19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Türk Hükümetleri ve Kıbrıs Kıbns komusuna 1955 yıhna dek Türk Hükümetlerinin programlannda rastlamak mümkün değildir. Kıbns, İngiltere'ye aittir ve bir «Taç Sömürgesi» (Crown Colony) statüsüne sahiptir. Bu nedenle de Türkiye'nin Kıbns diye bir sorımu yoktur. Türkiye'nin bu tavn, Kıbns'ın Yunanistan tarafın dan 1954 yüınrn Ağustos ayında Birleşmiş Milletlere getirilip uluslararası bir sorun kimliğine sahip küm masma değin sürmüştür. Kıbns mefleleslnde son dört yıldan beri BnerrJi savıjması gereken gehsmeler olmuştur. Zorlaınalar kısıtiamalar yerine banşrı arzuların uvandığı gorıilmeKteaır. thtilâfın en yakın taraflannı teşkil eden Turk ve Rum Cemaatleri arasmda ortaklıb şartlannı \enden lozden »eçirmek üzere bir buçuk vıldan ben goru^meler vapılmaktadır. Kıbns'ta bugün çeride kalan ortam cliişünüldii?ü takriirde. bunun bir ilerleme teşkil ettiğini kabul etmemeğe imkân yoktnr.» «Üniter devlet» Kıbns'ta toplumlararası goriişmelerın devam ettiği bir sırada, 1970'ın başında, zamanın Dışişleri Bakanı thsan Sabn Çağlayangıl, Meclıs'te Kıbrıs'a llıskin açıklamalarda bulunurken, Rumlann Federasyondan bıle söz ettlrmedıklerını, böyle olunca da Turklerin üniter devlet sistemım kabul etmiş olduklarını açıklayıveriyordu. Arkasından Başbakan Demirel de, Cniter dpvlet sıstemlnın Kıbrıs'ın geleceği ıçin kabul edildismi blldlrıverdl. 12 Mart Muhtırasıyla bırlıkte. Birinci Erım Hükümetinin programında «toplumlarara"=ı goruşmelerın haddmden fazla uzamış» olmasından yakınılıyordu. 2 nı«an 1971'de Başbakan Nıhat Erım'ın okuduğu programda Kıbrıs'a oietle snvle ver verılıvordu: «1959 yılında Kıbrıs meselesinin halli icin ilriH t v ranarla bazı anlasmalara vardık. Biz bn anlasmalara daima sayjn eösterdik ve karsı taraftan da sa\eı bekledik. Aralık 1963'te bu anlasmalar kanlı bir şekilde olup bittiye çetirilmek istendi. fakat Cemaatimizin kahramanca direnisi bnna imkân bırakmadı. Biı, o zaman oldngu pibi bngün de, soydaslarımızın haklarının ve ulusal güvenlifimizin çi|nenmesi karşısında. anlaşma hükümlerine nygan olarak, her türlü tedbin almava kararlıvız. Kıbrıs sorunnna bansçı \ollarla çözüm bulnıak amacnla üç yıla xakın bir «iiredir devam edeeelen Cemaatlerarası göriismeler haddinden fazla nzamıs bulunnyor^ Programı, 16 aralık 1971'de açıklanan tkıncı Erım ılc 29 mayı» 1972'rfe açıklanan Ferıt MeİPn Hukumetleyl programlannda ise Birıncı Erim Hükümeti programından Kıbrıs açısından tek farklı yani, ctoplumlararası gorıismeler»ın «ıjenısletı'.ml»» olarak yani TCrk ve Yunan temsilcılerinın de katılmalarıyla surdurulmesi görüşunün öne sürulmesidır 20 nısan 1973'te prograrry açıklanan Naim Talu Hukumeü lse, Türkiye'nin bır yıldır surdurülen «genisletılmış toplumlararası goruşmelere» daima destek olduğumı belirterek, Kıbrıs Rum toplumu içindeki kaynaşmalann kaygıyla izlendığıne dıkkati çekıvordu. Ayrıca, her zaman olduğu gıbı, «fiili bır tecavuze» gereken karşıhğın verileceği de kaydedıliyordu. Kıbrıs sorunu voktur! örneŞin. Cuıtihuıiyet Halk Partısi Hükümetınin Dışişleri Bakam Necmettın Sadak, 23 ocak 1950'de TBMM'de şöyle konuşuyordu: «Kıbns diye btr mesele yoktur. Bunu hayli zaman evvel »• letecilerp açıkça söylemiştim. Çünkü Kıbro bogftn, tnpiltere'nin hâkimiyet ve idaresi altındadır. Ve tngfltere'nin Kıbrıs'ı başka bir devlete devretmek niyetinde veva temayülünde olmadıgı hakkmda kanaatimiz tamdır. Kıbns'ta yapılan harekeUer ne olursa nlsun ve bunlan yapanlar kinı ohırsa oLsnn, tngiltere Hükümetl Kıbru Adasmı başka bir devlete terketmeyecektir.» Demokrat Partinin 14 mayıs 1950'de iktidan almasmdan sonra da değişen bırşey yoktur. Hükümet programına Kıbns konusu alınmamıştır DP Hükıimetinin Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, Yunan Başbakanının sekiz gün önce Kıbns'ın Yunanistan'a ilhakından açıkça soz etmesine karşılık 24 şubat 1951 günü TBMM'de şöyle konuşuyordu: «Sarkî Akdeniı statüsünde herhangi bir tebeddülit (defJşiklik) bahis mevzuo olduğunu veya olacağını zannetmiyorum. Yalnız şann açıkça söylevebilirim ki, kendlsiyle en yakın dostluk mimasebetleri tesis ettiğimiz ve nakikaten dünyanın busrünku vaziyetinde demokrat milletleri tehdit eden harp âfeti karsumda Yunanistania Törkiye aşafı ynkan mnkadderat biriiği etmis vaziyettedir.» Mııhaiefette bulunan Cumhuriyet Halk Partisınln aynl tarfhlerdeki Kıhrıs görüşü, Demokrat Parti lktidanndan hiç farklı değildır. Nıtekım zamanın CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, 20 nisan 1951'de verdıği demecinde özetle şöyle diyordu: «Kıbnsta statükonun değişmesini isterniyonız. Ne sebeple olursa olsnn, Kıbns'ın bugiinkü durumunda bir deftşiklik bahis mevzua olnrsa, coğrafî bakımdan ve içinde büyük bir Türk Idtlesi bulunması dolayısıyla bu değisiidik TürUye için hayati bir mesele olur.» DP lktıdannrn rhşlslerl Bakanı Puat Koprülü, 1954 yümın 1 nlsanında hâlt. farklı birşey söylemiyordu: «Dost ve mfittefik Yunanlstan'm devlet adamlanyts vild görüşmelerde Kıbns üzerinde herhangi bir muhabere veya muzakere cereyan etmiş değildir. Bunun sebebi, Türkive'nin Kıbns meselesi diye bir şey mevcut olmadıgı mütalâasmda bolumnası ve Kıbns'ın halen ingUtere'ye ait oıdui^una göre, bu Ada hakkmda Yunanistanla ikili konu;malar yapılmasınm caiz olmamasıdır.» Ne var M. DP lktidannın Dışişleri Bakanı Köprülü'ntin bu konuşmasından tam dörtbuçuk ay geçtiğinde 16 ağustos 1954 günü, Yunanistan, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterlığine başvurarak, Kıbns sorununun gündemo ahnmasını istemiştır. Yunanistan, Ada' da yasayanlann oyuna başvurarak Kıbns'ın geleceğinin saptanmasını önerıyordu. Dığer bir deyişle, Kıbrıs'a «selfdeterminasyon» hakkı tanınsın ve Ada halkı kendi kaderini kendısi tayin etsin diyordu Yunan Hükümeti. Böylece Kıbns sorunu uluslararası bir nitelik kazanmış oluyordu. Ne var ki. Birleşmia Milletter Genel Kuruıu, Kıbns konusunu Eörusmeyı kabul etmedl. BAŞBAKAN SÜLEYMAN DEMİREL Ünlter devlet (UT«) tarihınde kunılan Demokrat Parti Hükümetinde Kıbns konusuna kısaca foyle değıniliyordu: •Dıs siyasetmıizdeo bahsederken miUetimlzin üıerinde has»asiyetle dnrmakta oldnğu Kıbrıs meselesinden bahsetmemeğe imkân yoktur. Bu mesele hakkındaki goruşlerimizi olduğu gibi mnhafaza etmekte olduğumuzu herhangi bir yanlıs anlamaya mahal bırakmamak üzere burada açıkça tfada de etmek isteriz^ Muhafaza edilen görüşler ise yukanda değindifımra gibi, Kıbns'iB »tatükosu sürdürülsün, yani İngiltere'nin sahipliği devam etsın. Deİisüdik olacaksa, Kıbrıs, asü sahibuıe yani Türkiye'ye iade eduain. BAŞBAKAN BÜLENT ECEVİT Federaöl Devlet (1974) nştna değer veren bir zihniyet ile hareket edilmedifi müddetçe, Kıbns meselesi vahim ihtılâflara vol aç:ıbilecek bir buhran mahivetinı muhafaza edecektır Türkiye bu ihtiliflann önlenmcsuıi ve bolge ban^ının korunmasını •amimiyetle arzu ettiği içindir ki, Kıbns mtseıesinin mücakere yolu Ue ve ilgili taraflann anlaşmalan suretiyle çözümleıunesini daima tercUı etmiştir. 4ncak, banşın korunmasuun sadece bizim elimizde olmadıgı baldkatinı görmek gerekir.^ 1967 kasımında Kıbns'ta yeniden olaylar patlak verdl. Rumlar, lkl Türk koyüne karşı saldırıya geçtiler. Türkıye'de Demirel Hükümeti dönemine rastlayan bu saldırılar sonunda Türkiye Kıbrıs'a mUdahale kararı aidı, ne var ki. bu karan uygulamaya sokamadı. Ancak müdahale karannın alınması sonunda, arauk ayında Yunanistan, Ada'ya gizhce soktuğu bir kısım askerinl geri çekti. (Ya taksim ya ölüm» Kıbns konusuaun Birlesmi; Milletler Genel Kurulunda iki kez ele aluıdıgı 1957 yüına gelindiğmde ise DP Hükümeti artık TAKStM tezıni öne sürmeye başlarmştı O Urıhlerde yapılan gösterilerde bağırılan slogan «YA TAKStM YA ÖLÜM.dü arük. Başbakan Adnan Menderes, 7 subat 1957 günü yaptıgı basın toplantumda soyle konuşuyordu: •Statükonun devamına artık taraftar olamayn... Köprülerta altmdao çok snlar aktı.» Aynı gün, yani 7 subat 1957 günü Birleşmiş Milletlerde bir baan teplantuı yapan DP iküdarmın Dışişleri Bakanı Fatin Rüstü Zorlu, cualan söylüyordu: •Türkiye, Kıbnsta mevcut dnnıraun tdamesinJ tercOUe beraber. Türk toptuluğnna tatmin edici bir statö verilmesi sartıyla Ada'nın taksimini kabul etmektediı^ Ve «Federatif devlet» Programı 1 şubat 1974'te açıklanan CHP MSP Koalisyon Hükümeti ise, Kıbns'ta çözum yolu olarak «Fetferaüf devletı» şoyle Uân ediyordu: «ÎM eemaatten olnsan Kıbrıs'ta, Tiirk toplumnnnn eşit egemenlik statüsünün korunması ve devlet yönetirainde iki cemaat arasmda ber yönü ile hnzurln bir işbirUğinin sağlanması için en isabetli çözüm şeklinin federatif bir sistemde bulunacağına inanıyoruz. Böyle bir çözüm yolunun Kıbns'ın ülke bütünlüjünü ve bağımsısbğını kuvvetlendirecek bir temel teşkil edeceŞi inancmdayız. Halen yüriitülmekte olan müzakerelerin, Kıbrı* Andlaşmalannın ortaya kovdufu esaslardan hareketle, gerçekçilik ve iyi niyet içinde bövıe bir sonuca ulaşmav., Ugili bütün taraflann uzuıı vadeli ortak çıkarlarına v« bölge barısına en iyi sekUde hizmet edecektir.» Kıbns'ta «Geçici Türk yönetimi» Aym aıralarda, Kıbns'ta «Geçici Türk yönetimi» taıruldu. 196k in haziran ayında ise, Kıbns'taki Türk ve Rum Toplumlan arasında ikili görüşmeler başladı. Taraflan Raul Denktas ile Glafkos Klerides temsıl ediyoriardı. 7 kasım 1969 günü Başbakan Süleyman Demirel'in MıUet MecMsi ve Cumhuriyet Senatosunda okuduğu hükümet programıtun Kıbnsla Ugili bolümü özetle şöyleydi: «Milli davamtz olan Kıbru meselesinin, lürkiye'nin *e Kıbns Türk Ccmaatinin haklanna ve menfaatlerine nygun bir şekUde halledilmesl. geçmişte olduğu ribl bundan sonra da değişmez hedefimiz olacaktır Taksim Taksim tezi, Başbakan Adnan Menderes'in okuduğu 2 kasım T 1957 tarâıli Demokrat Parti Hükümetinin programında töyle yer alıyordu: •Dıs riyasetimizin hayati bir mevzuu olan Kıbns meselesin* gelince, bu millî davamıza ait karar \e dıişüncelerimiz kaÖyet ve sarahatle orta>a konulmu* bnlanmaktadır. Kıymet verdlgimiz Turk Yunan dostluğunu kommak ve bu ihtilâft •rtadan kaldvmak fçhı azaınl hiiMtfaırvct gBiteniıij ve Kıbns'ın taksimine razı olmak suretiyle yapabileceğimlz fadakârlığın hııduduna varmıs bulunuyoruz.» Kasım 1957'de Kıbns'ta • taksim.in resmi bir tez olarsk Demokrat Parti Hükümetinin programına gırmesınden sonra, 1958'ın 9 Şubat günü Başbakan Adnan Mendere*, «Bundan bir santim inhiraf etmiş değiliz> diyordu, NATO ve Birleşmiş Milletlerin arabuluculuk çabalan bir yıl süreyle hiçbir sonuç vermemişti. Nihayet 5 ve 11 fubat 1959 tarihleri arasmda Zürih'te bir araya gelen Türk ve Yunan Başbakanları, Menderes ve Karamanlis, Kıbns'a verilecek statünün temel ilkeleri üzerinde anlaşmaya vardılar. Londra'da ise 24 subat 1959 günü îngütere, Türkiye. Yunanistan başbakanlan Ue Kıbns Türk vt Rum toplumlan temsilcUerı bir araya gelip Zürih'te vanlan anlaşmaya, bazı hükümler ekleyerek kesin biçimini verdiler. Böylece Londra ve Zürih anlaşmaları ortaya çıktı ve Kıbns Cumhuriyetinin bağımsızlığı 16 ağustos 1960 günü ilân edildL Kıbns'ta statüko sürsün! Bunun flzerina 29 ağustos 1955'd« Londra Konferann toplandL Konleransta taraflann görüşleri özetle şöyle belırgınleşmişti: # ImrUtere: Ada üzerinde egemenlirüii •urdurmek, buna karşılık Kıbrıs'a muhtariyet vermek. 4 Yunanistan: Ada'da «selfdeterminasyon» hakkı tanmsm. • Türkiye: Kıbns'ta statüko surdürülsün; ancak bir değişiklik olacaksa Ada eski sahibine yani Türkiye're iade edilsin. 1955 ağustos ayı sonunda da DP Hükümetinin Kıbns politikasında ^drulduğü gıbi bir değişiklik yoktu. Arkasından ünlü 67 eylül olaylau patlak verdi. Bu gelişmelerden sonra artık Kıbnj konusu Türk Hukümetlerının programlannda gorünmeye basladı. «Ya İngiltere'nin ya da bizim» Basbakan Adnan Menderes'in programını okuduğu 30 kasım 1955 Bağımsız Kıbrıs Bu tarihten önce 30 mayıs 1960'da, Başbakan Cemal Gürsel'in okuduğu Hükümet Programmda Londra ve Zürih anlaşmalanmn Kıbrıs'a getirdiği statü özetle şöyle destekleniyordu: •Dost ve mtittefik Yunanistan ile olan munasebetlerimize de tşaret etmek isteriı. Bu münasebetlerin Kıbns meselesinio hallinden sonra ananevi bağlarımıza ve mösterek menfaat I lerimize uygun olarak geliştiğini memnunJyetle nüşahade ve bu gelişmenin ileride daba da kuvvet bolmasmı samlmiyetle temennl ebnekteyiz. KıbnsiaM cemaatimizin haklarının ve menfaatlerinin koran masma ve Kıbrıslı soydaşlarımııuı lstikbalinin teminat altına aluımasına imkân verecek olan Zürih ve Londra anlasmaiarmın nihai tekemmüj safhasına ulasmaktayıı^ Başbakan Cemal Gürsel'in 5 ocak 1961 <ünü Mecıs'te okuduğu hükümet programında ise Kıbns'la ilgili herhaıigi oir^ey yoktu tsmet tnonü'nun başkanlıgında kurulan ve 20 kasıro 1961'de programı Millet Meclisınde açıklanan koalisyon hükümetı ise vıne Kıbns konusunda Londra ve Zürih andlaşmalannın geçerlı olrtugunu savunuyordu. 27 haziran 1962"de yine Başbakan tsmet înönü taraîından programı Meclıs'te açıklanan koalisyon hükümeti aynı görüşü savunmaktaydı. BAŞBAKAN ADNAN MENDERES Ya Taksim, Ya Ölüm (1957) BAŞBAKAN İSMET İNÖNÜ Londra ve Zürih anlaşmalan tam olarak uvgulansın» Kıbns'ın statüsü değişemez! DIŞİŞLERİ BAKANI NECMETTİN SADAK • Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur t> (195*) DIŞİŞLERİ BAKANI FUAT KÖPRÜLÜ Kıbns. in^Utere'nin^ (1951) 30 kasım 1963 günü Kıbns Ctımhurbaşkanı Makarios. Anayasayı tek taraflı değiştırme çabasına girerek Ada Türklenni tam bir azınlık statüsüne sokmayı denedi ve fiüen bu durumu geçerli taldı. Makarios, Türldye tarafından reddedilen Anayasa ile iljjüi 13 deg:şıklık istemişti. Bunlar arasmda Türk olan Başkan Yarduncısının veto yetkisinın kaldırılması, ayn ayn beledıye. mahkeme V6 güvenliic kuvvetlerinın birleştirilmesi de yer alıyordu. Olaylar P.umlann tahrikıyle başladı ve 24 Türk kaüedilcü. Adn'da Makarios'un yarattığı fiili durum üzerine 25 aralık 1963 günü Ismet tndnü taATtNA 1987 nisamnda askerafından • kurulan hükümetın programında Kıbns'la ilgili bölümun rî bır darbe ile iktidan ele geuslubu degışmişti artık: Londra ve Zürih andlaşmalannın tam ola çiren cuntamn üyeienndcn Stılrak uygulanması geregine özetle şöyle ısaret ediyordu: yanos Patakos, sdzü geçen darbenin, sol eğilirnli Aandreas Pa«Türkiye Cumhuriyeti dış poütıkasınu> devamlı nmpandreu'nun iktidara gelmesini deleri arasmda ahitlere sadakat basta geiir. Bıldiğiııiz gi önlemek için yapUdığını söylebi, Kıbns Cumhuriyeti Ue aramızda özel bağlar kurul miştir. muştur. Bu cumhuriyetin, imzalamnış olduğu antlaşmalan Bir zamanlar, devrik diktatBr iyi niyetle tatbik ederek bütün vatandaşlaruu refah ve saadete ulaştLrmasını daima temenni etmıirdir. Fakat bir Yorgo Papadopulos'un sağ kolu bütün teşkil eden Londra ve Zürih andlaşmalan versiz ve olan eski Başbakan Yardımcısı, mesnetBiz teşebbüslerle ortadan Kaldırılmaya çahşılmı;, «TO VİMA» gazetesinde yayınbu konnda tarafımızdan yapılan birçok uyarmaıar Kıb lanan bır mülâkat sırasmda «Andreas Papandreu'nun yemın nslı Rum idarecüerce kaale almmamış ve son gönlerde bildiğiniz kanlı maceraya girisilmiştir. Ada'da cerevas ederek göreve başlamasını önetmiş olan facia bizlere büyük bir elem »rmiştir. Birkaç lemek için ihtilâl yapfık» demiştir. jrün evvel arzettifim gibi, Türkiye kendisinin ahitlere gdsterdifi sadakati ve riayeti başkalannda da aym şeltilde Bilindiğl gibi, Andreas Papanbekler. Sorumsuzlukla girişilen hareket karşısında, mem dreu, Yunanistan'm seçimle işleketimiz bir bütün olarak, KıbnsTı kardeşlerimtadn hubaşına gelmiş son Basbakanı okukunun korunması ve ahitlere riayet olnmnan huau lan ve 1968'de Atina'da öıen Yor sandaki iradesini katiyette izhar cder> go Papandreu'nun oğludur. Andreas babasının lideri olduğu LiSuat Hayri Ürgüplü'nün baş>anlığında kurulan hUMlmetm beraletUimU Merkea Biriiği Par!3 şubat 1965 tarıhli programında da Makarios'un fillen yürürlük tisı'nin sol kanadının lideri haten kaldırdığı Londra ve Zürih andlaşmalannın tam olarak uyline gelmiş ve orduda temizlik gulanmasının gerefı belirtüiyor ve bu konuda «azinJe» hareket yapılacağı tehdıdinde bulunnuş rdıleceği vurgulanıyordu. rtı. (Bilındiği g:bi cunta, darbeden sonra Merkes Biriiği ParBaşbakan Süleyman Demirel'm 27 ekim 1965'rte kurduğu Adalet Partisi Hükümetinin progranumn Kıbns bölümünda, hede ti sı'ni kapatmıştır). Andreas Patin, «En büyük millî davanuz oıan Kıbns meselesmin, Türkiye'nin pandreu, ABD *e NATO aleyhtan bir tutum almıştı. ve Kıbrıs'takı kahraman soydaşlanmızıs hak ve menloa.t.er'ne uygun bir şekıide halledılmesı» olduğu bebrtilıyor Lonura ve Zürih 1968 ocağından berı sürgünde andiaşmaiarmın çızdiğı sıatüye deftnılersk cöyle deniiıvordu: yaçarnahta olan Papandreu'ya yakjn kaynaklar, bu siyaset ada«thaiifın tatminkir ve nihai bir sefcUde çorflmlemnemının ağustos sonuna doğru si»Jnin zorhıklannı takdir etmekteyi». Gerçekten, bfiren yas! faahyetlerine devam etmek Ugili taraflarca milletlerarası aodlaamalara saygı (Bsterilamacıyle üJiesine dönecegini bllmediti, Insaa haklan geregl gibl koruıuuadıcı, bölce h* rftmusierdir. («a) PATAKOS: "1967'de darbeyi Papandreuyu iktidara getirmemek için yaptık,, Plan iyi uygulandı ÎNGİLTERE'DE YAYIMLANAN tNLÜ «THE ECONOMİST» DERGtSÎNtN SON SATISINDA KIBRISTAKİ TÜRK ASKERİ HAREKÂT1YLE İLGİLİ «TÜRK LOKUMU» BAŞLIGIM TAŞIYAN BİR YAZI ÇIKMIŞTIR... Bü YAZININ TAM ÇEVİRİSİNİ SLNUYORUZ... Türkiye'nin Kıbns'a müdahale planı, sınırlı hedeflere ulaşmak içuı büyük kuvvetlerin kullanılması ılkesine dayanıyordu. Bu plan kelımemn tam anlamıyla mükemmel bır şeküde uygulandı ve her şey Ankara'daki yöneticilenn istedikleri biçimde gelişti. 22 temmuzda ateşkes Uân edUdiği zaman Türk kuvvetleri Kıbns'te Girne kıyılanyla Lefkoşe'nin Turk kesımine kadar uzanan dar bir korıdoru ve Lefkoşe hava alarunı kontrol ediyoriardı. Türk kontrolu altmdaki bölge küçük bır üçgeni andmyordu. Ancak Türkler bu kadarla kalmadılar. Ateşkes ılânı ile Cenevre'de anlaşmaya varılması arasmda geçen süre içinde yayıldıkça yayıldılar. Kontrol ettıkleri topraklan neredeyse beş katına çıkarmışlardı. Hem de tek kurşun sıkmadan ve tek kayıp vermeden. Gırne'yi kontrol eden tepeler bütünuyle Türk kuvvetlerinın elındeydi artık. Lefkoşe'ye giden bütün yolları da ele geçırmişlerdi. 1leri mevzılerde bulunan Türk birlikleri ise takviye edüiyor ve mevziler güçlendtrılıyordu. Türklerin yayılma ve genişleme tekniği de oldukça basittı. Buyuk birlikler halinde boş arazıye yayüıyorlar, Ulusal Muhafız Gücü kuvvetlerinin elinde bulunan kasaba ve köylere dukuntnuyorlardı. Başlangıçta Türklerin ne yapmak istedikleri de pek anlaşılamamıştı. Rumlann elinde bulunan kasaba ve koylerin açığmdan geçıp boş araziyi kontrol etmege çalışmalannın nedeni sonra anlaşıldı. Türkler kayıp vermeden ve kan dökmeden hedeflenne ulaşmak istediklen için bu taktiği uygulamışlardı. Nitekim geniş araziyi kontrol altma aldıktan sonra kasaba ve köylerdeki Rum Ulusal Muhafız GUcü kuvvetlerine haber göndererek bıüunduklan yerleri terketmelerinl istiyorlar, emri dinlemeyenlere karşı saldınya geçileceğini ilân ediyorlardı. Bu taktik başanyîa uygulandı. Ateşkesle Cenevre anlaşması arasında geçen bir haftalık süre içinde binlerce dönüm Rum arazisi, tek kıırşun atılmadan Türklerin eline geçmiş ve daha önce de belirtüdîŞi gibi Türkler tek bır kayıp bile vermemişlerdi. Türkler bugtin Kıbns'ta diledikleri şekilde har^et edebilmekte ve birlıklerini güçlü bır şeküde tpkviye etmektedirler. Havada ise dunıma Türk Hava Kuvvetlerine bağlı uçaklar hakim bulunmaktadır. Yu^anistan'ın Ada'^ takviye kuvvetleri veya lkm&l malzemesi gön dermesl olanaksızdır. Tttrk cjaklan sürekü aekilde Ada'mn Uzerind* uçmakta ve Kıbns'a yaklaşan gemileri sıkı şekilde havadan kontrol etmektedirler. Siyasi kanşıkiıklar içinde bulunan Yunanıstan'ın, bugunkü koşullar altında Kıbns'a takviye göndenneğe çalışarak, Türkiye Ue tekrar tehlikeli bır sürtüşmeya girişmesi ihtimali oldukça zayıitır. Kıbnstaki Turk kuvvetlerine gelınce: Bu konuda Ankara Hükümeti aynntıh bir açıklama yapmamıştır. Buna karşılık halen Kıbrıs'taki Turk askerlerının sayısının 23 bın dolaylarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu kuvvetler arasında bir zırhlı tumen de bulunmaktadır. Kıbns'taki kuvvetlerın başına ise General Suat Aktulga getırılmıştir. General Aktulga, Turkiye'de tkıncı Ordunun Komutanıdır ve Kıbrıs harekâtmı başından sonuna kadar yurutmuştCr. Türkiye, kuvvetlerıni Kıbns'ta ne kadar tutabilır? Bazılan Turk birliklerının adada uzun süre kalamıvacağını soylemektedirler. Bunun çok hatalı bır goruş olduğu hemen belirtilmelidır. Türkler Kıbrıs'a çıkardıkları kuv. vetleri burada istedikleri sürece tutabılir ve hiçbir şeyden çekinmeden bu kuvvetlere ikmal yapabilirler. Kendilerıne engel olabilecek hiçbir kuvvet yoktur. Cenevre'de görüsmeler çıkmaza saplanır veya dağüırsa, Türkler rahatlıkla tekrar saldırıva geçebılir ve Magosa' yı işgal edebilirler. Türklerin adaya çıkardıklan zırhlı tumen ise, istedigi anda adanm her hangi bir noktasına öldürucü darbesıni indirpbilir. Zırhlı tumen bir tek hareketle acTayı ikıye bölme olanağına da sahiptir. Ancak şim» dihk Türklerin bovle gırisimlerde bulunma. yacaklan. sadece adada bulunan gıiçlerini masa başında koz olarak kullanacaklan söylentv bilir. Amaçlarının bu olduğunu gösteren işaretler yok değildir. Bu arada Kıbnslı Rumlara düşen bir görevi hatırlatmak yerinde olacaktır. Kodara ve Limasol'da geniş Türk topluluklan Rumlann elinde bulunmaktadır. Larnaka'da 800 Turk enterne edılmiştir. Rumlann çogunlukta oltfuklan dığer bblçelerde de Türkler tutsak djrumundadır. Bunlara bır sey yapılacak olursa, Kıbns'a çıkmış olan Turk birlıklerinın bir kurtarma harekâtına gıriseceklerinrien kuşkulanılamaz. Turk kuvvetlerinin harekete geçmesi en çok Rumlann aleyhine olacak, üstehk sivil Türklere yapılacak kötülükler yüzünden dunva kamuovu Kıbrıslı Rumlann aleyhine dönecektır. Kıbrıslı Rumlann bu gerçeklert unutmaması yennde olur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle