18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 30 £ldm 1975 s soıunu, hâlâ, Türkiye "nln en onemli soudur. O, Türkiye'nin boyutlarını aşo;şur. a tıj:ıir boyutların lcilidi, yine de TürKiyeıdedir. ada sorunu çözecek olan «Tiirkİ7*'nlri eli» Turk Genei Kurmayı ve onun Isoyüugu, '[••. ısrtrla ızledıfi, ızleyeceğı bır bümsel deyiRJer simgeler: Adadakı Türkleritı ve u Türkiyesının savunulmasında gaı'iece nek, Tiirkıye'nın güneyınde bir «yumu^ak bıray.nıamak doktrini... doktrin; en küçük bir ögesinde bile; ne ıtırı ıçm, ne başka bır çıkar elde etmek : de tehditlerden korkulduğu ıçm, kendıödün koparılamayacak kadar ciddi, ağır, >ılimsel bir doktrindir. Onu, tanh meydana ştır. Onu, jeopolitik durum yaratmıştır. irgülermı, bölgedeki dünya dengesı 10nınmüştür. Onun için Kıbns sorununun çöie; ne bir yabancı diplomatın ya da devlet un, ne bir yerli iktidar ya da muhalefet n elindedır. Bu çözümü; Türk Genel Kurn, bu doktrinin 13111111561 özü içinde kalmak kabul edeceği taktiklerinin, formüllerin iıramak gerekir. sa, ayın üçüncü haftasında, btitün dünya, e Amerikan ve İngiliz siyasetlerl, çözümü; n sonuçlarından sonra Türkiye'nin sahipliazanmış saydıkları Demirel'in iradesine ıak çabası içindedirler. Ancak. ortada bir gel gormektedirler: Ecevit. Şımdı onu da bir ent.ernasyonal baskı altına alıp, ondan ı muhalefetten de kurtulmak lstiyorlar. siyasetin Ecevit'i yumuşatmak içın ileri H tez çok basit: Türklerden istenecek olan J r, aslında, önemll şeyler olamayacakmış. • kimi dağ ve tepeleri bırakmak, kimi li; ehirlerini boşaltmak, kimi endüstri ve tunerkezlerinden çıkmak, Rum asıllı lş adamı ve tüccarlannrn kimi iktisadî ve ticarî eyine «laissezfaire. kapılannı açık bırakmak nemsız şeylermiş. Amerikan ve Ingılız sı:rine göre, Ecevit bunlara direnmemelidir. :a direnmek, sırf «muhalefet yapmak ıçm efet» teşkil edermiş. Ecevit bu sakat yola s de, yukanda söylenen noktalarda Dee, ödürı vermede rıza gösterirse, Kıbns so ;özülürmüş. buraya kocaman biı «oysa> koymak gere OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Kıbns Olayının Dinamikleri Prof. Bahri SAVCI Demirel, bu ödünlerl veremeyeceği gibi, Ecevit de onlara bır on nza gösteremez. Çünkü: Kıbns olayı kendıne özgü kimi dinamiklerden çıkmıştır. Çözümü içın. bu dinamıklerın gerçekçi uir ırdelemeden geçirilrnesı gerekir. O zaman görülür ki; çozüm, ancak, yukanda söylenen doktrinin bilımsel özüne ve Içeriğıne uygun formüllerde bulunabilir. Evet, Kıbrıs olayı aslında dört dinamigin itişi ile ortaya çıkmıştır, Aranan çözümün geçerlıligini bu dört dinamigin irdelenmesinden çıkarabüiriz. Şöyle ki: a) Mfgalo idea: Kıbns olayının Yunan yönür.den dınamiği. megalo idea denen bir tarîhsel güçtür. Megalo idea; Küçlik Asy&'yı tüm Trakya'yı Istanbul'u kapsayan bir Yunan düşüdür. Buraları, ortodoksluk ekseni üzennde Yunana katarak «Buyük Yunanıstan» kurma amacı güder. Küçük Asyayı bile yutmayı düsünen bu düs, Kıons Adasını bırakır mı hiç? Işte Kıbns sorunumı çıkaran ve çözülmez kılan bır dinamik, budur. Onun hiç biT gerçekçi çizşisi yoktur. İlerde de olamaz. Öyle ise, diyeoilinz kı, Kıbrıs sorununu çözme formülleri içinde, Enosis söz konusu degildır. Çünkü bır enosisi söz konusu etmek ve kabul etmek, sorunu yaratan öteki dinamiklerden Türklere ait olanını tüm yadsımak olur. Bu, aynca. Ruslardan gelen dinamığe de ters düser. Megalo idea'nın ötesmde bir Yunan dinamigi ortaya çıkarsa bu görüşülebilir. b) Amerikanm Akdenlı Stratejisi: Ortadofudakj ülkeler, Ametika ıçin bir ekonomık fconudur. Gtineydogu Asya'ya Hındıstan'a ulaşma cografyasıdır. Bır petrol deposudur. Kapitalizm ekseni üzerine kaydırılacak, en aşağı ona zıyan vermeyecek halde tutulacak bir yerlı siyasa! rejımler sorunudur. Bunun içın Amerika, Ortadoguda egemen olmalıdır. Bunun için de Adanm. Ame rikan kontrolunda olması gerekir. Kıbrıs'ın Yunan elinde olması, Amerikan kontrolunda olmasının bır değışik üslubundan başka bir şey degildir İşte Kıbrıs sorununu çözmeyi zorlaştıran dinamiklerden biri de Amerikanın Akaeniz Stratejisindeki bu durumdur. Bu strateji gereğidır ki, Samson darbesi yapılmıştır, Makarios yenıden Adaya getfrilmiştir. Amerika'ya Adada üsler verilmiştir. Bu durum, Kıbns sorununu çözmeyi zor laştınyor. Onun da geçersizliği ortadadır. Kıbnsta Amerika için soz konusu olabilecek tek gerçek, burasmın, Ruslann bir Akdeniz egemenliği kurma girişimlenne yatak olmasıdır. Hattâ, dünya ve Akdeniz dengesinde, Kıbns'ın, Ruslan İçin bir davanak yeri olmamasıdır. c) Rusva'mn «Güney Huıunı. ilkesi: Rusya'nın da bir megalo ideası vardı: Sıcak güney denizlerine mmek... Bu da tarihte kalan bir düştür artık. Yukanda anlattık Ruslann. Kıbns'ı. Akdenizde bir Rus egemenligı ya da dengesi kıırmak ıçm kullanmalan da aynı düşün bir bölümüdür. O da geçerll değlldlr. Ama bunun yerinl blr başka dinamlk ts gal etmektedir: Rusya'nın güneyden gelecek zonınlara, tehditlere. tehlikelere uğramaması; güneyde kendisine huzur getırecek bir dengenin kurulması.« Rusya, Kıbns sorunu tle bu açıdan ugraşır. Kendisine «Güney Huzuru> getirmeyecek bütün formüUere. bütün siyasalara, bu nedenle karşı gelir. ç) Türklye'nin vumujak kamı» sorunu: Bugün içın, ve tüm gelecekler ıçin. Kıbns olayının baş dinamığı. bu sorunun ıçindedir. Ada, Türkiye'nin vumuşak karnı bölgesındedir. Bütün çozümler bu dinamığe göre kurulmalıdır. Çünkü: Türkıye. Egede. Yunanistan ıle zaten çevrihdır. Bu, bu bölgede empen'alızmle çevrili olması demektir. Şımdı. Adadaki bır tam. ya da yan enosis, ya da kilit noktalarının önemlilennin Rumlar elinde oluşu. Türkiye'nin Akdeniz'den de emperyahzmle çevrılmesmi teskil eder. Akdeniz. Türkiye'nin yara alabılecegi •yurauşak karnı>dır Kıbnsın dagları. dereleri tepeleri ve lımanlan ve sosvo ekonomık dunımları öy le bir sıvasal askersel vonetimsel konum ve halka İçinde olmalıdır ki: bu dajlardan tepelerden. bu derplerden. limanlardan. bu sosyo ekonomik durumlardan Türklye'ye ve adadaki yerli Türklere tekrar herhangi bir tehlike gelemesm. Asıl Suçlular! lefanos Yerasimos, Ulanbulda doğmuş, Istanbul'da bQyömD«; ilk, orta, yüksek öğrenimini Istanbul'da yapmış; şjmdi Parl* Vincennes Universitesı oğretım üyesı... <Az Gelumışllk Surecinde Türkiyeı adlı yapıtının iki cildi Gözlem Yayınları'nda çıktı. Güncel bir önem tasıması nedeniyle bazı tarihsel gerçekleri Yerasimos'un kitabından özetliyerek aktarıyorum. S Türk Genelkurmayı Türkıye'den ödün diye istenecek olanlar; bu gerege uygun olmak zorundadır. Türkıye'ye ve Adadaki Türklere bir tehdit teskil edebılecek ise; dağlardan, derelerden, limanlardan ve kimi sosvoekonomık durumlardan Türkiye bir fedakârlıkta bulunamaz. İşte sorun, burada, gelip şuray* dayanıyor: Bu tehlıkeyi ölçmek Türk Genel Ktırmayınm yetkısindedir. Bu nedenle durum bilim^e] bır nıtelik kazamyor. Askersel ve sosyo ekonomtk bır analiz ile tehiikeleri görmek ve onlardan sıynımak... Demek oluyor ki, Kıbns olayını Yunan mega lo ideası çözemez. Amerika'nın Akdeniz egemenliği gütrne polıtikası, sorunu çözmevı zorlaşrınr. Çünkü bu iki dınamik. Rusya vfinünden gelen di namiğe ve Türk doktrinine aykındır. Saglıklı bır çözüm, aslında Rus\a ile Amerika'yı dengeleyen, ve Türkiye nin 5umuçak karnını örten ıormüller den başka yerlerde aranamaz. Osmanlı Imparatorluğu İçinde Ermenîler, 1»'uncu yuzyılda Ikiye ayrılıyordu. Bir bolüm, Istanbul gibi büyük kentlerde bulunuyor vt yabancı sermayeye bağlı büvük burjuvazi çekirdeğtni oluşturuyordu; ıteki bclüm, Anadolu'nun Müslüman Türk deniıi içinde küçük adacıklar biçiminde yoğunlasan köylülerden meydana geliyordu. Anadolu'dakl Ermenl köylüsüyle Müslüman Türk kesim arasında sosyal ve ekonomik bakımdan büyük ayrıcalık yoklu. Ama tüm Ermeni cemaati bütünüyle kiliseye bağlı bir hiyerarşl çalısı altında b'ırleşiyordu. Kilise piramıdinın tepesine, büyük burjuvazi 19 uncu yüzyılın sonlarına doğru el koydu. Amaç: Batı emperyalizmi çıkarma Müslüman Türk yığınları sömürmanin çarklarını gelistirmekti. Anadolu'da Ermeniler arasında milllyetçilik akımları uç verse bile, Bizans Imparatorluğundan bu yana her yanda dağınık ve küçük gruplar niteliğinde yasıyorlardı Ermeniler; sayıca yeterli değillerdi. Daha çok Kürt aslretlerinin haraca bağladığı köylerde yaşıyorlardı. ikincl Mahmut, hem Ermeni çiftçileri, hem Kürt asiretlerinl doğrudan dojruya vergilendirmek isleyince, Doğu Anadolu da yeni oluşumlara yol açıldı Ermenilerin bir milliyetçi ba'kaldırma Için yeterslı v« dağınık oluşları, Balı emperyalizminin kurnaz yöntemlerint vurguladı. Bulgaristan'da uyguladıkları stratejiyl Doğu Anadolu'da uygulamak istediler Batılılar... Çünkü Bulgaristan eyaletind* yasayan nüfusun yüzde S5'i Türk Müslüman, yüzde 45'i Bulgarken; emperyalistlere dayanan Bulgar milliyetçileri, Türkltri kırarak, olmazsa kaçırarak bir devlet kurmayı başarmışiardı. Batı emperyalizminin «fiili» ve «manevi» müdahalesl olmasa, bu eylem basarıya uiasamazdı. Doğu Anadolu'da küçük bir azınlık olan Ermenilerin çoğunluğa karsı Batı emperyalizminin Isteklerl doğrultusunda bir devlet kurabilmesi Için aynı yöntemlerl uygulamak gerekiyordu. Bu amaçla planlama yapıldı: < Bır kathâma vol açacak kışkırtma eylemlerine girişeceklerdi Ermeni çeteleri; Türkleri ve Kürtleri öMârecekler. köyleri ateşe verecekler. da?lara çekiîeceklerdi. Gözleri dönen Müslümanlar ayaklanarak kendilerini korumaktan yoksun Ermeniler» saldıracaklardı. Carlık Rusya'sı. insanlık ve uygarlık ad;na ise müdalıale edecek, bu yolla bir bağımsız Ermeni devleti kurulacaktı.» Bulgaristan olayı üzerinden henüz on bej yıl geçmistl. Rusya Hariciyesi «Bir Ermeni Bulgaristan iştemiyoruz» diye Ingillılerln Doğu Anadolu'ya el atmasmdan çekindiğini belli etti. Fransa da Çarlık Rusya'sına yanaşıyordu. Ermenilerin arkasında yalnız Irvgilizler kalmıstı. 1893 İlk vazında ilk karısıklık cıkarılarak Turk. lerin üldürülmesine ba;landı. Buna karsı Osmanlı Devleti tedblr. lere yönelince, Ingiltere'de «vahşet çığırtkanlaro yaygarayı genişlettiler: Anadolu'da Hıristiyan ahatl Sldürülüyor!.. 1893 yılındaki olaylar bir başlangıç deneyi oldu. 1894'te aynî taktik uygulandı. Anadolu Müslümanları da Ermenl köylerin» saldırınca, yabancı konsolosluklar, Avrupa kapltalizminln mtrkezlerine haber yağdırmaya başladılar. Strateji, başarıya ulaşır görunüyordu. Ama bu eylemler, Anadolu'daki Türk halkında d* uyanış ve bilinçlenmenin başlangıcını oluşturdu. Stefanot Yerasimos bu konuda ;u yargıya varıyor: «Ana<iolu"nun içerısinde «mılli> hareketlerle karşı karşrya kalan Tiirk halkı. b.:nlara aynı sı'.âhla karjı kojTnak (...) zorunluğunu c'jyn.uştur..» .EKTRIKLİ ÎRÇEKLER! fAY AKBAL Evet Hayır Türkiye Nüfusunun Eğilimleri • A ekim 1975 sayımı, UlA n kemızde 10. nüîus sayımıdır. Bu sajim, son beş yılda niiıusumuzun kazandı gı çeşitü özelUklenn yanı sıra, taşıdığı büyüme eğilimini ortaya çıkaracaktır. Türkiye nüîusunun, her nufus gıbı sürekli bir artış gösterdigi biliıımekteyse de, bu artışın hızında dönemden döneme bazı anlamlı dalgalanrnaia nn oldugu da bir gerçektir. Ancak demograıik gelişme ve değişmelerı yöneten bazı genellık lerden hareketle, nüfusumuzun 1975'lerde aldıgı dogrultuyu ana çizgıleriyle kestirmek olanaklıdır. Nüfus. demografik yasalara bağlı oldugu kadar genel nitelık leriyle sosyoekonomik yapının bır türevidır. Baska bır deyimle, bir nüfus, ögesi oldugu toplumun yapısal özelliklerine göre bıçım kazanır. Nüfusun yersel dağılımından yaî bıleşımine, dogurfanlık ve olümlüluk düzeyindejı ^rtış hızına. kadar hemen bütün karaktenstıkleri top lum yapısına göre degişiklikler gosterir. Örnegın gelişmiş bir toplumda nüıusun çoğunluğu kentlerde yo gnnlaşmıştır. Yine nüfusun b nemlı bir kesimı, ona ve dana yukan yaş öbeklerinde toplan mış durumdadır. Dogurganlık ve ölüm oranlanysa düşük bir düzeydedir. Buna karşılık az gelışmiş bir ülkenm nülusu çogunlukla kırda yıgışmıştır. Genç yaş öbeklen nüfusun onemli bır bölümünü oluşturur. Ölum oranlan gıbı dogurganlık düzeyi de yüksektir. Ikı ana toplum tipı arasında nüfusun temel yapısı bakımından belıren bu ayrım, kendını en somut ve dış laşmış biçlmiyle artış hızında ortaya koyar. Gelişmiş ülkelerde nüfusun artış hızı genış ölçüde yavaşlamışken, az gelişmiş ülkeler nüfusu büyük bir luzla artmaktadır. Az gelişmiş toplumlann yapısal özelliginden kaynaklanan ve onları çeşitli sorunlarla karşı karşıya bırakan bu durum, aynı ayıncı özelliğe sahip olan Türkiye ıçin de geçerlidir. Ülkemızde nüfus, ilk sayım yılı olan 1927'den bu yana yüksek bir hızla büyüyerek son sayım yılı olan 1970'e kadar '"o 161lik bır artış göstenniştir. Bu artışın sayım yıllanna göre dagılı mı şöyle olmuştur: Sanm Yılı 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 Nüfus Yıllık Artıg (bin) H ı n (binde) 13.648 16.158 17.821 18.790 20.947 24.065 27.755 31.391 35.605 21.1 19.8 10.6 21.7 27.8 28.5 24.6 25.2 cel güzel tam TV «eyrcdtyertunuz, blrden eleklriklcr kttiliyer. am okurken, tam merdivendtn inerken, elini yüzünü yıkarken... Iraz yağmur mu yağdı, u r t bir }imş«k mi çaktı, tamamdır, rikler söner birden. Sonra falura gelir, o kadar korka korka ğımız elektrik iîcretl onemli sayıya ulaşmıştır. Elektrik yöneikide bir kilovat başına zam yapar, blr süre sonra yeniden... liyor elektrik iiretimi. Tiırkiye kırk mllyon. Yetmeı elbet, bütün yurt elektrik ışığma bir kavu^sun, o zaman görün, nkti üretim kime yeteeek? Ulkemiıin köylerinin büyük bolükaranlıkta, kırk mllyonun yarısı «lektrikten yararianıyor mu lem. Ya bir d» tüm ulusça elektrik kullansak, o zaman n* ık? 973le adam başrna düjen elektrik 34* kilovatmi}. Yani her liz 344 kwh. elektrik kullanıyoruz. Kullananlar arasında bu eyi yapmak daha iyi olurdu o zaman bu kadar az olmazdı, bir /ükselsin, altı yüz kilovat olsun. Yine de çok değil? Hele komjlkelere bakarak, Batı ülkelerinc değil, Unlü deyimle dünkü nlarımıza... rürk Muhendiı ve Mimar Odalan Birliği'nin yayın organı k Habcrleri'ndeki bir tabloya göre, Türkiye'nin ki;i başına elekenerjisi tuketimi 1«0'da 104 kwh. iken, 1973'le 34* kvvh'a yukiş. On üç yılda yüzde 3.3 bir artış! Oysa Yunanistan'da on /jlda oran 268'den 1M7'ye, Bulgariilan'd» i»e 59i'den. M25'e rr^tır. Bir Bulgar ın payına düşen elektrik, Tıırk yurttasından :al daha cok. Bu ölçu bize bir çok şevleri hatırlatmamalı mı? <ü cçobantlarımız nerden nereye gitmişler; Oiyecektiniz Bulstan sosyalist bir ülke, yirmi beş yıl süren sıkı bir düzenli ,madan, nice öıveriden geçerek bu aşamaya ulaştı. Peki Yııstan? O da Bulgaristan'ın yarısı kadar elektrik tuketiyor. Bi> ı kabine değişikliklerine krallık, diktatörlük, cumhurlyet yoneerine rağmen Yunanistan bizden iyi durumda... «Kalkınma savlarının yalnuca bu rakamlarla dahi iflaı ettiğini sbiliriz» diyor TMMOB'nin dergiıl. Şu sonuca varıyor raporun«Ulkemizde özellikls son yıllarda elektrik enerjisinde bir dar 32a girildiği herkesce bilinmekledir. Elektrik enerjisi kesintileri kenlerden endüstriye değin bütün tüketicileri etkllemiştir. Etkin ivedi onlemler getirilmediği takdirde bu durum daha da kotüye îcektir. Gidec«ktir çunkü ülkemicde; a Doğal kaynaklarmızm saglıklı envanteri yapılmamış olup di doğal kaynakİBrımtts d«y«nmayan bir «nerjı polıtikası izlenttedır, b Yalırımlar lamanında bitirilmemektedir, c Enerji dağıtımında partizanca davranılmaktadır.» TMMOB yıllık raporu dikkatle okunmaya değer. Birlik Türkide elektrik tüketiminin yuzde yetmis yedisinin özel endüstri umlarıpa ait olduğunu, ü&telik «çok tüketen indirimli fiyattan arlanır» kararıyle bu özel kurulusların yurttasların odediğinden : daha az ücret ödediklerini belirtiyor. Ote yandan, köylerden sise katılma» parası da alınmaktadır! Birlik raporunda ayrıca >mli bir noktaya da değinilmektedir: MC iktidarı Uluslararası erji Ajansma katılmak Istemektedir. TMMOB bunu doğru görlyor, raporda bu konuda şunlar yazılı: «Enerji konusunda ilk ve en onemli taaliyet Uluslararası EnerAjansır.a üyeliği gerçekleştirme çalışmalarıdır. Enerji politikaıın dışa bağımlılığım pekiştirecek, emperyalist ülkelerin ülkez uzerindeki denetimini arttıracak olan bu kuruluşa üyeliğimiz nusundaki çalışmalar çok gizli yürütülmektedir, bir açıklama pılmamaktadır. Enerji üretiminde kullanılan birincil kaynakların rısına yakınını petrol ürünlerinin teşkil etmesi yanında UEA uyeı bağımlılığımızı daha da arttıracaktır. Bu arada cileri teknoloadıyle scmuru mekanizmasının yeni oyunları planlanmaktadır. ı da Nükleer Sanlrallar konusudur. Ulkemizdeki uranyum rezervrinin durumu belli değildir. Belli olsa dahi uranyumun santralrda kullanılabilmesi için işlenmesi gereklidir ve bu islemin yaIdığı ulkeler sayılıdır. Sonuç şudur ki, Nükleer Santrallar salttri şarda kalacak üniteler olacaktır. Ulkemizin 70.000 Gwh. yıllık hid!ik potansiyelinin sadece 3555,8 Gwh.'ı kullanılırken Nükleer Santliarın yapımının ülke çıkarlarına aykırılığı ortadadır.> İşte uzmanlar öyle diyorlar. Bugünkü elektrik sıkıntımızın ntr>n geldiğini, nedenini, niçinini bir bir açıklıyorlar. cDünkü çoınlar» bilimsel çalışmalarla, gerçek ulusçu bir tutumla bizden on at daha çok elektrik üretiyor ve tuketiyor. Hatta komsularına saıcak duruma geliyor. Bizse hâlâ dıştan yardım bekliyoruz. TMMOB n enerji raporu perde arkası oyunları, gizli gerçekleri ortaya çıarmaktadır. rmın, yüksek düzeyde olmasa da anlamlı bır oranda yavaşlamasıy la sonuçlanmıştır. Ancak dogum oranını düşüren öteW etkenler gibi, kentleşme de, henüz tek başına nüfus artış hızında köklü bir değışme varatmamıştır. Bunun ilk nedeni, kentleşmenin sınırlı bir nüfus kesimini kapsamına alması. nüfus çoğunlugunun henüz yüksek doğurganlığa sahip olan kır kesiminde toplanmış olmasıdır. Doç Dr. Yakut IRMAK Öte yandan, kentleşmenin dofeumlan smırlandırıcı etkısi de henüz beklenen etkınlik düzeyine ulasabümış değildir. Bır ke re, kentlerde doğum oranlan agunlukla dogum ölüm farkm sa çok hiîlı bir artış egilimi ka zalmakla birlıkte, çe\Te sağhgı dan, yanı doğal artıştan sağlan zandırmıştır. Örneğin 19556ü yıl koşullan ve genel saglık hizmıştır. larında kaba ölüm oranı binde metleri daha elverişli oldugun13.1'e kadar düşerken, aynı yıl dan. ölüm oranlan da hızla düşBılındigi gibi, Türkiye nüfularda dogum oranı da binde 41.4'e nıekte, bu nedenle nüfus artış su Osmanlı dönemindekı tüketiçıkmıştır. Böylelıkle bu dönem hızındakı azalma ağır olmaktaci etkenler altında onemli bır de doğal nüfus artışında rol oy dır. Üstelik kentleşen nüfusun artış gösteremeyerek Cupıhurinayan iki etkenin birlikte işle ilk aşamada dogurganlık düzeji yet dönemine elverişsız kır bü mesınden ötürü nüfus T 3'e ya bakımından kırla kem ajjasında o yüklükte girmişür. Bu 'nedenle km bir hızla artmıştır. Bunun • ortada» bır yer tutmasO kentf C u m h u n y e t dönemınde savaş sonucu olarak 1950 • 196f yjjlajı leşmenin bu alanda henüz vete l a n n yarattıgı nüfus açıklarını arasındakı 10 yıllık dönemde göz rınce etkin olmasını engellemek gıdermek ve düsük bır yogunlenen nüfus artışı, 23 yıllık ilk tedır. luğa sahıp olan ülke toprakları dönemde doğum fazlasmdan saj nı donatmak üzere nüfusu hızKısacası, ülkemizde ölüm olanan artışın üstünde olmuştur. ranları hızla düşerken, doğum la arttırıcı bır polıtika benimTurkiye nüfusunda çeşitli et lan azaltıcı etkenlenn senmiştir. Herseyden önce yuk henüz kenlere bağlı olarak beliren ye tüm nüfusu kapsamına alamayısek düzeydekı ölüm oranlannın nı bır egilim. yeni bir dönemi düşürülmesi amaçlanmış ve öşından ötürü, nüfusun yine öaçmıştır. Bu dönem, nüfus artış nemli bir hızla arttığım söy zellikle lkinci Dünya Savaşmdan hızında bır duraklama, hatta sonra çevre saglığı ve salgınlarlemek yerinde bır yargı olur. bir gerüemenin göriildügü 1960 Ancak Türkiye nüfusunun, topla savaş alamnda gözlenen geliş 19^0 dönemidir. melerle ölümler önemli bir olumsal degişme süreci içinde karanda azaltümıstır. Öte yanzandığı ve yığışımlı olarak gel'.ş Nüfusun kazandığı bu yeni dan, çocuk düşürmcyı yasaklatirdiği bazı özellıklerle artış hıdoğrultu üzerinde çeşitli açıkla ma ve doğumları kolaylaştıranıalar yapılmıştır. Bu açıklama zında beliren gerileme eğıliminin rak artırma yolundaki yasal on süregelecegine kuşku yoktur. larda, nüfus anış hızmdakı azal lemlerle nüfus artışı geniş ölnıa ılkece doğum oranlarındaki çüde özendirılmıştır. Bövlelıkle düşmeye baglanmışsa da, buna kır topluluklarında zaten yüyol açan etkenler konusunda derürlükte olan çok çocukluluk eğılımi daha da etkmlik kazanmıştır. Teknolojinin ılkelliğınden btürü üretımin öncelıkle insan gucüne dayandığı kır kesiminde, bır işgücü ögesi olarak çocuğa duyulan gereksınim, çok çocuklu luk egiliminı yaratmış ve bu eğilim, nüfusu arttırmaya yöne h k önlemlerin de katkısıyla yük sek bir doğurganlığın kaynagı ol muştur. JJI^IK görüşler eelıştırılıniştır. Do Ülkemizde ölüm oranlan hızla düşerken, doğumları azaltıcı etkenlerin henüz tüm nüfusu kapsamına alamayışından ötürü, nüfusumuz yine hızla artmaktadır. • Gerçekte Birincl Dünya Savaşını da Içeren blr çatısma surecinde, Anadolu, Içerden ve dışardan saldırılarla altüst olmuj, Turk halkı kendl varlığtnı sarunma güdüsiiyle savasmı^tır. «Yokolmak veya varolmak» arasında blr seçim yapması gerekiyordu Turklerin... Hiçbir ulus, yok olmayı gönül nzasıyla benimseytmez. Batı emperyalizminin Anadolu'dakl kanlı çatısmaların tek suçlusu oldugu tarihsel bir gerçektir. Ve bu tarihsel gerçeğın ıııgında İnnilizler ye Fransular bas suç!udurlar. Kadıköy vakasında oturan OgTendlere Strasboura Oniversitesi mezunu bayan öğreuneo taratından Praosızcs dersı verillr. FRANSIZCA Tel: 58 68 96 Ancak, 1950 öncesi dönemin be lirgin özelliğı, ölüm oranlannın hızia düşmesıne karşılık dogum oranlannın başlangıç düzeyını korumasmdan ötürü, artış hızı nın sonraki dönemlere göre düşük olmasıdır. Gerçekten 193540 arasında bmde 24.3 olan kaba ölüm oranı. 1945 50de binde 18.9'a indıği halde, aynı dönemlerde kaba dogum oranları degişmemiş, kabaca binde 40 dolaylarında kalmıştır. Bunun başlıca nedenleri, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki doğurgan yaş öbeginin savaş koşullan içinde geniş ölçüde daralmış olması ve lkinci Dünya Savaşı yıllannda da üretken nüfusun silâh altınd a bulundurulmasıdır. ğumıa:i azaltıcı bır etken olaTak hcr&eyde:ı önce ülkedeki nufas plantaması uy^ulamaları uzerir.de durulmutıtur. Biiındiğı üzere, nüfusun 1350' den sonra Kösterdigı aşırı artış efiUmı, yaratt)ğı sorunlaria, o zamana kadar izienen polıtıtcanm defti>tırilmesi yolunda sorlayıcı bastııiarda bulunmustur. 1960 sonrasında ilk Beş Yıllık Kalkınma Planında oldugu slbi, yüksrk nufus artış hızınm kalkmmayı engelleyici bir nitelik ta şıdığı görüşü giderek benımsen mış ve bu gerekçeyle doğumların denetim altına aıınarak sınırlandırılmasmı amaçlayan yeni bır resmi polıtika saptanmış tır. Bu politika uj'annca nulus artışıyla ekonomik gelişme arasında bır denge sağlamak üzere 1965'de «Nüfus Planlaması Kanunu» yüriirlüğe girmiştir. Yasa gereğince girlşilen aile plan laması çalışmaları, toplumda yüksek dogurganlığı güdüleyen koşullann süregelmesınden otü rü kapsamca ve etkınlikçe sınırlı bir düzeyde kalmıştır. 1960'dan sonra nüfus artış hızındaki duraklamanuı kaynağı olarak dogum oranlannın düşmesi baska nedenlerle de açık lanmıstır. Örnegm bu durum, se ferberlik yıllarına rastlayan 1940 4ö döneminde doğanların sayıca az olmasından ötürü 1960 larda üreme çağına giren grubun küçükluğüne bağlanmış, ya da yurt dışına giden ışçılerin nüfusu, yüksek doğurganlığa sahip bir yaş öbeğtnden yoksun bırak masına dayandırılmıştır. Nüfusun 1960 sonrası eğiliminde bütün bu etkenlerin belli bır payı bulunduğuna kuşku yoktur. Ancak bunların yanı sıra, dogum oranlarını düşürerek artış hızını ya\aşlatmada blr baş ka etkenin de onemli bir rol oy nadığı anlaşılmaktadır. Bu e^ ken, toplumsal değışme süreci içinde Türkiye nüfusunun gelis tirdiği sosyodernografik özellik lerdir. Türkiye'de özsüikle 1950 lerden sonra giderek yogunlaşan kenüeşme hareketl, nüfusun te mel büeşımindtt öner<U fcir degişiklik yaratmış, kentli nüfusun Een^ı nüfus ıç:nüekı payırıı ıçiderek arttırm:ştır. Kent koşullırı kıra oranla çc . çocukluluk eğilimini sınırlayıcı bir etkiye iahip oldugundan, kentsel gelişme, nüfusun dogurganlık düzeyinin düşmesine ve genel doğum oranmın belli bır ölçüde azalmasına yol açmıştır. Tentleşmeye bağlı olarak doğum oranlannda gbz BİR ALTIN MÂDBLYA DAHA vede Bu yıl Amsterdam'da yapılan MONOE SELEaiON Dünya Kalite ve lezıet yanşmasında, KARPER KAZANDI KARPER'm çeşitleri 1972 CENEVRE PEYNlRlERİ 1975 AMSTERDAM K A R P E R Peynirleri 9*ÇM yrihtrda oldugu gibi bir AITIN MADALYA KAZANMIŞTIR. Üç ALTIN MADALYA sahibi okjn, K A R P E R 'e başarısırtdan ötürü birdeKUPAVERİLMİŞTİR. Kaüiesini dünyantn takdir ettiği, KARPER Peynirlerini. sefranndan eksik etmeyiniz. KURUCU ABAHIİLB DÖRT tiÖRETIVIHNİN YÜBÜTTÜâÜ Gerçi 1950lere kadar dogum Çizelgeden de anlaşılacağı üo r a n l a n , bazı özel ve geçici etzere Türkiye nüfusu günümüze kenlerden ötürü bir artış göskadar sürekli bir artış içinde tennemişse de, bu oranların za bulunmakla birlikte, a y n eği ten yüksek b i r düzeyin ıfadesi ol limlerde ifadesini bulan ü ç a n a duğu ve Onemli bir dogum fazasamadan geçmiştir. S ö ı konu lası sagladığı açıktır. Nüfusun su aşamalar arasında, gerek ilk aşamada. kazandığı bu yüksek nüfusun artış hızı, gerekse bu doğurganlık düzeyi, güntimüz* artışın kaynakları bakımından k a d a r süregelen hızlı artış eği anlamlı a y n m l a r gözlenmektedir. liminde belirleyici bir rol oyna mıştır. Bu aşamalardan birincisi, 1927 1950 yılları arasındakı dönem İşte doğum oranlarındaki ardir. Bu dönemde, nüfus artışıtışı frenleyen engellerin kalknın kaynağı, dogum fazlası ve masıyla Türkıye nüfusu yeni bir dış göçler olmuştur. Ancak 1950 asamaya girmiştir. 19501960 yıl ye kadar Türkiye nüfusunun l a n , nüfusun en yüksek artış hı göç ve değiş tokus yoluyla k a zına ulaştığı bir dönemi belirler. zandığı artış, toplam artışın saBu dönemde ölüm oranlarındaki dece % 5,4'üdür. B u nedenle, azalma süregelirken, dogum oran adı geçen artış mutlak bir ço larınm giderek yükselmesi nüfu soframz bereketli olsun MSTEBDAM. J«ll • Merktıı BrukuTde buhınan ^^"LtMn latcf*a*)«am»j lUt>*r"ın her yd btr ülkede organıre « m t k l t olduju "Uhalanna. Inakh Y a » m a a ~ bu >ı! Hollanda nın Amııtrdam sthnnde n p ı l m i i v« bu >an>mada T i r k Tia] maddclcri madaİTa yagmunjna luiijlrrustur Adifeçen yanitnayakilılmak wtcwn mumestte: kçndı mımü!Ifrıockn bırtr nunıuncyı nrıanıa k o n ı m ı i K |4ndcniMkttdır. Anjk ortanııasyon komılaı biM»t raunsnclenkn |»i«ı bu numunc«t« y«uam«meklç. a\nı müfiKH^t ııt maiKüUcrden on*r ıd«'. >ı>asadaa loflay.rak üfc^enmek intn liboratu»arlara föndcn! KARPER li Sade Oomat&esli Biberli ı Cevizli Fıstıklı Beyaz peynirli Basın KARPER'in başorısını böyle v«rdt UNIVERSITE HAZIRLAMA FEN (Cumhuriyet: 8495) Kıymetli ölUlerinize ÇELENK TARDrMLARLA r Pcjnın KASSKAirEftPcynir>cGıda San. TKT A 5 Şı>lı iuanbul I |, l lcUaıatıı, ,,rVr.ÂlMnlı I«'JJ C HEÜEF: DEV BtR DENtZ OtîCO TÜRK DONANMA VAKPTNA YAPACAGlNIZ BD HEDEFE DLAŞABtLÎKÎZ. T«If: 23 57 £ 8 Fatih Camii girişinde HALKEVLERİ UBKIYEd. çok gtlismi* bir ımalall dah »ar. En >on HslUlnda gibi p«y ' nirin wı bol ç.jıdint sahip bir üiktd* üît i utla altın madalya alt^amıı artık bu k»nu1 da ıddian oldugumuzun ba>lg«ıdtt Imalal ' unayiind* p^rnır. ?arap. lotyon y« pla,. lik bayada «Ida Mılın millatltraraıı mu»aftakiyal Tuftıya'nın uslun* dustjgu bir 1 T KARS KARPER bonont sa^arı rr.rt.fcas> guvtnc sotı no 30 * ı i ı I Î I K ^ U I PEYMFİ VE GlDA SANAYU TICARET A S MODEBN W^TORIZE PEVNIRFABRIKASI Tet 40 87 »3 Sahs Yeri: 22 53 47 Rplclâm: 15fi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle