28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
IBMntUYÜ 17 TÎMMDZ 1976 ABDULCANBAZ TURHAN SELÇUK StNLf Bı>. PAMS yAft DEPREM 3 3 ZEYYAT SELIMOĞLU ÇİN DEYlNCE GokyUrü ra»sm»ri. Ptkin'den »ynlıyoruı. Uçsuz buctktıs kırlardan teçerek ilerliyoruı. Yol boyunca »ık sık H»lk Kurtulu? Ordusu askerlerine rasthyoruz. Kızıl Bayraklarını yilkseklere kal dırmıslar. köylüler* ysrdıma gidl yorlar. Bütün Çin'i sarmı» olan yoğun canlılık her yanda MiiUyor. Parti üyeleri ve devlet görevlileri için bir •yenid«n egitim» okulu olan 7 Mmyu Ksdro Okulun» gidiyoruı. Burada, ba«kentten otuz mi) uzakta. biıim batıdaki parti okullanna hiç ban zemeyen bir okulda gün boyu p*r ti kadrolanyls birlikte olacagıı... Baüda birçoklan. Çin Komünist Partuinin tamamen yok edil dıgıni, Mao'nun partinin kUllerinl havaya savurdugunu ve önd» gelen militanları ortadan kaldırdığını sanırlar. Mao Zedung, partl kadrolarınm yüzde 95'inin saglı'K lı unsurlar oldugunu belki bin kez tekr&rladığı halde, bu rftira varlığını sürdürmekt«dir. Oy» bu işin aslını öğrenmek için birkaç günlük bir gezi yeterlldir. Kaldı ki. küçük kızıl kitabm daha ilk cUmlesi, Mao'nun temel siyasi yöneiimini açıkça ortaya. koymakt«dır. Kültür Derrtmlnin amacı, devlet ya d» parti gorerlilennin yetküerini kötüy* kullanacak bir «ayncalıklı burjuva la bakası>nm, «yeni bir sınıf >ın olu? masını önlemektir... Maria Antonietta MACCiOCCHi OSTB) «S«f«T, gana fctı mrttubu gond«rsem ml diye çek düjUndüm, •«anunda, gerçeji bümen iyi olur karanna vardım da ondan fönıJerlyorum. Seni «orla kaatil ettiter, kandırrp aldatar*k. Nureanı senrien ayrı komak için bUinmadlk bir yere sürdükten son. ra, öMürdügün adamın kapatmssı oldugunu yalandan söylediler. Tuıaga düsürdüler seni böylece. Bu mektubu dostça gön^eriyorum. Ne olur ne olmaı deyip, ünza atmıyacatım.» O fece, S«fer ranzagmdan kurbanlık bir hayvan gibi btfftirereit sayıklar, ulur, uykusunda debelenir tekme atar, duvan yumruklar, kafa atar duvara. Başına üşiisür öteki cezalılar onjıulanruian tutarak bastınrlar yataja. Sefer deliriyor sanırlâr, B u l â l keçilert kaçırdı, haber verelım. Kâfaona vıırun odunu, sesi çıkmaz o zaman. Günahı k&fasına vurdu herhâlde. Karı istiyordur canı ondan debeleniyor. Bıom eanımıa yok mu? Sendeki can yetmez öyle islere. Kesin dınltıyı artık, uyuyun. Yeter be! Yavas yavas sessizlesir ortalık, Sefer'in kesik kestk sayıklaması hafifler, gitgid* hafifleyip, suskunlasır sonunda. Ve tabah. uykusunu almamıs bir halde uyanır ki, göğsünün içinde büyük bir çığlık kapslı kalmışür, çıkamıyor dısarı. DUgUm olIBUŞ bir çığlık, boynunda, bogazında. Ciğerleri sonsuza dek genişlemiş çıglığı atrnak için, ama gırtlağı kupkuru. dipsiz kuyu, dışan bırakmıyor. Gözlerinin yuvasında kuruluk. Dilde pas. Yüreğinde tonla agırlık ve kanı donup kalmış damarda. «Maşa diye kullanmıslar beni aldatıp, aldatnuşlar. Beni kaatü ettiler, mapus yatüra yıllarca. bir adamı öldürdüro, kendim için sanarak onlar için öldürdüm, Nurcan'ı benden ayrı komus, sürmüsîer, benden... beni...» Ve o sabahtan sonra Sefer, kafasınm içine aralıksız damlayan bir kanın tıp tıp eden sesini alır. kanın damlaması kesilmez. Uyanıkken, uykuda, avluda, koguşta ve yemek ysrken hep aynı ses basında. «Başıma kan damlıyor, ellerime bulasan kanın se*lni damla damla duyuyorum başımda.» Günü dolup çıktıjında bozulrau? bir adamdır. ö c almak tutkusuyla vicdan azabı yönetmektedir amk Sefer'i. Bara gider. T u a g ı kurmuş olan müdürden hesap sormak amacı. Yıllar sonra, güpegündüz, bann iş saati dışında, Sefer'in bardan içeri yirdigini gören eski garsonlar Bu gözler neden kanlı bakar bu gözler korkuyla çekiUrler, kvışkuyl» bakı$ırtar. Srfer yürtlr. Kadm başlarıyla dolu duvarlarda yeni baçlar belirnaîtir, venl Narcan'lar, topu birden gülüyordur Sefer'e. «Çabalaman bö$una» der gibidir kadınlar. Sefer yürür. Ve müdür odasınm kapvamı vurmaksızın açar, girer içeri. Ve müdür masasında, kapının tam karçısında, ftine çıplak duvar bir surat. Gine soğuk bakışlı. gine müdür kişilikli bir adam, ama eski müdür degıldir. Aradığı adamın bir kaç ay önce ifi bıraktığı, ve adres bırakmadan gittifi haberini ahr müdürün yenisinden. Gözleri duvarda asıh duran resme gider Sefer'in. Tabio hep duvardadır. Küçük t«pe, tepedekı agaç ve gökyü2ünden geçen beyaz bulutları G&zleri... Göıleri hep duvardaki tabloda, sonra çıitar gi«îer kapıdan. Tanıdığı garsonlardan sorar eski müdürü. bütün bar v* bardaki adamlar, sır vermez bir duvar gibı, karşısında yer alır. Eski günde denıirden dolapları dertop etmis koUan, büyükkent duvannı yıkamaz. Bir kaç gün, orda burda dolarnr, Memiş'e de uğrar rahat edemez. Yüzüne öakacak olsa bıri, alnıncia kaatillik damgasıyia gezdiği inancına kapılır. Büyükker.te yabancıhk gitgide arttırmaktadır dozu, öldürdüğü adamın hayaii geceleri, yattıgı yerda gelir yoklar üeler i, omuzundan dürterek uyandırır. «Haydl kalic. deyip, «Haydı kalk, oeni sana bldürten adamı bulmahsın, yoksa kıyamete dek ardında olacagım, uykun ban» ait olacak!» Sarsılarak ııylnıdan uyanan Sefer, artık orda kalamaz, saat kaçsa, gecejnnsı ya da sabaiıa Karşı hang; saatsa, sokağa atar kendini. bombos sokaklarda gezer dolanır, unutmaya çalısır. Cç kisi hep bırlikte. hep ormnla yan yana, gece karanhğında, onu izlemektedir: Fazılzâde Fikret, Nurcan ve bir de barın öldüıraeye azmettiren müdürü. Bu üç kişi yer değiştirerek aralarmda Sefer'in yanına yaklaçıp karanlıkta, kulağına fısıldarlar cüreklı. Benıml* hiç bır rnıun yoktu beni öldürdün. Beni karanlığa sürdüler. Kötü adam, zararü, yokolmalı orttdan. O adamı bulmazsan... ... senden ayn kojup sürdtiler. Sana bile nasıl zarar verdi. kendin de... Ardmda olacagım. ... ahp götürürsün beni degil mi? Bizi mahvetmek zoru. ... yasadıgım kadar ya?adım. O agacm altma yatınrım kendlml .. ... zoru bizi mahvetmek bu adamm! Ve çok gün geçmeden daha aradaıı, gitgide yıprandığı bfljnlkkentten bir »n önce ayrümak, yabancısı kaldığı bu dıyardan uzaklaşmak istegiyle, Rize'ye kalkan posta gemisinde bulur kendini. Büyükkentin sisler, puslar içindeki camilert gittikçe gerilerde kalırlar. Son bir kayretle bakar Sefer geriye: Ne kadar ds çok carni... İlk geldiginde de aynı şaşkmlıkla sarsılmı?, va Memiş, hani o jakın dostu. «günahkân bol olan bir diyann caHîisi de ona göre bol olunur» diye ce\ap vermijti. «Agır bir günâh dt bar.a yazıldı, bir adamı öldürdüm.• Geceleri güvertede. denize karşı bangır bangır türküler ç«ğıran bir adamia karsılasır. arkadaşlık kurar onunla. Karay&gız, g6jsü bafrı açık ve iri bir adam, bir Trabzon yolcusu. Neden sık sık türkü çağınyor diye sorunca bu adarna, adam güler: Çünkü, der, herhangi bir seyle şu dünyaya meydan okumam gsrek. Yoksa üzerüne yıkılmak için. pusu kurmuş b«kliyor. Onu ürktitmem gerek. Herhangi bir şeyle ürküteceksin dünyayı; üstüne varamasm. Daha o davranmadan sırayı kapıyorum. En kahnlannı seçiynrum tilrkülerin, onlın söylüyorum. B«nim türkülerim k»lın sopa gibidir. Ve buradan, şu küpeştenin kenanndan pruvaya dogru bastırdırn mı kalın türkUyü, deniîin ötesinden, evden duyarlar. Türkülerim. «geliyorum» telgrah gibidir. Evdekiler duyarlar, lahanayı ateşe koymakta gecikmeîl«r. Sen evıne haber saldın mı, telgrafı çektin mi? Çekmedim. Daha ne duruyorsun öyleyse' Sen de söyle türkünü, hadl bağır, haykır bütün gücünle, telgrafı çeksene! Ben türkü çafıramam. Eh, »en bilirsin, o zaman ne bulursan onu yersin, ç«r» (DEVAM1 VAR) 7 Mayıs Okulu'nda, Işçller, köylülerve askerlerle sıkı ilişkiler içinde yaşama ve kendini proletaryaya daha fazla adama konusunda pratik dersler öğretiliyor. HER YERDF MAO Tahtadan bir bahçe kapisının Ustünde okulun adı yaztyor. KApıdan »rabamızla geçıyor ve küçük bir bahçeys giriyoruı. P«hçede kadınlı erkekli bir topluluk ellerinde küçük kızıl kitaplan tal layarak bizi karşılıjror. Karsılama töreni fazla uzatılmadan, oku lun büyük salonunda toplantı baf lıyor. Salonun remini toprak. Du varda nefis bir t\ yazısıyla Baskan Mao'nun «7 Mayıs TaJimatı» ve Mao'nun çeşitli fototrailan görülüyor. Masanın başma oturuyonı». Çok geçmeden çay bardaklan. karpuı çekirdekleri ve fındıklar geliyor. Bütün ögrencilerin karıldıjfı oylamayla seçilmiş bulunan yeniden eğitilmis öğrencilerden oluşan okul devrımci komitesinin temsilcisi hemen konusmaya baslıyor: • Burada, okul yapılmadan önre, ıssız bir mezarlığı andıran rerkedilmiş bir kamptan baska bir şey yoktu. 7 Kasım 19«8'de geldik buraya. 600 bınden fazla insanın yaşadığı Pekın'ın Dofu Yöresinden gelen l«00:ü tskın sıyasi kadroyduk...» «Of rencilersin toplumsal v« »iyasi kökenlerini soruyorum. Onlarm, genellikle parti yönericileri ve Pekin'in dogu vöresinde çalıs&n görevliler oldukları söyleniyor. «Aralannd» Japonya' v» k»rşı savaşta ve kurtaluş saın?ında carpısmış eski Snderler, işçl ve köylü kökenli militanlar da var. Sonra bir de «üç kapı kadrolan» var: Yani bunlar ailelerinin «kapı»sından çıkıvor, okulun kapısından giriyor ve sonra da parti örgütünün kapısından geçiyorlar. Genç eğitmenler, orta okul öğretmenleri, devlet islerinde çalışanlar. parti vöneticilerl ve sendikacılar var. Okulda şu anda 1390 öğrenci bulunuyor. Ama bunlardan SM'ii daha simdlden öğrenimlerini tam»mladıl»r veya Pekin'in dogu yöresindeKi yg da Mao Zedung'un eserlerini inceleyerek ve pratik çalısmalardan der* çıkararak edindiklerl siyasi yetenefe gerek duyulan yer lerdeki islerinin basın» döndüler. Eski çalıştıklan yere döndüklerin de, orada kendilerine yeni görevler veriliyor ve o kadar büyük bir istekle çaJışmay» koyuluyorlar ki, o kesimde hemen devrimci bir sıçrama meydana geliyor ve proletarja diktatörlüğüniin sağlamlaştıgı görülüyor.» ÇİN'DE 1960'LARIN KİBİRLt AYDIN KADROLARI OKULU'NDA TOPRAĞI lŞLÎYORj 7 Mayu Kadro Okulu'nd» topragi Isleme dertlerl var. Yıllmk ögreaim törmüa komünlst parti yeUdlileri, fen aknld» U n m lsçUerinin deaetimtaıda tf\0m (örfiyorUt. ATELYELERDE ÇALIŞIYOR la savafiada, bireyln kendtn* kar 51. kendi Baaflanna, kendl bece* çevrilcligine karsı verdıgi bir gsrilla savajuıda çelikle^mis yeni bir kadro kus«tı yetiatirdiBinizi •öylemek dogru olur mu?» Çinli yoldas gUlümsUyor. <Sizin iç gerilla savası dedltinuı şey, insanın kendi içinde devrim yapması gerektitinin blllneine v»rması demektir. B i » , dört öncelik ilkeai yol göatermektedtr: însan ile liiâh arasındaki ilişkide insana; siyasi çalısma ile öteki çalışmalar arasmdaki ilişkide siyasi çalışmaya; ideolojik çaiışma ile günlük siyasi çalısma arasındaki ilişkide ideolojik çalısmaya; ve ideolojik çalışmada kitaplardaki düıjüncelere degil, insanlann kafalanndaki canlı dlisüncelere öncelik tanınmalıdır. Birçoklan tembelleşiyor, isi hafife alıyor ve tabii sonunda da devrim çok gerilerde kalan güzel bir anı olup çıkıyor. Ne var ki. Mao'nun devrimin sürdürirlmesine ili»kin teorisini incdatUgimizde, eski kadroların yan g«lip \atmamaian, b&sanlannı ken di çıkarlan içüı lcullsnmamalan ve mevki düskünlügüne kapümamalan gerektigini öfcreniyoruz. Eski kadrolar halk kitlelerinden kopmamak için çaba harcamalı, kendini beğenmislige ve aç gözliilüğe karşı mücadsle *tmeli: dünya görüslerini dejtişrirmek, kendilerine bakışlanm değiştirmek, devrimci bir dünya görüşü oluşturmak için sava?malıdırlar.)> «Parti kadro!? n ya da yüksek memurlar arasînda bürokratik sapmalar nasıl ortaya çıktı?» e dört öncelik Ilkesl yol gösteriyor: insanla silâh arasındaki ilişkide insana, siyasal çalışmalarla öteki çalısmalar arasındaki ilişkide siyasal çalışmaya, ideolojik çalışmayla günlük siyasal çalışmaya ve ideolojik çalışmada kitaplardaki düşünceye değil, insanların kafalarındaki canlı düşünceye öncelik tanınmalıdır.» hat bagıramıyorum? Rahat bir hayata aiısmısım da ondan. Revizyonizmin etkisi içimi kemiriyor da ondan. Devrim yapmak, arabarun içine kurulup şuradan suraya gitmek kadar basit bir şey olsaydı, her şey çok kolay olurdu. Oysa ben kendi tecrübelerimden bu işin hiç de böyle olmadığım biliyorum. Yoksa bu ka dar korkmazdım zater.!» Böylece kendi kendini çözümleyerek, içinde beliren üst sınıfın üyesl olrna isteğini açıg» çıkararak, korkusunu yenmeji "bildi ve Ote kilerle birlikte .Çöpünüzü getırin» diye bagırmayı başardı»... Çlnli yoldas bana bakıyor. Ken disini dinlerken koca bir kase fındık ve çekirdegi raıdeye mdirmişim. Bir an duruyor, sonra akla gelebilecek soruları cevaplar casına ekliyor: •Hayır, o kadar basit degl. Pastoral bir şiire ya da oyunâ benzcmez bu ış. Başlangıçta banları, topragı işlemekle küçütdüklerini sandılar. Ama sürekli derrim teorisini öğrenmeleri sayesinde. bütün görevlerin esit degerde oldugunu kavradılar. Lsu ŞaoÇi, kol emeği çalışraasını bir •ceza» olarak görüyordu. Yahut da tarlalara çalışmaya gıdenlerin bunu «gösteriş olsun diye» yaptıic larını ileri sürerek onları küçüm süyordu. Lıu SaoÇî'ye göre, par ti üyelıgi ya da bir siyasi görevlinin rolü, insana daha iyi bir ekonomik durum ve basarılı bir mevki umudu aşılamalıydı. Kjlsmi bırakıp sabana mı sanlaca£ız! Ne kadar fecü Ba?nlan Döy le tepki gösteriyor. Ve üzüntü ıçinde ekliyorlar: Kaleme elveda! Bunlar. devrimin sürekli ola rak ilerletilraesı gerektigini henüz kavraj'amadüar. Eger bu düşünce tarzı galebe çalsaydı, bu okul basit bir tarım okulu ya da eski tipte bir parti okulu olmaîstsn öteye gidemezdi...» delede ysr almıstı. MUeadel«y« atüdığında on bes yasındaydı Okuyup yazmasını savas sırasında öjrendi. Bütün bir uzun süreli savaf boyunca Mao'nun yanlarını hiç yanmdan ayırmadı. Herkes gibi o da çetin bir hayst yasadı, magaralarda yartı, ne bulduyta onu yedi. Direnme Savasmda ölumla yüs yUze geldi. Söztin kuası. kendini bürünüyle devrime adamış bir insandı. 1949 da kurtulus kasanıldığında P« Idn'e gitti. Petrin btiyük bir şehirdi. Li yoldasın iyi bir işi vardı, rahatı yenndeydi. Mutlu bir aile hayatjna kavuşmuştu, vaktinin büyük bir bölümünü ailesine ayınyordu. Li yoldaşta yavas va vaş siyaset» karşı bir ilgisizlik, kltlelere karşı bir kayıtsızlık görülmeye basladı. Yalnuca kenriisinin ve ailesinin durumunu dü aeltmeyi v« iyi bir mevki sahibı olabilm«leri için çocuklanna iyi bir efitim sâ^lamayı düşünür ol du. Kafası yalmzca kendi çıkarmı ilgilendiren birtakım tasarılarla dolup tasmaya başladı. Artık devrim diye bir mesele kalmamıstı kafasında. Devrimci çalışmalkn gevşefti. Hsstalık, yorgunluk ve tembellik gibi sıradan eng«Uer karsısmda gerılemeve başladı.» «Yanl eski kusaktan bir emekli haline mi geldi demek istiyorsunuî?» «Eret, bir bakıma öyle denebilir. Ama bu «emekliler» burada devrimci gençliklerine yeniden kavusuyorlar. Li yoldas bu okula gelrii ve devrtmci hayat taranı, Yenan tarnnı yeniden keşfptt'. Şimdi siyasi bakımdan ypniden gençleşiyor. eski günlerdeki genç lifini yeniden elde ediyor. KİBİRLt ATDIN KADRO «Sözgelimi. en küçük kısıtlâma ya gelemeyen en kibirli aydon kadroları alalım. Şimdi bunlar 7 Mayıs Okulunda toprağı i«li yor. toprakta çalışıyor, evler yapıyor, atelyeleri düzenliyorlar. Burjuvaziye karşı mücadele etmesini, kapitalist yola geri dönüş tehlikelerini açıga çıkarmasını ögreniyorlar » 7 Mayıs Okulu işçiler. köylüler ve askerlerle sıkı ilişkiler içinde yaşama ve insanın kendini proletaryaya daha da fazla adaması konularında pratik ders ler ögretiyor. Kim gerçek Mark sisttir? Kim sshte Marksisrtir'1 Bunu anlamak için, bir kimsenin işçiler ve köylülerle çalışmak isteyip istemedigine bakmak gerekir diyor Mao. Liu ŞaoÇi'nin etkisinin en fazla olduğu yerler büyük sehirlerdi, başkentti. Memurlar kitlelerden kop muştu. Köylülere kar$ı kendini beğenmis bir tutum takınılıyor, köylüler hor görülüyordu. Bazı aydmlar, köylüler için en önemli sorun iyi ürün elde etmesini öf renmektir, dolayısıyla onlara ya TX yazmasını öfretmek için bunca zahmete katlanmaya değer mi. diye düşünmeye başlamıslardı. Bazı doktorlar ve öğretmenler, yoksul insanlann hastftlıklanndan ve içinrie yaşadıkları kötü şartlardan tiksiniyorlardı. Öyle sanıyorum ki, Mao. yalniFca bir bürokratlar sınıfının degil, aynı zamanda herhangi bir • sımfın olu$ması>nı önlemek istiyordu. Halk genellikle «burju van> deyimini kullanıyor. Ama bir.iTn Batıda bildiğimiz anlamd». iktisadi bir güç olarak burjuvazi yok burada. Bursda sorun, jruplann re akımlann blllurlaş ması v« bunun da muhternelen çatıaan gnıpların oluşmasına ve ka.pitaIİBnin btşka bir kılıkt» t«ri gelmesine yol açması... tBir örnek daha v*relim,» diye devam ediyor temsilci. «Çen yoldaş. Pekin'in Dogu yöresindeki Saglık Bakanlıgının görev lisiydi. Bakanlığa ne zaman bir köylü gelse, Çen yoldas ortadan kaybolurdu. Köylülerle asla k&rsılaşmak istemerdi. Pislikten dehsetli korkarlardı çunkü. Şimdi kendisi burada. Oku la geldifcinden bu yana o kadar değı$ti ki, yeni dofum yapmı? hasta bir kadınla birlikte kaldı. Köylü kadına yalmzca igne yap makla ve gereken özeni göstermekle kalmadı, aynı zamanda ka dırun dışkısını çıkarmasına yardımcı oldu ve onu yıkadı. Ve günlerc* kadına bu şekilde b»kb.> TemsUd sözünü sürdürüyor. Son derece yahn bir dille, beni çok «tkileyen bir öykü anlatıyor. TÜKSEK Ö6RENİMÜ ÇOPÇUIİR «Peklnin Dogu Yöreslnin tem silci yardımcısı (Belediye Başkanı Yardımcısj da denebilin 7 Mayıs Okulundan döndükten ıon ra. o yörenin temizlik islerine verildi. Evlerin önünden geçerken, •Çöpliniizü get;rin> diye bagırarak pislik ve çöpleri top Iayacaktı. Ama utandı, herkes kendisini tanıyordu. Bir zamanlar kalabaiıklann önünde önemli sörlevler vermiş, yetki sahibi bir kimseydi. Sonra kendi kendine çunu sordu: «Neden ben de bUtün çöpçüler gibi çöpünüzü getlrin diye rah»t ra YARIN: (İN'DE DEGFRIER TEMELDEN DEGIŞMIŞ D O K T OR TARIK ZiYA KIRBAKAN Deri Saç ve Zührevi Hastahklar Mütehafsısı İstikM) Cad. Parmakkapı Tel: 44 10 73 TENİ BİR KADRO «Okulunuzda devlet yönetiml v« parti için yeni bir kadro kuşagı yetistirdiğinlıi; bir çesit iç geru BİR ÇÎNLİOEKİ DEClJIM «Bir ömek verelım. LJ yoldAŞ 1934'ten bu yana devrimci müca TiFFANY GARTH ' BASA. fNAMMIYÛPSUM IOSB£NLMD9J V1L ÖNC6. VE VE>illEŞTiB
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle