19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 28 Haziran 1974 \ f \ ^ l £ulü t1*İUMİZADEHWPIÎTİM, TURHAN SELCUK iitüMiü <i)t 47'LİLER FÜRUZAN 3 ÖZET : 47'Illerden Emine Semra Kozlu. Sel&hıttHn kızı. Nüvevre'den doğma. Doğumn 1947. Istanbul. Besiktaş. Istanbul İJnlversitesi Edebiyat Fakültcsi Sosyoloji öğrencisi. Takıntıst yok.Beklememiş, çalışkan, zeki devrimci bir kız. Emlne arada blr ailesinl tanıtıyor: Dedrleri Kafkas gövmeni. Ailesi Erzurum'da görev yapıyor. Ana ilkoknl öğretmeni, baba aynı okulun basöğretmeni. Emine'ler üç kardes. Aralannda üç dört yas fark var. Herşey blr sürrdir frerçekliğini yitirmişti Etnbıe için. O günler gözlerinin önünden geçiyor. Hücredrki günleri... Işıkta sarı sarı parlayan ceket ılüğmesini tutan adamın «Baginp durma ylne kaltak orospu. İstediflmiz kâğıdı Imzalayana kadar buradasın. Btz deli numarası filan yutmayız» sözleri.. Fmine'yi durmaksızın suçlandınyorlar: Yıkıcı eylemlere lurısnuş. Amerikan Filoounu protesto için yapılan mltlnge katılmış. Boykot Komiteslnde görevlendlrilmis.. Tartaklanıp, dövülüp, elektrik işkencelerine tutulduğu zamanlann blrinde Emine kendi kendine konuçuyor: «Emine. korkma. Nasıl olsa bu bitecek. Kimseyi ele v«rmedln; verecek kim var kl. Geçecek hepsi. Sen cüçlii kusın. Oldugun yeri bilivorsun. O yere akiınla, yüreğinle geldin.» Emine bir anda Erzurum"daki gtinlerinl ansıynr. Kardeslerl, anası, babaat, Erzunımlu Leylim Nine. küçük hizmetçi Kiraz.. Kiraz'ın unutulmaz akıllılığı, aexpilert. iş görme priicü.. Kiraz, Emine'nin kardesi 7 yaşındaki Kubilay'ın bir komau çocuğuna söylediği «SenJ kanm yapayım.» sözfine çok giilmüştü. Ve «Hanımım. küçümen o£lana bak ki bıyıgi yetip eli ekmefe ermeden kocalık, erllk Ua> lıyor» demlşti, ama, annesinden bir tokat yemisti. Kubilay okul çantasmı açıp kalem kutusunu çıkarmıs, kaleminin ucunu açmaya başlamıştı. Annesi biraz ötesindeki dertop duran küçücük govdeye iğrenme sayılacak bir serüikle bakıyordu. Kiraz'ın ağlaması ağıda dönmeye yüz tutmustu. Iç çekişlerini uzatıp birden koyuveriyor: Oy anam, dertli anam, diye türkülü bir inlemeyle inliyordu. Kalk ayağa, demişti annesi. Çabuk kalk! Kiraz doğrulmuş, gözyaşlarıyle top top olmuj kirpiklerinin arasından bakmıştı: Nettim ki ben hanım can? Ölü evinde miyik ki gülüşüm yakışıksız kaçtı? Senin yaşındaki bir kız çocuğu böyle sözleri ne bilir, ne de güler. Ahlâksızlıktır bu. Ev bark olma mı kötülük? Bilemedim hanımcan. Yanağlndaki tokatın yeri teninin esmerüğinde koyulup gövermeye başlamıştı. Avuç içi kadar ysnaktaki elin izi kiraz'a öylesine bir itilmişlik vermişti ki, Emine'nin içinde o gune değin duymadığı bir burkulma taşma olmuş, hemen ağlamaya başlamıştı. Annesi şaşarak: Ne var, niçin ağlıyorsun, diye üstelemisti. Nihayet bazı şeyleri engellemezsek bu evde sizinle o nasıl barınır? Bunlar gelişmeyip oldukları gibi kahyorlar. Okutup eğitebilsek, insanların nasıl davranması gerektiğini öğrenebilirler. Hem gır mesini çıkmasını da bümiyor. Geçenlerde babanla konuşurken ne etsek uzağa yollayamadık. Eh çocuk da sayılmaz. Eminenin içindeki katılma öylesine somutlaşrmştı ki, ağlama nedeni Kiraz olmaktan çıkmışü artık, toparlanamıyordu. Sen daha çocuksun, bilmiyorsun. Elbette Kiraz'ı dövmek istemezdim. Nasıl öğreteceğiz onlara ahlâklı olmayı. Odaya beklenmedik bir anda girınesini nasıl engelleyeceğiz. Mutfak sicak, orada da oturabilir. Ona minder de yaptık. Hem yemeklerin buharı yeter orayı ısıtmaya. Annesi konuşmasını ahlâk, eğitim, köylüler sözleriyle sürdurürken Kiraz'ın purüzlenmiş sesini duymuşlardı: Ben insansız edemem hanımcan. Biz kala balık idik. Berabeı idik. Anam, babam, kardaşlarım. Bir başıma dururken içim daralıyor. Yanınıza varayın diyorum. Kiraz kapıya dayanmış, asılı çuhanın renkleri arasında koyulup kalmışü. Emine onıuzunu okşayan annesini itmişti. On iki yaşındaydı. Orta bire gidiyordu. Annesınin yanaklarında gözenekler belirgindi. Boyun derisi sararmış, kopup eklenen çizgilerle çevreleniyordu. Nikâh halkasının sardığı parmağmdaki tombul çıkıntınm gün günden artacağını ilk kez düşünmüştü Emine. Kiraz'ı almayaydık madem öyle anne. Annesi çekilerek bakmıştı: Ben çalısan bir kadınım. Baban da öyle. Sizleri okutup yurda yararlı birer insan kılmaya çalışıyoruz. Ablanı şimdiden üniversite havasına alışsın diye Istanbul'a yollayacağız. Sen, sonra Kubilay, hepinizin okuyup aydın birer insan olması için çabalıyoruz. Bu kadar işin içinde bana da yardım edecek biri gerek. Ninesi bunu yal var yakar getirip kodu. Şımdi karnı tok, sırtı pek. İhtiyarın yalvarmasıyle... Bir ağır işi de yok. Ahlakh olmayı öğrenmesine çalışacağız Kapınm içinde duran Kiraz'dan o zaman bir çığlık kopmuştu. Uzak dağların deli rüzgârlarından arta kalan bir sesti. Dik, arınmış, serin. Ninem kadm verdi ya, ben de hoşnutum ya, yalnız içim daıalır. Tek olunca ıçim daralır. Biz kalabahk idik. Konuşup koklaşır idik. Kiraz niçin yaptığı anlaşılmayan bir yalvarmsyla one doğru uzattığı çocuk ellerini açıyor, öte lerde uzaklarda kalmış da bilinmez çaresizliklere düşmüş gibi görünüyordu. Kiraz'ın durduğu yerle kendi bulunduğu yerin aynı olmadığı kanısına kapılmıştı Emir.e. Küçük ama Kiraz anne, küçük daha. Onlar için yası küçük değildir. Demin duymadın mı nasıl anlayıverdı söylenenlerı. y> o gülmesı.. sanırsın ki... Erzurum'un aşağılannda Anadolu kentlerinın d°mirciler, gümüşçüler. debbaglar. bakırcılaı çarşılarının dağımklığından. bakımsizlığından öte bir yerleri anHermişti annesi. Erkeklerin dolandığı. durucu olmayan araç sürücülerinin loş kebapçılarda bol soğanlı yemeklerinj yiyip kalkınca, t^dirgin bir ıki bakınmadan sonra biraz kambv.rlaşarak >Tirüyüp gıttiklsri sokaklardan örtünüp geçen kadınlan düşlinmüstü annesi. Öylesi kadınlardı ki onlar, tek gözlerini açıkta bırakan çadralanndan bile erkeklere kolaylıklannı belli edebiliyorlardı. Gözlerinin güzelliğıyle üniüydiiler. Memeleri ıse hâlâ borulmamıştı. Çoğu dağ köylerinden inen bu kadmlann vayık çalma vıllannda edindıkleri sırt kaslan, yuvarlak kollan, uçlan din doletın gögüsleri vardı. Bunları nerden. hangi y.oldar geldifi belirsız sövlentilerle öğrenen memurlann eşlerı konuk eünlerinde hem ÇPkınip sakır.an, hem Rülüşerek aşağılayan bir anlamla o düşkün kadınlan konuşuvorlardı. NP oUırsa olsun tabanları yarık köylü kadınlanydı onlar. Saçlanna ne sürüyorlarsa kokular. da ağırdj. Kesinlikle hastahklıydılar. Öy le ya, köylerinde oturacaklarma böylesi utanrnazca bir işe yatkmlaşıvermeleri neyle bajışlanabilirdi. Aralanndan sınırı geçip gidenler de oluyordu söylendiğine göre. Şu Antep Kilis çarşılarından öteve kiloyla ipek satılan sıcak yerlere. Ahlâksızlık önlenmelıdir kızım. diyordu annesi. Hem de küçük yaşta. Kiraz'sa kollannı yamna yapıştırmış hâlâ ağlıyordu. Karşısında ağlamasma katılan blrisi varmışra ror duyulan sesiyle bir jeyler anlatıyordu. Emine tanımadığı o duygu sarsıntısının göv dosine verdiği halsizlikJe yine de annesinin k o lundan tutmasına engel olarak Kiraz'a yaklasrmşh. Sandıklarda yıüarca tutulan kumaçlara özgü o basık loşluk kokusu burnuna gelene dek yaklaşmıştı. Kiraz ürküntüyle bakıyordu ona. Zor duyulur konuşmasını kesmemişti. Turkçe değildi sanki söylediklerl. tnce, inişli çıkışh bir soluk alma bıle sayılabilirdi. Had' gel Kiraz. Seninle mutfaga gidelim. Kiraz'a o güne değin degmemıs elleriyle onun yanağını okşamışu. Annesinin vurduğu yer sıcacık, pürüzlüydü. Öteki yanagm etsız kuru gerginliği sevecenligini arttırmıştı. Çuhayı açmışlar, örtüyle kapı arasındaki boşluğun karanlığında birblrlerine yaklaîmışlardı. Kiraz yan yana olununca daha da küçükrü. Sen iyisin Emine can. Hanım da lyı. Yok., bir daha vurmaz sana annem. Hem senin iyiliğin içındi. Soguk, sofrada kaskatı asılı dunıyordu. Toparlanmışlardı. Babasının okul çantası askılığın altındaydı. Mahfele gitmiştı demek, geç dönecekti. Seçil Ablası o suoaya âşık olmasaydı. onu Istanbul'a göndermiyeceklerdi diye düşündü. Kiraz'ın döğüldüğü gece bunun da yalan bir yanı oldugunu anlayıvermisti. Baçtan niye göz yumulmuştu. Annesinin konuk günlerinde Maldürünün karısıyle. öteld ögretmen bayanlarla giriştigi, birbirlerini beklemeden sürdürdükleri kanşık konuşmaları duyar gıbiydi. Çünktl Eubay evliydı. Atandığı yere kansını getirmeden gelmişti. Ev falan bulup sonra getiririm onlan diyormuş. Erzurum'un kışma ahşmak kolay degilMalmüdürünün kansı mendiliyle vüzünü yelleyerek: Ne kadınlar var Nüveyra'nım görüyorsunuz, diyordu. Aslan gibi genç adam. Ben kış t;. kıyamette gidemem deyip dayat îçkicı bir adam Ustelik. Her gece mahfelde olur mu ya. Ya bir de aşağı, kötü hadınlara dadanırsa. Üstelik çeşitli pis hastalıklar... Seçil Ablasının odaya kapanıp çıkmayışlan.. Ahlâk için yalan söylenmesi gerekir mi? Söylenince ahlâklı mı olunur, diye, düsünmesi Kiraz'ın tokatlandığı güne denk miydi? Yoks" daha önce miydi? Seçil ablasının akşam, gün dönerken pencerelerde beliren gölgesi. O giinlerde yine bir dalgalanma olmustu evlerinde. Mahfelde yapılacak düğünde Seçil'le annesinin ne giyecegi konusundaki düstükleri karamsarlıktı bu. Memur ve subay kanlarının bir çeşit gövde gösterisı olan bu toplantılarda özellikle Seçil Ablası gibi (O yıllar on yedisinde miydi ablası?) genç bir kızın çok özenli olması gerekiyordu. Çünkü seyrek yaşanıyordu, bövlesi toplu eğlence geceleri. Sokaklardaki tepeleme kar bile anca o gecelerde büyüklere sevinç, coşku konusu olabiliyordu. Çmgıraklı arabalann mavi buzlu karanlıkta gidişlerini belki salt o geceler duyabiliyorlardı. Birbirlerine nerde rastlasalar en azından soyadma dek bilebilen bu insanlar öylesi gecelerde birbirlerine karşı daha dikkatli oluyorlardı. Gidilecek toplantıda gijntecek ayakkabılar sanlıp elde taşınıyordu. Çünkü Erzurum'da kar metreyle yagard. İnce kadm topuklarının yitip gideceği bir kar bolluğu. Solukların buharlaşması davetin gırişinde bile sürüyordu. îçerde çalınan bir akordeon sesı çarpıntılı yeni şeyler yaşanacagı kanısını veriyordu konuklara. Erkekler daha çalımlı olmayı deniyorlar. kadınlarsa bakmıyormus Ribi yaparak her olanı izleme tutkusu içinde iğreti oturuşlanvle kalakalıyorlardı. Üstelik Seçil Ablası denildiğine göre gittikçe bir güzel oluyordu. Yakın ilçelerin bekâr kaymakamları koyu renk giyimleriyle alabildigine seçkin bir görünüş takmıyorlardı. Mektebi Mülkiye çıkışhlann yükselme alanları smırsızdı. Valilikler. elçilikler. Seçil'in topluluğa sunulusu elbette kusursuz olmalıydı. Bunlar. konusulmasa bile baba, anne ve vetişkin kızlan arasında bilıniyordu. Çok güzel bir genç kız okuyup da ne olacaktı. Koı.u ortaya tam böylesi bir açıklıkta konmuyordu ya. isteklerde va rılan sonuç buydu. Emine onlarla gıtmezdi. O, burnu kitapta, gösterişsiz bır çocuk kızdı. (Arkası var) Petrol Bunalımı, Batı Ekonomileri ve Türkiye Arslan Başer KAFAOĞLU AET'de dayanışma petrol bunalımıyla bozuldu ve Amerika bir kez daha kazandı SEKRETERYA NE DEMEK tSTİTORDf? EKONOMt DÎLÎNDEN GÜNLÜK DtLE BLNU NASIL ÇEVtREBÎLİRÎZ? ÖNCE BUNLARI GORELtM VE SONRA BAKANLAR TOPLANTI8I İLE V A RILAN SONVÇLARI İNCELETELtM. OEÇD ashnda bır uyum amacıyle, ekonomileri birbirine benzeyen Batı Avrupa ülkeleriyle Amerika ve Kanada arasında ekonomilerde uyum içinde hareket amaciyle kurulmus bir örgüttür. Bu örgütte, Türkiye ve Portekiz gibi bu topluluk için birey başına geliri epeyce duşuk sayılabılecek ülkelerle. Yunanistan gibi bıraz dah» zenem sma yine de genel zengınlık ortalaması altında kalan ülkeler dp girmektedir OECD'de Ortakpa?ar ülkekrinden tam üye olanlar vardır, tam üye olmamakla birlikte tam üye olmak için bir süreyi bekleyen bizim gibi ülkeler yer almıştır. Ortakpazar ile hıç ilgisi olmavan Amerika Birle?i'ıt Dev!°tlerı gibi ülkeler de orgüt bunyesindedır çok ulus serbest ticarete bajlayınca. bu ortakhk en güçlü !ehıne ıjler. Siyasal ve askerlik ittifaklarında durum böytedir, ekortomik birleşmelerde bu daha da açıktır. Soğuk savaş, eski yoğunluğunu yitirdikçe, Batı Avrupa da, «koruyucu meleği»nden uzaklaşmaya başladt. OECD, «aman enflasyon yapmayın!» diyordu. Çünkü enflasyon dış ticaret yoluyla başka ülkelere DE GAULLE: foraç ediliyordu. Onun zamanında Amerika, Ayrupa'da Demokrat Wil!y Brandt Batı Almanya Başbakanı olmuş, De Gaulle ile baslayan bagımsız dış politika hareketı de gelişmişti. De Gaulle gıtmiş Pompidou gel rr.ış, ama hareketin özü değışmış değildi. De Gauılc'süz de Gaulle cü bir uygulama Fransız dış politikasını belırlıyordu. Amerika Avrupa'da ıstedığı gibi at oynatamıyordu. Sosyalıst;er degılse bile sosyal demokratlar herşeye egemen olmuşlardı. Ulukta beüren Doğu Batı Almanya bırlesmesi söylent;ıerı Amerıya'yı pclitik açıdan da tadirein etmıştir. istediği glbl at oynatamıyordu ABD'nin tavn Amerika kendi polıtikası içinde olmayan bir Ortakpazar fikrıni önce pek önemsemedi. Ortakpazar o kadar zayıf (k>>ndine göre) ülkelerden oluşmuşıu ki, birleşseler ne olacaktı yanı? Kendi çıkarlanna aykırı d»vranacak bir güç olamazdı K İ Bu nedenle hiçbir olumjuz etkide bulunmadı. Hatta bir btyüğün, oyun oynayan çocuklarına karşı takındığı babacan tavır ve vekannı korudu. Asl'.nda azırık kaslannı çatsa Ortakpazar adını alan birles:ne gerçekleşemezdi. Amerika guçlü ve birleşmeye yönelmıs bır Batı Avrupa'nın «Üçüncü Güçı olarak Sovyet Rusya'ya karşı kullanılacağını da hesaba katmıştı. Öte yandan Amerika'dan daha ucuz el emeği bulan huyük Amerikan sermayesı de, Avrupa'da daha genış bir pnzara mal satacağı düşüncesi içinde bu tutumu benimsemişti. Bu nedenle büyük hoşnuiluk duyguları içinde Ortakpazar kuruldu. İlk yıllarda Amorikan sermayesine pek zaran olmadı. Amerikan çıkarlanna pek kontra gitmedi. Çelişkiler Anrak bugune değin özelliklc 1965lerden sonra, kuruluşta Ortakpazar ülkeleri ile Birlesık Amerika arasında çekişmelpr, çıkar çatı?maları olur, genellikle de Ortakpazar üyelerinin oylarıyle sorurvlar Amerika Birleşik Devletlerinin ısteklen dısında bir çözüm bulurdu. Amerika Birleşık Devletleri en çok Ortakpazar'ın kendi üyelerinı koruyan, ama Amerika ile alışverisi zorlastıran kurallardan yakınırdı. Ortakpazar ülkelen rfe ellerinden geldiğince kendi düzenlerinı savunurdu. Bazen de sorunlar yuvarlak bildirilprle nocıştirilirdi İlk kez, petrol fiyatları olayından sonrakl yumuşama ile Amerikan delegasyonu. OECD' de aradığı uyuma kavuştu. Neler oluyordu Avrupa'daV Ortakpazarm Amenka'ya karşı durumu neden değişmişti? Ekonomik İşbirliğı ve Kalkın ma Örgütünde ağırlık neden kaymıştı? bu güçleniş her türlü hesaplan asan bir hızla olrfu. Ekonomi guçlendikçe Avrupa Ortakpazarı, Amerikan çıkarlanna aykırı gelmeye başladı. Ekonomik »çıdan en güçlü olanlar, dış ticarette serbestlik isterler. Oysa Ortakpazar Amerika'nın ser best dış ticaret ilkeslni esash şekilde bozuyordu. Kendi üyelerine ayrıcahk tanıyor. kendi dıtından ithalâta gumrük barajları koyuyordu. Amenka «her yerde serbest ticaret» derken, Ortakpazar üyeleri, cyoo!» diyorlar, «Ortakpazar dışında serbest ticaret> karşılıfını veriyorlardı. Zaman biraz daha geçti. Görü? aynlığı akaderoik tsrtısmalardan eylemli davranışlara geçti. Amerika özellikle, Ortakpazarm tarım politikasından yakınıyordu. Amerikan rral larına yaDilan karşıt ayrıma. haksız farklılaşmaya misılleme yapacağını bıldiriyordu. Gerçekten kendi büyüttüğü evlâtların birleşip karşı çıktıklan bir babanın duygusallığı içindeydi. Ama onu asıl sıkıştıran da, Amerikan is çevreleriydi. Bunlar kendi ürünlerine Itarşı çıkan, onlan handikaph duruma «üsükleyen Avrupa Ortakpazar!na hoşgörü ile davranılmasını kabul edemiyorlardı Batı Avrupa üst olmustu. ekonomisi alt Niçin aile içi geçimsizlik? Bir ailede geçımsizlikler en çole akçalı durumlar bozuiunca ortaya çıkar. Ortakpazarda da öyla oldu. tşler bozuiunca ttalya v» Danimarka Ortakpazar içi kurall&ra uymayan girişımler yaptılar. Adeta bağımsızlıklarını ılân ettiler. bazı politikalarda Batı Avrupa basını bir süre Birleşik Amerika'yı ve büyük petrol şirketlermı eleştirip onlara sert saldırılarda bulundular, ama her Rüç. süz gibi güçlüye boyun eğdıler. 1950'lerin ortamı hortlamıştı. Ortakpazar içinde dayanışma bozulmuş. panik içinde daha güç lü bir ortakla daha geniş bir bir leşmeye gidilmesi zorunu ortaya çıkmıştı..» «Hoş geldin Dulles» da nemezdi ama herhalde 1960'lann ve 1971'ın Ortaknazar ruhu da ölmüştü. Bu panik içinde Willy Brandt bir casusluk olayı bahane edilerek düşurüldü. De Gaulle'den ıkl sonra bir «Amerikancıl» Cumhurbaskanı Fransa'da seçimleri kazandı. Batı Avrupa basınının ilk saldınlan haklı çıkmıştı: Kazanan Bir« leşik Amerika idi. Ve petrol bunalımı İste petrol ounalımı tam bu anda patladı. Arap ülkeıeri oftrol fiyatlannı arttırdılar, hattâ lsrail'i destekleyen Avrupa ülkelerine ambargo koydular. Yani petrol vermıyeceklerini ılân ettiler. Batı Avrupa'nın. Ortakpazarm beli Kırılan bir organizmadan farkı kalnıamıştı. Çünkü petrollennin yüzde 708U'ı (her ülkeye göre oran degışiyordu) Ortadoğu ülkelerinden geliyordu Bır paniu dalgası Batı Avrupa'yı sardı. Bu ülkeler yine. bu kez soguk savaş ortada yokken, 1950'lerin Batı Avrupası psikolojisi içıne girdiler. Hatta bu nedenle, Batı Avrupa basını ünlü polisiye romanları yazarı Agatha Chnstie'nın sonısunu soruyorlardı: «Bu eylem kime yaradı?» Elbette bu çok kimsenin işine yaramıştı, ama en çok yararlanan Birleşik Amerika idi. Bu yol la, kendısıru dize getirme olana gını bulamadığı Ortakpazar ekonomisine (bu arada Japonya'ya) önemli bir ders vermişierdi. Enflasyon olmasın! Sekreterya, işte nu hava Içınde tavsiyelerıni yapıyordu. Genel olarak, «enflasyon yapmayın» diyordu. Çünkü enfiasyon dıs ticaret yoluyla başka ülkelere ihraç olunuyordu. Bır iilke bu yolla kendi vüklennı dışanya çektiriyordu. Asiında güclü ülk.eler yoğun dış ticaret vaptıklan ül(Devamı 7. Sayfada) ABD • AET çelişkisi Zaman geçti. Sınırlar, engeller kalklp Amerikan sermaye yatırımlan Avrupa'yı çekici buldukça Ortakpazar güçlendı. ttiraf etmeli ki, Batı Avrupadaki gelişmeler 1970'lere bu hava ıçmde ginldi Ama 1960larda önemli siyasaı gelişmeler de olmustu. Alman\a'da «Amerikancıl» bir politika izleyen Hristiyan Demokratlar iktidardan düsmüşler, Sosyal DİSİ BOND Ortakpazar gerçeği Olanlar, gclişmelerden çıkanlabılir. Aslında Ortakpazar soğuk savaşın er> şiddetli dönc>minde, yanmış ve yıkılmıs bir Avrupa'nın biraz da kendine bir koruyucu araması sonucu meydana gelmi? bir birleşmedir. O sıralar Amerika Bırleşik Devletleri de teknık bilgi ve in^an uygarlığı açısından kendine yakın düzeyde bulunan bu ülkeleri, ekonomik bakımdan kendi patronluğu altında toplamak istiyordu. Yardım sihirli bir çekici idi. Avrupa yardlmdan da yararlanmak ümidiyle ve isteğiyle Avrupa tşbirliği ve Kalkınma örgütüne katıldı. Zamanla Avrupa Amerikan yardımı ve Amerikan özel firmalarının yatırımlarının da yar dımıyle gelir ve üretim düzeylerini yükseltti. Bunda bışarı sağladı Soğuk savas da eski yoğunluğunu kaybettikçe Batı Avrupa bir koruyucu meleğe sığınma ve onunla kaderıni her biçımrie birleştirme duvgulannı yitirmeye başladı. Bu duygulardan kaybettikçe de, «Acaba biz de birles?ek daha eUerişli ekonomik politika uygulayamaz mı yız?» sorusu akıllarına gelmeye başladı. Bu çok doğal bır şeydi. Çunku bir ortaklıkta bir GARTH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle