28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Iİ R CUMMURİVa > AR&UK (976 nmaıgi üzere hukuk, özellikle csza hukuku, kurallar ve yaptırımlar dizgesi, diye tanımanabilir. Ne ki, bu soyuc kuraılar, canlı, somut bir ın&ana uygulanacaklardır. Tümünün son çözüradeki anıacı, saf odaiete ulaşmaktır. Ancak, bu kuralların çoğu, değişken ve akışkan bir gizli gücü bünyesinde taşıyan topluma ayak uyduramaziar. Bireylerse, tam tersine, toplumdaki başkaiaşımı izler.'er, temasta oldukları değerler değişimleriyle eucilenişim içindedirler. Kimi yasaların yüriiriüğe girmeden eskimeleri, bu olguyu karutlar gibidir. O neden.e, her çağda ve yerde suç vardır. Bu değişmez. Ama suç anlayısı, değişken değerlere uy ruktur. Darius'un geçıt vermeyen Çanakkale boğazını kamçılattığı, hayvan ve eşyanın bile cezalandırüdığı dönemler geride kalmıştır. Ancak, günümüz Gıtan'larında yabancıya karşı hırsızlık hâlâ suç değildir. Çocuk düşürme, Türkiye'de, İtalya'da suç; İsviçre ve İngiltere'de degi.dir. 1857'de Baudelaire'in «Kötülük çiçekleri. hüküm giyrmş, 1949 Fransa'smda adli yanılgı utancıyle beraat etmiştir. Bu somut örnekler, bize, toplumun gerisinde kalan yasalan adalete yaklaştırmanın güç, ama zorunlu oldugunu kanıtlamaktadır. Halk, suçu, kısaca, «kötülük» dıye adlandmr. Sezglye dayanan bu «haJkçı ölçütle» usavurmaya dayanan •yasal öiçüt» çakıştıklan zaman, adalet doyurucudur; halkın saygınlığını kazanır. Tersi durumda ise halka yabancılaşır. Halkçı ölçütle (kriter) yasal ölçütün çelişmesi daha da tehlike.idir. Yabancılasmanm da ötestnde çatışmayı doğurabilir. Artık, halkın adalete olan güveni yıkılmış demektir. İşte bundan kaçınmanm yolu, yasal kuralları ve ilkeleri, günün gereksinmeleri içinde, adalet ölçütü doğrultusunda önyargı.ardan kaçınarak uygulamakür. Geçen yazalarunızda, kanıtlann, önerdiğimiz «tümel ceza adaletl ölçütü. içinde nasıl değerlendirilmesi gerektiğine değinmiştik. U). Bu yazımızda, hukuk kurallarımn, söz Konusu önyargılardan arınarak, değer.'er değişimi dofrultusunda uygulanmaları sorununu işlemok istıyoruz. Sözgelimi, yantutmazlık ilkesi, adalet dagıtımında, kuşkusuz temel ilkelerdendiı. Ancak, yantutmazlık fetişızmıne kapılarak suçluyu görmezlikten ge.lrıek demek değildir bu. Suçluya gözünü kapatan adalet, yargı öznelerinden en önemlisinı, yani suçluyu savsaklamış; sanığı değil, salt suçu, başka deyişle, eylemi yargılamış, cezanın kisiseUeştirilmesi ilkesine kıymış demektir. Çünkü, ceza adaJetinde rakam rakam ce za dağıtan «mekanik yargıç. değil, vicdanı eşliğinde akla dayanarak insancıl adalet dağıtan • ınsanyargıca. gereksinme vardır. İlkinde bir bilgisayar daha yanümaz ve üstelik yantutmaz bir biçimde yapabilir «mekanik yargıcın» görevtni. Yeter ki, tüm veriler sunulsun ona. YUzyılımızın korkunç gerçeği budur. Bundan alınacak ders, «İnsanyargıcın» olağanüstü değer taşıdığıdır. O neden.e yargıç, suçlusunu da, suç gibi, her yönüyle tanımak zorundadır. Bu istek, batıda, insancıl adalete doğru atılan en büyük adım diye selâmlanan «kişilik dosyasını. yaratmıştır. Ertelemenin rsddinde «ranıŞın kişiliğiyle ügili bilgi ve belgelerin yerinde değer.'en OLAYLAR VE GÖHÜŞLER Ceza Adaletinde Önyargılar Sami SELÇUK (Yargıtay C. Bassaveı Yardımcısı) dirildiğinl gösteren geçerll ve yasal gerekçe» arayan iargıtayımız ı2> aslında nöyıesi oir aualete doğru mutlu bir adım atmıştır. Ancak, hiç bir dosyada, sabıka kaydı dışında sözü edllen «bi'gi ve belgeler» yoktur. Bu yüzden, sabıkasız her sanık için, Yargıtayımızın dile getirdiği gerçek, öze, köke, insana inecek yerde, ister istemez her kararda yinelenen (tekrarlanan) bas makalıp bir cümleye dönüşmeye mahkum gibidir ki, o da şudur: .Geçmişteki haliyle ahlâKİ eğilimlerme göre cezasının ertelenmesi, ileride suç işlemekten çekinmesine yol açmayacağı kanısına varıldığından...». Yargıtayın bu görüşünü içerikli uygulamanın tek yoıu. uzmanlarca oluşturulan, sanığı yargıca her yönüyle tanıtacak bir dosyanın adalet hizmetine katılmasıdır. Bir başka örnek de «yasayı bilmemek öziir sayılmaz» kuralının kaskatı uygulanmasıdır. Toplum huzuru içın öngörülen bu varsayımın, adalet duygusunu incitecek, bir yerde de toplum huzurunu bozacak ve böylelikle kabu.' amacına ters düşecek katıkkta uygulanması, nice hukuk mağdurian yaratmıştır. Oysa, postüla öüzeyinde bile olmayan bir varsayımdır bu. Yasa koyucu, yan nüfusu abeceyi bllmeyen bir toplum da, herkesin her gün resmî gazeteyi titizlikle okuyarak, nelerin suç olup o.tnadıklarmı öğrendi ğini önceden (a priori) kabul etmiştir. Hem de uzmaaların bile sayılannı bilmediği yasalarla yargı organlarırun bile çokluk üzerlerinde uzlaşamadıkları nice madde.'erı. Oysa, küçük büyük her insan, adam öldürme, hırsızlık gibi «doğal suçlar» denilen eylemlerin suç olduklarını bilebilır. Ama, takvimdeki aylar gibi, insan buluşu licadı) «yapay suçları», örneğin ekonomik suç ."an sokaktakl adamın bildiğini kabul etmek, hakça bır tutum olamaz. Ergin bile olsa, kimse bu suçlann «farik ve mümeyyizi değildir, bizce.. Tersl, doğa yasalanna aykındır. Üstelik, her yurttaşa. Besmi Gazetenin ulaşma olanaksızlığı bulunan bir TUrkiye'de, yayım günü yürürlüğe giren bir yasanın o gün uygulanması, Diderofnun «Peki, Tanrı Oğlunun adını duymamış olanlara ne yapacaktır? İşitmiyorlar diye sağırlan cezalandıracak rtu?» sonısunu anımsatmıyor mu? O bakımdan. yasanın anlatım bıçeminden (üslup), yasanın bilinmeyebilecegı, ancak bu bilgisizliğin özür olamayacağı anlarruna gelen bu ilke, F. Almanya, îspanya ve kimi toplumcu ülkelerde kaldınlmış; uygulamadaki aşmIığa kaçışın iyi niyetli yamlgılara yol açtığı düşüncesiyle Fransız Yeni Ceza Yasası tasansuıa alınmamıştır. (3> Hukukta, değişmez kural, değişmez kurahn olmadığıdır. Anahtar sayılan nice ilkeler, ne zaman ki tartışılmış, yeni ilkelerin anası olmuşlardır. Kaldı ki, yasaları bllmek ve uygulamak, âdil olmak anlaınına gelmez. Decartes'ın ünlü önermesi, bizce adaiet duygusu için de geçerlid:r. Denile'oilir ki, tıpkı sağduyu gibi, adalet duygusu da insanlar arasında eşit paylaşılmıştır. Jürilerin varlık nedenleri de bu duyguyla açıklanaüilir. Yasalara sımsıkı sarılmalar, aşırı hukuksalcılık (juridisme) çoğu zaman adaletm yabancıiaşmasına yol açmıştır. Bunun sonucu. kurallaıırı katılığıyle ve önyargılarla zekâları tutuklanmamış halk adamlannın hukukçularla lşbirliğinin oluşturduğu kararlarda adalet duygusunun daha çok yansıdığı görülmüştür. Adalet dağıtımmda savsaklanmaması gereken bir güvencedir bu. O yüzden «Köylüleri severim; onlar, yanlış yargı yüriitmek için yeterince bilgin değüdirler.» diyen Montesquieu'yü iyi anlamak gerekir. Gerçekten, zamanla kimi hukukçuların, özakideci (Ortodoksj bir uygulayımcı (teknisyen) ve tekdiize bir aiifkanlık (routine) içinde, kapılan dış düşüncelere kapayarak. sert kararlara yöneldikleri görUlmustUr. Jüri işte bu sertliği yumuşatan bır öge olmaktadır. Eski hukukumuzdaki, «hilei şer'iye» zorlamaları da bu yumusatma isteğinin Urünleridirler. Batıda, kimi ağır cezalık suçlann büerek asliyelik kılınmalan ve böyle nitelendirılmelerı (correctionnallsation), aşırı yasacılıktan kaçmma kaygısımn sonucudurlar. Kamu düzenıni ilgilendiren görev ilkesine karşın, başı kuma sokarak, suçu «adam öldürmeye kalkışma» yerine «etkili eylem»; «küçügün ırzuıa tasaddi» yerine «fena muamele» olarak nitelendirme eğilimleri, asın cezalardan sanığı kurtarma kaygüarından doğmuştur ve yaygındırlar. Gerçekten adam öldürmeye kalkışma suçundan verilecek ceza (bizde en az 16 yü ağır hapis) ile siiâhla bile olsa etkili eylemden verilecek ceza (En az 2 ay 20 gün hapis veya 366,60 lira agır para) arasmdaki büyük fark, degindiğimiz uygulama açısından düşündürücüdür. «Durusmsya getlrilip tartışılmsmış kanıtlara yaslanma yasağmın» temel nedeni de, yargıcı ve adaleti önyargılardan anndırma isteğidir. Buna göre. yargıç, götürü yargılarla koşullanmamış tertemiz bir kafayla davaya eğilecek, ikrar Dile olsa, üzerinde tartışılmamış bir kanıta dayanamayacaktır. ÇünkU, sav ve karşı sav diyalektigi kurulmadan namusiu bir birleşime (sentez) varılamaz. Bu öylesine onemlidir ki. jüri üyelerınl ve yargıçları önceden koşullandırır kaygısıyle kimi ülkelerde tartışma ve görüşmelerde dosyayı inceleme yasağı konulmuştur. Hüküm, yargılama ilkelerince yürütülen dunışmada tartışuan kanıtlarm oluşturduğu vicdanl kanıya göre verilecektir, dosyanm ölü satırlartna göre defü. (Fransız Ceza Usulü Yasası, md. 347). Sanıyoruz ki, bu yasak. çok öğretici ve düşündürücüdür bizim açımızdan. Görülüyor ki, yürürlükteki hukuku uygulamak, her zaman âdil olmakla eşdeğer değildir. Adaıetin gerçek ustası yargıç, yasaları uygularken. Pascal'm putlarını yıka devlre, önyargılar ve varsayımlarla dövüşe savaşa, insan gerçegine inerek, âdil bir karara ulaşmak zorundadır. Burada onun özgörevi (misyon) sudur: «Suçlu insanı» tümüyle yıkmak değil. ondaki «suçluyu» cezalandırmak; ama «insanı» kazanmak. Çünkü, sanık, her şeyden önce, eşya defil, insandır ve yargıcuı da yaşadığı topluma dönecektir bir gün. Onu yabancılaştırmamak gerekir. Yersiz tutuklamalar gibi kötü örnekler, insanda yalnız kin yaratmakla kalmaz, bilimsel verilere göre cezaevinde suç öğrenimine de yol açarlar. Bu aşamada, yargıcı aşkın (transcendant) bir yöntera beklemektedir: Suç nedenlerinin çok boyutluluğunun bilinci içinde, çözümcü (analitik) ve irdeleyici yorumlarla adalet eğrisini doruğuna doğru yürütmek için. yasadan aynlmadan, ancak öldürücü bir yasal bağnazlığa da sapmadan, karara ulaşmak. Elbette kendınden öncekilerden yararlanacaktır yargıç. Ama mutlaka onlar gibi düşiinmek zorunda da değildir. Her karar, adalete bir katkıda bulunmalıdır. Öncekileri durmadan yinelemekte ne katkı vardır, ne de yenililc. Çünkü. «Henüz tam ortaya çıkmamış jâice doğrulara karşı, yerlesik dogTUları savunan bir softa» (A. France) değildir yargıç. Bir dizi acabalardan giderek evete ulaşırken, Euclides teoremi gibi ebedî kesinliği var sanılan tüm önyargılar, adalet mantığının potasında mutlaka eritümelidir. Bu açıdan Montesquieu'nün Yasalann Ruhu adlı başyapıtının en coşturucu cümlesi. bellti de önsözdeki, «İnsanlan önyargılanndan kurtarabilseydım, kendimi ölümlülerin en mutlusu sayardım.» sözüdür. Yine aynı dUşunür, bir başka yapıtında «Eski kitapları. başka önyargıları tanımak için okumalı» demektedir. Toplumsal geüşim süreci lçmde, böylesine tehlikeli bir yabancı ögeyı adalete kanştırmak, ağır sorumluluk demektir. (1) Cumbariyet (7.9.197*, 1SJ.197* (2) tç. Bl. K. 7.6J976. 31/4. (3) F. Sarda, Le projet de refonte dl code p<nal, le sens d*nne reforme, Le Monde. (3 aoflt 19*6) Şeker Kamışı asrettin Hoca'yı kaptan yapıp geminin dümeninl eline vermişler. Bir süre sonra tekne karaya oturunca Hoca, •Ne yapayım, deniz hitti» drmiş. Karadenizliyi askerde süvariye ayırmışlar. Çıplak ata biniş taliminde, atın sırtında geriye doğru kaya kaya sagnsından sıvrılıp yere düşen LaıoJIu. «Bu at blttl, yenlslnl Retlrln» demlş... Türkçemizde bunlara benzer öyküler çoktur. Siyasal yasantımızda ise benzeri olaylar zenjin 12 Mart 1971de Süleyman Oemirel gemiyi karaya oturtunca: Ne yapayım, deniz bltti, dcmişti. Mejer devletin denlzi bitmezmiş. Demirel. blraderleri ve ylğenleriyle birlikte bitmeyen denizde yeniden yelken açtı: femi yeniden karays oturuncaya dek gidecek... 13 Mart 1911 de atın »ırtından yere düşmüştü Silleymaıl Bey : Bu at bitti, yenisini cetirin, dedi. MC'yl çekttk altma.. Bindi üstüne.. Dolu dizgin gidlyor. Ama nereye? At mı Demirel'l pötürüyor, Demirel ml atl mahmuzluyor? Ya da iMsi birden mi oluyor? Belli değil. Belli olan şu ki, bu gidişin sonu yok. Türkiye Cumhuriyetl kurulusundan bu yana, böyle bir dönem yaşamadı. Sokakta siyasal clnayetler doğal sayıbyor. Üniversitelerde öğTetim durdu. Yüz bin dolayında öğrenci ortalıkta Kimsenin aidırdığı yok. Yüksek okuUara öjrenci ahrken MUlî Eğitim Bakanlığınca soruluyor: Basbutun kansının adı ne? Raşhuğun fözlrrl ne renk? Başbuğun yası kaç? Basbuğ neyi sever? Neyi sevmeı? Herkea oturup bu kepazeliği seyrediyor. Koallsyonda partiler bütçe pazarlığı yapıyorlar: 15 milyar verirsen ortaklık vüriir, vermeısen ls bnrada blter. Tamam mı, devam mı? Temel konulsrda koalisyon ortaklan arasında görüs birliği yok. Ortakpazar'ın karşısma Türkiye bellrli bir görüşle çıkamıyor. Amerika bize silâh ambargosu uyguluyor, Başbakan diyor ki: Biz sadık müttefik, vefakâr dostuz; Amerika neden böyle davranıyor anlamıyorum? Her konuda fıttınnıs bulunuyornz. Bu yıl Suudl Arablstan'a giden Hacı sayısı bakımından Türldye birinci... Ve döviz sıkmtısmdan ne yapacağımızı şaşırnuşız. Bu yüzden DÇM (Dövlze Çevrilebilir Mevduat) usulü kesfettik. Avrupa'daU taraklard» bezi olan özel kişüer, Batllı sarraflara gldlyorlar: Bana yüksek falzte kredl aç. Teminatm var mı? KeffUm devlettlr. Ya Türk parasırun değeri düşerse? Devletim kar ganntisi de veriyor. Osmanlı Imparatorluğunda Galata'nm tatlısn sarraflan Babuül'ye borç verirlerdl. Şimdl sarraflar Paris'te, C4jnevre'de, Londra'da, Bonn'da pusu kurmuşlar. Hem bn kez sarraflar daha insafsız. Doğrudan doğruya devleUe alısverişe seçmiyorlar, devletm kefaletlnl ahp TnrUyell is adamlanyla ts yapıyorlar. Hükümeön nyeleri projesl çizilmemiş, parasal kaynafı bulunmamıs, ihalesl yapümamış yatrrunlarm törenlerinl dBzenleyip nutuk atıyorlar. «Böyyük Türldye»nln sdylevlerinden geçümlyor. Her sdylevln ardmdan telrvlzyon kamuoyuna hava banyor. Büyük kentlerde ne idiğü belirsiı çeteler fink atıyor. Polis, ya siyasal iktidann baskısı aliında sinmiş, ya kfflt noktalsnndakl partizanlarm emrinde haar kuvvet ekibi . Gün reçmiyor ki siyasal amaçlarla öldürületüerto ve öldfirenlerin adlan gazetelere geçmesln... Pahalıuk blr füıe, flyatlar blrer kapsül, daırelirll astronot... Çarsıya çıkanlar uzayda uçuşa geçmiş blrer kozmonot... Fiyat etiketlerl yoksulların nlaşamıyacağı göklerde uzak yıldızlann simgeierl... Kurnşlar cim karnmda blrer nokta... Banknotlarm değeri kalmadı artık... Her mahaUede bir milyoner, hatta birkaç milyoner isln caban... Ve milyoner olana soruyorlar: Ne milytmertein? Türk Ilran milyoneriysen iş yok... Dolar mllyoneriysen lş var. Hırsızhklan rüsvetleri kovnşturmakla görevli komlsyonlar donduruunuş.. Dondunnayı yalayanlar idmler? EsMden bal tutan parmağını yalardı; şimdi iateyene birer ft> ker kamışı... . ....... ..iı..ii; • » Em baba em... zk: sc;.jst M. N Dıştan, Içten Lrorunuşumuz.. OKTAY AKBAL Evet Hayır 18 YIL GEÇMİŞ... raUkla kasun aylan, Yahya Kemal dostlarının daha sık buluştukları aylardır. Sebebi şu: Yahya Kemal bu ayların birincisinde doğmuş, ikindsinde ölmüştür. Doğum tarihi 2 aralık 1884'tür; sağ olsaydı, Ustat şimdi 92 yaşında olacaktı. Olüm tarihi 1 kasun 1958' dır; demek 74 yaşında ölmüş ve ölümünden beri 18 yıl geçmiş. Bu 18 yıl önceki ölüm onun dost' lanna daha dün olmuş gibi, ge1, Silyor: Kendisini dermansız bıra' kan uzun bir hastalıktan sonra ölümünü, duydukları büyük acıyı, onsuz geçirecekleri yıllan dü şünerek kendilerini kimsesiz kal mıs hissetmelerini, henüz kana yan bir yara gibi hatırlıyorlar. A Prof. H. Vehbi ERALP İ vusturya'da yüksek öğrenlm yapan AJK. adlı Wr okurun, mektubunu olduğu gibi size sunmak isterim. lbreUe, acıy la okuyalım birlikte: «Busünlerde bütün Türkiye'vi, dolayısiyle beni de haddinden fazla iizen ve meşçul eden bir olay, bfr tabil afeft oldu. Bu. olayın olduğu andan itibare nTiirki.ve'nijı Sesi Radyosunu. Avus turja Radyo ve Televiıyonunu izliyorum, gittikçe daha kötii sonuçlara varan haberlerle karşılaşıp üzülüyorum. Avusturyahlar, haber ve yorumlarında Türkiycdeki bu afet olayına ^ı^ minlerim üstfinde, önemle yer verdiler. Radyo ve Televlzyon Avusturja halkını Tiirkiye'ye yardıma çafırıyor, çeşitli öıel ve resmi kuruluşlar bu kampanyaya katkıda bulunuyorlar. Avusturja Hökümeti de 500.0» AS.'Uk (takriben 525.000 TL'sı) bir bağışta bulundu. Biz de, Graz'daki Türkler, öğrenci derneğimiz aracılığıyla kendi çapımızda katkınuzı doğal olarak esirgemlyoruz. Bugiin afetten sonrakl dördüncü gün. Türkiye'nin Sesl Radyosu aynı nakaratına devam ediyor; «Enkaz kaldırma çalışmalanna devam edilmektedir, afetzedelere gereken yardım* lar yapılmaktadır, Çaldıran ve civanndaki köyler ile dağ köylerine henüz tam ulaşılamamış ve kesin can ve mal kaybı so nnçlan almamamıştır, deprem bölgesinde h»\a durmnn, kar yağışh ve ısı 12 derecedir...» Avusturya Radyosu ise, her gün saat 13.00 ilâ 13.00 arasında verdiği önemli haber ve yorum bulteni olan «Mittags Jotımal» proyrarnında bugün, Türkiye ile ilgili olarak şunlan söylüyordu: «TÜRKİYE : Büyük afet olayından dört gün sonra, hâlâ Türk Hükümeti, dünya kamuoyuna kesin can ve mal kayTıını söyleyememektedir. Knrtarma ekiplerinin gece gündüz aralıksız çalışmalanna rağmen hava şartlannın bozukluğu ve ısının 12 ilâ 20 derece olması bu çalışmalan zorlaşbrmaktadır. Tabii, hava şartlarının bozuklıtğunun yanında, deprem bölgesi olan Van ve çevresinde nor> mal ve bağlantılannın olmaması da bu ekiplerin hem çalışmalarım güçleşüriyor, hem de birçok köylere ulasılamamasının sebebini meydana getirlyor. Bu bölge resmî olarak Türkiye topraklan içinde olup, Türk Hükümeti tarafından idare edilmektedir, fakat resmiyete değil de gerçeklere bakacak olursak, bu bölgenin sadece Feodal ve çağdışı bir rejjim olan Ağalıkla, özel bir idareye sahip oldugunu görüruz. Buradaki ağalann da çoğu ya Ankara'da parlamenterdir, ya da Istanbul glbi büyük bir sehirde hayatlannı rahat olarak sürdürmektedirler. Bu arada, bu ağaların köylerinde de, köylüler çok az bir gelirle ve hatta boğaz tokluğuna çahşıp, ağanın rahat yaşantısını sağlarlar. Bu köylülerin de, yasadıkları köyle beraber, bir düğün veya benzeri bir durum karçısında, ağamıı kuma veya bafka bir afaya hediye olarak veriimesl olağandır ve normal karşılanan bir durumdur. Bu ağaların yüzünden de bugüne kadar Türldye'de ciddi bir toprak refonnu yapılamamıştar. Ağalar da bu bölgede hükümet kadar söz sahibi görünmektedirler, fakat, bu tip olaylarda yardımlan pek olmamaktadır. Türkiye'nin büyük bir deprem kuşağı içinde olduğu bütün dfinyaca bilinen bir durumdur, fakat ne hükümet, ne de afalar bu gerçeği bilmiyor gibi hareket etmektedirler ve tedbirlerini her şey olup bittikten sonra almaya çauşmaktadırlar. Bu tip afetlere karşı Kızılay'dau başka bir tedbir yoktur, o da bu sefer görüldüğü gibi yeterli oUnamışhr. Kızılay'ın büyük afet kar. şısında, hiçbir konuda yeterli stoku olmadığı görühnüştür. Olanlar, uçaklarla Van'a gönderilmiştir, fakat Van Havaalanı' nın elektronik aksamının yeterli olmaması, bu kötü hava şartIznnda uçaklann Van'a inemeyip gerekll gereci zamamnda yerine ulaşamayışma sebep olmuştur. Niçin Türkiye'nin bu tip olaylara karşı, çadır ve benzeri eşyalar için yeterU stoku yoktur? Niçin Türkiye bn tip olayUr için özel bir helikopter ve hazır kurtarma ekibi, kuvveti kurmanuştır? Niçin deprem bölgelerinin önemli merkezlerine gerekli eşya depoları yapılmamakta ve herşey olay olunca Ankara'dan gecikmelerle yollanmaktadır? Türkiye bunlann hiç birine cevap verememektedir, sadece Ankara'dakiler «Ne yapalım biz fakir bir ülkeyiz, bu kadar yapabiliyoruz» deylp, ellerini göğe kaldırmakla yetinmektedirler. Asluıda Türkiye plansız, programsız bir çalışma dönemindedir, bu yüzden bn kadar şaşkuı bir vaziyettedir. Bütün dünya Türkiye'ye yardım ederken, Türkiye kendi kendine yardım edememektedir. Bu da, utanüacak bir durumdur...» İşte böyle, biz hâlâ gerekenlerln yapümasındaa «öz edellm, daha gerekenlerin ne oldugunu bilmiyoruz. Dünya blzl, blzden daha iyi tanıyor ve çok iyi olarak hakkımızda yorumunu yapıp sonuca varabiliyor. Bu arada yapüan yardnnlarda esas ihtiyacı olanlann ellerine geçer de, yardım edenler yardun etmenin huzurunu duyarlar. Bunu söylememe sebep şu; Varto depreminden sonra, Ankara Kızüay Meyrianında, üstünde «For the Earthquake» (deprem için) yazüı karton kutularda işportada Amerikan maü yün çoraplar satıldığuu görmüştüm de:..» Ben ne diyeyim artık? Üçüncü beyte gellnce: Burada lenlr; zira şiiri «iir yapan ne vezindir, ne kafiyedir, ne de di hiçbir yüksek düşünceye, hatta le getirebileceği düşuncelerdir, hiçbir düşünceye rastlamıyoruz. Başta gelen ahengin yanında belki de onun mısrağlarındaki a Şair sadece şunu söylüyor: Alemin öyle bir baharına geldik Yahya Kemal şiirinin birlik, az henktir. Bu ahengi sağlayan da, mısrağdaki sözlerin belli bir şe kı bülbül susmuş, lıavuz oom sözle çok şey söylemek gibi iüde yan yana geli»i, Yshya Ke . bo»t füi tpiiîest Ji* harap. ol başka öz»lUkleri de vardır; ama mal'in deyisiyle «KeUmelerin is mus. Ama bunlan öyle bir bi bir' anma yazısı olan bu yaada çimde söylemiş ki, bu iki mıs bunlar Üzerinde ayn ayn durÜfidir. Bu olmadı mı, vezin ve kafiye kusursuz olabilir, pek yük rağ gazelin içindu bir mücevher mak belki de yerinde olmayasek fikirler dile getirilmiş ola gibi parlıyor. Bunu artık başka caktır. bilir, ama ortada şiir denebile türlü söyleyemezsiniz; en küçük Yahya Kemal'in, hele Ö U 1bir değişiklik, tam bir ahengi di münden sonra, gördüğU yakın cek bir şey görülmez.» Yahya Kemal konusmalannda le getiren bu mısrağları mısrağ ve sıcak ilginin başta gelen nedeni, daha önce de söylediğim gi sık sık bu nokta üaerinde durur, olarak yok etmeye yeter. Şlmdi yine bu yolda, bu kM bi, onun büyük, çok buyük bir Cenazesi 2 kasun pazar günü buna dair örnekler verirdi. Bikaldırılmıştı. Hava biraz serindi. raz dikkat edilirse, bunu iki ke Yahya Kemal'den, iki örnek ver şair olmasıdır. ölumsuz mısrağ larında o milletinin duygulannı, Ama, ilerlemiş mevsime rağmen, re iki dört eder gibi gösteren mek istiyorum: «O şâh ağlar bugün Kaarı Şe şan ve serefini, vatanı, askı, Ö U 1 pırıl pırıl bir güneş her yanı ay pek çok örneklerine adım baştndmlatıyordu. Bu tam Yahya Ke da rastlamak zor değildir. İzzet ref âbâd'a geldikçe» mısrağuıı mü, sonsuzluğu ve sonsuzluğun mal'in seveceği bir gündü, o Molla'nın bir gazelinin başuıdaki «Bugün Kasrı Şeref • âbâd'a gel verdiği başdönmesini dile getirdikçe o şuh ağlar» diye değiş miştir. Ama bu ilgide onun dost «Istanbul asıl poyrazda ve gü şu üç beyte bakınız: tirelim. Vezin bozulmamıştır, lannın paymı unutmak haksızlık neş altında güzeldir» derdi. CeMeşhurdur ki fisk ile olmaz kullanılan sözler ve anlam aynı olur. Hayatmda olduğu gibi, ölü nazesi pekaz kimseye nasib olan bozulmuşrur, mUnden sonra da, bu dostlar ona cihan harap dır, ama mısrağ muhteşem bir törenle kaldırılçünkü kelimelerin istifa değis en içten gelen bağlarla bağlanmıştı. Çok geçmeden kimileri Eyler anı müdahenei âliman miş, ahenk yok olmuştur. Buömursuz olan, ama kimileri bumışlar, hiçbir zahmet, hiç bir harap nun gibi: gün de yaşayan «Yahya Kemal fedakârlıktan çekinmemisler, bu Dernekleri» kunıldu. Yazılan Amall hary sülleraidir kasrı «Günlerce ne gördüm, ne de nun için gereken gücü ona beshemen hemen tam olarak basılcennetin bir kimseye sordum;* mısrağını, ledikleri sevgiden almışlardır. dı; Rumelihisan mezarlığında, Mümkün mü cıkma, olsa eğer «Günlerce ne bir kimseye sor Bütün bunlardan da burada ukendisinin de beğenecegi şekilde, nerdüban harap dum, ne de gördüm» biçimine so zun uzun söz etmeyeceğim, sakabrl yapüdı; heykeli dlkildi, bir kaiım; mısrağ bozulmuştur, çün dece şu kadannı söylemekle yeti caddeye, bazı okullara, bir semBir mevsimi behanna geldlk ki kü, başka hiçbir şey değisme neceğtm: te adı verildi; adına pek çok âlemin diği halde, kelimelerin istifa deYahya Kemali anmak, onun törenler, toplantılar duzenlendi. ğişmis, bundan doğan ahenk yok şiirlerini okumak, sevdiğl besBülbül hamuş havz tehi Kısaca memleketimizde hemen olmuştur. Birinci şekilde «Gün te ve şarkılan yeniden dinlemek gülsitan harap lerce ne gördüm» derken, «görhemen hiç bir şair için yapılmaiçin daha sık toplandıklan bu mış olan seyler onun için yapılŞair ilk iki beyitte sunlan söy düm» deki «düm»ü biraz uzata aylarda, Yahya Kemal dostlarıdı. Bunun bâşta gelen sebebi süp rak ahengi sağlayabiliyorduk; ihesiz onun büyük, çok büyuk lüyor: Herkes bllir ki bu dünya kinci şekilde artık bunu yapa mn sayısı her yü gittikçe azalı kötülüklerle yıkılmaz, onu asıl yor. Bu toplantılara buyük bir bir şair olmasıdır. Yahya Kemal dalkavokluğu mıyoruz. Bu uzatmayı mısrağın kalabalığın geldiği görülmüyor. şiirimlzin doruklanndan biri yıkan btlginlerln tam o yerinde yapmak gerekiyor dir. belki de büincisidir. Adı dur. Cennet köşfeünün merdiven du; keUmenin yeri değiştiği için Gelenlerin sayısının azalması, merdibaşka bir deyişle kayıplann git daha gençliğinde, onun sık sık leri ialenen iyiliklerdir; artık buna imkân kalmamıstır. gide çoğalması, bu dostlann gökullandıgl sözleri kullanırsak, ren yıkıfanıssa bursya naaü çıBöylece ahenk, şiiri nesirden nüllerini sızlaüyor. Kim bilir, bütün vatan sathına yayıldı, da küabilir? Bütün bunlar ne kadar doğru ayınr, ayn bir sanat, müsikiye belki de sevgui üstaUanyle beha bir tek siiri, daha bir rrusrasözler! Ne kadar değerli dü yakın bir sanat yapar. Bu nok raber, onun şu nuarağlanm tek ğı basılmamısken, nusralan, bü yülü sözler gibi, ağızlarda dolas şünceler! Ama böyle olduğu hal ta Üzerinde bu kadar durmamı rarlayarak, teselli bulmaya çamaya baslar. Bu, onun şiir an de, şiir olarak, bu iki beytin hiç zın nedeni, Yahya Kemal'e göre lışıyorlar: layışına ne kadar uygun düşü bir değeri yok, çunkü ahenksiz ahengin şiirde temel ilke olma«Tekrâr mülâkl ohırnz beımI sıdır. Yahya Kemal'e göre diyo yor. Yahya Kemal'e göre şiir göz ve ruhsuz mısrağlardan meydaezelde ruz, «herkese» göre de diyebilile okunmak için degil, ağızdan na gelmisler. Bunlan baska türriz, zira bunun böyle olduğu ar Evvel gidea ahbftb» selâm ağıza dillerde dolaşmak için sby lü, çok daha iyi bir şekilde söy tık iki kere iki dört eder kadar lemek mümkündü. olsun erenler» açık bir gerçek olarak anlaşılmıştır, ama Yahya Kemal bu görüşü ortaya attığı vakit, durum hiç de böyle değüdi. Ahenk yalnız siirin değil, Le Corbusier" nin dediği gibi, bütün guzel san»tlaruı temelidir. GDKSEN Ü1MİVERSİTEYE GİRİŞ FEN SINIFLARI LISE SON 18 AHALIK •CT«ııriNn(hı|MtSıltnı\T«i:«swr* | »uusc \ VkaılSTMMUl / J» l ı a I DERSANESININ BEKLEMEUL£R 7 • 14 ABALJK «»•»T»» / Irrtjh Vaoır Isklta \ T : 4O2S U (Cumhuriyet: 13391) ACI BİR KAYIP Değerli varlığımız, büyiik insan, biricik babamız, Basın Birliği üyelerinden, Ankara Sigorta eski Genel Müdürü, Kemal Sarıgöllü 6.11.1976 pazartesi günü ani olarak aramızdan aynlmıştır. Cenazesi 8.11.1976 çarşamba günü ikindi namazını müteakip Merkez Efendi Camünden kaldınlarak Merkez Efendi Aile Kabristanuu» defnodilecektir. ÇOCUKLARI FATOŞ VUBAL VİLDAN İZZET YENER SARIGÖLLÜ NOT: Çelenk gönderilmemesi, arzu edenlerin Türk Eğitim Vakfına bağısta bulunmalan rica olunur. TEŞEKKÜR Kızımız Tuğbayı blze dost elleriyle kazandıran eşslz insan, yetenekli Doktor Jinekolog Operatör Saytn Ödeme Emrinin İlanen Tebliği Adana 2. fcra Memurluğundân: ^ veya varsa vekili: Pilsa Flastik Sanayi VekiU Av. A. Rıza Ozsel, Adana. Borçlu: tBRAHİM TURGUT, Tiryaki Hasan Paşa Cad. No: 37/1, Aksaray ÎSTANBUL Borç Miktarı: 582.097^5 TL. Müstenidaö: Şifahi takip. Takip tarihi: 9.7.1976 Dosya No: 976/6989 Yukanda yazüı belgilerle aleyhinize açılan takip Uzerine namınıza çıkarılan tebligota verilen meşruhatta adresınizde bulunmamanızın üzerine adres tahkiki yapUmış, yapüan tahkikat neticesinde ve adresinizin tesbit edilememesi üzerine teblıgatm gazete ilanı ile yapılmasına karar verilmiş olmakla, işbu üânın gazete ile neşrinden itibaren yasanın tanıdığı 15 gün ilave netıcesi 25 gün içinde borcunuzu ödemeniz, takip konusu senet kambiyo niteliğine haiz değilse 20 gün içinde mercie şikâyet etmeniz, senetteki imza size ait değilse aynı müddet içinde aynca bir dilekçe ile Icra Dairesine bildirmeniz, imzanızı haksız yere inkar ederseniz 100, TL.'den 5.000, TL.'ye kadar para cezası ile mahkum edilecegıniz, borçlu olmadıgınız veya borcun itfa veya imhal edildiği veya alacağm zaman aşımına uğradığı hakkmda itirazınız varsa sebepleriyle birlikte 20 gün içinde tetkik merciine bır dilekçe ile bildirmeniz, aksi takdirde cebri icraya itiraz edümediği ve borç ödenmediği takdirde 25 gün İçinde 74. madde gereğince mal beyanında bulunmanız, buiunmaz veya hilalı hakıkat beyanda bulunursanız hapisle tazyik olunacağuuz, Tebligat Kanununun 28 ve müteakip ve nizamnamenin 46. ve müteakip maddeleri gereğince tebligata kaim olmak üzere ilânen tebliğ olunur. 25.11.1976 (Basuı: 8909) 13388 JALE DEĞER'e v« emeği geçen GUzelbahçe KliniSi meosuplanaa binlare* teşekkür. Fatoş Tüdıraa BOZKCKT (Cumhuriyet: 13395) (Cumhuriyet: 13394) GAZETECİLER CEMİYETİNrnin ÜYELERİNE DUYURUSU Saym uyemia; Gazeteciler Cemiyeü'nin 30'uncu yılı münasebetiyle yayın hazırlıklan sürdürülen tanıtıcı kitabın bir an önce tamamlanması için sizlere gönderilen anket formu ile birlikte iki adet vesikalık fotografımzı ivedilikle yayın komitesine üetmeniz gerekmektedir. Anket formu herhangi bir nedenle eline ulaşmayan üyelerimizin (veya yakınlannm) bizzat veya mektupla «GAZETECİLER CEMİYETİ Yayın Komitesi, Cağaloğlu ISTANBUL» adresine başvurmalannı rica ederiz. 15 aralık 1976 akşamına kadar anket formlarının cemiyetimize ulasmaması halinde üyelerimiz biyografilerinin cemiyete başvuru formuna göre hazırlanacağını, fotoğraflarm bulunmaması halinde, boş bırakılmak zorunda kalınacağını, üzUlerek duyururuz. Saygüanmızla... merkez dersanesî UIMIVERSITEYE HAZIRLAAAA KURSLARI Beklemelilsre Bir Yıl Sür«li FEN YETENEK Sınıfları DEVRELERIMIZ: • Istanbul 2740 92 YARIN BUGÜN ÇIKT1 9VE1G ARALIK • izn.it 32 44 • Malatya 17 15 (Cumhuriyet: 13385) GAZETECİLER CEMİYETİ YÖNETiM KURULU (Cumhuriyet: 13386)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle