19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 2 Temmuz 1974 Atatürk, Cumhuriyeîin onuncu yılında dile gefirdi. «Ellinci yılda bu düzeyin neresindeyiz?» sorusunun yanıtı, bir ölçüde, çağdaş uygarlık tan ne anladığımıza bağlı. Ekonomik kalkınmadan. demokratik düzeni yerleştirmeye, sosyal adalete, tekr.olojik gelişmişliğe kadar pek çok kavram urgarlık için bir ölçü olabilir. Yine de uygarlığı kesin çizgilerle tanımlamak güç. Yliz eİll yıldır katılmaya çalıştığımız Yunan Latin kökenli Batı uygarlığı, sanatı, düşünce düzeni, toplumsal ülküleri. insan ilişkileri, sosyal adaleti. bilimi ve tekniği ile tutarlı, dengeli bir kültür bütünlüğüdür. Bu bütünün özellikle güzel sanatlarla ilgili alanlannda umutlu gelişmeler gösterdik, ama çağdaş uygarlık düzeyine ulaştık demek kolay değil. Biz burada. çağdaş uygarlığın en belirgin niteliği sayılan bilim ve tekniğin neresinde olduğumuzu belirtmeye çalışacağız. Bilim (veya fen) doğanm temel yasalannı ve kurallannı araştırarak anlamaya çalışan insancı (hümanist) bir girişimdir. Doğa bilimlerini ve bu bilimleri oîuşturmada kullanılan bilimsel çahşma yöntemini geliştiren toplumlar doğayı anlaraakta ve ondan yararlanmakta etkili olmuşlar ve te^nolojı çağmı yaratmışlar. Artık insanlığın ortak hazinesi sayılan bilime her toplum. gücünce katkıda bulunmakta ve bu hazineden giicünce yararianmaktadır. Bu ıki yönlü sürecin yöntemi, yani bilimsel araştırma yapma ve onun sonuçlanndan yararlanıra yöntemi birdir. Bu nedenle birinciyi öğrenmeyer ikinciyi bilemez, büimden yararlanamaz. C sğdaş uygarlık (JUzeyl üsttne çıkma Bzlemlnl BİLlME KATKIMIZ Prof. Dr. Rauf NASUHOĞLU Ankara Ü. Fen Fakültesi sı toplarhlarda konuşulup tartışılması, yetkili kisilerin denetlediği meslek dergilerinde yayımlanmas gibi olciukça nesnel, güvenilır yöntemler geliştirümiştir. Bunlar da yeterli bulunmadığı İçin Philadelphia (ABDı'de bulunan «înstitute lor Scientifıc Inîormation» adu kurum 1961 deiı beri «Citation îndejc» (atıf sayısı) adlı bir yıllık yayınlamaktadır. Bu yıllık dünyanın her yerinda çıkan araştırmaların ne kadar atıf (referans) aldığını tüm dergüeri tarayarak çıkarmakta ve böylecr hir araştırmanın başka bilimcilere ne ölçüde dayanab olabildiğini. oldukça nesnel bir ölçüsünü vermektedir. Kısacası, bilim evrenseldir, evrensel ölçütlerle değerlendirilir. Cumhuriyetin ellinci yılında Üniversitelerimizde ve araştırma kurumlanmızda fen ve teknoloji alanlannda yapılan araştırmalann bu ölçütlere göre değerlendirilmesi bili'isel eiiıiim'iz üzerinde az tartışma sötürür btr sonuca varmamıza yarayabilir. ODTÜ'den Prof. E. İnönü ve arkadaşlan böyle bir değerlendirme ile Türk kökenli fencilerin, Türkiye içinde veya dışında son 10 yıldaki yaymladıklarına aldıkları atıf sayılannın bellı bir ölçüyü diyelim 9'u aşanlannı, dört dal fMatematik, Mekanik, Fizik Astronomi, Jeofizik ve Kimya) için «Citation lndexı>den çıkarmışlar (1). Dokuz «atıf» tan yukarısını saymanın gerokçesi, herhalde. katkı düzeyini biraz yüksek tutarak tartışma götürmez bir ölçüye varmak ve listeleri gereksiz yere uzatmamak olmalı. Çünkü bir tek atıf alan çalışmalara kadar sayarak fizik İçin yayınladıklan bir liste genel görünümU pek değiştimıemfckte (2). Bu ölçüye göre Cumhuriyetten önce üç temel dalda bilime bir katkımız olmamış. Cumhuriyetten bu yana Türk bilimcilerinin saydığımız dallarda bu ölçü içindeki bilimsel üretimleri 199 yaymdır. Bunlardan yalnız yedisi arastırıeılar tarafindan Türkiye içinde yapılarak Batı dergilerinde yani dünya piyasası ölçüleri içinde yayınlanmış. Geriye kalan 192 çalışmanın çoğu (150 kadarı> dışarda yetişmiş. oralara yerleşmiş ve bugün oralarm. »raştırma ve öğretim kurumlarında çalı?makta olan Türk kökenli fencıler tarafından yapılmı» çalısmalar. Zaten bu 150 çalışmanın büyük çoğunluğu Ü40 kadarıi Bardakçı, Barut, Gürsey. Sinanoğlu gibi uluslararası bilim standartUrına kendilerini kabul ettirmiş sekiz fencinindir. Geriye kalan elli çalışma ise Türkiyc'de bir kuruma bağlı olarak d'.şan «taj» giden »raştırıcuann orada yaptıkları çalısmalar. Bu kişıler ana kurumlarına döndükten sonra aynı üretkenliği gösteremıyorlar. Zira derlenen verilere göre bu grubun Türkiye'de yaparak uluslararası pazara çıkardığl çalışma sayısı sadece yediyi bulabilmiş. Türkiye içindeki bilim kurumlarının yayınladıklan çok sayıda «bilimsel. derginin bir kısmı, uluslararası piyasaya seslenme amacl ile Batı dillerinde yayınlandığı halde. o piyasadan aldıkları yankı (referana savısı) hiç biri için dokuza varmamış, çok «eyrek hallerde ancak birkaçı bulabilmiş. Başka bir deyimle ulusal kurumlarımız, kendi denetimlerinde çıkardıkları dergilerdeki bilimsel yayınlanmn değerini tartmakta pek titiz davranmamıkta ve çalışmalar bilim standartlarının altında ^almaktadır. Bu bakımdan Üniversiteler Yayın Yönetmeliğinin 6. maddesindeki «yayınlanacak eserlerin bilim ve dü bakımından sorumluluğu yazarlara aittir» ifadesi çok ilginçtir. Üniversitelerimiz bir öğretim üyesinin imzasını tasıyan bir yazıyı hiç bir denetime koymadan bilimael sayarak kendi dergilerinde yayınlamayı bir temel U ke kabul ediyorlar. Ama bilim piyasası bu kabulün nesnel ölçülere dayanmasını ister. Kişilerin öznel ölçülerle kendileıine değer biçmeleri geçerli olamaz. Bu nedenle üniversite yasasının «öğretim üyelerinin bilimsel bakımdan denetimleri onların yayınlan, eğitim ve öğretim faaliyetleri üzerinden olur.. » diyen 41. maddesinin bilimsel yayınlarla ilgili kumı i»lemeıi ne yazık ki «öz konuJU değildir. keleri ile özellikle Mısırla fizik konusunda yapılan bir karşılaştırma, çok ilgınç sonuçlar veriyor. Buna göre son elli yıl içinde Türk kökenli 109 fızikçinin yayınladığı 52U arastırmaya karşılık 230 Mısırlı fizikçi V S çalışma yayınlamışlar. Bu O çalışmalardan yurt içinde yapılmış olanlarm yüz desı Türkiye için % 37 olduğu h2Îde Mısır'da •o66'd:r. Yani Mısır, hem daha fazla fizikçi yetistirmiş: hem de bunları üikssirde tutabilmiş. Dışanda yerîeşmiş Mısırlı fizikciler de «atıf sayısı • ölçeginde çok başarılı görunmekteler. Fakat işin düşündürücü janı, ülkelerinde çalışan fizikçilere çalışma başma yılda verilen atu s^yısı 1020 »ırasmda olduğu halde Türk fizikçilerine verilenler 15 arasında kalmakta. Coğrafyası ile bir Onadotıı tiikesı sayılan İsrail ile hic oır karçılaştırma ölçüsü bulunmayıjına herhalde sasmamalı. Bilimin ve bilimsel araştırmanın dogal ocağı tiniversıtelerdır. Her yerde üniversite dışına taşan araştırma laboratuvarlan an ünıversite'erın ve üniversitelilerin ışbirliği, oıliınsel önderliih ve denetimi altında yürüyor. EJer ülkemiz bilımt» yeterince katkıda bulunamamış ıse bunun sorum luluğunu üriversitelerimiz hiç öîr özür aramadan üstlenmelidır. Devletimiz ünıversiteyi sevimsiz bulan hükümetler döneminde bile bu bilim ocaklanna kucak dolusu nara drikmüş fakat gönilüyor ki, çokçası ölü yatırımlara hesapsız ahmlara giden bu paralar karşıl:ğmda yeterh bilimsel Ufün alınamafnıştır. ÇÜI:KÜ üniversıtelerimiz insanın herşevden önce geıdifcinı gözden kaçırmışlar ve insanlannı biliınseı nteliklerine göre değil. geleneksel alışkanhK'anna ve duygusal davranışlarına uyup 'ivmadiklanna göre değerlendirmişler ve böylece verimsiz bir ortam oluşmuştur. Bir bilimsel ortamı rncak o ortanıp insanlan ve yetiştirdikleri degiştirebilir. geliştirebilir. Fakat ortam bir korunma içgüdüsü içinde kendini yenileyebilecek kojuiların ve insaniarın gelişmesine fırsat bırakmayınca iıenaini aşma olanafı doğamıyor; kısır dör.gü sürüp gidıyor. Kendini aşabıimek. arkadan şrelen kuşakların öns geçmeslni doğal hatta gerekli savmak, buna özenmek ve özendirmelt özerk üniversiteyi elinde tutanlann en yumuşak deyimle, eöreviair. sorumluluğudur. Uygar olmanın en anarnh ögelerinden biri saydıgımız bilimsel gücümüzü jteliştirmek. bilimsel çalışmalanmızı evrensel ölçütlere uy;run bir düzeye çıkarmak için bu mteiikte çahşmalan yapabilecek ve yaptırabilecek yetenekli insanlar yetiştirmek zorurıdayız Bu da eğitımin her basamağınının belirli standartlara uygun ol» ması ile sağlanır. Genç kuşakları aşaf'dan vukan doğru yeteneklerince yöneltip geliştirmek, özı»! bir dikkatle izlemek gerekir. Yoksa en degerli doğal kaynagımızı israı eder dururuz. 1) İnönü E. ve arkadaşlan. Türk Kökenli Araştırıcılardan «Citation İndex» YıUıklnnna ?nre 9dan fazla referans al&nlann listesi. Tübitak 4. Bilim Kongresi Yayıra. 2) İnönü E., 19231966 dönemindeki fiziktekı araştirmalara Türkiye'nin katkısı, OrtaDoğu Teknik Üniversitesi Yay:ru. Kültürel geleneklere benzer Ortadogu ül Ornekleı rof. Tank Zafer Tunaya, birkaç gün önce «Olaylar ve Görüşler» köşesindeki yazısında Atatürk'ün 1931 yılında 2'nci Balkan Konferansındaki söylevinl yayımladı. Gazi, bundan 43 yıl önce şunlan söylemiş: « Karari?niz n Kuzey ve Güney yollanyla. binlerce yıl deniz dalgaları gibi birbiri arduıca gelip Balkanlar'da yerleşmi? olan insan kitle!eri. başka adlar taşımış olmalanna rağmen, gerçekte tek bir beşikten çıkan ve damarlarında synı kan dolaşan kardes kavimlerden başka birşev de&illerdir. Görüyorsnnuz ki. Ralkan milletleri, yakın maziden ziyade, uzak ve derin mazinin kırılmaz çelik halkalanyla birbirine pekâla bağlanabilir. binbir türlii beşcri ihtiraslarla. din avnlıklarivle. bazı tarihî olavların bıraktıçı darçın izlerle. eeçmiş zamanlarda. eevşetilmiş. hattâ unnttunılmnş olan gercek bağların ihya olunması ferekli ve vararlı olduğu yeni Insani devreye (firdik.. Artık insanlık mefhumu vicdanlanmızı tasfiveve ve hlslerimizi ulvileştirmeye yardım edecek kadat vükselmisti?.» Doğan Avcıojlu'mın «Mülî Kurtuluş Tarihi» adlı eserinin lkinci cildinde Atatürk'ün 4 Ocak 1922 günü Lenin'e yazdığı mektup var. O mektuptan bir parça: «Savın Başkan. Bildiğiniz sibi Türk ve Rııs halklan. vüzyıllarca sördürülmüş boyu'ıdurıık zincirlerini bir hamlcde silkip attıktan sonra kendi halklarının da bu yolu izleyeceklerindcn dolayı hüvük korkuya kapılan Batılı emperyalist ve kapitalist InnTftlerin sald.rısına ugradığından halklanmıı arasındaM yakınlasma ve anlaşma kendiliğinden P Neredeviz? Biz bu işin neresindeyiz? Kültürü içinde sistemli bir araştırma geleneği gelişmemiş ve düşünce düzeni «doğma» halinde bilgi alışverişi alışkanlığı icine kapalı kalmış toplumumuz ancak Cumhuriyetten bu yana, o da 1933 Üniversite Reformundan beri bilimsel araştırma. bilimsel düçünme, bilime katkıda bulunma çabalanna yönelmiştir. Türkiye Biiimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'nun ulusal bilim kongrelerinden dördüncüsü Ellinci Yıla rastladı. Yüzlerce bilimcinin katıldığı ve sadece temel fen bilimlerinde yüz elliyi aşkm bildirinin incelendiği bu toplantıya bakarak bilimsel üretimimlz tizerinde ivimser bir yargıya vanlabilir. Fakat böyle bir yargıyı nesnel kanıtlara bağlayabilmek lcin «bilimsel çahşmannın ve «bilimsellik» niteüklerinin neler olduğu üzerinde anlaşmak gerek. Bilimsel araştırma insan bilgisinln henüz btlinmeyen smın üzerinde kuramsal veya deneysel çaliîmalarla yeni gerçekler yüze çıkararak bfltme «katkı» da bulunmaktadır. Bu katkı gerçekten «yeni», «orjinal» olursa. başka bir deyimle. bilimi kapsamc? ve yöntemce geliştirici ve genişletici niteHkte lse ancak «bilimsel» sayıhr. Yoksa bilinenler içinde kalmış bir araştırma, bir inceleme çok üginç, çok yararh da olsa bilime katkı saplmaz. Coğu hallerde çalışmayı yapanm ve değe.lendirenin öznel davranışlan aldatıcı yargılara götürebilir. Bu nedenle bilimsel arastırma sonuçlannı açıkltyan bildirilerin ulusal ve uluslarara Karşılaştırma Demek ki sogukkanh s«yılarm »öyledifint göre ülkemiz bilime henüz hatırı sayıhr bir katkıda bulunamamıstır. Öteki dallarda ömeğin tıp, mühendislik gibi uygulamah ten dallarında durumun farklı olmasını bekleyemeyiz. Kaldı ki bu dallarda dısarda yerlesme eğiliminin daha da belirgin olduğunu hep biliyoruz. Bugür ülkenin temel sorunu olan sanayilesme çabasma üniversitenin, Batıda olduğu gibi önderlik edebildiğinl her halde ileri süremeyiz. Bu söylediklerimin «osyal bilimler ve özellikle bilimlerin düsünce sentezini vapan felsefe için farklı olduğunu sanmıyorum. Toplumların kültür bütünlügü içinde •henkli bir denge bulunuyor Gene a>nı eserin aynı cildinde 20 Şubat 1922 güntl Erzurum milletvekii: Hüseyin Avni'nin Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmay? yer verilmiştir. Hüseyin Avni diyor ki: « Efendiler. Rı.s miüetini yakından tanmm. Doğruluk nıhu. o milUtip cidden tamamen ruhıında vardır. Bizimle huy, ahlâk, tutum. ve davranışlan bakımındaı. ikizdirler. (Çok doğru sesleri...) Türklere her yandan hücumlar, her yanda pavlaşmalar olıı ken. vardımı kendine insanlık geregi bilen Rusya Türk'e elinl nzattı. Çünkü Rusya'mn da çıkar ları bizimle ortaktır. Kuslar siyasal çıkarlarından da özveride bulunarsk bizim kntsal varlıklanmıza sayçı cBsterdiler. Ve sonsura dek sayfi eöstereceklerdir... Efendiler, Ruslar. kisiye hak tanımak. yüksek sınıf zorhalı.Sından, tutsakçıhğından halkı kurtarmak istivorlar. Bizim kutsal tanıdığımız diiıimi7 d» bunu emreder.» Demek ki büyük kurtarıcı Atatürk'e göre Yunanlılar, Bulgarlar, Ro*nenlerle Türklerin damarlannda aynı kan dolaşmaktadır: Türk ve Rus halklan emperyalist ve kapitalist kuvvetler karrısında birbirine yakınlaşan iki ulustur. «Kahraman Erzummnun milletvekili ünlü Hüseyin ATni'ye göre ise Ruslarla Türkler kardeş; hem de ikiz kardeş Hiç kvşkusuz ulusçulugu Hitler ırkçılıgı Ribi yorumlayanların ytıkarıdaki sözlere ne diyecekleri merak konusudur. Bu tür çağdışı yaratıklar, ulusçuluğu başka uluslara kin ve düşmanhk beslemek biçinıinde ele aldıklarından; insanların, toplumlann. uluslann kardeş olduklannı söylemek onlarca en büyük günah sayılır. Ne var ki. bu gtinahı Atatürk bol bol işlemiştir; çünk'.i uluslann büyük önderleri. aynı zamanda katıksız birer hümanisttirler, insan denen varlığa Gaygıhdırlar. Çeşitli uluslan ve devletleri tarih içinde zaman zaman karşıkarşıya getiren nedenleri bilecek kadar mürekkep yalamıs yazarlar, hiçbir zaman sürekli düşmanlık Ustüne edebiyat yapmaziar. ulusal hpklan ve şereflpri korumak başka şeydir. kör düşmanlıkların biley taşında kafa yontmaya çabalamak başka şey... Çeyrek yüzyıldan beri. Atina karşısında ılk kez ödün vermeden ulusal haklarımıza sahip çıkan bir Başbakan görüyoruz; ama bu Başbakanı yıpratmak için çeyrek yüzyıl önce yazdığı insanca bir şiiri kullanmak isteyenier de var. Yukarıdaki örnekleri bunları utandırmak. için verdilc. Eğer utarunaya istidatları varsa... YARINMALAR VE C.H.P. H. Basri AKGİRAV TEKNOLOjt ve YABANCISERMAYE eknoloji konusu 1950'lerden önce pek umursanmazdı. Iktisatçılar (kuramsal ya da uygulayıcı olsun), üretım faktörlerini doğal kaynaklar, emek ve kapital olarak tanımlardı. Sonradan özellikle büyük ekonomist Schumpeter?in ısrarlı yazılan ile «girişım yetenegi» yani iş adarriı becerisı bunlar a eklendi. Kapitalist ekonomiyı za> mans. uydurmaya çalışan Keynes de bu konuya pek yaklaşamadı. l lstanbul Milletvekili j ktidar, bilinen anlamı ile, bir işi yapabilme gücüdür. KusI kusuz bu gücün temeli nesnel ve manevl zorlamaya da• yanır. Nesnel gücün temelinde ise silah ve fizik kuvve. tinden çok, ekonomik güç yatar. • •.. Bir toplumda yönetimi eline geçireo kadro siyasal yönü ile iktidar olabilir. Ama, siyasl güce sahip olma gerçek anlamı ile bir iktidar değildir. Gerçekten siyasl iktidara sahip olmak genellikle kolay ve çabuk olabilmektedir. Silâh gücü ile ya da başka bir yolla bir gecenin sabahında toplum yönetimini ele geçirmek veya bir seçim sonucu sandıktan iktidar olarak çıkabilmek her zaman tanık olduğurnuz olağan olgulardır. Devirme ile olsun, seçim yoluyle olsun, eskimiş düzeni degiştirmek savı ile iktidara gelmiş olanlar bir süre gerçek iktidar olmuş sayılamazlar. Ancak ekonomik güce sahip olabilmekledir ki güçlü bir iktidardan söz edilebilir. Büyük kanadını CHP'nin oluşturduğu günümüz ortak lktldanna bu açıdan bakılınca, hayat pahalılığı, temel gereksinme maddelerinin yokluğu ve baska yatırmaların ne denli haksız ve dayanaksız olduğv görülür. Gerçekten, CHP toplumda bir dUzen değişikliği yapmak savı ile iktidara gelmiştir. Aynı görüşte tam bir uyum olmamakla birlikte MSP ile ortaklık kurmak suretiyle siyasl iktidara sahip de olmuştur. Ama unutmamalı ki, değiştirilmesl lstenen eskimiş düzende çıkarlarını bulan ve bu çıkarların birikimi ile toplumun ekonomik gücünü elinde bulunduran kişiler ve kurullar vardır. Onların çıkarlanna uygun düzeni değiştirmek isteyen iktidara karşı çıkmaları kadar doğal bir davranış olamaz. Bu nedenle ekonomik gücü yeni iktidara vermemek için direnmek ve ellerinden geldiğince çıkarlanna ters düşen bu yeni kadroyu etkisiz bırakmak kendi açılarından doğal bir haktır. Üstelik geçen 25 .yıl sürelik bir devirde yasalar onlara göre yapılmış, bu yasalan uygulayan bürokrasi aynı yasaların esprisi içinde yetişmiş ve yorulmuştur. Siyasî 'ktidar bir günlük seçim ile elde edilebilmiştir ama, 25 yıhn her yönü ile oluşturup sahiplediği ekonomik iktidan siyasi iktidar gibi bir anlık seçimle ele geçirmeye maddl ve hukuki bir olanak yoktur. Demokratik yoldan iktidara gelen siyasl kadronun ekonomik gücü ele alabilmesi de ancak demokratik yoldan olacağına göre öyle bir başanyı sağhyabilmek dört sy, altı ay gibi kı$a bir sürede olanaksızdır! Kaldı ki düzen değişikliği, bunu amaçlayan kitlelerin yoksulluktan yakmması ile değil, büyük ekonomik sıkınblara göğüs germesiyle gerçekleşebilir. Unutmamalı ki, büyük ve kanlı devrimler sonucu yönetimde el değiştiren, eski düzenin tüm yasa ve kurumlarmı, tüm bürokrasiyi bir anda söküp atan ülkelerde bile bir kuşagın yoksulluğu ve harcanması karşılığı toplumlar kalkınabilmektedir. Bu nedenle, dört aylık bir sürede «özlenen düzen kurulamadı, verilen sözler gerçekleşmedi, umutlar yitirildi» yakınmaları pek erken ve haksız tutum ve davramşlardır. Hele, iktidan oluşturan partili vatandaşlann bu yakmmalara katılmalan haksızlıktan öte, bilerek ya da bilmeyerek işlenmiş bir günahtır. Karşı güçlere yardımcı olmaktan başka bir anlam da taşımaz. Bundan başka, siyasl İktidan bir bakıma idari iktidardan da ayırmak gerekir. Şundan ki. siyasi iktidar ancak devletin genel ilkelerini koyan ve izleyen yasama meclisleri, hükümet gibi yüksek organlardan oluşur. İdarî iktidar ise bu ilkeleri uygulayan ve gerçekleşmesini sağlayan kişi ve kurumlardan oluşmaktadır. Böylece devlet yönetimine, toplum düzenine yeni ve ilerici ilkeler getiren siyasi iktidar, bu ilkelerin uygulayıcısı olan bürokrasiye tam kapsamı ile egemen olmahdır. Oysa yukarda da değindiğimiz gibi, günümüz siyasî iktidanmn şimdilerde idari iktidan gereği şekilde elinde bulundurduğu savunulamaz. O halde CHP ve ortağmdan oluşan siyasl iktidann. dört ay süre ile hükümet etmesine karşın hâlâ rüşvet ve yolsuzluklann sürdüğü, kamu kuruluşlannda Işlerin özlendigi gibi yürümedisi. hattâ asgarl ücretlerin saptanmadıği, geçim indiriminin arttırılmadığı v.b. yakınmalarm nedenini burada aramak gerekir. Anayasa ve hukuk devleti ilkelerini savunan ve bu savlarla iktidara gelen bir hükümetten değistirilmesi istenen 25 yıllık bozuk c.üzenin uygulayıcılarını bir kalem darbesiyle silip atmasım beklemek demokratik ilkelere ters düşen bir tutum olur O halde izlenecek doğru yol, yakınmalanmızı oldukça uzun bir süre ertelemek, 1973 seçimlerinde verdiğimiz oylarla siyasi iktidara sahip kıldığımız hükümetin, ekonomik ve İdari iktidar gücü ile donatılmasını beklemek ve dilemek suretiyle, CHP MSP ortaklığına yardımcı olmaktır. I Ünü, şanı pek yaygın, ama bi?» göre para polıtikasından pek öteye gidemeyen bu Ingıliz ekonomisti, ekonomi dalmda bir çeşit peygamber sayıldı. Onu bir ümmet gibi izleyenler de bu konuya yaklasım bile yapamadılar. Savaştan sonra, Birleşmiş Milletlerin kanadı altında, Amerikan yanlısı bir gelişme kurami geliştirmeye çalışan ekonomistler de, konuya bilimsel bir yaklaşımda bulunamadılar. ÇUnkü konu cidden önemliydi ve gerçek yaklasım dünyanın egemen güçlerinin işine hiç mi hiç gelmiyordu. Kalkınma yolu teknoloji birikiminden, teknoloji birikimi lüks mal tüketiminden köklü şekilde tasarruf edip, insan kafası ve emeğine yatırım yapmaktan geçiyordu. Tüketim Çügınlığı Az gelışmiş ve gelişmekte olan ülkeler için gelişmış kapitalist ülkeler bunun yerine daha başka, onları çıkmazlara iten, geri kalmışlık batağına ilen bir kalkınma yolu önerdiler. Onlara, yeni teknoloji, dış sermaye, dış yardım ile gelir kanısını yerleştirdiler. İnsanın, ülkenin teknik bilgi düzeyini, teknolojisini yükseltme yolunda olumlu bir öneride bulunmadılar. Aksıne olarak tüketim hastalıkları aşıladılar. Yabancı marka arabalar satışına yarayan karayollanna savaştan sonra yoksul Türkiyemizde harcanan para 100 milyar lirayı bulmuştur. Ama otomobil teknolojisine, Türkiyedeki mühendise otomobil teknolojisi öğretimine bunun binde biri harcanmamıştır. Madenlerimiz, yok baliasma dışarı satümış, madencilik, metallürji teknolojisine önemli dişe gelir bir harcama yapıimamıştır. Yüzlerce, binlerce, on binlerce mühendisi çağdaş bılgı hazınesinde daha yüceltmeye, onurlarını yükseltmeye para bulamayan Türkiyemizde, lüks idare binalan, gökdelen örneği, pahalı Insaata bol bol para harcanmış, resmi dairesinden. bankasına, «Mahdum bey» otoların^ı lüksüne kadar her tüketim çılgınlığına bol bol para bulunmuştur. «Aslında nasıl endüstrileşilir?» sorusunun karşılığı «herkes nasıl endüstrileşmişse» o şekilde olacaktır, olmahdır. Evet hiç bir ülke, madencilik, metalürji. maya çalıştık. Yabancı sermaye milli kaynaklarımızı, ayrıntıdan ıteferruat) bir teknoloji kazanLOJÎDEKt TÜKETtM ENDÜSTRİSİNİN, dırma bahasına kullanıyorsa bun KALKINMAYI SAPTIRMASI. KAYNAKLAların yurt ekonomısine yaptıkları zarar, ve yarar transfer ettikRIN EN ÎYt ŞEKİLDE KULLANILIŞINI leri kârlar, ödedikleri başka bır olasılıkla kaçırdıklan verENOELLEMEKTEDİR. .. tri'.er, kazandırdıklan parça hö«• Uük; dtfviz, lnKatıçlan rle öiçüie* İ mez. Hattâ bazı cıddi bilim ve yönetim kadıolarınin biidikierıArslan Başer KAFAOĞLU nin karşıtı olarak, bunlar ikincl derecede önemlidir. Asıl önemli olan; yabancı sermayenin ve üstün teknolojideki tüketim ensekte bulunan alanlarda, yerll düstrılerinin, kalkınmayı önembitkisel ve hayvansal üretimde sermayeyi de, yerli bankacılığı li ölçüde saptırmalan, kaynakyüce teknolojilere ulasmadan da, yerli tasarrufu da milli eme ların en iyı şekilde kullanışını oto, televizyon uçak yapmadılar. ği de kendisi için çalıştırır. Ve engellemeleridir. Gelişmekte olan ülkelerde, önce Ulkeye teknik bilgi olarak pek doğal kaynaklarından yararlanÇünkü. hep yazdığımiz gibi, manuı teknolojisinden ise baş az şey öğretir. örnek isteyenle ekonomıde de askerlikte olduğu re işte ilâç sanayii, işte lâstik gibi savaş, genel yönlerdeki yanlayıp, lüks tüketimden kaçınıp teknik bilgi düzeyini yükseltme sanayii, işte televizyon sanayii. lış v e doğrularla kaybedilir ya yoluyla kalkınabilirlerdi. Onlada kazanılır. Yanlış yönelen bir Gelsin Ama.. ra aksi uygulandı. Doğal zenginekonomi, ikincil derecede ne kalikleri onlardan yok bahasına Bu nedenle «yabancı sermaye dar iyj işleyen kaynaklara, kualındı, götürüldü, işlendi tekrar rumlara da sahip olsa yenilgi alonlara satıldı. Lüks tüketim alıp gelsin ama, bizim amaçlara yö nma yazılmıştır. nelisimizi yavaşlatmadan gelsin» yürüdü. Her yere bol bol para O halde teknoloji ile yabancı harcandı ve bir de bakıldı ki, diyorsak • ki Sayın Ecevıt'ın en gerekli yere para harcanma sözleri ve belgelere yansıyan be sermaye arasında nasıl bir ilgi mış. En gerekli yere, yani bilim yanlan böyledir ve yanlış değil kuracağız? Yabancı sermaye gedir o halde özellikle tüketim lecekse, bizim çok ilerimizde düve tekniğe.. alanında, ülkemize yabancı ola zeylerle belirlenen alanlara gelTeknoloji bakımından, teknik cak bir yükseklikte alanlara gel memelidir. Bize daha yakın, bilgi bakımından ulus ve ülke memelidir. Bunu yabancı serma ama yine bizden ilerde olanlarmiz, ne yazik, acınacak haldedir. ye için yapılan toplantıda inatla da gelıp çalışsm. Bu alanları da Tutarlı bir bilinç, şevkli bir ça belirledik. Yanlış anlamayı sars gelecek yazımızda ele alacağız. lışma hırsı, yüklü yurtseverlik duyguları ıçınüe bulunan onbınlerck; teknik eleman, günlerini çok düşük bir bilgi birikimi içinde geçirmeye mahkum bırakılmışlardır. Binlerce mühendisi sinesınd' banndıran dev yatırım kuruluşları, ejderha ömeği kamu ekonomik kuruluşları acaba gelirlerinin yüzde kaçını bilimsel arastırmaya ayırırlar? Acaba Türkiye'nin Etibank'ı, Sü$ n.erbank'ı, üniversiteleri, Teknik elemanlara fen. bilim ve teknıkteki gelişmeleri açıklamak için hic kurs, seminer düzenlerler mi? Bu sorulann karşılığı bizce bilinen şeylerdir. Ve çok üzülecek nitelikteki karşılıklardır. Bu güne kadar taşıt endüstrı montajmdan firmalann elde ettikleri kâTlar toplamı hattâ vergiler çıktıktan sonra 1,5 milyan bulur. Acaba bu firmalar Türk mühendisliğine ne getirdiler? Bu alanda yavaşlıklar, savsaklamalar, gelişme defil duralamalar, öndekilerle ara açılmalan.. Buniarın hepsi aslında yanlış bir varsayım ve uslamaya dayanır: «Ülkemizde teknoloji geridir, yabancı sermaye gelecekse ileri teknoloji getirmelidir». Oysa ya1. ve 2. cilt kopoklorı birarado, bancı sermaye teknoloji defil, plastik torba içinde 40 lira. teknolojiye muhtaç olmayı, daha doğru deyişle kendinden vazgeçilmemeyi getirir. Kendi teknoloElden alacok obonelerin ciltleri jik ayrıntılarmı esaslannı değilgetirir ama, bunu pek pahahya hazır. Posta abonelerinin ciltleri ödotir. Aslında yabancı sermaye, veya cilt kapakları gönderildi. bir kuruş bile koymadan bizim teknoloji düzeyimizden çok yük YABANCI SERMAYE VE ÜSTÜN TEKNO İ\ Okuyucu Mektupları Çağdaş Türk Resim Sergisi üzerine Paris'te açılan «Çağdaş Türk Resim Sergisi» üzerine CumhurU yet'in yayımladığı yazıda «Le Monde» gazetesinin sanat yazarımn bu sergi üzerine yaptığı eleştiride üç eserden başka sanat değeri olan bir resim görmediğini ve kötü bir not aldığımız beiırtüıyordu. Devlet sıırıymış gibi gizli tu Monde yazarımn fikn gıöı olma tulan ve ancak Paris'te açıldık sın.. Ya, onların da kamian bu tan sonra gazetelerden öğrendi sanat yazarınuı kanısı gibi isa ğimiz bu sergi üzerine çıkan tar <ki gelen haberler bunu göstetışma ve tepkilere karşı sayın riyor) kaş yapahm derken göz Turan Erol'un 26 nisan tarihli çıkannışız. bir yazısını okuduk. Hiç de olum Daha kötüsü Türk resim kul lu ve inandırıcl bulmadığımız bu açıklaması sonunda bu sergiye türü üzerine Batı dünyasının il eserleri alınmayan ressamların gisini çekelim derken tam ter tepkisine karşı «Onlar da ayrı sine milyonlar harcasak da ona bir sergi açsınlar, işleri güçleri rımı olanaksız kötü bir propagan ne!» diye sert bir çıkıs yapmıs daya kurban gitmişsek yazık olur bunca emeğe ve milletin yüı tı. birüerine. Hamit GÖBELE Peki ama tek seçici gibi eser topla, sonra bu eserleri al, sergi komiseri olarak Paris'e götür, Gazeteciler tüm Türk ressamlarını temsil et nıediği halde adını «Çağdaş Türk Resim Sergisi» koy ve tüm ressamlar için ayrılmış olan ödeneği bu sergiye harcadıktan sonra kal bir iî Gazeteciler Cemiyeti'nin bir kıp «Onlar da bir sergi açsınlar, işleri güçleri ne!» de.. Olan bite tutumuna değlneceğim: Ben, ni ne kadar hafife almak, kendi Atatürk'ün Türk dilirıin özolanaklarımızı yabancı bir ülkede leşmesi İçin yaptıgı uyanlara sergi açmanm ne demek olduğu yürekten bağlı bır kişiyim ve nu bilmezlikten gelmek... bir ulusun ancak öz dili lla kalkınabileceğine, yükselebiTepkiler daha da artınca ikinci bir açıklamada bulundu. Bizim, leceğine inanıyorum. Atatürk' diyor, yurt dışına gönderdığimiz ün, «Ülkesıni. yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk sanat sergilerindeki amacımız ulusu. dilinl de yabancı diller Türk kültür ürünleri üzerinde dı şarda ilgi uyandırmak. ve. boyunduruğundan kurtarmsHükümet sözcüsü gibi konuş lıdır» buyruğunun gönülden uygulayıcısıyım. ması bir yana. böyle hayırlı bir Devletimız dil özleşmeslne işi kendi olanaklanyla değil, tüm Türk ressamları için ayrıl çok büvük bir önem verdiğın den, bambaşka amaçlarla demış olan Devlet parasıyle yaptı ğiftirmiş olduğu Cemivetler ğını ve onları hiçe saydığmı unutuyor. Her jeyden önce Türk Kanununu, Dernekler Kanukültür ve sanat ürünlerini Batı r.u adı İle yayımlamıştır Bu dünyasma tanıtmak gibi büyük yeni yasanır» yükletfiği rorunbir olgunluk ve sonımluluk iste lulukla, hemen hemen bütün yen bu denli önemli bir memle kuruluşlar adlanndakl ceml« ket davasını sırtlayacak güçte ol yet sözcüSünü dernek'e çevirmadığımıza göre bu ağır yükü mlşlerdlr Bunlar arasından Turan Erol arkadaşımızın zayıf oRöntgen biliml. Yürek bilimuzlanna yüklemek. hattâ bu mı cemivetlennin ve yüzyılı görevi yalnız kendi omuzlannda aşkın bir geçmiş) olan Türk değil de (Profesör Ressam) Ad Tıp Cemiyetinin adlarını dernan Çoker arkadaşımızla paylaş nek'e çevirdiklertni örnek o sa da. Sayın arkadaşımrz bt) ser larak gösterebilirtm. ginin büyük ilgi gördüğünü. Bu güzel örnekler karşısıngünde ortalama bin kisinin gez digini söylüyor. Bunda da yan da, Gazeteciler Cemiyetinin bu olumlu değişime uymamıs lıs ve yanütıcı yarguara vanolduğunu görmek üzüntü do» yor. «Çağdas Türk Resmi» diye ğurmaktadır. Gazetecilerln osansasyonel bir edla ve binlerluşturduSu bu önemli kuruce liralık afişlerle dünysya Uan luşun, hiçbir ayrıcalık güt» edince elbette yalnız Paris sameder», iyiye, dogruya yönelnat meraklılan değil tüm dünya tici etkili görevinl yapabilme»anatseverleri koşacaktardlr böy si için, özleşme ve yasalara le bir sergiyi görmeye. Pakat bağlıhk öncüsü olarak, Cağalbizce önemli otsı. bu ii'i/i ecs oğlundaki Basın Sarayının du terenlerin çokluğunda ainjpnâ? vannda göze batan Gazetecideğil onlann bu sersiyi gezdikler CemiyeM yazısını, Gazeten sonra Çatd'ı? Türk resmi üze teciler Derneği'ne çevirmesl rine ne fikirler f.cMndîkiennde. dir. Böyle bir ank»t yapılmadı gerekmektedir. Bunu kuruluşun değerli vöneticilerinden bekliyoruz. RÜŞTÜ EHGJN p Hekim Ist. korkanm onlar'n da fikıricri l.i TtilKİYE BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNDEN LİSPVI birincilikle bitirenlere aynJan kontenjan hakkında duyuru: Boğaziçı Cniversitesl, Resml ve özel Liselertn Fen ve Edebiyat kollarını İÜ73 • 74 öğretim yılı Hazirın döneminde birinciükle bitıren 60 lise mezunu için özel bir kontenıan ayırmıştır llgilenenlerin mezun olduklan liselerden »lacaklan belge ile 8 23 Temmuz tarihleri arasında şahsen veya yazı ile Bofazıçl Cniversıtesine başvurmalan gerekmektedir. Aynntılı bilgi Boğaziçi Üniversitesi Kayıt Isleri MüdürlüSünrien alınabilir. ADRES: P.K. 2, Bebek, lstanbul Trl: 63 M 50 Basın: 17691 5359 3. ve 4. citt abone kaydı devam ediyor (son iki cilt cbonman fiyatı 175, postayla 185 lira) blzzat koyıt adrest DEVRİM KİTABEVİ, Coğalojlu Bobıâli Coddesl 2224, lstanbul posta havoles! odresl KAYNAK KİTAPLAR, Cağaloğlu Çatalçeşmo Sokağı 30/3, istonbul X • ^ TÜRK DONANMA VAKFINA YAPILACAK HER TÜRLÜ BAĞIŞ ŞANL1 DONANMAMIZI GÜÇLENDİRECEKTİR. kaynak kitaplar Cumhurlyet 5360 ••» • • • • • • • • • • • • »• • • • ' • » » • • • • • • • • • • • • • » • • • •> •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle