09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHUBÎYET nanmak güe, fakat 7 hazfran 1975 günlü Res» zni Gazete'nın «Polis Kollejtne Girlş Yönetmeliği>nin 7. maddeslne göz atacak olursaruz Inanılmayacak şeylerin bu ülkeds nasıl inanılır şekle sokulmak istendiği anlasıhr. îçisleri Bakarüığınca hazırlanan bu yönetmellğe göre derisınin rengi siyah olan kimseler lçin Türkiye'de Polis olma olanağı ve Polis Kollejioe »1»™» aakkı yoktur. Garip ve gülünç olan cihet şudur M bu yönetmelik, kişilerin siyah cildll olması keyfiyetini, sadece bir eşitsizlik kökeni olarak değil, fakat ayni zamanda bir hastalık niteliği şeklinde görmektedir. Gerçekten de adı geçen yönetmeliğıa «Adaylann sağlık niteliklerlyle ilgili koşullar» başhğı altındaki 7. madde hUkmünde bir takım hastalıklar sayılmıstır id bu hastalıklara müptelâ olanlann Okul'a alınamayacaklan belirtilmiştir; ömeğin: Kendisinin, ana ve babasının irsî olarak bulaşıeı hastalıklar veya akıl hastalığı ıle malul olması. Fakat bu aym maddeye bir de (c) îıkrası şeklinde şöyle bir htiküm sıkıştjrılmıştır: «Peltek, kekeme, kel ve CİLDİNİN SİYAH (Zenci) OIAtAMASI, ve yüale çıçek bozuğu, yüz ve bedende bıçak VJK. yara izi ve dığer işaretler bulunmaması.» Oysa başta Anayasamız olmak üzere bağlı bulunduğumiB mllletlerarası bukuk, ve her şeyın üstünde olan insanlık anlayışı «ırk» ve «renk» ayırunı gözetilmesine her bakımdan mutlâk şekilde karsıdır. Derismin rengi ne olursa olsun her insan, bu topraklar tizertnde, insanlık şahsıyetinin haysiyetine sahip olarak yaşama hakkına sahiptir. Kanunlanmızm sağladığı olanaklardan yararlanrnk her yurttas için bir doğal haktır ve bu hakkı «Cildi'nin siyah olmaması» koşuluna bağlamak diye bir sey yoktur. Ancak ne var kl Türkrye Cumhuriyeti devletini yönetenlerden bazüan, hâlâ karanlık bir kafa yapısı içerisinde kalnuş olarak, uygarhk gelısmesinin ve insancü aşamalarm nerelerde bulunduğundan babersizdirler, ve bu habersizlik içerisinde Türkiye'yi dünya kamuoyu önünde böylesine utanç verici durumlara düsürmekten 15 Temmuz 1975 İ OLAYLAR VE GÖRÜŞLER "Başka Inançlı,, Olma Suçu! tlhan ARSEL geri kalmamaktadırlar. Bu «a«VınMr verici ve üzuntü yaratua bir seydir. Elli yıllık Cumhuriyet yaşammuz içeristnde, AtatürkTin ölümünden bu yana, Türkiye'yi uygarlık dtizeyi ölçüleri itibariyle pek gerüere götürmek isteyen hükümet davramşlan çok olmuştur. Yine bu doğrultuda olmak üaere sayısız denebilecek yönetfmsel Islemler ve eylemler vardır. Fakat bize Oyle geliyor ki bunlardan hiç birl «Derisinin rengi siyah olanlar Polis Kolejine giremez» şeklindeki işlem kadar ülkemizi ve milletimizi utandıncı ve küçUltücü nitelikte olmamıştır. Adı geçen yönetmeligin yukarda değmdigimiz hükümlerini hazırlayan zümiyetin ne Anayasamızdan, ne milletlerarası andlasmalardan, ne însan Haktanyle ilgUi demeçlerden, ne bunlarla ilgül sorumluhık ve yükünalerimladen, ve ne de kuacası HUKUK kavnunmdan ve duygusundan zerrece haberleri ve nasipleri olmamak gerekir. Içisleri Bakanlığı bunu yaparksn ve vurttaşlan cDerilerinin» rengtae göre smıflarken, Devletin baaka bir organı, hem de Anayaaa ile kurulu bir organı, msanlanmra bir baska kısta* esasma göre, daha dofrusu iman kıstasına gSre «sapıklar» ve «sapık olmayanlar» diye tasnife çalışmaktadır. Bu organ Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Gerek HUTBELEB adı altında 1973 yılında yayınladıtı ve bütün müftülüklere dağıtüğı kitabta ve gerek Btekl yaytnlarda Başkanlığın Ttirk kamuovuna açıkladığı görüş o'dur kl «îslâm'dan başka dinlere rağbet edenler tam bir sapıklık ve ziyan lçindedlrler». Din, inanç ve viodan hürriyetini güvenceye bağlayan ve «dln ve m«zhep ayınmı» gözetilmeslni mutlak şekflde yasaklayan Anayasamızın Başkanlık için pek önera taşıınadıgı aıüaşılmaktadır. Ancak haürlatmakta yarar vardır ki din anlayışmm çok defiştdgl ve ge lıştiği, ve farklı inanç re dinlere sahip olmanm insanlan birbtrtnden artık ayırmaclığı ve esasen öncm de teskü etrnediğl, ve hangi dine ba£u olursa olsun İNSAN'ı insan yapan unsurun dinden aryade mtispet düşünce asıl ÎNSANCH. ZtHNÎYET, insan sevglsl oldugu fikirlerlnln yerlesmesinden nerede ise iki yüz yü geçmişttr. Buglinün uygarhk dünyasmda insanlan birbirtnden ayıran şey din degfldir. üygarhk dünyasında insanlar «Huisöyan», ya da cYahudi», «Budist», «Müslüman> ve saire diye önem ve değer taşı mazlar: bugün artık uygarhk dünyasırun dlnleri birbirlerinl düşman gözü Ue gönnezler. Hıç bir uygar kişi kendi dinlnin (ya da mezbebinin) en iyi, en mükemmel, en ustün ve öbür dinlerin k*> tii ve sapıklık oldugunu düşünmez ve böyle bir şeyi taröşma konusu yapmaz. Tartısma konusu yapüğı şey «ÎYt tNSAN» ve «Kötü însan» sorunudur; ve dinl, dfll, ırkı, cinsiyetl ne olursa olsun insan denilen varüğı insan sevgisi ile doldurmak onun en büyilk amacıdır. Ama ne var kl bizim bazı çevrelerimiz ve özellikle din adamlanmız, sanki Ortaçağlar hâlâ sona ermemiş ve milletler birbirlerine din düşmanı gözü İle bakarlarmış (ya da bakmalan gerekirmiş) gibl, 20. yüzyılın nerede ise bitmekte olan bir döneminde, yani bugün, halkımıza, farkh din ve inancta bulunanlarm SAPIK olduklanm haykumaktadırlar. Hazin olan husus şudur ki îslâm'ın hosgönl dinl oldugunu söyleraekten geri kalmayan Diyanet Başkanlığı ve onu yöneten din adamlan, layik bir Anayasa sisteminde ve layik bir ülkede, hem de devlet afziyle, tarklı inanç ve dindekilere (kl bunlar arasmda nice yurttaşlanmB var) «Sapıklık lçindedirler» diyebümekte ve bn iddialannı Seriat hükümlerivle güçlendirmeğe çalısabumektedirler. üygarlık dün yasına dahil bir baska devlet bnmiyoruz ki böyle bir çagdısı tntuma 6mek teşkll etsln. Bütün bu ve yukardakine benzer tutumlar ve davranıslar gülüne gariinmekle kalmıyor, fakat Türkiye devletini, lçerde kendi halkma karşı ve dışarda da uygar ülkelere ve Birlesmiş Milletler topluluğuna karsı da küçültüyor ve hırpalıyor. Bu rihniyete ve bu ilkel davranışlara karsı bizler, yani ben, siz ve bütün aydınlar, zlnde güçler tepM göstermeyecek ve ses çıkarmayacalc olursak Türkiye asıl o aaman dünya kamuoyu önünde suçltı sandalyesine oturmuş olur. însan. lık sevgisinden yoksun ve asiret ruhlu yOnetlcllerin flkel karar ve davranışlara yöneldiklerlne yeryüzünün pek çok ülkelerinde rastlamak mümkündür. Fakat sayılan az da olsa aydm ve idealist klçflerden yükselen ve vükselmesi pereken bir vicdan sesl vardır kl bu gibi ülkelerin haysiyet ve şerefini korumaga varar. "Uluyan kardeşlerîmîz,, Nazüli'dea Bafeî Gdzen yazıyor; «Saym Selçuk, Sizden çok önemli bir istegimlzl yerine getirmenM dfllyorum. Biz bir babarnn altı oğluyuz. Beşi öğretmen, biri Almanya'da ışçi. Ben, bir öğretmen kardeşim, Almanya'dakl lsçl ağabeyımiz, devrimciyiz. öteki üç öğretmen kardeşim üzülerek, utanarak yazıyorum uluyan faşist. Uluyan kardeşlerimizle sıksık tartışınz; sürekll olarak yenügiye uğraürız; bundan doğal ne olabüir ki!... Ikl gün önce yine tartıştık. Ben, sızin deyimlnMe «Türkeş Beys'in Saym Ecevit'ın haşhaş ekımine lzân veren yargısından sonra «Bu yanlışür, bu sorunu Amerika ile müzakere ederek çözebilirdik» dediğini söyledim. Dluyan fctaıya öğretmeni kardesim de bunu Kıbns anlaşmazlığı nedeniyle soylediginl, Kıbns sorununun önemli olduğu bir süreçte Amerika ile dostça geçinmek gerektiŞini büdığl lçin bu demecı verdigini öne sürdü. Ben tTürkeş'in ulusçulukla bağdasmıyan bu üzücü demecinin Kıbns sorunuvla bir flgisl yoktur. Bunu afyon sorununda söylemiştir. Henüa Kıbns olaylan ve Ecevît'in ulusçulufunu kanıtlayan «Bans Harekâtı» başlamamıstır» dedim. O «Başlamışt» diye diretti. Ben yine Türkeş'in bu demecl 1974 temmuzunda verdifinde direttim. Kardeşim: «Bana bunu saptayabilirsen, bundan sonra devrimcilerin safındayım» dedi. Biz öteki devrimci kardeşlerimle birlikte: «Sözlerimi saptayamazsak, devrimdligl bir yana bu^kıp yenilglye boyun eğecegız» dedDc tkl gündür araştınyoruz. O günlerle ilgîli bir yayıra e!e geçiremedik. Ama unutmadık ki, devrimciler yalmz değildir Böyle bir durumda elele verirler, gerçeğe ulaşırlar; sız devrimci vazanmıa bize yardım edersiniz. TUrkeşis bu demecinl yansıtan bir günceyl, gününü de belirtecek blçımde yollamanızı lstlyoruz. Osunuzda olsun kl, bu demeci saptayamazsak, yenik düseceğiz, verdiğimiz anda uyacağız; us'a uygun bir davranıs olmasa da yapmak zorunda kalacağız bunu.. Bize yardım edeceğınizl umuyoruz. UmuyonHi değil, billyoruz. Bu nedenle günceyl uluyan kardeşimizm suratma çarpacağunu günü dört gözle bekliyoruı.» Bnna benzer mektuplar alıntn sıksık: ço&una karsüık veremem. Bn keı de öyle olacaktı; (aıete kolekslyonlanra kanstınp oknnnnnn Isteğlıd yerine retirmek lçin vaktim yoktu. Ama tallh yardım etti. Cnmhariyetin 12 temnın» çünlü sayısında Altan öymenin »Ecevit Başbakanlık dönemini anlatıyor» adlı rfiportajında okurumnn sornsnna cevap verildl. Gercekten CHP'nin hashas konnsnndakl kanrım 6tetd slyasal partiler eleştirndslenU; ve bnnlann arasmda en Derl giden Türkes bey, şunlan aSylemistl: « Haşhaş eîdmbıe yenlden müsaade verilmesl nümayişkâr bir setdlde ele alınmıs. ne Türldye'nin milll menfaaUerl. ne de Türk kövlüsünün lktisaden kalkmdmlması yönünden imkânlar degerlendirllmemiştir. Konu. Amerlka ilişkllertnln bozulması lçin eerek devlet yaytn organlannda ve gerekse bir kısnn basında atalsi2İık son haâdine kadar götürülmüstür. Yapılacak şey, haşhaş konusu başta olmak üzere Amerika İle acele müzakerelere glrişmek ve aramızdaki eski dostane samimiyet ve yakm işbirliğini kurmaktır.» Yani «MiUlyetçl» Türke? Bey, Anadolu topraklarma nerl eklp neyi çkmiveceçltnizi bir yabancı devleUe mfiz» kere ederek, müsaade Istiyecekti. * Okurum BaM Gozenin Isteğlnl yerine getlrdikten aonra dlyeceğim birkaç söz var... Devrirncilik, bUinç işidir, olaylan tartan cagdaa msntıpın olusmasıdır lnsanın kafasında... Temel bllcilerln üstünde yükselen yöntetnleri kullanarak cevremlze devrtmd RÖZle bakabilir, devrimd tatmnla davranabillrlz. Ama bn düzeye yaklaşamıvan bir Uslnln: Türkeş'in böyle konuştugnnu kanıtlayabnirsenls, ben devrimci olacağım... demestnln çok bir deferl yoktur. tddialar üzerine babse tutusarak değil, cevredeld olay> lara çağdas mantıkla yaklaşarak «uluyan kardeşıerbnlz> ulumaktan vazKCceceklerdlr. Kuşkusuz «uluyan kardeslerlmlz» oyanıp, bülnçlejıerek devrimci olabilirler; «uluyan liderlerimiz» için nmut yoktur. Çünkü onlar kafalannm değil, midelerinln güdüsfi»l« buçünkü polltikalannl yfirfitfiyorlar; çıkarsal yörünçelerinden ayrılanuyacak birer uydudurlar. • Kurt'Jar, Yoksulçocukları M. HACIHASANOĞLU GÜNÜN KİTAPLARI g YAYIN </) ŞUiVBERLEEl BİR\YAY1N OLAY/DfR • MARKSİST ESTETİK A. Sanchez Vasquez • HÜKÜMET • FİIİSTİN SORUNTJ • TEKELCİ KAPİTAIİZMİN İŞLEYİŞİ VE GERİ KALMIŞ ÜLKELER • HEGEL MANTIĞI • BENDENSELÂM SÖYLE ANADOLUYA • OKURA. İNDİRİMLİ KİTAP YAYIN HABERLERİ 2. sayıa ÇIMJ 64 sayfa 250 kurus Ankara Cad. Güner Haa 45/12 Sirkeci • Istanbnl N ietzsche, Bichard Wagner ve Schopenhauer'in nayranıydı. Sonra onlardan da sogudu. İnsanlan katlara ayınyordu. Ezemeysn insan ezümeliydi ona göre. Yasamak gUçlUlerin hakkıydı. Hitlerin nasyonal sosyalisüert ondan yararlandılar. Ulusal onuru kurtarmak İçin ters bir yola başvurdular. Irk üstıinlügü yoluyle halkı kandırmaya çahştılar. Anamal sahiplerıyle, gençleri kendi saflanna çekmek kolay oldu. Birinci Dünya Savası'ndan sonra ekonomik bir bunaum içindeydi Almanya. Zor durumdaki insanlara, toplumlara, parlak yarınlardan soz etraek, ulusal masallar okunıak, saldın düşünceleri aşüaroak kolay olur; nasü olsa elde olan bir çey yoktur. Almanya'da faşist düşünce bu koşuUar içınde oluştu: «O, kalıp düşüncelerin hiç birinden hoşlanmazaı; hele çu komünistlenn koyduğu düştin gibilennden asla!.. Onlar bir lnsanın en son cevherini de alıyordular. tnsanın sahip oldugu değerli tek seyl de elden alıp gerçekten yersız, yurtsuı, Ustelik de varlıksız bırakıyorlardı. Elde kalmos tek jeyl, onurlandıncı bir adı, soyu vs gücü alıyorlardı. «Nazilere geünce? Onlann da kalıp dusünceleri vardı. Versailles andlaşmasmdan ve ötekilerin sınıf znucadelesi yerine ustün ırktan, söz ediyorlardı. Fakat gözüpek ve aklı başında delikanlüardı. Lieven'in bir diyeoeği yoktu. Milletlerarası siyonizme uzun uzun atıp tutsalar da.» Anna Seghers'in «Ölüler Genç Kahr» solı romanındaki faşlzme yatkın soylu bir kişinin duşüncelen bunlar. Asil aıle çocugu.. Bir baska asil aile çocugu da söyle dUşünüyor: «Vatanımız onların yönetimi altında bir ramanlar Koskoca bir imparatorluk olmuştu. Aşsgı halk tabalan, sembolleruı anlamını asla kavrayamazlar. Zıra anıları besleyen duygulandırmalardan hiç nasıbi yoktur yığınların. Bizler sembollerimizi asla hor gönneyiz. O sembollerin canlı kışileri ortadan çeküse de...» Semboller aranır, Başbuglar aranır faşist düsUnceyl gelistirmek ıçıru Ömeğin bizdeki ırk Ustünlugü savı güdenlerin serabolü Bozkurt'tur. «ömeğin Goktürklenn kurttan inmı; oldukları eîsanesıyle Oğuz etsanesinde lotemciliguı kalıntüan suregelmiştır. Gerçekten, çok eski çağlarda Baykal Sı Hai golunun kıyılarında oturan Goktürklerın, bir çocuk dısmdi bütunuyıe yoK ecıumeıermaen sonra, eııen ayatıan Kesııen çocuğu besleyerek büyüten btr dışi kurdun ondan gebe kalmasıyle yenıden üredikleri yolundaki efsane, eski Türklerin totemlerinin KURT oldugunu göstennektedır.» Yalnız bizim ym^'Ki kurtlar, KURT'un totem oldugunu unutup, «Biz Tanndağı degin Türk, Hıra dağı değin Müslümanız» dıyorlar. Çeuski ıçındeler. Hem halk yonetiminden soz ediycrlar, hem önderlenne BAŞBUG diyorlar. Çaglar, çağları kovalamışur. Devrimi bir yana bıraksak bile evnm, toplumlan değışürmistır. «Türklerde başkan, doğa üstü guçlerle donatılmış, gücünü gökten Tengri alan bır otorite sayılmıştır. Göktürk yazıtlannda, «Ben, Tannya benzer gdkte dogmuş, Bilge Kağan tahtıma oturdum, sözlerimi sonuna kadar dinleyın» denmesi, bunun belgesidır. Bu bEJumdan «Kağanlık» bir soyun ayncalıgı ve tekelinde kalrtoştır.» Bugün böyle bir yetkeden söz edersek gülünç olmas m> yız? Ama NAZt Almanyası'nda da bu düşünce geçerliyui: «Zira İmparatorluk tahtı btr İmparatorluk tabtadır. Bir taht ne bir iapandır, ne de banka gisesi. Tannnın verdigi bir baktar. Tanrı seçer o tahta ifimi isterse...» Utüü Beıchstag yangmında donen dalavereler üzerine çok yaalmıştır. NAZIler hem suçlu, hem güçludürler. Bizdeki NAZİ benzerlen de öyle. Kıskuturlar, saldırırlar, sonra da suçu başkalanna atıp bir kıyıya çekılmeye bakarlar; egemeo guçlerın kendılerinden yana olmasını beklerler. Yargl organları onlann ıstediklerl yargıd* buiunmalıdırlar. NAZner ve HlTLER gençler üzerine kurmuslardı oyunlanru. Zorbaca düşüncelenni onlara aşılıyorlardı; haksız saldınlan, kıyımlan onlara yaptırıyorlardı. Kim besUyordu Hitler'ln gençük örgütlerini? Parababalan. Bizim KUBTTan da aym düşüncelerle yetiştirip, egitiyorlar; para venyorlar, rozet venyorlar, saldîn eğıtımleri yapünyorlar. Nerden geliyor bu değırmenin suyu? Bunlar parasız yapılabilecek şeyler değildir. Komando dıyorlar. Bir parö sıvü güç banndırabılir mi içınde?.. Sorarsanız bümem ne ocağj dıyecekler. Kültür ve düşün dernegi olarak göstereceklerdır. Kafa eğitimi değil, yumruk eğitımi yeı almaktadır bu derneklerde. lnsanoğlu ünvana, gösterışe, pohpohlanmaya düşkündür genellikle. Bakmız kurtlara, aralannda zengin çocuklan var mı? Ezilmişlerin çocuklandır çoğunluğu. Yüce amaçlarla, savaşlarla, ünlerle kandırümışlardır. Tarıhin masal yani öğretilmiştir onlara, ekonomik gelişimlerden habersizdirler. Clusçuluk kaba güçle övüranek değildir. Atatürk ulusçuluğun sınırlarını çızmiştir. Düşsel amaçlarla oyalanma çağında değiliz. TDRAN'la, Türkıstanla, geçmışin kahramanlık öykülerıyle, gerçekleşürıleraeyecek ilkelerle halkı kandırmaya çahşmak ULUSÇULUK değildir. Ddpedüz yalancüıkUr. Ulusunu gerçekten seven kışi, onun tümden bağımsızlığını ister. Bu da ancak ATATÜBK'ün de önemle belirttiği biçimde EKONOMÎK BAGIMSIZUGIN sağlanmasıjla geıçekleşır. Sosyaî adaleti, ekonomik bağunsızlığı hiçe sayanların, emeğe yeterince değer venneyenlerin, Türk emekçisıni, Türk köylüsünü sevmeyenlerin, halk yönetiminden yanayım deyip de özgıir düşünceye saldınyı üstün tutanlann, keadi deyimlerlyle MİLIİYETÇİLİKIerinden söz edilemez. hdbederfdeıgsı SAVAŞ TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI SUNAR ROMAx\LARI SERiSi Afertürkun Sapka Devrirninde Kastamonu ve inebdu PANZER BİRLİKLERİ Ve şimdi de Gezileri ıı Bütün kitapçtUrd* oe Iş Banktsı Şubelerinde. Genel Dağıttm: BATEŞ Bayilik Teşkililt A.Ş., Cağtloğlu, Irt. büyükyazarımızın anısını OktayAkbal DAĞITIM: BATEŞ CUTVIHURIYET 26/6/1975 saygı,sevgidoluve arkadaşım orhan ı<emal vemektıplan TÜRK DİLİ TÜRK Ö YKÜCÜLÜĞÜ ÖZEL SA Y1SI Türk öykücülüğü ve 9 öykücii üzerine incelemeler#Türk öykü kitapları % Günümüzün 32 öykücüsü öykü anlayıjlannı anlatıvor % İJnlü 25 öykücüden seçilmiş 36 öykü # 4 1 2 sayfa, 25 lira • Ab'one: Yıllığı 40; öğretmenlerle öğrencilere 30 lira# yıllık abone olarak TÜRK ÖYKÜCÜLLĞÜ ÖZEL SAYlSI'nı edinebilirsiniz # TÜRK DİLİ, Atatürk Bulvarı217, Kavaklıdere/Ankara stefanos yerasimos Gladkov'un Aranan Romanı Atilla Tokatlı'nın çevirisi FABRIKA A AZGELİŞiyiİŞLİK SÜRECİNDE TÜRKİYE Ü ÎTANZİMATTAN I.DÜNYA SAVAŞINA 40 lira 1BİZANSTAN TANZİMATA Türkiye'de Sosyalizmin TarihineKatkı Hazırlayan: A. Cerrahoğlu o \ 35 lira szıznesınçevrilmiş ıa en çok yabancı diliere adlı kitabında toplanmıştır 19 mizah hikâyesi200 sayfa 125 lira e yayınlan, Ankara caddesi 13, tel: 268142/ Dağıtım: Narlıbahçe sokak 19, tel: 278720, p.k. 12 İstanbul /Aydın Kitabevi, tel: 2514 23, Yenişehir, Ankara/Ege bölgesi: Datiç, tel: 38786, I z m ı r • • • • • • • • • • • • • belgeler, bilgiler,bölgeler dizisi:20/30 lira Maksim Gorki'nindev romanı ihtilsli nssıl yaptık kitabının 5 inci basırmnı kıvançla sunar Tekîn Yayınevı Ankara Cad. 5 1 . istanbul hikâyeleri AYDIN OLGÜN KIBRIS'IN ANATOMiSi May Yayınlan Cağaloğln, tstanbul Onbirinci baskısı çıktı ANA bntuıi usa YAPI« Tekin Yayınevi 4 DEVİR LiDER Dünya Mizahından 2000 Fıkra 4K savfalık çaedas tcitap II Mılletlerın sn seLKin tiKralan, çın çın Kankafıaiar .. Pını pırıl tebessıimler... Bütün kitapcılarda 2S TL Genel daffitım BllKij Bütün vönlen İle Kıbns Sorunu la rL. Isteme: Bükıdm Pon 42/4 Tel: 12 31 25 25 53 44 ANKARA •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle