Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAIIİFE DÖRT 17 Şubat 196!) ra^an btr aşVın çocugu. Adnan'ın annesini. yani Hacı Ali Pafanın kızı Tevhide'yi. ailesinden gelen direnifler karşısınd», zaman zaman ümitsizliğe ve verem den hasta yataklarına düsür«n bir aşkın çocuğu. Aile, kızlarının sev diği genci, kendilerine damat oarak lâyık görmüyorlardı. Çunkü kendileri, hem Küçük Menderes, hem Büyük Menderes dolaylannm ünlü Toprak Beyi Hacı Ali Paşalardılar. Halbuki damat, nihayet bir memur, bir kâtipti' tbrahim Etem Efendi. Zaten damadın aile adını da parlak saymıyorlar. Kâtip Zade!.. Bu ailenin aslında Mora Muhancı olduğu da söylenir. Halepli olarak ta anılırlar. Etem Efendinin babası da gene bir memurdur: Tahrirat ' KAtibi veya Müdürü İsmail B«y. İbrahim Etem Efendi belki hukukta da okumuştu. Hattâ Dâvavekilliğinden de bahsedılir. Fakat nihayet o sırada galiba o da bir Tahrirat Kâübiydl. Gerçi Menderes'in bazı aile yakınları, İbrahim Etem Efendinin babası için şimdı: •O, Aydın Vilâyeti Tahriratı Umumiye Müdürüydü» derler. Ama, bu küçük ve lüzunısuz bir çabadır. Çünkü evvelâ, Adnan'ın doğduğu yıllardaki Devlet Salnamesinde, Aydın Vilâyetinde bir mektupçu vardı. Ama. bir Tahriratı Umumiye Müdürü yoktu. O mektupçu da Adnan'ın babası değildi. Ama bu ne ifade eder?.. Hıç'.. Çünkü bütün araştırmalar, Menderes'in babasını, edebi kültür ve değerli insanlık vasıflan ile tanıtır. Yani, aslında basit bir resmî vazife veya rütbenin vereceği dereceden. çok daha üstün gösterirler. İbrahim Etem Efendinin, okumuş. hele edebiyata düşkün, duygulu, içli, degerli bir insan olduğu anlaşıhr. Kendisinden kıskanılan, kendisine verilmek istenmeyen Tevhide'sini ise, olağanüstü bir aşkın, bütün ihtirasları ile sever. Onlann bu dev» reye ait aşk mektuplarının bir kısmı. şimdi eldedir. Bu mektup. larda; ümitsiz, fakat coşkun ve olgun bir aşkın hıcr&nlan dile gelir. Ama. zaten gönül ferman dinlemez. Nihayet bir gün, aşkın emrıne uyan Tevhide, kararını verir. İbrahim Etem Efendi de oun ıçın herşeyi fedaya hazırdır. Tevhide, ailesine haber vermeden sev dığine kaçar. Ondan sonra herşey, eski Osmanlı toplumunda ve bu gıbi hallerde cereyan ettiği gibi cereyan eder. YSJIİ evvelâ hiddetler, redler, tahkirler, gürültüler. Ama sonra konukomşu nun haürlıları araya girerler. Kızgın Hacı Ali Pafa ve konağı halkını yumuşatırılır. Evlenmeye Paşa da razılık verir. Nikâhlar kıyılır. Yankılan bütün çev CIJMHURİYET MENDERES'in DRA3VEI Hayırlı bir alınyazısı için dualar okunuyordu Bugünkü Aydın, eski Tral narabelerinin eteğinde uzanır. Tral, Isa'dan önce de vardı. Zengin Lidya'mn, en zengın şehirlerinden biriydi. Bu şehrin önünde serilen Meander (Menderesi suyu ise, vaktiyle kuzeyde Lidya ve güneyde Karya ülkelerini birbirinden ayırırdı. Ama hem Lidya, hem Karya bakımhydı. Bereketliydi. Bu ülkeler, kuzeyde ve güneyde, mermer şehirler, mermer anıtlarla süslüydü. Zaten bütün Ege'nin en usta mermer işçıleri, şimdl harabeleri Menderes' in az güneyine düşen Afrodisyasta yetişirdi. Afrodisyas; yalnız mermer işçilıği ve mermer anıtlar şehri değildir. Musikl, dans ve aşk şehriydi de. Bu şehirde aşk, din haline gelmişti.. Şimdi Menderesin denize döküldügu yerlere yakın düşen Didim ise, şimdiki kalıntılan ile de, insanoğlunun haşre kadar ovünebileceği bir dev tapınaktır. Millet, Priyen, dev tiyatrolar, dev gimnazyumlar, hanlar, kervansaraylar, hep buralara düşerler. Hulâsa, bu topraklar, hem bereketli, hem kutsaldır. Hem tabiatın, hem sanatın bu kadar comertçe, bu kadar güzel geliştigı yerlerde ise, elbette ki soy insanlar yetişir. İçli, tabiatın güzeUiginden sarhoş ve Bereket Tannçasının, ezelden bafışladığı kısmetlerle doğan bahtlı insanlar... Gerçi bugünkü Aydın'ın üsttinde eski Traldan kalan, şimdı bir takım hazin döküntülerdır. Fakat bu döküntülerin ve eski Tral seddinin başında, Aydın'a ve bütün Mendeıps o Yazan: reye yayılan bir aşkın zaferi böylec» İlân edilir. Ve bu aşk. çok geçaieden ilk meyvesini verir. Melike!.. Bu bir kızdır. Onu ı bir erkek evlât takibeder: Adnan!» Yıl 1315. yani 1899'dur. ölümler zinciri Ama n e v a r k i ı felek bu zaferi kıskanır. Bu aşkın hamuruna katılan cüe htmemiştir. Bitmeyecektir de. Bir süre sonra, ev\e!â anne veremden ölecektir. Sonra baba, aynı hastahktan onu lakibedecektir. Melikeye gelince ne yazık ki, onun da a'myazısı budur. Galibr 56 yaşlan ara?Liıda verem. onu da kucağına alecak ve çok gecrneden toprağa teslim edecektir. Hulâsa, bu kara hastahk. kısa zamanda ve böylece Adnan'ın etrafını boşa'lır. Ve onda, uzun yıllar ve belki ömür boyunca kur tularaavacağı iki kompleks yaratır. Yani, ç âleminde, daima ve için için işleyecek, iki derin ürperti bırakır: Verem korkusu ve yalnuhk duygugu!.. Evet, hiç bir zaman yakasını bırakmayan iki kompleks'.. Kendisine dainrıa sormustur: Acaba veremden mi 5leceklir? . Zaten bir gün gelecek ve İzmir'de Gurabâ Hp"rtahanesi hekimlerinden Sehri bey, Adnan'a verem teshisini koyacaktır!.. Hele vjlnızlık duygusuna gelince?.. Niee sonraları. yani etrafında do«tlarm. düsmanlann, ama rtalga 6=ılga insanlarm kaynastî&ı. yollanna binlerin, on binlerin döküldüSü günlerde bile 0 kendinı yalnız hissedecek, terkedılmiş hissedecektir Tenha kö?eler, tenha yollar «ravacak, krizier w>«:iref»V a?layac?ktır. Ama biz.o gıinlere. o »afbalara eeçrreden önce, gene Hacı Ali Paşa ailesine dönelim Ve hıı kolun etrafında. Adnan Menderes'in aile bağmtılannı örmeye çatışalım. 1) Adnan Menderes'in askerlik sicili ve hüviyet kâğıdında doğum yeri •İzmir olarak iröriilür. Kendisi de gerçi 1 Nisan 1947 İznir nutkunda •doğduğum ve büyüdüğüm güzel bmir> diye konusur. Ama incelemeler. doğum yerinin Avdın olduğunu föyler. Hattâ büyük oğlu da bu konnda sordurulan »oruyu «dofrum yeri kesin olarak Ayduı. sekllnde cevaplandırmıştır. AYDEMIR Meuderes foprakları; hem tabiatın en cömert güzellikleri, hem tarihin en üstün uygarlık jadigârları ile süslüdür. Burada insanlar: hem tabiatın bıı içli giizelliklerinden sarhoş, hem de Beıeket Tanrıçasınuı, rzelden bağışladığı kısmetlerle, bahtlı ola • rak doğarlar... vasına, hâlâ azametle bakan öyle ulu iki kemer vardır kl, burüar başlıbaşına bir ülkeyı asılleştirebilirler. Bu kemerler bir saray kalıntısı mıdır? Bir Gimnaz kapısı mıdır? Yoksa ta zafer takı mı? Bilinmez! Belki sonvmcusu en doğrudur. Ama bu k'merler, Aydın'ın ve bütün Menderes ovasının üstünde, bugün de bir tac gibl yukselirler. Buralarda kim yasasa, yalnız bu kemerlere bakarak, ayak bastıgı toprağın a«aletini ruhunda duyar. Ve bütün Menderes çoouklannın müşterek ziyneti olan hayal gücü ve hareket ihtirası bunlarltt beslenebilir. Evet, hayal gücü ve ha reket ihtirası, bu vâdinın, DU daflann insanlannm, müşterek vasfıdır. Zaten btınun için değil midir ki, buralara ilk ayak basan Oğuz Türkleri, Aydın'a Güzel Hisar adını verdiler: Aydın Güzel Hisarı!.. Bu kemerleri bagrında yücelten bu teraslara, bundan daha güzel bir ad bulunabilir mı? Evet, Aydın Güzel Hisarı! Ve şimdi biz, işte bu Aydın Güzelhisarında doğan, güzel bir yavrunun hıkâyesine girecegız . Sarayiçi mahallesinün çocuğu! DİDİM HARABELERt Güzelhisann eski Sarayiçi mahallesini bugün, belki bılenler de tanımazlar. Bu mahalle, şimdi eski Jıalinde degildır. Ama onun dayandığı Eski Yeni Camii, bugün de ayaktadır. Sarayiçi mahallesinden ise, hâlâ Eski Yeni Cami civan diye bahsedilir. Ve biz, bu nıahalleve girersek, gene de eskiden kalan bırtakım izler ve havada esen bırtakım işaretler seçebıliriz. îşte bu Sarayiçi mahallesinde, 1315 (1899) yılının galıba yaz aylarmda. Hacı Ali Paşa Zade Sadık beyın evinde, veni btr Osmanlı vatandaşı hayata gozlenni açtı. Bu evin sokağı ve numarası mı diyeceksiniz? Bunlan beyhude sormaymız. Çünkü bugün, eski manzarası ile ne bu mahalle, ne bu sokak kalmıştır. Konağa gelince, 1919 da ve îzmir'm işgalinden sonra AY<*ın'da geji4en çarjjıç;, malar sırasmda, bu könak da yandı (1). Her doğan çocugun, bilhassa varlıkh ve kalabalık aile evlerinde uyandırdığı hareketli hava malumdur. Bu hava, bu evde de uyandı. Gelen yavru gözlerini hayata, bu Paşazade konağının kalabahgı içinde açtı. Evin selâmlıgına gelen erkek zıyaretçilerin en önemlisi ise, elbette ki, mahallenın ımamıydı ve onun bir vazıfesi vardı. Bu vazifesini vaptı: Yavruyu kucağına aldı. Üze Disi Bond MODESTY BLAISE rine kutsal dualar okudu, üfledi. t z u n ömürlü olması için, hayırlı bır insan olması ıçın, kısmetli olması için, mutlu ve hayırlı bır alınyazısı için. Sonra bu yavrunun kulağına önce göbek adı olan Ali'yı, sonra da bütün ömrü boyunca taşıyacağı admı fısıldadı: Adnan! Evet, ondan sonra bu yaratık, çevresınde Adnan dıye çağıralacaktı. Hacı Ali Paşa Zade Adnan! Adnan bu Hacı Ali Paşazadeliği, ilk gençlik yıllarında, hattâ kendisi de kullanacak ve ımzalarının üstüne bu soyadını yazacaktır. Hulâsa, Adnan topluma böylece karıştı. Ama Adnan'ın doğusunda, bir başka özellik daha var: Çünkü Adnan, bir Aşk Çocuğu'dur... Gönül ferman dinlemez! Evet, Adnan bir aşk çocuğuydu. Uzun suren, hicranh sahneleri ıle çevresinde yankılar ya .YARIN i acı Ali Paşanm H hikâyesi IHTIYflR GENCIİK Kalubelâ mırın kırın etmeğe yelteniyorto. Oy* * sa, abdestsiz dolaşmazdı, gezmezdi. Derse kaldırılacağmı kestirebıldiği günler, koynunda bir ufacık Kur'an taşırdı. Çocuk üsteledi: Uzun ediyorsun, nah bastın bile. Kaçmak yok, çaresiz.. Eyi madem, dedi Kalubelâ, bir yalanım çıkarsa bu kitap çarpsın beni! Ha şöyle. aferin. Orhan nerde? Saime ile Mustafa küçük bir yoklama yapmışlar, Kalubelâ'nın ardısıra odaya dalmışlar, ceplerindc kuru yemış memiş varsa, me kızım, ma koçum der çıkartır, bu sefer demedi, iş çıkmadığını gorünce. kıbirli çatkın, çekilmişlerdi. Soğuk odada ıkisi yalnızdılar. Kalubelâ yere bakıp, alt dudağını ısırıp: Hastanede.. dedi. Hımm.. anlamalıydım ben bunu. Bana neye söylemediniz? Kovuldun, hastalandın; üzülürsün. Onun hastalığı neymis peki, çok mu ağır? Kur'andan elini çekti Alyanak Cemil. Artık an latacak. Oturduğu alçak iskemleyi yatağa adamakıl lı yanaştırmışken, ordan kalkıp yatağa oturdu. Eğil mişti Kendine ozgu o ağır, mızmız, içten sesiyle anlatmaktaydı. Ve çocuğa anlaUıklarma. en başta, çocugun kulakları inanamıyordu. Bir hafta kadar olmuş. Bir gece iki buçuğuna tavla oynamış Orhan. Her zamanki gibi kazanmış. (Kan kardeşim!) kazanmış. Kazanır o, ustasıdır, hem de bahtı açık. Eve donerken, bir duvarın köşesinden, Snüne üç, dört kişi çıkıyor. Ağzını tıkaç lamışlar, sürümüşler, götürmüşler. Çarşıya, Saat Kulesi'ne yakın. oralardaki boş bır buğday ambarına tıkmışlar. Polıs yok mu? Yok. Bekçi yok mu? Yok. Çok kotü şeyler yapmışlar ona orada. Bırisi, sozde, >Ulan kerhaneci.> diyormuş, tövbe estağfuru'Jah tovbe, sen benim kızkardeşimle oynaşacak adam oldun mu. oynaşacak adam mısın ulan?» Sesi ni. kendıni tanıyamadığı, bilemediği bir başkası ho murdanıyormuş: «tlkin biz senin zarma bakalım da..» Hırslarını alamamış, bununla da yetinmemişler. Orhan zsten yüzukoyun. Birisı kollarını sıkıca tutmuş arkasmdan, öbürü. saçlanndan çekerek. don dürmüş yüzünü. Keskin iki cilet atmış yüzüne. Burnunun ucuyla dudağmın yarısını uçurmuş. Na sıl olmuş goren eden yok daha, Hastaneye almıyor lar. sokmuyorlar kimseyi. Bunlar söylenti hep, soy laniyor, yayı'dı, herkesin dilinde. Çocuk gözlerini kırpmadan dinledî, sonra kapandı yatağa. Ağlıyor muydu, başını mı yumruklu yordu. dövünüyor muydu? Yoksa. kapanmış, donmuş kalmış mıydı? Anneyle çocuklar başına toplan mışlardı. Hişt hişt, n'oluyorsun? Birilerinin başına ağlanacak şeyler gelir. birileri ağlamağa bırakılmaz. Ben gideyim göreyim. Gidemezsin, hastasın, soğuk dışarısı Hayır, giderim. Annenin gozleri gömgok oldu. Kalubelâ: En sevdiği arkadaşmın ciletle ağzını, burmı nu uçurdular Yenge.. diye açıklama yaptı. îstersen, bırak gitsin. Ama göstermeyecekler. »« HEHMET SETOA TEŞEKKÜR Prostat ameliyatunı muvalfakiyetle yaparak, yeniden hayata kavuşturan, kendisini mesleğine adarrıiş, iyi insan, Samsun, Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi Ürolog Opr. Bevliye MUtehassısı S a y ın Haşmet ALTAN Dahiliye Mütehassısı sayın Yusuf TAŞKIRAN, Hemşire Yüksel ÜNAY, Osman KARAGÜZEL'le kadirşinas hastar.e personeline ve bilvesile bizatıhı gelerek, telgraf, telefon ve mektupla aramak lütfunda bulunan akraba, dost ve yakınlarıma sonsuz şükranlarımı sunarım. Niksar MITK.%YYİTOĞLU Mustafa ÖZDEN İNTİKAM YEMİNİ Slvrî dlşlcHni hıHadı (Cumhunyet: 1737) »OKTOR Mustafa Özdiler Muayene saati: Her eün 15 teo sonra Tel: tl «t «0 yapan fakır öğrencılere aıv Lalelı Me5İhpa$a Cd. No. 12 AKSDARAI UAUİLİYK MÜTKHASSISI Dr. Kâmran Şenel Taksıra ISıraselviler Cad ril/6 Tel: 44 S5 14 Her gün 1518 Alman Hastanert vanı Buz kutusundan, yani yiklükten çıktı giysiler. "Xnrie: Ya bana ver ısıtayım, ya da git sobanuı yanında giyınî dedi. Giyindi çıktı. Boyun atkısını sıkıca doladı boğazına, bir ucuyla ağzını kapattı. Yel kuzeyden esiyordu. Hava kararmsk üzereydı. Kalubelâ Oemil ko İuna girdi. Yol boyunca anlatmağa uğraşıyordu: Oğlum, biz kaç kereler gittik, geri dönderildik. Kimseyi içeri almıyorlar, sokmuyorlar. Beni tanır onlar. alırlar. dedi çocuk. Babam eczacıydı ve Hastanenin? Doktorlar. bütün hemşireler. hastabakıcılar tanır beni. Diyeyim de kulağında olsun, Orhan, kendisi istemiyormuş. Çocuk, Kalubelâ'nın kolundan çıktı. Sertçe sil keleyerek çıktı ve daha Çok hızlandı: O benim kan kardeşim be! Biz kan kardeşiyiz onunla.. Böylece susturdu Kplubelâ'yı. ağzının payuu verdi. Kalubelâ orta yapınm büyük kapısında kaldı. Çocuk içeriye süzüldü Gerçekten, kimse sorma dı nereye gittiğini. Önüne çıkanlarla selâmlastı vü rüdü. Dahiliye Hariciye Goz. Kıılak. Burun Bo ğaz. Yok. buralarda yatırmazlardı Orhan'ı. Hiç taru madığı adamın birine sordu en sonunda: Avukat Sami Beyin oğlu burada mı? He.. dedi adam. Odası neresi? De ha! dedi adam. Pannağı ile, koridorun ucundaki bir odayı gös terdı. Kapıyı \nirmadan girdi cdaya. Tek yataklıydı onun odası. Paralı olur böyle odalar. Kimse de yoktu yanında, yalnızdı Orhan. Kan kardeşi! Kafasındaki o güzellik yontusu çocuk. Yüzü pamuklar ve sargılar içinde. yatı>ordu bir kalıp Başucundaki beyaza boyalı küçük tahta masada biı sürahi. bir bardak, bir açık def:er, defter üzerinde bir kurşun kalem. Çünkü konuşamıyordu. Duraladı çocuk. Çünkü o. hiç bir sevînç belirtisi göstermedi. Hattâ, odaya birden girişine kınldı, kızdı denebilir. Çocuk zorlandı, elini, çarşaf kaplanmış uzun tüylü velensesinin altından soktu: onun uzatmadığı sağ elini arandı. Buldu. Yüzıme bakarak sıktı. Orhan gözlerini yumdu, ağlamağa başladı. Çocuğu tüketivordu. Gene o biçim tükenerek: Sımdi, bugün, demin duydum.. diyebildı Ka lubelâ'ya yemin verdirince o söyledi. Hastaydım, geç kaldım. Niçin. niçin oldu bu? Orhan'ın. isteksizce deftere kaydı gözü. Çocuk hemen uzattı Kalemi de eline tutuştur» du. Kendisine güzel güzel anlatacak, yazacak sanıyordu. Orhan bir tek sözcük yazdı ve çocuk daha onu okumadan. kaçtır ksc oyunıında yapıldığı gibi, ka hn kahn karaladi üsrunü. Sakladı B'yi görmüş.tü. e'yi de görebilmişti çocuk. Ona kalırsa, Orhan. «Bedriye» diye yazacaktı, caydı. Ağlaması geçmişti. Defteri masaya koydu ve ona el sürmeyeceğini anlatır biçimde, defteri iteledi. Pefc sık. san, kıvrık kirpikleri örtüldü. Çocuk, odasından çjkmak, onu yalnız bırakmak gerektiğini sezdi, kavradı. (Arkafi var) Beyoğlu Giheti Muvakkat Gaz İşlelmesinden: 1 Zonguldak Kuruçeşme parkına tahliye dahıl takriben 110 000 (Yüzonbin) ton kömür teklif isteme suretiyle nakJettirilecektir. Bu işe ait şartnameler Beyoğlu İpek Sokak 2 No. da kâın İşletme veznesindec 200 (ikiyüz) Türk lirası bedel mukabilinde temin ediİir. Bu işe ait maktu teminat 150.000 (Yüzellibin) Türk lirasıdır. Tekliflerin 3/3/1989 Pazartesi günu saat 17.00 ye kadar İşletme ümum Müdürlük Sekreterliğine kapalı zarfla verilmesi rica olunur. (Basui: 11154/1725) İstanbul PTT Bölge Baş Miidürlüğlinden 1 Erkek Sanat Enstitüsü Elektrik Tesviye, Motor Radyo ve Demircilik bölümleri mezunlan sınavla kursiyer almacaktır. 2 Sınav 25/2/1969 tarihinde saat 9.00 da yapılacaktır. 3 ARANAN ŞARTLAR : a) Radyo ve Elektrik bClümu tnezunlannda askerlik hizmetini ikmâl etmış şartı aranmıyacaktır. Diger bölüm mezunu adayiar askerlik hizmetini tamamlamış olacaklardır. b) Adayiar 18 30 yaş arasında olacaklardır c) Ikinci ve son imtihan ilk imtihanı kazananlar arasında 28/3/1969 tarihinde Ankara'da PTT Eğitım Merkezi Müdürlübünde yapılacaktır. iBaaın.