21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Doğan Yaıli Biz gençken .. Ya Her kuşağın lster Istemez yaşamırun belırli bir dönetnınde bol bol kuilanmak zorunda kalıp, aşındıramadan arkadan gelenlere mıras bıraktığı ıki sözcuklü beylık klışe, sonunda bızım yazının da başına cupbadak oturdu işte. Blz gençken .. Bız gençken gizll gizli imrendiğumz, ordan burdan duyduğumuz nükcelennı; sanatçılara özgü, küçuk dünyalan aşan, genış boyutlu ıigmç davraruşlannı, bırbınmize anlattığımız, bazı ünlıi yazarlar vardı. Bunlardan biri de Doğan Nadı jdı. Her okulda yazıya, edebiyata, gazetecüığe yurekten bir tutku duyan çocuklar vardır. Bir giin kendılennin de yapıtlarının yayınlanacağı, adlarının üne kavuşacağı duşleriyle yaşarlar. Ilgı duydukları yazarlan, onlann Babıâli kulislennden yansıyan özellıklerını izlerler. Bizler de okulda o düşlerin beşiğinde sallanırken, Falih Rıfkılan, Refik Halıtlen, Nadir Nadılen, Doğan Nadıleri izlerdik. Onlar bızım için erışilmesi çok uzak bir evrenin mutlu yıldızlanydılar. Ve kazara bu tinlü kalemlerden binnı bir yerde şoyle bir görsek, bakışlarımıza arzulu bir hayranlık çoker, ayru eğilımdeki arkadaşlarımıza, çocuksu bir heyecanîa: Bıliyor musun ben bugün kırai gdrdüm diye, rastlantımızı Rnlatmıya koşardık. Ve ondan sonra bir süre o görduğümuz yazara benzer bıçımde oturmıya, benzer biçimde ytırütnıye çalışırdık. O kara tahtalı sınıflarm mürekkep ve tebeşır kokan yıllannda, onumde brr şiir müsveddesının karalanmış, düzeltümi;, tefcıar jazılmış mısralan, başımı avucuma dayar, Refık Halit'le. Doğan Nadı"yle, Falıh Rıfkıyla arabalanna bmer, lokantalara gider. salonlara gırerdim. Ama olacak şey değildi bu. Daha hiç bir dergı, bepsıne kaç tane gbnderdığım halde, bu fürimi bıle yayınlamamıştı. Nasü oldu bılemıyorum. Hangı pennin büyülu sopası dofcunöu duşlerime. Hepsı birden gerçekleşiverdi. Doğan Nadi ile Ankara'da Karpıç'ın Amerıkan bannda ilk oiramı ıçerken, biranın kopüiclennden, şur müsveddeleri önilnde düşunen bir çocuk gülerek el sallıyordu bana. Ve Doğan: Nerden tutturdun şu birayı, bir vıskı soyle dıyordu. Ankara'dan tstanbul'a geldiğiru saman, içımde sade büyük «azetelerde çalışmıya başlamış olma sevmci değıl, akşamları D<jgan Xadi ıle bir kaç kadehin kihkahaıı sohbetlerini içme özleml de vanlı. V» hemen bemen irer akşam buluşurduk. Ve bazan öğlenden buluşurduk. Ve bazan sabahtan buluşurdtut Dogan da her kalem mabudunun asık kölesi gıbi, gızlı bır çilenın neşeli insanıydı. En gevrek kahkahasından sonra bazan bir anda yüzünUn donuklaştığını görilrdiim. Sen gönül adamısın beni anlarsın, bılemezsın bazan oe kadar sıkılryorum derdı. Sonra bu duygusallığmdan utanmışcasına kadehini kadehîme vurur, hıç dokulmemiş gri saçları, aklaşmıya başlamış bıyıSlarıyla gıiler ve «Sat anasını» der gibı beş on sanıyelik bir şariu tuttururdu. ona bir ders vermesinl isterdim. Ya oyle mi, getınn sizin Danuvayı.. Danuva gelmiş, kbpek değil canavar. Haydi yeniden bir kapısma. Bir anda Danuvanın yıne sadece kuyruğu kalmış tllysüz sünepenın ağzında.. Allah Allah, olacak şey değil.. lki kopekzede: Kardeç, demişler, kuzum cinsi ne bunun. Nerden buldun sen bu kopeği? Ha, demiş adam, o bana Afrika'dan hedıye geldi. Sız onu o zaman görecektinız. Bir de kocaman yelesi vardı. Sonradan kestim yelesini.. Doğan, bazan eski siyasetçüerden birini gösterir: Bak bunun da yelesini kesmişler, ibişe çevnrnişler ama, dikkat et hıç bellı olrnaz, derdi.. Afur tafur cakalanan yeni siyasetçiler için de: Buna da, vele takmijlar ama, derdi, ne oMuğu belli keratanrn. • TJlunay bir gün Refik Halid'i, Dogan'ı, beni, çıfthgine kuzu yemıje davet etti. Kalktık gitük. Bahçede kuzu çevriliyor. Sofra hazırlanmış, kuzunun pışmesını bekliyoruz.. Bir saat, ikı saat .. Sonunda, pışti pışmedi oturduk sofraya .. Kuzu ortaya geldi. Ulunay sıvalı kollanyla, şöyle bir Osmanlı ustalığı gösterip parçaladı ^uzuyu.. Doğan'ın önünde bir parça. Refık Halıt'ın önunde bir parça.. benim onumde birer parça.. Hem konusuyor hem yemij'e çalışıyoruz.. Ama ne bıçak para edıyor, ne elle bıçağın yardımına kosma, ne dışle ısırmıya çahşma . Ayıp olmasın dıye de kımse üstünde durmuyor vazıyetın. Bır garıp gureştir surup gıtti masada... Cetin ALTAN Ddnüşte Doğan: Ulan, diyordu, şu kuzu y> nne Ulunay'a benzer bir jey j > seydik. Doğan, dedım, bir kuzu; ı yiyemedık, Ulunay'ı nasıl yıj> cektık. Karttır o.. Doğan güldu: Karttır marttır ama hiç dağılse pişkındır . • Camm Doğan. Bazan gıttiğimiz yerlere uğruyorum. Geçmışın içmden sesler gelıyor kulağıtna. Çocukluğumda düş lennı kurdugum bır dünyanın, artık benım için de geçmişte kalmış sesleri. Bazan kapıya takılıyor gdzlerim. Nerdesm yahu diye, ıçerl gınşını bekler gibı oluyorum. Kimbılir belki sen de bir yerde bekliyorsun Nerdesin yahu, dıye geleceğimiz günlen. Bir dakika... Bir yaşam... İlhan SELÇUK Yü 1945, Ikinci Dunya Savaşı'nm sonu. Barış gı.\ercını yer yuzunde yeniden kanat çirpmaya başlıyor. Çoğu ulke gıbı Tur kıye'yı dalgalandıran ıkı sozcuk ten bırı banş, otekı demokras.. Tek partıh yonetımin savaş sureainde busbutun katılaşan donları çozuluyor. Buzlar erıdıkçe çok partıh polıtıka yaşa Doğan Nadi için Baa insanlar vardır ki, canlt, güniin her saatinde ayru zindelik, aynı çeviklık ve coşkunluk halındedır, kabına sığmayan, her an patlamaya müheyya bir bomba gıbidır. Daıma taşan, köpüren, ama şakaik kadar guzel insandır. Daima gülmek, cömertçe etrafa şataret ve mutluluk dağıtmak isterler, bunlar azdır. Doğan Nadı boyleydi işte . Doğan'ı daima haz ıçinde bulurduk. Bir biçimsizlık. dengesızlik gördü mü, onu kendine has strlı ı!e alaya alır, şapşallarla, hödüklerle eğienırdi. Zevklerınden bıri de, kasılanlan, züppelen, kendını beğenmışlerle ne oldum delisı olanlan hicvetmekti Bılmem kim «Istıhza zekılenn hakkıdır» demiş. oturakh bir lâf etmiş. Doğan Nadi zeki ve eskılerın «nev'i şahsına münhasır» dedıkleri cmsten neşeli ve şen bır kışıydi. Kaşları hiç mi çatılmazdı onun? Elbene . bazı gbzlerinin bulutlandığı, alnında şımşeklenn çaktığı da olurdu. Fakat yakından tanıdım, inanılmayacak gıbi gelir ınsana, Doğan Nadi böyle anlarında kendisi ile alay eder ve ardından, «Olur şey değil» dıye basardı kahkahayı. Süleymaniye'de bir «Türk ve Islâm Er.e''eri Mıizesi» vardır. Onun müdürlük sandalyesuıde oturduğum zamanlarda, gecelerı de Cumhunyet'te geç vakte kadar çalışırdım. Müze nefıs bir yerdır. Sinan yapısı, kapıdan girilince etrafı ravaklarla çevrili bir bahçe. Ortada mermer havuz. Alman împaratoru Ikinci Vilhelm'in îstanbul'a geldiği zaman (tCennetin bahçesi dıye işitirdim, herhalde burası olacak» dediği yer. Hele geceleri. sütunlar arasındaki elektrik l&mbalanmn havuzdaki titrek ışıklannı seyretmek ömiirdü Doğan Nadi ile bir gece ylne Beyoğlu sefahatinden dönüyorduk. tkimız de Türbe'de ayni apartmanda otururduk. Karaköy köprüsü kapanmış, Unkaparu'ndan dolanmaya mecburduk. Beyazıt'tan geçerken aklıma geldi. Süleymamye'ye kadar gitmeyi teklıf ettim, gtrya müzeyi gece teftiş edecektim, inandı, arabayı çektik Süley Elif NACİ maniye'ye . Maksadım Ubii teftiş filAn değil, Dofcan Nadi'ye miiz« bahçesıni, havuzda tıtreyen ışıklan göstermektı. Muzeye geld'.k. açtılar kapıyı. buyur ettık, ama Doğan Beyi arabadan indırmek kabil değıl. Gel derım, gelraez. Camm sen teftişini yap Eidelim. Beadeki ısrar arttıkça o inat etti, ayak dıredi. Indınnek mümkün olmadı, döndük. Yolda sordum. Peki neye gelmedın? Elif! dedi, sen bana bak, bende o göz var mı? Gündüzleri ksç kere çağırdm gitmedim, baktın M olmayacak, gece yansı alıp getiriyorsun, zorla sokacaksın içeriye, Brkamdan bekçilere. «Vurun kol demirini!» Tamam. Demek siz müzecıler böyle geceleri çıkıyorsunuz anüka avına. Doğan Nadi, o geceyi ötede beride anlatır ve arkasından basıp kahkahayı. derdi ki Ben artık müzelik olduğumu Elif'in o geceki ısranndan anlamıştım. Ben, Cumhuriyet'in arşivinde çahşınm. Vartan Efendı'den sonra burasmı aklımın erdıği şekilde kurmuştum. Nedense arkadaşların bana takılmak için, «Orada her şey kayboluyor», «Ne ararsan bulunamıyon» gıbı ütiralan almış yüriımüştü. Bır gün Doğan Nadi beni çağırdı. Elif! dedi. Şu kitaplan gözden çıkardım, ama bir türlü a^ maya kıyamıyorum. Al onlan, senın ihtlsasına havale edıyorum. • Sene 1940. Türbe'de, eski Beledıye, yeni Konservatuar binası nm karsı«îindaki Öget apartmanınm birinci katmda ben, besinci katında Doğan Nadi otururdu. Gecelerı o benden daha geî donduğu için, lambam yanıyorsa bana uğramdan çıkmazdı kendı katına. Bır giın hava soğuk. kalonferler buz gıbı, ü^ııdum. Babamdan kalma, topuVılarıma kadar uzun v m u r bır kurkum vardı. onu çıymı>tım o gece Kapı çalındı, açtım, Doğan Nadi. Bır sure yuzıime tuhaf tuhaf baktı ve: Affedersıniz, dedi. yanlış gelmişım. Gırmedi, seslendım. cevap vermeden merdivenleri çıktı, gitti. Ertesı gun matbaada arkadaşlara anlatıyordu: Dün gecf Elif Naci'nin kapısını çaldım. Karşıma Alemdar Mustafa Pasa çıktı. Bır de «D» Grubu sergisindekı mcşhur çakası vardır. Bu, Tilnple yakın bır şapka mağazasında, grubun ilk s»>rgısı idı. Çoğu abstre olan sprgıde o gün Anf Dino'yu nbbetçı bırakmıştık O sırada Dogan Nadı gelir: Hadı Arıf. der, kalk hava güzel şoyle Taksım'e kadar yürüyehm Arıf tablolprı bırakıp gidemeyeceğıni sövleyınce, Doğan Nadi: Yani bunlann çalınmasmdan mı korkuvorsun'' Ayol bunları sokakta bulsalar getirıp yıne sıze teslım ederler, alıp da ne yapsınlar bunlan. • Doğan Nadi. benim oazen azgın, bazen muhafajakâr ve sakin: bir an'ı öbUrune uymayan, belk1 dengesız, fakat daıma ozlü. kışılığınl asla yıtirmemış oluşumu kendine benzetır ve beni bunun ıçın sevdiğıni söylerdı. Günler geçtıkçe msan ıçınden bır şeylenn kopruğunu acı acı duyuyor ve kopa kopa nıhavet kendısıri bır hıçlık ve boşluk içınde buluyor. Doğan Nadı'den de kalan ışte bu bır avuç hatıra... mınuı ozlemını çeken basında kıpırdamalar başlıyor. IkıncıDunya Sa^aşı'nda devletın resmî bultenlerı gıbı çıkan gazetelcrın damarlarına kan yuruyor. &ı\'asi ıktıdarı; sıyasi ıktıdarı oluşturan partı kadrolannı; bü yuklu kuçuklu poKtıkacılan eleştırmek vp yermek tutkusu, önüne geçılemez bır salgın gıbı yayılıyor Nukte. hıcıv, şaka, mırah, ele.^tın gunudur artık. îkuıcı Dunva Savaşı'mn sikıntıları, tek partı yonetımının bas kisı. sıkıyonetım uygulaması, Mılli Sef dıktası vatandaşı öylesme boğuntuya getırmıştır kı, sazetelerde çıkan yazılar yutuHırcasına okunuyor. Fısıltı gazetesı ve dedıkoduyla beslenen Ankara ve Istanbul avdın çev relerı. basında denıokrasımn ve ozgurlugunun ışaretlerını bekllyorlar. Ne var ki Çankaya da Mıllî Şef oturmaktadır. Çok partıli rejıme Mılli Şef'ın musaadesı oranında geçılecektır. Basın özgürlüğü de gene Mılli Şef'ın ve çevresındekılerın hışmına uğramad'kça vardır. Çunku. devleti oluşturan butun \asalar, eski yasalardır; butün kadrolar eskı kadroıardır. Koprunün tam ortasındadır Turkıye .. Acaba karşı yakava geçebılecek mı? Yoksa gerıye mı donulecek? İşte bu donemde ayıya dayı demeden gazetecılık yapmak bır kışılik sorunudur. Halkın muhalefet ıstemı o denlı güçludür kı, ılk seçımde ıktıdar partısı nın gurnbur gumbur yıkılacağı aşıkâr. Ama, iktıdar partısının bu yıkılışı engellemek ıçın neler yapjcağı, ya da yapabıleceğı bellı değıl. Bır yanda koylu kıtlelermı ardında surukleyen mütegalhbeyle tıcaret bur.)UVEI, bır yanda vüksek bürokrat kadroları ve tek parti yonetımının kaymağmı yıyen ıktısadî çevreler... Bununla birlıkte Ikıncı Dunya Savaşı'mn sıkıntısı ve ekonomık bunalım, halk kutlelerını oylesıne etkılemış kı, başta bulunanları değıştırmekle her seyuı degişecegı inanrı yaygınlaştıkça yaygınlaşmış. Işte tam bu donemde Doğan Nadı yeni b ^ yazı türü ıcat edıyor. Tek sutun üzerine sekız on satırlık bır fıkra turu bu... Bazen on beş, hattâ yırmı satıra da çıkabılır. Ama ne kadar kısa olursa o kadar ıyı. Dogan Nadı'nın kuçuk fıkraıannın aci. «Bır Dakıka» dir. Ne var kı b.r dakıka surmez. Doğan Nadı, boylece küçük fıkranın babası oluyor. Çoıc paı tılı doneme gırıldığınde okurlaruı henlığıne ışleyen bır kalem. O yıllarda oylesıne yoğun ki konular.. Çankaya'dakj Mıllî Şeften Istanbul'dakı Küçuk Valıye kadar kıme dokunuversen yankılan dalga dalga sarıyor kanıuoyunu... Doğan Nadı, mucıdı olduğu kuçuk fıkrayla her yerde sarmaş dolaş. Ne var kı bu, Bır Dakika'lann Doğan Nadı'sıdır. Bır de saatlerın, günlerin, yıl ların Doğan Nadı'sı var. Bu apayrı bır Doğan Nadı'dir. Zaman zaman bır golge düşer yuzune... Bır düşunce sarar benlığmı... Çozumleyemedığı sorunlarm yuku vurmuştur omuzlanna... Sorumlulukların ağırlığmı duymuştur sırtında... Içkı kadehıyJe dağılmayacak bir ağırlıktır bu. O zaman Doğan Nadı kalkar: Anneme gıdıyorum. Yalnız gazetedekı koşesınde okurlarını değıl, çevresınde arkadaşlarını kendısine bağlayan bır kışılığe sahıptı Doğan Nadı.. Kısa fıkra, nukteye ve hıcve bağlı bır tur olduğu halde; hıç bır zaman saldırgan, kıncı, sevıyesız yazmadı. Dengelı, ıçtenhk;ı ve olçülü olmasmı bır ömur boyu bılmıştır. Doğma buyume gazet« sshıbı olduğu halde, patron olamayıp gazotecı olmuştur Doğan Nadı.. Murekkep ve kâğıt kokusunun, nüktenın ve yergının, kâğıdın ve kalemın tadma vardığından, pat ronluğun tadma varamamışUr. Babialı'nın e&kı ünlülenyle oturulan sofralar bır vakıtler Ankara'da Karpıç'ten Sırkeci'de Istanbul lokantasına kadar uzanırdı. O zamanJar Türkıye'de smıflasma bugunkıi gıbi çarpıcı değıldı Sermayenın Babıâlısmde, Doğan Nadı gıbi tıpler ar tık ^ün geçnkçe seyrelmıştir ve sa>ıları da tukendı. tukenıyor... Sermaye ve emek ıkıhsının ınsanlan bıçımlendırdığı, katılaşUrdığı oluşturdufu dünyamızaa artık Doğan Nadi'lere yer yoktur Doğan Nadi, kalem ve mürekkep erbabının patronu değıl, arkadaşıydı Çünkü, değer yargıları kasaya gıren banknotların sayısıyle değıl, vaz'Jarın, çızıler^ı kıymetıvle saptanıvordu. Amerıka'dan Japonva'ya dek eezmıştı dunvavı.. \'e sanırım her vere eazetecı ohrak gıtmısti. Son olarak hasta vatağında gordiim Yaağınm ustünde btrkaç dilden sjzetele duru., ordu Ve vata6ın varrnripkı kucık rea SP '3 yirım kHriP^ nskı... Son göriintüsüydü bu Diğan Nadı'nın: ania havatnın görüntüsünU sımgelıyordu. • + • Ankara. Ankara Ankara Ankara Ankara Anka CÎRO, BONO VE Zehir CİRANTA MESELESİ Hat »y e Şu htikümet bunalımında rol alan polıtıkacıların bır kısmı ışhayatından gelme, ticari muamelelerde tecrübeli kişıler. Meselâ Korkut Özal, meselâ «Asiltürk proje firmasısnın sahıplerınden Oguzhan Asıltürk ve Demırel. Geçen gun Demirel niçın gerektiğı ıyıce anlaşüamayan bir açıklama yaptı. Gorev bana verümıştır, bunu ciro edemem. dedı. Kamuoyu bunu sadece Bozbeyli'ye verümiş bir cevaptan ıbaret saydı. Oysa Koruturk'ten hükümet kurma görevi almış olan Demirel' ın bu görevı adeta bır senetmış gibi başkasına cıro etmesı teklifi, daha çok MSP kanadından gelıyordu. Korkut Özal'dan. Oğuz han Asilturk'ten ve bonosal, cuosal işlerle ünsıyetleri oian diğerlerinden . MSP Demirel'e evet demişti ama DP'nm olumlu ce\ap vermıyeceği bellı olmuştu. MSP'lıler muthıs telâş tçındeydiler. Ikinci turda da hükümet kuraluşuna dahıl olmazlarsa... Üçüncü turda açıkta kalacaklarından l:or kuyorlardı. Demirel DP'den «Hayın» alıp görevi ıade edince, kendılen bakımından «işler.n bıteceğini» düşünüyorlardı Bunun üzerine kulislerde: Demirel gdrevi DP'nin de evet dıyeceğı bir başka kimseye versın, gıbı parlak bir onerıvi dolaştırmaya başladılar. Hatta MSP'nin bazı hukukçuian bunun «hukuki» incelemesini bıle yaptılar. Onlara göre bu mümkündü: Demirel MSP'den «evet» almıştı ve DP ile görüşmeden once, görevi kendısine «evet» denilecek bir pohtikacıya hıç olmazsa sözlü olarak devredebilır. Cumhurbaşkanı da bu işin hukuki formalitesini sonradan ıkmal edebüirdi. Demirel, bu öneriyı eğlenerek karşüadı. Ve önencilere, gene tıcarî literatürü kullanarak cevap verdi: Görevi ciro edemem. Şimdi bu lısanın artık moda haline gelmesinden ve televizyonda şu çeşit konuşmalan ışıtmeje başlamamızdan korkuluyor Ciro edemesen de, bono verebilirsin. Onu da veremem, sonra vadesinden önce kırdınrsın... Öyleyse ıpotegi fek'ettir.» Ondan sonra konuşahm... Yok . önce senin ciranta meselelerini halletmem lazım. Ve saire... nerede? Sadettin Beyin çıngırağı DP Genel Başkan Tardaneuı Sadettin Bilarabasının içinde bir çmgırak asılıdır. Araba hareket halindeyken çmgır mıngiı diye ses çıkanr. Sistemin amacı, BUgiç'in özellikle uzun yolda aratıa sıirerken rehareta kapılıp uylcuya dalmamasını sağlamak DP içinde, AP ile «»ola karjı saf koalisyon» yapılırke» üyelerden biri arkadajla Şu çmgırattan bir tane de bMm genel idare kurulu odasma asıp. arada bir saliasak, dedi. Toksa Sadettin bey. her göztinü kapajip açtıkça, gordüğü yeni bir rüyayı anlatacak. Önerinin nedeni, BUgiç'ia, görüşmelerl hlerken de arada bir kestirmesl ve her kestirişinin sonunda da daha onceki gorüsleriyle hiç ilgisi olmayan orijinal sunuşlar yapmasıvdı. DP'nin «Koca Reisi diye bilinen BUgiç, başlanRiçta. CHP ile erken s«çimli koalisyonun yanlısı görulmfiş, sonra Mutlu Menderes'in Babamı unutuyor musunuz» sloganı ile başlayan karşı ha rfkrti gelişince, miilî koalisvon, sonra s a | koslis >on istcmişti. Kabineyi kurma goreıi Dcmircrc verildikten sonra ise şunu söyledi. Demirel, A P MSP hükunıetf knrsıın. Biz de bunu dışandan giı^enoyu vererek destekleyelim. Peki bunun DP'ye faydası ne olacak diye sorulunca da, sesini çıkarmayıp yeniden kestirmeye başlamıştı. • DOĞU ALMANYA'NIN İLK ELÇİSİ GÖREVE BASLADI Turkıye'nin Berlin Elçisi ne zaman atanacak bellı değıl. Zıya Muezzinoğlu gıdecek dediler, Mahmut Dıkerdem dediler, Genel Sekreter Yardımcısı İsmail Soysal dediler hıç bıri gidemedi. Doğu Almanya'nın Türkiye'deki ilk elçisi Jaschke ıse ıtımatnamesmi verip gdreve başladı. Gazi Osmanpaşa'daki elçilikte konuklannı ağırhyor şımdi. Sadece Berlin değıl, Türkiye için, özellikle şu sıralarda önemlı olan bazı merkezler de elçı beklemeve devam ediyor: Pinlandıya, Bengladeş, bunlar arasında: Ama geçen hafta da belirttik. Ne Dışışlerinde elçi kararnamesi hazırlayacak vakıt, ne de hükumette bu kararnameyi imzalayacak Bakan var^ Doğanla ortak anılar albümü sayfa sayfa açılıyor kendiııgmden. Ankara Palas't» Falib Rıfkı'nın odası. Doğan Nadi. Ali Naci ve ben Oturuyoruz. Ben Babıâlinın ea genç yazarıyım o tarıhte. Çiçeği burnunda denecek kadar nenç jazan . Ustaîann yanında biraz acemi, bıraz çaylak; biraz da onlara ken dımı befendırmeye dönük, rahatsız bır zorlama ıçinde, fıkralar anlatmıya çalışıyorum ve biç bırine söz bırakmadan boyuoa konuşuyonım. Aynca onlann her sözüne de esprili bir cevap bulmıya uğraşıyonım. Sonunda Ali Naci: Çetın ber zaman da nükte yapmıya mecbur değılsın dedı. Bozuldum, sus pus oldum. biraz da kızardun galıba. Vıllar boyu Doğan beni gör dükçe hep o anı ansıyacak ve takı'ıacaktı: Çetın her zaman da nükte yapmıya mecbur değılsın. Bunian sık sık kuçük ıiıuala nnda da yazardı. Büırdi genç y&zarlann, agabey yazarlann yazılannda adlarının geçmesınden mutluluk duyduklannı. Ve nasıs kalemlerden değildı, comertçs dagıurdı bu mutluluğu. îkimizin de bırbirimize boyuna anlattığımız oır fıkra vardı. Dar ha doğrusu Doğan'ın bır lıkrası. Benım de bayıldığım, tekrariadığım ve Doğan'a da sık sık. tetrarlattığım bir fıkra... Ne guzel, ne zevklı anlaürdı Doğan bu fıkrayı .. Adamın bınnın bir kopeği nımış. Öyle ıbış, sunepe bır şey... Bır gün bır tanıdığıyla karşılaşmış. Tanıdığınm da yanmda bır kopek.. Ama öyle ufak tefek değıl esek kadar koca bir köpek. Koca kopekli, sunepe köpeğe bakmış: Ulan bu da kopek mı demiş. Benimkı onu bır lokmada yer be.. Yerdi, yemezdı . Kapıştırmışlar kopeklen .. Eşek kadar kopeğın bir anda kuyruğu kalmış sunepe kopeğm ülan bre . Nasıl oldu bu iş... Olayı uzaktan bıri daha seyred.yormuş, yaklaşmış: Bravo beyeiendı demiş, sizin bu tüysüz. yuttu koca köpegi. Sonra tepeden tepeden gülmüş: Bende de bır Danuva var, NEPAL ELcisi VE MUSTAPAKEMAL Hafta orta.sında Cumhurbaşka. nı Koruturk'e itimatnamesıni sunan Nepal Elçisi Khadga Man Sıng başkentlıleri çok etkıledi. Altmış beş yaşlannda var Nepallı dıplomat. Ama çok genç gorunuyor, gençlığımn sırrını da şöyle anlatıyor: «Omrumün uzun yıllannı cezaevlerınde geçirdim. Tutuklu yıllanmı saymazsam gerçekten delikanlıyım. Yaşamaya yeni başlıvorum». Nepal elçisi Anıt Kabır'de çok heyecanlandı, vak tıvle Mustafa Kemal e olan hay ranlığı yuzunden de hapse gırmiş meğer. Türkiye'deki Ulusal Kurtuluş Hareketinin öncüsünü yakından ızlemek de suç sayılırmış Nepal'in sömürge olduğu gunlerde. o ÜRGÜPLÜ'NÜN ANKARA Bir Hükümet bunalımı çıktığında adından bahsedüen kışıler vardır. Bunlann başmda Ürgüplü yer alır. 1965 seçimleri öncesinde kurulan sağ koalisyonun Başbakam ve Sunay tarafından reddedilen kabinenın miman olan Ürgüplü'nün adı çok kimseye ye nıden çıkmazdan çıkma «tformülı» u gıbı gorundü. Demirel'in görevlendinıip DP" nın ona hayır diyeceğinın belli olduğu sıralarda bıriki gün başkent yine Ürgüplü'nün adı üe çal kalandı. Habere gbre Ürgüplü birden Istanbul'dan çağırılmış, Esenboğa'dan, Çankaya Koşkune ait arabalardan bıriyle karşılanmış ve bazı temaslar yapmıştı. Hemen yorumlar başladı: Geçenlerde durup dururken televızyona da çıkmış ve verdiğı mülâkatta Sunay'ın Ecevitçi CHP lilerin kabineys alınmaması irrn nasü antidemokratık basküar yaptığını dçıklamıştı. Bunun nedeni neydi? Konuşmaya Ürgüplü mü talip olmuş, yoksa televızyon ydneticileri, bir yerlerden işaret alıp, havayı hazırlama girişimine mi geçmişlerdi? Yorumlar lyiden iyıye 1lerleyip durdu ama, olay biraz derinliğine tahkik edilince anlaşıldı ki, ürgüplü ne Cumhurbaşkanıyla, r e Cumhurbaşkanlığiyle herhangi bir temas kurmamışü. Sonunda eski Başbakanın gadece bir tek teması tesbit edilebildi Epey önceden Millî Savunma Bakanlığından randevu almış bulunan Ürgüplii, Hasan Esat Işık ile görüşmüştü. Ve görüşme konusu da ÜrgUplünUn özel bir ricasından ibarettt «Biz erken seçime taraftarız» dıye bir demeç verip ortalığı kanştırdıktan sonra Amenka'ya gıden \e o zamandan ben sesi sedası ışıtilmeyen DP Genel Sekreten Faruk Stıkan'ın nerelerde dolaştığı ve Turkıjeye ne zaman geleceji, partilı arkadaşları aıasında da bır bılmece konusu halıne geldi. Amerika'da Sukan'ın Bırlesmiş Mılletlerle ılgılı gezısının süresı bıtmıs. arkasından Avrupa'ya geç tığı rıvayetlerı dolaşmıştı. Yalnız Avrupa'nın neresıne 0 Kımse bılmıyordu. Fransa'da Grenoble' da okuyan bır kızı vardı. Orada mıydı9 Partıden haber gonderdıler. Grenoble'dan da ses çıkmadı. Evine telefon açüınca «Bugün yann beklıyoruz» cevabı gelıyordu. Yalnız bu cevap, bır tıaftadır böyle gelıyor ve o «bugün.. yarın..» bıtmıyordu. Bır yorumcu. Fransa Emniyet teskılâtında staj yapıjornıuş, dedı.. Nasıl olsa hangı koalısyon kurulsa DP ıle bırlıkte kumlacak.. DP koalısyona gırınce de, Sukan'ın yerı hazır.. Içıslen Bakanlığı.. Ama arkadaşımızm son Bakanlık devresınden beri izleme ve dinıeme teknıklen haylı gelişti .. Onıarı bğrenıyormuş .. EYİCİOĞLU TOKYO YOLUNDA Eski Denız Kuvvetleri Komutanı emekli Amıral Celâl Eyıcıoğlu, Tokyo Elçiiığıne atandı, agremanı geldi. kararnamesi ım zalandı, oğlu Ahmet'ın duğununu kutladıktan sonra Bostancıdaki +alısını kapayıp Tokyo'ya gıdecek. Eyicıoğlu, Turan Güneş'ın bütçe komısyonunda yaptığı ko nuşmaya ters duşen bır uyguldma ıle atanmış bır büyukelçı. CHP lı Dışışlerı Bakanı komısyonda meslek dışı elçı atamalanna son vereceğuıı söyleraıştı, yedı buçuk ayda, bır çok elçı kuyrukta beklerken bu atamayı yaptı.. MİT MÜSTESARI KİM OLACAK? • Emekli Amiral Bahattin özulker'ın olümunden sonra MİT müsteşarlığı boş kaldı. Kimm atanacağl merak edilıyor. Ylne bır emekli generalin geleceği soylenıyor ve Şefık Erensü'den söz ediliyor. Ama Erensü'niln vaktıyle kabul etmediği bir gorevı bu kez yükleneceği biraz kuskulu. Bu nedenle yeni MİT mü^teşan yeni bır isim olacağa benzer. Cumhurbakanıyla rahat bır rtıva.og kurmak uzere yıne bir denizcinın gorev alacağir =övlevenler eneklı Amiral Cahit Bengisu'yu bir adav olarak öne sürüvor lar. Bir baska aday da 30 ağustn^ta emekliye ayrılan Hamza Gorguç. Orgnl. Gürler anılarını yazıyor • Eski Genelkurmay Başkanı Org. Faruk Gürler, Çan. kaya'daki evinde anüanm yazıyor. Ama yayınlamağa karar vermiş değil. Yakın tarihimize ışık tutsun diye, belki de Harp Tarihi Enstirilsüne verecek Gür ler'in amlannda «Gürler Olayı^ dive bilinen olaya ne kadar yer vereceği mevzu ediliyor, Curahurbaşkanlığı adaylığı için Genelkurmay Başfeanhgmdan is tifa etmesi Kontenjan senatörü olması.. Sonra Cumhurbaşkanlığı seçimini kavbetmesl ve kon tenian senatörlüğünde çok kısa kalmasu Eski Genelkurmay Başkanının bunlann avnntılannı da anlatmtsı beklenlyor. Bir protokol meseiesi Cumhurbaskanının katılmadığı törende, Curahurbaşkanlığl Genel Sekreleri, protokolde Cumhurbaşkanmın yerini mi alır Yoksa hiç olmazsa Senalo ve Meclis Başkanianyla Başbakanın arkasından mı gelir?. Ankara'nın de\Iel protokoluyle ilgili çevrelerinde son haftalann bir tartışma konusu bu. Genel Sekreter Fuad Bayramoğlu'nun bizzat ve fiilen yünıttüğü usul, kendisinin yerinin herkesin önünde olması.. Yalnız Dısişleri Bakanlığı protokol çevrelcri aksi görüşü savunuyorlar. Cumhurbaskanma belirli hallerde vekâlet yelkisinin Senato Baçkanında olduğunu belirlerck, Genel Sekreterin yerinin Bnkanlardan sonra pelmesi gerektiğini öne sürüyorlar. «Örneğın» divorlar «bir 29 ekim. bir 30 ağustos töreninde Cnmhurbaşkanı âni olarak ha«talanıp hazır bulunmazsa, şeref tribününün öniinden geçen birliklcri Bayramotlu mu selâmiayacak?. Anıt Kabirde de. şeref d?fterf imzalamrken de durum avnıdır. Cumhurbaşkanı bulunmajsa prntokolun birinci sırasına Senato Başkanı eeçer, sonraki sıralar da Bakanlara kadar tesclsül pderek devam ASİLTÜRK HAYIFLANIYOR CHP MSP ortaklıgının miman sayılan tçişlen Bakarı Oğuzhan Asıltürk, Kore'de Türk şehıtleri adına dıkilen bir anıtın açılış töreninde bulunduk tan sonra haylı uzun bir tur vaptı Dönüşte koalisyonu çökmüş buhınca fena halde hayıflandı. Bir CHPIiye «ben burada olsavdım. sonuç belkı değışirdı» dıye dert yanıyor. Ama ote yandan da Meclis kulısinde sağ koalisvonun faziletı Uzerme nııtuk çekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle