Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 2? Ağustos 1975 YEDt Heyecan ve tehlike dolu yolculuğun bedeli 21 bin lira SORUNLAR amu y önetimi, bozuk düzen Sami ÖZDEMiR Maden Yüksek Mühendisi şağıda anlatacağım meslek Syküsö bu konunun en ilginç, en açık ve canlı örneklerinden biridir; ıt.TA. Enstitüsü hesabma öğrenlm yapa1961 yüında Î.T.Ü. Maden Fakültesinden ın oldum. Bu Enstitüdeki başanlı hizmetıden ve Alüminyum cevheri aramalarında ;alışmış olduğumdan. henüz TUrkiye'de inyum sanayii kurulabilir ml, kumlamaz ikTinin yeni doğduğu 1964 yılında, bu koTürkiye'den ilk eleman olarak alüminteknolojisinde ihtisas yapmak üzere yurt a gönderildim. Almanya ve Avusturya'da müddetle alümina. alüminyum ve alüminyan mamuUeri olmak üzere tüm alüminteknolojisinde kendimi yetiştirdim. Yur5a bu konuda görev alacağım günlerf heıla ve sabırsızlıkla bekledim. 970 yılı nisan ayında ihtisasım nedeni fle A. Enstitüsü'nden Etibank'a devredildim lüminyum tesislerinde göreve başladım. >in montaj, isletmeye hazırhk ve Işletme slerinde her kademede başanlı görevler ım. Bu arada tesise eleman yetiştirmek s Sovyetier Birliğinde 5 ay süre ile egitim n 40 kişilik bir teknik heyete de başkan(ttim. Tesisin en büyük Unitesl olan Alüı Fabrikasıni yerli yabancı herkesin üze• ittifak ettiği, hatta stayişle övdüklerl bir nde Türkiye koşullanna ragmen çok baı şekilde isletmeye açtım ve en uygun çai düzeyine ulaştırdım. Bu sebeple Etibank 'ından 2 adet de takdirname verildi. Bu a bu konuda Türkiye'de ilk defa olarak et de kitap yayınladım. Incak Türkiye'nin tecellisi olarak maalesef acıdır ki, alüminyum tesislerinde de bir suiistimaller. usulsüzlükler, kaynak israfı, , debdebe. gösteri, tören, tantana, keyfi î. adam kayırma gibi yurt çıkarlanna aydavranışlar oldu. Bütün bu yogun çahsınma rağmen elbette ki bu konuda da tsız kalamazdım. Mesleki görevlerimi en blçimde yaptığrm gibi, vicdani görevimin gi olarak bu davranışlar karşısmda da en ı mücadeleyi verdim. Işte bu tutumumdan yı bir takım çıkar çr.rplan, menfaati ve matı bozulan kişiler rahatsız olmaya basar. Ve nihayet, Nezihi Berkkam'ın genel rnüUğü zamanmda bekledigim mukadder akim olarak, Etibank Yönetim Kurulu'nun 1974 tarih ve 3197/13 sayılı kararı ile ge:esiz olarak, hissi, kasdi ve cezai nitellkte, nina Fabrikası Müdürlüğü görevinden alıık, ünvan ve derece tenzili ile, imza yetklm kaldınlarak Şark Kromlan Işletmesinde an mühendislilc kadrosuna naklen tayin lim. Bu tayin kararı tesiste 200 mühendis, 8000 ayrıca bir çok mühendis odaları ve öbür lik eleman kumluşlan, T.M.M.O.B., çeşitll iyetler, sendikalar ve daha bir çok demokt kuruluşlar tarafından çok sert bir biçimtepki ile karşılandı ve şiddetle kınandı. Ben Şark Kromlan îşletmesinde de, yurıun her yerinde çalışmayı bir yurtseverlik svl sayanm. Ancak böyle cezai bir sürgün »nna boyun eğecek kadar da uysal (daha rusu pısınk) ve mütevekkil bir insan olmam için böyle bir göreve elbette ki gide:dim. Aslında bu bir görev de değildi. Oraoturduğum yerde az veya çok para alacak. Güya bu şekilde de ben cezalandırılmış :aktım. Ayrıca bu uygulama, ferdi düşunü:k olursa, şahsim için hiç de önemli biT değildi. Çünkii her an benim için daha at, daha paralı bir çok başka iş bulabilirı. Ama bunu da yapmadım. ÇünkU sonın ıamen toplumsal bir sorundu. toplumsal bir a idi. Konuyu böyle kabul ettim ve bu deda bir hukuk mücadelesine başladım. Danıştay'da açtığım dava üzerine Danıştay'ca 11.11.1974 tarih ve 1974/1406 savılı yüriitmeyi durdurma kararı aldım. Ancak karar Etibank yöneticilerince uygulanmaaı. Etibank Genel Müdürlüğü'nün yürütmeyi durdurma karanna itirazı Danıştay'ca reddedilerek 6.1.1975 tarih ve 1974/1694 sayı ile ikinci defa yürütmeyi durdurma karan verildi. Bu arada Etibank Yönetim Kurulunun 20.12. 1974 tarih ve 3218/25 sayıü yeni bir karan ile gü ya naklen tayin işlemine sonradan meşruiyet vermek ve Danıştay karanndan tevil yolu ile kurtulmak çabası ile, bilgi ve rızam alınmadan, bu dela da Fen ve Tetkik Kurulu Müsavir üyeliğine getirildim. Yani kızağa çekildim. Beni görevden alan amirlerimin istediği biçimde oturdugum yer para almaya ve devleti zarara sokmaya alışkın olmadığım için bu da bana eza ve cefaların en büyüğü İdi. Elbette bu gibi cezelandırma yöntemleri devlet parası ile kolay olurdu. Bu durumu kendi cebindeki para ile yapabilecek bir yetkili çıksaydı kendisini tebrik ederdim. Gayet tabii ki, bu lklncl tayin islemini Danıştay karannın uygulanması şeklinde kabullenebilmek için en azından idaremn haksızlığı derecesinde saf olmak gerekirdi. As lında bu tür cezalandırmalar bir bakıma şahıs lan değil memleketi cezalandırmak demektir. Memleketi cezalandırmaya ise hiç bir gücün gücü yetmiyecektir. Karann uygulanması için bütün yazılı mtiracaatlanma olumsuz cevap verilince 24.2.1975 tarihinde noter araeılığı ile o zamanki Genel Müdür Veküi Saim Yurdakoş ve Yönetim Kurulu Üyeleri Peyzi Çilingir, Nedret Utkan. Ismail Arar ve Yaşar özkara'ya birer tebligat yaparak kendilerini yasalara ve Yüksek Mahkeme kararlarına uymaya davet ettim. aksi tak dirde kişisel sorumluluklarından dolayı haklannda da maddi ve manevi tazminat davası açacagımı bildirdim. Bütün bu uyanlanma rağmen, Etibank yöneticileri, müessesemizin itibarına zarar verici, saygınlıgını zedeleyici, meslek toplumumuzda ve iş hayatımızda huzursuzluk doğuracak şekilde batıl bir inatla hatalı uygulamalarında devam ettiler. Oysa hatadan dönmenin bir fazilet oldugunun bilinci ile karann derhal uygulanması gerekirdi. Kaldı ki, burada hatadan dönmek sadece bir fazilet olmayıp aynı zamanda bir mecburiyettir. Ayrıca memleketimizın menfaatleri kendi menfaatlerimizi ve müessesemizin itiban da kendi itibanmızın çok çok üstündedir. Bunu bozmaya hiç bir kamu görevlisinin hakkı yoktur. Daha sonra Danıştay'ın 21.5.1975 tarih ve 1975/2297 sayılı nihai kararı ile de bu tayin işlemi kesin olarak iptal edildı ve dava nihayetlendi. Bunun üzerine de karann uygulanmasını tekrar talep ettim. Karann gene de infaz edilmemesi üzerine 6.8.1975 tarihinde Etibank'm yeni Genel Müdürü Orhan Sorguç'a da noter aracılığı ile tebligat yaparak kendisini yasalara ve Yüksek Majjkeme kararlarma uymaya davet ettim, aksi takdirde kişisel sorumlufı*ğundan dolayı kendlsi aleyhinde de maddi TO manevi tazrritnât davası açacafımı bildirdim. Bekliyorum. Sözümü genellemeyle bitirecetim: Bugün, kamu kesimindeki yukandan ben izah ettiğim bu tür davranışların sorumlulannuı, yetkilerini kamu yaranna degil, kamu zaranna kullananlann, aynca Türkiye'de yasa egemenligini, yargı organı kararlannı ve Anayasaji hiçe sayanların, yarın mutlaka yasalar karşısında hesap verecekleri güne kadar bu tür mücadeleye devam etmeliyiz ve mesleki çalışmalannda da ajTiı çizgiyi sürdürmeliyiz. Memleketimizde daha nice bu tür acı gerçeklerin olageldiğini bildiğimden, yetkili makamlanmızm bugüne kadar çok ihmal edilmiş olan bu konulara hassasiyetle eğilmeleri ümidi ile durumu kamuoyuna saygı ile sunuyorum. Duvarlar üç metre jüksesl'kte. Dam diye bir şey yok. Gölgelik t*k köşeye sığınmış bir adam, ıca ra toprak üzerinde sürunen hsmam böcekleri ve kanncalsrm ilerleyişini seyrediyor. Böcekler de bölgeyi aramaktalar: Isı, ogieye doğru, 43 dereceye varmaKtadır. Uzun sakallı, giysileri bedpnine yapışmış. adam, kaderine ra zı olmuş, kımıldamaksızın durmaktadır. Zaman zaman sol eli bir bocegi öldürmek İçin Kalkmakta, ancak diğer hayvancıklar usanmak bilmeksizin adamın Uze rine yeniden tırmanmaktadırlar. Kolu, günlerle kirlenmiş oir sargıyla sanh adam, ara sıra, denn bir ah cekmektedir. Adamrn adı Gerard Trois'dır, yaşı 26, mesleği ise kamyon şoförlüğü. GeçtiŞimjz temmuz başından bu yana, lranın Mianeh cezaevinin bir hücre sinde, yerde, jatmaktadır. Gıdası: Ayda bir kilo pirinç, ptnds bir ekmek, istediği kadar <u. G4 rard Trois. Tebriz Mahkemes'nde bakılacak davasını beklemektedir. Bu, iki hafta sonra da, bir ay içinde de olabilir. Ortadoguda, adalet bile sıcaklardan yakm makta ve etkilenmektedir. Egcr kamyon şoförü hakkında •masum. kararı verilirse ki bu bftl gelerde enderdir bir yüa! «suç lu. bulunursa en az 6 yüa m&bkum olacaktır. I Avrupa'nm çeşitli ülkelerinden Ortadoğu*ya yol alan 6000 dev kamyonu kullanan şoförler dramdan drama koşuyorlar. Öykünün başı Pamukla yüklü Berlietinin d! reksiyonunda, Gerard Trois. dar bir yol Userinde Iran «ınınnı a» mış yol almaktadır. Yanında, 24 yaşında bir oto stop tneraklısı genç kız, Sylvie Garonne, uyurrak tadır. Sıcaktan bunalmış ?enç ka dının besı kamyonun sallantılanna uyarak sallanmaktadır. Şoför yerinin ısısı, 50 dereceyi çeçmek tedlr. Sanki bir fırm. Aniden 38 tonluk araç şiddetle sallannısya başlar. Direkslyona sıkıca tutunan kamyon şoförü. aracma ha kim olmaya çahşmaktadır. Bosu na. Sol on lâstik patlamıştır. Rö morku tarafmdan itilen kamyon artık yolda >alpa vurmaktad'r. O anda biribirleriyle yanşan iki »raba karşıdan belirir. Gerard Trois. onlann farkma vanr. ve fren yapabilmeleri için Taonyı yalvarmaya başlar. îki ağır şok meydana gelir. Her iki otomobil, çarpışmanın etkisiyle yolun kena rına paramparça savrulmuslardır. Kendisine bitmeyecekmiş fi bi ge'en ve haval meyal canav;:r düdükleri işittiŞi bir süre Kinüiıda. Gerard Trois, bir takım !:ollar tarafmdan tutıılup çekildigi ni hisseder. Yolun kenanna uzat mışlardır onu. Kolunun v»rdisi dayanılmaz bir acı, onu, bayçınU fcından silker atar. Açar eözleri ni. Sylvie, vamnda, sarsılmıs. an cak görünürde yarasız beresiz yatmaktadır. Biraz daha ötede, diger iki otomoobil sürücüsüniin cesetlerini göriir: Adamlann nlü mü ani olmuştur. Çevresinde, Ge rard Trois, düşman bakışh ve he yecanlı bir kalabalıgın seslerini Kamyon şoförü, Tebrlz ş nesöie nakledilir. Orada, silâ'Mı bir polis memurunun nezaretinde, Uç hafta kalacak, sonra. yazı mızın basında sözüntt ettig^ırte, •damsız» cezae\nne nakledılpretttir. Eşine oradan şu satırlan ya zacaktır: Bizde, Fransa'da, h»yvanlara bile böyle muamele edil mez. Pranga mahkumu gibtyim. Hayatımda bu kadar ajladıjımı hatırlamıyorum.^ Eşi. Bölge Soförleri Birligt Baş kamna bir çağnda bulunur. Bagr? kampanyası sonucu 10.000 frank (30 bin lira) toplanır. Ancak vetersizdir bu. 60.000 frank kefalet istenmektedir. O zaman, Fraıısız Radyo Televizyonunda şoiörler hakkmdaki programlar yen Max Meynier, işe ecler. îki günde gerekli pars top lanır. Ne var ki, para gene yetme mektedir. Eşine yazdığı 28 temmuz tarihli mektupta Gerard Trois şu aynntıyı verir «60.00!) franklık kefaletl bir kisi içm is tivorlar. Ben ise, iki kişi bidürdüm.> PETROL ZENGINIERİNE UZANAN ANADOLU VE ÎRAN YOLLARI ŞOFÖRLERİN KORKULU RÜYASI OLDU Soiör.erin çoğunluğu için bn uzun >olculueun 21 bin liralık ücrett dısında hiç bir çekici janı yok.. Ama Josette bu işi severek japıyor» Ortadoğu'nım yeni zenginlerino Avrupa'nın liiks tüketim ınaddelerin! iletmek için yola çıkan dev Kamyon sürücülerl zaman zaman vollard» ölünı saçıp, • zaman. Taın»n unurulmaı dramlar vaşıyorU.... OKUYUCU MEKTÜPLARI Fen Fakültesinin kapısı neden kilitlendi? îstanbul'da oturanlar olsun erek başka yerlerden gelip gi«nler, elbetteki Beyazıt'a uğratıışlardır. Beyazıt semti deniince akla ilk gelen yüzlerce haaretli mitinglerin yapıldığı Beazıt Meydaru ve Üniversiteerdir. Hukuk Pakültesi, Iktisat ^akiiltesi, Edebiyat Pakültesi, "en Pakültesi, Kimya Fakültesi lep oradadır. Edebiyat, Fen ve ümya Fakülteleri bir arada oup birtaden diğerine geçişler mrdır. Beyazıt'tan Aksaray'a giierken cadde üzerindeki taş ya»ıdır Edebiyat Fakültesi. Bu biıaya önceleri caddeye bakan süyüfc giriş kapısıdan girilir çıtılırdı. Büyük kapıdan girildifinde, saga ve sola açüan beyaz rnermerden yapümış büyük mer divenler bir huşu uyandmrdı insanda. tnenler, çıkanlar, gelen ve gidenleriyle ilme saygıya davet ederdi. Her mektebe geliş ve gidişimizde saygı değer bir işle ugraştığımızı telfcin ederdi bize. Şimdi bu kapıya büyük bir kilit vurmuşlar. Öğrenciler ve öğretmenler arka kapıdan girip çıkmaya mecbur bırakılmışlar. Binbir emek va itinayla hazırlanmış girişteM güzellikten yararlanma ortadan kaldırılmış, yerine her geliş ve gidişte saklı gizli iş yapılıyor intibaını veren arka kapı tercih edilmiştir. Giriş kapısmı bırakıp eve pencereden girmek gibi birşey. Ne maksatla niçin ön kapı bırakılıp arka kapı tercih edildigini bilemiyoruz. Atatürk'ün «Hayatta en hakiki mürşit ilimdir» sözünün yazılı bulundugu Fen Pakültesinin de girişi terk edilmis arka bahçeye açüan Edebiyat Pakültesiyle aynı giriş kullanılmıştır. Yülanmızın anılanyla yüklü bu yerlerde her gün mektebe gelip çıkarken kullandığımız bu kapüan kilitli görrnek bir ezikliğe sürüklüyor bizleri. Yetkililerce bir art nedeni yoksa bu durumun şimdi kilitli bulunan kapılara göre hazırlanan yapıntn güzelliğini bozmasınlar. Gelip geçenlere yıllarca onbinlerce kimsenin kullandığı bu ana kapıyı kilitli tutan paslı bir zincir göstermesinler. AbduUah ŞENTÜRK Petrolle başladı Ge>ard Trois. eşi ve 2 ile 1 ya şındaki iki kızlarımn yaşamakt'a oldukları drqm. bu ti'riin ;'ki değildir. Bugüne dek, Ortadogu" nun bu yolunda, 17 şoförün ks\y bolmuş olduğunu hiç kimse bilmiyordu. Kiml öldürülmüş, kimi taşlanmış, kimi ise cezaevlerine terkolunmuş bir durumda, beklemektedirler. Şoförlerin dramı, aynı zamanda Avrupa'yı îran'a. Basra Körfezi'nin kıyılanna kadar baglayan yolların sahne olduğu bir destanı meydana çıkarmıştır. Bir destan ki. başlan?ıcını petrol krizinde aramak gerekir. Aniden zenginleşen üretici ülkeler, koltuk, boru, çamaşır makinesi, otomobillerin en istekli alıcılan durumuna gelmişlerdir. Trafik birdenbire artmakta ve normal ulaştırma araçlarımn olanaklannı aşmaktadır. Türkiye' nin kara ve demir yolları tüketim malları dolu vagon ve kamyonlarla tıklım tıklımdır. Basra Körfezi limanlan konteynir. çuval ve kasalarla dolup taşmaktadır. Iran'm Bandar • Şahpur ve Kor Ramaşar limanlarında yük gemileri iki ay boşaltılmayı beklemektedir. Bu yüzdendir ki. karayolu sesini duyurmaya başlamıştır. Yalnız Fransa'da 1500 ağır vasıta, Iran, Irak ve Suudl Arabistan'a gidip selmektedir. Almanya, îtalya, îsviçre. Belçika, Hollanda ve Romanya'dan da, bu tür vasıtalar hareket etmektedir. Hepsi birden SO00 araçtan oluşan bir armada, bu korkulu yollarda durmaksızm gidip gelmektedir. Bu rizikolu, ölür.ı tehlikesi yüksek yolculuğu, şoförler yüksek paralar karşılığında göze almaktadırlar. tşte pehlivan yapılı, 37 yaşındaki Henri Genet'in tanıklığı: Ağırhklan 30 to.ıu bulan ve halk arasında TIR kamyonu diye anılan dev araçlar, uzun ve korkulu yol boynnca şoforleri için cv de oluyorlar Kentlerde tuvaletleri kim denetler? Patron yetiştirmeden yana baş sırayı alan ülkemizde, yeni bir patron türü yetişmektedir. özellikle nüfusu hızla artan kentlerimizde bu tür patronlara sık sık rastlarsımz. Bayağı göbekli, ensesi kalın bu kimseler yüznumara bekleyerek patron smıf ına yükselmiş veya yükselmeyi amaç edinmiş kişilerdir. Yüznumara bekçisinden patron mu olur? De meyiniz. Neden olmasın? Biz yaratmasını bildikten sonra her şey olur. Hele bir yolunuz düşsün WC'ye de görürsünüz nasıl olduğunu. Her tarafın pislik için de bulundugu yüznumarada kusurunuzu defedecek temiz bir yer bulamazken karşınıza dikilen ve utanmadan sizden «50 ku ruş bayım» diye, para sızdıranla bir tartışın o zaman görürsünüz gününüzü. Bu işin bir belediye hizmeti olduğunu filan hatırlatm da bakın ne cevaplar alırsmız. Dudağınızı ısırmamanız bakalım kabil olur mu?.. lerde bazı WClerin bu gibi patronlar tarafmdan aç:k arttırma ile belediyelerden bır veya birkaç yılhğına kiralandığıdır. Bu iddiada bir isabet varsa, bundan böyle beledıyelerın de kusurunu defetme sıkıntısı içinde bulunan zavallı vatandaşm sırtmdan geçinen bir tür patron yetiştirme işini resmen yürüttüğünü anlıyacağız. Ancak, anhyamadığımız bir husus var: Yüznumaralardaki bekçüeri, pardon, patronlan kim atamaktadır? Vatandaş oraya bir şey bırakıyor. Bir eylem sonucu oluyor bu bırakma. Hem de bıraktığı şey ekonomik bir degerdir. Doğaldır ki, biz henüz bunun bilincinde de değiliz. Ama hiç bir eylemde bulunmayan ve hizmet de ortaya koymayan patron, hangi hakla vatandaştan para istiyor? Sonra nayat koşullarına göre yüznumara ücretleri hangi makam tarafınöan tanzim ediliyor? Bunlan bilmek demokratik Evet, bu bir sercektir. An düzende vatandaşın en doğal cak gerçett olduğunda kuşkulu hakkıdır. bulunduğun bir husus var: Doğ juluğu konusunda kesin bilgim Yaşar Salim VtCtTLER olmamakla beraber büyük kentANKA R A TRT'nin tarafsızlığı Bundan önce boşalnuş oian Adapazan Belediye Başkanlığı seçim sonucu AP adayı kazandıgı için hemen aynı gün toievizyon Güne Bakış progıamında halka duyurulmuş, ve fakat ne yazık ki Küçükköyde CHP'nin kazandığı seçim sonucu çok beklediğimiz halde açıklanmamıştır. M.C.'nin yaym organı durumundaki işgal edilmiş TBT miz acaba daha ne kadar MC nin borazancıbaşüığını sürdürecek bir hukuk devleti olan Turkiye'mizde? Ve daha ne kadar yayınladığı bayat programla zengin kesimin eğlence aracı olmaya devam edecek. Hüsevin Cahit ÖZDESIİR Feneryolu İSTANBUL formaüteleri hızlandırmak amacıyla, gümrük memurlarma şirin görünme yarışındadır. Bir tavsiyem varsa, o da, Türkiye de colis memurlanna her zaman gülümsemek gerektiğidir. Ak^i durumda, slzi mahallinizden çıkanp iyice haşlıyabüirter. Bir keresinde, Adana'da yapılan bir kontrolde, uzun farlarımı söndürmeyi ve... gülümsemeyi unuttuğum gerekçesiyle, başıma bir cop yedim. Cezalar, örneğin, çift tartfelidir: Zabu tutulursa 160 Frank, tutulmazsa 70 Frank verilmektedir. Türkiye'de otobüsler de, başlıbaşma bir tehlike oluşturmaktadır. Sivas'ta bir arkadaş, buzlu yolda 90 derece dönüp böylelikle istemeyerek yolu kapatmış ve bir otobüsü durdurmuştu. Otabüs'ten 15 kadar yolcu inince, bizimki «Bana yardım edecekler» diye sevinmiş... ve hayatınm en hatın sayılır dayağını yemiş. Başka bir arkadaş, bir virajda, bir otobüs tarafından geçilmek istenmiş, ancak otobüs kamyonu geçerken arkasına çarpmca, uçuruma yuvarlanmış: 3 ölü, 15 yaralı. Gelin suçsuz olduğunuzu kanıtlayın. lerden geçerken, ufak çocuklar, sigara. ya da para istemektedirler. Hiç birşey vermezseniz, otomobilinizi taşlarlar. Hiçbir zaman. tek bir kamyon olarak, duraklamamak gerekir. Biz, her zaman 56 ağır vasıta birden, duruyoruz. İşin sonunda bu «Allahın cezası para» olmasa, kimse bu serüvene kalkışmaz. Kaldı ki, Ankara'yı Bazargân'dan ayıran 1500 «cani kilometreyi» aştığınızda, çilelerinizin bitmiş olduğu ileri sürülemez. Türkİran sınınnı aşmak için 34 gün beklemeniz gerekmektedir, kışm buz gibi bir soğukta, yaan cehennem sıcağında. Bazargân, kir, giirültü ve şıddetin kol gezdiği çirkin bir kent tir. Bir insanın hayatının hiçbir şey ifade etmediği bir kent. Bir İtaljan şoför tüfekle, bir İsviçreli meslektaş ise demir çubuk darbeleriyle öldürüldü orada.» Yollar da. şoförlerin korkulu rüyasıdır. Yol boyunca, kamyon kalıntıları, insanlarm yasamış olduğu dramların tanıfıdır. Bit me« ovalarda, tümsek ve çukur dolu toprak, ya da kum yollar. Dağlarm bir başka güçlükleri var dır. Kışm, 2200 metre yüksek.likte. soğuk eksi 25. eksi 40 dereceye varabilmektedir. Buzun kalınlığı 25 cnj. olabilmektedir. Şoförler, kamyonun tekerleklerini 80 kiloluk zincirle sannaktadırlar. Mazot donar. Şoförler titreyerek mahallerini terkeder, deponun altında, yakıtın çözülmesini beklerken. benzin yakarlar. Eğar deneme başanlı olmazsa, kamyonu terketmekten başka çare kalmayacaktır. Neyse buzlar çözüldüğünde, ka lın bir çamur tabakası ve kavgan bir yolla karşı karşıyadır şoîörler. Sonra yaz gelir ve üitmez toz sütunu, kamyon kervanını izler âdeta. Şoför mahallmde ısı 78 dereceyi bulur. Kum fırtınalarının da kervanı durdurması olağan bir olaydır. Hava filtrelerine. silindirlere kum gırmesi demek, motorun sonu demektir, bu yüzden durmaya mec burdur kervan. Tüm şoförlerin ağzında aynı tekerleme, «AHalün cezası para». Onun uğruna, 7000 frank (21 bin lira) uğruna, bugün, Gerard Trois, damı olmayan hücresinde yatmaktadır. Eşi Simonea güzel bir doğum günU he diyesi almak için. Onun yerine, ceher.nemlere inmiştir Gerard Trois. Ancak bu yoldan korkmayan, aksine onu kendi için bir neşe kaynağı durumuna getirmeyi bilmiş bir insan vardır: Adı Josette Andrieu'dür, bu 29 yaşındaki genç kadımn. Josette Andrieu'nün bir Türk güreşçısim dahi korkutacak bir bedensel yapıya sahip oidugıınu belirtelim. Boyunun 1.66 metre olmasına karşın, 120 küoluk vücudu vs adaleli kollan vardır. «Seviyorum yollan» diyor Josette. Sabahlan çölde, kahve pişirmeyi. belirli yerlerde arkadaşlarla buluşup kâğıt oynamayı, eğ lenmeyi seviyorum. Kamyonumu ve onun römorkunu seviyorum. Bır çocuk gibi konuştuğum motorumu seviyorurn. E\et, yolun güçlükleri vardır. Ancak, bir aile dekoru içinde yaşamak benim için intiiıar olurdu. Niçin bu «erkek» mesieğıni seçtim? Sanırım, bu zevkım, anne ve babamm yol kenarmda bir lokanta sahibi olmalaruıdan gelmektedir. Müşterilerimız. yalnız kamyon şoförleriydi. Çocukken, onlann öykülerini dinlerken kendimden geçerdim. 21 yaşımda, ağır vasıta ehliyetimi aldım ve yola çıktım. O gün bugün bu modern macerayı yasannaktayım.» Başka bir kadın. Gerard Trois' nin eşi Simone Trois ise, radyotelevizyoncu Max Meynier refakatinde Iran'a, cebinde kefalet parası ile gitmiş ve kocasım Teb riz Cezaevinden tahliye ettirmiştir. «Dünyanm tüm altınmı verseler, kocam bir daha o yolu tepmeyecektir» demektedir Simone Trois. VEFAT Merhum Nuri Yüceland'ın eşi. merhum Remzi ve Müncü Yüceland ile öğretmen Mefkure Çetin, Em. Lv. Alb. Şükrü, Cahit, Nursel Yüceland ve Nurten Aksoy'un kıymetli ve sevgili anneleri, Em. Top. Alb. Av. Rafet Aksoy, ve Nebahat, Sehavet ve Sabiha Yüceiand'm kaymvaüdeleri, Dilek Tanzer öcal, Reha, Selçuk, Nurol, Birol, Nur ve Cem Yüceland ile Zühal, Zübeyde ve Murat Aksoy'un baba ve anneanneleri, İran bir felâkettir Şoför, üç ay hapis cezası yemiş. Eğer paranız yoksa, açlıktan ölürsünüz. Tutuklulardan aileleri sorumludur, cezaevi idaresi değil. Türkiye'de geceleri araba sürmemek gerekir. Gündüz de, kaza durumunda, hiçbir surette durmamak, ve en yakın karakola gitmek gerekir tran ise gerçek bir felâkettir. Bu yıl, Tahir bölgesinde, bir ihtiyan ezen Belçikalı bir sürücü, aracını durdurdu. Kalabahk, onu linç ettikten sonra, refakatindeki kansının gözleri önünde boğazını kestüer. Kadını da iyice dövdüler. Tehlike. her yerdedir. Köv Savaşçı gibi «10.196 km.'lik bir yol üzerine kendini salıvermek için doğuştan savaşçı bir ruha sahip olmak şarttır. Yugoslavya'ya da, Bulgaristan'a kadar, gereksiz nedenlerle, keyfi cezalar dışmda, kayda değer bir olay meydana gelmemektedir. Ancak Bulgar • Türk sınınnı aşmak için bir gün eerekmektedir. Bazı arkadaslar. 21 ağustos 1975 günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur. CPnazesi 22 ağustos 1975 cuma günü ögle namazmı müteaki ı Şişli Camiinden alınarak Zincirlikuyu Aile Kabristanında ebedi istirahatgâhına tevdi olunacaktır. Mevlâ rahmet eyleye. (Cumhuriyet: 6593) Hatice idiye YÜCELAND