18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ABDULCANBAZ TURHAM SELÇUK Büyük Usturalar Şakir BALK1 34 Bu konuda herkes bir şeyler söylüyor. An» benlm söylediklerime kulak ver, boş söz degil... Eh biraz sab.rlı olmak lâzım, bunun da kokusu yakında çıiar her halde. Sen Cami Yaptırma Demeginin odacısım tanır mısın? Hiç tanımam mı, Şaban Efendi mi? He ya, o... îlk kez söze giren Rıdvan: Şaban Efendinin bu işlerden ne haberi olsun, dedl, o kendi halinde bir adam değil mi ki? Haaa, öyle deme, onun bilmediği yoktur bu ilde. Kulajı delik adamdır bu Şaban Efendi! Topaç gibi bir çocukla Şaban Efendiye haber gönderdiler. Ve sonra Şaban Efendi geldi. Selim'i görünce güldü: Ne var yani, dedi, emriniz üstüne geldim. Hele deyin dedim ya, hemen davrandınız! Rıdvan: Hele rahat otur Şaban amca, diye guldü, ne istersin, çay mı kahve mi? Kahve olsun, arna az şekerli ha!... Çakır gözlü çırak az şekerliyi getirdi. Içti kahvesinl... Şaban Efendi bir kez söze başlamasın, aldı yine sözü: • Vali Tosun Beyden söz ettik degil mi, o da sulak yerde büyümüş bir adam olduğu için, kalm kafasının yüzünden aldı başını gitti... Ne söylesek ardından gayn boş... Olanlar oldu. Yahu arkadaşlar, bir hazırlık bir hazırlık ki sormayın canım. Hani büyük bir dürzü gelse iyi, yeni Vali geliyormuş ilimize! Odalar, dernekler, partiler... Yeni urbalarını giymiş bekçıler. Belediye bandosu. Ülen dedim ne oluyor ki ilimizde böyle, ne bu düğün ile derr.ek? Bayram mı seyrari mı? Ağa mı gelecek, paşa mı?.. Yeni Vali Paşamız gelecekmiş ya, tüm olan bitenler bııudanmış. Beri yanda Hödükoğlu, Durmuş Bey, Tefeci Beşir, bizim derr.egin yeni başkanı Ahmet Halit Bey, eski parti başkaru Pırtık Osman, Safi Bey, Şükrü, Molla Mustafa, Kılkuyruk Hamza da giyınmiş mi size. sanki güveyi olacak? Valı Yardımcılan, Defterdar. Egitim Müdürü, Genel Müdür, şu bu, hasılı kelâm, resmi erkan... Vali Beyi bekliyorduk biz. Ama bizim bir düşüncemiz vardl ha, Vali Bey makamma oturmadan biz onu kafaya almak istiyorduk. Onu adamakıllı şişirecektik biz. Zampik Zeynel'i ona sıkâyet edecektik. Bizim işimiz buydu. Ellerimizde uzunlamasına bir bez vardı, bezin üzerinde iri harflerle şunlar yazıyordu: «Hoşgeldiniz, safalar getirdiniz Sayın Vali Bey!» Vali Bey daha ile gelmeden önce adamın ünü gelmez mi? Söyle malm gözü adammış, böyle berbat adammış. Allahdan başka kımseden korkmaz bir efeymiş. Adı sanı Fırtına Behlül'müş.. Eh dedik, tam bizim aramış olduğumuz adam çıkmaz mı Vali Bey? Sevincimize söz yoktu?.. Tosun Bey de iyi hoş adamdı ama, kendi kuyusunu kendi kazmıştı.. Canım senin nene gerekti Zampik Zeynel'in ardına acam salmak? Hata, ee büyük hata bu ya, neyse. Biz böyle yol ağzında Vali Beyi beklerken, Pırtık Osman: Bu adam da nerede kaldı böyle, amma da nazlandı ha?. diye konuşunca, Tefeci'nin kalası mı attı ne: Pışmiş aşa su katıştırma. dedi, bu yeni Vali tam adammıs, canım ardından söz etmek sırası mı yani, hele sus biraz, sabırü ol... Pırfık sustu, karşılık vermedi. Kızgın kızgın güldii. Ha Vali geldi. ha gelecek diye bekliyorduk. Önümüzde bir zengin ar?.bası dursa, Belediye bandosu hemen marşlar vumıaya beşlıyordu! Kalabalık da hemen arabanın etrafını çeviriyoruu. Ahaa Vali Bey geldi!.. Biri seslendi: Yahu arkadaşlar, dedi, her arabaya selâm durmaym, hiç ömrünüzde Vaii arabası mı görmediniz? Sarı sııratlının biraz önünde dikilen ablak yüzlü adam: Vali Bey halk adamı olduğu için mavi boyalı bir otobttsle gelecekmiş ilimize... Kalabalık mavi boyalı bir kamyon görse koşuşmaya Daşlıyordu. Hele bekçiler?.. Mavi boyalı bir tırın ardına düştüler! Kiç kimse ne yaptığını bilmiyordu. Bizim Hödükoglu Hödük az inek adam değildir ha, durdu durdu da: Hiç nâfile yere beklemeyelim. dedi, bo yeni Vali Bey, Behlül Bey yani, böyle yağcılıktan, tar.tanalı karşılama törenlerinden hoşlar.mıyormuş arkadaşlar... Kaş yapalım derken biz, göa çıkarmayalım? Bu sözler çoğumuzun aklını karıştırdı. Ama ne var ki, bu işe gırmıştik artık. Oldu olacak bari az daha bekleyelim dedik. Güneş dönmüştü.. Bir haber uçtu birden: Yeni Vali Karayollarma ait bir pikapla geliyormuş! Sahıden yarım saat sonra bir kara yolu arabası karsıdan gözükmez mi ki? Kılkuyruk Hamza: Davramn arkadaşlar, dedi, işte yeni Valimiz Behlill Bey, şu pos bıyıklı olanı!.. Davranın canım. . Hamza'nın bu komutu üzre biz pikaba dogru patır patır koşmaya baçladık. Böyle patır patır koşuyorduk ya «Vali Bey geldi, Vali Bey teşrif ettiler.» diy: de bağırıp duruyorduk. Pikaptan bos bıyıklı bir adam indi, bakımp duruyordu.. Elinde şijkince bir çanta vardı. Bir anda çevresi kalabaiıklaştı. Gözlerim mi bozuldu ne, yoksa ben mi yanlış görüyordum, tövbee.. (DEVAM1 VAR) GÜVENLlK ARAYANLAR... înceleme Fotograf Dr. Erdal ATABEK Ara GÜLER Kovuklarda, han odalarında binlerce kişi, bir avuç insanın emrinde çalışmakta ve iş kanunu kapsamı dışında sendikasız sosyal güvenliksiz bir yaşam sürdürmekte.. îşçilerin sosyal güvenliği dedlgtmiz zaman. ou ışçılenn çahştığı düzeni gözden geçirmek gerek. Çünkü. gerçekler buralarda yatıyor. Bu yapısal düzenı, bakınır, bir yazar nasıl belirtiyor, bir doküman nasıl tanımlıyor, bir poütikacı çıkıs noktasmı nasıl beiirtiyor? Yazar, Çetin Altan, doküman Istanbui İktisadî ve Ticsri tlimler Akademisince yaymlanmış «Tiivlc Ekonomisinin 50 Yılı», politikacı Bülent EceTiftir. Çetin Altan, «Al İşte îstanbui» unda. o renkli anlatımıyla şöylo belirtiyor durumu: «lstanbul'un, hatta Türkiye'nin endüstrileşm* açısmdan en ilgi çekecek yerlerinden biri HaliçHe Tünel'in Karaköy kapısı önlinden geçen Tersane caddesi arasında. Binlerce kişinin çalıştığı bir büyük fabrikayı cadde cadde, sokak sokak, dükkin dükkân bölünüz; sıcaktan yan beline kadar çıplak. yüzü gözü is içinde balyoz salhyan büyüK elli işçiler, yüksek dereceli döküm fırınları, durmadan vızıldayan torna makineleri. büyük" eftîîk' rnatkaplar. freze tezgâhlan Tft., tjer dükkinatölyenin kapısı bnünde yol üstüne serrtiji geniş çelik levhalarla baştan ba^a kaplanmı? Makaracılar caddesi... Îstanbui' un bu bölgesini ikrısadi açıdan iyice bir incelemsk gerektigi kanısındayız. Neden bu artizana, cüce atölye işletmecilığinden kur tulup fabrikalaşamıyoı ve tamirciliğe dönük yan bir dal olmaktan kurtularak büyük bir üretime geçemiyor? Oysa iki üç dev fabrika kuracak kaaar kalifiye işçi ve gerekli araç var o bölgede... Mümkün o!sa da bütün bu atölyeler, yirmi bin kişilik bir şantiye içinde yetenekli mühendislerle uzmanlanr» denetimi altında tam bir koordinasyon ve plan gereğince çalışabilseler, üretim güçleri bugünkünün çok üstüne çıkar. tşçilerin çalışma koşullan derhal değişir, blok binalarla işçi kartiyeleri kurulur, işçiler için modern sağlık ve egitim hizmetleri genişleyiverir. Ama atölye patronlan hem bunu sağlayacak güçlerden yoksundurlar, hem de böyle bir aşamada bugünkü durumlarını kaybedecekleri kuşkusuyla buna karsıdırlar. Onun içır. de, iki üç fabrikahk enerji ve çaba, kovuk larda, iskelelerde, han bodrumlarında güvensiz bir perakendeciligin bodur çizgısini aşamamakta, atölye artizanasmdan endüstriye bir türlü geçememektedir.» öerçek durjmn. hem de lstanbul'un göbeğindekl gerçek durumu usta Çetin Altan böyle çiziveriyor. «Türk Ekonomisinin 50 Yılı» nda bilimsel bir düle ayni gerçekler şöyle dile getirilmektedir: «Sınal gelişmeyi hızlandırmak ve yatırımları teşvifc etmek amacıyla öngörülen tedbirler jrenellikle çok çeşitli organlar tarafından ortaya konulmakta, bu nedenîe de sanayi sektörü için ortak bir politikanın tayini mümkün olamamaktadır... Türkiye'de üretilen »ınaî mamul fiyâtlan dünya fiyatlarınm üstünd^dir. Büyük bir hızla gelişen istihsal teknolojileri yeteri ölçüde izlenememekte ve değerlendirilememektedir.. Türkiye'de sınai işletmeler genellikle optimunı kapasitenin çok altında kurulmaktadır. «Böy lece, küçük işletmeler biçiminde diğılan, teknolonierı geri ve maliyeti yüksek bir sanayi yapısıyla karşılasıyoruz. 0 TARIM VE ORMAN KEStMÎNtN SOSYAL GÜVENLÎGİNİ ANCAK Bll KESİMİN EKONOMİK DÜZENİNt DEGlŞTtREBtLECEK ÎKTtDARLAR SAGLAYACAKTIR. TOPRAK AGALARINIJAN DEGİL. HALKTAN YANA İKTtDARLAR YAPABİLECEKTİR BUNC. # ÇALIŞMA SAATİ KAVRAMI OLMADAN GÜNEŞLE IŞE BAŞLATAN. GÜNEŞİN BATIŞINDAN SONRALARA KADAR ÇALIŞANLAR. ÇALIŞMA YAŞI OLMADAN ÇOCUKLU. BÜYÜKLÜ BtVTüN BÖB AtLE ÇALIŞANLAR. İŞ BT.L.ABİLMEK İÇlN ORADAN ORAYA GÖÇEXLER. TOPRAGIN KAVCiASIM VERENLER, TOPRAK ÎÇtN YAŞAYAN. TOPRAK tÇtN ÖLENLEK. TARIM VE ORMAN KEStMİNÎN ÇlLELt EMEKÇİLERt SOSY.AL GtVENLİGlN BtTÜK BİR SORVNtDTJR, ÜLKEMİZDEKÎ İLKEL KAPİTALİZM, DAĞ1NIKL1Ğ1N EMEK;; " S : SERMAYE 1SRAFIN1N VE VERİMStZLtĞİN NEDENLERİDİR ttevlet Istatistik EnstitüsünUn rakamları bu gerçekleri vurgulamaktadır. İmalât sanayiınde, on kişıden fazla isçi çalıştıran ve büyük denilen işyeri sayısı, 1970 yılında 4415 olduğu halde on kişiden az sayıda işçi çaiıştıran ve küçük denilen işyeri sayısı 170.571'dir. 1963 yılı sanayi sayımı, özel sanayi işyerlerinin '.o 98,3'ünün on kişiden az personel çalıştıran ve imalat c sanayii toplam üretiminde payı .o 25'i aşmayan ufak işletmeler olduğunu ortaya koymustur. îşte bu ilkel kapitalizm, ülkemizdeki dagınıklığın, emek ve sermaye israfmın ve verimsizligin nedenleridir. Böyle oldugu için de, kovuklarda, han odalannda, izbelerde binlerce kişi. bir avuç insanın emrinde çalışmakta. İş Kanunu hükümlerinin oışında, sendikasız, sosyal güvenliksiz bir yaşam kavgasını sürdürmektedirler. Bu durum sanayıde böyledir de hizmetler kesiminde farklı mıdır? Hayır. Hizmet kesimi de bu kapkaç düzeninin bir parçasıdır kuşkusuz. Ülkenin her yerine dağılmış lokantalar. kebapçılar. büfeler. oteller. moteller aynı koşullan paylaşmaktadır. Buralarda çahşan birkaç kişi sigortalı olsa da dıgerleri sigortasızdır. Pekı. bütün bunlar Sosyal Siportalar Kurumu tarafından bilinmez mi? Kunımun yöneticıleri. denetçileri bu durumun tedbirlerini a'.mazlar mı? Bu yazı dizisir.de Sosyal Sigortalar Kurumunun sorunlarına girmek istemem. Bu, yazmak istediğim ayn ve ö n e m 1i bir konu. Ama, şu kadarmı belırteyım ki, Sosyal Sigortalar Kurumu da her kuruluş gibi bu düzenin bir parçasıdır. Aynca, Kurum bütünüyle devrimd bir çizgiye gelse de ki, eşyanuı tabiaü geregi bu düzende gelemez bu sosyal ve ekonomik yapı sürdügü sürece başarıya ulaşması olanaksızdır. Onun içindir ki, bu konuda Kurum bu düzenin bir parcası olarak değerlendirilmeli ve her şeyi Kurumun içinde çözümlemek gibi bir yanılgıya düşiilmemelidir. Küçük ijletmeciligin bu sakmcalarından, yani, dağınık, verimsiz, teknolojisi geri. sermayesi az ve maliyeti pahalı durumundan kurtulma gereğini saptayan Bülent Ecevit bir söyleşisinde konuyu şöyle belirliyor: «Çagımız öyle bir çag ki, sanayide olsun, ticarette olsun fşitgide büyük işletmeciliği gerektiriyor. O halde esnafın ve sanatkârın ezilmesini önleyerek büyük işletmeciliğe geçilmesinl nasıl sağlayabiliriz? Biz şu formülü öne sürdük: Dedik ki, büyük mağazalara ihtiyaç olan yerde küçük esnafa da o olanağı sağlayalım. Yüz esnaf bir araya gelip Ankara'da. Izmir'de, Adana'da. «Biz büyük magaza kurmak istiyoruz» dedigi vakit devlet ona yardımcı olsun. Bunun büyük sermayej'e yaptırılmasınm şu sakıncası da vnr9 dır: Büyük sermaye nedir Büyük sermaye malı üreten kişiler den oluşur. Bunlar, kendi ürettikleri malın perakende satışınl da üzerlerine alacaklardu. O zaman ne olacaktır? Büyük magazalann bu büyük serma.ve eliy le, tekelci sermaye eliyie kıırul ması halinde. başlangıçta bun'ıar ucuz satış yapacaklardır. Ns zamana kadar? Bütün o kenifeki \"eya semtteki küçük esnarı batı rıncaya kadar ucuz satış yapa Imalât sanayilnde özel sektör işyerlerlnln % 98J*ünfl on kişiden az personel çalıjtıran nfak l?letmeler oiuftnruyor. caklardır. O esnaf battıktan sonra da büyük mağazalar tekel kur duklan için fiyatlan gontillerinin istediği gibi yükselteoekierdir. Nitekim, büyük sermaye eliy le büyük mağazacılıga geçfn bir çok kapitalist ülkelerde bu oimuştur. Biz, bunun yerine, küçük esnafa gereken yerlerde bll yüjc rnagazaları kurdurmak için devlet yardımını gerekli itorüyoruz. Aynı şey sanatkârlar ijin de söz konusu. Sanayi geiiştikç» ba zı yedek parçaların küçük atöiye lerde yapılması kazanç geürici ol maktan, ekonomik olmaktan çıkınca onları daha büyük ımalit hanelerde veya fabrıkalarda yapabilmek için san'atkâr grubunun bir araya gelip bir büyük ı;letme açmasını Devlet teşvik etnıelidir. Tabii bu teşvik de sözle, sırtını sıvazlamakla olmaz, bir tnkım maddî olanaklan veya krcdıieri ona sağlamakla ve ona yol gös termekle olur.» İşte Çetin Altan'ın bir tablo gi bi çizdiği, ekonomistlerin doftm ladığı, Bülent Ecevit'in Dtr çıkış yolu gösterdigi bu yapıya, modern bir sosyal güvenliği uyguUmanın güçlükleri. çalıştığı halde, sosyal güvenlikten yoksun bınler^e insanı karşımıza çıkarıyor. Snrıayi kesimi için bunu vurgulamak ge rekli. Gerekli çünkü tarım kesiminin yapısal sorunları çok daha büyük ve karmaşık. ve üstünü değerlendirenler. Eken, kazan, biçen, yetiştiren, taşıyan, toplayan; emekçiler. Çalısma saati kavramı olmadan güneşle işe başlayan, güneşin batışından sonralara kadar çaiışanlar. Çalışma yaşı olmadan çocuklu, büyüklü bütün bir aile çalışanlar. İş bulabilmek için oradan oraya göçenler. Topragm kavpasını verenler, toprak jçin yaşayan, toprak için ölenler. Tarım ve orman kesiminin çilell emekçileri. Ve bu kesimin sosyal güvenligi yoktur. Ve bu kesim, erkek evlâdını bir üretim aracı. kız evlâdını bir geçim aracı gönnek zorundadır. Cılız çırpıların birbirine dayanarak ayakta durması gibi, bu kesimin aileleri de birbirine dayanarak yaşamak zorundadırlar. Birisi çekilirse yıkılırlar, ayakta duramazlar. Bu kesimin kavgalannm temelinda çarpık ekonomik düzen vardır. Ogulları gurbete gider. gözleri uzaklara dalar. Gurbetteki ogul. kalanlan unuruverirse dumandır halleri. Kızlanna başlık parasını bu yüzden isterler, Delikanhlar da. gene aynı sefaletten kızlan kaçırıverir. Kavgalar. dövüsmsler. ölümler bu yii2dendir. Övle. ögütlerle, radyo • televizyon •jroı? ramlanyla düzelecek iş dejtil bu. Bu işin kökü. toprak düzenidir. toprak adaletidir. toprak mülkıyetidir. Bu kökteki bozukluk düzelmedikçe, koiay kolay bu kesimin sorunları çözülmez. Elbette. sosyal gtfcenHk de. Tarım ve orman kesiminin sos yal güvenliğini bütün siyasal 'ktidarlar ister. Geçmiste istemiştir, gelecekte de isteyecektir. Ama, tanm ve orman kesimindeki düzeni ve mülkiyeti değiştirmeyi her iktidar îstemez. Yansıttıgı ekonomik görüş gereği Isteyemez. Onun içindir ki, tanm ve orman kesiminin sosyal güven liğini, ancak, bu kesimin ekonomik düzenini degiştirebilecelc i)ctidarlar saglayacaktır. Toprak agalarından deftil. halktan yana U c tidarlar yapabilecektir bunu. Bu görüş bir önyargımız değil. Durumu inceledigimiz zaman bu sonuca vanyoruz da ondan. Tarım ve orman kesimini inceleyelim Nüfus yapısını, çalışma koşullarım, gelirlerını gözden geçirelim. Tarım ve orman kesiminin rakamlarla durumu şöyle: Ücretli Kendi hesabına Aile işçisi îşveren Bilinmeyen 1 o p Ia m 464.244 3.071.292 7.362.583 8.565 4.188 1U.9W.869 Bu on bir milyona yaklaşan nüfus çalışmakta olanlar. Elbette, yaşayan nüfus çok daha fazla. Rakamların 1970 yüını 5'ansıttığuıı yineleyelim. Tarım ve orman kesiminde çalışanlar. faal ekonomik nüfus toplamının yüzde 66.95'ini oluşturuyor. Bu oranın 1955 yılında .vuzde 77 39 ve 1965 5'ilında yüzde 71.91 olduğunu anımsarsak, giderek tarım ve orman kesiminin gb'rece bır azalışa eittiğini da hesaba katarız. Ancak bu oransal azalma. nüfus sayısmdaki art ma nedeniyle bu kesinide çalısan ların sayısını azaltmıyor. Olsa olsa, sayıjn a>Tiı çizgide tutmaya vanyor. Nitekim 15 yaş ve (Devsrru 9. Sayfada) Tanm vc oıman kesiminde genel durum Tarım ve orman kesiminde yaşayanların sosyal (jüvenligi büyük bir sorun. Tanmcı, hayvancı, ormancı, balıkçı ve avcı olarak istatistiklerde yer alan milyonlarca insan. Topragın altını GARTH DUVARA CARPD VE ÜCÜ'^ECB^ (J2AC TiFFANY JONES i OMUiK* •J1 USZAMANCI' la ;|JUQ| TuM, cte DOSİ2ANH k nAFTü D S 3 H ^^ ^ ALl 1 nn\
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle