17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DCRT CUMHURİYET 10 Karl 1976 ,'tİNDt ŞU FAtffc M/lliTÎN pAÜMNI < DtWLfT HAZİ. YAlıLMASlM Çı' ABBULCANBAZ VATAN DEDİLER Taiip APAYDIN 95 Dunya yönaticilarinin err«ns*l barıj ve bolluk kehanetlerinin son sınama yeri azgelismis dilnyadır. Düşuk ABD Batkam Nixon'un 1973 Uluslarar»s» EVonorruk Raporu'nda, «bangi nicel kıstasla ölçülürse ölçülsün II. Dünya Savaşı sonrasmm, uluslararası ekonomi tarüıinde en başarılı dönem oldugu» savı yer aimaktadır. Ama yoksullar için degil; DUnya Bankası Bafkanı Robert McNamara'nın söylediği gibi, onlar «insan saygınlıgının akılcı bir tanımlamasına sığmayan koşulların tutsagı olarak kal mışlardır.» HindUtan'da iki yüz milyon insan ortalaması yılda 40 doları aşmayan gelirlerle geçınmeye çabalamaktadır. Argelismiî dünyanın üçte ikisi \.'i milyar insan çiftçidir. ama 900 milyon kadarı yılda 100 dolardan az kazanmaktadır. «Kalkınan dünyanın her yamnda çaresiz jroksulluk içinde bulunan yüonilyonlarca insandan söz ediyoruı» demektedir McNamara: «tüm dünya nüfusunun yüzde 4O'ınd*n söz edivorur Kalkınma atı'ımı bnern li bir ölçüde ulasmamaktadir onlara.» Teğmen atm Ustünde dofrulup seriltre baktl. Belki tarihin en korkunç savaşlanndan blrisi vapılaeak burada. ama geçemiyecekler. Millet vannı yogunu ortaya koydu. înşallah bakalim. Bir nıotor gürültüsü duydular. Karşıdan yolu tozutarak ikl araba geüyordu. Komutanlar, hizaya ş°çin. Dik dıırun .. Atları arka arkaya dizdiler, yolun kmsma cıktılar. Kamyonumsu iki otomobil önlerinden geçtı. Büyük rtitbeli subaylardı. Teğmen elinf sertçe kaldınp selam verdi. Molla Mfihmut dikkatle bakıyordu. Tanıdı. birisi Kemal Paşa'ydı. öndeki arabanın gerisinde oturuyordu. Başında koeaman kalpagı vardı. Yüzü incelmişti. Tegmenin selâmına karsılık verdi. Mahmud'un gözleri büvüdü birden. Kalbi küt ktit vurmağs başladı. Kemal Paşa Tejmenim, Kemal Paşa!... Biliyorum, tanıdım. Hepsi geriye döntip baktılar. Sahi mi ulen, hangisi? Vallahi Kemal Pasa!.. Arkadaki arabada elleri silâhlı askerler vsrdı. Hula reciD glttiler. TUü, ben göremedim be, ha? Allah! Heyecanlanmışlardı. Atları durdurup arkalarır.dan baktılar. Toz bulutımdan başka birşey görünmez olmuştu. Cepheye gidıyor. Durumu yerinde görecek. Vay bee, keşke iyi baksaydım. Zayıflamıs tegmenim, yiizü süzülmüş. Ee, kolay degil. En zor günler. Sorumluluk duygusu bitirir lnsanı. Gece uyku uyumuyormuş. Mahmut görecekmiş gi'oi tekrar geriye bafctı. Yüzü parlarmştı. Ne edeceğini bilemiyordu. Keşke durdurup konuşsaydık. Tefmen Galip güldü. Ne konuşacaksm? Onların. zamanı kıymctlidır simdi, olmaz. Scvgimizi, hayrarilıgımızı iÇimizde saklıyacağız. Görevimizi hakkiyle yerin*getimefcgösterecegia. ; •"••• • . • Doğru. Karşıdan yUklü kağnılar göründü. Toz toprak içinde, birliklere cephane ve erzak taşıyorlardı. Başlarında askerler vardı. Kagnıların sahibi köylüler, kadın, erkek yokuşlarda arkadan itiyorlar, inışlerde geriye çekiyorlardı. Sandıklar, çuvallar yıgılıydı. Öküzler mandalar, boyunları kat kat olmuş. asıhyorlar bo.vuridunıga, ağır tekerleri döndürmeye çalışıyorlardı. Sonra bir koşulu birlik gördüler. Katırlar koeaman topları çekiyorlardı. Yepyeni toplardı. Uzun namluların agzı meşin kapaklarla kapatılmıştı. Arkalarında mermi yüklü arabalan vardı. Koı kalınlıgmda uzun mermiler donuk donuk parhyordu. Üf bee... dedi Haceli. Bunları kim yiyecek Mamıt? Yonan yiyecek, yiyebilirse... Allah kolaylık versin kardaş. Katırlar bile iriydi. Uzun bacaklı koeaman kaıalı hayvanlardı. Demir tekerli arabaları bana mısın demeden çekip götürüyorlardı. Başlarında pehlivan yapılı bir yüzbaşı vardı. Teğmenin selâmına başıyla karşılık verdi. Nasıl, dedi teğmen. Beğendiniz mi? Beğenmek de söz mü tegmenim! Allahın izniyla Yonanın işi bıtik bu sefer. Evet. Bunlar yeni geldi. Yunanın haberi yok. Nerden geldi tegmenim? Rusya yardım etti. Belki onlann. Vay bee... İyi vallahi. Akşam sonu Folatlı'ya vardılar. Sokaklar kalabalıktı. Askerler, atlar, kağnılar bekliyordu. Kimisi geliyordu, kimisi gidiyordu. İstasyonda tren sesi vardı. Tüm yüzler kararlıydı. Heyecanlı bir hazırlık içindeydi herkes. İstasyonda levazım dairesini buldular. Teğmen komutana çıkıp selâm çaktı. Zarfı verdi. Hımm, peki. Yamnda adam var mı? Var binbaşım, kağnılan siz verecekmişsinil. Verecegiz. Birliginiz nerede? Cevap beklemeden masadaki haritayı açıp baktl, Hımm, yeriniz uzak. Şımdi gidemezsiniz. Sabah erkenden gelip yükleyin. Başüstüne binbaşım. Lütfii! Bak bu arkadaşa S.A. A.21 tertibi malzeme teslim edeceğiz. Mevcutları (kâğıda baktı, masadaki liste ile karşılastırdı) 14.30 Ben de bulunacagım ama yetişmezsem bekletmeyın, erkenden yükleyin. Başüstüne. Sabah ne zaman gelelim komutanım? Öğleye orada olmam u emredildi. Ezandan önce gelin. Teşekkür ederim. Selâm verip çıktı. Erler aşagıda bekliyorlardı. Tamam. Hayvanları şu ilerde uygun bir yere bağlaym. Torba takm. Sıra ile nöbet tutun. Sabah ezandan önce kagnıları yüileyecegiz. Peki tegmenim. Birisi «agıktık» diyecekti. Ben size birşeyler bulur getiririm. Oturun orada şimdi. Bir yük treni ileriye geriye manevra yapıyordu. Bacasından puf puf Dumanlar fırlatıyor, atları korkutuyordu. Höst dürzü, ne korkuyorsun. Savaştan çıktm sen. Yalnız çıksa iyi. Bir de giderecek. Teğmen Galip çarşıyı dolaştı. PolatU'ya ilk geliyordu. Eskişehirie karşılaştırınca küçük bir kasabaydı. Köy evleri gıbi evleri vardı. Bir aşçıya girdi, sirkeli sarmısaklı işkembe çorbası içtı. Ne zamandır sıcak yemek yememişti. Hoşuna gitti, bir daha istedi. Arkasından da etli kuru fasulye yedi. Borcum ne kadar usta? On beş kuruş tegmenim. (PEVAMI VAR) EVRENSEL SOYGUN • ÇEJiTli EVRELERDEN GEÇEN ÇOK UIUSLU JiRKETlERiM EN YÜKSEK DÜZEYDE KÂR SAGLAMAK İÇİN VARDIKLARI BiR 50NUÇ DA, YÖRESEl PAZARLARA ÜRETIM YAPACAK YÖRESEl TESiSLER KURMAKTI. TELEViZYON ENDÜSTRiSiNiN OEÇıRÛ.Gı AJAMALAR BUNUN EN BELiRGiN ÖRNEGiOiR.. Yazanlar R. Barnet, R. Müller Türkçesi Osman Deniztekin En biiyük ıtnın Dünya yöneticilerı ıçin. argelismiş dünya en basta gelsn yönetim sorunudur. tnsanların çogunluğunun yaşadıgı, ölüm • fcalım sorununun en agır oldugu v« six'asal, Tjatlamalann günîük olaylardan sayıldığı keslmleri es jeçen evreriSSl bir fasanyl y'îymak, en göz boyayıcı sattş ustalarmm bile harcı dejfildir. Alıcı kitlesinin vüzde 40 ile SO'sinin açhgın esiğinde, elektriksit. tesisatsız. içme suyundan, saglık bakımından, okullardan, isten yoksun yaşadığı bir Evrensel Alıjveris Merkezt pazarlanabilir bir tasan değildir. Evrenael »irketleri işleten kişiler, evrenıel çapta yönetim gücü elde etmeye çalışıriten. dunyadaki yoksulluk sorunlarına çözüm getirdiklerini kamtlamak zorundadırlar. McNamara ve başkalannca analıatları belirtilen kalkınma bunalımı açıga çıktıkça. dünya yöneticilerinin loruna çözüm getirdiklerine dair savlan kuskuyla karşılanmaktadır. Kalkınma bunalımının yan ürünlerinden biri. evrensel şirketin dünya eko nomisini hissedarlanmn ve personelinin dışında kalanlann çılcarına yönetebilme yetenegine karşı duyulan güvensizliğin bunalımıdır. Dunyadaki yoksulluk sorunu, 1960'lardaki uzmanların milleti inandırdıgı gibi «ticari çö zümler»e selecek türden göıükmemektedir. Meksika Amerikan Ticaret Odası Başkanı'mn geçenlerde söyledigi gibi. bü>ük şirketlenn kalkınmaya yaptıklan «katkı»»ya henüz ınandırılmamış olanların bu şirketlere karsı duyduklan sofukluk artmaktadır. (Amerika Birleşik Devletleri'nde oldugu eıbi. Meksiko'da da bunun yanı'] «egıtim kampanyası»dır.) Evrensel şirketlerin en büyük sorunu az gelişmişleri kapsayacak pazar • yaratmaktır.. nek olarak. Amerikan televizyon endüstrısinin ıbasitleştirilmis), öyküsünü anlatacagız. 1948 yıünda, tüm televizyon aygıtlarının yüzde yüzü Amerika'da yapılmaktaydı. Savaş sonrasında ilk aygıtlar pazarlandığmda, endüstrinin araştırma ve geliçtirme yatırımlan milyonları bulmaktay dı. Bu masrafların çoğu buluşun kendisıyle ilgili olmaktan çok, buluşun seri imalâta ve kitle pazarına uydurulması için yapılmış buluş • sonrası harcamalardı. 1950'lerin ortalarına dogrıı. televizyon endüstrısinin hayat öyküsünde birinci evre sonuna varmak üzereydi. TV, yaşamın gereklerinden biri olmuştu. Seri imalat ve kitle pazarlaması yöntemleri mükemmelleştiril dikçe, maliyetler gittikçe düşüyordu. Kârlar yüksekti. Sözün kısası, endüstri öncülerinin kısa süren mutlu çocukluk dönemiydi bu. Çünkü ufukta bulutlar belirmeye başlamıştı bile. Ö:> cülerin bazı önemli patentlerinin süreleri dolmaya ve pazarlama teknikleri öfrenilmeye baslayınca, o kadar maceracı olmayan girişimciler içtenlikle. ama ötekilerin hiç de hoşuna gitmeyecek bir pohpohlarr.aya giriştiler: Onlann tekniğini, baş langıç maliyetlerinin altında bir maliyetle taklit ederek TV işine girdiler. Bir araştırma lâboratuvarı kurmak yerine yalnızca bir TV aygıtı alarak gerekli tek nolojiyi edinebildiklerinden, öncülerin egemenliğinde bulunan pazara çabucak dalıverdiler. Öncülerin oligopol kârları düştü. maliyet düşüren sonradan gelmelerin kârlarıysa o ölçüde yükseldi. Radio City'nin yönetıci odalarında. bir şeyler yapılması gerektıği anlaşılmıştı. Kıta sınırlarına erişilmesi, 1890'larda Amerikan politikacılannın gözünü nasıl smırların ötesine çevirmişse, Kuzey Amerika kıtasmdaki TV pazarımn doymaya başlaması da ör.cü TV imalâtçılanm kıta dışında yeni pazarlar aramaya zorluyordu. •950lerin ortalarında ba?lavan endüstrinin ergenlik dönemı. başta Avrupa olmak Uzera bir ihracat pazarınm oiuştugu İkinci Evre'yi meydana getiriyordu. Amerikan pazarı için geliştirdikleri Uretim, pazarlama va yönetim bilgisini az bir masrafla Avrupa'ya uygulayabilen öncüler, sonradan gelmeleri arkada bırakmışlardı. Böylece kâr yarışını oligopolist bir dünya rekabetlne dönilstürmüs ve Amerikan pazarındaki paylan düşerken bile evrensel pazardaKl paylarını arttırarak sonradan gelmelere karşı rekabet üstünlüklenni gene elde etmiş bulunuyorlardı. Bu rekabet üsrünlüğü, öncülerin ustte kalmak için kilit yatırım alanlan olan reklâmcılığa ve pazarlama oyunları na yatırabilecekleri kadar fazladan kâr getiriyordu. Sonradan gelenler, Fransızlara. Almanlara ve İtalyanlara TV aygıtları satmak için gerekli özel bilgi ve bağlantılardan yoksun olduklanndan, bu yeni pazarlar dan birkaç yıl usak kalmak. zorundaydılar. Ne var ki burada da öncülerin üstUnlükleri lusa sürecekti. Sonradan gelmelerin, öncülerin ikınci evrede yaptıklarını taklit ederek Avrupa'ya ihracat a başlamasıyla üçüncü evreyi oluşturan orta yas dönemine gıriliyordu. Bir kez daha öncülerin yöntemlerini daha düşük bir maliyetle kop ya ederek öncülerin pazar kârlanna ortak oluyorlardı. Üstelik, II. Dünya Savaşı'nın etkilerinden sıynlmış olan Avrupa ülkeleri de ihracat pazarımn bir kısmını kendi üretinılenyle kapatmaktaydılar. Oncüler bunun üzerine yabancı ülkelerde, henüz ihracat aşamasında bulunan sonradan gel melerin çıkaramayacağı bir maliyetle töresel pazara TV üretecek tesisler kurmaya karar verdıler. Bu «ithalât ikamesi» evresinde maliyetler yine düşürülüyordu: taşıma masraflarından edüen tasarrufun yanısıra, Avrupa ı sonradan Latın Amerika ve Asya) hükümetleri de kendi topr&klannda Uretim yapan yahancı şirketlere ihracatçüara göater diklerinden çok daha fazla ayncalık tanıyorlardı. Bu hükümetler sınırlı dövizlerinden tasarruf etmek ve yurtiçi üretimini teşvik etmek istediklerinden ithalâtı kısıtlajncı gümrük vergileri koydular. Böylece «gümrük duvarınvn öte yanına geçmek», öncülerin maliyetlerinı düşürmeleri kadar yüksek kâr oranlanna yeniden kavuşmalarına da iyi bir olanak sağlıyordu. Öncüler bir kez daha, yurtiçi pazannda yatırım yapmıs oldukları bilgiyi müthiç bir hula gelişen dış pazara uygulamakla ölçek ekonomisi yaratıyorlardı. İşletme okullarında yapılmış düzunelerle incelemenin gösterdigi gibi, herhangi bir şirketin dışarıda üretim tesisleri kurması bir tercih sorunu degildi; pazar paylaşımındaki üstünlügünü ve dolayısıyla kir payını korumak isteyen hiç bir öncü şirket, bu pazan sonradan gelmelerc bırakmayı göze alamazdı. Üçüncü hayat evresindeydi ki, TV öncülerı gerçekten evrensel EVRENSEL JiRKEILERiN NEIER « PAHASINA SAVUNÜLUYOR.. şirketler olmuslardır. Denizasın yatırımlan göze çarpar bir hula buyumüş, denizasın kirlan, evrensel kir tablosunun hayatl bir parçası olmuşlardı. Ote yandan, yayılma sürecinden doğan çatışmalar sertleşmi|ti; Amerikan şirketleri yöresri rakiplerinı satın almakta ve yör«sel ekonomiler üzerinde atkinliklerini arttırmaktaydılar. Başta Avrupalılar olmak üzere, ulusal hükümetler için bir kaygı nedenl olmuşlardı. Bazı şirketlersa, ba«ka yabancı ülkelere ihracat yapmak için, Amerika'daki yükseic maliyetli tesisler yerine denızasırı fabrikalarını kullanmaya başlamışlardı. Önceleri bu tür ihracat ıçin uretim yapan Amerikan fabrikalannın kapanması, Ameri kan sendikalannda şiddetli teptu uyandırmaya başlamıştı. AncaK bütün bu sorunlara karşın, öncü» ler dünya pazarımn daha bUyük bir parçasını elde etmiş ve kârlannı yükseltmış bulunuyorlardı. Y ARIH : Kalkındırmak mı, »miirmek ml! Yıyılmı strıitjbi Evrensel şirketlerin. faaliyetlerini büyük tasarmfİRrla yeni coğ rafi bölgelere vaymak için araştırma. ambalâjlama, haberleşme ve pazarlama tekniği alanlarında önceden yapılmış temel yatırımlardan nasıl jrararlandıklarını anlamak önemlidir. Bu tür ölçeK ekonomisi (tasarrulu) şirketlerin evrensel yayılma stratejisinde hayati önem taşır. Evrensel kârlannı azamiye çıkarmak peşinds olan dünyanın en büyük şirket lerinin Asya'ya. Afrika'ya ve Latın Amerikaya gittikçe daha çok girmesinin nedenlerini, eski ihra cat pazarlannı elde tutmak ve çoğaltmak için gümrük duvarlarını aşma gereği ve temel hammatl de gereksinimi gibi billnen neden lerin bir hayli ötesinde aramak gerekir. Biz burada Mallann Ha yat Evreleri Kuramı'nm evrensel şirketlerin azgelismis ülkeler«» yayılmasını nasıl açıkladıguıa ör Ankara Telefon Başmüdürlüğünden: SANAT ENSTiTÜSÜ MEZUNU Sayın Abonelerimize DÜYURU Başmüdürlügümüzde yapılmakta olan telefon rehberi dağıumına 8 Mart 1976 Pazartesı sabahından ıtıoaren Annara ıçindeki bütün Postahanelerde fle Dır ay süre ue devam edilecektir. Bu nedenle abonelerimızın adresierıne özel Kartlar dağıtılmak üzeredir. Sayın aboneler yeni teieton rehberlerini ou nartlarla bırlikte nüvıyetlen, voksa ödenmış bir telefon taturası ue arzu etiiklen Postahaneleröen alabilirler. Abonelerımizden kâgıt ısrafının önlenmesı ve Mıllı Ekononıımıze Katk'da Dulunmaları ıçin eskı rehberıertru oe iade etmek üzere beraberlerınde getirmelerı bilhassa rıcs olunur. (Basın: 12671) U22 Eleman Alınacaktır BasmUdürlUğümüzde 32 adet bos usU tesisatçı kadrolarımn doldurulmasını temmen 23.3.1976 günü saat 14.uO'de yapılacak sınav ile yeteri kadar eleman alınacaktır. Aşagıdaki sartları taşıyanların engeç 22.3.19T6 günü mesai bitimine kadar nüfus cüzdaru, diploma ve 1 adet fotojraf ile birlikte Gayrettepe Yıldız Posta Caddesındeki Personel Servisimize şahsen müracaatlan ilân olunur. İST. TELEFON BAŞMlDÜRLÜGÜ ŞARTLAR: 1 30 yaşından büyük olmamak. 'Tayin tarihinde 30 yaşından gün almış olmamak) 2 Sanat Enstitüsü mezunu olmak. 3 Askerlığini yapmış bulunmak. (Basın: 12036/1819) GARTH U2AV GBMİSIMİN V^CLlâi, BIC EE UVACI e\oUĞ\ TOA& DiŞi BOND 6'lft CİSİM KOORDıMATLufiJ SU aSİMLE ll6IÜ go DİN0E.M E p 6U fşi OMJU KİŞı'LEP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle