22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIiEI 28 Kasım 1975 Büyük Usturalar Sakir BALKI p Zevn»l b\r gün beni çagırdı Dolak Davut detli, ben senı çok severım Elıınm altmda kâr:ı b:r ış var, r.:r fcoyuyorum on alıyorum. Düşündüm taşmdım «Şıı bizirn Dola's Davufa da oıraz faydam olsunn dedim kendi kendıme. Amenkah dostlarımız da ellenni uzattılar. yağlı iş demek kâriı ı= demektir. Harold P. Camp bana uğradı. Bana dedi ki «Zevnel Bsy. s:nn Tesel vatandaşlanmza sıgara yetistirmekle (îüçlük çektığıni öğıenmıs oldum. Gel senınle sigara ışı yapaiıtn. Nasıl 0:5a Amerıkan sıgarası yurdunuzda çok tutuldu » Tatlı. en tatlı bır ı$ de|:l mı? Amerikalı dostum çok akıllı adam Hemen teklifını kabul ettım. Ettim ama. aklıma da sen fîeldin Davut Bey kardeşim benım, sen de birkaç mılyon kazanı hıınde ne kadar paran varsa gel bu sıgara işıne yatır.» Ben de ne yepayım, elımde avucumda ne kadar para varsa. ah krtr seytan, Zampik Zeynele verdim. Verdım değıl mi, bir iki gün önce vardım yanına. «Zeynel Bey, .diye çıkıştım, hani ne oldu sigara :şı? Mılyon kazanacaktık, hiç bir ses çıkmadı. Uana ne dc=e begenirsımz? Dolak Davut dedi, ticaret isi şans ışı değil mı? .. Gazeteteri okumadm mı ki, KYÜZ milyon liralı*: Amerikan sigarası tutuldu» haberi bizim işlerin haberiydi. «Son<aaa» dedim? Güldü, güldıi de .Şansına küs kardeşim, dedi, paralann uçtu! . » Dolak Davııt'un bu sözlen bızim aklımızı mı çeldı. srözlerimızı mi dondürdu ne. dövünmeye başladık. Bız böyle dövüne dovilne kasımızı, gözümüzü mü patlatahm, bereket ki çırm^den bır arkadaş bağırdı: Bundan gayn bizı kimse durduramaz, haydı savcıya gıdiyoruz. Bu savcı ne güne duruyor?... Bu bağıran Morisoncu Nânm'dı. Çok acıdık Dolak Davufun durumuna. Söylene soylene tuttuk Saray yokuşunu. Adlfvenin önu lçi Mı«ırçarşısı gibı kalabalıktı. Tutuklular, davacılar, davaîılar, polısler, mübaşırler, avukatlar .. Savcının kapısının önüne dolduk. Bır ügiliye «Savcı Bey odasında mı?» dıye sordulc. Adam: Odasında olmasına odasında ama. dedi. çok k«>ıfsız. Ber.den söylemek, şimdı hiç huzuruna çıkmayın, ağzım bıçak açmıyor da... Içımizden bir arkadaş: Biz buraya önemlı bir is içın geldik, sen savcı beye öyle sbyle, o anlar... dedi. Dolak Davut: Savcı Beyi görmek Istiyoruz!. diye bagırdı Berıkı: Ateş düştüğü yeri yakar, ölmek var dönmek yok! Kuru yüzlü, fcuru adam: Oyleyse durun, dedi, Savcı Beye haber vereyim. Girdi yanına savcmın, ilgili. Bir ikı dakika sonra çıktı: Buyrun... dedi. Bir anda odanın içıni doldurduk. Savcı Fıkri Bey, masasına ıki dirseğını dayamış, başmı iki avucunun arasma almış düşıınüjordu. Bız girdik. onünde sıra olduk. o halâ oralı degıldı. Bır süre böyle elpence divan durduk karşısmda. Bız barut gıbiydık, bır de onu kızdırmamak için söze girmekten iorkuyorduk. " Dolak Davut söze girecekti ama, biz onu kolumuzla dürtüyorduk söze gırmesin d'.ye Bir ara nasıl olduysa oldu, boynunu bükerek: Ah, Savcı Bey... Kusurumunı bağışla . Derdimiz çok büyuk... Ha ayaklandık, ha ayaklanacağız! Bu dert bızı öldurecek, derdimiz çok büyük... Dert, dert... Bizim derdimire çare ancak siz bulabilırsinız!... Savcı Bey Dolak Davut'un »örlerini omuz arkası yapınca Molla Mfıstaîa devreye girdr. Hiç sorma Savcı Bey, dedi, biz hucceten ölrnezsek çok iyi, her yanımızı dert kapladı. Derdimız büyük... Yüzünü ekşiterek ayağa kalktı, sağ yanağını avucunun içıne aldı, odanın içındekı kalabahğa baktıktan sonra: Sizin derdıniz benim derdimin yanında kaç para kalır. esa» üzüntü, esas dert bende! Kaç gündür ağzıma bir lokma ekmek koymadım, ne uyku uyudum, ne de şdyle bir uzandım. Dert ha? Esas dert bende.. Ben eğer kırk gün içinde ölürsem, bilın kı bu dertten ölecegim. Siainkisi de dert mi yani?.. Bizim derdimiz yetmıyormuş gıbi. bir de savcının derdl içımıze oturdu mu ki, hepten dert kesildik. lçimizden bir arkadaş: Bizim derdimiz daha büyük.. dedi. Savcı Fıkri Bey: Sizm kaç kuruşluk derdiniz olur, esas dert bende... Morisoncu Nazım: Hele bızl bir dinleyin de kirnin derdi büyukmüş, savcı bey.. diye yavaşça konuştu. Savcı: Derdin en buyüğü bende, dedi, sizin ne derdıniz olur?. Ramazan Efendı olarak ben söze gırdim: Aman Savcı Bey.elbette kı sizin derdiniz daha büyük, dedim, ama bizim de derdimiz var. Hele bılelim ne derdıniz varmış... Başladı anlatmaya: t Büyük dert bemmkisi, ne yapsam boş artık. Basıma neler gelmedi neler. sız yabancı sayılmazsuıız, zaten derdımi dökecek k;mse arıyordum, ah benim başıma gelenler.. Zeynel Bey basıma bir çorap ördü ki, halıme düsmanlarım acır. Sormayın, sormayın.» Saveı Bey Zampik Zeynel'den söz etti ya, içirnin tupır kıpır oynamaya başladı, ilrit kesildik. Deli deli olduk. Kılkuyruk Hamza: Sizin derdiniz bizim derdimizin yanında sonra kalır. dedi, kahır o!up gıdıycruz kaç gündür biz! Hele müsaade edın de Dolak Davut derdinl sıze bır açsm da gönin.. Savcı Bey. Bu Zampik Zeynel ocagımı yıktı benim'..» Dolak Da\rut Esas benım yuvam duman oldu, dedi, benden hayır yolc artık Çelik su alınca sertleşir değil mi, biz de öyle sertleştilt. Elimırden bır kaza çıkacak nerede ıse. Sa\Ti Bej aglamaklı bir sesle: • Ben nasıl böyle şeytana uydum? Bu Zeynel Bey bana geldi.. Nasılsın, ıj1 misin dedikten sor.ra Bak Fikri Bey, dedi, senın yenı emekli olmuş kayınpederin var değıl mi?» Var dedim, ama emekli.. Bana, çok güleç bir yüzle baktı tKayınpederinin vatana mıllete daha hizmet etmesini ıster misin?. Ben hiç düsünmeden • Nasıl İstemem Zeynel Bey. elbette ki ısterim! dedim. Bu konuşmalardan ponra biz doğru kayınpederin evine gittık. Hoşbeş ettıK. ben durumu kayınpedere açtım . Kapının dibinde dikilen kayınvalidem: «Madem ki ışin ucunda vatana. millete hizmet aşkı var, ben bu ise he derim!. dedi. Burasmı iyi dinleyin arkadaşlar, «Kayınpederım. Heosi ıyi güzei oldu ama, dedi. bu millete. vatana hizmet nas'l iştir?» Hemen Zampik Zeynel atıldı: «Beyefendı, diye konuştu, sui mebus yapmak ıstiyoruz!» Bu sözü işiten benım kaympeder hoşlandı çok. <Oldu gıttı. dedi. mebus olurum....» N>ler söjlüvordu böyle Savcı Bey? Sözleri bizı çileden çıkardı. Z8nıpık Zevnelden söz edınce, ayiptır soylemesı her yanımıza bır şeyler oluvordu. Tersı Bozuk İsmet: îzin verın de su adsmın haddini bildirelim Savcı Bey.. dedi. Savcı Fikri Beye dokunsanız ağlayacaktı: (DEVAMI VAR) Makedonya 1900 1. Hikâye Dila Hanım Yazan: Necati CUMALI Dilâ Hanıma, üst üste iki döşek serılmıştı. Yatak çarsafları çıvıt, saDun. levanta çiçefei kokuyordu. Hafıf kola ile ütü'.enmış, çıkır şıkırdı. Odanın penceresi yatagmın bas ucur.a düşüyordu. Soguk camların gerisindekı koyu lâcıvert gökte v:ldıziar üşür gıbı tıtreşiyorlsrdı. Gozlen açık, yıldtzlara dalmış, uyuyamıyordu. Neydı bu başına gelen? Rıza Bey, üstune üstune, kat kat men bir agırlıktı sankı. Gıtmıyordu gözierımn onunden. Haııriamaktan duşünmekten kurtulamıyordu onu. Nasıl dzlüyor., nasıl anyordu şımdi? Yedı yıl suren evlıl:ğı boyunca bır gun olsun du>Tnadığı duygulardı bun 1 lar Ancak onun el degmesıyle ıyıleşeceğını sezdığı sızılar sarmıştı her yanını Sesı vankiianıp duruyordu bellegının duvarlarında. Baş yastığının altmda nagantının sertliğinı duvuyordu. Vuramamıştı işte: H;ç bır zaman da vuramayacağını bılıyordu şımdı.. Rıza Beyın anlattıklarını hatırlıyordu durmadan. Belk' de derligi gıbı. kocasını ölduren o degıldı. Fakat ne defişirdı? Aradan iki yıl geçmış. herkesın kafasında karar dylesıne kesinleşmıştı kı, Rıza Beyın bu suçtan sıyrılmasını kım sağlayabıiirdı? El jyak çekilinct Bu umuTsuz, çıkışı yok düsünceler içinde sık sık iç çekiyor göğus geçirıyordu. Ne kadar geçtı boyle? Kestirebilmesı güçtü. Oda kapısının açıldığım duydu. Yatarken oda kapısını surmelemevı duşünüp sonra surrceyı çekmedığını hatırladı. Yatağına yatmadan önce, kapının gerısınde. eli sürmenın üstünde bır süre kala kalmış, sonra o süre içinde neye oraya geldiğini unutmuş. sürmelemeden kapının gerısinden aynlmıştı. Anlatılması guç bır seziydi bu. Erkek kılığında dolaştığını hiç önemsemeden, kadınlık içgüdulenyle. gece. evın tçinde, el ayak ortadan çekildikten sonra, odasına geleceğini sanki bıliyordu onun. Belki de bu yuzden uyuyamıyor bekliyordu. Gelmişti işte. Başının govdestnin izdüjümü ile aralanan kapının boşluğunda duruyordu. Gelenin, aklından bu geçenleri bildığinı anlaymca. küçüldügunü, yüzünün kızardığını duydu. Kapı kapandı. Rıza Bey, kapının gerısinde duruyor, ona dogru bakıyor, bekliyordu. Xe yapmalıydı? Gelişinl duydufunu belli etmeli mi yoksa onun yaptıgı gıbi kımıldamadan beklemelı mı? Daha kolaf mırunun Rıza Bey neden sonra yavasça: Ustımuyorsun. dedi. Kalbı duyulacağını sanacak kadar gürültülü çarpıyordu. Kar şılık veremedı. Nagantınm demır sertligi gittikçe batıcı, rahatsız edıci gelıyordu yastıgı altında. Ne isi vardı orada? Uyumuyorsun! Iznın olursa lâmbanı yakayım.. Nasıl guçsuz oldugunu, yüzünun rengi nasıl uçup uçup geri geldiğını görmesınden ürktu: Yakma! Olmaz, diye inledı. Yakayım, daha İyi görürsün beni' Daha kolay vurursun! Yal vardı: Yakma! Ne olur yakma.. Kıbritin çakıhşını duydu. Alev, oda kapısının cılâlı tahtalanna vurdu. Rıza Beyın tavana çıkan kocaman bır gölgesini çizdi. Gör! Sılâhsızım. Tabancam üstümde yok! Hadi, madem vurmaya geldın, vur beni.. Kibritı tutan elıni kaldjnyordu. Alev yükseldı. güzel yüzünü, bıyıklannı aydınlattı; gözlerınde, saçlarının dalgalarında yansıdı. Tavana kadar vuran golge küçuldü, duvara indi. Vur, bekliyorum. Tabancan yastığının altmda. Hadi... Elindeki kibnt sondü. Oda bırden karardı. Rıza Bey bir kıbrit daha yaktı. Dılâ Hanım, birden yata*ı içinde dogruldu. Ellenyle yuzünü örttu. Sonra dondü, yastığına yüzu koyun kapandı. Hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Mutluluk bu muydu! Rıza Bey, yaklaştı, yatagın kıyısında durdu. ölen kocanı benim vurduğumu sanıyorsun, inanıyorsan, ocünü al. Hiç karşı koymayacağım sana... Dilâ Hanımın hıçkınklan diniyordu yavas yavaş. Omuzları sarsılıyordu sadece. Kîbrıt söridü. Daha ılk görüşte erkek olmadığmı anladım senin. Hem de bundan altı ay önce, Sangöl'de, handa .. Dılâ, birden sırtüstü döndü yatağmda. Karanlıkta ona bakacak cesareti buldu. Söylcme, ne olur söyleme bunları . Rıza Pey efildi, yatağın kıyısma oturdu. Dilânın ellenni a Konuklannı ufurlamazsa lçl r v bat etmez.. Avlıkçınm haber vermesine sıra kalmadı. Haremın üst katındaki odasının penceresinde Rıza Bey göründü. Cigara içiyordu. Gl yinikti. Gece vatmamıştı. Avlıkçısını şaşırtarak, ınmedi. Camın eerisinde elını kaldırarak ugurladı konuklarım. Dila Hantm açılıyor tki saat dolmadan. Sangölda otlaktaki kır evlerındevdiler. DU lâ Hanım. sürülerın başına eöndenneden önce Kâhvasının ban şevlen bılme^ı gereMıJını düşündü. Kocasmın ölümünden oerı olanlan özetledi. Dün seca evine Rıza Bevı v\ırmak ıçm eıttıftinı. ama kocasını Rıza Bevın \urmadı*'.na kesinlikle inanarak gen dftndiigünil sovledi. Kâhyası jTinından avnlmca saatlerce otur du&ıı verde kaldı. L'vkusuz eeçen gfcenın ardmdan. ne uvudu ns agzma bir lokma bir şev kovdu, umutsuzluk içinde göğüs geçirdi durdu. tkindı üstü, yaylımn sürücüsü bir soluk eve geldi. Kapısını çalelı Rıza Beyin atı Ustünde otla£a aelrtıîinı ftaber verdi. Yalnız» dı Yaklaşıyordu. Ne yapmala» rını emrettiginı sordu, Hiç bir şey! Yakalamayalım mı7 Hayır I AmaT.. Hayır dedim. Sürücü şaşkındı: Ya ne yapalım? Kâhvayı bul, bana gönder. Onunla ne yapacağırua konusurum... Az sonra kâhya kapısını vuruyordu. Açtı. «Rıza Pey gelivor, kılına dokunmavacaksınız. dedi. Beni görmek ısterse. BoSradiç'a gıttı dersln..> HerVes hayret içindeydi Kâh^ayı savdı. Pencereye vatclaştı. Henüz bır kursun atımı ötede. Rıza Bevın al atı Ustünde. tefc nasma eve doSrıı vaklastıŞını eördü Sarardı. basi donüyordu. Perdeyi mdndı. Düşme mek için Dencerenin kıvısına tutundu. «Allahım sen vardımcım ol. Sen bana kuvvet ver» diye fısıldadı. Omuzu, başı pencerenin kıvısında duvara dayalı kaldı. SürücU ile birlıkte Negovan Ustünde Rıza Beve pusu kuran iri yan çoban Gegalar, otlattıklan koyunları bırakmı? Rıza Beyin gerisinden geliyorlardı. Evden, hanımın vanından dönen Sürücüyü merakla karşıladılar. Ne yapacaklannı sordular. SUrUcü «Hiç, dedi, Kâhyaya emir verocek...» Rıza Bey evin önünde atından frıdı. Gegalar. öbür çobanlar atının on bes adım gerisinde dteılmışlerdl. Sessiz, ama en küçljk bir tşaretle Ustüne atılmaya hazır. sıralarını daraltıyorlardı yavaş vavaş. Atını bıraktı. Gerisinde toplanan çobanlars döndü. «Merhaba, dedi, kârrj'&nız neredev» Çobanlar başlanyle evi lşaret ettiler. Şaşkındılar. Rıza Beyın gocufcunun öne açıktı. Belinde tabanca zöriinmüyordu. Çıftesmi atmın terkisinde bırakmıçtı. Kâhya o sırada evden çıktı. Rl za Bevle bakıştılar. Rıza Bey, adamı bir gece önce evınde agırlamamıs, bir sofrada oturmamış gıbt yabancı bir tutum içındeyüi. Dilâ Hanımın kâhyası sen mısın/ Kâhya düsünmeden. olumlu bir baş devınımıvle karsılık verdi. öylevse hanımına Gorıçkalı Rıza Beyin geldiğını, kendısinl selâmlamak ıstediSmi söyle.. Kâhya bu kez başını ıkı yana sailadı. Hadi. durma.. Adam bır jtavret yalan söyleyebıldi sonunda: Hanım Bogradiç'te.. Rıza Bey btr an bir şey demeden baktı adama. Sen vıne gır içeri, geldiğiml söyle.. Böyle daha iyi olur söylersen.. Hanım Boeradiç'te.. Rıza Bev vıne sustu. Kısa bir an bakışlarını evın pencerelerınde dolaştırdı. Inık pcrdelerden, camların bos karanlıgın'lan başka bır sey göremedi. Pekı övleyse. hen de Bogradiç'e gıdenm. hanımım Bogradıç'te bıılamarsam döner vıne burada ararım. Sen bılırsm.. Rıza Beyin ati fiütünde otlajts geldigini hıber rerdiler.. (Desenler: M.hmet GÜIERYÜZ) Rıza Bey, Dilâ Hanım'a, «Evlenir misin benimle; karım olur musun, ben de yalnız bir adamım çocuklarım büyüdüler, anaları öleli 3 yıl oldu. Seni görür görmez, davullar zurnalar vurdu yüreğime» dedi Rıza Bey, kâhyaya «Hanımın sana emanet; yalnız bırakma, yarın değilse öbür gün yine burdayım« dedi atına bindi. Kâhya içerden bir tabanca sesi işitti, dönüp koştu. Hanım elinde nagantıyla cansız yerde yatıyordu DİLÂ HANIMIN KINÎ, ÖÇ HIRSI SICAK, GARÎP BİR DUYGUYA DÖNÜSÜYOR RIZA BEY'I GORÜNCE... randı, bulmakta gecikmedi, avuçlarına aldı. Bıl. ılk görüşte vuruldum sana. Bır daha da unutamadım. Bu gece evımde gönince. beni vurmak içın geldiğıni bile bıle sevındım. Dünyalar benim oldu. Tabancam ne zaman çeksen kımıldamayacaktım. Söyle niye voırmuyorsun beni? Dılâ. ne vaptıgmı düsünmeden onun göğsüne bıraktı başını. Yıne hıçkmklar içinde sarsılıyordu. Arr.a ağlıyor denemezdı. Mutluluk muydu duydufıı? Büyük bir çmann, yuksek bır dalına kuruimus bır salıncakta sallanır gıbıydı. Bır daldan öburune kolan vuruyor, yerle gok arasında uçuyordu sankı... Evlenir misin benimle Ah, vtıramam senı, diye îısıldadı. Inan, kocanı vurdugumu sanma. Ben o ka\gada kimsenın başına göğsüne Disan alıp ateş etmedim. Inandın mı? Başmı, Rıza Beyın göğsünden ayırrnadan hafıfçe salladı. Oyleyse, söyle, evlenir misın bemmle? Karım olur musun? Ben de yalnız bir adamım. Çocuklarım büyudüler. Anaları ölelı üç yıl oldu. Seni görür göTmez davullar zurnalar vurdu yüreğımde. Düşüne düşüne kim oldugun içime doğdu. Kaç kez kalkıp Bogradıçe gelmeyı sana teslim olmayı aklımdan geçırdım. Gordüm göreli, o gün bugün hep senı düşündüm.. Dilâ: Pen de, dıyebildi. Ama butün gücünü toplayarak Rıza Beyın göğsünden geri çekildi Sesi kır.k umut«uz ç:kmıştı. Oyleyse.' Elinde olmadan derin bir göğus geçırdı: Ah, kolay olsa.. Rıza Bey yavaşca kollanna almak ıstedi onu. Dılâ yumuşak bir devınımle uzanan kollan arasından sıyrıldı. Neden? Sen ıstedikten sonra? Durgunlaştı: Aramızda olen kocamın kanı var.. Yaıgımız bu Ben vurmadım diyorum sana kocanı. Şımdı daha çok inanıyorum vurmadıgıma. Yemin bıle edebilirim. Vursam Allah beni çoktan cezalandırırdı. Kâhyanın pusuıarından sag kurtulamazdım. Ama bak yazgımızı nasıl yazmış? Allah nasıl pışman ettı seni benim içın besledıgm nıyetlenne? Nasıl elmı tuttu, hatadan geri çevırdıV Hayır, böylesı sana bana daha buyük ceza.. Degıl! Hem düjün kocanı ben vurmuş olsam bıle, kınım yoktu. Pusuya yatmadım. Beni vurmak ıstediği içın ateş ettım. Canımı korumak için. Günahım ne? Sadece o daha talıhsızmış benden. Ya da onun gunü dolmuş, benim gelmemiş! Söyle, karım olacak mısın? Dılâ tıtredi: Olamam! Olacaksın! Kimselere bırakmam seni! Soyle, sen olur demezsen kirnden isteyeyim seni? Araya kimleri koyayım"1 Sadece kimseden anlamına ba Bey K&hraya •Hanımın aana emanet» dedi... şını ıkı yana salladı. Rıza Bey daha çok kendını tutamaüı. Kollanna aldı onu. Başını gopsune doğru çektı. Saçlanndan, kulakları dıbınden, boyn'uırtRn yüzünden optü öptil, sonunda dudakları dudaklanna kaldı. Unutalım birbirimiıi Dılâ, dudaklarını kurtaracak gucü bulunca: Yapma, diye inledi. Bırak beni.. Dinle, madem bırakmamı istiyorsun bırakacağım sımdi seni. Bırazdan odandan çıkıp gideceğim. Belkı de yanından böyle ayrıldığım için bütün ömrümce yanarım. Ama bıl ki sağ oldukça vazgeçemem senden. Ne olur dogru düşün, gönlüne karşı geltne Rıza Beyin hiç bir isteğine karşı koyabilecek durumda degildi. En küçük bir direnme gösteremiyordu. Bakahm, diye inledi yavasça. Rıza Feym kollanm çözdügünü, kendısmden aynldığını, geri çekildiğinı, doğruldugunu gördü. Yığılıp kalmıştı sankı kendisıni kollarından bıraktığı yerde. Bıtkindi. yenıkti. En ıyisı unutalım birbirımizı, diyebildi. Hayır. Unutalım. Kanm olacaksın. Istemeve peleceğim seni.. Hadi şimdi, kınden garazdan uzak güzel güzel uyıı. Sabaha görüşürüz.. Kırgın da olsa yüreğı mlnnetle doiu: Güle güle, diye fısıldadı. Oda kapısı kapanmca dıpsiz bir boşluga kayıyor gibi duydu kendını. Sankı tutunduğu bastıgı her şey elmın ayağının altından kayıyordu. Aylardır kadın mı erkek mı oldugunu hiç aklına getirmeden vaşamiâa o. Sağ lıklı yapısı ile at koşturmuş. sılâh atmış. sağa sola buvurmuştu. Yüreğı, handa Rıza Bevle karşılastığı o akşama kadar. buzgibiydi. îçinde o gece başlayan degisme tamamlanıyordu şimdı. Kamnın ısındığını hızla damarlarında dolandıgım duyuyordu. Ah. küçucük bir kadındı o! Isınan kanıyle. sevdigı adamın kollarında olmak soyunmak. saçlarını çözmek, okşanmak ısteyen, bütün kadınlar gıbı zayıf, küçücük bır kadın Gozlen ne kadar kolay yaşanyordu .. Yaşaran gözlerıyle uyumadan sabahm yaklaşmasını bekledı. Gökte yıldızlar seyrekleşırken, gitti, kapısını tıklattı, kâhvasını uj*andırdı. vola çıkacaklannı söy ledı. Selâmlığın avlusuna mdikleri zaman kararılıklar veni venı dağılıyordu. Gürültü etmemeye çahşmışlardı. Ahınn üstündekı oda da yatan Rıza Beyın aylıkçısı yıne de karsılarındavdı. Kâhya: Gıdıyoruz. dedi. Beyı görmeden, helâllasmadan mı? Akşamdan helâllaşmıştık. Bev bana sövlemedi. Dilâ söze karıştı: Yolumuz çok uzun... Bekletmem. Şimdı Beve haber venrim. Siz atlan eğerlemeden gelir... Uykusunu bozma.. Haber vermezsem bey kızar. Ifarın değilse öbür gün Atını önüne çektı. Ayagını üzengıye atîmiR^f geri aldı. Kth 1 ava doniiı «ne. Hanımına selâm söyle, çocukluk etmesın. ıyi düsünstin.. Şimd! bir gece önce sofrasında oturdukları Rıza Beydı konuşan. makedonya Uuydun mu dediğimi? Sövlerım.. Öylevse Hanımın sana emanet. Yalnız bırakma. Yann değıl5e öbür gün yıne buradayım.. Atına bindi. Acelesiz, yürüyüşe geçirdi hayvanı. Sırtmı gerisin(Devanu 9. Sayfada) GARTH !•• .*«..! E S E f t BEN V £ BU BOBOTL^JİüsJ KENDI DilERlNl ' •"*" TiFFANY JONES MRKJjyOCUM GARTU. TEWLIKE IÇİNDESİN BU AVT31 Tl UIC ^NlNOArJ AyiBMA E.NLEOCE OEU / Dİ SAMA A/İU yONLAtaCA OA V TEUEFON. jı+6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle