici olan, ulusun değerlerinın, demokrasinin erdemlerinin koruyucusu ve sığınağı olan, «yansız» cünkü «bizzat lcra»nın günahlanna bulaşmaması gereken bir yerde olan ve gene bu nedenle, egemenHğl bizzat uygulamada sorumluluğu ve dolayısıyla yetkisi olmayan bir simge bir baba bir değer... Onun, bu üst ve üstün rolünü oynaması Için gerekli güc donanımı elbette yapılır. Ve Türkiyeldeki anayasa sorunlarından birisi de budur. Parlamentarizmin Öğeleri ABECE.. ani alfabe... Ve eski deyimiyle elifoa. Harf devriminden sonıa tüm ulusıunuz yeni «abece»yi öğrenmeye calı^ü. Ne yazık ki resmi verilere göre 198l'de nüfusun yüzde 33ü okuma yaznîa bilmiyor. Bu oranın gerçekte yüzde 40 olduğunu rahatça söyliyebiliriz. Okuma yazma bilmlyenlerin yurdun yoksul köşelerinde ve kadmlar kesıminde yoğunlaşması da bir raslantı değil. Bu yıl açılan «ofeumo yazma seferbsrügi» bu bakımdan çok olumlu bir girişimdlr, başanya ulaşması için el birliğiyle çalışmalıyız. Y Prof. Bahri SAVCI nin, 1940 bozgununun, Dördüncü Cumhuriyetin de 1958 Cezayir ve ordu lci bunalımının sorumlusu oluşu gibi) Öyle Ise, şimdi de, ona tepki olan bambaşka bir Anayasa yapmalıyız. 1958 De Gaulle Merkezci Başkanlıkçı Anayasası gibi dememelidir. lerin, İttlhat ve Terakkioilerin, Kuvayı Milllyecilerin ve Müdafaai Hukukçuların yoktığı ışık (Demokrasileşme Işığı) altında halktır, ulustur. Kendisine. karşı savaş yapılan da, yukarıya konmuş olan, yukarıdan gelmeci monolitik bir İstencin saltlığıdır; her şeyi onda düğümleyen ve toplayan toptancı (totalıter) yöntemi ve yönetimidir. Varılmak istenen de, ulusal istenGelişimlerin ce ulaşmaktır; onu egemen kılmaktır. Bunun Özüne Bakmalıyız da yolu, ulusal Istenci, önce tek bir Mecliste; sonra parlamentarizmin parlamentosunda ve Bir kez: 1961 bir tepki değildlr. 0 , bllglslzdoğal olarak yargltia, merkezleştirerek, coğullerin, bu konuda bilinçsiz olup, öfke ile ters Cu toplumun uyum (konsensüs) ortamı olan bir bilınç yaratmak isteyen, gerl kalmış bir hukuk devleti cercevesl icinde uygulatmaktır. politik algının uydurduğu gibi, kendisi de öfBunun icindir kl, llk TBMM ile, ulusal egekeden tepkiden çıkan bir Anayasa değildir. menliğin blreyselleşme ve kişiselleşme istiİkinci Dünya Savaşından sonra, özellikle Avdatlarından koparılarak, Mecliste merkezleşmerupalı yeni demokrasilerin arayıp. hâlâ gellşsl gercekleştirllmlştir. 1924 ile, bu merkezleştirmeye çalıştıklan yeni temel demokratik kume, yumuşak bir parlamentarizme oturtulmuş rumların Anayasasıdır. Onları, ulusumuz, 15 yıl bir Meclis Hükümet ilişklleri ekseninde geraramıştır. Ve 1961'de yakalamıştır. Şimdi oncekleştlrllmiştir. 1961 ile de ulusal egemenliları, düzeltebilir, doğrultabilir, geliştirebilir; ğin, bir Anayasal hukukillğine indirgenmesl yoama, elinden bırakıp, bu kez ilk adımda 35 yıl, lu İle, tam bir demokrasileşme aşamasına vaama asıl gerçek aşama olarak 1919'ların gerirılmıştır. sine, yanl Atatürk'ün gerisine gidemez. Öyle ise, Türkiye için gercekcl bir AnayaBunu anlamak icin, 1919 ve ötesl Devrisanın özü acıkseçik belll olmaktadır: Egemenminden beri ola/ı gelişime bakmak gereklr. lik gücünü, secimden gelen «kurum» da merEvet, «Ulusal istenc»in, ulusun yazgısını kezleştirmek, bu gücü, Parlamento Hükümet Clzmeye görevli kılındığı; ve, ulusal istencin, ekseni üzerinde uygulamak ve bu gücü, «iktidar Halife Sultan merceğinde merkezleşmesinden Muhalefet» ikilisinin temsil ettiği özümsediği, alıkonulduğu Atatürk önderliğındeki devrimden coğulcu toplum gerekleriyle, kurumlarıyla ceberi olanların özüne bir bakmalıyız. virmek... Bu, yepyeni bir sistem ve Türkiye'Türk Demokrasisi, Halife Sultan bireyinye yalnız kuramda kalan, bir uyarlama değilde kişiselleşen, «iktidar egemenlik» merkezdir. Bu, egemenlıği, temelde, secimden gelen leşmesine; bu merkezleşmenin doğurduğu saltlığa; bu saltlığın da doğurduğu bireysel kl bir «Heyet»te merkezleştirmeden yola cıkan, yumuşak bir parlamentarizm köprüsüne varan; şisel ve dolayısıyla indi «takdir ve karar» oradan, siyasayı, parlamento Hükümet Mulara karşı bir cabanın, bir savaşımın ürünüdür. halefet ilişklleri üzerine oturtmaya gecen; poSavaşı yapan, Genc Osmanlıların, Genç Türk Adına bakarsanız, burada, şunu söylemek tetedik: Anayasamızın yeniden yapılışı değıl, onun üzerlnde, kimi yerlerde kökten (fonksiyonel olarak) kiml yerde işleyişsel (operatif) olarak değiştirmeler (duzeltmeler, gelışmeler) yapımı başlamıştır. Cünkü ulusal istencin Anayasası 1920 TBMM'nin acılışı ile başlamıştır. 1921 köprüsünden gecerek 1924'te laik, devletçi, uluscu, halkçı nitelikli, yumuşak parlamenterizmin «Demokratik Cumhuriyet» terpeline oturmuştur. 1961'de de, cağdaş coğulcu toplumun «sosyal hukuk devleti» çercevesi iclndeki «Konsensüs (rıza uyuşumu) demokrasisi» ne yücelme gelişimini gerçekleştlrmiştir. Şimdl, tarlhin bu birikiml ve olaylann gerCeğinden sızan gelişim yönü, onun ürünlerl (yeni 1924'ün ve 1961'in siyasal kuramları, onların yarattığı siyasal kurumları) şöyle bir kıyıda öksüz bırakılıp, yepyenl kuramlar ve kurumlar aramak, bllimsel olmaz. Çünkü gercekçl ve «eşyanın doğası»na uyguncu olmaz. Onun Için, «Anayasamızın yeniden yapılışı» yerine «düzeltilmesi doğrultulması geliştirilmesi» demek, daha doğru olur. Zaten MGK ve Devlet Başkanı Evren Paşa'nın bildirimleri de, Anayasa konusunda yapılacak olanın, bu nitelikte ve anlamda olduğunu belirtmektedir. Oiaya şu gözle bakmamalıdır. «1961, bir tepki anayasasıdır; doğal kurumlaşma sürecimize ters kuramlar üzerine oturmuş yabancı kurumlar mekanizmalar yöntemler işleyiş blcimleri getirmiştir. Üstelik, gereksiz yersiz ölçüsüz (fuzuli) olanaklar getirmiş. durumlar ve kurumlar yaratmıştır. Bu yüzden bunalımlar getirmiştir. Bunalımların tekel halinde sorgmlusudur. (Fransa'da Ücüncü Cumhuriyetl «Uyusum Demokrasisi» Ne var ki bir yurttaşm salt okuma yazmayı öğrenmesi de yalnız başına bir anlam taşımaz. Okumayla birlikte cağdaş bilincin gelişmesi gerekir; her türlü bağnazlıktan uzak bir aydınhğa kavuşmak için... • Cağdaş bilincin içinde cağdaş ulusçuluk önem1 bir yer tutar. Türkiye'de İkinci Dünya Savaşın1 dan sonra milliyetçüik,» kavramı 'Amerikancüık"\a. eşanlamh tutulmuştur. Oysa Atatürkçülükle *tam bağımsızlık» kavramlan nasıl kaynaşıyorsa; 'înilliyetçilihAe «Amerikancüıh» da o oranda bağdaşmaz. Bağdaşmıyan başka şeyler do vardır. Şu mantık dizisini kurabilir nıiyiz: »Sosyalistler vatan hainidirler. Mitterrand sosyalistir. Öyleyse Mitterrand vatan hainidir.» Ya da tersini duşünelim: " " » •Kapitalistler vatan hainidirler. Margaret Thatcher kapitalisttir. Öyleyse Thatcher vatan hainidir.» Bu gibi ilkel yaklaşımlardan kurtularak gerçek milliyetçiliğin ne olduğunu saptayacak duzeye ulaşmalıyız. Çünkü büyük kitlelerin birbirine düşürülmesi ve iç savaş tehlikesinin yaratılması bilinçsizlik ortamında olanak kazanır. Ne yazık ki ülkemizde şaşılası bir bilinçsizlik bazı çevrelerde bugün bile egemendir. Yaşadığımız çağın dışına düşmek istemiyorsak, ekonomi politigin «abece»sini yadsımaktan kaçınmalıyız. Sözgelimi birkaç yıldan beri büyük bir KİT düşmanlığı basmımızı ve sermaye örgütlerini sarmış; burokrasiye işlemiştir. Bu düşmanlık dışardaki odaklardan kaynaldamyor. IMF'nin, OECD'nin, ABD'nin, AET'nin ve öteki kapitalist güçlerin Türkiye'ye söyledikleri şudur: KİT'ler birer beladırlar. Türk ekonomisi KtT'ler yüzünden çöküyor, iyileşemiyor. KİT'leri satınız, tasfiye ediniz; özelleştiriniz. Ama yine «abece» kitabını açalım bakalıni; ilk sayfalarda ne yazıyor: Peki sayın dostlanmız; DU öneriyi Fransa'ya neden yapmıyorsunuz? Fransa'da Mitterrand yönetimi Fransız KİT'lerini tasfiye etmekten, ya da özel sektore satmaktan hiç soz açmıyor. Tersine, bankalan, büyük özel şirkitleri KİT'leştirme programını uyguluyor. OECD, IMF AET uzmanlan niçin zengin Fransa'ya KİT'ler konusunda akıl ve öğüt vermiyor da yoksul Türkiye'ye KİT konusunda basJcı yapıyor? Fransa millileştirmelere ve devletleşürmelere giderken Türkiye'de özel ve yabancı sermaye tutkusu neden? • Milliyetçiliğin «abece» sinde başka gerçekler de var. Tıpkı »Altan topu tut» ya da *Suna ata ot verdiye heceler gibi bunlan da öğrenmeliyiz. Artık bir devletin ulusal sınırlan yalnız karalardan geçmiyor. Gökleri de aşmıştır ulusal sınırlar; uzaya doğru yükselmiştir. Uzay hukukunda bunun tartışması yapılıyor. Denizler de karasuları da ulusal sınırlann belirlenmesinde karalardan daha değerli içeriklere sahiptir. Hele «kvt'a sahanlığı» denen kav ram, Türkiye için ilerde çok önemli gelişmelere gebedir. Bir ulusun bu konularda aydınlatılması ve bilinçlendirilmesi gerekir. Ege denizindeki haklarımızı savunmadaki davranışımız, nülliyetçiliğimizin göstergesi olacaktır. Burhan I ARPAD Sığınanlar ERLERİNDEN yurtlarından edilmiş insanlarla önce Istanbul'da karşılaştım. 1920 yıllarında. Pastahanelerde, restoranlarda çalışıyorlardı. Calıştıkları lokallerin odı Petiograd, Moskova, Turkuvaz, ya da Re|ans'dı. Sessiz sinema yıllarında fılme eşlık eden orkestralarda çalışıyorlardı.. Direklerarası tlyatrolarında oyundan önce sunulan varyete programlarında görülüyorlardı. Varobyava, Anuşka, ya da Davay Davay Boris'te adları, «Beyaz Ruslar» dıye biliniyorlardı. Ekim 1917 ihtilâlinden korkup kaçmışlardı. Amma, ülkelerini, baba ocağını hlç unutmadılar. Bunun çok duyarlı bir örneğiyle yıllar önce karşılaştım. Ünlü Sovyet viyolonisti David Oistrach'ın konserinde. Program bitmişti amma, alkışlar bitmek bılmiyordu. Saray sinemasındaydı. Ön sıraya gözüm lliştl. Çok yaşlı iki bayan ağlıyordu. İstanbul'da kalmış en son «Beyaz Ruslar»dandılar. Sovyet re]iminin sanat elcisl yurtlarmın bir parçası olarak, duygulandırmıştı. Y Beyaz Rusları'n azalmaya başladığı 1930 yılları istanbul'unda daha başka politika sığıntıları görülmeye başladı. Nazi Almanya'sından kaçmış insanlar kimi pasta evlerlni ve lokalleri dolduruyorlardı. Geçlci kâğVları vardı. Gün gün yaşıyorlardı. Bir fincan çayla saatler saati oturuyorlar, lokalde bulabildikleri yabancı dergi ve gazetelerl yeni baştan okuyorlar, kendi durumlarında kişilerle fısıl fısıl konuşuyorlardı. Değişik meslekten kişilerdi. Her Işi yapmaya can atarlardı. Ünlü t l yatro adamı Carl Ebert'in asistanlığını yapmış olan bir genci Eminönü Halkevi'nin sunduğu «Ayyar Hamza» oyununun re|isörü olarak tanımıştım. Oyundan sonra bir şarap lokalinde geç saatlere kadar konuşmuştuk. Küçük adı Siegsmund olan Alman genciyle bir süre tanıştık ettim. Gezgincl komisyoncu olarak ekmek paro sı kazanma çabasındaydı. Günün birinde görünmez oldu. Yeni bir umutla bir başka ülkeye göç etmiş olabilirdi! Ya da belgeleri yeterli görülmeyip sınırdışı edllmiştl. Insanoğlu Için «kâğıt» ve «belgesnln ne denll önemli olduğunu yeni yeni kavramaya başladığım o yıllarda Remarque'ın «İnsankırı Seveceksin!» romanını okudum. Nazi ölüm kamplarından kaçıp yabancı ülkelere sığınmış on binlerce insanın sınırlar arasında sürekli kovalanma, hor görülmedeki serüvenleri anlatılıyordu. Politika sığıntısı insanları daha genlş ölcüde ve her yanıyla 1948 yılında Salzburg'ta görebildim. Festivalın görkemli programıyla kapkara cellşen politika sığıntıları. özellikle istasyon çevresinde barakalarda yaşıyor' lardı. Şehlrde herşey karneye boğlıydı amma karaborsada herşey boldu. Yerlerinden yurtlarından edilmiş kişiler karaborsada verimli çalışıyorlardı. Mozart Alanı'nin orta yerinde, Mirabel sarayının karşı kaldırımında her çeşit döviz alış verişi yaparlardı. Uzaktan gördüklerl yabancıyı hemen tanıyıp: «İsviçre Frankı, Amerlkan Doları» diye yanaşırlardı 1957 yılı kış ayları Viyanası'nda ylne karşılaştım politika sığıntılarıyla. İmre Nagy ayaklanmasına kurban yüzbinlerce Macar insanıydılar. Sıfırın altında otuza düşmüş buzlu Viyana sokaklannda geceleri üc beş Şilln kazanmak icin kar kürekliyorlardı. Gündüzlerl yabancı elçiliklere başvurmak Için saatlerce yürümeyl göze alırlardı. Şehir dışında barakalara, ya da şehrln eski veyarı boş yapılarına, ya da okullara yerleştirilmişlerdi. Savaşların. v& ayaklanmaların birbirlnl Izlediği günümüz dünyasında yerinden yurdundan edilmişlerin acıklı serüvenleri sürmekte. Avusturya Cumhuriyetl basın bürosunun yeni ya/ınladığı: «Sığınılan ülke olarak: Avusturya» broşürü bütün bunları düşünmeme yol açtı. Remarque'ın romanından Menotti'nin «Konsolos» operasına kadar değişik sanat eserlerine konu olmuş sığınan İnsanlar dramını yaşamamış klşinln, kavraması pek kolay olmasa da. Avusturya Cumhuriyeti doğu ve batı blokları arasınra yıllardır başarıyla, sürdürdüğü, kişiliği olan yan tutmazlık politikasını, «sığınılan ülke» olanında da insancıl bir uygulamayla sürdürüyor. 1979 yılında Avustur/a'dan sığınma hakkı isteyenlerin sayısı 5627. Coğunluk Polonyalılar, Çekler ve Macaristan, Afganlstan, Şili, İran, Lübnan, Suriye, Vietnam uyruklu kişiler arasıncla 100 Türk de var. Çekoslavakya ve Polonya'da sığınanların sayısı yılda bir kaç kat artmış bulunuyor. Sana yönelmiş ylrminci yüzyıl dünya.sının çalkantıları ve cöküntüleri sürecek. Yerlerinden yurtlarından edilmiş yüzbinlerin acıklı serüvenleriyle. evletlerin bağımsızlık ve künşranlık hakkını gösterdiğikabul edilen «Para bas ma hakkı» Devletçe bir imtiyaz şeklinde T.C. Merkez Ban kasma devredilmiş ve bu husus 1211 sayıh yasanın 1. maddesinde yer almıştır. T.C. Mer kez Bankası bir emisyon kuru mu olarak tedavule kâğıt para çıkarmaktadır ve çıkaracaktır. Türkıye'de 1999 yılma kadar banknot ihracı münhasıran Merkez Bankasına verilmiştir. Zamam gelince bu sürenin uza tılacağı kuşkusuzdur. Merkez Bankasının Devlet adına ihraç etmiş olduğu ve ihraç edece|i banknotlann tedavülü zorunludur ve bunlar, sınırsız ödeme kudretine sahiptir. Bilindiği üzere, banknot ıhracı Merkez Bankaları için faiz siz bir kaynaktır. Fakat, bu kaynak sınırsız değildir. Banknot ihracı yasa ile kayıt altuıa alınmış ve Devletin denetimine bağlı tutulmuştur. Merkez Ean kası 1211 sayılı yasanm 45, 46, 48, 50, 52 ve 53. maddelerinde yazılı işlemler dolayısiyle bank not çıkarabilmektedir. Banka, tedavülde bulunan banknotları gerekli gördüğü zaman yeni emisyonlarla değiştirebilmektedir. 1211 sayılı yasanın 4/c maddesi milli paranın hacim ve te davülünu düzenlemek yetkisini Bankaya verdiğinden, banka bu yetkiye istinaden çıkaracağı paranın birim ve adet olarak hacmirü ülkenin ekonomlk koşullarına göre düzenlemek ve tedavüldeki kâğıt paranın eskiyenlerini yenileriyle değiştirmek ve tedavül hacml gerek li kılıyorsa mevcut para birimlerine ek olarak yeni para birimleri üıdas ve piyasaya çıkarmak yetkisine sahiptir. Nitekim, Merkez Bankası Sayın Başkanının bir demecinde beş bin ve on bin liralık kâğıt paraların ekim ve kasım 1981 ay larında tedavule çıkarılacağı ifade edilmiştir. Ülkemizde çek sisteminln gelişememesi ve istenilen düzeyde olmaması, kredi kartı kullanılmaması nedeniyle vatandaşlarımız bütun muamelelerinl nakit olarak yapmaktadırlar. Nüfus artışı ve ekonomik ve sosyal hayattaki gelişmeler de işlemlerı artırmaktadır. Çok kullanılan para süratle eskimektedlr. 22 temmuz 1981 gün D bîr&ce. Yemek ve clans müziğinin iki usta ismi rimleri arasmdan çıkarm< ve «evrakı nakdiye»nin birimleri 100 liradan başlamalıdır. Yeni basılacak 5.000 ve 10.000 lıralan tedavül hacmı zorunlu kılmakla beraber, büyük meblâ ğı temsil eden paranın halk üzerindeki psikolojik etkisi bir süre devam edecektir. Bir süre sonra halk alışacak ve yadır gama geçecektir. 5.000 ve 10.000 liralar da eskiyecektir. Yeni çı kacak paralar piyasa lşlemlerinde yararlı olacaktır. Kâğıt paraya ek olarak made nl para da kullanılmaktadır. Madeni paralar 28/5/1970 tarih11 1264 sayılı yasaya göre (Madenî Ufaklık ve Hatıra Para Easılması Hakkında Kanun) basılmaktadır. Yasaya göre, PARANIN KULLAN1MINDA, HALMaliye Bakanlığı memleket ekonomisinin gelişmesine koşut KIN YIPRATICI, ESKİTİCİ TUTUolarak tedavule gereği kadar MUNU DEĞIŞTIRMEK KOLAY OLmaden) para çıkarmaya yetkili •dir. Mal sandıkları ve Hazine MADIĞINA GÖKE, YENİ PARA BAhariç, madenî paralann kabul SIMINI VE MADENİ PARA BİRÎhadleri Maliye Bakanlığmca iMİNDE DEGÎŞİKLİĞİ YENİDEN DÜlân olunur. Delinmiş, kesilmiş, zımbalanmış, kulp takılmış ve ZENLEMEIİDİR. her ne suretle olursa olsun aslişekilleri değiştirilmiş paralar, yasal niteliklerini ve teda Mehmet Ali TUNABOYLU vül yeteneğini yitirirler. Şimdiye değin çıkarılmış okü demecinde Sayın Merkez lüklerindeki torba şeklinde cep lan madeni ve ufak paralardan 1, 5, 10, 25, 50, 100 ve 500 Bankası Başkanı hakh olarak lerini kullanmaktadır.» kâğıt paranın yıpranmasından Sayın Başkanm hakkı vardır. kuruşlar bugün hemen hemen tedavül etmemektedir. Üzerleyakınmakta ve yılda para basıParalann temiz ve yırtümamış rinde yazılı birımlere göre, fimı için 5 milyon dolar harcadıolarak iyi kullarulması asıl olyatı teşekkül etmiş bir mal olğını söylemektedir. Paranın yıp makla beraber, yazık ki vatanmadığı ve hizmet bulunmadığı ranması konusunda Merkez daşlarımız buna uymamaktaBankası Başkanı Sayın Osman dırlar. Kanımızca, paranm de için kullanılmamaktadar. İleride kullamlmaları da şimdilik Şıklar, aşağı yukarı şöyle değerini yitirmesinden, az değerolası görülmemektedir. Son çımektedir: de bir şey alırken çok para vekarılan 100 ve 500 kurujlar elo «Bilindiği üzere bir devletin rilmesinden kaynaklanmaktaalındığında psikolojik olarak parası, o devletin itibarım ve dır. Yoksa, fiyatlar düşük ve para ağırhğını vermemesine de dotayısiyle o parayı basan Mer alım satımda bugün kullanığersizliği de binince halk tarakez Bankasının da itibarım lan paranın onda veya yirmide Imdan pek tutulmamıstır. Yutemsil etmektedir Elindeki es biri kullanılabilseydi kâğıt pakarıda yazılı kuruşların Türk kimiş ve yıpranmış paraya çe ra bu kadar yıpranmazdı. parasının metrik sisteme göre kinerek bakan yabancıları görParanm kullanımında halkm diikçe büyük üzüntü duyuyo tutumunu değiştirmek zor ve bazı olduğu için sembolik mikruz. Piyasada temiz ve yıpran zamana bağlı olduğundan yapı tarlarda basılması yasal zorun mamış banknotlann tedavül et lacak tek şey sık sık eskiyen luluktur ve kanımızca bugün imesi için giriştiğimlz bütün ca paralarm (fersude paralar) piçin yapılan da budur. balara karşın, vatandaşlarunı yasadan çekilerek yerine tedaYeniden tedavule çıkarılacağı zın paraya el sürüş biçimi bü vüle yeni para çıkarmakür. Pa umulan 10, 20 ve 50 liralık ma tün bu çabalarımızı boşa çıkar deni paralarm, eski deneylerra, Devletin itibarınuı simgesi tnaktadır. Vatandaşlarımızın den de yararlanarak, öncelikle bir kıstnı banknotlannı koru olduğundan basım için yapılan halka sempatik gelecek şekilmasraf ikinci plânda kalmalımak için cüzdan kullanmamakde ve yıpranmaya karşı dayata, avucunda bııruşturup cebi dır. Bu nedenle, kâğıt para bi nıkh, eskiden çıkarılmış ve tu ne sokmakta, cüzdansız ceple rimlerini yeniden düzenleyerek tulmuş olan madenî paralarm rinde, göğsünde, kesesinde, şap para basımını ona göre yap izlenimini verecek şekilde bakasının, çorabınm, hatta ayak mak gerekmektedir. Bugünkü sılması yerinde olur. Yukanda kabısının içinde taşımaktadır. tedavül hacminde 5, 10, 20 ve 50 liranın fiili alım gücU az ol banknotlar İçin ifade edildiği Pazar ve hal esnafı Ise önlüküzere, para Devletin itibanm duğundan, bunlan kâğıt para bi simgelediği için basım masraflarının geri plâna itilmesi ve çıkarılacak madeni paralann halka sevimli gelmesine özen gösterilmelidir. Madeni paranın alaşım (halita) değerinin üzerindeki itibarl değeri aşması olasılığı düşünülmeli, toplan maması için günün koşullarına uygun önlemler alınmalıdır. 100 liraya kadar para birimi olarak madeni para kullanılması kâğıt paranın yıpranmasmı bir ölçüde önleyecektir. Paralarm Yıpranması, Madeni Para Cumhuriyet ANKARA 21 (Telefonla) Dördüncü Milli Tıp Kongresi yarm saat onda İsmet Paşa Hazretlerinin Balkaniyat müsabakalarına girecek biniciterimiz dün Sofya'ya hareket etmişlerdir. Giden heyete binicilik mektep müdürü kaymakam Tevfik Bey baş kanlık etmektedir. Binicilerimis yüzbaşı Cevat, 22 EYLUL 1931 Dördüncü Tıp Kongresi nutuklan ile açılacaktır. Kongre murahhaslarma bugün rozetler dağıtılmıştır. yüzbaşı Vehbi, yüzbaşı Avnl, birinci mülazım Cevat, birinci mülazım Salahattin, mülazım Saim ve ve Cevat Beylerdir. Heyete muallim M. Taton da refakat etmektedir. Binicilerimız dün gitti CENEVRE 20 (a.a.) Zafer ismindeki Türk dest royeri, mahalli hükümet erkAnı ve kalabalık bir halk topluluğunun hazır bulunduğu bir törenle denize indirilmiştir. Ayrıca ^Teni muhriplerimiz Türkiye hesabına îtalya tezgâhlarmda inşa edilmiş olan Tınaztepe muhribinin Cenevre'de sürat tecrübesinde saatte 40 mil sürati olduğu anlaşümıştır. tir. Bedia Hanım, Başvekil tsmet Paşa Hazretleri Atina'da bulundukları esnada Yunan sanatkârları VEFAT Ankara Belediyesi Temizlik Işleri Müdürü Emekli Ulaştırma Albay Sebahattin Güneşin Eşi, Nu ri Güneş, îlkay Birsen ve merhum Ahmet Bülent Güneşin çok 'sevgili anneleri Ferhan ve Ayşe Gü neş^ile Nevzat Eirsen'in ljayınvalideleri, Diğdem, Siğnem, Pelin, Erdem ve Başak'm sevgili büyükanneleri, Can ailesinin sevgili yengelerl ve Meliha Tiken'ın çok sevgili kardeşi, Darülbedayl sanatkârlarından Bedia Muvahhit Hanım dün Romanya vapuruyla Atina'ya gitmiş Bedia Muvahhit Hanım Cumhuriyel Sahibl: Cumhuriyet Matbaacıhk ve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ Genel Yayın Müdürü HASAN CEMAL Müessese Müdürü EMİNE UŞAKLIGİL Yazı işlerl Müdürü OKAY GÖNENSİN Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Cağaloğlu Türkocağı Cad. 3941 Posta Kutusu : 246 İSTANBUL Tel: 20 97 03 BÜROLARı • ANKARA: Konur Sokak 24/4 YENİŞEHİR Tel: 17 5825 175866. Idare: 18 33 35 • İZMİR: Hallt Ziyo Bulvarı No: 65, Kat: 3. Tel; '3547 09 1312 30 • AOANA: Atatürk Caddesl Türk Hava Kurumu Iş Hanı, Kat 2 NO: 13. Tel ? 14 550 19 731 TAK V İ M 22 EYLÜL 1981 tmsak Gfineş öğle İkindi Akşam Yatsı 5.03 6.45 13.06 16.32 19.07 20.3» Mehmel: Olcayto Buğra Uğur PANORAMA veTEPE BAR'da. ve TÜRKAN GÜNEŞ Tannnın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 22 eylül salı günü öğle namazından sonra Hacı Bay ram Camünden kaldınlarak Cebeci mezarlığına defnedilecektir.. Tanrı Rahmet eylesin.. E$i ve çocukları INTEHNAriÜNAU HOTE1.S flerervasyon. 44 86 50 den 790 ETAP MARMARA