27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 2 4 Ocak ( 9 7 6 m Olağanüstü bir öğretici, şair, hikâyeci ve romancı... AtillaÖZKIRIMLI öldüğü günü hatırlıyorum Kondorlarda dolasıyor hocanın yolunu gozlüyorduk. Daha gelmemıştı Ocak ayındaki derslen de hemen hemen boş geçmıştı zaten îyıce uşutmuş tu, son gordJğumuzde oksuruyordu Bır soylentı dolaştı o sıra «Hoca dun Kunıl'da îenalık geçrrmış » Ardından kara haber patladı «Tanpınar olmus Kalp Hasekı'deymış » Aylardan ocaktı, 24 ocak 1962, gunlerden de çarşamba Hasekıyı de hatırlıyorum Kapıdan bırakmadılar bızi. Yapılacak bır şey yokmuş artık Hastanenın morgundaymış. Sonra kızarmış gozler . Cenaze torenının duzenlenışı Suleymanıye den alınıp Rumeh'ne goturuluşu . Hocası, dostu Yahya Kemal'ın yanma gomülüşu . Bir düşün adamı olarak A. H. Tanpınar Hilmi YAVUZ Bır du$un adamı olarak Ahmet Hamdı Tanpınar ın onemı, Turk kulturunun tarıhsellıği konusunda one surduğu tezlerin oz gunlugune bağlı olduğu kadar, bu tezlerin oluşturulup açıklandığı donemın polıtık koşullan açısından, çok şasırtıcı olmaların dan ılen gelır Kulturumuzun ta nhsel gelışımınden kesın bır «kopma»mn yururluğe konulduğu, Turk toplumunun geleceğıni belırlejecek jaşam bıçımlennın ancak bu «kopma»yla gerçekleşe ceçı duşuncesının egemen kılın dığı polıtık blr ortamda Tanpınar, bu «kopmanın» ortaya çıkar dıgı temellı sorunlara jaklaşma cesaretını gosterır Tanpınar a go re «bır medeniyet, herşeyden ev vel derın bır mâzıden gelen bır kultur yığılması, bır Kültur toplanmasıdır» (1) Tanpınar, kültü rumüzun tarıhsellığmın bır «devam ve bütunlük fıkrıne» dayan «TANPINAR. KÜLTÜRUN DEVAMLILI&I VE BÖTÜNLÜĞO. «AKLiLEJME» VE SANAYıLEJME ARA5INDA NUNU ÎARıHıN NESNEL GELıŞME YASAIARI ıÇıNDE ıR DELEMEZ TARıHıN NE5NEL EVRılMESıNıN TEMELLi GEÎıRDıGı KARSJLIKU BAGLANTILAR OLDUĞUNU ORTAYA KOYM&YA ÇALIJAN BıR DÜS.UNURDUR ANCAK KULTÜR SORUTOPLUM BıÇıMLERıNıN YERıNE ıDEAL BıR CEMAAT DUSJJNCESıNı KOYARAK, SORUNU AHLÂK5ALLA5TIRIR.» dığım (2), Tanzımat tan sonra bu «devam ve butunluğü» yıtırdığimızı saptayarak ışe başlar Batılılaşmanın Turk toplumuna oz gü «havat şekıllerı»nde meydana getırdlğı «kopma», ışte bu «devam ve butunluk fıkrı'nın kaybolmasıyla kendıni bellı etmekte dır ona göre. Tanpınar şojle der «Selçuklular devrınde Anadolu kapılarını zorlayan ınsanlar, yenı vatanı benımseyen ılk kurucu nesıller, Osmanlı fatıhlerı bu tun sıjası duzensızlıklerıne rağmen bıze Itn'nın dehâsını ve Na ılı nın dılını veren, zevkımızın o tam ınkışaf ve ıstıkrar devn on yedıncı asır sonunun ınsanı elbette bırbırlerınden çok farklıydılar Fakat aynı zamanda bırbırlennın devamıdırlar da Vâ ni Efendı'de Zembıllı AH Efen dı Zembıllı Alı Efendı'de ılk î s tanbul Kadısı Hızır Bey, Bursalı Ismaü Hakkı da Azız Mahmud Hudaı, Hudaıde Üftâde, Uftâde' de Hacı Bayram, onda Yunus Emre, Yunus ta Mevlanâ aynı ocağın ateşıyle devam edıyordu » Batılılaşma ıle gerçeklesen donuşüm bır «medeniyet değışme sı» sorunu ortaya çıkanr «Bır medenıyetten oburune geçmemı zın getırdıgı» bu ıkılık, Tanpınar a gore «evvela umumî hayatta başlamış, sonra cemıyetı mızı zıhnıyet ıtıbarıvle ıkıye a yırmış, nıhayet amelıvesını de nnleştırerek ve değıştırerek fert olarak da ıçımıze yerleştırmıstır» Tanpınar bu ıkılıgı bır mek tubunda da «çıft maksatlı yaşa mak» olarak deyimlendirir ve bu anlamda, kultür sorunumuzu daha sonraki yıllarda benzer bır vaklaşımla ele alan Kemal Tahır'le tanılamada (teşhıste) bırleşır (Kemal Tahır'ln, Batılılaşmadan sonraki Türk toplumunu «çJt gerçeklı toplum» olarak deyımlendırdiğıni, bu arada, anımsavalım). Tanpınar, önce «umum! hayatta» basladıgını, daha sonra da insanda bır ıç bolunpnesı bıçı mınde kendıni gosteren bu ıkılığı, Turk toplumunun «akiileşememesıne» baglar. Galıba Tanpınar'ın düsuncesinm ozgun vanı da buradadır. Bıldığımız Ribı, «aklıleştirme» Fransızca deyımıv le, «rasyonalızasvon» Alman toplumbılimcısi M a x NVeber'ın Batı toplumlarına ozgu gelışme üına SIRADAN BıR OGRETıCı DEGllDi B K oğretıcı olarak oylesıne uzaktı bizden ve oylesıne erlşılmezdı kı Babacan gorünuşlüydu, büyüklenmezdi, semınerlerde sıgarası ağzından duşmezdı, kımı zaman çakırkeyıf olurdu Ama OVIP şeyler anlatırdı kı, tek kehmesını anlamaz dık Ahmet Mıdhat dıye başlardı derse, bır de bakardık Balzac'tan, Dostoyevskı'den soz edıyor Ya da Madara Bovary'nm bır davranışını soz gelımı çocukken şapkasını havaya fırlatışını anlatıyor, bu davranısının nedenlennı açıklıyor îşte erışılmezlığı buradaydı Coşuyor, kendınden çeçıyor, dersı unutuyordu Onun sıradan bır oğretıcı olmadıgıru, kuralları çığnedığı m, basmakalıbı yıktığını sezıvorduk Ama bu sezgi, bılınçlı bır kavrayışa donuşemıyor, donuşemedığı surece de onu olağanustu kılıyordu Bu olağanüstüluk bır bılgı deposu olmasından değıl engın bır kulturu butun benlığıyle yaşamasından gelıyordu Butun hayatı 1942 46 vıllan arasındakı mılletvekülıği dışında, oğretım kurumlarmda geçmıştı Babası kadı olduğu ıçın ılk \e orta oğrenımını değışık ülerde yapmış, deyım yerındeyse, «çocukluğu ımparatorluğun sınırları ıçınde» dolaşmakla geçmış, Baytar Mektebı'ndefct bır yıllık denemeden sonra da Edebıyat Paktiltesı'ne gırmışh Pakülte'yı 1923'te bıtirdı Erzurum. Konya ve Ankara hselermde Gazı Terbıye'de, Kadıkoy Lısesınde edebıyat oğretmenlığı vaptı Ahmet Haşım olılnce (1933) de Guzel Sanatlar Akademisı'ne, ondan boşalan yere atandı Sanat tarıhı, mıtolojı ve estetık okuttu Daha sonra Hasan Alı Yucel tarafından Edebıyat Fakultesı Ttırk Dılı ve Edebıyatı Yenı Turk Edebıyatı profesorluğune getırıldi (1939). Kırk altı seçımlerınde CHP'nce aday gosterılmedı, M E B müfettışlığıne atandı Çok geçmeden Akademı'dekı derslenne dondü, 1949'da da bır kararnameyle ölümune kadar surdüreceğı Edebıyat Fakultesı'ndekı eskı gbrevıne getirüdı. AHMET HAMDt TANPINAR'IN ŞlİRİ Ahmet Hamdı Tanpınar, ılkın Dergfth dergısı (192123)nde yayımladığı şıır denemelerıyle yolunu arayan bır şaır kımlığınde goründu Yahya Kemal'ın de belırttıjı gıbı, dergıde Mustafa Şekıb (Tunç, 18861958)ın felsefe yöntemının ızleyicısı durumunda olan yazarlar, şaırler toplanmıştı (1) Mustafa Şekıb Pransız duşunurü Bergson fHenrı, 18591941)'un göruşlerıne dayanan bır lelsele anlayışım yerleştırmeye çalışıyordu Yüzyılm başlarında felsefe ve edebıyat adamları üzennde (özellıkle Marcel Proust) etkısı görünen Bergson «Madde ve Bellek» adlı kıtabının başında Berkeley'ın adını anmadan dunyanın ancak bllmcımızde mevcut bır imgeden ıbaret olduğunu yazmıştı. «tdealizminin temeli, saf ve maddî olmayan bır sure kavnumna dayanıyordu Sure bılgısi ıse ancak sezgi yolnyle elde edılebılırdl. Mustafa Şekıb'ın de Dergah'takl yazılannda, Bergson gıbi, «ruh»un yalnız «Zekâ ve akıldan ibaret oimadığı» savını felsefesme temel aldığı görülur Zekâ ya da akh «Ruhun katüaşmış bir tabakası» olarak tanımlar. «Ruh yalnız akıldan ıbaret değıldır ve bu kabuğun altında her dakika kaynayan ve her an değışmedfn yaşayamayan bır ateş bulunur Ruh temelınl olusturan bu ateşten yoksun kalırsa zekânın da var olma gücu kalmaz » (Ruha Bır Dıkkat, Dergfth, sayı 4) Ahmet Hamdı"nın de, hocası Yahya Kemal gıbı, gell»iml ıçlnde şıinnı Bergson ıdealızmıne dayanan bır düşün dünyasında aradığuıı soyliyebılırız Yahya Kemal'm şurlennde «ruh» kavTanunın genış ölçüde ışlenerek sonsuzluk ve olmezlıkle ozdeşleştınlmeye çalışıldıgı gorulur. Ahmet Hamdı'yse zaman kavramını ışler. «Bergson'un zaman kuramının bütünüyle zamanı aradan kaldıran bır kuram olduğu» goıruşunde bırleşılmıştır (B Russel) Bu, Ahmet Hamdı'run surıne «Ne ıçındeyim zamanın Ne busbutün dışında» (Şürler sf 7) bıçımınde yansımıştır Bergson, sure bılgısınm ancak sezgı yoluyle elde edılebıleceğını söyler Bu, ATImet Hamdl nın şurınde, «Kokü bende bır sarmaşık Ohnuş dünya sezmekteyım » <st 7) biçünınde goru lur Her Sey Yerlı Yerınde şıinnde (sf 41) ise «Eşyayı tılsımh bir uvkudan» «aKsetmış gıoı» varsayarak aaealızme bağlılıgını ortava koyar Öte yandan şıırle rınde sureklı bır ruya ortamı yaratmaya çalışmıştır Ahmet Hamdı «Bır garip ruja rengı» (sf 7), «Başucunda her rujanın» (st 12), «Sarışın bugdayı rüyalanmızın» (14), • Akşamın mercan dalları gıbı Suda olgunlaşan rüyası. (17), «Rüya ışçılığınde» (24), «O ust uste rüya. (26), • Bıttıgı an bu ruyanın. (31), «Ben her rüyajı zamana taşıyan yıldız kervanı. (33) <Belkı rüyalanndır bu taze açmış güller. (42), .Rüyası omrumüzun çunku eşyaya siner. (42), «Ruyasıyle sanki kanlı bır çıçek. (50), «Bır ruyadan arta kalmamn hüznu. (59) «Belkı de rüyası büyuk cedlenn. (61), «Olülerın rüyası. (63), •Sırrın gecesınde ruyaya daldık. (64). Bu orneklere bakarak 37 parçadan oluşan bu kitapta duşe bağlı temalarm ışlendıgı şurlerın sayı yonunden de buyuk oranlara vardıgını duşünebüınz Bu duşsel ortam doğaya bakarken de, nesnelerın büe «Bir garıp ruya rengiyle. degıştığı sanılarına goturur Tanpınar'ı. Buradan ıtıbaren, «îklımler dışında eıeli bahar. ve «Mevsımler ıçınde tukenmez yarın. (sf. 14) varsayımına kapılarak, «Yıldızlann altın bahçesmde., «eb»dıyetınie geldık dız dize» (sf 15) avuntusunu yaşam goruşü halıne getırmek kaçınılmaz olur. Belkı bu nedenle çok dar bır şılr dünyası ıçınde kapanmış bıreysel duyguları işlerken bıle duyumları genışlığe ulaşamamıştır Kullandığı sozcukler arasında, zaman, ru\a. hülva, ateş, guneş, bahçe, ufuk: yıldız; masal; mevsim çabuk dıkkau çeker. Bu sozcüklerden bırımn geçmedıgı şur yok gıbıdır Benzer temalara duşkun olmasından gelır bu durum Buna bağlı olarak tamlamalar da bırbınne çok benzer «Sukutun bahçesı. «Yüdızlann altın bahçesı. (sf 14), «Yosun bahçeler. (sf 27) «Yaz bahçelerı. (sf 36), Küçuk bahçe. (sf 43) «Sıyah Bahçe. (sf 64) «Zaman bahçelerı. (sf 74), «Omrumün sabahı. (sf 25), •Omrün çemberı. (sf 23) «Omrun gecesı. (sf 26 , «Ommn gecesınde. (sf 49), «Omrun gecesınde ve kader ruzgarında» (sf 55). Kolayca çoğaltılabılecek olan bu gıbı orneklere bakarak tekrarların şaırı dıyebıleceğımız A Hamdı, duşsel ımgelenn bolluğuna karşın yalnız bır şıırde (Bursa da Zaman) gerçeğe yakınlaşmava çalısnıştır Şaır, «Bursa'da» sozcüğuyle başladığı bu snrde «Mekan» çızımınde gereklı olan ogelen kullanırken bu ogelerın tanh ıçındekı ver ve anlamlarını daha once kımhgınde duvan bır kışının alışkanlıgı ıçındedır Bu nedenle Uk kez karşılaşmanm olaganustu coşku hallerı >OKtur Aksıne olagan bır duyarlığı vasarken «camı avlusu», «kuçuk şadırvan», «Orhan zamanmdan kalma bır duvar» «vuzlerce çeşme» gıbı m'îan vaDN o&ele r'n «O'anın veşılı, goğun mavısı» dızesıvle doğadası verım belırler Yasanmakta olanla. yaçanmış olanı bırlıkte duyarak asama aşama artan bır ılgıyle «geçmış zamanı» algüamaya başlar. mığini açıklamakta kunandıgl kuramsal bır kavram Rasyonalızasvon ınsanlann bırbırlenvıe ve çevrelenyle olan üışkılerım gozonunde tutarak vasamın ıs ^jlumu ve faalıyetlerın koordinasyonu voluyla daha büvük bır etkınlığın ve üretımin saglanması dogrultusunda örgütlenmesi demek (3) Weber'm «rasvonalızasyon» kavramını tanımlarken, ınsanlann bırbırlerıyle ve çevrelenyle olan ılışkilerıni vurgulavarak insan faalıyetlerıni daha etkın kılan bır uretraın gerceklesmesınden soz etmesı Tanpınar duşuncesının açıklanması bakımından onemli Çunkü Tanrjınar, «ıstıhsal» (uretım) kavramın: tamamı tamamına Weber'm kullandığı anlamda kullanır Weber sıstemınde vaşamm, daha üst dü zeyde bır uretımi saglavacak bıçımde örgütlenmesi anlamına gelen rasvonalızasyon kavramı da Tanpmar'da bu aniama gelir Tan pmar şojle der «HUlâsa biz, Comte'un tasmfınde dmî devreden çıkmış deSıliz Ben bu meselelerde kendıme eore blr hal çaresıne vardıJrım içın o kadar şasmıvorum Bızı ancak calışma seklımız deSıshrebılır Ttırkıve sanavıleşecek ve aklîleşecek Yenı koy, yeni ev, yenı iş şekll, yeni insan » (4) Tanpınar'ın bir yandan, kültıir butünlüğünün ve devamlüığının bırbinnden farklı «Hayat sekıllerınnde somutlaştıftını belirtırken Ote yandan «Yen! tnsan»dan sbz ermesi, ılk bakışta. çelıştk Ifftrülebilir Oysa Tanpınar düsüncesınde bu, bır çelisme değıldır Şöyle Ona göre birbırından farklı olmasına ragmen, bu «Havat Sekıllen». avni zamanda «bırbırinın devamıdır da» Demek ki, gerçek «kopma». batılılaşmadan sonra ortaya çıkan farklı «Havat Şeldlleri»nde bunların ıç ınsana vansımasında değildir; asıl «kopma», bu farklt «Hayat Şekillerisnin kendisinden bncekilerin bir devamı olmam.isındadır. Tanpınar, bu kesıklik kar;ısındaki çözüm yolunu, yani batıdan alman «Hayat Sekillen»nı, Turk kültUrünUn tanhselliğıne bağlanmanın yolunu, «aklllesme > de bulur. Onun «Hayat Şekillerı» dedifti ideolojik vapı. ancak aklîlesmenin (çeüreceSi «veni kdv, yeni ev, yeni iş «*kli»nde bu devamhlığa ve butünlüğe kavuşabflir Tanpınar'ın burada sanayıleşme ile aklllesme arasında kıırduğu karşılüdı bağıntı onemlı. Sanayüeşmeyi, ancak, Türk toplumuna özgü «Hayat Şekillerı» içmde gerçekleştıği blçüde, «akli» bulur Tanpınar Başka bir deyısle, sanayıleşme. Tanpmar'da, ancak geleneksel Türk toplumu. nun vapısına uvgun bir tarzda gerçekleştiği ölçüde. akll (rasyoneH olacaktır. Yânl Tanpınar, kültürde ve tarihte bütünlük ve devamlılığın sağlanmasmı. kopukluğun ortadan kalkmasını sanayüeşmeye bağlarken, bunun peleneksel ideolojik yapısı, belirli bır tür ve Türk toplumuna ters duşmeyecek bir sanayileşme olduğunu savunur. Bu, ancak bir çeşıt sanayi korporasyonu idealidır. «Huzur» romarunda halka dayalı bir Uretım, büyük ve planlı blr 1$ hayatı açılması konusunda Ilısan'm dıle getirdiği duşunceler, Fransız yazan Charles Maurras'ın, bu yüzyılın başında, Action Françaıse'de savunduğu düelıncelere tıpatıp uyar. Maurras'a gore, devlet yönetıminde merkezi hükümetm yetküeri iyice kısıtlanmalı ve «yeni bir yönetıci sırufın ortaya çıkmasmı sağlamak için büyük toprak işletmelen ve sanayi korporasyonlan» kurulmalıdır. Maurras'ın Fransa* da sanayıleşmenın getırdıği derin toplumsal sarsıntılar karşısında, bu sarsıntüardan sorumlu tuttugu burjuva sınıfının yerıni alacak bir «cemaat ideali» ardında olduğunu unutmamak gerek (5). Tanpınar da, TUTİC toplumuna özgü bır sanayüeşmenın, yanl «aklı» (rasyonel) bır sanayıleşmenın, ancak ortaçağ Turk • Islam esnaf loncalan doğrultusunda gerçekleşırse, kul turdekı cdevamlılık ve bütünlük» düşüncesinin, koptuğu verden venıden bağlanacağı kanısındadır Maurras'uj «Sanayi Korporasyonlan» tasansı, bu yuzden, Tanpınar ıçın ıdeal bır sanayileşme bıçımıdir Gorulüyor kı Tanpınar. kulturun devamlüığı ve bütünlüğu, aklıleşme ve sanayıleşme arasında temellı karşılıklı bağıntılar bjlundugunu ortaya koymaya çaiışan bır duşunur Ama o tarıhin nesnel selışme vasalan ıçınde ırdelerruyor kültur sorunlarını. Tanhın nesnel evrümesının getırdıgı toplum bıçımlennın verıne tdeal bir cemaat» duşuncesını koyarak sorunu ahlâksallaştırıyor Ama, gene de ılgınç ve onemli bir düşunur Ahmet Hamdı Tanpınar. (1) A H Tanpınar•Yaşadi|ım Uibı». Turkive Kultur Enstıtusu Vavınları. İstanbul 1970; savfa 181. (2; A H. Tanpınar 27. a g e, sayfa; Şükran KURDAKUU «AHMET HAMDı DE, HOCASI YAHYA KEMAL GıBı SjıRıNDE «JAıR OÇ DORT SjıRı DIS.INDA DORTLÜ KURULUS.LAR DA RAHATTIR HECENıN 6 5 VE 44 KAIIPURINI FARUK NAFıZ'DE ULAJKULLANIRKEN OLÇÜYE SlGlNMAZ SııRıNı BERGSON 1DEAL1ZM1NE DAYALI BıR DÜSj)N DÜNYASINDA ARAR. YAHYA KEMAL'ıN «RUH» KAVRAMI GENıJ OLÇUDE ıŞLENEREK SONSUZLUK VE OLMEZLıKLE 0ZDE5.LE$TıRıLıRKEN, AHMET HAMDı ZAMAN KAVRAMINI ıJLER.» BELLı BıR DÜZEYE GELEN HECE ÖIÇÜSÜ. ONUNLA EVRıMıNıN DAHA YÜKSEK AJAMALARINA MI5TIR > SANAT AHLAYI5I Tanpınar, mcelemelennden şur, hlkâye ve romanlarına kadar yansıyan sanatçı kışılığı ve yapıtlarına egemen olan sanat anlayışı uzerıne sunları soyler «Musul'da 1916'da bır tesadufle Haşim'ın bırkaç şıınnl, bılhassa Şı'r ı Kamer'lerl okumuş ve onun garıp. akıcı, maddesiz hüznıi içime çötanüstü » Bu ılk etkı Yahya Kemalie bütünlenır «Yahya Kemal'in uzerımdekı asıl tesıri şurlerındekı mukemmelıyet fıkn ıle dıl guzelhgıdır » Antalyalı Genç Kıza Mektubunda da asıl estetığının Valery'yi tanıdıktan sonra oluştugunu ve bu estetığı rüya sozcüğüyle «şuurla çahşma fıkırlerı» çevresınde toplamanın mumkün olduğunu belırtır. Ya da «musıkı ve ruya » Sonra şur anlayışmı tanımlar «En uyanık bır gayret ve çalışma ıle dılde rüya halıni kurma » Bu anlayış, kuşkusuz bır bıçım dısıplınını gerektırıyordu Tanpınar da heceye yonelır. Çunkü amacı, bızim kendlmize ozgu sesı yakalavabılmekür. Yıne ona gore «kendı benlığımız, hayat tecrübemız» bu sesle dıle gırmektedır. AHMET HAMDi TANPINAR'I ANARKEN JİİR SUSMA ıSjDıR Once bır şaırdır Tanpınar hıkâye ve romanlan şurlerınl lzler. «Şur, soylemekten zıyade bır susma ışıdır Îşte o sustuğum şeylerı hıkaye ve romanlarımda anlatırım. Onun ıçın mumkün olduğu kadar kapalı alemler olmasını ıstedıgım şıirlerımın anahtarlanru roman ve hıkayelerım verır. Mamafıh roman anlayışım şur anlayışımdan fazla ayrılmaz Orada da rüya kelımesı ıçın soyledığım şeyler hatta ruyanın nızamı hakımdır Şu farkla kı, şıırde dolayısıvle kendimın, hıkâye ve romanlarımda kendımle beraber mumkun olduğu kadar hayatımın ve ınsanlannkendımden başkalannınpeşındeyım. Ve başkalarına aıt zamanın peşınde » Böylece hıkaye ve romanlannda ınsanın ıç dunyası, psikolojısı, nesneyle ılışkılen zaman ve ruya temlerının guduculuğunde kımı zaman bılınçaltına yonelen bır anlatımla verılır Anlattığı ınsanı toplumdan soyutlamaz, onu toplumsal bır çerçeve ıçıne yerleştırır Onda her şey bıraz da «tecrube» dır Hıkayelerım de romanlarını da kendı hayat tecrubesmden çıkarır Kendısıyle kendı dışındakı hayatla hesaplaşır bır bakıma Selâhattın Hılâv, onun «her şeyden once, büınç, duşunce ve duygu hayatını dıle getırmes ısteven bır romancı olduğunu» soylerken hakhdır Tanpınar'ın ılk şıırı Celal Sahır ın çıkardığı Altmcı Kıtapta yayımlanır (Musul Akşamları, 1920) Bunu 1921'de Dergahtakı şıırlerı ızler Ilk ma:alesı Göruş (Siır Hakkında, l<>30), ılk hıkajesı de Ağaç dergısınde yayımlanır (Geçmış Zarran Elbıselen 1936) Once Tan'da ve 1938'den başlayarak Cumhunyet gazetesınde sureklı yazılan çıkar Ilk kıtabı ıse s.ır monografıdır Tevfık Fıkret, 1937 Pomanı 1944'te gelır, ama Llkudekı tefrıka tamamlanmaz (Mahar Beste). «Bır zafer mujdesı burda her ısim Sankı tek bır anda gun, saat, mevsim Ya$ıyor sıhrını geçmış zamanın Hâlâ bu taşlarda gülen ruyanın Guvercın bakışlı sessızlık bıle Çınlıyor bu sonsuz devam vehmıyle » Eskı kent, bır turbenın camı ve çeşmelerin varattığı çağrışımlarla şaınn gozunde tarıhle ozdeşleşmış, «bır mucıze» degerı kazanmıstır Üç beş sozcügun anlam ve ses bırlığınde bır olaganustüluğu sergıleme becensı gosterir. «Su sesi ve kanat şakırtısından Bıllur bır avıze Bursa'da zaman a Şiırln ikınci bölümündeyse şair, ytçama hevesti olma çağında, «çinılere sınen kur'an seslerini» duyarak «havayı dolduran uhrevî ahenkle» etkilenir. Ama, «Bır ılah uykusu olur elbette Olum bu tılsımlı ebedıyette » dızelenyle sonsuza ulaşmak ister. (2) Sonsuzluk ksvramı Raks Yavaş Yavaş Aydınlanan, Bendedır Korkusu gıbı şiirlerine yansımıştır A Hamdı, üç dort şiiri dışında dortiü kuruluşlarda rahat eden bır şaırdir Genellikle hecenin b 5 ve 4 4 kalıplarını kullanırken ölçüye sığınmaz Sözcüklerdeki seslı harflerin uyumunu gozönunde tutarak içten içe bır musıkınm peşıne düştüğü bellıdır. Kendi deyişiyle, «Dilın asıl ve saf ovunlan»na aykın trbrdüğü engellerden pürüzlerden kurtulmaya çalışır. Sabırlı bır sozcuk arayıcısıdır Uzun deneyler, yazıp bozmalar sonunda okuyanlarda «hajret ve hevecan çığlığı» koparacsk duzeyı bulduğu kanısına varana kadar sürer çalışması Bu nedenle kıtabındakı birçok şıırı, dergılerde çıktıktan sonra, duzeltmelerden geçirmiştir. Kimılennın adlarını bıle degıştırır «Bendedır Korkusu» ılk çıkışında «Yılan» (Varlık dergısı sayı 31 15 ekım 1934), «üyanma» ılk çıkışında «Bahar» (Varhk dergısı, sayı ol, 15 ağustos 19^5), «Yavaş Yavaş Aydınlanan» ılk çıkışında «Sfenks. (Varlık, sajı 22 hazıran 1934), «Donuş» ılk çıkışında «BUlbul» (Oluş dergısı, sayı 9, şubat 1939) adlarını taşıjordu Ahmet Hamdı'nın şıirlerınde uyaklar çoğunlukla ozgundur. Anlamı bozmadan, kendısınden once kullanılmamış uyaklar bulmaya ozen go^terir Farutt Nafız'de belli bır duzeye gelen hece ölçusu, Ahmet Hamdi'de evrımının daha vuksek aşamalarına ulaşmış özellıkle Ahmet Muhıb, Cahıt Sıtkı gıbı şaırlere ornek olmuştur 1 «"»on ncslin feylesofu 'Mustafa Sekıh Bey ki, biz bu mecmuada usııli fclsefesinin pevrcvıvtz » (Der> çah, 20 mart 1922. Edehıvata Dair. sf 121. 1*01) 2 Ilkın 1944 te çıkan Bursa'da Zaman şıınni Tanpınar kıtabına 7 dire«iini deeiştirerrk almıştır «Sankı bır hâtıra sessizliçınden Yuzlerce ceşmemn serinliitinden» (8. dize); «Yekpare bır anda sfin saat mevsim sanki blr tek anda run. saat. mevsim» ( l i dize) vamnda «Bir bahar uvkusu olur clbette» dizesını «Bır llih uvkusu nlur elbettp» biçımme eetirerek «bahar uvloısu» vfrine «Mâh uy"nısu» gıbi çok değışık bır aniama gotürnıuştur. Sözleşmesiz Irgatlar grevi Hep başkaları ıçın ev yaptık Başkalarına \emek taşıdık Bıze hıç ev yapmadılar. Don diktık yosmalara Ellerle yatsmlar dıye Bızımle hıç vatmadılar. Hep yabancı gıbı yaşadık bu dünvada Morglarda demırbaş olduk Guneş yüzü gormejen odalarda Beşer onar uyurduk Bır gun geldı uyanmayı unuttuk Yaşadık mı yasamadık mı bılmedık Seçmen kutuklerınde adımız olmadı Muhtarlar ıkametgah vermezdı bıze Bır tek ıyı gun yuzu gormedık Ardımızdan şurler jazdı ozanlar Analar ağıt vaktı Hıç bırınızın haoerı olmazdı bizden Bunlar da olmasaydı BUYUK BiR ROMANCIDIR DA Öncelen şıır, deneme, eleştın ve ıncelemelerıvle kendıni kabul ettıren Tanpınar'ın hıkaye ve romanlan uzun sure bellı bır okuyucu sınırım asamamış, aydınlarm dıkkatını çek memıştır Oysa olumunden on yıl sonra Huzur'un ıkıncı basımı ılgıyle karşılanır ve değışık çevrelerde tartışma konusu olur Onu bır romancı olarak degerlendırerjerın hepsı, te melde ajrı duşunceler one sürseler de bır noktada bırleşırler Tanpınar, Türk edebıvatirn gelmış geçmış en buyu'c TO mancüan arasındadır Bu yargı ne vanlıştır ne de şasırtıcı Ama bır yanlışhğın altını çızdığı ıçın ılgmçtır Onyargılarm ve toptancı genellelemelenn yanhşlıgıdır bu Romancı Tanpınar 1972 de anlaşılabılmıştıı Ne yazık kı uslupçu oluşu dıl voluvla bır buvuve ulaşmak ıstemesı tefrıka olarak kslan romanlannı yeterınce ışlejememesı okurla bağlantı kurarak \ aj gınlasmasını onleven en onemlı engeldır Anlattıklanvla vaşadığı donemı a=an Tanpınar, dılıyle gunumuzun gerısıne duşmektedır. Ayhaı HUNALP m HALK TÜRKÜLERÎNİN ŞİİRLE İLİŞKİSİ VE DERLENMESÎ Önce bılınenden baslıjayım Halk turküsu şurın kosenı olsa da şıır ögelerım ıçerse de şıır savılma? Tu3ku aen şure geçış, bır kultur değışımıdır Sıır dana ılen bır kulturun sanatıdır Bunlan • halk şıırı» deyımmdekı yanlışı belırtmek ıçın söyluyorum Bu deyım bır aycUn devı mıdır Halkın kendısınde boyle bır deyım yoktur Halk bu tur soz sanatına verel toresel devımlerm dışında genellikle türku der Kullandıfı riuruma, konuya ve kulla nış biçımıne gore de ayn deyımler kulla nır Ağıt, bozlak nefes, ılahı destan gıbi Bunların aa tümu ezgılıdır Bız okumuşlar turkuye «halk şıırı» demekle, başka ko şullarda ve başka bır butunluk ıçınde olan bır soz sanatmda nelerın degıştığını onem semıyoroz Ne şurın ortamı, kuruluş nederu turkunünkıne benzer ne de şıırı vapan turkuvu yapana benzer Turku dah^ duşunulürken, kurulurken bır ezgı Ile bır ezgı ıçın duşunulür kurulur Muzığuı gere&ı olarak bır takım ek sozcukler ve Unlemler alır Butunluğü ancak bovle oluşan bır soz sanatıdır Turkuyu ders kıtaplanna, antolojılere geçirırken onu nelerden soyutladığımızı butunlugunu bozdugumuzu bılı vor muyuz' Boyle bozulmuş, gucunu yıtırmış bır halde bız onu kendı ortamında ve kendı butunluğü ıçmdeki bır soz sanatı ıle, aydın kışınin şurı ıle beraber duşunmeye başlıyor, eşit olmayan koşullarda onu adeta yanşa sokuyoruz Hayatın ıçınden geldiğı ıçın bu yarışta gene de guçlü kalı vor ama aslında bu yanlış bir tutumdur Halkunız, halk ozanlarımız bu türkülen aydm bır ozan gibı salt şur olarak duşun seydı, yme de bir turkunun ıçındelu gıbı mı olurdu bu sozler' «Eser bad ı saba yel bozuk bozuk» dızesuıi ezgısız duz bir konuşmada soyleseydı, boyle lugat paralama gereğıni duyar mıydı Pır Sultan Abdal? Sabah yeli bozuk bozuk esıvor derdi dupeduz Sozcüklerın yakışığı da mantığı da ona gore olurdu demek istıjorum Pöyle düşunursek hem oğretımde hem de kitaplarda turkuleri butunluğü ıçınde vermenın bır jolunu jordamını buluruz belkı Soyledtklenme bır açıklık getırmelc ıçın bır kaç ornek verevım 1 Bır halay turkusunun bır dortlü ğunü alalım. Laha ulu kavak dalın kırılsın Dokulsun yaprağın suda çurusün Sen bır ulu kavak volda durursun Gelene geçere gölge olursun Türkü nasıl söylenırse soylensın ana dızelerı bunlardır diye düşunülup yazılmak adet olmuştur Kuşkusuz, dızelerı boyle valın soylenen turküler de vardır. Bu türkünun, ezgısı ıle bırlıkte soylenışi şoyle Lâha ulu kavak dalın kırılsın Laha ulu kavak Dokulsun yaprağın suda çUrüsün Dokülsun yaprağın Sen bir ulu kavak yolda durursun îelene Sen bır ulu kavak geçene golge venrsın Gelene geçene Sımdi müzik bir jana soz olarak da, sozun anlamı olarak da ıkısı bur mi bu dortlüklerın? tkincı yazılışında turkunun yalnız ezgisi eksılmış oluyor. Ezgı olmasa da, sozdekı bu jmelemelerin şıır açısından katkısı ve şurin yapısına getırdıgı yenilik, anlatım bıçımı küçümsenebılır m ı ' 2 Bır Karadenız turküsün alalım. O vay benl ağlanm Ağlarım yana yana Derdimı dıyeceğım Hıç derdı olmayana lc Bu türkunun ezgi ile söylenişi de ş8y Ruhi SU Ağlanm yana yana Derdıml dıyeceğım Aman Alim Hıç derdı olmayana Haydi haydl Hıç derdi olmavana Ezgı içmde ortaya çıkan bır ısımle türkü, özer bir anlam Kazanıveriyor Haydl ezgıyı bırakahm, bu ek sözcükler bırakılabılir mi» Belki de türküyü türkü yapan bu ek sozcükler ve Unlemlerdir. öiretımde, türküleri ezgileri ile Dirliku vermenin olanakları da var şlmdi Plak var Band var öğretmenin kendıs] var öğretim, kitaplar gıbi sınırlı degil Turküler boyle Oİdugu gıbı yazılıp verıhrse kımbılır nasıl düşler, çağnşımlar getırır olsuyucuya Türkulerı derleyen insanın bıraz müzık bılmesı de şiırin yapısını ve tadını bilmesi de şart Yaşayan turküler, kitaplardaki cönklerdeki türküler değıl Şimdiye kadar öyle yazmak adet olmuş, öyle yazıla gelmiş Bu gun türkülen daha sağlıklı anlamaya (3) lıılien Freund The Socfologr ot Max VVeberVıntage Books New Vork, 1969, sayta 18. (4) A H. Tanpınar'ın Mektuplan (hazırlayan: Zevnep Kerman). Kültur Bakanlıfı Kültur Yarınları, Ankara 1974; savfa: 274 (5) Hllml Yavuı Felsefe »e ülusal Kültur Çağdas Yayınlan: tstanhul 1975; sayfa: 41 ve devamı. ü vay benl ağlanm Aman Alim Aglarım yana yana Haydi haydl ve daha safclıklı yazmaya uygun olanaklar araçlar var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle