18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 6 Aralık 1975 BJ E YAYINCILIĞIMIZDAKİ GERÇEKLER VE ŞİİR bildiği blr gerçekten yola çıkalrm: Son yıllarda TUr3e kitap yayını, örneğl eorülmemis bir hızla artrnışttr. EsKliyı bir okur parasal olanııkian elverirse çıkan tıer fcitatn okulirdî. Şimdi yayınlan Uleyebilmek, bırakınız tıer kitabı, her > kitapçı vitrinlerine yayılan yapıtlann dörtte bırıni, onda oıbile okuyabilmek clan»k dısı Yani en iyi okur bıle yayıncıya iemıyor artık. tkinc! gerçek: Yamn zarnana kadar sayılan Ucü, dördü geçmlyayınevierı de hızıa çoğalıyor. Baaları kendılerinı büyütüyorbinterre lırahk TCKâın yapıyorlar. tesısler Kuruyoriar. birkaç rde subeler actyorlar. Bazıları Kör topal sürdürüyorlar yaşnmıı. Pek çogu da curit.c yıi djrendikten sonra kapanıyor. Kapar da ne oluyor? tk! yayinev! kapanırken Uç tane yenisi açıliDemek fci iyi bir 1 bu yayincılık. Bazı kitaplann yirrnı ylr5 ss baski yaptjklann. gdrünce insanın bu yargıya tnBnncagı ror. Acaba öyle mı? Parasaı sıkıntuaı içtnde bunalmıyan yaüann sayısı bir elin parmsnian kadar var mıd«r7 ' Yerli Wr renk Üçüncü gerçek TUrk okuıu gittikçe artan bir hızla yerli yasra yonelmektedır. Polisye romanlar dışındaki çevırilenn arpara getırroediglni ıjrtrcn ynymcılar bir ara «scienee lictıon» cevirtierine «arilmıjtardtr. N« tır Iti bu saman aievi de sonmeğe yüz tutmtıştur. Yerli yazxr;ann yayın pıyasasına agirllklarınt koy malannın başiıca ikı nerteru vurtiır: Okur. yabaocı vazara doynıustur, bu bir. Batının tüm büyük isimleri çevrilmiştir Türkçeye. Hepsiyle tanı$ıhru$tır. ÖrelJik.erl vazın sanatına genrdıklen yeniliKler ögTenilmlştir. StmdiK, yabancı yazariann vapıtları, eskllerin yinelenmesinden başka bir şey degildir Oysa bu ışi bızım yazaTİanmız da yapabilmektedır. Hem de vabanoı yazarlardan dR.ha iyi yapabilmeKtertir. Üsrellk cıeıiî VBzarlanmızin japıtlartnda yerii oir renk vardır. yerli bir koku vardır. Okur verlı vapitta Kendi yaşsmını bulmaktadır. kendir.ı görmektedır ou ıkı Kim ne derse desin TUrk ktiltür düzeyi bvoıln eskinin çok üstündedır Heı aıanda olduÇu Ribl güzel sanatiaırt* da yabancı hayranhgı vennı fcendı deSenmtein tanısîlmasına bır*kma&a baslamışm. Türk okııru kendı ülkeslnde Patriek VVmu'dsn Howard Fast'tan dana güçiü yazarlar oldugunu bilmektedii attık. HeU Jiir krlapları Geielim dördüncu gerçege. Bu doludizgin yayın dlinyajınd» şiir gittikçe solmuş, kavrulmus. cudük bir kaktüs çıçegı gıbi görünmektedir. Ne atayan ne nalini soran vatdır Ozanlar »Ur yerine hikâye, roman. tıyatroradjo opanu yazmağa başlamışlardır. Yayınevlerl »lir kitabi basmaga yanaşmamaktadırlar. Kendi nedenlertnde nakli olduklan da düşünülehılır. Vüksek fıyatla satılan şıir kitabı roman gibi alıcı bulamaz kolay kolay. ücuza satarlarsa para kazanamazlar. N« yapsınlar? Va çok bellenmış bir ikı ozanın silrlenni yayınlarlar do?rudürüst Ucret ödeyip, ya da kitabının basumaMnda çok direnen ozanın yapıtmı b»davay« kapatıp. hatta tistüne para alıp yayınlamayı «lütfen» kabul ederler. tşte soru: Şilrlertm blr kitap lcinde derlltoplu sunmak tsteyen ozan ne yapmalıdır? Boynumı bUküp »azpsına razı olmalı ve kitap yayınlamaktan. hatta şiir yaanaktan vaz mı geçmelidir?.. Galiba iki yol gözüküyor: 1. Ozan. vayıncının ısteksırligini kırmak için çok dflsük bİT telü ücrBtl tl« va da mc iirrpr almarian kır»hinın v«\"n naiçkını verecektir. Bazı yayınevleri kitap yayınlamak için üste de para is tedıklerıne sbre at ücıet alarak va da mç almadan yayın nakfcını vermeffp razı nlmak aer»kır 2 Yıllann empji ile olu$mııs Kttabıntn satıs olanagmı blç karsıhk almstian ysvınfiva vprmek v» da üste bir de para odemek istem°yen o?nnın tutacajı ötekı vol da kitabını kendi yavınlamaktır. Bu durumda o?an. şıırlerını vezmakla kalmayıp bir de matbaacı, k*ğıtçı, ciltçi peçinde koşmak, kitabı basıldıktan sonra da M. llâeddin ASNA dag\tımmı yapacak bir kııruluşla anla^mak, ya da kitapçılan t«l tek dolaşarak dagıtımın] aa Kencu yapmak zorundadır. Yatırdığı parayı geri alabilmek için aviarca. ya da yıllarca Wt8» ; bır.ın satılmasını heklemek de bu için cabasıdır Para kazanmale bir vana, rıarcadıgmı çıkartshillrs*1 se^nmelidir. Ama ozanın amacı zaten para kazanmak degi) îliıinl (cabuı ettlrmentn duyeusal ladma ulaşmaktiT. TüTkıye'de yiirinln sellri İle va$atnını sürdürmeyi dti;finpn kac ozan vasamıstır K .. 1 Gerı kalmış foplumlarda vazsnn çirerin durumu budur. Toplum geliştiği eğitim ve kültür düzeyi yükseldiği zaman yazarlAçızerlık ae 011 raesıpK naıı olHraK Rai>ul Ertrmege Daşlar. Türkıye'» dekı roman yazanmn bugun bu evre İçinde oldugunu blliyoruz. Şiır yazarı için lse bu düşün gerççk olması için nerbalde daha çolc beklemek gerekecektır. Pekı, bu gerçekler ortadavken, blitün gtiçlUklerine katlanarale iklncl yolu seçen, yanl îürlerini kendisı kitapla?tıran oeanlar n»den kınanır? .Kitabı tlle de yayınen çıkartır. yapıtıru kend) bastıran ozan degil şiir hevesit^idır» dtyen elestlrmenler acaba nan?i plidfilerden etkılenmektpdir' Bu sorulann yanıtmı btılmak kolay dcgiidır. Bu eleştirmenler şu soruya da tutarlı bir yanıt bulmak zorundadırlar: (Devamı 9. Sayfada) SANAT VE EDEBİYAT CEVAP: 2 Küçük bir kayıktasmız. Çökyüzü ve dem/den ba;ka kelime hulamadan ssyrediyorsunu? dunyayı, uıağa baksanı/ da gorduğunüz dsniz Küçük Bir Kayıkt söıediyorsunuı hayatın; oysa, ne bir rençberle yuzyüıe gelmijliğiniz var ne de bir i;çiyle yoldajça buluşmanız. irsan fırınlarından ve kilaplardan dokülen külü duyurmadan •kül» diyorsunuz, açhk ve siyaset: sesinizde çarçabuk yeredip çarçabuk yıten kelimeler. kımse kimseyi oidürmemi} sokaklannıldd yüzunüzds un ufak bir ]ı bırakmadı onca clnayef. uzaksına çarptntısına yaralı bir yüreğin. acılannız acı olmasına acı fakat kapalı kapılar ardına çekilmij sadece siti anlatıyor. körelmi} gozlerı harflerinizin, en aydınlık du;üncenizde bils burjuvalık tek fiyakanız Küçük bir kayıktasınız sannlar. sayıklayışlar ve uğulfuyla ve yılgın, sallantılı. sarhos. dolavyorsunuz dünyayı; dunya gençle$iyor sız yajlamyorsunuz.. 1950 Yılları Dtmlr Bir sOredlr. çaftdas TUrk Edebiyatı üzerine yazdıftım yazılarda «Hegel sonrası, marksist düşüncenin llk dBnemleH yazarlan». «1840 vıllan • He(tel sonrssı • felsefe •anlan» tribl tertmler knllanıyorum. Bu tertmierle nevi anlatmaya cahstıgımı blraz açıklamak iyi olacak. Söylemek lstediglm. Marr'm «1844 EI Yazmalan». Uk felsefi vazılan Henüz Heeel ile Feuerbach etkisinden bütUn Mltilne sıvnlmamıs oldu6u dönemlerdekj felsefey» deftrin vazılar. O d3nemde düşünür, kaDitalist toclum içindekl, kapitallst toplumun yarattıffı insan vabancılaşmasmı ttörur, düslinceslnl bu • vabancılaşma» kavramı üzerine oturttır. Bir takım düsünürler bu «yabancılaşma» kavramım tam bilimsel bir değgin bir kavramdır bu, hatta bazı yazarlar. bu kavramm dtnsel dtlşüncevle lliskili bir kavTam oldugunu öna sürerler. Gene dUsünUr, 19. yüzvıl kapitalist toplumunun varattıgı vabancılasmanın. insanla lliski11. «zellikle üreîim vaoan insanla Iliçki» çesltll vanlannı jtfirürt ÇaSdas kapitalist tot> lumdakt kafa 11e kol em<* araşındakl bfllilnmenin varat bu yeni sınıfın Uyesininüre tım içindekl vabancılasması nı. calışmanm. isçinin dışında ona vabancı bir şev olarat kalıjını, lsçinin kendi öntin dp vabaneılasan. ondan usak başka bir siy haltnı etkinliÇinin vaban rılasmasını, isçinin kendisi ne aft olmavan cahsmasınm ona karji hir sey haline sel mcsinl... BUtün bu kapita list tonluma fizgt! Insansa insan yabancılaşması Uzer ne kurulu felsefl bir rtilfkavramlandır bunlar. HenU kendi ekonomi oolitiSini bl tün bilimsel çevrtmivle kuı mamıştır düştlntlr. Tarihse madderri, o. tarihinin billn sel açıklamasma uzanan d yalektik • maddeci tarih y < rumunu varatmamıstır. Düsiinürün düşünresl. bu btiln sel alanlara kavıp. ekonon İle tarih bilimiyle ileiü bu t: rihsel varatmalan orfav döktükten sonra. daha nesn daha bilimsel bir nitelik k zanır. Belkl, daha da «dete minist» bir nitelik direbi riz. ÇünkU. felsefl • lnsans bir alandan. somut blllms alanlara eitmfstir artık. Bu bakımdan Marx"ın llk d ştince yapıtlanm lnsancıl. < punluk çaei vaoıtlannı biliı sel • determinlst bulan b çok incelemecl. yazar vard: Onun llk dönemine büyi önem verip, düsünürü kuı mını yaratmaya götüren aı etmenın ahlâk?al etmen < dugunu sövleyen, onun ekor mist. tarihcl yanını önem! meyen Rubel eibl. mant araştınrılan... Gene dlişünt le. oleun dflsünürt) birblri den ıvtce avırmaya caJıs Alrhusser eibl araştıncılaı (Ben düşünüriin düşünce nin ikiye bölünmesinln dog olmadıtını, In^ansal Marx hep devam ettigini, sosyal kuramın. bir anlamda, lnsî cıllıftın da serçeklesmesl duSunıı düsürnivorum.) îşte «Hegel sonrası düşüno «1840 yıllan felsefe yazıla derken bu dnnemin düşür etkinliSini söylemek lsti; rum. cYabancUaşma» temasının. I yüzyıl sonra Türk Edebiyı nda 1950 snnrası yazariann ortava çıkması, • hem de yazarlar. Marx'ın düşünces yakından tar.ımazken ort£ çıkması • btr rastlantı de: dir. Toplumsal yapınm ee mesi süreclerlne bakılı: bir çev de değilc a. valnızlık, aı dlişme. ?ihi temalarla b: 5in ön plana çıkması, Ti kapttalizminin 1950 sonn rtlciisiiz gpli'mpsi olgusı baâlıdır. Atabilrtlgine sak gan, eelişmek İsteven kap: lizmin bireyde varattıgı • ratmaya basladıgı yeni d gular. yeni düsüncelerdir t lar. Ru bakımdan «1950 sor sı Türk kapltalizmînln ge di?1 veni duvgııtar. venl şünceler. yeni duyarlık e^ ninden kesinlikle sfizediK 1 r. Bu yeni oiusumun bir 1 yansıması niiımsu? olsa Yeni duvarlık pvırnl, bir §ın olum?!U7İuSiı da bera rinde BPMrmİ!? olsa da. B !ece venl tpmalar. çagı duypıı ların anlatımı eeln «r Türk Edeblyatı'na. karrnm «aOTnn^Isr yp^ptpva İçerik yönünden liyatronun anlamı öıdMnir NUTKU însan yafamı fçinde. tiyatro olgusunun yerini doğnı btr yolsaptayabılmek ıçın her şeyden Once bu sanat daiınm topıdakı görevını aç;k ve seçık ortaya koymak gerek;r. Çünkü ıtro, bir arada. topluca yaşayan ınsanlanntek tek degil e topluca katıldıkları bir anlatım aracıdır. Bunun için de, biyat türlerınden daha degışik özellıklerı lçenr. Tiyatronun kaynagı. yaşamsa! ihtiyaçlarını «aglayan ilkel ınlann, onları yasatan, üreten ve gelıştiren eylemlere. duyara ve düşüncelere karsı takındıklan tavırdadır. İlkel ınlann avladıkları hayvanlar. dalmdan kopanp yedikten meysr, yagmura. tasKina karsı kurduklan evler, ısınmak ıçın tiklerı agaçlar. suyu geçmek için yaptıklan sallar. aSaca nanmak ıçın ördükleri saz ıpler onların dofaya sagladıkları ünlügıi getırir. Bunun da bilincine varmıştır İlkel insan: bilgisını de bazı hareketler yaparak. sesler çıkararak. dans tartımı kullanarak topluca degerlendırir. Doganın durma1 insan yaşamını etki altında tutmasına karsı. insan da doolanı değiştirerek bir üstünlük sağlama yoluna gider. Bu ünlüğün anlatımı ıse ilkel insanm birlikte düzenlediği yalm yabanıl oyunlarla ortaya çıkar. Bu ilkel oyunlar gıderek dabelirgin ve düzenli bir durum alarak birer ritüel aşamasıdogru gelişır. Böylece, İnsanın doğa Ue llişkisınde büyü aya çıkar. (,'eşitlı maskeler, giysıler. tartımlı harfketler doolanın dışindakı üsluplaîtırmayı ve estetik görünümü getiBir yandan da, tnsanoğlunun dinlenmek, vakit geçirmek, enmek ve düşünmek için bulduğu topluca oyunlar, güncel unları ve olayları yansıtır. Nasıl doğa ile üişkisinde insanu büyücünün yönetimine giriyorsa, güncel olaylan yansı1 oyunlarda da h<imo ludens yâni «oynayan insan» doğar. :üel, insanın dOgayla çatışmasını simgelerken, ilkel insanın ılük işlerini yansıtan topluca oyunlar da insanın insanla olan (kilerini ya da çatışmalannı var eder. Demek kı, ilkel insan birlikte ortaya çıkardığı anlatım binlerinde iki kaynaktan hareket etmektedir; Anlatırn biçini dUzenleyen konu, ki güncel olan bir olayı yansılar ve bu nunup insan dogasiyle ilgili büyü yanı, kl yaşsmın evrensel Jerlerıni ortaya çıkanr. Tiyatronun içeriğini tamamlayan bu iki kajnak üzerinde rmadan önce tiyatronun görevinı kısaca ele almak istenm. yatronun görevi, seyirciye olan tek yanlı iletimle tamamlana«. Sahne ile seyirci, tiyatronun birbirinden koparılmayacak srım kürelerudir. Burjuva tiyatrosunda kategorik düşünce ıteminin sonucu olarak, bu birbirlerinden koparılamıyacak ı yarım kure. yâni sahne ile seyırcı birbirinden sınırlarla aymtş ve gerekli Olan karşılıkir etki tepki bağının dinamizmi k edilmiştir. Oysa tiyatronun kaynaktan gelen özellitinde hne ile seyircinin birbirini yakından etkilemesi olgusu varr. Oyuncu ile seyirci arasındaki yaşamı sağlayan kan dolaT» kesildigri anda tiyatro seyredilen bir vitrin durumunu alır. yatronun toplum içındekı göres'ini sağlıklı olarak elde edeImek için, hiç kuşkusuz bu kan dolaşımını, başka deyisla hne • seytrci etkileşiminı yeniden var etmek zorunJudur. Aristoteles. Poetika'sında, bir tıp terimı olan ve •iyileştirB» (tedavi) anlamma gelen katarsis Ue seyircinin acıma ve >rku duygularıyle Qir çeşıt «ruhsal arınma» y» yöneleceginı Hrtir. Ne var kı, «ruhsal arınma» bir yönden seyirciye blr yler katmakla btrlikte mı aktıt bağ konusunda yelerlı deŞılr; çünkü acıma ve korku duygularmda pasif bir geri çekilme ırdır. Dogrudan doğruya duygulara yönelöığı için de yargınaa olanagı vermez seyirciye. Seyirci, katarsis'le özdeşlik kuriğu kahramanın yönelışıne duygularıyla tepki gösterir ve lun acı ya da korku veren sonunu kabul eder. Bu da seyirnin yaşamında bir artmayı değil, bir boşalımı getirir. Oys» tuhsai arınma»yı ancak seyircinin düşünerek, yargılayaraic ;r karar vermesı varedebllir. !şte o zaman seyircinin yaşaında artan bir şey ortaya çıkabüir. Bunun için de akılla NKllenen bir duygu alış • verişi zorunludur. Öbür yanda. tiyatro olgusunun ikı yanm küresi. yâni sahne s seyirci arasındaki birleşmede, insanoğlunun yaşamında dojtj'lara yönelik bır artış saglama işlemi hiçbir zaman yaşamın ıru ve katı blr tanımlaması olmamalıdır. Tiyatronun görevi eT an ınsanı öütüniüğü içinde dü$ünürken «heyec*nlandırıak, kendisını bır oaskasımn vaşamı ile gorebılmesini, oaşılannda da kendisinin olabilecek yaşantılan benimsemesini jğlamaktır.» Brecht gibi, ögretıcüiğı önaoren bir yazar • kuamcı bile yalnır aklı değil, yalnız düşünceyı degil. duygularla s sezglyle de seyircisini etkileme yolunu tutmuştur. Çünkü eyircinin karşısına yalnızca bir tiyatro y&pıtıyle çıkmak yesrli degildir, o tiyatro yapıtına seyircinin aktif katkısı gereir. Çağımızın en büyük kültür tarihçılerinden birt olan Pisher öyle der: «Alınyazısı dünyayı değıştinnek olan bir sınıf için anatın büyiilemek yerine, aydmlatmak, eyleme ıtmek olması e denli doğruysa. sanatta büyünün payının da bütünü ile bır ana bırakılarnıyacagı o denlı doğrudur. Çünkü özündekı büüden yoksun oldu mu sanat. sanat olmaktan çtkar. Geli$imiin bütün dönemlerinde. agırbaşhyken de. eglendirıciyken de, nandırırken de, abartırken de, anlamhyken de, anlamsızken le, düşleri işlerken de büyünün her zaman payı olmuştur salatta. Sanat insanın dünyayı tanıyıp değiştirebilmesi için gerekidir. Ama salt özünde taşıdığı büyü yüzünden de gereklidır ;anat> Fisher'in bu sözlerinde, yazımın başında deginmış olluğum tiyatfonun kaynağmdaki, birbirinden aynlamayacak )lan ikili özün uzantısı belirlenmektedir. Bunlann biri, anlaım biçiminı düzenleyen, düşünce açısını saptayan ve güncel bır ıîayi yasıtan konu: Bunu tarihsel 6ı deyimiyle karşılıyabiliriz. jbürü ise, insan yaşamının evrensel değerlerini ve varoluçun ledeninı araştıran büyü: Buna da evrensel öz diyebiliriz. Tiyatronun kaynağmdaki bu ikili özü kısaca ele almak ^erekir. Tarihsel öz, güncel (aktüel) olma niteligi içinde tarih »ojunca degişerek, her çağın gereksinmelerine göre dönüşüme »iren, dinamik ve genellemeslne olan bir yönelimdir. Evrensel öı. insanın varoluşunu değişmez özellikleri içinde değerlendiren. ama bunları tarihsel gelişimin boyutlan ile ele alan derinlemesine olan blr yönellmdir. Tarihsel öz. topluca yaşayan lnsanı, o insanın ilişkilennl ve onun daha iyi yaşarr.a olanaklarını araştırır; insanın düsünsel. sivasal. toplumsal ve kültürel çabaları ü^erlnde blr ineeîemeye girer; insanı ve yaşamını degişkenligi ve gelecekteki oîasıiığı içinde göst«rerek eleşürıye yönelir. Estetik varoluşun temeli olarak tarihsel gerçeğı kabııl ettiginden ınsanı oluşum durumuTida Rostprir Ru riiirpvde davranıslsr ve otavlar vurFJİanır; bunun için de. genel sorunlar bas^ngiç noktası olur. Fu ppne'lprne^ine ybnelişte spyırcının akıl vo'uyl» tepklsı saglamr Spyirn, düsünme. jargıliima ve karar vprme olsnagını elde eder. Ancak seyircinin etkilenip aktil oır duruma gclcbihr.2si, kendi içınde arttvıaya, çogalnrıya gidehilmes! için. bu genelvo hı»iı nları riprı 'emesinfi bır yö yakma baksanı; da ve sadece gökyüıu üstünüıdeki. tek «ngınlığmız geceler ve dü;feriniz Küçük bir kayıktasmız ve durup dururken malum oluyor yajamak siıe: topraktan. ırmaklardan. açhktan. en ınce ayrıntısmdan a;km. acılardan, tüiünden, köylulerden, küiden. emekten ve bikümle yankısından bir dılim ekmek için. tanımıyor ırmaklarınıt buzlarını kıra kıra atı öküıü davanyla kıyısından kıyısına geçip bir tutam ot arayan köyluleri, Paruşev, Şeyh Bedrettin üzerine kitap hazırlıyor N4«ım Hikmefin yandaki dizelerde dıle geiirdtfi eıbı kafayla ve yürekle »yri ayn kavranan Seyh Bedrettin olavı edebıyatımızda şıire ve romana konu olduktan sonra şu günlerde bir Bulgar yazanna da araştırma alanı oluyor. «Atatürk • Demokrat Diktatör» adlı belgesel romanıyle ülkemızde de tanınan Paraskev Parusev. slmdı SJeytı Bedrettin Ustüne bir kitap vazma hazırlıgında. Bu kitabm dayanacagı belgeleri araştırmak, bunlar Uzerinde çalışmak. Bedrettin hakkında çalışması o'.anlarla tanışmak için bir süre önce yurdumuza geldi ve çesitli incelemelerde bulundu. Şeyh Pedrettinie, Atatürk kltabını yazarken ilgilenmeye ba$lamış. Atatürk kitabını yazmasının da ilginç bir öyküsü var: «Ylrrnibeşinci ölüm yıldönümil için Türk Haberler Ajansı benden bir yazı istemişti. Atatürk'ün Dimitrina Kovaçeva ile dostluğu ve aşkı üstüne. O zamana kadar şurdan burdan duymustum bu konuyu. Herhangl bir hazırlığım yoktu. Ama Kadri Kayabal diretince ise giristim ve Dlmitrina'nm ablasıyle görüstüm. Atatürkle ilgili, en küçük haberden lotoğrafa kadar no çıkmışsa saklamışlardı. Onların kitaplığında rastladığım belg» bollugu bans, Atatürk Ustüne kitap yazma düşüncesini verdi.» «Peki Bedrettin'e ilfinlı naml bajladı?» «Atatürk kitabının girişind» Osmanlı lmparatorlugunun yükselısı ve çOküşü üstüne küçük bir calıama yapmam gerekti. Osmanlı tarihinde ilerici demokratik isyanları inceledim. Pir Sultan'ın ilginç serüveni çıktı karşıma. Daha gerilere gidınce de Şeyh Bedrettinle kar?ılastım. Sekiz yıl önce, Bedrettin Ustüne bir kitap yazılabilecegini düşündüm. Bızim kitaplıklarda ne var sa gözden geçirdım. Hakkuıda tHEP BtR AĞtZOAN TURKÜ SÖYLEYİP HEP BERABER SULARDAN ÇEKMCK * 6 l , DEMIRI OYA GIBİ IŞLEYİP HEP BERABER HEP BERABER SUREBILMCK TOPRAĞI, BALLI İNCIRLENİ HEP BERABER YİYEBİLMEK, YARİN YANA6INDAN GAYRI HER JEYDE HER YERDE HEP BERABER DİYEBILMEK IÇIN KEMAL ÖIEft ONBİNLER VERDİ SEKİZ BİNİNİ.. Y6NİLDİLER. TARİHSEL, SOSYAL, EKONOMİK ŞARTLARIN ^ ,, % ZARURİ NETICESİ BU DEME, BİV.İRİM. O DEDİGİN NESNENİN ÖNÜNDE KAFAMUA EGtLlRİM. AMA BU YÜREK O. BU DİLDEN ANLAMAZ PEK. O, «HEY GİDİ KAMBUR FEUEK, HEY GİDİ KAHPE DEVRAN HEY» DER. VE TEKER TEKER, BIR AN İÇİNDE, OMUZLARINDA DİLİM DİLİM KIRBAÇ İZLERİ, YÜZLERİ KAN İÇİNDE GEÇER ÇIPLAK AYAKLARIYLA YÜREGİME BA5ARAK GEÇER AYDIN ELLERİNDEN KARABURUN MAĞLUPLARI..» yeni yeni bilgiler edindikçe Bedrettin ın dunya çapında büyük bir adam oldugunu anladım.» «Yazacajpnız kiubın amaci bunu rurzulamak mı?» «Ondan kaç yüzyıl sonra Saint Simon'un, Fourier'in, Prudhon'un yazacaklarını Bedrettin çok önce sbylemış. Saydıklarım dünyaca bıilndigi halde Bedrettin Türkıye dışında ve belkı bir ikı Balkan Ulkesi dısında bilinmiyor. Oysa btlinmesi gerek. Şeyh Bertrettin gibi Balkanlarda daha nice btiyük kişiler yaşamış, büyük düşünceler ortaya atmış. însanların ışbirlıginı. dostluğu. yakınhgı savunan. bu ufcurda savasan bu büyiik kısiieri önce birbirimıze. scnrı da dünyaya tanıtmak ta yarar sörüyorum..» «Şeyh Bedrettin olan cakkında ne düsünüyorsunuz?» «Osmanh împaratorlugunda Bedrettin olayı bir ayrıcalık gös termez. Avrupa'da Thomaa Münzer. Campanella olaylan var. Osmanlı tarihinde de ondan once B ALâB A N benzeri hareketler ve düjüncclere rastlanıyor. Kanımca oir oırikımın sonuru, uç vermesı rlarak göriilmeli Bedrettin olayı. Pir Sultan ezilenlerin hakkını aramak için savasırken, âedrettin yalnızca bir direniş, ayaKlanma önderi defıl. Eylemınden çok. uygulamak 'Stedifi düşünceierie önem kazanıyor. Ne var ki çağv nm ılensine gıtmiş her Jüşlince adamı gibı bunu çevresindeki ınsanlara anlatma olanagı az, başarısızlığı burdan geliyorj» Şeyh Bedrettin «BIHyorsumıx Erol Tov da Azap Iopraklan romanında Bclrettin olavını konu edinmiyi. Sirin vazara&inız. övle *nl**ılıyor kl, beltresel roman nlacak. Bu razı türiinü veğlemenizde öxel bir oeden »ar mı?» «Belirttıginiz eibl sayın Srol Toy bu konuda geniş bır roman yazdı. Okudum onu. Yazmak ıstediğim kitap onunkinden avnlıyor. Bir kez onnnki dognıclan roman, benimkinde belgesel yan (Devamı 9. Sarfada) MUTLULUK TÜRKÜSÜ Seninle koyulmak yola. çiğtrmak en guıel türküleri seninle, seninle koklamak denizi. vurmak kapıları seninle, seninle karanlıklarda bulujmak, kenetlenmek seninle acılarda, boliijmek seninle hıncımııı ellerinde gecelenn, aramak birbirimizi ışıkta, hapiite yatanta yatmak hapisie seninle, kurşuna dizilenle dizilmek kur^una seninle. bulmak çiçeklerde birbirimizi, düjünmek seninle, inanmak seninle. bakmak seninle resimlerine çileli analarımuın, seninle çiğnemek karanlıkları. seninle sesfenmek aydınlıklara, senınle açmak çocuklara bahçeleri, ısınmak seninle sıcağında bilincin, girmek güne; gibi içeri, çıkmak kavga gibi dışan, çıkarmak ekmeğimizi tastan seninle. bütunlemek seninle gözümiizün nurunu, bileğimizin gücünü, alnımızın terıni, bir lokma koparmadan ba;kalarının sırlmdan, dü^unmek seninle Nâzım'ı bakar gibi geceleyin bir uzak yıldıza, göğüslemek zoru seninle evimit basılınca geceyansı uykudayken çocuklarımız, çekmek seninle gelecek günleri karanlık. derin kuyulardan DİVAN ŞltRÎNlN YERİ DÎVAN ŞİİRİNÎN ÇAGDAŞ ŞİİR ÜZERÎNDE DAHA ETKÎLİ OLMASINI ÖZLEMüK, SANAT1N TOPLUMDAN SOYUTLANABfLECEĞİNÎ SANANLARIN YANILGISID1R. Türk siiri sürükleyicl sanaıçılan olmayan bir dönem yaşıyor. Ikinci yeru şünn geçersızlıfi tartışma götürmez bır açıklıkla belirip bu vo!da j'azanlar sürükleyicilik niteliklerini yitinnce. bazı genç şaırlere dönmüştü gözler. Ama bu gençler, defil bir atılım yapmak. baslarken ki umut verici havalarmı bile sürdüremediler. Süriikleyici sanatçıların bulunmaması, şiirimızde hiçbir kıpırtı yokmuş gıbı bır görünüm yaratıyor. Oysa. bugün, kendi anlayışları çerçevesinde, kımseyı coşturmadan da olsa, başanlı seyler yazan şairlerimiz var. Yeni bir şiir anlayışının, yasanan olaylara daha yakın bır sıırin özlemini duyarak defişmeye çalışan şairlerimiz de var. Ama çaga damgasını vuran, sürükleyici şaırlerimiz yok. Bu bosluk çok güç bir dönemeçe gelınmiş olmasmdan doguyor. Yaşadığımız dünyanın duygu düşünce yükünü, gelişen billmlerle büvüven gözlem alanlarını. toplumlarda gfirülen korkunç ıç çatışmalan vansıtaoak, Ustellk de. sağlıklJ btr çözümün sıcaklığmı taşıyacak bır şiirtn eşigindeyiz. Bııgline defin. brtvlestne giiçlü bir içerigin baskısı altında kalmadı siir. blçim sırurlannı böylesine lorlamak sereâinl duvmadı. Bazı örneklere bakarak • saptıgı çıkmaı vollardan kurtulunca öbtlr sanatlarla iltskilerini yeniden gözden geçtrtp daha <ince billnmeypn bir türün ortaya çıkıjına öncülük edeeeği de söylencbilir. Şiirden hiçbir Taman bu kadar çok sey beklenmemış olduğu dilîünüliirse, lyisı kMUsü eskisı vpnisıyle. şairlerimizin bujrUnkü darmariaSinıklıSı da kolayra anlaşılır. Siirin, Eirdigi bunalımdan bir çıkıs aramak. varlıSinı sürdürebilmek ıçln. patl^ma noktasına geldigi bır dönemde rtnriilUk edecek saırlertn deftisik niteliklert olması gerpkir elbette: Hem ça6ı çrt7(imle% en diijünfirlpre vaslanilarak. veni Memet FUAI seninle ihtiyerlamak. A. KADIR mıyla birçok şür deneylnln parsası toplanacak... Bir de bu güç lşin, Itlcilipl. başanlmaz görünüşü yüzünden, sorun olarak bile ortava çıkamayışı, başka bir söyleyişle. sezilse de sorun edilmek istenmeyişi var. Çözüm getırecek güçte sanatçtlar voksa, çetın bir sorun beHrişi, tersine etkiler vapar. ^aırler köşelerine çekilir; siin valnızca •sözcilklen seçme, yerli yerine oturtma, birbirlerlyle ilişkilertni göz önünde bulundurma. onlarla güzel biçimler yaratma», içerikle biçirru kaynaştırma diye görenler çogalır. Çerin blr sorun karşısmda güçsüzlüğünü sezenlerin, bilerek bilmeyerek, onu yok saymalanndan daha anlaşılır bir şey olamaz. Bu bakımdan, günUmüzde, sanki başka sorun yok\ıuş gibi. Divan şiirinin veniden konu edilmesini de vadırgamamalıyız. •Durmadan kötülenen». ama «şiir konusunda güzel bir örnek verilmesl gerekince gene ona başvurulan» Divan Şiirinin «tuhaf alınvazısı» karşısında, «Ondan öylesine uzaktayız ki. yenidpn o gelenege dönme. onu sürdürme olanafı vr>k elbette», diye yeriniyor Çevdet Kudret. (Türk DUi, 2.W). Siirin bir sözcük sanatı oldugunu herkps biliyor artık. Ama «sözrükleıi seçme. verlı yerlne oturtma, birblrleriyle tliskllerlni ettz önünde bulundurma, onlarla güzel biçimler yaratma», İçerikle biçimi kaynaştırma yalnız bu mu şlir? tçe yftnelirsek, valnız bir tmge sanatı mı? Şiir bııeün kendi vapısınj aşma, bir dünya Kftriisii. bir yasam anlayışı sanatı olma durumunda. Ya da büyük şiir her zaman öyleydi de. buptin bunun biltndne tam bir açıklıkla varıldı. Şilrl silr yapan Bgelerden hiçblrini arkaya itmeden, yok saymadan. dünyaya, ınsanlara. insanlar arası ilişkilere bakışta, açısı çok genls olan, büttinü kapsayan bir noktaya geündi. lîlaşılan kapsayıcıhk, siiri yeni anlatım olanaklan aramaya yöneltlyor ister istemez. Bu olanaklann geliştlrilmesinde. gecmisteki öbür şiir deneylerinin yanı sıra Divan şiirinden de yararlanılacak, bunu kimse yadsıyamaz, ama her halde pek fazla defill. (Devamı 9. Saffaılx)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle