05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DÖRJ CUMHURİYET 3 TEMMÜZ 1 9 7 5 DEPREM ZEYYAT SELIMOĞLU ff Klm bilir, belK de kaçıyordur. Hırsızkfa gftz yumamam ftnnda. Elli ekmek parasmı aylıgından kesiyorurn iyi bil. Ve bir daha tekrarlarsan kendini dışanda bulursun. Tezgâlia baian sensin, ben eksiği yalnız senden bilirim. Ne demek istiyorsun? Yani ben ekmek ml çaldun teegibtan? Onu mu söylüyorsun? Onu sen benden iyi bilirsin. Benl atlatmak kolay defll. EJli ekmek parasıru senden kesiyorum, o kmdar. Sefer, damarlannda kaynamaya koyulan Mitariii deli bo«uk bir kanın, Iri hanidir durulmuştu, susmuştu, geriye çekilmiş ü, yatısmıştı hanidir, işte o kanm, yeniden başkaldırdığuıı şakağının zonk be zonk atmasmdan anlıyor. O vay beni vay beni, demek sen. sen beni... sen... şu... demek... senin... senin ekmegini çalan ben beni hırsız edeceksin öyle mi? Sen beni ha sen beni! Sefer'in gözleri bu gözler neden böyle. neden böyle bakar bu fozier, böyle... bu gözl... bu gözleri neden kan bürümüş de böyle? karşısındaki adamı, fınnın sahibini, kocaman ve şekilsiz yamn yumru ve şişkin bir hamur parçası gibi görüyor Sefer birden. Hamurun kocaman bir agzı var, dudaksız Te dişsia bir yank var ağız yerine, durmaksızın açılrp kapanarak hesap soran, tehdit eden, gevşeyip toparlanan, toparlatııp gevseyen bir delüc var: Insana benzemeyen, hamurdan bir yaratık! 6nu yoketmek gerek, yokolmaü ki sussun, ağzını açamasuı. Ve Sefer, hemen o ânda, fırının açık duran kapagını, ardına dek açık duran kapağı, fınnın açümış, sıcak, sımsıcak. iyice lsınmış, beklemekte olduğunu görüyor. Şu hamur yıgmını... çu ... ju aamuru... çöyla $öyle kucaklayarak... şu fınndan içeri... Senden elll ekmek çıkar mı? S«fer böyle hayfararak Uzerine atıhyor fırmm sahibinin. îkl yanından geçirip Mitariil kollannı, gözünde hamurlaşmış fınnayı kucaklryor, fınnın açık agnna dogru götürürken, yeniden haykınyor bir yandan. Senden elll ekmek çıkar mıT Tezgâhtaki küçük çırak Hasan'ın çığlığma, kucaklanmıs frfmcının «kurtarm» seslerine koşan hamurkârlar, fınnın işç'lert, Sefer'in kollarından zorla ahyorlar fınrun sahibini; kafasına TUrarak, beline sanlarak Sefer'in. Ve böylece, Sefer'in ilişkisi keBüiyor fınnla, tezgâhla ve tezgâhtaki ekmeklerle, ve fınndan ayrılıp sokağa çıkan Sefer, kendini balta girmemiş bir ormanda yapayalruz buluyor, kalab&hk, curcunah, gürültülü patırtılı, cıvıl cıvü yaşamakts. olan yosmakentin göbeginde. Büyükkente ayak ba«ah Sefer, ilk şimdl özlemini duyuyor denizlerin ardındaki Mltari'nin, köyünün. Ne yapacaktır simdi? Şu yokustan aşagı, Memiş'e, Memiş'in kayıkçıhk ettigi iakeleye, Memiç'i bulmak için oraya, denizin kıyısına . Hanönii'nde Memiş'i kayığıyla bulan Sefer, bajından geçenIerl bir bir anlatıyor dostuna, artık fınna dönmek olanagı kalmadığını öne surerek, Memiş durgun. Sen, diyor, bu büyük kentte nasıl yaşarur, omı bUemiyorsun. Ben şu kayıkla buraya yerleşinceye dek, şurada kendime bir yer yapıncaya dek, nasıl tuttum dilimi, nasıl sustum, nasu geçiştirdim önlenemez kavgayı, onu biliyor musun? Vurman boşa gidecek ya da dönilp kendini ezecekse, vuramazsın. Vuramazsın o zaman. Tutacaksın kendini. Büyükkente yerleşmenln ilk koşulu kafayı kullanmaktır. Ekmeği çaldın, dedl, aylığımdan kesti yeniden. Diyecek. daha neler diyecek, sende kusur arayaeak durma<!an. Sen arkana atacaksın onun bütün dediklerinl, üzerinde durmamayı bileceksin. Bir işte dayanmanın, güçlenip kendini kabul ettinnenin yolu budur, sabretmek: Kendini kabul ettirdiğin ânda o susar artık, sana bir şey diyemez, çıkışamaz sana artık. Ondan sonra sbylerse, ancak arkandan söyler. arkandan. Benim yaptığım şu işe bak, iş mi bu? Neresinden tutsan kayıkçıhk işte, o kadar. Ama büyükkentte kayıkçıhk etmek bile arslanın atiındadır. Şu kınk dökuk ıskelede bir yer tutraak tçln u t«r dökmedim. İş tutmanın kolay bir sey olmadığı bana yaban» degü. Memlekette ben de tattım onu, tatmadım degil. Ama suçladı beni, hırsız diye suçladı. hajcsız yere suçlanamam. n« yaptıgımı bilmiyorum o zaman. Neyse, ona dönmeyelim yeniden. O İş geçti artık, kapandı. Çlmdi aedir niyetin, n« yapmak istiyorsun? Bilmem ki, bilmiyorum. Bir karar verinceye dek, senin kayıkta çalışayım. Bana bırak kayığı. Senden para istemem. Yalnız birkaç gün izin. îzin verirsen, geceleri kayticta yatar uyurum. Sen de bu arada kendi lslerıne bakarsın. Ne var, bana güvenin ml yok? Bir delilik etme gine, hlç kimseye Otur, başımıza iş açma! Panosmanizm, Panislamizm ve Pantürkizm SÖMÜRGELERİNDE MiLYONLARCA MÜSLÜMAN BULUNAN İNGiLTERE İÇİN DOST PADİŞAHLARİN DİNSEL OTORİTESİ ÇOK ÖNEMLİYDİ Napoleon'la işbirliği yaparak Hindistan'da Ingilizlere karşı mücadele eden Tippu Sultan'a Üçüncü Selim, îngilizlerin isteği üzerine mektup gönderip, Tngiltere ile iyi geçinme öğüdü verir. 1877'den itibaren eskiden Rusya'ya karşı îslamın ve Sultanın dostu fngiltere iken, artık gidereklngiltere'ye karşı Tsiamın dostu Almanya olur. Tngiltere bu durumu kuşkuyla karşılar. Bu gelişmeye karşıltk Tngiltere tedbirini alır ve Hindistan'da Ahmediye mezhebini geliştirir. Bu mezhebin ilkeleri şöyledir: îslamda silah ile cihad esas değildir; Tngiltere Islamın düşmanı değil dostudur. sataşma, akıllı usiu Yok artık, bir şey yapmam, hiç kimseyle dalaşmam. Birkaç gün böyle geçsin bakalım, sonra düşünürüz, ne yaparız bakalım. Ve Sefer İşte böyle, geçict bir süre İçin ve toparlanmak istedlği için ki, fırında geçen olayı tümden unutmak için, Memiş'in kayıgında kalıyor küreklerin başında, iki kıyı arasında Haliç'te. Ve büyükkent topragına bir süre ayak basmadan, Memişin kayıgını küçük bir ada belleyerek lcendine, ve her iki yanında büyükkentin o hiç dinmeyen tehdit eden uğultusu git gide azaltırken tehdidi, Sefer'de yumuşuyor. rahatlıyor, gevşiyor küreklerin başında. İki kıyı arasında gidip gelirken, sık sık düşünceye kapıldığı oluyor: Şu... şu Haliç... şu Haliç denen denizinde bu kocamış büyükkentin, bir koku var, agır \e bulaşıcı bir koku var bu denizde, sık sık alıyorum o kokuyu içimden duyuyorum. Bir çürüme, bir bozulma. bir ekşıme tadmda bir koku var sık sık alıp veriyorum o kokuyu bütün kentle birlikte. içimde duyuyorum, yanımda duyuyorum, arkamda ve önümde. . Bizim oralarda deniz böyle kokmazdı. Yoksa bu kocamış büyükkent bütün ınsanları ve evleri ve bütün sokakları. alanları, ve insanlan insanları ile hep bırden, çürümekte olan bir kent midir bozulmuş muâur? Bu kent, içindeki bozukluğun. içindeki çürümenin kokusunu, bütün yollarından, bütün bayırlarından, bütün kanallarından akıtarak şu denize dökmektir herhâl ki, işte bu koku ondan! B:rden, kuşkuya kapılıyor Sefer birden bire yüreği bir kuşkuyla daralıp küçülüyor: Yoksa ben, beni de mi çüriitmeğe başladı bu büyükkent hanidir? Aldıgımız şu kokuya benim kokum da mı bulaşıyor yoksa ortak mi oldum? Fınnın sfthibi de çürümüş bir insandı, beni hırsız diye suçiaması ondandı. Burada, bu büyük, bu kocaman kentte yaşayan tünı insanlar böyle çürütmektedirler birbirlerini. böyle suçlayarak birbirini hep birden. İçi çürümüş ir.san, karşısındaki insanı da çürümüş görmek ist«r yoksa rahat edemez. Bütün iıaksız suçlamaların nedeni işte budur! Küıeğıne bir ağırlık takılmca, Sefer duruyor, şöyle yana bir dönüp, suya bakıyor. Orada, hemen az bir şey açığmda kayıgın. iri bir fareniK leşi var. Karnı şışmış, bacaklan açılmış, açık ağızmdaki dışleri sivrı ve parlak, iri bir farenin ıslak leşi, sarı yeşıl, hastalıklı sulan üzermde bu çürümüş ve kokuşmus denizin. Ve hemen az bir şey ötesinde fare leşinin, bir kutu, hani şu temizlık tozlan var, işte onun kutusu! Sularm akıntısı, tare leşi ile temizük tozunun kuuısunu bir araya getiriyor. bir araya, yan yana... Kutu ile fare leşi birbirine değiyor, tokuşuyor birbiriyle, öpüşüyor. koklaşıyor dudak dudağa öyle, ve birlikte ikisi. kol koia, sarmaş doiaş akıp uzaklaşıyorlar ötelere dofru kaj'arak. İşte böyledir Sefer. bu büyükkent, iki ucun birbirine değdiği bir beidedır. En güzelle en çirkin. en kirliyle en temiz. en kötüyle en iyi bir arada yaşarlar, birbirine karışarak birbirinden aynlemaz bir bütün yaratırlar. Cennetle cehennem arasında bir Araf'ki vazgeçüemez. ve doyulmaz gülen ve ağlayan jnizüne. Sen de tutuldun artık o görünmez ağa takıldın kaldın. sen de vazgeçemezsin, kokuşmak ve çürümek pahasına da olsa, burada kalacaksın! (DEV.IMl VAR) reryüzUndekl bütün müslüman ların Halifeligi XIX. yilayıla kadar Osmanlı Padişahlannca iddıa. edilmemiştir. «Hükümdar, kendl yurdunda Halıfedir» formülüne uygun biçimde davranılmıştır. Padişahlar «Halıfe> Unvanını kul lanmayı akıllarına bile getirmemışlerdir. Halife ünvanı ilk kez 1T14 Küçük Kaynarca Antlaşmasında görülmekte, lmparatorluktan kopan Kırım'ı hiç defllse din sel bakımdan bağh tutmak için hılafetten söz edilmektedir. Ne var ki. KUçük Kaynarca'dan sonra dahi, Osmanlı Padişahlan, Halifelik unvanlanna pek değer ver miş gözükmezler. Ünvan Osmanlı ülkesi dışında pek kullanıîmamış gibidir. Durum XIX. yüzyılda ve özellikie îkinci Abdülhamit'le birlikte değişecektir. Bununla birlikte, sömürgelerinde mUyorJarca müslüman halk bu lunan îngiltere, dost Osmanlı P&dişahlarının dinsel otoritesinden yararlanmayı çok eskiden beri düşünmüştür. Napoleon'la İşbirliği yaparak Hindistan'da Ingilizlere karşı mücadele eden Tıppu Sultan'a Üçüncü Selim, tngilızlerin isteği üzerine mektup gönderip, İngilizlerle iyi geçinme ögüdü verir. Hindistan'da 1857'dekl büyük müslüman ayaklanması üzerine Îngiltere, şiddetli baskı tedbirleri uygular. Timur soyunun hükümdarlıgmı sona erdirir. Bahadır Şahı yargılar ve ömtir boyu hapse mahkum eder. Bu durumda Osmanlı Halifesi, Londra'daki sefirimizin «Ihtılâle baş olan müs lüman mezhebindeki Hindular» diye söz ettigi müslümanlara kar şı. dost îngütere'yi destekler v« ayaklanmadan zarar gâıenlere bin lngıliz lirası gönderir. Londra'daki Osmanlı sefiri. çjoiı m * * ki yaptığını belirttiği bu yardımın amacını şöyle açıklar: «Osmanlı devletinln dü»manlan. Hlnt müslünı»nlannın svaklan mnsını vesile ederek, İngiltere ve Osmanlı nın ara^ını açtnaya çalıştıklan sırada bu yardımın Tapıl ması, padişahın ne yanda olduğunu göstermiştir.» îngiltere Başbakanı Lord Palmerston dft Kraliçenin Halifeye teşekkürlerini şu sözlerle btldirir: «Osmanlı Padlsahını Halife bllen Hint müslümanlan, bu yardım savesinde. nnun kiml haklı gördüğfinii anhyacaklar ve bu ola yın bize manevi destcği olacakitır.» Abdülhamît, Kıbrıs ve Mısır elden gidince Islâm Halifeligini giderek Ingiltere'ye karşı kullanmaya yönelir TngUtere'den sonra Halifenin nüfuzunaan »yararlanmaya Alman Imparatoru heveslenir. 1898'de Şam'da Selahattini Eyyübi'nin mezarı başında şöyle konuşur: «300 milyon müslüman inanmışlardır ki, Atman Imparatoru her an onların dostu olacaktır.» Halifenin nüfurundan ysnırlanmaya Alman Imparatoru beveslenir. 189«'de Şam'da Selahattini Eyyübinin mezannı ziyaret eden Alman İmparatoru şöyle konuşur: «Sultan ve dünyada dağınık olarak bulunan ve ona karşı halifeleri ülması nedeniyle saygı besleyen 300 milyon müslüman inanmıslardır ki, Aiman İmparfttoru her an onların dostu olacaktır. • Böylece. eskiden Rusya'ya kar?ı islimın ve sultanm dostu IngilmuslUmanlâra din yoluyla nılmedilirse gtrekli olur. İngiltere, Islâmın düsmanı değil, dostudur. Ehli kitap olsn İngiltere, Ehli kitap olmıyan Hin dulara karşı islâmı korumaktachr. Hüıdistan Darülharp değii. Darülislâmdır. (lS'în'de İngiltere bu 5olda Mekke müftülerinden de fetva almıştır). Osmanlı hahfeleri, hilâfeti gaspetmişlerdir. Hilafet. ancak Kureyşlilerin hakkıdır. Hirt müs lümanlarının Türkler ve dışandaki tnüslümanlarla ılgılenme&i ratorluğunu güçsüz kılma re küçültnıe politikası izledigini bilmektedir. Nitekim. 1903 jnlında Abdülhamit'e verilen raporda şunlar yazıhdır: «Ingiltere, zayıflatma politikasının gereği olarak Arabistan ile Necit taraflarının ve Hicaz'm gi derek Osmanlı hükümetinin elin den çıkması ve kutsal islâm hallfeliğinin, İngiltere'nin uzaktan nüfuzuna baglı olacak Serifler eüne geçmesi ve sonra Arabistan, Necrt ve Irak taraflarının îngiliz himayesi altında, Aden ve sömürgeciliğe karşı bir tepki ola rak Islâm'a dönme ve İslâm dayanışmasım canlandırma fikrı yajncısı Cemâlettini Afganidir. Afgani, 1870'den beri bir çok müslüman ülkeyi dolaşıp, ıslâm birliği duygusunu ve bunun bir sonucu olarak Halifeye bağhlık duygu ve düşüncesini yaymaktadır. Hatta, Niyazi Berkes'in araştırmalanndan hayü karışık ve maceracı bir kişiliği oldufunu öğrendiğimiz Afgani, Mısır'dan Istanbul'a bir mektup göndererek, düşman ulkelerdeki is ABDOUtAMİT ÎNGİLİZ P01İTİKA5INA KARJI PAN İSIAMİST PROPAGANDAYA HIZ VERİR; BÜTÜN DÖNYA MÜSLÜMANLARINIH PARA5IYLA 5AM ARASI HİCAZ DEMİRYOLUNU YAPTIRIR, DIJARDAKİ İSIAM İLERİ GELENLERİYLE BAĞLANTI KURAR MEDİNE MUSLUMANLARI E2MEK İÇİN Osmanlı Halifesi, yalnız sembo lik bir yardımla da yetinme?.. Müslümanları ezmek için Ingilte.re Hındistan'a çabuk asker yetiştirsin diye, İskenderiye'den Kızıl Deniz'e asker geçinne iznini verir:.. Îkinci Abdüliıamit te saltanatının başında Ingiltereyle dostluk günlerinde. Ingiliz istilâsma karşı savaşan ve bu nedenle Rusya'ya yaklaşan Afgan Emiri Şir Ali Han'a, tngilizler'in isteği üzerine bir elçilik kurulu gönderir. Elçi Kazasker Şirvanizade Ahmet Hulusi Efendi'nın görevi Ingiltere'nin sömürgeci olmadığım, Rusyanın ise sömürgeci ve islâm düşmanı olduğunu Şir Ali Han'a anlatmaktır. Şirvanizade, Şir Ali'ye Rusyaya karşı Osmanlı ile ittıfak önerir ve onu Orta Asya'da ıslâmıyetin koruyuculuğu görevini yüktere iken, artık lngiltere'ye karlenmeye çağırır. Şir Ali'nin bu çağrıya verdiği karşılık ilginçtir: şı İslâmın dostu Almanya olur. lngiltere'nin bu durumu kuşkııy• Güçsüzüm. Ne Rusya. ne de İn la karşıladığı. Istanbul'daki lngigiltere'ye karşı durum alacak gü liz sefirinin bir yazısından açılccüm yok. Ülkemi h^r ikismden ca anlaşılmaktadır: de korumaya çalışıyorum. Osman «Abdülhamit, Osmanlı talıtır.a lıya yardım etmek ve ondan yar çıkrmş olanlar arasında. Halifeii dım görmek için çok uzaktayım. gi. Osmanlı Sultanlığmın bir ögeRusya'ya karşı tek başına uğraş si yapm&yı başarmış tek kişidir. mak için çok güçsüzüm. Madem Şunu kEydetmek fayda!ıdır ki, ki İngiltere. Osmanlı'mn c.ostu bazı şıklarda Alman İmparatoru, dur. Neden ona yardım etmiyor. Sultan'ın mümin'erin halifesi sıIngiltere'nin bol askeri ve otılan fatıyla İslâm dünyasmda sahip taşıyacak bol gemisi var.» o!duğu nüfuzu kullanmaya çahşmak isteyebilecektir.» KAYZER İN İSLAMCIIIGI İngiltere bu olasılığa karşı çok Bu koşullarda başan sağiana önceden tedbirlerini aiır. Hindismaz. Fakat İngiltere'nin Tiirkis tan da Ahmediye mezhebini geliştan ve Hindistan politikası hesa tirir. Ordu ve yönetime, bu mezbına 1877 savaşını yapan Abdül hepten kişileri getirir. Bu mezhehamit. Kıbrıs ve Mısır elden gi bm ilkeleri şöyledir: dince. tutumunu deSiştirir. ıslam İslâm'da silâh ile cihad ehalifeligini giderek, Ingiltere'ye sas değildir. Dini inandırarak karşı kullanmaya yönflir. Bu kez yaymak esastır. Silâhlı Cihad, tanHalifeye önemli yetldler tanm ması için mücadele eden »• y» zılarında islâmcılığı savunan N* mık Kemal, Parrislamizmi ciddiyı almaz. Onun için islâmcılık ba» ka, panislamizm başkadır. «îslsm Birliği» derneginin kurulması ü zerine yazdığı bir yazıda Namılı Kemal, bütün müslümanların il« leme ve uygarlık yoluna girm«»inin istenecek bir şey oldugunu. ama islâm birliğinin nasıl gerçek lestirilebileceğini anlıyamadığın; belirtir ve böyle girişimlerle ke» dinıizi dünyaya gülünç etmiyeliın der. Halife Abdülhamit'in de p«i farklı düşündügü söylenemez. Abdülhamit panislamizm hakkmd» Niyazi Berkes'in şu gönisüne ka. tılınabilir: «Abdülhamit'in panislamiani. ne Rus Slavizmine karşı bir politika. ne de bütün dünya müslümanlarını birleştirecek gibi biı hayaldi. Gerçekçi bir politikatr olan Abdülhamit'in Panislamirmi Arap Şeyhlerine, Me.'ıdilere, Mtsır Hidivlerine, Mısır, Suriye. Arap ve Yemen aynlıkçı akımlanna karşı çevrilrnış bir panislsmizmdir. Bunların dışındaki çtt relere dogru yaptıgı hareketler Osmanlı tmparatorluğu dışındaki büyük islâm dünyasındâ halifeii ğin prestijini sağlayacak eylemlerdi. Bu dönemin Arapçılıgımn, Arap Şeyhlerini yatıştırma tutumunun şaşaalı sürre alaylan düzenlemelerin. Afrika tarikatlan na itibar etmenin nedenlert, bv çabaların görünüşleridir. Ne var ki, Alman tmparatoru bu konuda dostu Abdüihamit'ter farklı düşünmektedir. Kajrzer, Panislamizm ve hilafeti. Almar emperyalizminin islâm ülkelerin« yayılmasında önemli bir koz saymaktadır. Knyzer, bu politikayı, ittihat çılarla birlikte uygulayacaktır. YARIN: ALMAN EMPERYAÜZHİNİN IZINDf PANİSLAMİZM Osmanlı ülkesinin dışında da sömürgeciliğe karşı bir tepki olarak îslam'a dönme ve Islam dayanışmasım canlandırma fikri yayıcısı Cemalettini Afgani'dir. Afgani, 1870'den beri birçok müslüman ülkeyi dolaşıp, Islam birliği duygusunu ve bunun bir sonucu olarak Halifeye bağhlık duygu ve düşüncesini yayar Mısır'dan Istanbul'a bir mektup göndererek, düşman ulkelerdeki İslamları ayaklandırmak için Halife Abdülhamit'ten yetki ve para ister. gerekli değildir. Haccın da bir önemi yoktur. PETGAMBER SOYUNDAN HALİFE ARANIYOR İngiltere öte yandan. Arabistan daki nıezhep başkanlannı Osnıaıılı halifesine karşı kışkırtır. Yemen'de Zeydı imamı Yahya iie Vehabi ımamı İbni Suud'un a yaklanmalarmda tngiliz kışkırf malaıının payı büyüktür. Ayrıca, İngiltere. 1899 yıhnda altın akıta rak Kü%eyt Seyhi ile gizli bir anlaşma imza'ar ve onu mmayesi altına alır. Peygamber soyundan Mekke Şeritini Arap hükümdarı ve halife yapmayı planlar. Nitekim 191fi'da Mekke Şerifi Hüseyin, Îngiliz para ve silâhıyla. Osmanlı halifesine isyan eder ve halife olmaya özenir. Abdülhamit Ingılız oyunlannın farkındadır. Osmanlı İmpaöteki yerler gıbı somürge duruma girmesı için ustaca entrikalar çevırmektedir.. Abdülhamit. bu Ingiliz politikasına karşı Panislamıst propagandaya hız verir Pütün dünja müslümanlannın parasıyla ŞamMedine arası Hicaz demiryolur.ıı yaptınr. Dışandaki islâm il#ri gelenleriyle bağlantılar kurar, adamlar gönderir. içericle de Arap, Arnavut, Kürt ve Çerkez beylerij'le özel ılişkiler geliştirir. Fas bunalımı sırasmda, Fas Sultanıııa mektup göndererek, Alman İmparatorunun islâmın büyük rtostu ve koruyucusu olduğunu ve onun öğütlerinin dınlenmesirün uygun düşeceğini belirtir. CEMALETTİN AFKANİ'NİN PANİSIAHİZHİ Osmanlı ülkesinin dışında da lâmiarı ayaklandırmak için Halife Abdülhamit'ten yetki ve para ister. Afgani bir «mehdi> gibi islâm ateşini yakarak, Hindistan'da, Afganistan'da, Türkistanda müslümanlan tutuşturacaktır. Afgani, bu konuda, Horasanlı EbuMüslim'i ve Haçlı seferi önderi Keşiş Piere'i örnek gösterir. Ne var kl. Abdülhamit in panislamizmi ölçülüdür. belki de dış politika değil, iç politika amaçlan gütmeye yöneliktir. Afganinin girişimine bu nedenle ilgı göstermez. Hatta sözde mevki veriyormuş gibi, onu Istanbul'a çağırtır ve bu tehlikeli kişiyi bir cins göz hapsine alır. 1876 ANAYAUSIKDA Işin ilginç yanı, Panosmanistler de, panislamizme karşı ilgisiz kalır. 1876 Anayasasmda Sul TiFFANY GARTH Z4MO3 MÖU4 Çti fLB SAHfLfi ÇIK KAÇA8İUMSIC «CfM ONU BULAmUBSBK İNİP \ cfBEcetf OTUBUP MOBnTHAZeiMI^ AZ SOMKA İRJZ?OÛ.W YE 'NE1İM.. K54
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle