25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
.1 Temmuz 1970 3 Cumhuriyet SANAT EDEBİYAT Mikis Theodorakis ozgurluge suruldu su Bir gün, bir uzun gün hep denize baktık Miller ve ağırlıklar bitti Gelip geçmeler bitti, gemilerin Beyaz ve kocaman gövdeleri Gözun kahverengi suytına geldik. Palamutlar yaktık, çalılar, her zamanki gibl Susledi bizi bu ufak değişiklik Çok ağır bir şeydi gün dörtgenleri üstümüze düşen Aydınlıktan kopan aydınliktan kesilen Ağır mı ağır Kaldık ne kadar kaldıksa böyle Sonra gün diye bildiğimiz ne varsa akıtıldı Duvarlar, sarmaşıklar, evler akıtüdı Güneşler, lıizarlar, kıymık taneleri Vinç sesleri, çekiç sesleri bir bir. Sokağın bitiminde dönüp arkama baktım Her şey nasıldı diye Sundurma hazin Çarşı kararsız Duzİerde yarlarda tepelerde Kurtlar, tavşanlar, yılanlar erlmekte Herkes bir ayakkabıyı bir yanından onanyor sanki Meltem belli belirsiz bir şeyleri kıpırdatıyor Gözümü kapatıp baktığtmda Sudur gün. Ah sudur, ne yandan baksam sudur Suyun imgesi sudur Trenlerin kalktığı her yerde Bavullar sudur Bir gün bir Erzurum çalkantısı Öbür gün bir Konya pası Manisadan görünen İstanbul kıyılan Çantası açık duran bir kadının anısı ve Dudak boyası Ardahanlı bir kartal Edip CANSEVER Kızılcahamamlı bir pirinç Tülbentler, yazmalar, krepler Hep sudur Askerin son defa memleketine baktığı Yüzünü çevirince bir bardak gibi düşüp kınlan memleket Ve gemilerin ağır ağır limanlardan çıktığı Ah sudur. Bir gün, bir uzun gün bir aynanm önündeylm Kirpikler ve saçlar bitti Gövdem duvara sürte sürte inceltümiş bir nesne gibi Dalgın ve uzun Uzun ve sisli Ben ki gövdemle tattını gövdeml, iyi bilirim Bir hurma, bir başdönmesi Kokusu başdönmesinin Güzel kaplar aldım bu yüzden, ne kadar güzel kap varsa aldım Bilmek için suyumu Ve hazırlıklı değildim ve bildim Ben suyun bir dakika durduğu Durunca boğulduğu bir yerdeyim. Bir kilimi yere sermek kadar güzel ne var Sonra püsküllerini düzeltmek kadar Ya sofraya dilim dilim kesünüş bir domatesi koymaktaki görkem Kamyon sürmek yükünü bilmeden Ve ikinüz bir akşamüstü sırasuıda Ve akşamüstünün Anadoluya giden bir otobüs gibi kalkması sırasında Dağlarda, tarlalarda, köprü altlarında Sazlann, taşların, yosunlann arasuıdan geçerek Bir akik gibi yansıyaraktan hem de Kırmızı bir karpuzun doğum sancısma Su akar ben akanm Ben akanm su akar Vakit yok bakışmaya Günlerden suya. Fotoğraf: Güneş KARABUDA lrdenbire oğrenmlş salıverileceğini. Hapishane revirinde dolasırken yeniden top lmma kampına gönderileceğini söylemişler. Sonra birden karısı belirmis karşısında. Aileden birine bir şey oldu diye düşünmüş. Ya çok kötü, ya çok iyi bir şey. Belki de hasta olduğu için evine bırakılacağını sanmış. Son ra karısı M. Servan Schreiberle tanıştırmış kendisini. Faris'e jridecegini öğrenmis. Kansı ile iki çocuğu da ertesi haıta katılacaklarmış ona. Bir Paskalya armağanı diye düşünmüs. Üç yıldır yargılanmadan bekleyen ikl bin tutuklu varken, on dokuz yıldır hapiste yatan hasta, yaşlı siyasi mahknmlar varken kendisiyle birlikte üç yüz kişinin salıverilmesinin dünyanın ve özellikle Avrapa Konseyinin gözünü boyamaktan başka ne amacı olur diye düşünmüş... Hikâyenin bundan sonrasını biliyorsunuz' dur. Ünlü Tunan bestecisi Mikis Theodorakis Fransa'nın haftalık Express dergisinin eski baş yazarı Servan Schreiber'in ara cılığı ile Yunanistan'daki faşist cunta taratından serbest bırakıldı ve Paris'e gitmesine izin verildi. Bu arada, Servan • Sch reiber, Theodorakis'in eski siyasal inançlanndan vazgeçtiğini eöyliyerek ortahğı bir güzel ka nştırdı ve besteciyi az çok tanıyanları epeyce saşırttı. Ama çok geçmeden, bunun, kendi reklâmı nı yapmak için en son Amerikan buluşlarını büyiik bir ustalıkla kullanan Servan Schreiber'in bir numarası olduğu anlaşıldı ve Theodorakis'in özgürlüğe kavus ması olayı da biraz unutulur gl bi oldu. B nik parçalar, oratoryalar. bale müzikleri, Zorba ve Ölumsua gibi filimlerin mürikleri ve bir halk operası var. 1957'de Moskova'da altın madalya, 1959'da Amerika Birleşik Devletlerinde Copley ödülünü kazanmış. Ama onun asıl başarısı. halkın sevgi lisi olmasım sağlayan eserleri, halk havalarından yararlanarak bestelediği turküleridir. Bu türküler faşist darbe gelinceye kadar bütün kahvelerde ve me>ha nelerde çahrmormuş. Theodorakis bu türküler için Seferis ve Ritsos gibi Tunanistan'ın en bü yük ozanlannın şiirlerini kullanarak geniş halk yığınlan ile edebiyat arasında da şasırtıcı bir vakınlık kurmayı başarmıs. 21 Nisan 1967 darbesi Yunanls tandaki bütün sanat ve kültür havatıyla birlikte Theodorakis'in de yaratıcılığını kısıtlamış. Ritsos. Kulufakos ve daha birçok başka yazarla sanatcı Yaros'a, Lcros'a ya da bir başka adaja surul muşler. Theodorakis'in kcndisi bu cevat çapan Mikis Theodorakis 1967'nin Ağustosundan beri tutuklu bulu nuyordu. Suçu, devrimci bir po litika \e sanat adamı olmaktı. Toplumcuydu. Yurdunu sevdiği için toplumcu olduğunu söyluyordu. tkinci Dünya Savaşında Direniş Hareketini toplumcular başlatmıştı. Almanlara karşı ilk savaşanlar toplumcular olmuştu. Theodorakis işte bu yüzden on lara katılmış, daha sonra Mark»ist • Leninist öğTetiyi inceleyerek Tunan halkının ancak sosya list bir düzenle kurtulabileceğine inanmıştı. 1963 yüında arkadaşı solcu milletvekili Dr. Larabrakis, Selânikte bir mitingde öldürülünce, Theodorakis. «Lambrakis Gençlik Hare keti»nin kurulmasına yardım et miş ve bu hareketin önderi olmuştu. 1964te ise EDA Partisin den milletvekili seçilmişti. Theodorakis devrimcilik gele neği zengin Giritli bir aileden ge liyor. Atina ve Paris Konservatuarlarında müzik efitimi görmüş. Besteleri arasında senfo karanlık dönemi sürgün olarak Za tuna koyünde, Oropos ve Averot hapishanelerinde geçirmiş. Bu sure içinde ancak beş on türkü ve ölümsüz (Z) filminin mü ziğini besteleyebilmiş. Ama 21 Nisan 1967'den bu yana Yunanis tan'da sözü edilmeye değer hiç bir yazar bir tek kelime biie yayımlamamış. Kitapçılarda daha çok yemek kitaplan, bahçecilik, köpek bakımı ve benzeri konularla ilerili yayınlara ve turist küavuzlarına rastlanıyor. Tunanlüar yazarlar arasında ölenler olduğunu, ama yenilerinin doğmadığını söylüyorlar. Tutuklanan sanatçı ve aydınlara yapılan işkence konusunda «Uluslararası Genel Af» örgii tünün yayımladığı raporda ayrın tılı bilgi veriliyor. Fizik işkenceler arasında falakaya çekmek, çeşitli cinsel işkenceler, süngüle mek, kafaya vurmak. çınlçıplak soyarak dövmek, kolları bağlayıp asarak bekletmek, tırnak sokmek, yakmak, elektrik go ku, manevî işkenceler arasında ise, işkence edilen başka tutuklulann çığlıklarım dinletmek, çok küçük hücrelerde tecrit, ölumle tehdit, ujdurma infazlar, çınlçıplak soymak, zorla bildiri imzalatmak gibi şeyler var. Theodorakis'e fizik iskence ya pılmamış. «Bu görevimi 1948de yerine Ketirmiştim», divor kendi si. «O zaman Makronissos'a sürulmıiştüm. Sonra on yıl hastalıktan kurtulamadım. Bu kez oldukça tanınmış biriydim: böy lelerini ya hemen öldürüyorlar, ya da pek dokunmuyorlar. Elbet bir de manevi işkence var. Benim çektiğim işkence yakalanmamla başlıyor. Beni aradıkları yerde iki saat kadar bir phanonun arkasına fizlenmek zorunda kaldım. Kuçük bir fare gibi. Çer remde dolaşan polisleri kurtlar fibi gdrü>ordum. Sabah saat üçe doğru yakalandığım zaman, korkudan tirtir titriyordum. Üs tumde ne varsa, çıkarttırdılar. Ellerimi bağladılar.. t^imi lıemen orada çöreceklcrinden hiç kuşkura yoktu. Talnız bunu na sıl yapacaklarını bilmiyordura. Bir pantolon istedim...» Polisler daha sonra kendisini öldüreccklerini söylemişler, ama manevî işkencenin bir çeşidiymiş bu. Sonra hucre tecridi başlamış. Avcrof hapisbanesinde işkence edilen obur tutuklularla, oraya çok yakın bir dojnımevinden gelen çığlıkların birbirine kanştığım duymuş. «Herkesin güneşlenmek için gittiği Yunanistanda turizm ve işkence yanyana gidi yor» diyor Theodorakis. «Batı adına, NATO adına, uygarlık adına işkenceye uğruyor insanlar. Görünüste âsayiş berkemal. Po lis para getirdiği için güler yüı le karşüıyor turisti. Ama duvarlann gerisinde inleven insanlarm varlığından haberli olmalan turistlerin bir ahlâk borcu. Biz Nazizme karşı tngilizlerle omuz omuza savaştık, Nazizmin kökünü kazımak için, toplama kamplan olmasın, işkence olma sın diye. Şimdi tngiliz, Amerikan, Fransız malzemesi kullanı yorlar işkence vapanlar.* Theodorakis, Ritsos ve obür sa natçılarla aydınların tutuklanma ları, adalara sürulmeleri herhangi bir sanatçının ozgurluğunıin kı sıtlanması olarak düşunulmemeli. Cuntanm bu davranışı, emper yalizme karşı savaş verebilerek bir halkı en militan onderjerinden >oksun bırakma amacını guduyor apacık. Turkuleri halkının ezberinde olan bir sanatçı, YunanistBn'ın bir Amerikan üssü olduğunu, Amerikalılann bu üsde bir polis devleti kurmak için birbuçuk milyar dolâr harcadıklarını, Onassis, Niarkos gibi kapitalistlerin \e onların gerisindeki Shell, Pechiney ve benzeri şirketlerin kime hizmet ettiklerini anlatmaya başladı mı. bugunku koltuklarmı korumak için Amcrikalıla. ra uşaklık etmek zorunda olan albaylar da elbet bir kolaylık dü şuneceklerdir. Theodorakis'e gore, durumu asıl guçleştiren de albayların CIA ile tam bir işbirHği içinde olmaları ve Altmcı Filoja ?u\enmeleri. Bizim de pek yabancısı olmadığunız hlkâjeler... Zaman zaman Yunanistan'dau gelen gozlemcilerin anlattıkları şeyler, Yunan halkının albayların rejiminden şikâyetçi olmadığı izlenimiııi bırakıyor insanda. Theo dorakis, kendisiyle Mayıs aymda BBC Rad>osunda yapılan bir konuşmada bu konu\la ilgili olduk ca a\dınlatıcı bilgi \eriyor: Theo dorakis'e gore halkın albaylardan menıııun olduğunu sanmak kadar buyuk bir yaııılgı olaraaz. Eğer Faşist Cunta >önetiminde >alnız aydınların özgıirlüklerinin kısıtlandığı sanılıyorsa. bıitun halkın da tam bir baskı altında olduğu hiç bir zaman unutulmamah. Aydınlar halkın sözcüleri, önculeri olduklan içi n okkanın altına gidiyorlar. Ama bugun Yu nanistanda kaç insan gece yansı yatağmdan alınıp gotüruleceği korkusu olmadan yaşıyabiliyor? Sonra sendika ozgurluğunun olmaması. Yunanistanda işçi ucret lerinde her yıl jnızde üç'le dbrt arası bir düşuş var. Eskiden her yıl yüzde onla yirmi arası bir artış olurdu. Özgur sendikalar olmadıkça böyle bir artıs nasıl sağlanır. Mikis Theodorakis artık hapiste değil. Ama anayurdundan uzakta. Bu yüzden kendisini özgiır saymıyor. Bir zamanlar Nazilerin toplama kampı olarak kullandık tan adalara sürülen arkadaşlarını kurtuluş günunü onurlu bir sessizlik içinde bekleyen halkını du siınuyor. Bu kurtuluş için yurt dı şında kendisi gibi sürgün olan Yunanlıları, yeryüzünde alm tcrine ve insanca yaşama ilkesine saygı duyan herkesi işbirliğine ca ginyor. Turkuleri şimdiden bir çok insanın czberinde. Bir gun elbet bu türküier çağrılur polissiz ve copsuz bir alanda. Yaşayan Yunus Emre Büyük Türk şairi Yunus Emre'nin Eskişehir'de, Sanköy'deki mezan 24 Mayıs 1970 Pazar gunü, yeni yaptınlan kabrine taşmdı. Yapılan torende Millî Eğitim Bakanı Prof. Orhan Oğuz, bir Yunus Emre Enstitüsü kurulacağuıı ve Yunus'un şürlerinin Bin Temel Eser dizisinde bastuılacağını bildirdi. Çevre köylerden gelen binlerce kişinin izlediği törende Mehmet Önder, Halim Baki Kunter, Abdülbaki Gölpınarlı, Müjgân Cumbur konuştular. Bu sayfada Abdülbaki Gölpuıarlı'nın konuşmasını sunuyoruz. Sayın Yunusseverler, aziz Eskışehirlüer, Yunus'un hatırasım anmalc, Yunus'u soylemek, Yunus u anlatmak çok zor bir şey. Yunus, bir olgunluk, bır daıml yaratılış örneğidır Yunus beşenyetten tannsal varlığa bürünuş, kulluktan iradesini, ıhtiyarını Tanrı ırade ve thtiyarma veıış, mecazi aşktan tannsal aşka donuş, fanılıkten bekaya enş, benlıkten, bencülikten gcçıp kendını topluma adayış sem bolüdur âdeta. Yunus Emre oyle bir varlıktır ki bu varlığın benzerlerini gerçekten de ınsanlık tarıhınde pek guç ve sa yılı bulabılınz. Yunus feyzinı Mevlâna'dan almıştır. Kendi sıl sıiesmi kendisi anlatırken, «Yunus'a Tapduk'tan oldu, hem Barak'tan Saltuk'a Cuş kıldı çünkü bu sır, ben nice pinhan olam* der. Yunus'un birçok şlirinde andığı Tapduk Emre, Barak Baba'nın; Barak Baba, Sarı Saltuk'un; o da Seyyid Mahmudu Hayranı'nın lıalıfesidır. Mahmudu Hayranı, Mevlâna Celâleddın'den feyzalmıştır. Yunus' un silsilesi, kendısinin, «Mevlâna Hüdavendgâr bize nazar kılalı Anın görklü nazarı gönlümüz aynasıdır» ver a'amaz. Yunus ise, bu şürde sevgilisini anlatırken, «Sıfatuı anhgı bulguru nohut gibi îki kaşm yay alnın gencaya verir sadak» diye tam halk unsurvnu almış, ışlemiştır. Fakat Yunus Emre bundan sonra oyle bir hal almıştır kı artık o, güzelden guzelUğe, mecazdan gerçege baglıdır. Tannsal aşka burtmmüştur: «Dost tenin askın oku key katı tastan geçer Aşkına düşen kişi can Ue baştan geçer Dün ü günu zar olur aşkın ile var olur Endişesi sen olan cümle cihandan geçer Aşkına düşenlerin yureğı yanar olnr Kenduyü sana veren duğeli işten geçer Dünyanın mahabbeti ağulu aşa benzer Âhırın sanan kişi agnln astan geçer Basınds aklı olan ücret ile iş etmez Hnrilere aldanmaz göz ile kas tan geçer» der ve aynı zamanda, «Işkın aldı benden beni bana seni gerek seni Ben yanarım dün ü bana seni gerek seni» diye gerçek sevgiliye yönelir. Azız Hüdaı Efendi, Vakıat'ta şeyhi Ulfade'nin Yunus'u cennete tarız ettıği için kınadığını soyler ve «Sun'u hoş gönnemek, sanii hoş görmemektir.» der. Halbuki Yunus Emre burada pek ınce bır meseleye dokunmaktadır. Hz. Alı der kı, «ÖyIe bir toplum vardır ki Allah'a cenneti kazanmak için ibadet eder, bu tüccar ibadetidir; bir başka toplum vardır ki, cehennetn korkusundan kulluk eder, bu da kölelerin kullutudur. Bir üçüncü bölükse Tannya şükretmek için ibadet eder; hürlerin ibadeti budur işte.» Yunus bunu soylemektedir. Gerçı bazı taşkın sozleri vardır. Cezbe âlemınde soylenmiştir. Fakat bunlarda bile bu sözJerin kendısınden olmadığmı, kudret dı.mm soyledığini bildirerek sınırdan çıkmamayı gozetir; nitekım Mevlâna'nın da buna benzer sozleri vardır. Yunus'a bazı yersız yakıştırmalar yapılmıştır: Mevlâna'ya gıtmiş de demış ki: «Sen mi yazdm Mesnevi'ja?» Mevlâna «Evet» deyince, «Çok uzatmışsın. Ben olsaydm (Ete deriye bünindüm Yunus diye göründum) derdim» demış. Bunun hiç aslı yoktur. Mevlâna hüdavendgâr bize nazar kılalı Onun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır» diyen, velatmdan sonra, «Sultan Seyyid Necmeddin, Fakih Ahmed Kutbeddin Mevlâna Celâleddin ol kutbı cihan kanı» na'dan ve Sadı'den tercümelert bulunan, tran ve Yunan mıtolojısıni bilen ve bu bakıradan bir halk şairi olmadığı halde halktan ayrılmadığı, halka kalkm dılıyle hitap ettiği için halkın şairi olan Yunus'un ayakları yeryuzündedır. Ve ısteğı daıma ilerıdedir. Onun şu beytini anmakla en gerçek barakterinl verdıgimiii sanıyoruz. «Ben Ay'unı yerde gördüm ne isterim gökyüzünda Benim yüzüm yerde gerek, bana rahmet yerden yağar.» nus tur. Ve bu, Bursa'da medfundur. Yunus'un adına makamlar yapılmıştır, birçok yerlerde. Bu makamlar Yunus'un gezdıği yer lerdeki anılarını canlandınr, ya hut bazıları da Ibrahım Hakkı'nın Allah rahmet eylesınHasankale'nın Tuzcu köyunde icadettıği gıbi bir rıiyaya dayanan kabırlerdır Yunus Emre' Yayımlandığı her ülkede cKADIN» anlayış.m altüst eden dev eser: Çocukluktan yaşhlığa kadar abdülbaki gölpınarlı mn kabrıru Hacı Bajram'ın seyhı olup 815'te vefat eden 1 Hamıdi Veli burada (Sarıkoy de) ziyaret etmiştir. Lâmıı 920' de Nefahafında Yunus'un burada medfun olduğunu soyler; Taşköpruzade'nın Şakayıkı Numaniye'sı burada olduğunu soyler. 900 H. ye kadar gelen butun bu kaynaklardan başka kaynaklarda, yanı XVI. Milâdi yuzjıla kadar Yunus'un başka bir yerde yattıgına daır bır tek belge yoktur. En eski belgelerden biri olan ve en eski nüshası sayın Necmeddın'de bulunan Mevhubı Mahbub Baba Yusufu Hakıki'nin kitabı, Yunus un burada yattığını yazar. Baba Yusuf 918'de vefat etmiştir. Yunus Emre hakkmda söyleyeceğıraız sozlen ozet^rken şunu diyebiliriz ki Yunus Emre gerçekten bir tekâmül hayatı yaşamışttr. Sürekli olarak gelişmiştir. Ondaki aşk, mecaziden ılâhiye dönmuştur. Meselâ, «Kerem et bir beri bak nikahı yüzden bırak Ayın ondördü müsün balkurur yüzde yanak Şol ağzmdan keleci yüz bin sükrane ile Destnr gelsin taşrava sövlesin dille dudak Otnz iki mirvari mercana dizmis cibi Kıymeti dürden üstün yarasır inciden ak» dlven Yunus, görüluyor kl bir maddî sevgiliye hitabetmektedır. Fakat bu şiirde dikkat edilecek çok ilginç birşey vardır: Hiç bır vakit Divan şairlerimizden bırısi divanına bulgurun, nohudun temizliğini almamıştır. Hattâ bunu gbrmemiştir c'e. Bulgur, nohut onlar için edebij'at alanına glremez; şlirdo TAMAMI üç cüt olarak ÇIKTI PAYEL TATINEVt PK 889 İSTANBUt Reklâmcdık Ek: 1744 24 KADIN SEMONE DE BEACVOIR diye ağlayan, gözyaşı döken Yunus böyle bir soz söylemez. Bu EÖZ Saıd Emre'nin bir şurindekı bir beytın boiunmüş bir parçasıdır. Gene güya Cenabı Mevlâna demişmiş ki: «Meratibi ma neviyeden hangi mertebeye gittiysem önümde koca hir Türkmenin izini geçemedim.» Bundan maksadı da Yunus'muş. Bu da Esrarüttevhid'inde Ebu Said Ebulhayr'm Bayezid1 Bistami :çın soyledığı bır sozdür. Ve XVII. yuzyılda KöstendılU Suleyman Efendi Bahrülvilâye' ye yazmış, mal bulmuş mığnbi gıbı bazı adamlar da bunu nakletmişler, çengelsakızı gibi çiğneye durmuşlardır. Kendisini ferdiyetten topluma veren, güzelden geçıp güzelLğe vurulan; kın, garaz gibi küçuklüklerden sı\Tilıp insan sev gısıne ulasan Yunus, aynı zamanda gozunu yumup hayal âlemıne dalmamış, gerçekten hiç ajTilmamış bir şaınmizdir. Mıikemmel bir *ahs:l goren, Mevlâ DMER^l SEYFETTİN EFRUZ BEY 2 KAHRAMAMLAR HER CILT 10 URA bilgi yayınevı t İ İ T İ I ESERUffi heyecanı. . sevenler okusun • II İdeal Kitaplık Serlsi'nln dedığı gibi Mevlâna Celâleddın'e varır. Onu her şehır, her belde nasıl kavramak, kendıne maletmek isterse, gayet ganptır çeşıtlı toplumlar da onu kendısıne maletmek ıster. Albulkadırı Geylâru'yi ovduğunü soyleyenler onun Kadıri, Bektaşi Vılâyet namesi onun Hacı Bektaş murıdı olduğunu, Emır Sultan sâhkleri, Emır Sultan'ı öven bır şıırı dolajısiyle Emir Sultan hulefasından bulundugunu soylerler. Halbuka Yunus Emre'nın ebedıyete goçmesi 720 H. dedir. Emir Sultan Hz. 833'te vefat etmiştir. Bu tarihte vefat eden bir zatm türbesinden sozeden Yunus, bızim Yunus Emre'miz olamaz. Onun adına dayanan, onun izıni ızleyen, gon lünü ona veren bir başka Yu DOĞAN YAYINEVİ SUNAR TEKELCİ KAPİTALİZM Paıü A. Baran Paul M Sweezy 2 0 ULUSLARARASI İKTİSAT Charles P. Kındleberger Doç Dr Necdet Serin Cılt: 1 20 Cüt: 2 35 CIDc 10 P a n Pazan Vay Kurban Hayvanlar ve Insanlar Fıkret Otyam 15 AMERİKAN BELGELERtYLE AMERİKAN EMPERYALİZMİNİN DOĞUŞU 2. Bası Turkkaya Ataöv 7 50 DOĞUDA DEĞİŞİM VE YAPISAL SORUNLAR İsmaıl Beşıkçı 1250 TÜRKİYEDE KAPİTALİZMİN GELIŞMESÎ VE İŞÇİ SINIFI Kurthan Fışek 6 SAĞCI DÜŞÜNÜŞÜN KRİTİK TARÎHÎ Adam Şenel 12 50 ÇİN'in SÖMÜRGELEŞMESİ VE AMERİKA'nın ASYA POLİTİKASI John K. Fairbank 15 ÜNİVERSİTE SORUNLARI Prof S L Meray 5. DOĞAN YAYINEVİ Cemal Gürsel Cad Teni Acnn Sok 3/C Tel: 19 27 72 Cebeci ANKAR\ Cumhuııyet Ek: 20 sisedeki mesaj Kltapçılardan arayınız. Her ay bir kitap. Her kltop 5 llra .Genel Dağıtım BATEŞ Cumhuriyet 22 4. heyocan fırtınası «MEMLEKETİN BiRiNDE HOPTİRİNAM * NAMUS GAZI «GOLKRALI 15 LİRA 7.5 LİRA 12.5 LİRA nesin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle